Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 31 March 2009

30 Önce 30 Yıl Sonra....
30 Mar, 2009 08:00:00 Nasname - :
Yazı boyutu
Bari bundan sonra BALTA olmayalım (!) Adı: Ali, Soyadı: Yaylacık'tı. Sonra sert vurdu. Mahlası BALTA oldu. Çok korkunç bir durum bu işte. Bir kaç yerde Balta oldu. Bazı şeyleri anladı, gördü ve ayrılmak istedi. Ama buna izin vermediler. Balta'yı da doğradılar. İşte bir yıldönümü vesilesiyle eski arkadaşları, yoldaşları tarafından saklanan fotosu, onun hakkındaki bildiriyi veriyoruz. Herkesin yaptığı yanına kar kaldı. Böyle olunca adalet olur mu? Ama bu dünyanın kanunu. Güçlüler hala aynı doğramacı zihniyetle işbaşında. 30 yıl önce ve 30 yıl sonra da bişey değişmedi. Hala tamtakır, işler yolunda. Katiller hükümran, garibanlar toprak altında. Kahreden bir durum ama katlanacağız. Nasnamenews/Belge Bildirimi

HALKIMIZA

30 Mart 1979 tarihinde Kürdistanlı devrimcilerin ve Antep halkının çok iyi tanıdığı ve sevdiği yiğit bir proleter sosyalist, Ali Yaylacık (Balta) kendisini Apocu diye lanse eden ülkemizdeki ihanet akiminin katlettiği ne ilk ne de son devrimcidir. Bu provokasyon hareketinin silahlı saldırıları sonucu yaralanan ve şehit olan yurtsever ve devrimci unsurlar sayılmayacak ölçüde çoğaldı. Antep'te Ali Yoldaşın katlini bir dizi başka saldırı ve cinayetler izledi. Bunu yeni provokasyon ve cinayetlerin izleyeceğinden kuşkusu olanlar var mi, bilemiyoruz? Bizim bildiğimiz odur ki, daha bir dizi devrimci ve yurtsever acımasızca katledilecek, bu cinayetlerin ardı- arkası kesilmeyecektir.

Ali Yoldaş, yakından bildiği bu grup hakkında, geride bıraktığı notlarında, “Türk sömürgecilerinin ajanlari“ diyor ve bu grubu yönlendiren unsurların “sömürgecilerden görev aldıklarını“ belirtiyor. Ali Yoldaş, bu grubun faaliyetlerini yakından bilen biri olarak bizzat yasadığı birçok olayı aktarmaya vakit bulmuştu. Bu grubu yönlendiren unsurların sömürgecilerle ve ülkemizdeki işbirlikçileriyle olan ilişkileri konusunda önemli bilgiler sağlamıştı. Öncelikle, saldırı hedefi olarak seçilmesinin nedeni de buydu. Ali Yoldaş, bu grubun içerisindeyken Hilvan ve İskenderun´da işlenen cinayetlere alet edilmişti. Her iki olayda da, öldürülenlerin ajan olduklarına inandırılmış ve görevlendirilmişti.

Hilvan`da, Paydaşlar ve Süleymanlar olarak bilinen iki aşiret arasındaki kavgada, sözünü ettiğimiz grup, Kürdistan'daki vurucu gücünü Hilvan´a yığarak Paydaşlar hesabına Süleymanlara saldırdı. Ve Süleymanlardan bir kişi öldürüldü. Apocu grubun yöneticileri bu görevin karşılığında bu aşiretin reislerinden CHP Milletvekili Celal Paydaş tarafından para ve silahla ödüllendirildiler. Bu olaya alet edilen Ali Yoldaş ise, olay sonrasında, önceden tespit edilmiş buluşma noktasına geldiğinde bu provokasyonu yöneten ve grubun yönetici unsurları olan kişilerin (tarafımızdan bilinen kişilerdir) arabayla kaçmaya çalıştıklarına tanık oldu. Kendisi de rakip aşiretin, polis ve jandarmanın saldırısına terk edildi. Saldırıya uğrayan aşirete mensup ve olayın iç yüzünü bilmeyen bazı kişilerin koruması sonucu tesadüfen kurtulmuştu. Bu sırada provokasyonu düzenleyen kiralık kişiler ise biraz evvel sözünü ettiğimiz feodal beyin köşkünde ve ziyafet sofrasında rahat ve huzur içindeydiler. Hem üstlendikleri tertibi başarmışlar ve hem de bu provokasyona alet ettikleri devrimcinin kendisinden ve yasadığı gerçekten kurtulduklarını hesaplamışlardı. Bir olayın özeti bu.

