Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 28 June 2014

Bundan 89 yıl önce Şêx Saîd Efendi ve 46 dava arkadaşı 29 Haziran 1925 tarihinde Amed’te Türk sömürgeci cellatları tarafından alçakça katledildiler. Ondan kısa bir süre önce 14 Nisan 1925 tarihinde Azadî Partisinin ölümsüz lideri Cibranlı Xalid Bey , Yusuf Ziya Bey ve arkadaşları Bidlis’te öldürüldüler. 25 Mayis 1925 tarihinde Seyyid Abdulkadir ve oğlu Seyyid Muhammed idam edildiler... Amed, Bitlis ve Elaziğ’da aynı süreçte başka Kürd ileri gelenleri yok edildiler.

Burada o süreçte Türk sömürgeci cellatları tarafından direnişin bastırılmasından katledilen on binlerce Kürdten söz etmiyorum... Bu konuyu daha farklı yazılarda gündeme getirdim.

1925 yılının Nisan ayında Cibranlı Xalid Bey ve Yusuf Ziya Bey ile başlayan, Seyyid Abdulkadir ile devam eden ve 29 Haziran 1925 idamlarıyla doruğa çıkan olay Kürd milletinin “Beyin Takımını” yok etmek ve Kürdleri başsız bırakmaktı. Türkler ileri gelen Kürd din adamlarını, şairlerini, avukatlarını, subaylarını, eski milletvekilli ve senatörlerini yok ederek Kürdleri başsız bırakarak jenosid politikalarını hayata geçirmek istiyorlardı.

1925 Devrimi sırasında Türkler bin bir yalanla yanlarına çektikleri yada “tarafsız” konuma soktukları Kürd ileri gelenlerini de Devrim’in yenilgisinden sonra sürgüne gönderme yada fiziki olarak imha yoluna gitmeleri bu politikalarının bir devamıydı.

Ermeniler kendilerine karşı yapılan soykırım günü olan 24 Nisan 1915’i İttihat ve Terakki yönetiminin İstanbul vb. alanlarda Ermeni ileri gelenlere karşı giriştiği tutuklama operasyonlarına dayanarak tespit ettiler..

Bugün bütün dünyada 24 Nisan Ermeni Soykırımının yıldönümü olarak biliniyor.

Fakat Kürdlere karşı yapılan soykırımın bir yıl dönüm günü yok.

Bütün dünya Kürdlerinin ulusal ve kollektif bir refleks göstererek Kürdlere karşı yapılan jenosidleri anacakları bir gün yok..

Buna karşı Kürdistan’ın bir çok şehir, bölge ve coğrafik alanla adlandırılan soykırımlar var, fakat Kürd kavramı dahi ortada yok.

İsmail Beşikçi Hoca haklı olarak „Değinmeler“ adlı makalesinde Kürdlerin kendilerine karşı yapılan jenosidler konusunda içinde bulundukları handikaplar konusuna dikkat çekerek şöyle yazıyor: “Dersim soykırımı”, “Zilan soykırımı”, “Guew soykırımıgibi tanımlamalar sağlıklı değildir. “Dersim soykırımı” ifadesi, Dersimde soykırıma uğrayanların kimliğini gizleyen bir söylemdir. Dersim’de Kürd soykırımı, Zilan’da Kürd soykırımı, Guew’de Kürd soykırımı denebilir ama, “Dersim soykırımı”, “Zilan soykırımı”, “Guew soykırımı” gibi tanımlamalar belirsizdir.”

Sarı Hoca’ya katılmamak mümkün değil.

Kürdler yine Kürdistan’ın farklı alanlarında yapılan Kürd katliamlarını gündeme getirmeliler. Bunları Kürd Ulusal Hafızasına yerleştirmeliler.

Ama bizim “Ulusal Matem ve Yas Günü” olarak bir günü tespit etmemiz şart.

Bence 29 Haziran Günü en doğru olanıdır.. 29 Haziran’da Kürdler siyasal beyinsiz ve başsız bırakılmak istendi. Bu kıyımdan kurtulan Kürd yursever kadroları Xoybun’u kurarak Agiri, Sason ve Dersim Direnişleriyle sömürgeci Türk devletine karşı direndiler. Fakat sonuçta Kürdler soykırımdan kurtulmadılar.

