Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 27 May 2008

TC DEVLETININ YETISTIRDIGI EN BÜYÜK ISBIRLIKCI

Hasan H . YILDIRIM

Hakli olanlarin haksizlar kadar cesaretle konusmadigi müddetce Kürdistan halki ve politik gücleri,daha cok TC´nin „emir erleri“nin hakaretine ugrayacaktir.Adam yönetigi örgütü „düsürülmüsler evi“ne cevirmis.Bunlar herkesin dilinde. Sagir sultan bile biliyor.Sener yazdi.Cürükkaya yazdi.Eskiden PKK´li olupta bugün tavir alanlarin hepsi anlatiyor.Simdi TC´nin „emir erleri“ kalkmis „Kürdistan kerxanedir“ diyorlar.Namuslu mazlum Kürdistan halkini ve politik güclerini „namusuz“lukla itham ediyorlar.

TC´nin „emir erleri“,hem suclu,hem güclü edasiyla Kürt ulusuna ait ne kadar deger yargisi varsa hepsini kirletmeyi kendilerine görev kilmislar.Cünkü varlik nedenleri budur . Bunun icin varoldular.Bunun icin TC devleti tarafindan varedildiler.Bu,artik görülmelidir. A.Öcalan´in basindan beri TC devletinin KUKM´ni tasviye etmek icin yetistirdigi bir kontra oldugu kabullenilmelidir.Kürdistan halki bu konuda bilgilendirilmelidir. Kürdistan politik gücleri, bu konuda ortak bir anlayisa ulasmalidir.Ertelenmez ulusal bir görev olarak,kendi boyutumuzda bu yaklasimin seslendireni olacagiz....

20.yüzyilin son ceyreginde Kürdistan´da yasananlar,dahasi Kürdistan halkina dayatilan kirli bir savasin icraatcisi A.Öcalan ve „Apoculuk“ hakkinda cok sey söylendi ve yazildi.Daha da baska seyler söylenebilir ve yazilabilir.Bu konuda herkesin elinin altinda o kadar cok veri var ki. A.Öcalan ve “Apocu“lugun bir fotografinida biz vermeye calisacagiz.

Isim babaligini TC devletinin yaptigi “Apoculuk“,teori ve pratigiyle Kürdistan halkina karsi kirli bir savas dayatti.Kullandigi ulusalci-devrimci kavramlar ve silah kullanmasi Kürdistan halkinin kurtulus özlemi ile bulustu.Sürecte sempatisi maddi ve manevi destege dönüstü. “Apocu“ hareket,bu destegi Kürdistan halkina karsi kullandi ve sömürgeci sistemin kendisine üstlendirdigi KUKM´ni tasviye etmeye calisti.Kürdistan halki,agir bir bedel ödeyecegi kurt kapani ile karsi karsiya geldi.Icine sürüklenen ölüm-kalim savasinin ihaneti kendisine dayatildi.Geriye dönüsü olmayan bir yola sevkedildi.Gerci sömürgeci sistemle tüm köprüleri atti,ama sistemin Kürdistan´daki resmi “Kürtcü“ partisi “Apocu“ hareketin kapanina kisilmaktan´da kendini kurtaramadi.Tüm degerlerini bu kirli savasta tüketmekle karsi karsiya kaldi.Kandirilmisligin,yenilginin ve ihanetin psikolojik depresyonu ile karsi karsiya geldi. Bu,su an KUKM´nin en büyük acmazi olarak her yurtsever Kürdistanlinin önünde asilmasi gereken bir görev olarak durmaktadir.Bu nasil asilir sorunu tüm Kürdistanli siyasal cevrelerin bas sorunudur.Yasanan ve derinleserek süren tasviyenin önü nasil alinir? Varolan ulusal-devrimci potansiyel nasil örgütlenecek? Düsmana karsi savas düzenine nasil konumlandirilacak? Bunun yol ve yöntemi nedir sorunu cözüm bekleyen bir sorundur.Dahasi bunun öncüleri kimler olacak sorunu hayati önemdedir.Buna cevap arayacagiz.Fakat bundan önce sürecin ve PKK´nin derli toplu bir degerlendirilmesini yapma zorunlulugu vardir.Bu birilerini rahatsiz etsede,kabak tadi veresede yapilmasi zorunludur.

Gelinen asamada her siyasal cevre,“Apoculuk“ hakkinda bazi tespitlere ulasmistir. Fakat bu cevrelerin cogu tersten bir yaklasim icinde olduklari aciktir.“Apocu“lugun varolus nedeni hakkinda herkesce ortaklasa anlastiklari bir sonuca ulasilmis degildir.Oysa bu konuda ortak bir sonuca ulasma mümkündür.Cünkü elde yeterli derecede veri mevcuttur.Bunlar yanilsama, yalandan ayiklanip “Apoculuk“hakkinda ortak bir noktaya ulasilabilinir.Bu nokta “Apocu“lugun sömürgeci sistemin Kürdistan´daki düzen partisi oldugudur.Lejyoner bir örgütlenme oldugudur. Kendisine KUKM´ni tasviye etme misyonu yüklendigidir.Bu,o kadar acik ki,bundan anlasmamak,farkli sonuclar cikarmak art niyet tasimasa bir siyasi körlüge isaret eder.

Sömürgeci sistem,Kürdistan halkini eskisi gibi inkar ve imha politikasi ile denetim altinda tutma kaygisi yasadigi andan itibaren “Apocu“lugu olusturdu,palazlandirdi ve sokaga saldi.Kendisine karsi sözde acik bir muhalefete itti.Ulusal ve devrimci bir söylem olustiruldu. Ve buna silahlar eslik etti.Bu,Kürt ulusunun kurtulus özlemi ile cakisinca Kürdistan halki “Apocu“lar etrafinda kümelenmeye basladi.“Apocu“ hareket,söylem ve eylemiyle Kürdistan halki nezdinde KUKM´ni veren,sömürgeci sistem nezdinde de “bölücü terörist“ sifatini aldi.Oysa bu bir yanilsamaydi.Cünkü “Apocu“ hareket,sömürgeci sistemin Kürdistan´daki resmi “Kürtcü“ partisiydi. Sistemin Kürdistan´a tayin ettigi MHP´sen “Kürtcü“ partisiydi. MHP ile Kürdistan´da “Apocu“larin yaptiklari yapilamazdi.Bu ancak “Apocu“ teori ve pratigi ile yapilabilinirdi.Bu nedenle “Apoculuk“ varedildi ve bir misyon bicildi.Bu da KUKM´ni tasviye etme misyonu iddi.Cikis noktasi ile geldigi yer arasindaki denklem cözüldügünde “Apoculuk“ gercekligide böylelikle anlasilmis olacaktir.

“Kimilerindeki bilerek aldatma,kimilerindeki yanilsama,kendi gereksinmelerine göre degistirilmis dünyayi herkes icin dünyalarin en iyisi olarak,bütün devrimci istemlerin gerceklesmesi ve bütün devrimci catismalarin ortadan kalkmasi olarak gösteriyor.“ (K.Marks Fransa´da sinif savasimlari.sf.147).

K.Marks,Fransiz anarsi partisini böyle tanimliyordu.“Apocu“lugun yaptigi bir yerde 1840´lardaki Fransiz Anarsist Partisinin yaptiginin bir benzeridir.Dogru ve yanlis birlikte dile getirildi.Kürdistan halki “icin“ cok is yapti,ama yapilan is yarardan cok zarar verdi.Öyle bir tezat yasandi ki,dalkavukculari bile cok zaman düsünür duruma düsürdü.Bir dünya vadediyordu.Bu dünyada devrim,kurtulus,bagimsizlik,demokrasi,sosyalizm vs. vardi.Fakat yanibasinda bunlari yadsiyan yaklasim ve yönelimlerde vardi.Bu dünyada herkese yer vardi.Kürdistan halki vardi.Ortadogu halklari vardi.Bunlarin devrimci federasyonlasmalari vardi.Dünya halklari vardi.Fakat bu dünyada Humeyniler,Saddamlar,Hafiz Esatlar, Demireller,Türkeslerede yer vardi.Bir secim arifesinde SHP vardi.Secim sonrasi DYP-SHP koalisyon hükümeti vardi.Dahasi MGK vardi.Hergün sorun cözülüyordu.Hergün sorunu cözecek birileri bulunuyordu.Bu cografyamizdaki gerici,fasist yönetimleride asan bir yelpazeyede sicratiliyordu.Bir bakiyordun sorunun cözücüsü Ingiltere,birgün sonra AB,birgün sonra ABD olabiliyordu.Herhangi bir güc bir gün düsman iken bir sonraki gün Kürdistan sorununu cözen oluyordu.Bunun tam tersi “cözüm“ bicimleride daima yedekte tutuluyordu. Politika dün dündür,bugün bugündür anlayisi geregi yapiliyordu.

Bunun kilifida bulunmustu.Adina “taktik“ denilmisti.Bazen dalkavukcularin kafasina uymasada bunada care bulunmustu.“A.Öcalan´in bir bildigi vardir“ ile kilifina uyduruluyordu. Kuskusuz A.Öcalan´in “bir bildigi vardi.“ Ama bu “bildik“ devrim icin,halk icin devrimci dönüsümler degildi.Dahasi KUKM´nin dinamiklerini nasil tasviye ederimdi. Dalkavukcularin söylenenleri anlamamalari,söylenenleri neye yorumlamalari gerektigi caresizligi yasadigi durumlarda A.Öcalan hemen devreye girer “siz bizi anlayamasiniz“ der ve dalkavukculara geri zekaliklari teslim edilirdi.Dalkavukcularda söylenenlere “derin anlamlar“ yükleyerek hicliklerini kabullenirlerdi.Bu,A.Öcalan,PKK ve dalkavukcularin gercekligiydi. PKK´nin teori ve pratigi bir bütünselik icinde ele alinip incelendiginde bir yanilsama,bir kandirmaca,ya herkesin yerini alacagi,ya da hic kimsenin yer alamayacagi bir yalan dünya görürsünüz. A.Öcalan´in ikide bir tekrarladigi “siz bizi anlayamasiniz“,dalkavukcularin “derin anlamlar“ yükledigi A.Öcalan ve partisinin gercekligi burada saklidir.

Bu gerceklik Kürt ulus “kökünü kazimakti.“ A.Öcalan,bunun geregini “büyük ve muazam“ yapti.PKK,bunu her zaman “kursuna adres sorulmaz“ esliginde pariltili sözlerle gizlemeye calisti.Bazen maske kullanma gereginide duymadi.“Biz savasiyoruz“ sopasi kullanilarak herkese söylem ve eylemlerini yediriyordu.Hic kimse bunu sorgulama geregini duymuyordu. Aslinda hersey zamaninda sorgulanmaliydi.Isler niye böyle oluyor sorusuna cevap aramaliydi. Eger bu yapilsaydi dogruya ulasmanin imkani vardi.Ondan sonrasi varolus nedenine uygun davranilmaydi.Fakat devrimci hareketler bu iradeyi gösteremedi.Sorun böyle olunca gündemi devamli olarak PKK´nin celisik ikili yaklasimi doldurdu.Herkeste bunu tartisir durumda kaldi.Bu da PKK´ye daima bir üstünlük saglamasina yol acti.

Buna birde “anlasilamamak“ gizi yüklenilmisti.Oysa anlasilan sey aydinlik anlasilamayan sey karanlikti. Cünkü “bizi öyle kolay anlayamasiniz“in oynadigi misyon karanliga tekabül ediyordu.Dahasi “anlasilamamak“ birilerinin ona yükledigi “derin anlamlar“lada anlasilir kilinmiyordu.Konusulan bir dil vardi.Acik ve anlasilir degildi.Bu bir politika iddi.Kurgu öyle kurulmustu.Her türlü kirilganlikta buradan kaynaklaniyordu.Ortalikta somutluk yoktu.Hersey soyut kavramlarla izah ediliyordu.“Taktiktir.“ “A.Öcalan´in bildigi birsey vardir.“ gibi caresizlik yüklü bir yaklasim marifet biliniyordu.Mesele böyle olunca karanlik bir tablo ortaya cikiyordu.Bu karanlik ortamda KUKM dinamikleri tasviye ediliyordu.PKK,bunu planli-programli yaparken,birileride bilincli-bilincsiz olarak “derin anlamlar“ veriyordu. Bunun bilincli-bilincsiz yapilmasi pek önemli degildi.Cünkü sonucta PKK yedegine düsülüyordu.Dahasi yedeklendikleri sömürgeci sistemin kendisi oluyordu.

Herkesce bilinen bir gercek vardir.Nitelik gökten zembile inmez.Her nitelik sonun bir önceli vardir.Nicelik birikim nitelik sonu hazirlar.Diyaletigin bir yasasidir.Birileri istedi diye bu yok olmaz.Fakat bazi kendini bilmezler,Kürdistan tarihini bir kalem darbesiyle yok sayip tarihi kendileriyle baslatilar.Oysa her gelisme üstünde gelistigi bir gecmisi vardir.Her yeni gelisme ileriye yönelik bir nefestir.Hic bir yeni olusum gesmisi inkar temelinde mersuiyet kazanmaz. Kendi öncelerini begenip begenmeme bir yerde dogaldir,ama öncelin inkari,tarihi kendinle baslatma anlayisi eger bir sigligi ifade etmiyorsa,kuskusuz bu yaklasimda bir gizli emelin iz dösümü vardir.Ki “Apocu“lugun ortaya cikmasi,KUKM´nin gecmisin inkari ve tarihi kendileriyle baslatmalari bu gizli emelin sonucuydu.

Bu,Kürdistanli politik güclerce görüldü,desifre edildi.Buna dikkat cekildi.Fakat sömürgeci sistem destekli PKK yükselisi ile hersey savasin tozu dumani arasinda kaybolup gitti. Sömürgeci sisten kaynakli “Apocu“lugun teori ve pratigine olumluluklar yükleyen genis bir yelpaze olustu.Bu genis yelpazede yer alanlar,kuskusuz ayni kotada degirlendirilemez. Fakat hepsinin ortak noktasi “Apocu“lugun kullandigi ulusal ve devrimci kavram ve silahin sessine teslim olmalari,altindaki gizi görmelerini engeledi.Dahasi TC´nin Kürdistan´daki düzen partisine hicte hak etmedigi misyon bicildi.Buna karsin “acaba“ yüklü yaklasimlarda vardi.

PKK´ye ihtiyatli yaklasanlar vardi.PKK´nin kullandigi ulusal ve devrimci kavramlara ve silaha olumluluklar yükleyen,ama günü gününe uymayan “taktik“ adi altinda sergilenen yaklasim ve yaptirimlara bir anlam veremeyen cevrelerde oldu.Bu cevrelerde destek ve elestiri yanyana sürdü.Bazen biri,bazen digeri ön plana cikti.Fakat en olumsuzlari Kemaliszmi asamayan,dahasi kendilerini anti-KUKM ile üretenlerin PKK dalkavukculuguna soyunmalariydi.Bu bir yerde tezat gibi görülebilir.Fakat isin gercegi bu degildi.Bu cevreler sömürgeci sistem kaynakli “ ortak“ literatörü kullanan ve KUKM´ne “emperyalist kiskirtma sonucu dogan Kürt milliyetciligi“ diyen sosyal-soven sol´du.Bu cevreler PKK´ye bilincli yaklastilar ve desteklediler.Bir taraftan PKK eliyle KUKM potansiyeli tasviye politikasi desteklenirken,öte yandan PKK´nin kanatlari altinda ve onun gücüde arkalanarak Kürdistanli yurtsever ve devrimci hareketlere saldirdilar. Uzun bir süre kendilerini burada üretiler. PKK´nin birer propaganda servisine dönüstüler .Isimleri Ekimdi,Acildi,Kivilcimciydi,Dev-Soldu,MLKP´di.TDKP´di,TKP-ML vs.iddi.Bu gücler PKK´ye yaklasimlariyla bazi cikarlar elde etselerde siyasal olarak kaybettiler. Kuskusuz tüm bu gücler ayni kotada ele alinamaz.Bu güclerin PKK´ya yaklasimlari bilincli-bilincsiz olmasi bir tecih miydi sorusu tartisilacak bir sorun olarak her hareketin özelinde ele almak gerekir.Fakat bu güclerin tercihi ne olursa olsun PKK´ye sunduklari destekle sisteme sonsuz hizmete bulunmalarinin yanisira halklarimiza sonsuz zararlar verdikleride bilinen bir gercektir.

PKK,sömürgeci sistem tarafindan kendisine üslendirilen “Kürt ulus kökünü kazima“ misyonunu gizlemek icin spekülatif bir dil kullandi.Bu spekülatif dil bir yanda herseyin mezkezinde olduklari reklami yüklüyken,diger yanda kendi disindaki herkeside “özel savas örgütleri“ yaklasimi yüklüydü.Bu anlayis kaba ve hoyratca her zaman sergilendi.Yanisira bazende kendini sirin göstermek icin etrafini saran dalkavuklasan siyasi hareketlere mavi boncukta dagitmayi ihmal etmedi.Bu bir yönetme bicimiydi.PKK,bu yaklasimla Türk sol hareketlerin tam destegini alirken,onlarda aldiklari bir aferin karsiliginda tipki PKK gibi Kürdistanli yurtsever ve devrimci hareketlere karsi kaba,hayasiz ve terbiyesizce saldirdilar.

Kürdistan halki ve politik gücleri iki odakla karsi karsiyaydi.Birincisi sistemin Kürdistan´daki “Kürtcü“ partisi PKK;ikincisi PKK´yi “M-L´den en cok etkilenen Kürt ulusal hareketi“, A.Öcalan´i “Kürt ulusal önderi“ ilan eden sömürgeci sistemin “ortak“ literatörü kullanan sosyal-soven Türk sol hareketleri iddi.Bu dalkavukcular grühu PKK´ye bi misyon yüklerlerken,diger yanda Kürdistanli politik gücleride “hain“,“ihanetci“,“icazetci“ vs.ilan ettiler.Bunu anlamak zor olmasa gerek.“Ortakci“ ezen ulus solunun PKK hayranligi KUKM´ne duyduklari iyi niyeten ileri gelmiyordu.Sergilenen yaklasim,enternasyonalizm hic degildi.Sergilenen PKK hayranligi ve Kürdislanli politik güclere karsi ise kin,nefret ve düsmanlikti.Bu konuda ilgili cevrelerin yazdiklari belgelidir.Bunlar arsivlenmis,yeniden okuma ve degerlendirmeye sunulmustur.Bu konuda hic kimsenin kivirtma sansida yoktur.
Fakat bu cevreler bir acayiptir.A.Öcalan,yüzündeki maskeyi cekip aldiginda bu cevreler obsayida düstü.Burada da devrimci bir yaklasim sahibi olamadilar.Kendilerini bir gözden gecirmeleri gereken bu cevreler,kendi öngörüsüzlüklerine gühah kecisi buldular.“Biz demistik“ ile baslayan “Kürt milliyetciliginin sonu buraya varacak“ gibi seviyesiz bir yaklasim sergilediler.Ki bu yaklasim bir önceki yaklasimlari kadar isabetsiz ve yanlisti. Cünkü “Apocu“lugun “Kürt milliyetciligi“ diye bir dertlerinin olmadigi gibi,dahasi KUKM´ni tasviye etme misyonu vardi.“Apocu“lugun teori ve pratigide bunun ispatidir.Yasananlar acik ve nettir.

1970´li yillar Kürdistan´inda güncel,diri,dinamik ulusal ve devrimci potansiyel sömürgeci sistemin gözünde kacmiyordu.Sistemin inkar ve imha politikasi tek basina yükselen KUKM´ni engelemeye yetmiyordu.Baska yol ve yöntemlere bas vurmasi gerekiyordu.Bu gecikmedi.Ulusal ve devrimci argüman yüklü bir yaklasimla mevcut potansiyeli dagitacak bir kontra örgütlülüge gidildi.Devreye “Apocu“luk sokuldu.Sistem tüm imkanlarini kendilerine sundu.“Paraysa para,kadinsa kadin,imkansa imkan,entekletüel birikimse o“(A.Öcalan) sunuldu.Bir tarih baslatildi.Planli-programli,koordinatli sürece yayili bir tasviye süreci baslatildi.Sistem karsiti tüm degerlere saldiri foryasi baslatildi.Kürdistan tarihi yok sayildi. Kürt tarihi kontra A.Öcalan´in sokaga salinma gününe indirgendi.Varolan Kürdistanli yurtsever ve devrimci politik güclere karsi cirkince bir iftira kampanyasi baslatildi.Ortada “düsürülmüs bir ulus ve halk“ vardi ve A.Öcalan,“bunlari kurtarmaya calisiyordu.“ Onun “öncesi yoktu“ ve gelecek onsuz “olmazdi.“ Kurgu böyle olusturuldu.

Bu karsi-devrimci yaklasimla ise koyulan A.Öcalan,herkese saldirmaya basladi.Hem kendi disinda,hemde kendi icindeki devrimci gücler ya tasviye edildi,ya da susturuldu.Tek egemen güc olarak ortada kaldi.

Kürdistan´da artik “Düzen partisi kazanmisti,güclüydü ve simdi ne oldugunu göstermesi gerekiyordu.“ (K.Marks).Gecikmedi.“Yeni sürec“,“baris süreci“ adi altinda KUKM tasviyesi derinlestilmeliydi.Artik ulusal ve devrimci kavramlarada gerek yoktu.Maske cekilip firlatildi. A.Öcalan ve partisi kendi gercek kimligi ile ortaya cikti.Tüm ulusal ve devrimci degerlere cepheden saldiriya gecti.Gecmisin üstüne bir sünger cekildi.Gecmiste hep “yanlis seyler savunmuslar ve yanlis seyler yapmislar.“ Artik “dogru seyler söylemenin ve yapmanin zamani gelmis“mis(!). Ciplak kral böyle buyurdu.Dalkavukcular kollari sivadi. Teorisi yapilmaya calisildi ve pratik adimlar atilmaya baslandi.

“Sömürge teorisi,bagimsizlik,federasyon,özerklik,ayrilma,UKTH,silahli mücadele, devrim, kurtulus,sosyalizm“ vs. hepsi “yanlisti.“ Bu “yanlis“larin yerini “dogru“lar almaliydi(!). Bunlarda “Atatürk milliyetciligi,ne mutlu Türk´üm diyene,TC vatandasi olmak bir onurdur,Türkiye uluslasmasi bir gercektir,ortak vatan,demokratik cumhuriyet,lider ülke, Kafkaslara,Balkanlara,Ortadoguya acilma“ vs. iddi.“Artik PKK TC karsiti degil,TC´yi tamamlayan,güclendiren,lider ülke yapan bir güc olmali“ydi.Ve bunun geregi yapilmaya calisilmaktadir.

“Savas“ dediler,“baris“ dediler.Nicin savas,nicin baris,kime karsi savas,kiminle baris vs. hoyratca bir saldirganlik altinda gercek anlamlarina kavusturulmak istenmeden tasviye derinlestirilmeye calisilmaktadir.Kime neydi? “Savasanlar onlardi,barismak isteyenlerde onlardi.Baskalarinada ne oluyordu?“ Mantik budur.Ama unutulan bir gercek vardir.Dünya sadece onlarin etrafinda dönmüyor.Korkulari burada basliyordu.Kendilerine üstlendirilen KUKM´ni tasviye görevi basarilmadan gercek yüzlerinin aciga cikma korkulariydi.Bu,bir süre ölerek,öldürerek kotarilmaya calisildi.Simdi de “baris“ adi altinda korunmaya calisilmaktadir. Bu nedenle daha hala bazi ulusal ve devrimci kavramlar kullanilmaktadir.Cünkü oynanan oyun maskesiz olmuyor.Ki kontra A.Öcalan sokaga salinmasindan bugüne bu tezat yasandi. Sahe önünde ve perde arkasindaki tezat daima atbasi birlikte götürülmeye calisildi. Bu,PKK´ye daima güc kazandirdi.