İkinci olay ise, bugün, birçok devrimci çevrenin bilgisi dahilinde olan ve fakat üstüne gidilmeyip küllendirilen İskenderun olayıdır. Bu olayda öldürülen kişi, Apocu grubun yöneticileri tarafından “ajan“ olarak nitelenen ve “Sterka Sor (Beş Parçacılar)“ olarak bilinen grubun önderiydi. Bu işe alet edilen kişi ise, yine Ali Yaylacık`tı.

Bu provokasyon da başarı ile sonuçlanır. İç yüzünü bilemediği ve bilinçsizce alet edildiği bu olayda, Ali Yaylacık, üstlendiği “görev“i tamamladığında, ayni anda ve aynı yerde, makineli tüfeklerle tarandı. Acılan ateş sonucu halktan sekiz kişi yaralanmıştı. Saldırının esas hedefi olan Ali Yoldaş ise bir önceki olayda olduğu gibi mucize kabilinden kurtuldu. Kurşunlar ceketini, pantolonunu, gömleğini delip geçmiş, fakat kendisine isabet etmemişti. Ali Yoldaş makineli tüfekle kendisini tarayan kişileri tanımıştı. Bir müddet sonra ise “İste arkadaşımıza (Ali Yaylacık) arabadan ateş edilmiştir“ şeklinde propaganda yapıldığına tanık olunca şaşırmayacaktır. Yani Ali Yoldaş`ı tarayan kişiler bizzat Apocu grubun yöneticileriydi. Ali Yoldaş bunları isim isim belirtmişti. Ölümden kıl payı kurtularak yasadığı bu olaydan sonra Ali Yoldaş`ın bu grubun yöneticileri konusunda önceden var olan şüpheleri kesinleşecek ve bu hareketle organik bağları belirli bir süre sonra kopacaktır. Geride bıraktığı konuyla ilgili yazısında şunları söyleyecektir:

“Yine dikkat edilirse bir taşla iki kuş vurma planı ortada. Ajanlar bir fiil bu tür olaylarda yer almıyor. Devrimcilere birbirini vurdurtuyor. Yine Apocu hareketi bu olayda da bir bildiri yayınlayarak, iste Kürdistan devrimcileri ajan temizledi. Bu hanektin içinde ajanlar duramaz. Ve diğerlerini de tespit ettiğinde cezalandırılır gibi propaganda faaliyetlerini geliştiriyor. Bu hareketin Kürdistan`a gelmesi ile Kürdistan`da bir provokasyon tarihi oluşu gözünden kaçırılamaz. Aslında birçok irili ufaklı örnekler verilebilir. Bu tür şeylerden ziyade bu ajan provokatörlerin kime hizmet ettiğini, kimi provokasyona getirdiğini gözünüzde bulundurmak lazım. Durum çok acıktır. Apocu hareketi söyle bir taktik izliyor:

Devrimcileri birbirine vurdurtma, halkla devleti uzlaştırma, yani sömürge ile sömürgecileri uzlaştırmadır. Devrimcilerle halkın arasını açma ve halka devrimcilerin anti propagandasını yaptırtma. Ve böylece provokasyonlar hazırlanıyor, halk devrimlerden nefret ettiriliyor. Bu dönemlerde Türkiye`de ve Kürdistan`da bir siyasi bunalım var. Yani birçok grupların olduğu dönem ki, hem Türk devleti birçok provokasyonlara hem de bu grup devrimcilik adına birçok provokasyonlara girişiyor. Böylece Apocu hareketi almış olduğu görevi yerine getirmiş oluyor.“ (Ali Yaylacik) Evet, Ali Yoldaş kendi sözlerini yukarıdaki biçimde bağlıyor. Ne var ki, tüm bildiklerini yazmaya vakti olmadı. Canice katledildi.