Burada Şeyh Said ve dava arkadaşları şahsında tüm Kürdistan şehidlerini saygı ile anıyorum.

Not: Bundan 7 yıl önce Şeyh Said ve dava arkadaşlarını anmak için yazdığım makaleyi ve 25 Mayis 2014 tarihinde Seyyid Abdulkadir’in 89. Ölüm yıldönümü üzerine yazdığım makaleyi ekte sunuyorum

Silav û Rêz

Aso

82.Ölüm yıl dönümünde Şêx Said ve dava arkadaşlarını saygı ile anıyorum/Aso Zagrosi

Bugünlerde Kürdistan halkı, Kürd halkının ulusal önderlerinden Şêx Said ve 46 arkadaşının sömürgeci Türk devleti tarafından alçakça idam edilişlerinin 82. yıldönümünde anacak..

Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra, geçmişte Osmanlılar tarafından işgal edilen ve sömürgeleştirilen halklar kendi ulusal bağımsızlıklarını ilan ederek, kendi ulusal sorunlarını çözdüler... Ermeni gibi bazı halkların ulusal sorunu Osmanlılar tarafından “ jenosid” vasıtasıyla çözüldü... Hatta Türklerde Osmanlı devletinin enkazı üzerinde kendi devletlerini kurabildiler...

Birinci dünya savaşının sona ermesinden sonra büyük bir ulusal bilinç ile donanmış Kürd ileri gelenleri, aristokratları, aydınları ve subayları da bağımsız bir Kürdistan devletini kurmak için harekete geçtiler. Ama, Kürdistan de facto 5 parçaya bölünmüş durumdaydı... İngilizlerin hakim olduğu Kürdistan’ın Güneyinde Şêx Mahmud başkanlığında Kürdistan Hükümet kurulmuş; Kürdistan’ın doğu yakasında Simko önderliğnde Fars devletine karşı ciddi bir direniş yaşanıyordu... Kürdistan’ın batısında ciddi bir hareketlilik ve ülkemizin kalbi durumunda Kuzey Kürdistan’da Koçgiri Devriminin yenilgisinden sonra gizli bir şekilde faaliyetlerini sürdüren Cibranlı Xalid Beyin önderliğindeki Azadî örgütü Türk devletiyle nihayi bir hesaplaşma içine girmek için siyasi, örgütsel, askeri, lojistik ve diplomatik hazırlıklar içine girmişti...

O dönem hareketli, diri ve farklı siyasal anlayışlara sahip olsalarda, bağımsız Kürdistan konusunda hemfikir olan Şêx Mahmud, Cibranlı Xalid Bey ve Simko arasında geniş ilişkiler ve mektuplaşmalar vardı... Batı Kürdistan’a yerleşen Kürd ileri gelenleriyle de ilişkiler vardı.. Kürdistan’ın 5.parçası olan Kafkasya bölgesi birinci dünya savaşının sonunan varıldığı zaman Kürdler büyük oranda “etnik arındırmaya” kurban gitmişti... Ermeniler “büyük Ermenistan devletini” kurmak için yoğun bir Kürd kıyımını gerçekleştirdiler.. Bu kıyımdan Rus asker ve subayları dahi rahatsız olmuşlardı.. M.Ö “Küçük Med” olan ve yüzyıllarca süren “Şeddadi ve Rewadi Kürd devletlerinin” diyarı olan bu bölgede bugün resmi olarak tek bir Kürd yok.....!!!!!