A.Öcalan´in mantigi kendi icinde tutarlidir.Bir misyon üslendirilmisti.Bu KUKM´ni tasviye etme misyonuydu.“Apocu“lugun teori ve pratigi buna uygun olusturuldu.Ve geregi yapildi ve yapilmaya calisilmaktadir.Fakat Kürdistanli politik gücler, PKK karsisinda mevcut yaklasimlariyla bir tutarlilik gösteremediler.A.Öcalan,basindan beri kendisine üslendirilen görevi olabilirlilik icinde yerine getirdi.Kürdistan´daki güncel,diri,dinamik ulusal ve devrimci potansiyeli tasviye etmek,“Kürt ulus kökünü kazimak“ icin “büyük ve muazzam“ oynadi. Gelinen asamada görevini basariyla yaptigi edesiyla TC ile birlikte varolus nedeninin gerekcelerini ortaya koymus bulunmaktadir.Daha hala anlayamayanlara “siz yine anladiginiz gibi bizi degerlermeye devam edin“ demeyide ihmal etmiyor.Bu bile kavranilmis degildir. Daha hala A.Öcalan´in su veya bu dedigi “yanlis“ veya “dogru“ gibi bir yaklasim sergilenilerek iradesizlik sergilenmeye devam ediliyor.Kimse A.Öcalan ve partisinin gercek kimligini ifade etmiyor.Bundan kaciniliyor.Gerekceler sayiliyor.Sayilan gerekceler ne olursa olsun sergilenen iradesizlik A.Öcalan´in isine yariyor.

A.Öcalan,kendisine üslendirilen görevi basari ile yapmanin rahatligiyla ciktigi Ankara´ya dönüs yapti.Inkar yüklü gecmisin bir degerlendirmesinide yapmayi ihmal etmedi.Gecmis bir kalemle inkar edildi.“Dogmatiktik“,“yüzeyseldik“,“kavrayamadik“ vs. seklinde izah edildi. “Apocu“luk tarihi dün dündür,bugün bugündür anlayisi daima politika edindi.Sokaga salindiginda nasil herseyi kendisiyle baslatiysa,Ankara´ya dönüsüylede “yeni bir sürec“ baslatti.Gecmis “cocukluk“larina yorumlandi.Kuskusuz öyledirler.Her zaman TC´nin cocuklari oldular ve olmayada devam edecekler.Dün farkli yol ve yöntemle üslendirilen görev “cocukluk“ ruh haliyle yerine getirilirken,bugünde ayni “cocukluk“ ruh haliyle “yeni dönem“ görevi yerine getirilmeye calisilmaktadir.Bu sürec bittiginde de TC´nin cocugu ortaya cikip “ biz kavrayamadik“ diyecek ve baslatilacak “yeni bir sürec“in lejyoner askeri olmaya devam edecektir.Bu gelisim A.Öcalan ve partisinin varolus nedenine uygundur.
Kendisi varolus nedenini söyle izah etmektedir.

“Yasayan nesiller olarak cagdas görevlerimize sahip cikmak – aslinda yapmak istedigimiz buydu.Fakat su paradoksa bakin ki,sekli bir hukuk cercevesinde cumhuriyete karsi en büyük sucla yargilaniyoruz.Bu bir talihsizliktir.Özümüzün ifadesi degildir.“
(A.Öcalan.Imrali savunmasinda).

Bu alinti tekrara tekrar okunmalidir.A.Öcalan ve partisinin gercekliginin yalin bir dile ifade edilmesidir.Bu gerceklik iyi okunmali ve kavranilmalidir.A.Öcalan´in hitap ettigi TC devletidir.Bir uyari var.“Bana üslendirilen bir rol var.Ben bunun geregini yaptim.Bu biliniyor. Fakat su an cumhuriyete karsi en büyük sucla yargilaniyorum.Bu bir talihsizlik.Özümüzün ifadesi degildir“ demektedir.Herkes kendi kendisine bir soru sormalidir.Bunun cevabini bikmadan,usanmadan arayip bulmalidir.A.Öcalan´in “özünün ifadesi“ nedir,bunu aciga cikarmalidir.30 yildir halkimiza dayatilan A.Öcalan´in “özü“nü herkes görmek ve aciga cikarmak zorundadir.Sömürgeci sistem tarihinin “en büyük isbirlikcisi“ni iyi taniyor.PKK Baskanlik Konseyi,kontra seflerini iyi taniyor.Fakat her ne hikmetse Kürdistanli politik gücler bu gercekligi ifade etmekten kaciniyor.Bununda sorgulanmasi gerekir.

PKK ne diyordu? “Biz özgürlük hareketiyiz“,“Biz insanlik hareketiyiz.“ Bunlari ele alin,degerlendirin.Bu söylenenlerin ici bos oldugu görülecektir.Ama birileri bu “boslugu“ doldurma görevini kendine is bildi.Ortalikta yakan,yikan,tahrip eden,tüm deger yargilari ayaklar altina alan bir kontra örgüt var.Yakilan,yikilan,tahrip edilen tabiati,kültürü,ekonomisi, insaniyla Kürdistandi.Ödenen agir bir bedeldi.Fakat buna karsin bir hedef yoktur.Buna gerekte duymuyorlardi.Söylem soyuttu.“Özgürlük hareketiyiz“,“insanlik hareketiyiz“ bunun ifadesiydi.PKK´yi gözü kapali desteklemeyi kendilerine is edinenler bu soyut tespitlerin altini doldurmaya calistilar.Hayal alemlerini zorlayarak payeler bictiler.PKK adina niyetlerini teorilestirdiler.Ama yanildilar.Dag fare dogurdu.

PKK,bu yaklasimi bilincli seslendiriyordu.Varolus nedeni belliydi.Kuskusuz bunu aciklayamazdi.Biz buyuz diyemezlerdi.Yanisira Kürt ulusuna bir hedefte gösteremezlerdi. Peki geriye ne kaliyordu? Soyut konusmak ve üslendikleri misyona uygun hareket etmek.. PKK,kendisine üslendirilen misyona uygun hareket ederken,PKK dalkavukcularinada PKK´yi “M-L´den en cok etkilenen ulusal hareket“,A.Öcalan´a “Kürt ulusal önderi“ demek kaliyordu. Bu ugursuz rol Türkiye devrimci haretinin büyük bir kesimi tarafindan oynandi.Bunu bilincli yapanlar vardi.Bunlar,sistemin “solculari“ydi.Bilincsiz yapanlarida vardi.Bunlar devrimci damarlardi.Ama bir foryaydi ve onlarda buna kapilip gidiyordu.Fakat desteklenen sömürgeci sistemin Kürdistan´daki resmi “Kürtcü“ partisi “Apocu“luktu.Bu,sömürgeci sisteme hizmet, ama halklarimiza zarar veren bir yaklasim ve yaptirimdi.Bu dün savasin tozu dumani icinde görülmedi,ama bunu bugün herkes görmek zorundadir.Eger devrim diye bir iddialari varsa bunu görmek zorundadirlar.Kendilerine yönelmek zorundadirlar.Kendi gerceklikleriyle yüzlesmek zorundadirlar.

PKK´nin varolus nedeni dogru kavranilmadigi icin yapilan tahliller ve buna bagli politikalar gercegi ifade etmiyordu.Dahasi PKK´nin birbirini tutmayan teori ve pratigine bakarak niye bu dogru veya yanlis yapildi demeninde bir anlami yoktur.Cünkü PKK ne yaptigini cok iyi biliyordu.Planli-programli olarak KUKM´ni tasviye etmeye calisiyordu. Bunu yaparken kimi zaman ulusalci,kimi zaman sosyalist bir söylem kullandi.Fakat bu bir yanilsamaydi.Durum bu olunca PKK´ye olumluluklar yükleyen cevreler sasiriyordu.Bu bir yerde dogaldi.Bir gücü yurtsever,devrimci,sosyalist vs.degerlendirdiginizde dogaldir ki,bu gücten buna uygun olumluluklar beklersiniz.Fakat yasanan örnekte bu görülmedi.Cünkü sözkonusu PKK iddi. A.Öcalan´in ikide bir tekrarladigi “siz bizi öyle kolay anlayamasiniz“ nakarati A.Öcalan ve partisinin gercekligine isaret ediyordu.Fakat hic kimse bu gerceklik üstündeki giz perdesini kaldirmaya tesebüs etmeye cesaret edemiyordu.Eger bu yapilsaydi PKK gercekligi anlasilirdi ve Kürdistan halki bu agir bedeli ödemek zorunda kalmazdi.

Bazi güclerin PKK hakkinda yaydiklari pembe hayallerin ötesinde,PKK, teori ve pratigini sömürgeci TC devletinin cikari hangi politikada yatigi temelinde olusturuyordu. Bunu kendine dert ve politika edinmisti.Bu bile tek basina PKK´nin TC ile varolan iliskisinin ne kadar derin olduguna isaret ediyordu.Devletin etkili ve yetkili sahsiyetlerine yazdiklari mektuplarda,yazili ve sözlü beyanlarinda devlete bagliliklarini daima seslendiriyorlardi. Verilen tüm mesajlarin özü ayniydi.Devlete baglilik ve Kürt ulusu “kökünü kazimak“ti. Bunlar ayan beyan herkesin gözü önünde olan seylerdi.

Bunlar görülmek istenmedi.KUKM´nin karsi karsiya oldugu tehlike sömürgeci sistemin Kürdistan´daki resmi “Kürtcü“ partisi “Apocu“luk degil,“Kürt milliyetcigi“ ilan edildi. PKK´ye “Kürt milliyetciligi“ atfedilerek,yasananlari PKK´nin kontra kimligi ile degil, “Kürt milliyetciliginin cikmazi“ ile izah edilmeye calisildi.Oysa PKK,Kürt milliyetci bir hareket degildi.PKK´de olmayan bir sey varsa o da Kürt milliyetciligidir.Bir zaman PKK´nin kullandigi ulusal kavramlara bakip kimse yanlis hesap yapmasin.Ki A.Öcalan,Türkiye´ye dönüsüyle artik bu ulusal kavramlarida kullanmadigi bilinmesine ragmen böylesi bir zorlamaya gitmek bir siglik ifade etmiyorsa gizli bir emelin ortaya döktükleridir.

PKK´nin KUKM´ni tasviye etmeye calismasi Kürt milliyetciligine fature edilemez. Milliyetcilikten bahsediyoruz.Milliyetcilik,kuskusuz burjuva ideolojisidir.Eger sözkonusu milliyetcilik,ezilen bir ulusun milliyetciligi ise bu milliyetcilik,ulusal pazarina sahip olmak icin burjuvazinin elinde bir silahtir.Zorla tutuldugu devletin sinirlari disina cikmayi ve ulusal bagimsiz devletini kurmaya calisan burjuvazinin en büyük silahidir.Yabanci baskiya karsi olus nedeniyle demokratik bir muhtevaya sahiptir.Kürt milliyetciliginin niteligide budur. Milliyetcilik,bugün KUKM´nin en güclü damaridir.KUKM´ni tikayan degil,gelistiren bir damardir.Bu bile cok etiketli “ortakci“ ezen ulus sol hareketleri tarafindan tersyüz edilerek ve Kürt milliyetciligi PKK ile esitleyerek,PKK sahsinda KUKM mahkum edilmeye calisilmaktadir.Bu bilincli bir yaklasimdir.Devlet icazetli düzen solculugu geregidir.Asolunan düzen adina birseyler kotarma amaclidir.Kimse PKK arkasina saklanarak kendini kurtaramaz. Kendi sosyal-soven tezlerine dogruluk bicemez.PKK´yi “Kürt milliyetciligi“ ile esitlemek ve buradan KUKM´ne saldirmak devrimciligin ötesinde sosyal-sovenliktir.Kürt ulus düsmanligidir.Ki bunu yapanlar coktur...

“ APOCULUK“ SÖMÜRGRCI IDEOLOJININ BIR VERSIYONUDUR I

1960-1970 yillari dünyada ulusal ve sosyal mücadelelerin yüksek bir boyutta seyretigi yillardir.Dünyadaki bu olumlu gelismeler dogal olarak Kürdistan kalkinada yansidi. Yüzyillarin inkar ve imha politikalari ile yüzyüze biraktirilan Kürdistan halki,sömürgecilere duydugu kin ve nefretle kendi geleceklerini örgütlemek icin tüm mücadele kosullarina sahipti.Devrimim objektif kosullari mevcuttu.Bu kosullar zemininde Kürdistan halki kendi politik örgütlülüklerini yaratmaya ve mücadele etmeye koyuldu.Gelismeler cok olumluydu. Kürdistan halki,kendi gelecegini ele almanin bilinciyle ayaga kalkarken sömürgeci sistemde bos durmuyordu.Politika edindigi inkar ve imha tek basina yükselen KUKM´ni engelemeye yetmiyordu.Bu politikada vazgecmeksizin yeni yol ve yöntemleride devreye koyma ihtiyaci kacinilmaz olmustu.Besinci kol kuvvetlerini devreye soktu.Bunlarin en etkilisi Kürtlük adina bir provakasyon örgütü kurturtmasiydi.Basina kontra elemani A.Öcalan getirildi.Ismine atfen “Apoculuk“ olusturuldu.
“Daha basinda önderliksel cikis,tek kisi olarak parti önderligi“ (...) “Daha basinda bir ulusal öncülük,bir toplum öncülügü olarak sekilleniyor.Ulus bir öncülük olarak cikiyor, önderlik olarak cikiyor.“ (Kürdistan´da Önderliksel Gelisme ve Uluslararasi Komplo.22-25).

Bu anlayis A.Öcalan´in sokaga salinmasiyla birlikte seselendirildi.Hersey onun kisiligi etrafinda sekillendirilmeye, ifadelendirilmeye özen gösterildi.Bu mantiga göre “düsürülmüs bir ulus ve halk vardi.A.Öcalan,bu dürürülmüs ulus ve halki kurtarmaya soyunmustu.“ Daha isin basinda A.Öcalan,Kurt ulusu,halki ile esitlendirildi.Kürdistan tarihi yok sayildi ve tarih onun sokaga salinma tarihine indirgendi.Bu baslangicti.Bu anlaysin sonucu daha bastan bir koordinat temelinde belirlendi.A.Öcalan her cirkeflikte oynatilacak,cirkeflikler Kürdistan halkina fatura edilecekti.KUKM tamiri zor handikaplarla karsi karsiya getirilecekti.Ki bu politika ile KUKM tamiri zor büyük yaralar almistir.

Bunuda kendi deyimiyle “halk adina isbirlikcilige yöneliyom“ diyen A.Öcalan gibi düsürülmüs kisiliksiz bir insan yapabilir.Ne demek? “Halk adina isbirlikcilige yöneliyorum.“ Hangi halk bu asagilik herife “binim adima isbirlige yönel“ demis? Böyle bir sey olur mu? Tarihte bunun bir örnegi görülmüsmüdür? Görülmedigi bilinir.Fakat A.Öcalan´in isbirlige yöneldigi,dahasi TC devletinin “bir emir eri“ olarak KUKM´ne karsi savastigi kesin.Ama kendi ihanetine Kürdistan halkini ortak etmeye calismasi büyük bir gaflet.Bilinir ! Kürdistan halkinin düsmanla isbirligi yapanlar hakkinda bir tanimlamasi vardir.Bu da CAS´liktir.

A.Öcalan,1972 yilinda “devlet sirri“ni bilmeyen bir polis tarafinda yakalandi.

“Tutukluluk yillarinda zaman zaman polis muhbiri olarak kullanilmak istenmis.Bu nedenle de icerden cikarilmasinda “devlet“ cokca yardimci olmus.“ (Tuncay Özkan . Operasyon.sf.63).

Isledigi sucun karsiligi cezayi cekmeden patronlari tarafindan cezaevinden cikarilmis. Anitkabir`in dibindeki MIT evine yerlestirilmis.Hergün Anitkabir´i ziyarat etmis. Her defasinda eline patronlari tarafindan kontra “cözümlenmeler“i tutusturulmus.Bunlarla “Apoculuk“ yaratidi.“MIT´in birazda entekletüel birikiminden yararlandik“ diyen A.Öcalan bu gercege isaret ediyordu.Kürt ulusuna ait tüm degerlere saldiran,inkar eden,kirleten “Apoculuk“ sekillendirildi.Kürt ulus tarihinin gecmis ve gelecegine yönelik olusturulan “Apocu“lugun isim babasi,dogurani ve ebesi TC devletinin kendisidir.

TC tarafindan sokaga salinan A.Öcalan,isin basinda Kürt ulusu ve halkina küfür ederek basladi.Kürdistan halkini asagiladi.Insanlik ve tarih, halklari kurtarmaya soyunan sayisiz lidere taniktir.Hic bir lider kurtarmaya soyundugu halki A.Öcalan gibi alcaltan bir söylem ile yermemistir.Bu A.Öcalan gercekligidir.Bu gerceklik A.Öcalan´in daha basindan TC´nin bir kontra elemani olusudur.Kürdistan halki hic bir zaman siyasi olarak sömürgeci egemenlere teslim olmamistir.Yabanci düsmana ve yerli ihanete karsi daima savasmis bir halktir.Böylesi onurlu bir halki “düsman olmus halk“,“düsmanin olmus halk“ ollarak ilan eden olsa olsa Kürdistan halkina karsi pesinen düsman olan bir zat olabilir.

“Hic kimsenin sahip cikmadigi söyledigi Kürtlük gercekten ne Kürtler ne de baskalari tarafindan artik sahip cikilacak bir deger olarak görülmüyordu.Artik ölmüs,tükenmis; dirilmeyecek,gelisme vaadetmiyor,hicbir yasam emaresi göstermiyor.Böyle bir degere sahip cikmak,buradan cikis saglamak,gelisme yaratmayi umut etmek fazla deger görmüyor ve anlam bulmuyor...Hem ulusal hem de uluslararasi düzeyde Kürt halki,Kürt toplumu ve Kürtlük hakkindaki yargi buydu.Bunun icin kimsenin kabul etmedigi,istemedigi ve sahiplenmedigi bir güc ve deger oluyor.Cünkü hic kimse gelecek görmüyor,buraya caba ve emek vermenin kendisine bir sey kazandirmayacagina inaniyor.Gelisme emaresi görülmüyordu“ (Kürdistan´da Önderliksel Gelisme ve Uluslararasi Komplo.Sf.27-28).

Gercekler ancak bu kadar carptiralabilinir.Bunuda ancak Kürt ulusu ve halkina karsi düsman bir güc yapabilir.“Türkiye cikari“ni korumayi kendine görev kilan,“gercekten Türküm“ diyen A.Öcalan gibi konralastirilan kisiliksiz unsurlar yapabilir.TC mahkemelerinde “hic kimsenin sahip cikmadigi,cesaret etmedigi sorunu omuzladim“ dedigi KUKM´ni tasviye etme görevi üslendigini ilan eden A.Öcalan yapabilir.

“Apoculuk“,Kürdistan tarihine,Kürt ulusunun direnisine,bu direnislere önderlik edenlere, dünden bugüne uzanan Kürt parti,örgüt ve yurtsever sahsiyetlere küfretme,sövme,
asagilama,gözden düsürme,hakaret,tehdit,santaj,hedef gösterme ve katletme teori ve pratigidir.TC´nin A.Öcalan´a yükledigi rol buydu.Fakar Kürtler bunu göremedi.Görenler konusmadi.Konusanlar kendini halka dinletemedi.Dahasi “Apocu“ cete tarafindan ya susturuldu,ya da imha edildi.Büyük bir tahrifat ve rezalet yasandi.Buna ragmen A.Öcalan´in maskesi Kürtlerce düsürülemedi.Dün TC´nin kendisine bictigi misyonu ulusal ve devrimci kavramlar kullanarak yaparken,ciktigi Ankara´ya dönüs yapmasiyla kendi kimligine uygun kaba bir tarzda yapmasina ragmen kendi gercek kimligi ile Kürdistan halki tarafindan bilinmemektedir.Bunun bir cok nedeni vardir.Herseyden evel yanliz degildir.TC gibi korkunc bir mekanizma arkasindadir.Etrafini saran düsürülmüs,kisisizliklestirilmis “sifir adamlar“in “büyük ve muazzam“ cabalari vardir.Yanisira tüm kaba söylemlerine ragmen kendi gercek kimligini gizleyebilmisse,Kürdistanli yurtsever ve devrimci politik güclerin cekingen,korkak ve iradesizlikleri bundan rol oynamistir.Bu gerceklik desifre edilmeden,dersler cikarilmadan yeni sürece uygun KUKM´nin teori ve pratigi aciga cikarilamaz.

“Siret bir Türk anneden,silik bir babadan,sevgi ve saygidan uzak bir aile ortaminda dogup,büyüyen cöl delisi bir velet.“ (A.Öcalan.Devrimin Dili ve Eylemi).

Bunlar,A.Öcalan´in ailesi ve kendisi hakkindaki sözler.Bulundugu köy ortaminda en cok horlanan ve kücümsenen bir ailenin ferdi.Bu ortamda büyüyen A.Öcalan kendini birden bire sehir ortaminda buluyor.Kendisine duydugu güvensizlik onu güce tapan birisi olmaya ittiyor.Kendi yasam hikayesinde zikretikleri tüm iliskiler TC Ordusundan kisiler oluyor.Bu iliskiler,A.Öcalan´in son konaklama adresinide gösteriyor.Bu adres kontr-gerilla merkezi oluyor.

A.Öclan,bu merkezde Kürt ulus düsmanligi temelinde egitilir.Önü acilir.Kürtlük adina örgüt kurdurtulur.Kendisine her türlü maddi ve manevi destek sunulur.“Paraysa para,imkansa imkan,kadinsa kadin,entekletüel birikimse o“ sunulur.Ama kendisinden bir sey alinir.Alinan insani insan yapan onur ve kisiliktir.Onur ve kisilik üzerine o kadar yazip-cizmesi ve konusmasinin nedenide bu zaafidir.Onur ve kisiligi elinde alinan A.Öcalan sokaga salinir. KUKM potansiyelini tasviyesi görevi üslendirilir.Kendi degisiyle TC devleti “tarihinin en büyük ihanetcisi yapilir.“

Annesi Türk.Baba kewende.A.Öcalan´in “asiretimiz yoktur“ demesinin nedeni budur. Kürdistan´da asireti olmayanlar kewendedir.Bunu söylemekle kewendeleri kücümsemiyorum. Sadece bir gercege vurgu yapiyorum.Dahasi kewendelerede bir Kürt devrimcisi olarak saygi duyuyorum.Cümkü onlar,türkülerimizi,masallasimizi,hikayelerimizi, asklarimizi, kahramanliklarimizi dünden bugüne tasiyanlardir.Kürt kültürünün yasanmasi ve kaybolmamasinda pay sahibidir.Dengbejlerimizdir.Sünetcilerimiz,berberimiz ,bayramlarda, dügünlerde, eglencelerimizde davul calanimiz,zurna üfleyenimizdir.Toplumda onlari yedirir, icirir,giydirir ve her türlü ihtiyaclarini karsilar.Dosttuz,kirveyiz,ama hisim ve kiz alip veren degiliz.Bu varit degildir.Anne tarafinin Türk olmasi bu nedenledir.Kürt toplumunda kewendeler basli basina bir topluluktur. Horlanan,kücümsenen ve asgilanan bir kategoridir.Bu durum A.Öcalan´in kisiligi üstünde cok kötü bir etki yapmistir.Dahasi Kürt ulusuna duydugu düsmanlik buradan kaynaklanir.Yasam hikayesinde baba yerden yere vurulur.Anne göklere cikarilir.Bu bir tercihtir.Tercih edilen Türk olur.Tesedüfi bir tercih degildir.Bu tercihe uygun davranir.TC devlet cikarina uygun hizmete kusur etmemesinin nedeni budur.

Buna karsin Kürt ulusu ve halkina karsi düsmanca bir teori ve pratigin sahibi olur.Kürt ulusunu ve halkini yerden yere vurur.Literatörde ne kadar olumsuz sifat varsa Kürt ulusu ve halki icin kullanir.Kürt ulusal dinamiklerini yok etmek icin “büyük ve muazzam“ calisir. Büyük bir tahribat yaratir.Geriye kalanlarida kendilerine yabancilastirmak ve Türklestirmek icin büyük bir caba vermektedir.Su an büyük bir misafirperverlikle tutulan yerde “Türkiye cikari“ icin “büyük ve muazzam“ oynuyor.

Ama ne hikmetse bu kontra bozuntusu biz Kürtlere “ulusal önder“ tayin ediliyor. Kuskusuz bunun PKK acisinda bir mantigi vardir.Peki su cok etiketli Türk sol hareketlerine ne oluyordu? Bunun bir sebebi olmalidir.PKK,tüm ulusal ve toplumsal degerleri kirlettigi gibi ulusal önderligide kirletmistir.Bunlari yapmak PKK´nin varolus nedenleri arasindadir.Peki kendini her türlü devrimci sifatla sifatlandiran Türk sol hareketlerin bir kontra bozuntusunda “Kürt ulusal önderi“ kesfi yapmasinin nedeni nedir?