Ali Yoldaş, öldürüldüğü tarihe kadar Apocu ihanet akımı tarafından sürekli olarak izlendi, bir defasında da kaçırılarak tehdit edildi. Ve kendisine Apocu hareket hakkında konuştuğu ve “TEKOŞİN“ örgütüne katıldığı taktirde öldürüleceği söylendi. Çünkü, o dönemde hareketimizle bağlantı kurmuştu. Ali Yoldaş, bütün bu saldırı ve tehditlere rağmen yılmadı, bir süre sonra da hareketimize katılarak cesaret ve kararlılık örnekleri verdi. Newroz`da zulme balyoz sallayan Kürt emekçisi Demirci Kawa`nın kızıl bayrağını Antep'te alabildiğine yükseltti. Apocu ulusal ihanet akımının içerisinde yukarda sözünü ettiğimiz olaylarda bilmeyerek rol aldığı için kendisini affetmiyordu. Bu olayların etkisi sonucu düştüğü bunalımdan kurtulması güç oldu, fakat uzun sürmedi. Ne var ki Kürdistan devrimi uğruna sağlam bir politik çizgide kararlı ve inançlı bir mücadeleye atıldığı sırada, namuslu ve onurlu bir mücadele örneği vermeyi tasarladığı bir sırada kahpece tuzağa düşürülerek katledildi.

Ali Yoldaş´ın acımasızca ve hunharca katledilmesi biz Kürdistanlı proleter sosyalistlerine bir gerçeği çarpıcı bir bicimde öğretti: Bu gerçek; Kürdistan`da ihanetin ulaştığı boyutların vahametinin kavranılması gerektiği ve bu ihanet akımına karşı mücadelenin savsaklanamayacağı gerçeğidir. Kendisine yurtsever ve devrimci diyen hiçbir grup ya da kişi daha bir dizi devrimcinin katledilmesini bekleyemez. İhanetin üstüne yürümek için saldırı sırasının kendisine gelmesini bekleyemez. Eğer hala kararsız ve tavırsız kalmakta ısrarlı olanlar varsa, bu kararsızlığın halka ve devrime pahalıya mal olacağını düşünmelidirler. Tehlike es geçilecek türden değildir, ciddi ve hayati boyutlara ulaşmıştır. Elleri sürekli olarak yeni bir yurtseverin ve sosyalistin kanına bulaşan bu alçaklar, bu hain kere hain olan uşaklar teşhir ve tecrit edilmelidir. Sahte “devrimci“ maskeleri yüzlerinden sökülüp alınmalı, hain ve çirkin yüzleri halka ve devrimcilere gösterilmelidir. Bu devrimci bir görev olarak kabul edilmelidir. Biz kendi payımıza, alabildiğince militarizm edilmiş bu ajan unsurlara karşı mücadeleden yılmayacağız. Devrimciler hayatta kalabilmenin teorisini yapamazlar.

Bizler proletarya sosyalistlileriyiz. Sosyalist bir hareketi duygusallığın belirleyemeyeceği açıktır. Ama, duygusal olmamak ayrı şeydir, bir bir pusuya düşürülerek katledilen devrimcilere rağmen duygusuz ve duyarsız olmak ise ayrı bir şeydir. Bu duyarsızlık bizce, devrimde insan unsurunun taşıdığı önemi kavramamaktan ve olup bitenleri eli kolu bağlı bir vaziyette, kendinde su ya da bu şekilde müdahale gücü ve cesareti bulmaksızın teslimiyetten kaynaklanmaktadır. Biz ise her türlü teslimiyetin amansız düşmanlarıyız. Bu noktaya işaret etmemizdeki amaç, sanırız anlaşılıyordur. Biz bu akımı ihanet akımı olarak, provokasyon çizgisi olarak nitelerken, hareket noktamız, salt katledilen yoldaşlarımızın anlattıklarının ve bizim bildiklerimizin hepsini bu bildirinin boyutlarına sığdırmanın olanağı yoktur. Sadece birkaç olayı anlattık ve birkaçını daha aktarmakla yetineceğiz. Ayrıca herzeyi burada daha açık bir tarzda islemenin de şu an doğru olmadığı inancındayız. Bizden daha inandırıcı şeyler yazmamızı ya da anlatmamızı bekleyenler olabilir. Belge isteyenler çıkabilir. Ne yazık ki, biz istenen türden belgeler sağlama imkanından yoksunuz. Efendilerinden, uşaklarını çarmıha germek için belge sağlayacak halimiz yok. Aktardığımız bilgiler bizce yeterli kanıtlar sayılmaktadır.