Cıbranlı Xalid Beyin önderliğindeki Azadi Partisi o dönem Kürd ileri gelenlerinin ezici çoğunluğunu saflarında toplamış, harekete geçmek için o dönemdeki Sovyetler Birliğinin onayını bekliyordu.. Cibranlı Xalid Bey ve Azadi’nin diğer önde gelenleri sürekli Rus yetkilileriyle görüşüyor ve görüş alış verişinde bulunuyorlardı.. Azadi Partisi farklı kanallar aracılığıyla Fransa ve Britanya’nında yardımını almaya çalıştı.. Ama, hiç kimse olumlu yaklaşım göstermedi. Sovyetler Birliği ise Kemalistlerle işbirliği içinde resmi olarak “kimin denetiminde olursa olsun, bağımsız Kürdistan’a, hatta otonom Kürdistan’a karşı olduğunu......... Sovyetlerin çıkarına olmadığını “ strateji olarak tespit etmiş, Kürdleri oyalamaya, kemalistlere zaman kazanmaya ve Kürdleri İngilizlere karşı kışkırtmaya çabalıyor..

Hakimiyet alanları konusunda İngilizlerle sorun yaşıyan Fransa, İtalya ve Rusya’nın kemalistlerle ilişkilerini geliştirmeleri, ikili antlaşmaları imzalamalarına bağlı olarak İngilizlerde kemalistlerle ilişkilerini geliştirmeye çalıştılar...

Şêx Mahmud’un Seyid Taha, Mustafa Paşa Yamulki ve kardeşinin ikazlarına rağmen Kemalistlerle 10.maddelik antlaşmayı imzalaması, Sovyetlerle ilişki kurması var olan sürecin tümden Kürdlerin aleyhine işlemesiyle sonuçlandı..

İngilizlerin Lozan Konferansında Musul Vilayeti karşılığında Türklerle anlaşmaya varmaları neticesinde Kürdler tümden dış destekten yoksun kaldılar..

Sonuç olarak Bolşevikler ve Kemalistler anti Kürd politikaları konusunda başarıya ulaşmışlardı..

İhsan Nuri Paşa, İsmail Hakkı Şawes ve Ali Riza’nın önderliğindeki Hakkari direnişi, ardından Azadi Partisinin önderlerinden Xalid Bey ve Yusuf Ziya Beylerin gelen tutuklamaları zaten dış destekten tümden yoksun olan hareketin saflarında büyük bir handikap yarattı. Türk devleti bu tutuklamalardan sonra Şêx Said Efendi’yi ele geçirmek için yakın akrabası olan birinden dolayı “şahit” olarak mahkemeye çağrılıyor... O dönem gelişmelerden yakından haberdar olan Nuh, Şêx Saidi Kemalistlerin komplosu konusunda haberdar ediyor.. Şêx Said Efendi, ayaklanma hazırlıkları hızlandırmak için bölgede yoğun bir sefere çıkıyor. “Piran Olayı” ile birlikte ayaklanma zamansız başlıyor... Ama, Şêx Said Önderliğindeki 1925 Kürdistan Devrimi kısa bir süre içinde Malatyadan, Erzincan’a, Harput, Bingöl, Muş , Erzurum gibi Kürdistan’ın çok geniş bir alanına yayılıyor.. Kürdistan savaşçıları, “Bijî Kurd”, “Bijî Kurdistan”, “Bijî Kurdistana Serbixwe” (Sovyet Rusya arşivinden) sloganlarıyla Diyarbakır üzerine yürüyor, “Amed şehrini kurtararak Bağımsız Kürdistanı ilan edeceklerdi”.....(Rus Arşivi)

İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, İran vb.. devletlerin Kemalistlerle birlikte hareket etmeleri ve her türlü yardımı sunmaları neticesinden Şêx Said önderliğindeki 1925 Kürdistan Devrimi toplu bir kıyımla sonuçlandı, Kürdistan harabeye çevrildi, Kürdlere karşı her türlü insanlık suçu, savaş suçu işlendi ve Kürdler jenosidten geçirildi...

Bu Kürd kıyımı esnasında dünyanın belli başlı devletleri sadece Kürdlerin hareketi ve içeriğini çarpıtmakla yetinmediler, Kemalistlere her türlü desteği sundular... Fransa demir yollarını Kemalistlere kullandırmamış olsaydı, durum dahada farklı olabilirdi, Diyarbakır Kürd özgürlük savaşlarının eline geçebilirdi.. İngiltere’nin pro Kemalist tutumu olmamış olsaydı, Güney Kürdleri kardeşlerinin yardımına koşabilirlerdi..