Kürtler,mevcut kurum ve kuruluslariyla veya her hangi bir halk oylamasiyla A.Öcalan´i “Kürt ulusal önderi“ olarak ilan etmis degildir.PKK´nin bu yönlü bir yaklasimi var.Fakat bu Kürtleri baglamiyor.PKK demek,Kürt ulusu demek degildir.Hükmetigi kitle bellidir.Kürtler 40 milyondur.PKK kitlesi bu nüfuzun yaninda devede kulak kalir.PKK disinda Kürdistan´da onlarca parti,örgüt var.Sayisiz demokratik kurum ve kurulus var.Dahasi Güney Kürdistan´da ulusal iki hükümet var.Kürt politik güclerin PKK ile dostluktan öte düsmanligi var.Bunlarin yanisira Kürdistan devrimi gerceklesmis degil ve mücadele sürüyor.Devrime kimin damgasini vuracagi sürec gösterecek.Bu ve benzeri durumlar gözönünde iken Türk sol hareketlerin biz Kürtlere birden bire A.Öcalan´i “Kürt ulusal önderi“ atamalari kuskusuz nedensiz degildir. Sosyal-sömürgeci yaklasimlarinin dogal bir sonucudur . Sömürgeci efendileri nasil hergün bir bölge valisi atiyorsa sosyal-soven sol´uda biz Kürtlere “ulusal önder“ atiyor.

Oysa A.Öcalan´a atfedilen “Kürt ulusal önderi“ yakistirmasinin isim babasi TC devletidir. Sömürgeci sistem mamülü bir etikettir.Bu mamülün basbayiligini PKK yapti.Türk sol hareketlerinede Birecik cerciligi düstü.Yayin politikasni PKK´yi övme üzerine insa eden Türt sol hareketleri,cikardiklari yayinlari vasitasiyla ev ev dolasarak kontra A.Öcalan´in “Kürt ulusal önderi“ oldugu propagandasinin seyyar saticilari oldular.Yanisira PKK gölgesine siginarak,gücü arkalanarak onlarin agziyla Kürdistanli yurtsever ve devrimci politik haraketlerine saldirmayi siyaset edindiler.Kendilerini burada üretip tüketiler.Bu politika kimseye kazandirmadi ve kaybetirdi.Türk sol hareketlerin su anki gündemsizliginin nedeni burada aranmalidir.Türk sol hareketleri kendilerini burada üreteceklerine biraz Türk halkiyla ilgilenselerdi en hayirli bir is yapmis olurlardi.Egemen siniflarin halkla bu kadar oynamasina müsaade etmezlerdi.Karakargaya,bozite yem ettirmezlerdi.Zaten asli görevleride bu degil miydi?Temenimiz odur ki,yasanan son siyasi deprem Türk sol hareketlerine bir sey kavratmis olsun.A.Öcalan´in son konaklandigi siyasal hat onlari kendilerine getirsin.“Kürt ulusal önderi“ini degil,Kürt ulusal belasini iyi tanimis olsunlar...
Devamı var...

Anonymous (not verified)