Bir hareketin niteliğini kavramak için onun pratik çizgisine, eyleminin muhtevasına bakmak, bizim için hem yeterli hem de doğru olan yaklaşımdır. Buradan hareketle bu grubun birkaç pratiğini ve devreye başka etkenlerin girmesi sonucu gerçekleşemeyen birkaç eylem planına göz atalım:

1- “Emeğin Birliği´nin 14 Mayıs 1977`de yapacağı pahalılığı ve işsizliği protesto yürüyüşünü kan boğmak için, iki faşistin evini tespit edip sempatizanlara, bunları öldürün emri gelmesi, fakat sempatizanların başarısızlığı bu mitingden katliam çıkmamasına sebep olmuştur.“ (Ali Yaylacık) Ali Yoldaş´tan aktardığımız bu provokasyon planı Antep`te ve belirtilen tarihte Emeğin Birliği`nin düzenlediği bir mitinge ilişkindir. Bu provokasyonun bir benzeri de, takriben bir buçuk yıl kadar önce, Dersim`de, birçok devrimci grubun katıldığı bir miting için tasarlanmıştı. Kitle, miting alanında toplaştığı sırada, saldırıya geçilecek ve dağıtılacaktı. Bu provokasyonda rol almaları istenen birkaç devrimcinin şiddetle karşı çıkmaları üzerine katliam gerçekleştirilemedi.

2 – “Antep`te 1978`de, Nihat isimli bir dokuma isçisi, evinin önünde “ajan“ olduğu gerekçesiyle öldürüldü. Ayni dönemde sürekli olarak diğer siyasi grupların Antep`teki yetkili unsurları hakkında ölüm kararları alınıyordu. Türk solunun devrimci olmadığını, ileri unsurlarının öldürülmesi gerektiğini söylüyorlardı. Cenaze törenlerinde olay çıkartıyorduk. Halkı polisle karşı karşıya getiriyorduk. 1978`de “Devrimci Yol“ grubundan Orta-dogu öğrencisi Selami`nin Cenaze töreninde “Devrimci Halkın Birliği“ grubuna mensup (............) öldürmek maksadıyla olay çıkartma kararı alindi. Olay çıkartılacak ve kargaşalıktan yararlanarak adı geçen devrimci öldürülecekti. Grubun yöneticilerinin bu direktifi yerine getirilmedi. Bu görevi biz kendi aramızda ret etmiştik. Fakat, cenaze töreni dağılacağı sıra olay çıkartıldı. Polis devrimcilere ateş etti ve bu olayda DHB`den Ali isimli bir devrimci öldürüldü. Çok sayıda kişi yaralandı, ve tutuklandı. (Apocu ihanet akımının saflarını terk eden devrimciler.)

3- “Antep`te, su deposunda isçiler greve gitmişti. Sendikanın yönetimi Apoculardaydı. 100.000 lira karşılığında işverenle anlaşılmış ve grev kırılmıştı. Bir isçi arkadaş Apocuları para yemekle suçladı. Aradan birkaç gün geçmeden, bu işçi arkadaş Ciksorut`taki evine giderken tarandı ve sakat kaldı. Emeğin Birliği`nden bir arkadaş bunu görüyor. Ateş eden tanıdığı bir Apocu.“ (Apocu ihanet akımının saflarını terk eden devrimciler.)

4 - Kısa bir süre önce Doğu Beyazıt`ta “Özgürlük Yolu“ grubundan Mustafa Çamlıbel adlı bir devrimci Apocu grup tarafından katledildi. Birkaç kişide yaralandı.

5 - Diyarbakır`da bir IGD üyesi (grubun ileri unsurlarından olduğu söylenmekte) kitapevine düzenlenen bir saldırıda ayni grup tarafından katledildi.

6 – Dersim`de ayni gruba mensup bir devrimci olan Hasan Kus öldürüldü. Hasan Kus`un ağabeyi (ki yine ayni gruba mensuptur) kardeşini vuranların Apocular olduğunu birçok gruba açıklamıştı. Bu yüzden kendisinin de sürekli olarak ölümle tehdit edildiğini belirtiyordu.