Bolşevikler ise Kürdistan’da bulunan bir çok konsolosluklarının “hareketin ulusal niteliğine” ilişkin, “Bağımsız Kürdistan devletini kurma” istemine ilişkin verdikleri raporlara rağmen, Kemalistlerin ağzıyla ve hatta bazen Kemalistleri de aşarak Kürdlere her türlü hakaretleri yağdırıyor ve kıyım çağrıları yapıyordu.. Bölşevik basın anti Kürd Türk basınını günlük çeviriyor “ Genç kurtarıldı”, “ Şêx Said Yakalandı!!”, yada Mustafa Kemal’ın “Kürdistan dağları Şeyhlere Mezar olacak” gibi söylemlerini manşetlerde veriyorlardı.... Bir yandan Sovyet yöneticilerinin ellerinde bulunan raporlarda “Kürdler her zaman Sultana, hilafete ve saltanata karşı ayaklandılar”,....... bu ayaklanmaya Alevi, Zaza, Êzidî, Ermeni, Şafi Kürdler katılmış... Bunların hepsi ortadoks islama karşılar” denilmesine rağmen, Sovyet yöneticileri ve basını “Kürdler hilafet ve salsanatı yeniden tesis etmek için devrimci Ankara hükümetine karşı ayaklandılar” diyebiliyorlardı..

Aslında Sovyetler Birliğinin 1925 Kürdistan Devriminin detaylarına ilişkin binlerce belgesi incelendiği zaman, Sovyetler Birliğinin Azadi Partisinin Başkanı ve Sovyet Konsolosların söylemiyle o dönemdeki Kürd toplumunun “ en teorik ve en askeri” önderi olan Cibranli Xalid Beyin tutuklanması ve yokedilmesinde rol oynadığı ortaya çıkmaktadır Elimizdeki belgelere göre Cibranli Xalid Beyin Sovyetlerle olan ilişkileri en azından 1920’ye dayanıyor. Kısacası Xalid Bey 4 yıl boyunca Sovyetlerle ilişki halindeydi.. Sovyet yetkilileri, Xalid Bey ve faaliyetleri hakkında düzenli rapor tutuyorlardı.. Kürdlerin ayaklanacağına kesin gözüyle bakıyorlardı ve Kemalistlere karşı Kürd ayaklanmasının düşmanıydılar. Xalid Bey gibi bir lideri yok ederek hareketin başsız kalmasını düşünebilirler... Çünkü, Xalid Bey hakkında sürekli rapor tutan Sovyet yetkilileri, ansızın ölüm sessizliğine ve Kürdlere karşı her türlü hakaretleri yağdırmaya başladılar.. Ankara’da yada İstanbul’da tutuklanan bir Türk işçisi yada solcusu hakkında hem Sovyet basınında ve hemde Komintern bültenlerinde yer verilirdi.. Hatta, bir çok defada doğrudan Kemalistlerle ilişkiye geçerek bu insanların durumuna açıklık getirmeye çalışıyorlardı.. Ama, her türlü gelişmelerde haberdar olan Sovyetler Birliği Erzurum’da bulunan Xalid Beyi Türklerin planları konusunda uyarabilirdi, tutuklanmasını boşa çıkarabilirdi.. Yada Cibranlı Xalid Bey yakalandığı zaman yaşamı için bir girişimde bulunabilirdi....

Sonuç olarak, görünen o ki Sovyetler Birliği Kemalistleri Kürd ayaklanması hakkında bilgilendiriyordu...

Türk devleti, 1925 Kürdistan devrimini ateş ve demirle bastırırken, Kürdlerin soykırımı yanında Kürd elit ve aristokrat tabakasını da yok etmeye çalıştı. Diyarbakir’da Şeyh Said ile birlikte idam edilen 46 Kürd bu kategoriye dahildir.. Kemalistelerin kıyımından kurtulan Kürd elit tabakası daha sonraki Ağrı, Dêrsim ve Sason gibi direnişleri örgütlediler..

82. yıldönümü vesilesiyle Şêx Said Efendi’yi ve 46 dava arkadaşını saygıyla anıyorum...