Tue, 2008-05-27 02:17

“ ULUSAL ÖNDER MI ? “ ULUSAL BELA MI ? 1960-1970´li yillar dünyada ulusal ve sosyal mücadelelerin doruk noktasina vardigi yillardir.Asya.Afrika ve Latin Amerika´da esen ulusal ve sosyal devrim firtinasi Kürdistan cografyasinada vurdu.Kürdistan halki,yüzyillardir zorunlu kilindigi yasanmaz ve onursuz kosullarin kendisinde yaratigi kin ve öfkesiyle dünya da esen devrim firtinasiyla bulustu. Kürdistan devrimini kendi zemininde ve kendi kanalinda örgütlemenin tüm kosullari vardi. Devrimin objektif kosullarinin fazlasiyla var oldugu Kürdistan´da subjektif unsurunun iradi müdahalesini bekliyordu.Mevcut potansiyelinin örgütlendirilmesi ve mücadele sahasina tasirilmasi Kürdistan devriminin ve hatta Ortadogu devriminin zaferine isaret ediyordu. Bu durum, bölge sömürgeci devletleri ve emperyalist gücler icin büyük bir tehlike arzediyordu.Bu görülüyordu.Sözkonusu gücler buna müdahale etmede gecikmediler.Kendi müttefiklerinden icazet ve destek sözü alan TC devleti, bir yandan inkar ve imha politikasini en azgin bir sekilde uygularken,yanisira gelisen KUKM´ne karsi kendi Kürdünü devreye sokmayi ihmal etmedi.Bu yöntem dünya cikar cevrelerin daima bas vurdugu bir yöntem olmustur.Bu yöntemin cok yararlarini görmüslerdir.Dünya devrim tarihi bu tür sayisiz galga kiran truva atlari ile doludur.“Apoculuk“ bunun ne ilki,ne de sonu olacaktir. Yükselen KUKM,salt basina sömürgeci sistemin inkar ve imha politikasiyla önlenemiyordu. Yeni politikalarin devreye sokulmasi gerekliligi ortaya cikmisti.Bu da Türk ve Türkiye ile basliyan örgütlenme ve politikalarla olamazdi.Bu,ancak Kürtlük adina yola ciktigini ileri sürecek bir örgütlülükle olabilirdi.Bu nedenle TC,Kürdistan´da kendi resmi “Kürtcü“ partisini olusturma yoluna gitti.Bu is icin aranan kiside bulunmustu.Bu A.Öcalandi. “Bunu öyle hazirlayalim ki,tarihimizin en büyük bir isbirlikcisi haline getirelim.“ (A.Öcalan.a.g.e). Bunun geregi yapildi.A.Öcalan,kontra mezkeze alinarak egitildi.Burada soru sudur.Neden bir baskasi degilde A.Öcalan ? A.Öcalan,kendi anlatimiyla hayat hikayesinde bu sorunun cevabini vermektedir. “Bir cilgin ana´nin“,“bir silik babanin oglu“,“cöl delisi bir velet.“ “Anam bana ne söylüyordu? ´Sen namussuzsun.´ Nenemde söylüyordu : ´Bunun namus duygulari tehlikelidir.´ “ (A.Öcalan.Devrimin Dili ve Eylemi.sf.26).“Benden daha zavalli kimse yoktu,cocuklukta.Ya da herkes diyordu : ´Allah kimsenin cocugunu filan adamin cocugu gibi yapmasin.´ Uzun süre hep böyle oldu,hep alayla karsilardi.“ (Ayni yerde.sf.25) “´Hic bir babanin oglu onunki gibi olmasin´ derlerdi.“ (Ayni yerde.sf.29) “Akrabalar,yanibasimdakilere göre,alay edilmesi gereken biriydim.“ (Ayni yerde.sf.54). “Nizip´te henüz ortaokuldayken benimle hep dalga gecilirdi...Belki de okulun en zavalli ögrencisi durumundaydim.“ (Ayni yerde.sf.53). “Ilk sehir toplumuna giris,benim icin hayli zorluklarla dolu bir giristir...Aylarca yillarca bekledim.Sehri anlamanin büyük merakina,cabasina karsin,sehri yasamanin kenarindan bile gecmedim.Arkadaslarim üc ayda kendilerini daldirip yasatiyorlardi,ben beceremedim.Ve bana karsi oldukca alayci bir yaklasim icindeydiler.“(Ayni yerde,sf.53). “Zavalli bir baba´nin“,“cilgin bir ana´nin“,“Anama dört metre kumas almadim.Gözü acik gitti.“ diyen bir kisilikle karsi karsiyayiz.Bu kisilik ne yapmaz? Satmayacagi hangi deger yargisi olabilir? Bu irdelenmelidir. A.Öcalan´in ortaya cikisi bir tesadüf degildir.Aranmis bulunmus.A.Öcalanla TC arasinda kan bagi var.Her ikiside bu akrabaligi cok iyi kullaniyor.Buna dayi-yegen dayanismasi diyebilirsiniz.TC devleti yegeni A.Öcalan´a sahipleniyor.Yegen A.Öcalan´da devlet dayisina vefasini eksik etmiyor.Dayi devlet,yegen Abdullah´i yatili Tapu Kadasro Lisesine kaydini yaptiriyor.Mezuniyet sonrasi memur olarak Diyarbakir´a tayin ettiriliyor. Memur yasaminda TC´nin tipik memur rolünü oynuyor.“O memur yasantisinda bile köylülere kan kusturdum.“(A.Öcalan.a.g.e) diyor. Diyarbakir´da Kürt köylüsüne “kan kusturan“ A.Öcalan,aldigi rüsvetlerle cebini dolduruyor.Tayinini istanbula aldirip,kaydini Istanbul Hukuk Fakültesine yaptiriyor.Bu sürede TC´nin bir Kürdü daha Istanbul´da kol geziyor.Bu pilot namiyla Agrili Necatidir. Devlet bu ikiliyi bulusturup tanistiriyor.Devlette daha yakin olmalari icin Ankara´ya tasiniyorlar.Yegen Abdullah kaydini siyasala yaptiriyor.Devlet kesenin agzini aciyor.Pilot vasitasiylae evler tutuluyor,düseniyor.Yegen Abdullahin cebine bolca harclik konuluyor. Kadinlar devreye sokuluyor.A.Öcalan´in kendi degisiyle “paraysa para,imkansa imkan, kadinsa kadin“ sunuluyor.“Kendimi bir pasa gibi yasatiyorum.“(A.Öcalan.age.) Bir döneme damgasini vuracak olan TC tarihinin en büyük isbirlikci ikilisinin mecaralari basliyor.Pilot bir Kürttür.TC Ordusunda pilotluk yapmistir.Kendi degisiyle “solcu ve Kürtcü“ oldugu icin Orduyla iliskisi kesilmistir.Oysa mesele hicte böyle olmadigi gelismeler göstermistir.Özel Harp Dairesinin yetistirdigi ve KUKM icinde “truva atti“ rolünü oynamasi icin yetistirilen bir eleman oldugu ortaya cikmistir.1960´larin sonu ve 1970´lerin basinda Istanbulda dolasip durdu.O dönemin Istanbulda okuyan yurtsever Kürt gencligi tarafindan MIT elemani oldugu biliniyordu.Onun tüm cabalarina ragmen yurtsever Kürdistanli ögrenci genclik ondan uzak duruyordu.Anlasilan odur ki,düsürdügüde olmustur. Bunlarin basinda A.Öcalan gelmektedir. 1970´lerde Pilot ve A.Öcalan artik ayrilmaz bir ikilidir.Her provakasyonun arkasinda bu ikiliyi bulmak günün konusuydu.Herkes hafizasini bir zorlasin.1970´in basina gitsin.O dönemde olup-bittenleri bir hatirlamaya calissin.O dönemde “Apocu“ cetenin Kürdistan ve Türkiyeli devrimci hareketlere karsi saldirilarinin nedenlerini kavramakta zorluk cekilmiyecektir. Pilot ve Öcalan,“Apocu“ ceteyi TC devletinin güdümü,yönlendirmesi ve her türlü destegi ile olusturdular.Sokaga saldilar.Kürt ulus direniscilerini “gerici ve ihanetci“ ilan ederek,dönemin yurtsrver ve devrimci politik gücleri “Genelkurmayin uzantilari“ olarak degerlendirerek ve bu gerekcelerine dayanarak bunlara karsi silahli mücadele baslatarak ise basladilar.Kürdistan degerlerini karalayarak,gözden düsürerek kendilerine yol acmaya koyuldular.TC´nin tüm imkanlarini kullanarak o dönem yüzlerce provakasyona damgalarini vurdular.Yüzlerce yurtsever ve devrimci gencin ölümüne yol actilar. “Kendimi dört dörtlük devlete baglamis oluyorum.Ugur Mumcu´nun dile getirmek istedigi olay biraz da budur.´Apo´yu MIT mi besledi?´ diye soruyor.Iste biz kendimizi MIT´e böyle besletirdik.Güvenligimizi sagladik,parasiyla grubumuzu finanse ettirdik,evlerinde en önemli toplantilarimizi yaptirdik ve o entekletüel gücünü de biraz kullandik.“ (A.Öcalan.Devrimin Dili ve Eylemi.sf.97-98). Yegen Abdullah kendisini dayisi devlete “dört dörtlük baglamis“,sirtini emin yere dayamis, “güvenligini saglamis“,“sagina özel hap dairesi elemani pilotu,soluna MIT elemani Kesire Yildirimi almis“,kendini maasa baglamis,cetesini “MIT´in parasiyla finanse etmis“, “MIT´in evlerinde oturmus ve önemli toplantilarini yapmis“,“birazda entekletüel biriminden yararlanmis“ olan A.Öcalan,“Kürt icin baska türlü cikis yapilr mi? Bana göre imkansiz.“ (Ayni yerde.sf.99) diyerek,kendi ihanetine “masum“ bir gerekcede bulmus. Simdi düsünmek lazim.Bunlari A.Öcalan degilde,bir baskasi söyleseydi basina ne gelmazdi? Kesinlikle “Apocu“ cetenin hismina ugrrardi.Bir komplo teorinin kurbani olurdu. Fakat isin ilginc yani bunlari baskalari degil,A.Öcalan´in kendisi söylüyor.O,söyledigi icinde “Apocu“ cete üc maymunu oynuyor ve bilinen yalakaliklarini sergiliyorlar.Isin garibi öz kacirilarak, unuturularak A.Öcalan´in “ne büyük kabiliyet,büyük taktiklerin adami“ oldugu sonucunu cikariyorlar.Buna kendileri inaniyorlar mi bilmiyoruz,ama bunu baskalarina inandirmaya calistiklari biliniyor.Ne büyük gaflet,ne büyük aymazlik ! Anlasilan KUKM´ni vermek icin TC devletinden “icazet almak“ gerekiyormus(!) TC devleti ile birlikte calismak gerekiyormus(!) KUKM verirken TC´nin tüm imkanlarini tepe tepe kullanmak gerekiyormus(!) TC devletininde bunu pasa pasa kabul etmesi gerekiyormus(!) Burada soru sudur: Peki neden? Bunun karsiligi ne? Bu sorularin cevabi PKK´nin teori ve pratiginde yeteri kadar vardir.Getiri ve götürü hanesine bakildiginda yüzyillardan beri süzülüp gelen KUKM´nin potansiyelinin elbirligiyle tasviye edildigi bir sir degildir. TC devleti,o kadar aptal,o kadar tecrübesiz midirki,kendisine “sosyalist“,“Kürt ulusal kurtuluscusu“ ve önüne “bagimsiz bir Kürdistan“ hedefi koyan bir gücü koynunda beslesin, tüm imkanlariyla desteklesin,palazlandirsin ve ondan sonra gel beni vur desin.Buna kim inanir? Inanan aptallarda yok degildir.Kimi aptalliginda,kimi bilincli olarak yapmasindan olsa gerek, A.Öcalan, bu senaryoyu izah edebiliyor.Birilerine savundurabiliyor.A.Öcalan,,buna “yönetmek icin bir tarz“ demektedir.Kendi disindaki “sifir adamlari“ni hicleserek “Tek kisilik orduyum“,“Örgüt diye tutunacak hic bir yanimiz yoktu.Bu bir calisma tarzidir aslinda ve hala da onu sürdürüyorum.Simdi cok daha gelismistir.Kimsenin bizden öyle fazla anlayamamasi da bu yüzdendir.“ (A.Öcalan.age.sf.93). A.Öcalan´inin seyir defterini gözden gecirirken Ape Hem´in hikayesi aklima geldi.Bir davranis bicimini özetler. Kahta´nin bir dlikanlisi vardi.Daha dogrusu o kendisini öyle bilirdi.Oysa bir kaldirim mühendisiydi.Nerde aksam orda sabah sorumsuz bir yasami vardi.Yemesi,icmesi,sigarasi, giyimi velhasil tüm ihtiyaclari kasaba esnafi tarafindan karsilanirdi.Hele birde keyif verici bir sey buldu mu keyfine diyecek yoktu.Üstüne üstlük tüm bunlara ilave olarak delikanlinin hergün bir kac kez kasaba esnafini kalaylamasida vardi. Aslinda bu,kasaba esnafinin eglenceside demekti. Bununda bir karsiligi vardi.Dlikanlinin birini kalaylamasi icin bir baskasi tarafinda tesvik edilmesi gerekirdi.Tesvik etmeninde bir ücreti vardi.Ücreti kim artirirsa delikanli oncu olurdu.Efendi degistirmek anlik bir meseleydi. Bazen bir paket sigara,bazen bir tas corba,bazen bir bardak cay vs.yeterli nedendi.Bu oyun yillarca sürüp gitti.Alan memnun,veren memnundu.Delikanin gecim kaynagi,esnafin keyif kaynagiydi. Hergün oynanan oyun, kasaba halki icin artik kabak tadi vermis olacak ki,aralarinda anlasirlar.Anlasma geregi ogün hic kimse delikanliya bir sey vermeyecektir.Delikanli bu karardan habersiz hergünkü gibi o sabahta yine cilet gibi elbisesini giyer,ayakabisinin arkasina basar,ceket omuzda,bir omuz asagida biri yukarida,tespih elde nara ata ata kasaba carsisina iner.Farkli bir gündür.Selami alinmaz.Görmemezlikten gelinir.Kahvede,lokantada kovulur.Sikarasi bitmistir.Cebinde bes kurusu yoktur.Yapabilecegi bir seyde yoktur.Tek sermayesi kasaba carsisinda gidip gelmek ve nara patlatmaktir.Buda bitmek üzeredir.Nefesi kesilmistir.Umudu bitmek üzereyken birden bire gözleri faltasi gibi acilir.Delikanli icin bir umut isigi daha dogmustur. Kahta´nin Kuzeyi daglik ve ormanliktir.Köylünün gecim kaynagi odunculuktur.Köylü aksamdan esegine yükledigi odunla kasaba yolcusudur.Kasabada odun iyi para eder.Ape Hem´de gecimini odunculuk yaparak sürdürenlerdendir.Yine günlerden bir gün Ape Hem odununu iyi bir parayla satmis ve evinin zaruri bir kac ihtiyacini almak icin carsida dolasmaktadir.Kasaba delikanlisindan,kasaba esnafinin kararindan habersizdir.Kafasinda cebindeki parayla alacaginin hesabini yapip sonsuz bir sevinc yasadigi anda güzel giyimli, trasli, güzel konusan bir delikanlinin elini kapip öpmesi ve kendisini kucaklamasiyla ne olup bittigine bir anlamvermeden delikanlinin “Xale Hes sen hos gelmissin.Uzun süredir senin yolunu gözlüyorum.Bugün seni görünce cok sevindim.Sana bir ziyafet cektirmeden birakmam“ der.Ape Hem,bir yanlislik oldugunu,Xali Hes olmadigini dilinin döndügü kadar anlata dursun, delikanli orali bile olmaz.“Olur mu Xali Hes daha bir ay önci bir arkadasimla sizin köye gelmistik,sana misafir olduk,bize bir kidik kestin,hizmete kusur etmedin.Bunlari nasil unutursun? Simdide senin yolun bizim kasabaya düsmüs,sana bir ziyafet cektirmeden valla seni birakmam“der.Ape Hem caresizdir.Kendini anlatamamakta,.Inandiramamaktadir. Bir taraftanda “Xali Hes degilim,ama bir günlük Xale Hes olsam ne cikar“ ,isin icinde birde “bedavadan bir yemek yemekte varken fena olmaz“ düsüncesine kapilir.Delikanlinin pesine takilr.Yazlik lokantasinin terasinda solugu alir. Ape Hem,Xale Hes olmanin saskinligiyla etrafina baka dursun,delikanli gözle kas arasi garsonlari kosusturmus bile.Corbalar,kebablar,salatalar,tatlilarla masa donanir.Ape Hem ömründe bu kadar yemegi bir arada görmemenin saskinlik ve sevinciyle karnini tikabasa duyurmaya calisirken,bir yandanda Xale Hes olmanin grurunu yasar.Basina geleceklerden habersiz “bu ziyafete ve ikrama karsilik Xale Hes olunur“ diye icinden gecirir.Delikanliyada caktirmamaya calisir. Sira kahve icmeye gelmistir.Kahveler söylenir.Ape Hem,keyifle kahvesini yudumlarken,karni duyan delikanlinin artik sivismasi gerekir.Delikanli birden bire ayaga kalkar,Ape Hem´e bir sey söyleme firsati vermeden “Xale Hes sen iki dakika otur,senin gibi bir dostumu gördüm,onuda cagirayim,o da gelsin bir kac lokma yesin“ demesiyle kapidan cikmasi ve krisi kirmasi bir olur. Ape Hem,olup bittenlere henüz bir anlam verebilmis degildir.Karnini bir güzey duyurmus, sigarasini tütüre tütüre kahvesini yudumlarken delikanli icin bildigi tüm dualari icinde mirildanir.Zavalli Ape Hem,birazdan basina geleceklerden habersizdir.Fazla yemek yemenin,yayildigi koltugun rahatligi,günün yorgunlugu ile birlesince tatli bir uykuya dalar. Delikanlinin krisi kirmanin üzerinde saatler gecmistir.Ape Hem tavsan uykusundadir. Garson´un Xalo,lokanta kapaniyor,hesap demesiyle kendine gelmeye baslar.Bir an nerde oldugunu kestiremez.Günü bir bastan basa aklinda gecirmeye calisir.Garson,Ape Hem´in önüne hesap makbuzu birakir.Ape Hem, bir garson´a bir makbuza bakar.Önüne konulan kagit parcasina bir anlam veremez.Yasaminda ilk defa bir lokantaya girmistir.Agzinda gayri ihtiyari “benimle gelen o delikanli nerde?“ diye cikar.Garson,delikanliyi;Ape Hem delikanli ile olan tanisikligini anlatmaya calisir.Sonuc Ape Hem icin hicte parlak degildir.Ape Hem,caresiz cebindeki son kurusunu garson´a vermek zorunda kalir. Ape Hem,lokantayi terk eder.Uykusuz,yorgun ve bitkindir.Herseyden evel kandirilmisligin ezikligi altindadir.Evdekilere ne diyecegi saskinligi icindedir.Bu ruh haliyle ensesini kasiya kasiya köyün yoluna düser.Kader Ape Hem´e cok kötü bir oyun oynamistir. Olay yasaminda bir iz biraktigi gibi,herkesin diline düsmüstür.Unutmak isteyecek,ama unutamayacaktir. Dudaklari arasinda gayri ihtiyari ikide bir su cümleler dökülür,“Aklima edeyim.Xale Hes degildim.Bir lokma ekmek icin kendimi Xale Hes yaptim.“ Bu iki cümle hala kasaba halkinin agzindadir.Olur olmaz islere soyunan haddini bilmez herkese Xale Hes denilir.Xale Hes olmanin ne demek oldugunuda tüm kasaba halki bilir. A.Öcalan,“Xale Hesciligi“ siyasilestirmistir.TC devleti tarafindan sokaga salinmasiyla kendini “Kürt ulusal önderi“ ilan etmekle,“Xali Hescilik“e siyasal bir boyut getirmistir.Cetesi tarafinda ermisligi,peygamber ötesi tanrilastirilmistir.Kendisine biat edilmektedir.Bundan ötesi bu kontra bozuntusunun “Kürt ulusal önderi“ oldugunu kaniksamis,savunmus ve bunu herkese kabullendirmenin cabasini vermektedir.Kontra bozuntusunun “ermisligi, tanrilastirilmasi“ bizi ilgilendirmez,bunu müritlerine birakiyoruz.Fakat sözkonusu “gercekten Türk´üm“ diyen A.Öcalan´i “ulusal önder“ ilan ettikleri ulusun her bireyini ilgilendirdigi icin her namuslu,yurtsever Kürdün bir seyler söyleme hakki vardir. Namuslularin namusuzlar kadar cesaretli konusmadigi müddetce “Apocu“ cete halkimiza kan kusturmaya devam edecegi gibi,tüm deger yargilarimizida kirletmeye devam edeceklerdir. Bunun önünün almanin yolu “Apoculuk“ üstündeki giz perdesini kaldirmayi gerektirir.Bu görevde Kürt politik güclere düser.Kürt politik güclerin kacak oynama lüksleri yoktur.Bu görev dünün göreviydi.Dün bu görev, su veya bu nedenle yerine getirilmedi.Fakat bu,bugün mutlaka yapilmalidir.Bu yapilmadan KUKM gercek zeminine oturtulamaz. A.Öcalan,basindan beri TC tarafindan egitilen ve Kürtlere karsi savastirilan Türk Özel Harp Dairesinin özel bir elemanidir.Bu konuda ücüncü bir kisiye basvurmayada gerek yoktur. A.Öcalan´in teori ve pratigi bu konuda yeteri kadar veri sunmaktadir.Yeterki Kürtler, A.Öcalan´in kendisi icin söylediklerini yüksek sesle seslendirme cesaretini gösterebilsinler. Yoksa hic kimse A.Öcalan´in MIT elemani oldugunu belgeleyen bir kimlik veya belge arayisina kalkismasin.A.Öcalan´a ait oldugu iddia edilen kitaplari okusun ve denilenleri tekrarlasin.Baskada bir sey yapmalarina gerek yoktur.Kendisine saygisi olan her namuslu Kürt bu konuda üstüne düseni yapmalidir.Kendilerine yabancilasmak isremeyenler kacak göresemezler.Bilinmelidirki,Kürtlerin kacak oynama lüksleri yoktur. A.Öcalan,“Benim anlasilmam,parti tarihi ile siki sikiya iliskilidir“ derken TC´´nin A.Öcalan´a üslendigi misyona dikkat cekiyordu.Ise buradan baslanilmalidir.Kimdir bu Öcalan? A.Öcalan gercek kimligi ile aciga cikarilmalidir.Kürtler, bu konuda ortak bir tespitte bulusmalidir. Bunun disinda söylenecek her sözün bir anlami olmayacaktir.Bu nedenle Kürtler, kacak göresmekten kendilerini kurtarmalidirlar. A.Öcalan,7.Nisan.1972 tarihinde “devlet sirri“ni bilmeyen bir polis tarafindan yakalanir.7 ay cezaevinde kalir. “Tutukluluk yillarinda zaman zaman polis muhabiri olarak kullanilmak istenmis.Bu nedenle de icerden cikartilmasinda ´devlet´ cokca yardimci olmus.“ A.Öcalan tahliye edilir. Bu tahliye üstündeki giz perdesi bugüne kadar kendini koruyor.Bu konudaki iddialar ciddidir. Zaman zaman A.Öcalanda bu iddialari dogrular seyler söyledigide bilinir.Tahliye olur olmaz cokca sözü gecen Anitkabir´in dibindeki meshur eve yerlestirilir. “Cikar cikmaz Anitkabirin dibindeki evde kaldim.Sikca Anitkabir´i ziyaret ediyordum.Bu cok ilginctir...Kemalizmin merkezinde ve Anitkabir´in dibinde karagah kurmusum.Cok serseri bir arkadasimin eviydi.Babasi Astsubaydi,anasi da galiba Mus´luydu. Ismini hatirliyorum.Attila miydi? Attila koyduguna göre babasi Kemalist bir Astsubay...Ben bu cizgiyi,PKK´nin bu cizgisinin ilk belirlemelerini iste bu Anitkabir´in dibindeki evde yaptim.Isin ilginc yani, hergün gidip kabiri ziyaret edisim de neyin nesidir? Herhalde kendim de yogunlastigim celiskileri yakinen görmeme yol aciyor.“ (A.Öcalan.age,sf.66-67). Sanki Hz. Muhammet mübarek.Hz.Muhammed´in hergün Hira dagina cikip ilham alip bir vahiyle döndügü gibi, A.Öcalan´da hergün Anitkabir´e cikip patronlarindan talimat alip, elinde bir “cözümlenme“ ile dönüyor.Bunlarla “PKK´nin cizgisi“ni olusturuyor.Bu “cizgi“ Kürdistan´da var olan güncel,diri,dinamik ulusal ve sosyal devrimci potansiyeli tasviye etmenin teorisi oluyor.Ve buna “Apoculuk“ deniliyor. A.Öcalan,TC devleti ile olan iliskisini inkar etmiyorBi iliskiyi en güclü oldugu bir dönemde acikliyor.Ve o bildik “onlari kullandim“ hikayesiyle izah ediyor.Bu meshur hikayeyi herkese kabullendirmeye ve savundurmaya calisiyor.“Onlari kullandim“ önemli bir noktadir. Sorgulanmasi gerekir.Kim kimi kullanmistir? Kazanan kim,kaybeden kim? Bunlar bir netlige kavusturulmalidir.Bu mutlaka yapilmalidir.Cünkü bir dönem üstündeki sis perdesi ancak bu görevin yerine getirilmesiyle mümkündür. “Aileden,Kürtlükten,zordan zaten hep kacmak istiyordum.Bu anlamda benim kadar korkak birisi yoktu...Ama simdi savas tanrisi gibiyim.Bu is olacak.Nereye kadar?...“ “Tanrisal hesap yapilmistir.Ve cok büyük oynamamiz gerekiyor...Ve bizim bu mücadelemizde kaybetmenin adi yoktur.Sadece kazanmak vardir.Gercek asker,gercek PKK komutani özelikle her seyiyle kazanmalidir.Onun kitabinda,onun yürüyüsünde kaybetme sözcügüne yer yoktur.“ (A.Öcalan.age.50-51). A.Öcalan,kendisine üslendirilen misyonu yerine getirme mücadelesinde gercektende yenilmemistir.Üslendigi KUKM´ni tasviye etme görevini “büyük ve muazzam“ yerine getirmistir.Bugün de bu görevini “gercek asker,gercek PKK komutani“ olarak Imrali Karargahinda da basari ile sürdürmektedir.Osmanlinin Idris-i Birlis´liye oynatigi rolü,TC de A.Öcalan´a oynatmaktadir.Böylelikle TC “tarihinin en büyük isbirlikcisi“ ünvaninida almistir. Üc maymunu oynayanlar bunu görmek istemeyebilirler.Bunu dille getirmek islerine gelmiyebilir.Fakat A.Öcalan´in sokaga salinmasiyla sergilenen teori ve pratik bu konuda yeteri veri sunmakatadir.Ne yazik ki,bireylerin,örgütlerin bir bütün olarak politik cevrelerin kaygilari bunu izah etmeyi engelemistir.“Apocu“ ceteden cekinilmis ve korkulmustur.Bana dokunmayan yilan cok yasasin sorumsuzlugu politika edinilmistir.Bundan öte bir cok birey,cevre ve örgüt politika yapiyorum adi altinda TC devletinin gelmis gecmis en büyük isbirlikcisinin yedegine düsmüslerdir. Sonuc olarak 30 seneye yakin halkimiza karsi sürdürülen bir kirli savasin kazanani ve kaybedenleri irdelendiginde kaydedenlerin Kürdistan halki ve politik gücleri;kazananlarin ise TC devleti ve onun Kürdistan´daki resmi “Kürtcü“ partisi olmustur.Bu acida olsa bir gercektir “Anitkabir´in dibindeki evden sonra oturdugum bir ev vardi.Özelikle Pilot´un (Agrili Necati) yogun devreye girdigi evdi.Oraya da bazi kadinlar gelmisti.1975 saniyorum,hatta 1976 da olabilir.“ (A.Öcalan.age.sf.78). “Pilot özel savasa bagliydi.“ (A.Öcalan.age.sf.112). “1977 ocak toplantisini evinde yapmistik ki,bizim en büyük toplantimizdi.Isin ilginc yani,pilot her seyi hazirladi ve biz de gittik ve yaptik.Tabii belgesi yok,hicbir seyi yok,adi yok.Soba kapisi acik,yazdigimiz notlari eger polis basarsa sobanin icine atacagiz.Bayan da var.Polis gelirse,yilbasi töreni var diyecegiz.Cok ilginc devletin iki yanini nasil kullaniyoruz.“ (A.Öcalan.age.sf.114) “1977 1 Ocak tarihinde toplantisinda denilebilirki,en kapsamli tartisma bu bazi görevlere daha da netlik getirildi.“ (A.Öcalan.age.sf.100). Tüm bunlar devletin bilgisi ve denetiminde oluyor.Pilot ve “bayan“in polis oldugunu söyleyenler kendileri ve toplanti pilot´un evinde olduguna göre buna kusku duyulmamalidir. A.Öcalan buna “devleti kullanma tarzi“ diyor.Eh ne diyelim.Kim kimi kullunmissa.Bu konu da yeteri kadar veri var. Sözü edilen toplantida Kürdistan´a gitme karari cikiyor.Bu karar geregi A.Öcalan, Agri, Kars,Tunceli,Elazig,Diyarbakir,Urfa ve Antep´i dolasiyor.Bu dönemde “Apocular“in devletle iliskisi oldugu devrimci cevrelerce dile getirildigi gibi,“Apocular“ icindeki devrimcilerde bunu kendi icinde tartisiyor.A.Öcalanla birlikte pilot´a dolasiyor.Agri´da “Apocular“in sorumlularindan birisi Pilot´u taniyor ve bunu Agri´da yapilan toplantida acikliyor.Bu aciklama onun imhasina yol aciyor.Öcalan ve pilot Agri´dan kaciyor.Son durak Antep olur.Hakki Karer,“Apocular“in Antep sorumlusudur.O da bir cok devrimci gibi devletle olan iliskilerden rahatsizdir ve Öcalanla arasinda sert tartismalar olur. A.Öcalan, solugu Ankara´da alir.Üc gün sonrada Hakki Karer öldürülür.PKK kuruyucularindan Baki Karer,kardesinin ölümünden A.Öcalan´i sorumlu tutar. Bu sürecte Ankara Tuzlucayirda Mustafa Karasu ve Elazig´da Sahin Dönmez´inde icinde oldugu bir grup “Apocu“ yakalanir.Bu tutuklamalar A.Öcalani rahatlatir.Örgüt icindeki “devletle iliskiler“ konusundaki iddialar tartisilmaz olur.Sözde bu operasyonun hedefi Öcalanmis(!) gibi bir senaryo tartisma gündemine sokulur.Öcalan,bu operasyonlardan niye “yakalanilmadigini“ “tesedüf“lere baglarken,cetesi bunu “önderlikte bazi sinirli tedbirlerle kurtulmaktan kurtuldu“ seklinde izah etmektedir.Düsürülmüslerin izah tarzi böyledir.Öcalan ve cetesi bu izah tarzini seslendire dursun,bu tutuklamalarin bas rol oyuncusu A.Öcalan´in kendisiydi.“Halk adina isbirligine yöneliyorum“ diyen,devleten maas alan,devletin ucaklariyla iliskilere giden,pilot ile ayrilmaz ikili olusturan ve ani anina devlete rapor sunan ve bagliligini ileten A.Öcalan´i devlet niye yakalasinSorun bu kadar acikken A.Öcalan, niye yakanilmadi sorusu sacmadir. TC devleti,A.Öcalan´dan kurban istiyor.A.Öcalan,sözde önemli bir toplanti senaryosunu hazirliyor.Evi pilot ayarliyor ve kirli silahlar birakiyor.Söz konusu 3 Haziran 1977´deki toplantiya M.Karasu gidiyor ve yakalaniyor.Uzun bir süre cezaevinde kaliyor. Fakat A.Öcalan,yine “tesadüf“lerle durumu kurtariyor.Eve gitmedigini “tesedüf“e bagliyor. “Tesedüf“ kelimesi daima Öcalan´in can simidi oluyor.Öngörülen bir kahve veya bir piknik toplantisi degil, örgütün “önemli bir toplantisi“(!) Hergün bir yerlere ugrarsin,fakat birgün ugramasin ve ogün olumlu veya olumsuz bir olay olurda bunu görmemeyi tesedüflere baglayabilirsiniz.Fakat söz konusu toplanti zor kosullarda daha evel karar verilmis,orgenize edilmis “örgütün önemli bir toplantisi“(!) Ve A.Öcalan´in bu toplantiya gitmesi lazim ve gitmiyor.Bunu da “tesedüf“e bagliyor.Simdi bu oldu mu yani? Buna kim inanir.Ama anlasilan inananlar var ve bunlar A.Öcalan´in düsürdükleri oluyor. Burada soru sudur: Peki niye tefedüfler hep A.Öcalan´i buluyor? Sorunun üzerine gidildiginde isin canalici noktasi bu “tesedüfler“ de sakli olgugu görülür.Cünkü bu “tesedüfler“in hepsi planlidir ve mimarida A.Öcalan´in kendisidir.Kuskusuz bi iste A.Öcalan yalniz basina degildir.Yaninda kendi degimleriyle “özel hap dairesinin elemani pilot“ vardir . Onlarin üstünde de özel harp dairesinin kendisi vardir.Gerek PKK ici ve gerekse disindaki gelismeler incelendiginde hic bir olayin “tesedüf“ olmadigi,bilakis programli-planli bir karsi-devrim hareketi oldugu görülür.Bunun tersi bir iddia sahibi olmak,aslinda eger gizli bir emelin disa vurumu degilse,siyasi bir körlüge denk düstügü aciktir.Bu konudaki “Apocular“in yaklasimini anlamak mümkün.Fakat devrimci güclerin bu konudaki yaklasimlarini anlamak mümkün degildir.Bu niye böyle oluyor demeninde bir anlami yoktur.Bunun sebebi “Apocu“ cetenin sopasi karsisinda suspus olmayi kendine yedirmedir.Bana dokunmayan yilan cok yasasini politika edinmedir. Fakat bu öyle bir yilan ki,dokunmadigi hic bir Kürdistanli birey ve örgüt birakmadi.Dahasi Kürdistan,tabiatiyla,ekonomisiyle,kültürüyle,tüm deger yargilariyla ve her seyden önemli insaniyla büyük bir tahribata ugratildi.Buna dur demek yurtsrverlik görevi degil miydi? Yurtseverlikten öte bir insanlik görevi degil midir? Anlasilan yurtseverligimizde , insanligimizda birgün daha fazla onursuzca yasamaya tercih edilmistir. Eger bu degilde bunca her seyin acikta oldugu bir zeminde insanlar susmayi yegliyorsa bunun bir izahati olmalidir. Fakat gelgörkü bunun hakli hic bir izahati yoktur.O halde mesele nedir? Mesele acik ve nettir.Eskiya´ya teslim olunmustur.Eskiyanin daha fazla suc islemesine yol verilmistir. Dolayisiyla islenen insanlik sucuna ortak olunmustur.Bu konuda herkesin kendi vicdaninda bir durum degerlendirmesi yaptigina inaniyorum.Fakat bununla kalinmamali.Bunu herkesle paylasmalidir.Ortak bilinc yaratilmalidir.Bu sartir. Basindan beri TC´nin cekirdek kadrosunun bir elemani oldugunu söyleyen A.