7 – Diyarbakır`da DDKD`li bir öğrenci Apocular tarafından kendisine yönelik bir saldırıdan sakat olarak kurtulabildi.

8 – Muş`ta bir süre önce “Rızgari“ grubundan bir grup devrimci yine Apocular tarafından taranmışlardı.

Hepsini burada sıralamak mümkün değil. Bunlar bildiklerimizin bir bölümü. Bilemediklerimiz de ilave edildiğinde, görülecektir ki, bu akımın hedefi genel olarak yurtsever ve devrimci harekettir.
Yukarda bildiğimiz ve hatırladığımız birkaç olayı anlattık. Bilmediklerimiz de bunlara ilave edildiğinde bu akımın niteliği, neyi amaçladığı ve kimleri hedeflediği konusunda hiç kimsenin kuşkusunun kalmayacağı inancındayız. Tüm devrimcilerin, yurtseverlerin ve halkımızın bu cinayet şebekesini iyice tanıması için bütün yurtsever ve devrimci siyasetleri bildiklerini açıklamaya ve bu ihanet akımına karşı güç birliğine çağırıyoruz. Onlarca namuslu ve dürüst unsurun bu akıma bilmeyerek alet olmasını, yeni provokasyonları ve yeni cinayetleri engellemenin başka yolu yoktur. Kürdistan`da yükselen devrimci mücadeleyi sabote etmek isteyen, yurtsever ve devrimci kavganın önünde ciddi bir karşı-devrimci barikat oluşturan bu ihanet akımından yolu temizlemeliyiz. Bunu ancak tüm yurtsever de devrimci güçlerin ittifakı ile ve güçlü bir ideolojik ve siyasal teşhir kampanyası zemini üzerinde mümkün görmekteyiz.

Bu ihanet akımının tabanındaki unsurların çoğunlukla samimi ve dürüst oldukları, devrim istedikleri inancındayız. Onlara karşı herhangi bir kinimiz söz konusu olamaz. Buradan hareketle bu gruba bilmeden alet olmuş tüm yurtsever ve devrimci unsurlara yapılanların muhasebesini yapmaya ve Kürdistan devriminin çıkarlarının ulusal ve demokratik mücadele cephesini dağıtmakta, onu dinamitlemekte değil; sömürgeci devletin ve işbirlikçilerinin birlikte kurdukları sömürge tuzağını dinamitlemekte yattığını görmeye çağırıyoruz.

Kürdistan devrimi kritik bir dönemden geçiyor. Sömürgeciler ve işbirlikçileri “bölücülük“ demagojisi ile halkımıza yönelik yeni katliamlar tezgahlamaktalar. Bütün bunların bilincine varmanın ve bu ateş ve ihanet çemberini kirmanın tam zamanıdır.

Bu grubun tabanındaki tüm yurtseverleri kendilerini çıkmaza ve ihanete sürükleyen, devrime ve halka düşman saflara çeken yönetici durumundaki ajan unsurları kendi kaderleriyle baş başa bırakmaya, onlardan ellerini çekmeye çağırıyoruz. Bu namuslu ve onurlu bir caba olacaktır. Bu çabayı ertelemek, yukardan gelen baskılara boyun eğerek sinmek, korkmak, devrimcilere yakışmaz.
Apocu grubun teorisinin biraz evvel açıkladığımız ihanet çizgisinin teorisi olduğu görülmelidir. Kürdistan`da yurtsever ve devrimci hareketi saldırı hedefi yapmak için, ve bunu meşru göstermek için “ajan“ demagojisine sarılan; baş düşman olarak, tümünü “ajan“ olarak ilan ettiği Ulusal ve Demokratik Mücadele Cephesini tespit eden; sömürge ve yari-feodal bir ülke olan Kürdistan`da devrimin güvenilir bir müttefiki olan küçük-burjuvaziyi karşı-devrimci olarak niteleyen bu teorinin adı provokasyon çizgisinin teorisinden başka bir şey olamaz. Bu teori, pratiğini yasadığımız ve giderek vahim boyutlara ulaşan ihanet çizgisine bilinçli olarak giydirilmiş uydurma bir teoridir. İşte dünya devrimci pratiği. İşte Angola. İşte UNITA, işte FNLA.