Aso Zagrosi

Seyyid Abdulkadir’i Ölümünün 89. Yıldönümünde Hürmet ile Anıyorum!!

Seyyid Abdulkadir’i Ölümünün 89. Yıldönümünde Hürmet ile Anıyorum!!

Aso Zagrosi

Bugün Kürd din adamı, politikacısı, askeri komutanı ve aynı zamanda ölümsüz Kürd lideri Şeyh Ubeydullah Nehri’nin oğlu ve mirasçısı Seyyid Abdulkadir’ı ölümünün 89. Yıldönümünde saygı anıyorum.

Burada Şêx Abdulqadir’in siyasal yaşamı ve Kürdistan için yürüttüğü mücadeleyi anlatmayacağım.(Şêx Ubeydullah Nehrî üzerine başlattığım yazı serisinde onun üzerine de duracağım)

Seyyid Abdulkadir 1880 Kürdistan Devrim’inden başlayarak ve Kemalistler tarafından oğlu Seyyid Muhammed ile birlikte alçakça katledildiği 24/25 Mayis 1925 tarihine Kürd ulusal davasına damgasını vuran bir Kürd şahsiyetidir.

Şêx Abdulkadir Hamza Axayê Mengur ile birlikte 1880 Devrimine damgasına vuran önde gelen iki komutandan biriydi.

Bağımsız ve birleşik Kürdistan için Şeyh Ubeydullah Nehri önderliğinde gelişen 1880 Devriminin yenilgisinden sonra Seyyid Abdulkadir’de babası ölümsüz Şeyh Ubeydullah ile birlikte Mekke’ye sürgüne gönderildi.

Ölümsüz Kürd ulusal lideri Şeyh Ubeydullah Mekke’de vefat etti. Şeyh Abdulkadir’e 13 yıl sürgünden sonra 1895 yılında İstanbul’a dönme izni verildi.

1898 yılında Şeyh Abdulkadir yeniden sürgün edildi. Bu defa “Tayife” ye gönderildi.

10 daha sürgünde kaldıktan sonra 1908 yılında İstanbul’a dönüyor ve o dönemin Meclis üyesi oluyor. Şeyh Abdulkadir söz konusu süreçte Kürdler için bir dizi girişimde bulunuyor ve 1908’de kurulan “ Cemiyeti Teavün ve Terakki Kurd” başına geçiyor.

Yine 1918 yılında kurulan “Cemiyeti Teali Kurdistan”ın başkanı şehid Seyyid Abulkadirdir.

1925 Kürdistan Devrimi sırasında Kemalistler tarafından tutuklanan Şeyh Abdulkadir, oğlu Seyyid Muhammed ile birlikte Türk barbar ve katilleri tarafından 24 Mayis 1925 tarihinde alçakça ve kalleşçe katledildi.

Büyük Kürd şairi Pîremêrd, Şeyh Abdulkadir’i yakından tanıyan ve birlikte bir çok Kürd siyasal ve basın kuruluşunda çalışan biri olarak Şeyh Abdulkadir’in ölümü üzerine yazdığı bir şiir de:

“Bo me lazime, hemû salek heta dijîn,

Roja 24ê Gulanê bikin bi şîn”

Ne yazık ki biz Kürdler 24 Mayis Gününü matem günü ilan etmediğimiz gibi 45 yıl boyunca (1880-1925) Kürd ve Kürdistan için mücadele eden Şeyh Abdulkadir’in ölüm gününü dahi hatırlamıyoruz..

Seyyid Abdulkadir’in oğlu Seyyid Abdullah babasının öldürülmesinden sonra anısına dair yazdığı bir şiirde:

“Herkesê hate kuştin bi navê tealî millet,

tu bi mirî qet mezane heta qîyametê zîndî ye”

Seyyid Abdulkadir ve oğlu Seyyid Muhammed Kürd ve Kürdistan için can verdiler ve sonsuza kadar Kürd Milletinin ulusal kollektif hazfızasında hak ettikleri yeri alacaklardır.

Aso Zagrosi

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.