Öcalan´a kendi gercek kimligine uygun bir tanimlama ile isimlendirmeyi yapmayacaksak peki neyin mücadelesini veriyoruz? Sadede gelelim.Herkes baskalarindan öte kendisine karsi samimi olmak zorundadir.Kisi kendisine yabancilasmak istemiyorsa bunu yapmak zorundadir. “1977´nin ortalarindayiz.Ankara´da kalacaksam okulu bitirmek durumundayim.Ayni diger sol gruplar gibi solculuk yap,dergisinide cikar,ama Ankara´da kal...Iste hazirlik bunadir.´Allahin serserisi,ne istiyorsun?´ Kadin desen kadin,para desen para! Apartman desen apartman al;ye,icinde yat! Ben de bu noktada tam bir pasaoglu gibi davraniyorum.Daha fazla para! Kendimizi daha fazla calistirin! Cok ilginc,ayarlama cok önemli.Burjuvaziyi nasil calistiriyorum? Sonradan o Ugur Mumcu´nun basini götüren,iste acmaya calistigim bu iliski tarzidir.1976,1977 ve 1978 döneminde onlari,devleti calistiriyorum ve hareket yürüyor.“ (A.Öcalan.age.sf.110-111) TC devletine bu kadar siki-fiki baglanmis A.Öcalan´i devlet niye yakalasin? Yanisira A.Öcalan´in TC ile iliskisini bu tarzda izah etmesine ne demeli? Bu iliski tarzinin ajan iliskisi degilse peki nedir? Bu ilskiski tarzina A.Öcalan´´in „devleti kullandim“la izah edilebilinir mi? Hangi aklievel bu iddiaya inanabilir? Ki A.Öcalan,önüne gelen herkese ajan yaftasi taktigi ayan-beyanken ve bunlarin hic birisi ajan degilken buna ne demeli? Birilerinin bir seyler söylemesi lazim.Bu,Kürt ulusu icin,Kürdistan halki icin,Kürdistan yurtseverligi ve devrimciligi icin,daha ötesi insanlik icin sartir. Gerci daha 1970´lerden beri A.Öcalan icin ajan denildi.Fakat ogünün politik atmosferinde isitilmek istenmedi.Diyenlerin bir kismi ya PKK,ya da direk olarak TC tarafindan ya imha edildi,ya da susturuldu.Diyenlerin büyük bir kesimide daha sonra sanki hic bir sey olmamis gibi,A.Öcalan´in önünde secdeye varip biat ettiler.Kontra bozuntusu A.Öcalan sahsinda “Kürt ulusal önderi“ kesfine varildi.Türkiye sol hareketleri bu rolü cok kötü oynadi. “Sosyalizm“,“enternasyonalizm“ adina PKK dalkavukculugu yapildi.Dahasi PKK gücü arkalanarak Kürdistanli politik güclere karsi bir “hacli seferi“ baslatildi. Bununla PKK´ye karsi varolan günahlarindan siyrilma ve onun gölgesinde güc olma hedeflendi.Fakat evdeki hesap carsiya uymadi.Kazanirim derken eldekinide kaybetiler.Dahasi siyasi olarak kirlendiler. Cünkü niyet ne olursa olsun,A.Öcalan´in yedegine düsüldü.Bu iyiye alamet degildir.Belki bu dün görülmedi,ama bugün hersey ayan-beyan ortadadir.Bu rolü oynayanlar bilinir ve kirli gecmisin bir muhasebesini yapmak zorunluluklari orta yerdedir. Bu,“dün dündü,bugün bugündür“ politikasiyla gecistirilemez.Hic kimse sanki hic birsey olmamis gibi davranamaz. Günü kurtarmanin,kücük hesaplar yapmanin kimseyi kurtarmayacagi bilinmelidir.Cünkü ortada islenmis bir suc var ve birileri bu sucun ortaklari. “Düsünün,devlette Kürt partisi kurduruyorum.Ugur Mumcu (ki o cok etkili bir MIT ajani veya o cevrelerle iliskili uzman birisiydi.) dedi.Dogrudur,bu da dogrudur.“ (A.Öcalan.age.sf.117). “Baska türlü hicbir Kürt hareketi,Kürt partisi olusamaz.Sosyalist parti de (Türkiye´de de) olusamaz.Mahirler,Denizler gibi Ordu da,Parti de,Cephe de olusturdular,ama ömrü iki aylik oldu.Ben yapmaya kalkissam iki ay degil,ömrüm 24 saattir.“ (A.Öcalan.age.sf.116). Kimin kime “Kürt partisi kurdurdugu“ bir sir degildir.Bu da TC devletinin A.Öcalan´a “Kürt partisi“ kurdurdugudur.Ona göre devletin haberi ve destegi olmadan ne bir Kürt partisi,ne de Türkiye´de sosyalist bir parti olusamaz ve yasayamaz.PKK´nin olusturulmasi ve güclenmesinide TC´nin himayesinde kurulmasina bagliyor.Bundan daha acik bir izah tarzi olabilir mi? Burada soru sudur: TC tarafindan kurulmasina icazet verilen ve desteklenen bir parti, hangi rolü oynayacaktir? Ki PKK´ye oynatilan rolün ne oldugunu her akliselim Kürdistanli bilir.Üc maymunu oynayanlar varsada bunlar, A.Öcalan tarafindan düsürülen kisiler olduklarida bilinir. “Bende bir iliskiye el atis nasil oluyor? Ben hem solculuk,hem Kürtcülük ve hem de iyi bir sosyal yasam düzenlemek istiyorum.Hem de bunlar birbirini beslesin,güclendirsin, diyorum. Fakat mümkün mü ? Düzenin etkiledigi bir iliski seni rahatlatabilir mi ? Benim cikardigim en önemli sonuc,ister dogrudan ister dolayli olsun düzenin yetistirmedigi bir iliski kolay kolay halka mal olmaz. » (A.Öcalan.age.sf.121). A.Öcalan tezgahini kurmus. «Â solculuk yapiyor », «Â Kürtcülük yapiyor », «Â Sosyal yasamini düzenlemis » ve bunlar «Â birbirlerini beslesin ve güclerdirsin » yaklasimiyla «Â büyük ve muazzam » oynamis.Bu konuda epey mesafe aldigida bilinmektedir.Bu mesafe ve basarisinida devletle olan iliskisine baglamaktadir.TC devleti Kürdünü bulmus.Kendisine Kürtcülük tezgahini kurdurtmus.Yegen Abdullah´a solculuk,kürtcülük yaptiriyor.Yüksek düzeyde bir sosyal yasamda kendisine saglamis.Para,kadin ve her seyden öte toplumda tartisilan bir mertebeye eristirilmis.Yegen Abdullahta yedigi ekmegin hakkini hakiyla vermenin teori ve pratigin sahibi olmus.Kürdü Kürde kirdiran ve 20 seneyi askin kirli bir savasin icine cekmistir.KUKM potansiyelini bu yöntemlerle tasviye etmeye calismistir. Kürdistan´da tamiri zor yaralar acmistir.A.Öcalan´in TC devleti ile olan iliskisi nedeniyle böylesine olumsuzluklara yol acmistir.Ve sürec derinleserek sürüyor. «Â Kendimi baglamisim,örgüte cikis yaptiriyorum.Benim yasantim böyle.Elbette bunlarin beklentisi vardi.Kendimi onlara öyle dayatmisim ve öyle kabul ettirmisim ki, «Â iste bu önderdir,kontrol ediyor.Biz bunu tutarsak,Kürdistan´i tutmus oluruz » diyorlardi ki,dogrudur. » (A.Öcalan.age.sf.123). «Â Burada bir olay var.Öncelikle ben halktanim ve hatta önderlik sifatlari yavas yavas olusuyor.Halk adina isbirlikci bir iliskiye yöneliyorum...Bu adamlar da öyle bildiginiz gibi degil,sana bu kadar masraf yapacaklar,hic pesimi birakirlar mi ? » (A.Öcalan.age.sf.122). Pesini birakmadiklari dogrudur.Her rol de oynatiklari bir baska dogrudur.Bu rol´de KUKM potansiyelini tasviye etmekti.Bunu gerceklestirmek icin korkunc bir cinayet sebekesi olusturuldu.Her yol ve yöntem mübah sayildi.Güzele olumluya,tüm insani deger yargilara karsi kirli bir savasin vereni oldular.Kürdistan bir yangin yerine dönüstürüldü.Korkunc tahrifatlar yaratildi.Ve birileride buna olumluluklar yüklemeyi politika edindi.KUKM´ni tasviye etmek icin TC devleti tarafindan kontra merkezinde egitilip halkimiza musalet edilen bir «Â cöl delisi »nin sahsinda «Â Kürt ulusal önderi » kesfi gibi bir betbahligin mimari oldular. A.Öcalan, TC devleti ile olan iliskilerinde yol arkadaslarin rahatsiz olduklarini yazdigi «Â Devrimin Dili ve Eylemi » adli kitabinda izah ediyor.Aralarinda sert tartismalar oluyor. A.Öcalan,devlet iliskisine «Â bagliyim », «Â mecburum » diyor.Öldürülmekten,imha olmaktan korkuyor.Tavir koymasi halinde basina gelecekleri görüyor,biliyor.Sonucta da kendi yol arkadaslarina da bu «Â bagliliga », «Â mecburiyete » boyun egdiriyor.Sürec icinde de bu cirkin iliskiler icinde hiclesiyorlar.A.Öcalan´in kendileriyle oynadigi birer piyon olup cikiyorlar. Yasamlari bile A.Öcalan´in iki dudagi arasinda cikacak bir cümleye bagimli hale geliyor. «Â 1978´de arkadaslarin tasviye etme kararliligi ortaya cikti.Simdi benim de o zaman bir tavrim vardi.Hatta kaldigim evden bile kacmistim.Ama yinede kendimi adeta bu iliskiye mecbur hissediyordum.Duygusal mecburiyet miydi,cinsel mecburiyet miydi ? Pek sanmiyorum.Öyle bir his varki,sen bu iliskiye muhtacsin.Su anda bu iliski sana gerekli,bunu atamasin diyordu. » (A.Öcalan.age.sf.139) A.Öcalan´in devletle olan iliskisi «Â Apocu » hareket icinde daima sorun olmustur. Kimi bunu tartisma masasina getirdigi icin imha olmustur.Kimide kabullenerek A.Öcalan karsisinda hiclesmistir.Bu tartismalarin biriside Diyarbakir´da devletin parasi ile kiralanan ve dösenen evde A.Öcalan ve Cemil Bayik arasinda geciyor.Tartismalar sertlesiyor ve A.Öcalan korkarak evden kaciyor.Devletin kendisi denilen iliskiye siginiyor. «Â Buna mecburum » diyor. Burada soru sudur : Devrimcileri,KUKM verenleri sömürgeci TC devletine «Â mecbur » kilan ne olabilir ? Bu sorunun cevabi «Â Apocu » teori ve pratigin kendisidir.Bu teori ve pratiginde KUKM potansiyelini tasviye etmeye calistigi bugün gelinen asamada herkesin kabul ettigi bir gercektir.Bunun tersini iddia edenlerde vardir.Bunlar, kontra A.Öcalan sahsinda «Â Kürt ulusal önderi» kesfeden ve A.Öcalan´in basindan beri TC iliskisini «Â mecburiyet »en kabullenen ve bugünde kendilerini bu «mecburiyet»en kurtaramayan düsürülmüs zevattir. «Cok önemli bir taktiktir.O zamana kadar bu devletten maas aliyorduk.Biz o parayla grubu götürüyoruz.Hemde beni izliyorlar.Onlari kullanarak bircok iliskiyi sürdürüyorum, onlar ise beni mal gibi tuttuklarini saniyorlar ´Elimizde,her an devletin yaninda,getirebilirler´ düsüncesi hakim.» «Beni 1978 kisinnin sonunda Ankara´da bekliyorlar.Verdigim bütün izlenimler, Ankara´ya dönme yönündedir.Hatta Diyarbakir´da ev tutulmus,evin öteberisi bile aliniyor. » «Simdi bütün bunlari söylerken,aslinda da son derece dürüst bir iliskiyle yola cikiyorum.» (A.Öcalan.age.sf.141). A.Öcalan´in TC devleti ile girdigi iliskide «dürüst“ davrandigina süphemiz yok. Gercektende tüm «dürüst»lügüyla TC devletinin kendisine verdigi KUKM´ni tasviye görevini yerine getirmeye calismis ve su anda konuclandirildigi Imrali karargahinda calismaktadir.Bu tezgah A.Öcalan´in sokaga salinmasindan bugüne calisiyor. Bu nedenle Imrali öncesi ve sonrasi karsimiza cikarilan iki farkli A.Öcalan tiplemesi gercegi ifade etmiyor.Tezgah basindan kurulmus.Sagina özel harp dairesi elemani dedigi Pilot´u.soluna «Â MIT ajani » dedidi karisi Kesire Yildirimi aliyor.Aslinda bunlar birer esantiyon.A.Öcalan´i perdeleyen,gizleyen birer maske.Bunlari cekip aldiginizda A.Öcalan ciplak kimligi ile aciga cikiyor.Kendi mekanizmasini kurana kadar bu makyaja ihtiyac duyuyor.Fakat kendi mekanizmasini kurduktan sonra artik makyaj yapma ihtiyacini duymadigi gibi kendi gercek kimligini aciklamayida kendisi acisinda bir sakinca görmüyor. Ve bunu yillar sonra yapti . Acikladigi dönemde de hic kimse sessini cikarma cesaretini gösteremedi.Elinin altinda korkunc bir cinayet sebekesi vardi.Sinirsiz imkana sahipti.Dahasi dört sömürgeci devletin gücü vardi arkasinda.Iste böylesi bir ortamda A.Öcalan kendisiyle TC arasindan bastan beri varolan iliskilerini acikladi. O acikladi,ama onun disinda hic kimse bunu telefuz etme cesaretini gösteremedi. Gösteremeyincede «Â Apocu » cete,kontra A.Öcalan´i «Â Kürt ulusal önder »liginden «Â Kürt halk önderligi »ne terfi ettirdi. «Â 1979´un baslari oluyor.Cok dikkatli hareket etmemiz gerekiyor,ne olur ne olmaz. Adamlarin yüzde yüz kontrolü altindayim.Kontrolden ciktigimi anladiklari anda derhal öldürebilirler. Sonuna kadar bagli oldugumu ani anina tekrarlamam lazim. » (A.Öcalan.age.sf.155). Herkes, hafizasini zorlasin.1979´un baslarina kadar TC´nin kontrolü altinda ve ani anina bagliligini bildiren A.Öcalan´in ismine atfen adlandirilan «Â Apocu » hareket, Hilvan, Siverek,Nuseybin,Batman vs. Kürdistan´in bir cok yerinde korkunc katliamlar, provakasyonlar yapiyor.Kürtler arasi süren kirli bir savasin mimari oluyor.Kürtler kutuplastirilarak vurusturuluyor.Kürdistan tam bir kaus ortamina sürükleniyor.TC ve A.Öcalan bu isin planlayicisi ve uygulayicilari.Halk, TC ile «Â Apocular » arasinda tercihe sürüklenir.Hangisini tercih ederse bu pek önemli görülmüyor.Bir kesim, «Â Apocu »luk belasindan kurtarilma adina TC ile bütünlesmeye zorlanirken,diger kesimde «Â Apocu »lara yönlendirilmeye calisilir. «Â Apocular »a yol verilerek palazlanmasina büyük önem verilir. Bu arada bu gelismelerden rahatsiz olanlar oluyor. ``Yurtseverlik`` adina Kürtler katlediliyor.Bu iste bir yanlislik var,bilincli bir yönlendirme var düsüncesini kapilanlar oluyor.TC ve «Â Apocular »,bu konuda cok hassas davraniyorlar.Programli-planli devreye sokulan ihanet politikasinin farkina varanlar,denetim disina cikma ihtimali olanlar ya TC, ya da «Â Apocular » tarafindan imha ediliyor.Bozan Aslan,Ali Yaylacik,Salih Kankal,Celal Aydin,Gazi Sahin,Enver Ata, Saime Askin, Dilaver Yildirim, Mehmet Sener, Mehmet Cimen vs. bunlardan sadece bir kacidir.Bu cinayetler o dönemin kaus ortaminda yerli yerine oturtulamiyordu.Bazi catlak sesler ciksada aninda susturuluyordu.Bir trajedi yasaniyordu. Fakat ne ilginctir ki,yasanan bu ihaneti ana anina yasayanlarin birisi ortaya cikip tüm verileriyle ortaya koymus degildir.Yasanan trajedi kadar bu da bir trajedidir.Bu da yaratilan kaus ortaminin ne kadar karanlik oldugununda ifadesidir.Yasanan bir baska trajedi daha var.Oda Kürdistanli politik hareketlerin bu ihanet karsisinda caresiz duruma düsmeleriydi. TC, «Â Apocu » cetenin eliyle Kürdistan´da kirli bir savas yürüyordu.Bir kaos ortami yaratilmisti.Öcalan,bu dönemde Kürdistandadir ve Ankara´ya cagrilmaktadir. «Â Ankara´da bekleniyordum.Düsman raporu parelelinde hesapli bir beklenti var. » (A.Öcalan.age.sf.161). «Â Hesapli bir beklenti » olduguna kusku yok.Gerci Kürdistan´da sikiyönetim ilan edilmis, Malatya ve Maras katliamlari gerceklestirilmis,ama bunlar Ordunun müdahalesi icin yeterli degil. «Â Apocu » ceteye daha da is düsmektedir.Daha cok provakasyon,daha cok katliam.Bu ortamda TC Ordusu «Â kurtarici » olarak devreye girecek.Hesap budur.A.Öcalan´in «Â tanrisal hesap yapilmistir » dedigi budur.Bu plan geregi öngörülen Türkiye ve Kürdistanli devrimci örgütlenmeler ve devrimci potansiyeli tasviye edebilmeleri icin zemin hazirlanacakti.Bu ortamida TC devleti icazetli «Â solcu », »Kürtcü » ve fasist örgürlenmeleri hazirlayacakti. «Â Ankara merkezi daha degisik planliyor » dedigi olay budur.Bu nedele A.Öcalan´a ihtiyac vardi.Kendi degisiyle «Â Ondan ´´daha iyi bir esek´´te bulunamazdi ». A.Öcalan´in Kürdistan veya Ankara disi bir yerde olmasi güvenlikli degildi.Her hangi bir yol aramasinda «Â devlet sirri »ni bilmeyen bir polis veya asker kazara A.Öcalan´i yakalayabilir ve plan altüst olabilirdi.TC devleti isi tesedüflere birakamazdi ve A.Öcalan´i Ankara´ya cagirarak güvenligini almak istedi. «Â Elazig tutuklanmasi baslamis,Sahin Dönmez itirafa baslamis ve hatta valiye mi,emniyet müdürünü mi ´´gidelim,o Apo´yu oldugu yerde yakalayalim.Elimle koydugum gibi bulup cikarabilirim,yeter ki emret » demisti.Karar yok,olsa aslinda bana da uzanacaklar. Fakat Ankara merkezi daha degisik planliyor. » (A.Öcalan.age.sf.158). Sahin Dönmez,Elazig sorgulanmasinda A.Öcalan´in Diyarbakir´da oldugunu,evini bildigini, isteniyorsa yakalanilabilecegini söylemis.Fakat TC devletinin bu bilgiye ihtiyaci yok.Cünkü A.Öcalan icin Diyarbakir´daki evi devletin kendisi kiralamis,dayayip düsemis ve A.Öcalan´i oraya yerlestirmistir.A.Öcalan´da devlete «Â bagliligini ani anina bildirmektedir. » Devlet,A.Öcalan´i niye yakalamiyor demenin bir anlami varmidir ? Askari cuntanin ayak sesleri geliyor.Korkunc bir gericilik yillari arifesi yasaniyor. A.Öcalan,kendisine verilen rolü iyi oynamistir.Görevini basariyla yerine getirmistir.Yeni bir dönem basliyor.Ordu yönetime el koymaya hazirlaniyor.Bu ortamda A.Öcalan´a fazla bir is düsmeyecektir.Bu nedenle onun bu dönemde emniyetli bir yere gönderilmesi gerekiyor. Cünkü gelecekte kendisine yine rol bicilecek.Oynatilacak rol vardir.Bunun icin Suriye en uygun yer olarak öngörülür.Ve Suriye´ye cikarilir.Bunu da «Â Bizim o dönemi atlayis tarzimiz olarak » degerlendirir.Bu «Â atlayisin » tanigi, «Â Apoculuk » sistemi icinde ögütülerek ortadan kaldirilir ve bu «Â atlayis »in sirlari onunla topraga gümülür. «Â Hic kimsenin aklina böyle bir cikis gelmiyor.PKK toplulugundan,devlet toplulugundan cok habersizdir.Bu da bir isyandir ve cok ciddi bir taktiktir.Aniden düsündüm,sanirim iki günde. Eger uzatsaydim,yani bizimkilerle böyle tartisilmasina biraksaydim,tehlike büyüyecekti. » (A.Öcalan.age.sf.163). Adam PKK sekreteri.Ki sekreteri oldugu parti,Kürdistan´da yaratigi provakasyonlarla kirli bir savas ortamina sürüklenmis.Bunun sorumlusu „tek kisilik orduyum“ diyen A.Öcalan´in kendisi.Kendi yol arkadaslarini adamdan saymayip bu kirli savas ortamiyla basbasa birakarak sivisip kaciyor.Yol arkadaslarina güvenmiyor.Onlara söylemeyi tehlikeli buluyor.Buna «Â isyan » ve «Â büyük taktik » diyor.A.Öcalan´in yol arkadaslarina «Â isyan » ettigi,onlara «Â büyük taktik » yaptigi dogrudur.Bunu her zaman yapmistir. «Â Sifir adamlar »ida bunu daima yutmustur.Dahasi buna «Â derin anlamlar » yükleyerek kendi hicliklerini daima teslim etmislerdir. A.Öcalan,Suriye´ye cikmadan evel TC´nin kendisini Kesire Yildirim ve Pilot vasitasiyla denetim altina alindigini,bunlar vasitasiyla devlete bagliligini ani anina iletigini, bunuda imha olmamasi icin yaptigini izah etmektedir.Bu denetimden kurtulmak icin Suriye´ye cikma kararini aldigini ve Suriye´ye cikmakla devletin denetiminden ciktigini söylemektedir.Fakat Suriye´ye cikmasiyla hicte öyle davranmadigi bilinmektedir.``MIT ajani``oldugu iddia ettigi karisi Kesire Yildirim´i yanina cagirarak tüm iddialarini kendisi cürütmektedir. Bu anlasilir bir durum degildir.Ki zaten kendiside bunun cevabini verememektedir.Bundan özelikle kacinmistir.Buna karsin Kesire´nin Suriye´ye gitmesiyle PKK icinde A.Öcalandan kaynaklanan tüm olumsuzluklarin günah kecisi ilan ediliyor. A.Öcalan,bu ortami iyi kullaniyor. Kendi planini daha serbest uygulama imkanini buluyor.PKK yapilanmasi acisinda yanlis olan seylerde Kesire´ye yükleniliyor. Ne serden ne yardan vazgecerim halk degisi gibi,A.Öcalan´da MIT ajani dedigi karisi Kesire Yildirim´dan vazgecmiyor.Bu arada ülkede gruplar geliyor,gruplar gidiyor,Lübnanda kamp kuruluyor.Bu esnada Kesire cagriliyor.Bu bir celiski degil midir ? Eger Kesire MIT ajani ise A.Öcalan niye yanina cagiriyor ? Hesap sormasi icin mi ? Kuskusuz hayir ! Hicte hesap sordugu yoktur.Hesap sormaktan öte Kesire´ye önemli görevler veriliyor.Arkasinda isi velveleye vererek «Â yaptigim tüm olumlu isleri Kesire bozuyor » cigirtkanligini yapiyor Kuskusuz bunun sebebi vardir.Yoksa hem birine MIT ajani diyeceksiniz,arkasinda örgütünüzde hayati görevler vereceksiniz.Devrimci örgütlerde bunun yeri yoktur.Fakat sözkonusu PKK olunca durum degisiyor.Bu da PKK´nin varolus nedenine iliskindir. A.Öcalan yönlerdirmesinde PKK icinde anormal seyler oluyordu.Bunlar PKK yapilamasinda ters tepiyordu.Bu durumda A.Öcalan´a bu islerde sorumlu tutacagi biri veya birileri lazimdi. Bu is icinde en uygun olanida yakin korumasina aldigi karisi Kesire oluyordu. Kesire bu rolü bilincli mi,bilincsiz mi oynadi bilemiyoruz.Bu konuda Kesire´nin konusmasi lazim.Fakat Kesire bugüne kadar konusmadi.Oysa bu ikili birbirlerini kendi gercek kimlikleri ile biliyorlar.A.Öcalan´in seslendirdigi senaryo gercegi ifade etmiyor.Bazi seylerin daha netlik kazanmasi icin Kesire´nin konusmasi sarttir. A.Öcalan,oynanan oyunda kendisine,Kesire´ye ve digerlerine farkli roller biciyor. A.Öcalan iyiyi,Kesire kötüyü oynuyor.Bu durum PKK yapilanmasina kabullendiriliyor ve savunduruluyor.Böylelikle A.Öcalan kendi gercek kimligini gizleyebilecek.Kurgu böyle kurulmus ve oyun basarili bir sekilde oynanmis.Oyuncular cok iyi secilmis.Roller cok iyi oynanmis.Bu konuda A.Öcalan´in «Â sifir adamlari » «Â büyük ve muazzam » oynamistir. Bunu yapma «Â mecburiyet »leri vardir.Cünkü bunlara altinda kalkamiyacaklari igrenc suclar isletilmistir.Herkesten bunun yazili belgesi alinmis,arsivlenmistir.Insanlar düsürülmüs, kendilerine yabancilastirilmis ve dalkavukcu kisilikler haline getirilmistir.Ogünden sonrada A.Öcalan´a bu kisilikleri istedigi yer ve alanda istedigi rolde oynatmasi kaliyor.A.Öcalan´da onlarla cok kötü oynuyor. Bu da TC´nin A.Öcalan´a yükledigi misyonun dogal sonucudur.Bu misyonunda basindan beri A.Öcalan´in KUKM´ni tasviye etmek icin yetistirildigi ve sokaga salindigidir. Bunun tersini iddia edeceklerin su soruya cevap vermesi gerekir.TC denetiminde «Â cikmis » A.Öcalan, basindan beri «Â MIT ajani » dedigi karisi Kesire Yildirimi niye yanina cagiriyor ? Bu sorunun cevabi «Â Apocular »in «Â kullandik » demenin ötesinde olmalidir.A.Öcalan,daha Türkiye´de iken diyelim canini cok seviyordu,imha olmamak icin «Â MIT ajani » dedigi Kesire´ye «Â mecbur »du.Buna «Â cok büyük bir taktik » diyebilir.Eh ne diyelim.Bu burda kalsin... A.Öcalan,kendi yol arkadaslarini yüzüstü birakarak onlardan habersiz Suriye´ye kaciyor. Akibinde «Â MIT ajani » dedigi karisi Kesire Yildirimi yanina cagiriyor.Kendisine «Â önemli görevler » veriyor.Kesire,PKK ile kesin ayriligini ortaya koydugu ana kadar PKK´ye önemli imkanlar sagliyor.Bunlar biliniyor.Eger PKK,KUKM veren bir parti ise «Â MIT ajani » Kesire bunu niye yapsin ? Ki bu da ayni kapiya cikiyor. A.Öcalan´in kendisi basindan beri TC´in adami oldugunada isaret ediyor.A.Öcalan,Kesire´nin «Â MIT ajani » oldugunu izah ederken ,aslinda kendi gercek kimligini desifre ediyor.Bunun herkesin bilmesini istiyor. «Â Yarin kimse yanlis anlamasin,taktik yapiyor denmesin » diye bunu yapmayi uygun görüyor. «Â Bütün hassasiyetimizle biz,bagli kalmaya calisarak onu bir kez daha cagirdik » demekle sorunu anlasilir kiliyor.A.Öcalan, «Â bütün hassasiyeti »yle neye bagli kalmaya calisiyor ? Bunun Kesire Yildirim olmadigi,TC´nin kendisi oldugu acik.Yok eger birileri A.Öcalan´in dedigi Kesire´dir dese bile sonucta A.Öcalan´in Kesire icin söyledikleriyle birlestirildiginde bu «Â hassasiyet »le baglilik yine TC devleti katina variyor. A.Öcalan,ister acik konussun,isterse ezop diliyle konussun,bu pek önemli degildir. A.Öcalan´a göre «Kesire TC´nin yetistirdigi on parmaginda on marifet olan bir kabiliyet. » «Â Kesire´den aileye,aileden CHP´ye,oradan devlete ve devleten kontr-gerillaya gidilir. » A.Öcalan´in izahati budur.Burada soru sudur: Peki A.Öcalan, «bütün hassasiyetimizle biz, bagli kalmaya calisarak» demekle Kesire iliskisi üzeri kontr-gerilaya bagli oldugunu izah etmis olmuyor mu? Bunlar bir yana,bugün A.Öcalan´in basindan beri TC devleti tarafindan KUKM´ni tasviye etmek icin yetistirdigi en büyük isbirlikci olduguna süphe var midir ? SONUC «Cilgin bir anna»nin, «silik bir baba»nin «cöl delisi velet»i isi cigirinda cikardi. Isledigi suclarin haddi hesabi yok.TC devletinin kendisini sokaga salip Kürdistan halkina musallat ettigi günden bugüne Kürt ulusuna hakaret ediyor,küfrediyor,asagiliyor. Ar ve namus damari catlamis.Agiz tartisi buzulmus.Agzina geleni söylüyor.Kürdistan´in sanli direnis tarihine «ihanet» dedi.Kürt ulus ve halki icin «dürürülmüs,düsman olmus, düsmanin olmus » dedi.Kürdistanli politik gücleri «ajan örgütler» ilan etti.Kürdistan halkina karsi kirli bir savas yürütü.Bir ülke,bir ulusu tarihte yok etmeye calisti.Ve hersey yanina kar kaldi.Simdide «Kürdistan kerxanedir» diyor. Kürtler saskin! Ne diyecegini bilemiyor.Ona küfretmek sorunu cözmüyor.Onu elestirmekte care degildir.Sorunun özü onun kontra kimligini aciga cikarabilmektir. Kürdistan halki ve dünya kamuoyu nezdinde maskesini indirebilmektir.Kürdistan halkina karsi sürdürdügü ve onbinlerce masum insanin ölümünden sorumlu kisi olarak uluslararasi bir mahkemede yargilanmasini saglamaktir.Onu insanlik sucu islemekle mahkumiyetini saglayabilmektir. TC´ devletinin Kürdistan´daki resmi «Kürtcü» partisi «Apocu»luk adi altinda KUKM´ni tasviye etmeye devam etmektedir.Ihanet sürece yayilarak,derinlestirilerek, Kürdistan halkini teslim almak ve Türklestirmek istenmektedir.Kürdistan halki, «Apocu » ihanetle karsi karsiyadir.A.Öcalan ve adamlari, «imha olmamak» icin TC devletinin «Â emir erleri » olarak Kürdistan halkina karsi basindan beri savasmaktadir. Ne yazik ki,bu ihanete bir cok namuslu yurtsever Kürt´e alet edilmis ve edilmektedir.Bir bütün olarak PKK icinde yer alan herkesi A.Öcalan.in suc ortagi ilan etmek dogru degildir.A.Öcalan ve bir avuc adami disindakilerini Kürdistan yurtseveri olarak degerlendiriyorum.PKK saflarinda gerek «Apocu»lar,gerek TC devleti tarafindan katledilenleri Kürt ulusunun sehitleri olarak görüyorum.A.Öcalan´in «Öldürdügümüz Kürt gencleri TC devleti tarafindan öldürdüklerinden daha fazladir» dediginide biliyorum.Kürdistan ve Beka´in her karis topragi altinda A.Öcalan´in emir ve talimatiyle katledilen bir Kürt gencinin cesedinin olduguna inaniyorum.Binlerle ifade edilebilecek sayida bir katliamin gerceklestirildigine inaniyorum . Bu bir jenosittir.Bunu aciga cikarmak ve A.Öcalan´i uluslararasi bir mahkemede yargilamasini saglamak her namuslu Kürdün boynunun borcudur.Kuskusuz her namuslu Kürt A.Öcalan´i vicdaninda mahkum etmistir.Fakat bu yeterli degildir.Ihanetin önünü almak ve halkimizin yeminli düsmani ve katili A.Öcalan´i insanlik sucu ile yargilamak ve mahkum etmek mümkündür.Bunun icin yeterli delil ve sahit vardir.Sorun bunlari derleyip toparlamak ve ilgili uluslararasi mahkemeye sunmaktir.Bunun icin bir örgütlülüge ihtiyac vardir.Bunuda en iyi yapacak olanin Selim Cürükkaya,olduguna inaniyorum.Selimin afina siginarak bu göreve soyunmasi dilegimi bu vesileyle belirtmek istiyorum.Bu konuda Selim´in yaninda olacagima söz veriyorum.Basta Kürdistanli politik gücler olmak üzere, Kürdistan halkini ve tüm duyarli cevreleri, bu konuda Selim´e maddi ve manevi olarak yardimci olmaya cagiriyorum.Cünkü Selim´in bu onurlu görevi üslenecegine inaniyorum. Bu onurlu bir görevdir.Kürdistan sehitlerinin anisi icin,tüyü bitmemis Kürdistan yetimin hakki icin ve Kürdistan halkinin gelecegi icin bu onurlu görevi üslenmek ve arkasinda olmak serefli bir istir.Eger elele verirsek bu onurlu görevi alnimizin akiyla basaracagimiza inaniyorum.Kazanan ihanete ugramis mazlum Kürdistan halki olacaktir ! Nisan´2004