Apocu olarak bilinen bu karşı devrimci akım genel olarak devrimci demokrat güçleri özel olarak da Marksist-Leninist hareketi saldırı hedefi olarak seçti. Özellikle TEKOŞİN`e saldırmaları nedensiz değildir. TEKOŞİN bu grubun tabanında yankı bulan hemen hemen tek hareket oldu. Kısa zamanda dağılacağını ve provokasyonlarının önleneceğini anlayan bu ihanet akımı var gücü ile saldırıya geçti. Önce TEKOŞİN`e katıldığı için Ali Yaylacık`i katletti.
Arkasından TEKOŞİN`le bağ kuran birkaç devrimciyi daha. Kendilerinden ayrılıp TEKOŞİN`e katılan diğer tüm devrimci unsurları da sürekli ölümle tehdit etmektedir. Tabanında TEKOŞİN`e duyulan sempatiyi yok etmek için sarıldığı tek yöntem karşı-devrimci zordur.

Bütün saldırılarına rağmen hareketimizi istediği alana çekmeyi başaramayacağını anlayan bu provokasyon hareketi giderek azgınlaştı. Saldırıları karşılık bulmadıkça zorbalığını sürdürmeye devam etti. Devrimciler karşı-devrimci zor`un egemen sınıfların ve uşaklarının can çekiştikçe iyice sarıldıkları bir silah olduğunu iyi bilirler. Zorbalıktan korkumuz olsaydı, dört sömürgeci devlete ve işbirlikçilerine, dahası arkalarındaki emperyalizme meydan okumazdık. TEKOŞİN`i yok etmeyi başlıca görev olarak kabul eden bu provokasyon akımının zorbalığı ağababalarınınkinin yanında bir hiçtir. Bizi halkımızın kurtuluş davasına dört elle sarılmaktan dünyada hiçbir güç caydıramaz. Sömürgeciler ve işbirlikçileri alana bir değil bin Apocu hareket de sürseler nafile. Bu mücadele azmi ve kararlılığımızı daha bir biler, o kadar. Apocu ihanet akımı dünyada ki benzerlerine bakıp akıbetini kestirebilir. Halka ve devrime ihanet cezasız kalmayacaktır. Hesap, mutlaka sorulacaktır.

ÖNEMLİ BİR NOT

Kısa bir süre önce Ankara`da Apocu ihanet akımından ayrılarak hareketimizle ilişki kuran Bozan Arslan, Mehmet Uzun (Memo), Mehmet Salih Eren yine Apocu polis çeteleri tarafından katledildi. Ve son anda (20 Ağustos 1979) Antep`te hareketimizin yiğit bir militanının, AHMET BALLI`nin da bu karşı devrimci çetelerce pusu kurularak şehit edildiğini duyduk. Fazla söze gerek yok. Söz değil eylem zamanıdır. Hareketimizi toptan imhayı ve örgütsel varlığımıza son vermeyi amaçlayan Apocu ajanlarla mücadeleyi sömürgeciliğe ve yerli gericiliğe karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor ve karşı-devrimci zora karşı, devrimci zora başvuracağımızı tüm yurtsever, demokrat ve sosyalist güçlere duyurmayı görev sayıyoruz. Marksist-Leninist harekete, hareketimize karşı sömürgecilerin izni ve iradesiyle açılmış bu savaşı kabul ediyoruz. Bu meşru bir savunmadır. İlave edelim ki, Apocu ihanet akımı ile mücadeleyi korkaklık ve yılgınlıklarından ötürü kabule yanaşmayan, sözde tarafsız kalmaya çalışan milliyetçi ve oportünist akımların da yakasını bırakmayacağız.

KAHROLSUN APOCU AJANLAR!
KAHROLSUN İHANET AKIMI!
KAHROLSUN PASİFİZM!
YAŞASIN MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM!

Not: Hareketimizin bir süre önce Dersim`de dağıttığı bildiride Apocu ihanet akımının bugüne kadar gizli kalan bir dizi cinayeti kamuoyuna belleriyle açıklanmıştı. Bu yazıda sözünü ettiğimiz bildiride yer alan açıklamalara yer vermedik. Bir başka yerde bütün bu cinayetleri topluca açıklamayı düşünmekteyiz

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.