Anonymous (not verified)

Tue, 2008-05-27 02:26

BIR KEZ DAHA A. ÖCALAN VE PKK GERCEKLIGI! Hasan H. YILDIRIM Sömürgeci sistem, sömürgeci sol, A.Öcalan ve örgütü, elbirligi ile Kürd milletini yok etmek icin kendi aralarinda yapmis olduklari görev bölümü geregi cok yönlü bir mücadele sürdürüyorlar. Sömürgeci sistem hem sol´unu, hem de A.Öcalan ve örgütünü iyi calistiriyor. Kürd millet düsmanligi temelinde yapilan is bölümü geregidir. Ayni merkezden üretilen senaryolar degisik ambalajlarla Kürd milletine dayatilmaktadir. TC devletinin bir kontrasi olan A.Öcalan ve örgütü “Kürt ulusal hareketi“ olarak yuturulmaya calisilmaktadir. Türk Genelkurmayinca üretilen senaryolar A.Öcalan tarafindan “Kürt tezleri“ adi altindan piyasaya sürülmektedir. Arkasinda Türk sol hareketi devreye sokulmaktadir. Tütk sol hareketi, bir bütün olarak „Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmede "ekolojik toplum" modeli üzerinde oluşacak "konfederal" bir sistem olarak tanımladığı projesini“ „Kürt siyasi hareketinin yeni projesi“ olarak sunuyor. „Kürt hareketinin benimsediği "konfederalizm", "ekolojik toplum" siyaseti“ „Kürt konfederalizmi“ vs. olarak lanse edilen A.Öcalan´in düsüncelerini “Kürt siyasi hareketinin yeni projesi“ olarak lanse etmek icazetli sol´un son görevi olsa gerek. Sömürgeci sistemin kendi sol´una savundurdugu bir anlayistir. Türk solu, sahibi sömürgeci sistem kapisina bagli bir sol´dur. Kürd millet düsmanligi ruhuna islenmistir. Bu nedenle Kürt milletine zarar vermek icin her yol ve yönteme bas vurmayi daima siyaset edinmistir. Melih Pekdemir, bir taraftan „Öcalan daha önce de bütün görüşlerini "devlet"in dolayısıyla "Genelkurmayın bilgisi dahilinde" avukatlarına beyan edebildiğini bizzat kendisi çeşitli kereler ifade etmiştir.“ der. Ama öbür tarafta bir kontra olan A.Öcalan´in görüslerini “Kürt siyasi hareketinin yeni projesi“ olarak lanse eder. Bu nasil olur sormayin. Karsinizda “anli-sanli sahibine yakisan Türk sol hareketi“ var. Bu yaklasim sadece Melih Pekdemir´le sinirli degildir. Bir bütün olarak Türk sol hareketin temel yaklasimidir. Bir kontra olan A.Öcalan ve örgütünü ilahi “Kürt siyasi hareketi“ olarak bize yuturmaya cabaliyorlar. Birileri hala A.Öcalan´i ve örgütünü Kürd tarafi olarak bize yuturmaya calisiyorsa bu iste bir bit yenigi olsa gerek. Kürd siyasetcisi, aydini bunu sorgulamak zorundadir. Kürd yurtsever hareketi, siyasetcisi ve aydiniyla bu konu da üstüne düseni yaptigi söylenemez. Siyasetci, kosullarin esiri olmus. Günü birlik siyaseti kurtulus bilmis. A.Öcalan ve örgütünün varolus nedeni kavrayamamis, kavrayanlar geregini yapamamis. Aydini ayri bir telden calmis. Rant elde etme, siyasi kariyer edinmek icin kontra A.Öcalan önünde secdeye varmis, biat etmis, basimizsin demis. “Ordu bozanlik“ eden olmussa da tehdit edilmis, susturulmus, sindirilmis. Aydinlarimiz bunu kabullenmis. Buna “haklilik“ kazandirmanin teorisini yapmis. Bana dokunmayan yilan binyil yasasin felsefesine teslim olmus. Mesele bu olunca A.Öcalan ve örgütünün gercekligi üzerindeki sis perdesi henüz bugün de kalkmis degildir. PKK gercekligi henüz anlasilmis degildir. Nedensiz degildir. Dahasi kolay degildir. Anlayan cevrelerde „komplo teorisyenligi“ ile suclanir. PKK, bir döneme damgasini vurdu. Milyonlarin destegini aldi. Bünyesinde yeralanlarin beyin, enerji, birikim, fedakarliklariyla güc kazandi. Gelinen yer itibariyle bazi kisi ve cevreler, bir saskinlik yasasalarda PKK sürecinde oynadiklari rollerinden ötürü PKK gercekligini gercek anlamiyla teleffuz etmeyi kendilerine yedirememektedirler. Harun TAK, bu kesimin bilerek veya bilmiyerek tercümani oldu. Ilginc bir yaklasim oldugu nedeniyle sorunun anlasilabilinmesi icin makalesinin uzun bir kismini vermek istiyorum. “Şu günlerde yaşanan tartışmanın temel noktası ´Apo ta başından beri devlet adına çalışıyordu´ söylemi. Bu düşüncedeki birçok Kürt aydını aynı zamanda kurulan örgütün yani PKK nin de devlet güdümünde, devletin çıkarlarına hizmet eden bir oluşum olduğunda birleşiyor.Bu temeldeki yaklaşımların tamamında Kuzey Kürdistan da yaşanan tasfiyede ki kendi paylarını kapatma çabasını“ görmek gerek.“ “Bu yaklaşımı benimseyen tüm kürdistani aydın yazar ve parti yöneticileri “Apo ajandır“ diyerek işin içinden sıyrılmayı- kendileri için- çok kolaycı bir yaklaşımla benimsemekte, aynı zamanda sorumluluklarının üzerini de örtmeye uğraşmaktalar.“ “Ne dersek diyelim bu kurgu içinde bizlerin varlığını bu insanlara anlatamayacağımız ortada. Bizler bu kavga içinde "aldatılan piyonlarız“ “Hocam duygusal tepkiler aslında insanın varlık nedenidir de. Biz bu örgütten bir şekilde ayrılan ya da yollarını ayıran insanlar için yukarıda değindiğim düşüncelerin tamamı ne kadar zorlama yorumlar olarak geliyorsa da' bizlerin dışında böylesi bir düşüncenin yaygın olduğu gerçeğini de görmemiz gerek.“ „Son olarak bir dostuma yazdığım bir paragrafı sizlerle paylaşmak istiyorum „ “Apo ve onun PKK'si vardı! Birde bizlerin ütopyalarımızda yaşattığımız PKK vardı. Bizimkisi "hayal" onunki gerçekti.. .Biz insan, hak, adalet, özgürlük, sevgi, yaşam diyorduk o tüm bu değerleri önümüze sürüp bizim hayalimizi bizleri kendine, çarkına hizmet etmede kullanıyordu. Onca insanın zerre kadar değeri yoktu. Bu savaşta halk adına yapılıyordu! Acı ama gerçek bizler; yaşayarak öğrendik tüm bunları. Geriye bizlerden hiçbir şey kalmadı. Ne düşünüyorum biliyor musun dostum: Halkımın tarihinde bizler "suçlu" diye anılırsak asıl ona yanarım. Bir kuşak on binleri ifade eden insan bu halka hizmetten başka derdi olmayanlar! Birde halkının tarihinde suçlu diye anılırsa...“ Bana kalirsa Harun Tak, gercegi yakalamistir. Fakat bunu ifade etmekten korkuyor. „Aldatilan“ olmayi kendine yediremiyor. Oysa bunu arkadasina yazdigi mektubunda dile getiriyor. Iste mesele bu. Eger bu sonuca varilmissa „Apo basindan beri ajandir“ diyen kesimlere tepki duymanin bir anlami yok. Anlasildigi kadariyla Harun TAK, PKK´ye hizmet vermis ve kendini ihanete ugramis biri olarak görüyor. Fakat bunun nedeni görmesine karsin isim koyamiyor. Durumun nedenini izah etmeye calisan kesimlerin söylediklerinide kendine hakaret sayiyor. Aslinda bunu asabilse her sey apacik ortaya cikar. Sorun Harun Tak/lar´in kisisel sorunu degildir, hepimizindir. Bir bütün olarak Kürt milletinindir. Bunu hep birlikte tartisip asmaliyiz. Sorun tartisilirken PKK´ye emek veren Kürt yurtseverlerini suclu ilan etme kurgusu ile yaklasilmamalidir. Ayrica soruna böylede bakilmiyor. Bu nedenle ne hic kimse PKK´yi destekledigi icin, ne de A.Öcalan ve sisteminin gercekligini ifade eden birey ve cevreleri suclu görmemek gerekir. Sorun, her iki kesimin tartisilmasiyla aciga cikarilacak. Örnegimizde görüldügü gibi Harun Tak, ki sadece o da degil, A.Öcalan ve sisteminin varedilis nedenini tartisan büyük bir kesimi sanki kendilerini “suclu“ ilan edecek psikolojisiyle yaklasiyor. Samimi olarak girdigi kavganin “suclu“su damgasi yiyecegi kaygisini tasiyor. Dogal olarak buna karsi reflekslerini harekete geciriyor. Medetide PKK´ye ilk katilan „abi ve ablalari“ndan beklemektedir. Fakat bugünden sonra Harun TAK´in duygularina hitap edebilecek bir „abi ve abla“da ortalikta görünmüyor. Peki o zaman Harun Tak/lar gercege nasil ulasacaklar? “Apo basindan beri ajandi“ diyen kesimler, “aynı zamanda sorumluluklarının üzerini de örtmeye uğraşmaktalar.“ belirlemeside havada kalmaktadir. Aponun basindan beri ajandi meselesi ve bunu diyen kesimlerin kendi sorumluluklarinin üzerini örtmeye calismalari farkli bir seydir. Bu iki konuyu ayri ele almak gerekir. Diyelim Apo basindan beri ajandir diyen biri kalkip, “ben üstüne düsen yurtsever görevimi tamamiyla yapmadim/yapamadim“ derse bu A.Öcalan´in ajan olup olmamasinin kistasi olur mu? Olmayacagi bilinir. PKK gercekligini kabullenemiyorlar. Isim koyamadiklari bir cok olumsuzlugu yasadiklari, sahit olduklari, acaba sorusunu kendilerine sorduklarini, ama iddia edilene inanmadiklarini ifade etmeleride gercegi ifade etmiyor. Herkesin kafasinin bir yerinde ortalikta dolasan iddialarin izleri vardir. Dahasi kendileri gelismelerin canli taniklaridirlar. Sahit olduklari olaylarin normal bir mantiki aciklamasi yoktu. Bu, herkesin kafasinda bir soru isaretiydi. Bu soru isaretiyle yüzlesip yüzlesememeleri ayri bir tartisma konusu. PKK gercekligiyla yüzlesenlerin kimisi kurulu mekanizma tarafindan imha edildiler. Kimisi intihara sürüklenerek yok olmasini sagladilar. Kimisi kurtulusu devlete siginmakta buldu. Kimisi kacip yillarca illegal yasadi. Ilke belliydi. “Davadan döneni vur“ icsellestirilmisti. PKK gercekligiyle yüzlesipte canini kurtaran ender insan olmussada binlerle ifade edilebilecek insan imha olmaktan kurtulamamistir. Bu uygulamalarin sayisiz örnegi vardir. PKK ve A,Öcalan´in maskesinin düsürülmesi, Kürd millet vicdaninda mahkum edilmesi icin “Özgür Bir Vatan Icin“ kendi bedenlerini ortaya koyan Kürd genc kiz ve delikanlilarin düsmandan önce düsman adina “Apoculuk“ tarafindan imha edilenlerin tümünün aciga kavusturulmasi, ulusal bir görev olmasinin ötesinde insani bir görevdir. Bu görev, herkesten öte yasanan olaylara tanik olanlarin omuzlarindadir. A.Öcalan ve örgütünün gercekligi ancak herkesin bildiklerini ortaya dökmesiyle mümkün oldugunu anlamak gerek. Bunun geregini yapmak gerek. Herkes kendi cephesinde bildiklerini ortaya dökerse A.Öcalan ve örgütünün resmi ortaya cikar. Bu yapilirken kisisel kaygilardan uzak, ama Kürt millet cikari esas alinmalidir. Soruna bu sekilde egildiginde TC devletinin A.Öcalan´i niye sokaga saldigida anlasilir. A.Öcalan, aslinda bunu her vesileyle zaman zaman dile getirmistir. Ama kimse “yav bu adam ne diyor“ demekten öte anlayanlar susmayi, dalkavuklarda “serok taktik yapiyor“, “bir bildigi vardir“ deyip “derin anlamlar“ yüklemekle meskul oluyordu. Oysa denilenlerin hicte anlasilmayacak bir yani yoktu. Denilenler o kadar acik ve sade idi ki, bunu anlamamak icin ya gör, ya üc maymunu oynamak, ya mürit, ya da sistem adina bir seyler kotarma amacli olabilirdi. Simdi asagiya alacagim alintida anlasilmayacak ne var? Bunlar 1999 tarihinde, yani A.Öcalan´in Türkiye´ye döndükten sonra söylenmis sözler degildir. PKK´nin en zir zir döneminde, yani 1991 tarihinde söylenmistir. Bu nedenle 1999 öncesi ve sonrasi ayirimlara gidip PKK hakkinda yanilsama yaratmanin bir anlami yoktur. Iste 1991 tarihinde A.Öcalan´in kendi agzinda PKK gercekligi. „ Bizler Demirel´in demokratik düsüncelerini hayata geciren bir hareketiz. Bizler neler yaptigimizin farkindayiz. Demirel´in referandum ile yeniden siyaset sahnesine cikmasi bizim 15 Agustos ayaklanmamizin dolayli bir ürünüdür. Bunu inkar edemesiniz.“ (A.Öcalan´in Ismet G.Imset ile yaptigi 1991 yilindaki röpörtajinda. PKK Ayrilikci Siddetin 20 Yili .Sf.387) Bundan anlasilmayan bir sey var mi? A.Öcalan ve PKK gercekligini kavramayan veya kavramak istemeyen birey ve cevrelerin bu söylenenler hakkinda acaba ne gibi „derin anlamli“ yaklasimlari olabilir? A.Öcalan, bunlari sarhosken söylememistir. Bilincli söylemistir ve eklemistir. „Bizler Demirel´in demokratik düsüncelerini hayata geciren bir hareketiz. Bizler neler yaptigimizin farkindayiz.“ Simdi burada A.Öcalan´i düzeltmek kimin isidir diye sorma geregi duyuyorum. Ve soruyorum. Devlet adina bir seyler kotarma pesinde olmayanlarin disinda bir kontra olan A.Öcalan´i düzeltmeyi vazife bilenler neye hizmet ettiklerinin farkindalar mi? „Demokratik düsüncelerini hayata“ gecirmeye calistiklari adam tanidik. Bir kac kez derin devletin kazigini yesede, ismi derin devletle özdesen biri. Buna itirazi olan var mi? Eger itiraziniz yoksa, derin devletin kendisi olan Süleyman Demirel´in hangi „demokratik düsünceleri“ var diye sormayacagim, ama onun düsüncelerini „hayata gecirmeye calisan hareket“ ne olabilir acaba? "Gazeteci Avni Özgürel'den de duydum. Özgürel bana şunları söyledi: 'MİT'in yan teşkilâtları vardı. Gençlik yıllarımda, oralara gittiğimizde, Abdullah Öcalan'a rastlardım, çaycılık yapıyordu.' Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu da, Öcalan'ın ilk başlangıçta bir MİT elemanı olduğunu bana anlatmıştı. PKK provokatif bir harekettir. Ve Öcalan Gladyo'nun eseridir." "PKK, Kürt gençlerinin önemli pozisyonlara gelmeye başladıkları bir dönemde piyasaya çıkan bir provokasyon hareketi!.." “Kürt sorununu terörize eden sistemdir. Su ve hava gibi doğal olan hakkını arayan kimse niye terörist olsun. Ortadoğu'da Pers, Arap ve Türklerle beraber yaşayan Kürtleri insan haklarından, dilinden, kültüründen, örf ve adetinden mahrum bırakmak insanlık suçudur. Hele ona insanlık dışı muamele eden komşuları olursa bu bağışlanmayacak bir ar ve utanç kaynağıdır. Türk gladyosu özel harp dairesi Kürt çocuklarının üniversitelerde çoğalmaları, devlette memur olarak görev almaları, ticari hataya atılmaları ve nüfus planlama oranlarını aşarak çoğalmalarından endişe duyarak asimilasyon planını aşarak daha önce uygulanan jenosite yeni bir yön vermek için provakasyon uygulamalarının yönetmeliğini hazırladılar. M. Ali Kışlalı'nın bir kitabında bunu teyit ettiğini bulabilirsiniz. Üniversiteli Kürt gençlerinin değişik fraksiyon örgütleri vardı. İstihbarat örgütü (bu örgütün başkanlığına kadar yükselen bir zatın hala neşr olunmamış hatıratında bu söylediklerim zaten vardır) 10-15 Kürt gencine Ankara Çubuk barajı mevkiinde bir örgüt kurdurtmuşlardır. Bu örgütün rumuzu PKK'dir. Kuran gençlere göre “Partiya Karkeren Kurdan“ yani Kürd İşçi Partisi, kurduranlara göre ise Partiya Kemalistê Kurdan yani Kürd Kemalist Partisi'dir.“ (Abdülmelik Firat) Bu söylenenleri algilama, yorumlama ve sonuc cikarma hepimizin görevi. Sorun A.Öcalan´in bugün söyledikleri degildir. A.Öcalan´in bugün söylediklerine takilmanin bir anlami yok. Cünkü kendisi oynamak istedigi rolü acik ve net olarak bozuk plak gibi döne döne nakaratliyor. Kürt yurtsever hareketin bu denilene karsi nüans farklari olsa da ortak tespitlere ulastigi biliniyor. Fakat sorun bu degildir. Esas sorun A.Öcalan ve örgütünün varedilis nedenidir. Tartisilmasi ve ortak bir anlayisa varmak cok önemlidir. Bu konuda Kürt yurtsever hareketi ortak bir anlayisa ulasmis degildir. Uc noktalarda seyreden bir cok yaklasim mevcuttur. Mesele bu olunca yasanan sürec anlasilamamistir. Yurtsever hareket, yapmasi gerekeni yapmamistir. Bu sorun anlasilmadan, asilmadan hic kimsenin bir sey yapmasida mümkün degildir. Cünkü bugün yasanan tikanikligin kökleri gecmise uzanmaktadir. Gecmis dogru olarak tanimlanmasa bugün yasanan tikanikligin neden ve sonuclari aciga cikarilamaz. Ve gelecek örülemez. „Diğer Kürt örgütleri ve daha önce PKK'den ayrılan grup ve şahısların bilinen nedenlerden dolayı ciddi bir alternatif yaratamadıkları bilinmektedir. Bu sadece onların hatalarından kaynaklanmamaktadır. Koşullar bu kesimler açısından son derece elverişsizdi...PKK'nin boğucu, baskıcı sistemi tüm parti ve grupların nefesini kesmişti.“(N. Tas) Burada bir gercegin teslimi vardir. Ama yeterli degildir. Bunu daha da acmak gerekir. “PKK'nin boğucu, baskıcı sistemi“nin ismini koymak gerekir. Yapilmayan budur. Mehmet Can Yüce, „Büyük ve Cok Boyutlu Oyun „ makalelerinde sunlar söylenmektedir. „Tarih, aynı ve tek karargahtan yönetilen iki düşman ordusunun savaşına tanık olmamıştır! Ama ne yazık, bugün, bu hilkat garibesi olaya tanık oluyoruz. Kürt kanı üzerinde gelişen, Kürdün umudu ve özsaygısını doğrayan bir oyun ile karşı karşıyayız. Yine ne yazık bu gerçeklik büyük bir demagoji ve yalanlarla perdelenmekte, “Özgürlük savaşı“ olarak yutturulmaya çalışılmaktadır.„ Söylenenler yerindedir. Fakat eksiktir. Söylenenler sadece son gelismelerlerle sinirli tutulmamalidir. Bunu geriye tasimak gerekir. A.Öcalan´in sokaga salinmasina kadar uzatmak gerek. Eger Mehmet Can Yüce, akli selim düsünürse bu durumu kavramakta zorlanmayacaktir. Buna eminim. Bu, bir yerde kendi gecmisleriyle bir hesaplasma anlaminada gelir. Bu konuda cesaretli olmak zorundadirlar. Bu hem kendilerine, hem halkimiza kazandirir. Gerisi ise A.Öcalan´in kontra kimliginin gizlenmesine hizmet eder. Bu görülmelidir. N. Tas´da, „Türk ordusunun elinde bir taşeron örgüt gibi hareket eden Kongra Gel“ belirlemesini yapiyor. Bu da dogru, ama bu yeni bir sey degil ki. Bunu daha da gerilere götürmek gerekirken bu sahsiyetler, bu durumu unuturmaya calisiyorlar. Tarihi kendi kisisel tavriyla baslatiyorlar. Bilinir ki, PKK daha bastan TC Devletinin bir taseron örgütüdür. Bugün PKK veya Kongra-Gel´e tavir alan eski PKK veya Kongra-Gel bünyesinde mücadele eden sahsiyetler bunu itiraf etmekten kendilerini alikoymalari var olan bu gercekligi yok saymiyor. “Türk Disislerinin kremasi basinda dar bir kadroyla Ankara palasta bulustu. Toplantiya katilan gazetecilere 5 Ocak 1999 tarihini tasiyan on bir sayfalik resmi olmayan bir not dagitildi. Basligi, “Türkiye, Avrupa, Terörizm ve Kürt Sorunu“ olan kagitta ilginc degerlendirmeler yer aliyordu.“ “Bazi cevrelerin de süregelen bu catisma ortamindan cesitli bicimlerde yararlandiginin, siddetin sona ermesini cikarlarina uygun görmediginin ve gelismeleri kendi cikarlari dogrultusunda sekillendirmeye calistiginin teslim edilmesi gerekir.“ ( Hasan Cemal. Age.Sf. 456 ve 458). Simdi akli selim düsünelim. TC devleti, catismali bir ortami kendi cikarlarina uygun görmedigini düsünelim - Ki sorun tam da bunun tersidir. Türk savas kurmayi daima catismali bir ortami kendi cikarkarina görmüslerdir ve bunun geregini yapmislardir - Catisanlar iki taraf olduguna göre TC devleti bu durumu nasil saglacak? Bu, ancak PKK´nin onayi ile olabilirdi. TC devletinin cikarina olan bir durumu kabullenmek KUKM ile celistigine göre, eger PKK, TC devletinin istemi üzerine böylesi bir ortami kendisi hazirlarsa bu durum PKK´nin niteligini sorgulamaz mi? Eger serin kanlilikla bu sorgulandiginda PKK´nin varolus, ya da varedilis nedenide kendiliginden ortaya cikmaz mi? Bu konuya iliskin defalarca yazdik cizdik. „Komplo teorileri“ icat eden ilan edilsekte yazmaya devam edecegiz. „Abdullah Öcalan'ın esir düştükten sonra yaptığı ilk değerlendirmelerde Kürt isyanlarını gericilikle suçlaması ve kemalizme övgüler dizmesi tesadüf değildir“(N. Tas) Burada bilincli veya bilincsiz bir maniplasyon hareketiyle karsi karsiyayiz. Dogrular yanlislara kurban edilme cabasi verilmektedir. Bir kere A.Öcalan esir düsmemistir. Kendi degimiyle “Ciktigi Ankaraya dönüs yapmistir.“ Bu bir. Ikincisi, eski Kürt isyan ve ayaklanmalarini gerici ilan etmesi A.Öcalan´in Ankara´ya dönüsü sonrasi degildir. A.Öcalan, TC devleti tarafindan sokaga salinmasiyla beraber Kürt isyan ve ayaklanmalarini gerici ilan etti. Kürt millet tarihini yok saydi. Tarihi, sokaga salindigi tarihle baslatti. Kürt milletine “düsürülmüs“ dedi. Kendini “kurtarici“ ilan etti. Kendisi disindaki herkesi “objektif ve subjektif ajan“ilan etti. Bunun bir anlami yok mudur? Bir amaci yok mudur? A.Öcalan´a yurtsever ve devrimci paye bicenler bu denilenleri devrimci ve yurtseverlige nasil bagdaslastirabiliyorlar, bunu anlamak benim acimda anlasilmaz bir seydir. PKK´nin kirli teori ve pratigi bu mentalite üzerine kuruldu. Yasananlar biliniyor. Yasananlar PKK gercekliginin dogal sonucudur. Varedilisin sonuclaridir. Önemli gördügüm bir yanilsamaya daha dikkat cekmek istiyorum. Asagiya N. Tas´a ait iki alinti alacagim. Yorumu okuyucuya birakacagim. Burada iki seye dikkat etmek gerekir. Birbirini distalayan bu iki yaklasim, en iyi bir niyetle ya kafa karisikliga yorumlanabilinir, ya da yapilanin bilincli bir yanilsama olduguna hükmedilebilinir. Ama her halükarda bu iki anlayis birden dogru olamaz. Alinti 1: „PKK'nin; Türk ve diğer bölge devletlerinin istihbarat birimleri tarafından bilinmeyen hiçbir sırrı yoktur. PKK ve daha sonra Kongra Gel yönetimi yıllardır dostluk ilişkisi adı altında İran, Suriye ve Irak devletlerine belirli aralıklarla ayrıntılı raporlar sunmaktadır. Bu devletlerin istihbarat birimleri ile yapılan görüşmelerde isim listelerine dek her türlü bilgi verilmektedir.“(N.T) Alinti 2 : “Kürt özgürlük hareketi; otuz yıl boyunca özelde Kürdistan, genelde Ortadoğu'da mevcut statükonun parçalanması için destansı nitelikte bir mücadele vermiştir. On binlerce şehidin kanı pahasına gerçekleştirilen bu mücadele sadece Kürdistan'ın değil, giderek birlikte yaşadığı tüm halkların çehresini değiştirmeye başlamıştır. Kürt özgürlük mücadelesi; gerek baskıcı, despot rejimlerin aşılması ve gerekse toplumların demokratikleştirilmesinde belirleyici, öncü bir role sahiptir.“(N. Tas) Umarim N. Tas, bu söylediklerinin ne anlama geldigi biliyordur. Dört sömürgeci devletin ihtiyacina göre rapor sunan bir güc “Kürdistan özgürlük hareketi“ olabilir mi? Dahasi kucaginda oturduklari, sakalarini sivazladiklari bölge sömürgeci devletlere karsi ne gibi bir özgürlük savasi verebilir? Neyin öncülügünü yapabilir? Akli selim oturup düsünmek gerekir. PKK/Kongra-Gel yönetimleri, yillarca dört sömürgeci devletle dostluk iliskisi kurmuslar. Her konuda belirli araliklarla rapor sunmuslar. Attiklari her adim onlarin bilgisi dahilinde seyretmis. Oh ne ala! Bunlar hos güzelde, peki be kardesim bu nitelikteki bir hareket nasil oluyorda “Kürt özgürlük hareketi“ oluyor? Nasil oluyorda dört sömürgeci devletin istihbarat güclerinin ihtiyaci üzerine rapor sunan bu örgütünüz özelde Kürdistan, genelde Ortadogu´da destansi bir mücadele vererek mevcut statükoyu parcalamis? Kürdistan halki ile beraber birlikte yasadigi tüm halklarin cehresini degistirmis, despot rejimlerin asilmasinda ve toplumlarin demokratiklesmesinde belirleyici öncü rol oynamis? vs. Siz saka mi yapiyorsunuz, yoksa basta Kürdistan halki olmak üzere bölge halklariyla dalga mi geciyorsunuz? Yapmayin etmeyin arkadaslar. Uzun süre iki ata oynayamasiniz. Ya PKK´nin resmi tarih anlayisini sürdüreceksiniz, ya da bunu asarak yeni bir durum degerlendirmesi yapacaksiniz. Yeni durum degerlendirmesi ise PKK resmi tarih anlayisini asmayi öngörür. Bunu yapmadiginiz sürece PKK´den ayri durmanizin bir anlami ve onlardan bir farkiniz olmayacaktir. Cünkü bu Kürdkiran hareketi daha hala Kürdistan halkina sevdirmeye calismaktasiniz. N. Tas, A.Öcalan´in Türkiye´ye gitmesiyle PKK´nin „tilsimi“nin bozuldugu iddiasindadir. Bu anlayis bile tek basina PKK gercekligini gizlemektir. PKK´nin hic bir zaman TC Devleti acisinda gizli bir „tilsimi“ olmamistir. A.Öcalan, PKK hakkinda her dönem TC Devletine rapor sunmustur. Suriye´ye gitmeden önce ani anina TC devletine rapor sundugunu yazdigi “Devrimin Dili ve Eylemi“ kitabinda uzun uzun izah etmistir. Diyarbakir´da karargah olarak sectigi daire bile MIT tarafindan tutulmus, kirasi verilmis, dayanmis düsenmis, anahtari A.Öcalan´a teslim edildigini yine adi gecen kitabinda yazip cizmistir. Suriye´de iken de gazeteci kilikli MIT ajanlari vasitasiyla iletilen raporlar bilinmeyenler degildir. Mehmet Sener bunlari acikladigi icin katledilmistir. Fakat icin tuhaf tarafi A.Öcalan, kendi kimliklerini M. Sener´e atfetmistir. „Mehmet Sener ihaneti“ne hükmetmistir. Bu PKK yapilanmasi tarafindan kabul görmüstür. Sener´in aciga cikarmaya calistigi PKK gercekligi tüm PKK yapilanmasina carpmistir. Bir kontra olan A.Öcalan´i “Serok“ ve bu da yetersiz gelmis olacak ki, “Kürt ulusal önderi“ olarak paye bicilmistir. Bu nedenle Kürt halki, A.Öcalan gercekligini kavrayamadi ve tüm degerlerini ona sundu. A.Öcalan ve ceteside bu degerleri Kürt halkina karsi TC Devleti cikarina tepe tepe kullanarak Kürdistan sorununun bu kadar agirlasmasina neden oldu. Bunun tarihi A.Öcalan´in Ankara´ya dönüsüyle olmadi. Bunun tarihi A.Öcalan´in Ankara´dan cikisiyla basladi. Bu kavranilmadan 1970´lerden bu yana kirilan KUKM anlasilamaz. Yapilmis ve yapilacak hic bir tahlil gercegi ifade etmeye yetmez. Dogrudur, onbinlece Kürt genci bu savasta imha olmustur, ama kirli bir amacin kurbani olmuslardir. Belki bu dün savasin tozu-dumani icinde görülmedi, ama bugün bunu görmemek, ya kör olmak, ya da bilincli olarak ayni rolü sürdürmek demektir. Bunun baska bir anlami yoktur. Yasananlar ortadadir. Peki ne yasandi? 50 bin insanimiz TC-PKK tarafindan danisikli-dögüslü kirli savasta katledildi. Bir o kadari sakat birakildi. Onbinlercesi onlarca sene zindanlarda cürütüldü. 4000 yerlesim birimi yakilip yikildi, haritadan silindi. 4-5 milyon insanimiz Kürdistan´dan sürüldü. Kürdistan insansizlastirilmaya calisildi. Ittirafci bir ordu olusturuldu. 100 bini bulan köy korucu sistemi yaratildi. Kürd kültürü tahrip ve yok edildi. Ormanlar yakildi. Kürdistan coraklastirildi. Hayvancilik ve ticaret yasaklandi. Ekinler yakildi. Kürd milleti acliga ve sefalete mahkum edildi. Fuhus, kapkaccilik, hirsizlik, uyusturucu gelistirildi. Kürd milleti dejenere edilmeye calisildi ve calisilmaktadir. Sömürgecilik yeniden egemen kilindi ve kurumlastirilmaya calisilmaktadir. Tüm bu gelismeler tesadüfü olmadi. Belli bir plan - program ve uygulama sonucu iradi olarak gerceklestirildi. Cünkü PKK, bastan TC Devletinin bir taseron örgütü olarak kuruldu. Bugün PKK veya Kongra-Gel´e tavir alan eski PKK´li veya Kongra-Gel bünyesinde mücadele eden sahsiyetler bunu itiraf etmekten kendilerini alikoymalari var olan bu gercekligi yok saymiyor. Bunu A.Öcalan´in yakalanmasiyla baslatmakta kimseyi kurtarmiyor. N.Tas´in „Türk ordusunun elinde bir taşeron örgüt gibi hareket eden Kongra Gel“ belirlemesi dogru, ama bu yeni bir sey degil ki. Bunu daha da gerilere götürmrk gerekirken PKK icinde eskiden mücadele eden sahsiyetler, bu durumu unuturmaya calisiyorlar. Tarihi PKK´den ayrildiklari tarihle baslattiyorlar. “Apocu“ mantigin devamidir, bu. Dikkat edilirse PKK´den ayrilanlar, PKK´nin resmi tarihi gibi, PKK´nin kirli teori ve paratigini „PKK'nin binlerce şehit vererek kazandığı mücadele değerleri“ olarak tanimlar, Kürd-Kürdistan´in ugradigi korkunc yikim bu cümle icinde kaybetirilmeye calisilir. Bu mantiga yakindan bakalim. Agizlarda pelezenk yapilan ve ikide bir gevelenen „PKK'nin binlerce şehit vererek kazandığı mücadele değerleri“ dedikleri gercekten nedir? Hic kimse bu budur diyememektedir. Hangi kazanc, hangi mevzi, hangi kazanimdan bahsediliyor? Ortada böyle bir sey mi var? Bu bir maniplasyon hareketidir. PKK´nin Kürd milleti cikarina kazandigi bir sey yoktur. Eger kasdedilen tv, günlük gazete, dergi ve kurumlarsa bunlar, Kürd milleti icin kazanimlar olmayip Kürd milletine karsi kullanilan araclar olmustur. PKK´nin Kürt milletine sonsuz zarar verdigi ortadadir. Bunlar defalarca sayilip ortaya döküldü. Bilinmeyenler degildir. Isin gercegi ortadayken ikide bir „PKK'nin binlerce şehit vererek kazandığı mücadele değerleri“ iddialari basindan beri TC Devletinin bir taseron örgütü olan PKK´nin Kürt milletine karsi ihanetini unuturmaya calismaktan öte bir anlami yoktur. „Türk devleti... marjinal sol örgütleri Kürt özgürlük mücadelesinin başına musallat ederek PKK'nin ulusal birlik yaklaşımını rayından çıkarmıştır. Kürdistan'ın diğer parçalarını temsil eden Kürt örgütlerinin sürekli işbirlikçilik statüsünde gösterilmesi tesadüf değildir. Bu söylemin altında Kürt ulusal birliğini parçalamaya dönük haince bir plan vardır.“(NT) N. Tas, PKK´yi kurtarma operatörlügünü üslenmis durumdadir. Ama bosuna bir caba. Cünkü PKK´nin basindan beri TC Devletinin bir taseron örgütü oldugu hic kimse tarafindan unuturulacak gibi degildir. TC Devletinin bir taseron örgütü olan PKK´nin bir ulusal birlik yaklasimindan bahsetmek PKK gercekligini örtbas etmeye yöneliktir. PKK´nin hic bir dönem ulusal bir politikasi olmadi ki, rayindan ciksin. Herkes sunu cok iyi bilir. PKK´nin TC Devleti tarafindan sokaga salinmasindan bugüne gecmis Kürt hareketlerini gerici saydigi gibi, mevcut olanlarida „MIT ajani“, „Genelkurmay uzantilari“ ilan ederek kendilerine yöneldigi ve kendileriyle catismadigi hic bir Kürd parti ve örgütü birakmadigi ve yüzlerce yurtsever Kürdün katledildigi bilinmeyenler degildir. PKK´nin ulusal birlik politikasinin olmadigi 1993 yilinda baslatilan “ulusal cephe“ calismalarina bakmak yeterlidir. PKK adina bu calismaya katilanlar sagdir. Tüm calismalarin bittirildigi, sadece ilan edilmesi gereken “ulusal cephe“ niye ilan edilmedi sorusunun cevabini bu kisiler iyi bilmektedirler. Bu kisilerden birisi Faysal Dumlayici´dir. N. Tas, daha ögrenmemisse, kendisine sorup ögrenebilir. Ogünden sonra da bu isin günahini A.Öcalan´nin boynundan alip baskasinin boynuna asmaktan kendisini alikoyar. Eger samimi ise tabi. Gercekler bu kadar acik ve netken PKK´nin ulusal birlik yaklasimindan bahsetmek gercekleri tersyüz etmekten baska bir sey degildir. Ha bu konuda Kemalist Türk sol harekertleri de yangina kürükle gittikleride bir sir degildir. Ama dumanin ciktigi yerde atesin yoklugunu inkar etmek hic kimse bir sey kazanamaz. Sadede gelmek lazim. Cocugun ismini dogru okumak lazim. Bu cocugun isim babasinida dogru tanimlamak lazim. Kürd milletine kazandiracak olanda budur. Bundan kacinilarak yapilacak her tahlil gercegi ifade etmeyecegi gibi Kürd milletine de bir sey kazandirmaz. Bugüne dek bu yaklasimlarin Kürd milletine zararlari ortadadir. Hic olmasa bu zararlari bugün´den sonra yok etmek lazim. Bunun yoluda PKK´nin gecmis kirli teori ve pratiginde olumlulaklar kesfetmek degildir. Ki hic kimse bu tür bir ulumlulukta kesfedemez. Yapilaninda bir zorlamadan öte bir sey olmadigini bunu yapanlarda bilir. Bilirler, ama buna niye bas vururlar bunuda acmak lazim. Bu insanlar bu hareketin bünyesine yillarca inanarak mücadele ettiler. Binlerce arkadasini sehit verdiler. A.Öcalan tarafindan tetikci olarak kullanildilar. Kürd ve Kürdistan´a büyük zararlar verenleri oldular. Oysa bunlar yola cikarken Kürd ve Kürdistan´i kurtarmaya kendilerini inandirmislardi. Bu ugurdada yapmadiklari hic bir fedakarlikta birakmadilar. Ama yillar sonra bir kapana kisildiklarini farkettiler. Ihanete ugradigini gördüler. Bunu samimi olarak ifade etmeleri beklenirken bunu kendilerine yedirememektedirler. Bu samimiyeti gösterememektedirler. “Abdullah Öcalan'ın teslim alınması ardından Kongra Gel; artık Ankara'nın güdümünde ve kemalist çizgiye yakın bir anlayışa sahiptir.“(NT) demek, kimseyi kurtarmiyor. A.Öcalan´ni „teslim alinmasi“ bir maniplasyondur. Böyle bir sey yok. A.Öcalan, sadece yuvaya geri dönüs yapmistir. „Ciktigi Ankara´ya Yürümüstür.“ Bunu kendisi ifade etmektedir. Baskasinin ki, bu baskalari kendilerini Kürdistan yurtseverleri adediyorlarsa A.Öcalan´i düzeltmeyi kendilerine görev bilmemelidirler. Dahasi A.Öcalan´a karsi olduklari iddiasinda olanlarin böylesine bir zorlamanin icinde olmalari anlasilir bir sey degildir. Anlasilir olan durum sudur ki, A.Öcalan´nin basindan beri bir kontra oldugunu unuturmak ve bu baglamda A.Öcalan´la yürüdükleri süre icinde kendilerinin yaptiklarini olumlamaktir. Bunun samimi bir yaklasim olmadigi aciktir. Bu durum bu yaklasim sahiplerini kurtarmaz. Dahasi A.Öcalan´a prim kazandirir. A.Öcalan´nin varedilisi acikca dilendirilmedikce ve bu Kürd milleti nezdinde maddi bir güc haline getirilmedikce A.Öcalan ve örgütü, Kürd halki tarafindan daha cok desteklenir. Bu, kime hizmet eder? Bilinmelidir ki, bu durum Kürd millet düsmanlarinin isine yarar. Bu, böyle bilinmelidir. Bu nedenle A.Öcalan ve partisinin su anki konumuna karsi olduklarini iddia edenlerin kacak dövüsmesine gerek yoktur. Kendilerinden sürece yayili kirli teori ve pratigin tamamini aciga cikarmalari beklenir. Eger bu konu da samimilerse tabi. Bugüne kadar bu samimiyeti gösteremediler. A.Öcalan´la degil, onun gölgeleriyle savasmayi is edindiler. „Bırakalım, Türk solunun marjinal yazarları tek başına Kongra Gel basınını kullanarak Kürt halkına küfür etmeye devam etsin. Bu Türk devletinin onlara verdiği bir görevdir.“(NT) Bu alani Türk sol´una acanlar kimdir? Bunlar A.Öcalan ve adamlari degil midir? Orta da üclü bir cete var. TC, PKK ve Türk solu. Bu yeni bir sey degil ki. Kürd yurtseverleri, bunu yillar önce söylediklerinde baslarina gelmedik hic bir bela kalmadi. „Türk solunun marjinal yazarlari“, PKK basininda Kürd yurtseverlerini bilinmeyen düsmanlarla „iliski“lendirdi. Buna müsaade edenler bu sahsiyetler degil miydi? Bunlar ne cabuk unutuldu. Kendileri yapinca iyide, sira kendilerine gelince ciyak ciyak bagirmanin bir anlami var midir? Diyelim gercegi anladilar. O dönem de bu politikayi benimsemediklerini iddia edebilirler. Peki bu politikanin mimari kimdi? Dahasi bu politika Kürd millet politikasi olabilir mi? Bu sahsiyetler bunu aciklayamazlar. Cünkü günahkardirlar. Bu sahsiyetlerin cabasi degilmidir ki, PKK Kürd milletini bu ihanetle yüzyüze getiren? Su an söyledikleri pek fazla bir sey ifade etmedikleri bu sahsiyetlerinde bilmesi gerekmiyor mu? Bugünden sonra A.Öcalan´a „kemalistsin“ demek hic bir sey ifade etmiyor. Cünkü A.Öcalan´in kendisi bunu acikca ifade ediyor. Ki A.Öcalan bunun yenide yapmiyor. Cikisindan bu yana bunu degisik yer ve zamanda dile getirmistir. Eger birileri bunu anlamamissa bu kimsenin sorunu degildir. Bu sahsiyetlerin A.Öcalan´a körükörüne müritlik yapmasindan kaynaklaniyordu. Bunun suclusunu kendileri disinda baska yerde aramanin mantigi var midir? Samimi olmak lazim. Sezarin hakkini Sezara vermek lazim. Kürd yurtsever hareketi, yillardir dile getirdigi gercekler var. Bu gercekleri dile getirenleri „MIT ajani“, „Genelkurmay uzantisi“ ilan edenler bu sahsiyetler degilmiydi? Kürdistan ulusal hareketinin su an icine sürüklendigi durum bu mantigin sonucu degil midir? Bunlar bir yana birakilarak „PKK'nin binlerce şehit vererek kazandığı mücadele değerleri“ her ne demekse arkasina siginilarak zeytin yagi gibi üste cikmanin politikasini yapmak kimseyi kurtarmaz. Gerceklerden kacilmaz. Hic kimsenin buna gücede yetmez. Anladik! A.Öcalan´ni su an ki, tavirini Kemalistlikle utangacta olsa ifade ediyor olmaniz bir ileri adam sayalim. Ama A.Öcalan´i „Kürt ulusal önderi“ olarak bu halka kabul ettirende sizsiniz. Dahasi bu unsurun tüm degerleri igdis etmesinin yegane taniklarisiniz. Bunlari niye aciklamiyorsunuz? Neyi bekliyorsunuz? Bu kontrayi niye koruyorsunuz? Zamaninda yapmayin etmeyin diye diye dilimizde tüy bitti. Ama anlayan kimdi. Bir kontra olan A.Öcalan „Kürt ulusal önderi“ ilan edilip secdeye durulurken, bizler ise bilinmeyen düsmanlarla iliskilendirilerek hakkimizda idam fermanlari cikariliyordu. Evlerimiz tespit ediliyordu. Arabamizin altina bomba konuluyordu. Bunun icraatciside sizler degil miydiniz? „Diğer Kürt örgütleri ve daha önce PKK'den ayrılan grup ve şahısların bilinen nedenlerden dolayı ciddi bir alternatif yaratamadıkları bilinmektedir. Bu sadece onların hatalarından kaynaklanmamaktadır. Koşullar bu kesimler açısından son derece elverişsizdi...PKK'nin boğucu, baskıcı sistemi tüm parti ve grupların nefesini kesmişti.“(N. Tas) Iste buna amin denilir. Fakat bu olup bittenleri salt basina A.Öcalan´in manyakligi, psikopatligi, diktatörlügü ile izah etmek mümkün degildir. Sorun, bunu da kapsayan daha da farkli bir karekterdedir. Bu karektere öz ve bicimi verende A.Öcalan´in varedilis nedenidir. Bu neden anlasilmadan yasananlar dogru tanimlanamaz. Biraz gerilere gidelim. A.Öcalan, daha isin basinda bugün oynadigi rolü tanimliyordu. 20-25 Agustos 1982 tarihinde yapilan PKK 2. Kongresine sunulan MK „siyasi calisma rapor“unda A.Öcalan, bilincli olarak sunlari ifade ediyordu. „Bu rejim altinda gelecek nasil gelisecektir?...Kürdistan halki acisindan,...siyasi alanda gerici bir ajan grup örgütlendirilerek halkin basina bela edilecek ve bütün bunlarin üzerinde, sömürgeci bir fasist-askeri yönetim yer alacaktir. Iste kurumlasma, „demokrasiye dönme“ olarak adlandirilan bu seyler, aslinda bütün bu gelismeleri rayina oturtmaktan, örtbas etmekten ve kabul edilebilir bir hale getirmekten baska bir sey olmayacaktir.“ (PKK 2.Kongresine sunulan MK calisma raporu. Sf.29) A.Öcalan ve PKK´si, daha 1982 yilinda 20 sene sonra kendisine oynatilacak rolu böyle acikliyordu. Bunun ne anlama geldigi görülmedi. Kürdistan yurtsever gücleri bunun tedbirini almadi, dahasi alamadi. Dogal olarak TC devletinin PKK eliyle uyguladigi KUKM´ni tasviye girisiminin yolu pürüzsüz oluyordu. Bu ortam sonucu Kürd millet dinamikleri önemli ölcüde tasviye edildi. Kürd milletine kirli bir savas dayatilarak agir bir bedel ödetildi. Arkasindan 1982 yilinda kendilerince ifade ettikleri gibi kendilerine üstlendirilen rolün geregi olarak „demokrasiye dönme plani“ adi altinda KUKM´ni tasviye etmeye daha da bir hiz kazandirdi. PKK, sözkonusu 2.Kongresinde camuru at kendisi tutmasa izi kalir misali tüm Kürdistanli politik gücleri, TC´nin kendisine üstlendirdigi misyonla suclarken, aslinda kontra yüzünü gizlemeye calisiyordu. „ `Dogu` adina hareket ettiklerini söyleyen Kürt kücük-burjuva gruplari,...bir devrim gerceklestirmeden, „Türkiye´deki burjuva demokratik dönüsümlerle Kürdistaná daha cok okul, yol, elektrik, anadilde egitim, baskilarin hafifletilmesi vb.“ Gibi seyler talep ediyorlardi. Ayrica meseleye sorumlu bir tarzda yaklasan devrimcilerin ciddi cabalarina engel olmaya calismaktanda geri kalmiyorlardi.“( age. Sf. 37-38) Bu suclamayi bir yana birakiyoruz. Cünkü suclamalarin gercegi ifade etmedigi o dönem ki Kürd yurtsever hareketin yayin organlari incelendiginde kendiliginden anlasilir.Dikkat cekmek istedigimiz mesele bu degildir. Mesele ogünden bugüne ne degisti ki, PKK, tüm Kürdistanli politik gücleri itham ettigi yaklasimlari bugün bulunmaz hint kumasi misali, sanki yeni kesfedilmis cok erisilmez seylermis gibi papagan gibi tekrarlamaktadir. Bu, hangi „sorumlu devrimcilik“le bagdasir diye sormayacagiz. Cünkü TC devletinin kendilerine üstlendirdikleri misyon geregi oldugunu biliyoruz. Kökü gecmise dayatmakta ve aciga cikarilmasi Kürd millet cikarinadir. Kürd aydininin bu konu da görevini yaptigi söylenemez. Bu ertelenemez görevinde özelikle kendini alikoymasi anlasilir bir sey degildir. Kürd aydini bu sorunu tartismak, ortak bir payda da bulusmak zorundadir. PKK´nin varedilis nedenini acida cikarmak zorundadir. Yasananlar tesedüfü degildir. Bunlar hata olarak adlandirilamaz. Reformizm olarak tanimlanamaz. Kürt reformist hareketin geri yaklasimlari olsada hic bir zaman kendini PKK gibi paspas ederek „Gercekten Türk´üm“, „Atatürk milliyetcisiyim“, „Kuvay-i milli ruhuna bagliyiz“ vs. Türkcü-Turanci bir yaklasimin savunuculari olmadilar. „Sorumlu devrimcilik“ bu mudur? Bu, olsa olsa „Apocu“ hareketin yüzündeki „Kürtcü“ maskeyi cikarip atmasi, „Özümüzdür“ dedikleri Türkcü-Turanci yüzlerini acikca göstermeleridir. Dünden bugüne degisen nedir? Bu sorunun cevabi cercevesinde „Apocu“ hareketin kirli teori ve pratigi incelendiginde varolus nedenide kendiliginde ortaya cikar. Varolus nedenleride TC devletinin planli-programli olarak KUKM´ni tasviye etme, Kürt milletini tarihte silme, Türklestirmek oldugudur. Bu planin geregi bazen savas, bazen baris adi altinda izlenen yaklasim ve yaptirimlarla yapilmaya calisildi ve calisilmaktadir. Ilk dönemlerde bu planin uygulanmasinda maske kullanildi.Ulusal ve devrimci argümanlar kullanildi. Simdi bunada gerek kalmadi. Tamda „özleri“ne uygun kavramlar kullaniyorlar. Bunun ismi „sorumlu devrimcilik“ olmaz, olsa olsa ihanet olur. Ihanet grühünun yaratigi manzarayi kelimelerle tanimlamak mümkün degildir. Yaratilan manzaraya bakildiginda kabaca sunlari görmek mümkündür. Tabiatiyla, ekonomisiyle, insaniyla, tüm deger yargilariyla tahrip edilmis bir Kürdistan. Onbinlerce ölü. Bir o kadari sakat ve yarali. Iskenceli sorgulardan gecen ve senelerce zindanlarda cürütülen onbinler. Yüzbini bulan köy korucu sisteminin yerlestirilmesi, onbini bulan itirafci ordusu. Dörtbin köy ve mezranin haritadan silinmesi, bes milyon insanin yerinden yurdundan sürülmesi, mecburi iskanlara tabi kilinmasi. Milyonlari acliga sefelete, fuhusa mahkum edilmesi. Kürt insani arasina onarilmaz düsmanliklarin yaratilmasi. TC devletinin tüm kurum ve kuruluslariyla Kürdistan´a yeniden egemen kilinmasi. Ve sonuc olarak „sorun önemli ölcüde cözülmüstür“ diyen kontra A.Öcalan´in ciktigi Ankaraýa dönüs yapmasi ve kontra örgütünü idare ve sevk etmesi icin kendisine karargah olarak Imrali adasinin tahsis edilmesi. Kuskusuz „Apocu“ hareketin yaratigi tahribat bunlarla sinirli degildir. Tahribatin boyutu daha da genis ve derindir. „Apocu“ hareket yillarca Kürdistali politik gücleri „reformcu“lukla suclayarak, itham ederek sayisiz yurtsever insan öldürdü. Katledilenler hicte onlarin iddia ettigi gibi degillerdi. Isin garibi bir dönem reformcudur diye sayisiz insanin itham ettikleri durumun cok gerisine düstüler. Bu kezde insanlar niye kendilerini inkar etmiyor, Türklesmiyor diye öldürülüyor. Bu iki uc yaklasim yanyana konuldugunda, yani bir zamanlar „reformcu olduklari“, bugünde „reformcu olmadiklari“ gerekcesiyle Kürdistan yurtseverleri katleden „Apocu“ hareketin varedilis nedenininde ifadisidir. „Henüz gelismenin baslangicinda bulunan Kuzey-Bati Kürdistan ulusal kurtulus hareketinin ilerletilmesi icin cözümlenmesi gereken problemlere, bir yandan kücük burjuva yaklasim, öte yandan proleterce yaklasim vardir. Ulusal kurtulus propleminin cözümü icin, bir yanda kücük burjuvazinin program, strateji ve taktigi, öte yanda proleteryanin program, strateji ve taktigi sözkonusudur. Ve yogun olarak 1975´lerden beri yasanan bu sürecte, farkli ideolojik, politik ve pratik mücadele anlayislarinin yürürlükte olmasi, hegemonya kurma anlaminda birbirleriyle catismasi söz konusudur.“ (Kürdistan Ulusal Kurtulus Proplemi ve Cözüm Yolu. Sf. 52-53 ) „Apocu“ hareket böylelikle Kürdistan yurtsever politik güclere saldirmanin teorisini olusturuyordu. Bu yaklasim planli-programli olarak KUKM´ne tasindi ve cok yogun olarak uygulandi. „Apocu“ hareketin sokaga salinmasiyla Kürt ulus tarihinin gecmisine saldirmasi bosuna degildi. Bu mantik sonucu kendi disindaki herkesi „MIT ajani, Genelkurmayin uzantisi, provakatör ajan, hain vs“ olarak ilan etmesi bosuna degildi. Bu mantik kendi disindaki herkese saldiri yolunu aciyordu. Yaygin tanimlamayla „Savas politikanin devami ve yogunlasmis ifadesidir.“ Kendileri disindaki herkesi karsi-devrimci ilan eden „Apocu“ hareket, böylelikle tüm Kürdistanli politik güclere karsi savas cephesi acti. Catismadigi hicbir Kürdistanli politik güc birakmadi. Bunuda „proleteryanin diger siniflar üstünde hegemonya kurmasi“ ile izah etmeye calisti. Eh günal keciside böylelikle bulunmustu. Bu da proleteryanin kendisiydi. Sanki Kürdistan´da ulusal kurtulus devrimi degilde sosyalist devrim gündemdeymis gibi bulanik bir hava yaratilarak, ulusal kurtulusta cikari olan tüm güclerin tasviyesinin politikasini yapti. Oysa Kürdistan´da sosyalist devrimin cok uzak bir hedef oldugunu herkes gibi „Apocu“ harekete biliyordu. Bu nedenle anti-sömürgeci güclerin genis ulusal cephesi öngörülmesi gerekirken „proleteryanin hegemonyasi“ adina tüm yurtsever sinif ve tabakalara karsi oldugu gibi tüm politik güclere karsida savas acti. Bu yaklasim bir misyondu. Bu misyonun isim babasi TC devletinin kensisiydi. Figuranida „Apocu“ hareketti. Kürdistan devrimi sosyalist bir devrim degil, ulusal kurtulus devrimiydi. Ulusal demokratik devrim olus nedeniyle bir avuc milli hain disinda tüm yurtsever sinif ve katmanlarin kendi program, strateji ve taktikleriyle katilmasi gereken bir devrimdi. Devrim tüm bu kesimlerin ortak eylemiyle basariya ulasirdi. Bunun yadsinmasi, dahasi «proleterya hegemonyasi » adina devrimin tüm itici güclerine savas acilmasi devrimi tasviye planiydi. Kimi cevreler, „Apocu“ hareketin bu yaklasimini «sol» olarak degerlendirdi. Bu, cok yanlis bir tespitti. „Apocu“ hareketin yaklasimlari „sol“ olmaktan öte TC etiketli yaklasimlardi. KUKM´ni tasviye etme yaklasimiydi. Bu görülmedi. Görülse bile buna uygun bir teori ve pratik sergilenemedi. „Apocu“ hareketin TC devletinin Kürdistan´daki resmi „Kürtcü“ partisi oldugu seklinde degerlendirilmedi. Bu nedenle bir tavir gelistirilemedi. Dahasi Kürdistan yurtsever hareketinin kendileri icin söylemesi ve yapmasi gerekeni „Apocu“ hareket, Kürdistanli yurtsever harekete karsi söyledi ve yapti. Kendi üslendigi misyonu Kürdistanli politik güclere atfetti. Pratik olarak kendilerine yöneldi. Kürdistanli politik gücler, bu karsi-devrimci gücün söylem ve yaptirimlarina karsi üstüne düseni yapmadi veya yapamadi. Durum bu olunca sonuc olarak meydan „Apocu“ harekete birakildi. Onlarda KUKM´ni keyfince tasviyesini sagladi. Herkes bu tasviyenin yikintilari altinda ezildi. Bugünün gercekligi budur. PKK, basindan beri Türk özel savas ekibi tarafindan Kürt milletine kars savastirildi. Bu, sadece Kuzeyle sinirli tutulmadi. Topyekün olarak Kürdistan´in dört parcasindan da sürdürüldü. PKK´nin hangi söylem ve eylemini ele alirsaniz alin bunu görmemek icin gör olmak gerekir. Ben sadece 1992 tarihinde PKK´nin Güney Kürdistan kazanimlarina karsi nasil savastirildigini örnegini vermekle yetinmek istiyorum. Ve bunu bugün PKK´den ayrildigini iddia edenlerin unuturmaya calistiklarini ve sorumluluk paylarindan nasil siyrilmaya calistiklariyla birlikte vermeye calisayim. „Kongra Gel; Güney Kürdistan'daki federasyona, düşmandan daha sert tavır takınmasını “ilkel milliyetçiliğe“ karşı mücadele adı altında gerçekleştirmektedir. Oysa sergilediği düşmanca tutum “ilkel milliyetçiliğe“ değil, Kürt halkının stratejik kazanım ve ulusal birlik yaklaşımına karşı bir tavırdır.“(N. Tas) PKK acisinda bu yaklasim yeni degil ki. PKK TC Devleti tarafindan sokaga salindigi günden bu yana KUKM veren yurtsever Kürd hareketini “ilkel milliyetcilik“ adi altinda her yol ve yöntemi mübah sayarak yok etmeye yönelmistir. PKK bünyesinde yer alan tüm sahsiyetler bu kirli teori ve pratigin vereni olmuslardir. Kuskusuz bugün geldikleri yer olarak bazi sahsiyetleri olumlamak mümkündür. Ama bu sahsiyetlerin sunu da yapma görevleri var. PKK´nin gecmis kirli teori ve pratiginide itiraf etmek zorundadirlar. Samimi olmanin ölcüsü budur. Örnegin 1992 PKK-Güney savasini irdelemelidirler. PKK´yi Güney´e karsi kim savastirdi ve bu savasin amaci neydi? Bakin düsman ne diyor? Peki siz buna ne diyorsunuz? «Türkiye, PKK ile diger Kürt örgütleri arasindaki cekismeleri derinlestiren bir cizgi izledi. PKK´nin Türkiye üzerindeki Kuzey Irak´a uyguladigi ambargoya kolaylik tanidi. PKK´nin Kuzey Irak´taki gücünü ve etkisini abartarak, Kürdistani Cepheyi ona karsi kiskirtti. Genelkurmay Baskani Dogan Güres, 28 Ekim 1992 tarihli Cumhuriyet´te söyle diyordu : «Zaman gectikce, pesmergelerin altini oyuyor, PKK. Biraz gecse, Barzani ve Talabani ortadan kalkacak ve dev gibi bir PKK ortaya cikacak gibi bir durum var.» (2000´e Dogru. Sayi 44. Sf. 9. 9 Ekim 1992.) TC devletini temel ve hedef politikasi buydu. Bu politika KUKM´ne cok büyük zararlar vermesine ragmen basariya ulasmadi. 4 Ekim 1992 tarihinde Kürd Federe Devleti ilan edildi. TC devleti dört gün sonra Bakanlar Kurulunun bir karariyla Kürd Federe Devletini tanimadigini acikladi. Hatta Kürd Federe Devletinin ilan edilmeden niye Türkiye´ye bildirilmedigi küstahliginda bile bulundu. Bunu savas nedeni saydi. Fakat uluslararasi kosullar buna yol vermedigi icin dediklerini yuttular. Fakat kendi yapamadiklarini kendi “Kürtcü“ partisi PKK eliyle yaptilar. PKK´yi Kürd Federe Devletiyle savasa sürüklediler. Kürdistan´i egemenliginde bulunduran devletlerin daima bas vurdugu bir politika “Kürdü Kürde kirdirma“ olmustur. Bu politikanin bilincli Kürd aktörleride her zaman bulunmustur. Ayni dönemde Kuzey Kürdistan´da da sergiledikleri teori ve pratikleri ile KUKM´ne bilincli olarak büyük bir darbe vurdular. Bu kendiliginde olmadi. Planli-programli olarak devreye sokuldu. Kürdistan halki yenilecegi bir kalkismaya sürüklendi ve yendirildi. Halkimiza güvensizlik egemen kilinirken devlete zafer kazandirilarak psikolojik üstünlük kazandirildi. 1992 yilinin ilk aylarinda sanki iki ayri merkezmis gibi bir yanda TC devleti, diger yanda sistemin «Kürtcü»sü «Apocu» hareket, karsilikli tirmandirdiklari «toplu ayaklanma» ve «topyekün savas» in ortak bir hedefi vardi. Bu da Kürdistan halkini terörüze etmekti. Karsilikli tirmandirilan ve uygulamaya sokulan yaklasim ve yaptirimlar önemli bir islev gördü. «Kurtarilmis» denilen Botan bir günde koruculastirildi. TC ve «Apocu» hareket, birgün de Botan´i düsürdü. Buna cok sevinmis olacaklar ki, bunun akibinde „Dersim Botanlasmali“ slogani attildi. Hedef Dersim´ide insansizlastirmakti. Bu plan bugün de devrededir. Sevgili bervarto´nun «Dersim'de oynanan oyunlarin perde arkasi....“ makalesi bu acidan incelenmeye degerdir. TC, A.Öcalan ve örgütünün Dersim üzerine politikalari bile tek basina A.Öcalan ve örgütünün varedilis ve de TC-PKK danisikli-dögüsü aciklayacak yeterliktedir. “Acaba Türkiye´de demokrasiyi istemeyenler mi yaratti Apo´yu?“ (Celal Talabani) “Acaba“ kelimesi fazla. 23 Mayis 2005

Anonymous (not verified)

Tue, 2008-05-27 02:29

MÜCADELE BOŞLUK KABUL ETMİYOR ! Hasan H . YILDIRIM Ortada bir suc varsa,sucu isleyenlerin yanisira suca ortak olanlarda vardir.20.yüzyilin son ceyreginde ülkemizde yasananlari tüm boyutlariyla aciga cikarmak zorunlulugu vardir. Ülkemize,ulusumuza ve halkimiza dayatilan kirli savasin aktör ve figüranlarini aciga cikarmak tarihsel bir görev olarak önümüzde durmaktadir.Herkesin herkesi „milliyetci“, “hain“,“usak“,“icazetci“ vs.ilan ettigi bir cografyada yasiyoruz.Her alanda oldugu gibi bu alanda da at izi ile it izi birbirine karismis bulunuyor.Bu alanda bir ayrismanin yasamasi zorunluluk arzediyor.Kim milliyetci,hain,usak ve icazetci;kim yurtsever, bagimsizlikci ve devrimci oldugu aciga cikmasi gerekiyor.Bu, cografyamizda yasayan tüm halklarin devrimcilerinin omuzlarinda cözülmesi gereken bir görev olarak duruyor. Sömürgeci sistemin „solcu“ ve „Kürtcü“sünün bozuk agiz tartilari sonucu herkesi „milliyetci“, “hain“,“usak“,“teslimiyetci“ ve „özel savas örgütü“ ilan etmenin yolunu kesmek,Kürdistanli devrimcilerin önünde vazgecilmez bir görev olarak duruyor.Kuskusuz bu dün yapilmaliydi,fakat yapilmadi.Kisisel ve örgüt kaygisi bunda önemli rol oynadi.Bu konuda kisisel ve örgüt kaygisindan uzak,cesur ve acik sözlü olmak gerekiyor.Herkesi kendi gercek kimligi ile tanimlamak gerekiyor.Hakli taraf olarak Kürdistanli devrimciler,sömürgeci sistemin „solcu“ ve „Kürtcü“sünden daha cesaretli olmak zorundadir.Ezop dilini bir yana birakip herseyi ciplak olarak ortaya koymayi siyaset edinmek gerekiyor.Bu ahlaki bir sorun olmaktan öte,Kürdistan halkina karsi duyulan saygidan ve cikari geregi yapilmalidir. Yasananlardan sonra bir seyler söylemek gerekiyor.Söylenecekler kaygilardan uzak ve cesurca olmalidir.Kuskusuz insanlar kendilerini kusatan kosullardan ötürü her zaman yapmak isrediklerini yapamadiklari gibi,söyleme geregini duyduklarinida söyleme sansina sahip degildir.Vicdanen rahatsiz olursunuz.“Zamani degildir“,“beklemek gerekir“,“sartlar olgunlassin“ gibi sacma sapan gerekcelerle kendinizi kandirirsiniz.Kosullarin esiri olursunuz.Eskiyanin suc isleme yükselisine seyirci kalirsiniz.Susuyorsunuz.Susmakla islenen suca ortak olmayi kosullar adina kabulleniyorsunuz.Siz sustukca eskiya suc islemede daha da cesaretleniyor.Öyle tarihi bir an geliyor ki,suclar karsisinda bagisiklik kazaniyorsunuz.Olup-bittenleri olagan sayiyorsunuz.Eskiya elindeki güc ve olanaklarla bunu kabullendiriyor.Bunu besleyen bir de dalkavukcular ordusu türüyor.Bir bakiyorsunuz eskiya her tarafinizi sarmalamis bulunuyor.Bekliyor,bekliyor,bekliyorsunuz.Neyi,nicin beklediginizi bir an geliyor sizde bir anlam veremiyorsunuz.Bir anlam yükleseniz bile is isten gectigini görüyorsunuz. Herkesin söyledigini bu kez söyleme geregini duymuyorsunuz.Cünkü yer ve zamaninda söylenmesi gereken eger söylenmemisse bir kiymeti harbiyesi olmadigini sizde biliyorsunuz. TC devleti,“tarihinin en büyük isbirlikcisi“ni dayatti.Kürt ulusunun yüzyillardan bu yana birike gelen ulusal ve sosyal dinamiklerini bir plan ve program cercevesinde tasviyesi öngörüldü.Bir ülke ve ulus teslim alinmaya calisildi.Tarihin en kirli savasi Kürdistan halki üstünde denendi.Kendisine agir bir bedel ödetildi.Planli-programli Kürt ulusu tarihte yok edilmeye calisildi.Bu adim adim uygulandi.Bu görüldü.Fakat bana dokunmayan yilan binyil yasasin felsefesine teslim olundu.Kürt politik gücleri sindi.Kacaklari oynadi.Gördü görmemezlikten,duydu duymamazliktan geldi.Sürecte herkes kendi payina düseni sinesine cekerek hiclesti. Tarihten ögrenmeliyiz.Rehberimiz tarih olmalidir.Sunuda unutmamak gerekirki gercek tarih resmi tarih degildir.Tarihin resmi versiyonu kirli teori ve pratigin yorumudur.Kaygilardan uzak gecmis yüzyilin son ceyregi irdelenmelidir.Görünen odurki,Kürt tarihinin kirildigidir Katledilen bir tarihti,gecmisti.Teslim ailnmak istenen diri ve güncel ulusal ve sosyal dinamikti,gündü.Esaret altina alinmak istenen bir ulustu.gelecekti.Bu,görülmedi degil,görüldü görülmesine,fakat buna karsi sergilenen devrimci durus degil,iradesizlikti.Basindan beri sonucu belli,bedeli agir,vicdani sorumlulugu yüksek,hic kimsenin hesap veremeyecegi bir tahrifat karsisinda siyaset edinile gelen görmedik,duymadik ve söylemedik kepazeligin yasatildigi,dahasi yasananlarin yasanmamis gibi davranilmasi hic kimseyi tarih ve Kürdistan halki karsisinda temize cikarmaz.Bu dönemin Kürdistanli politik gücleri,bu nedenle tarih ve Kürdistan halkina karsi sucludurlar. Tarih ve halk karsisinda suclu olmak salt basina insanliga ve deger yargilara karsi savas acmak ve yaratilan tahrifatla sinirli degildir.Ayni zamanda bunu görüpte sessiz kalmak en asagi eskiya kadar suclu olmak demektir.Bu ne anlama gelir? Tarihsel sürecin ve günün yükledigi görevleri kuralina uygun yapmamak demektir.Gerekenin yapilmasi gerektigi yerde „bekle-gör,zamani degil,sartlar olgunlassin“ deyip kacaklari oynamak demektir.Yüklüce laf etmek,fakat edinilen lafin ve yazilanlarin arkasinda olmamaktir.Mücadele bosluk kabul etmiyor.Asli unsurlarin doldurmadigi zemin bir baskalari tarafindan doldurulur.Dolduranlar kiyici.Insanlik,ulus,halk ve tarih kiyicilari.Yapan degil,yikan;insa eden degil tahrip eden; gelismenin,ilerlemenin temsilcileri degil,geriligin,karanligin temsilcileri.Kirli savasin lejyoner askerleri.Yaptiklari varolus nedenlerine uygundur.Buna karsin Kürdistanli politik gücler, varolus nedenine uygun davranmadilar.Dahasi ulusumuza,halkimiza dayatilan kirli teori ve pratik karsisinda koca bir sürecte sessizlige oynamak;yakilan,yikilan,tahrip edilen,katledilen ve sonuc olarak kaybedilen tarih karsisina cikip „biz demistik“,“sürec bizi hakli cikardi“ diyenlerimiz tarihin yenikleri ve suclularidir. Herkesin kendi cephesinde yüklüce laf ettigi,ciltlerce yazdigi,fakat dinleyenlerin ve okuyanlarin kendileriyle sinirli kaldigi,dahasi kendilerinin caldigi kendilerinin oynadigi, savunduklari davanin cok uzaginda seyredildigi bir zeminde siyaset edegelen bir dönemin Kürdistanli politik güclerin inandiriciligi dün oldugu gibi bugünde acmazlari oldugu gercegi orta yerdedir.Sakin ha kimse ortaya cikip „biz demistik“ dememelidir.Bu ahlakida olmaz. Bundan öte herkes bir geriye dönüp baksin.Eger daha hala baskalarina karsi bir yana, kendilerine bir nebzede olsa saygilari kalmissa,kuskusuz kendi gercek resimlerini görmekten gecikmeyeceklerdir.Sonraki görev acik ve nettir. Hicbir sey dün oldugu gibi olmayacaktir.Dünün yenik politik güclerin „biz demistik“ gerekceleri bir sey ifade etmeyecektir.Orta yerde duran her politik gücün kendini yeniden ispat sorunu vardir,ki varsa bir iddialari.Eger bir iddialari yoksa bir sayfa kapanmis demektir.Yeni bir kesfe gerek yoktur.Ispatin yakici sahasi bellidir.Sahada oynanan oyunun kuralida bilinir.Ya ritme uyulur yapilmasi gereken yapilir,zaten politik güclerin varolus nedenleri budur.Ya da dayatilan ihanete boyun egilir ve teslim olunur.Tercih politik güclerindir. Devrimci teori ve pratigin igdis edildigi,tüm insani degerlerin katledildigi at izi ile it izinin birbirine karistigi bir zeminde bireyinden örgütlü yapilara kadar kimlik sorunlarinin erezyona ugradigi bir zeminde cikis yapmanin en dogru yöntemi kendine yönelme oldugu siyasal mücadelenin ortaya cikardigi yegane yöntemdir.Bundan kacis kimseye kazandirmaz. Yasatilan,dahasi derinlestirilerek kabul ettirilmek istenen ihaneten herkes payina düseni desifre etmek zorundadir.Su anki konumu itibariyla savunulacak bir yani kalmasada Semdin Sakik kadar cesaretli olmak zorundadir.Herkes Kürdistan halkina ödetilen agir bedelden kendi sorumluluk payina düseni samimiyetle ifade etmek zorundadir.Bunun disinda basvurulacak hic bir yol ve yöntemin gelecegi olmayacaktir. Gecmisten bugüne Kürdistan halkinin cikarlarina karsi yanlis bir politika izlendi.Sömürgeci sisten,onun „solcu“ ve „Kürtcü“sü Kürt ulusuna ait ne varsa hepsine karsi bir kirli savas yürüttü.Bu,bir yerda olgandi.Cünkü varolus nedenleri buydu.Bunun icin var oldular.Bunun icin varedildiler.Fakat olagan olmayan Kürdistanli politik cevrelerde yasananlardi. Yurtseverlik,devrimcilik vs.adina „zamani degil“,“hele bir bekleyelim“,“sartlar bir olgunlassin“ vs.denilerek kendi hicliklerini ortaya koymalariydi.Soru sudur:Peki biz Kürdistanli politik güclerin varlik nedeni neydi? Hem sömürgeci sisteme ve hemde her türlü ihanete karsi KUKM´ni vermek varolus nedenimiz degilmiydi? Biz bu görevimizi yaptik mi? Devrimin kuralina uygun bir teori ve pratigin sahibi olduk mu? Olduk diyenler ikiyüzlü ve yalancidir.Mücadele bosluk kabul etmiyor.Asli unsurlarin doldurmadigi boslugu bir baskalari tarafindan doldurulur.Kürdistanli politik güclerin dolduramadigi boslugu sömürgeci sistem kendi „solcu“ ve „Kürtcü“süyle doldurdu.Güncel,diri,dinamik,ulusal ve sosyal potansiyel planli-programli olarak adim adim tasviye edilmeye calisildi.Bir cografya tabiatiyla, ekonomisiyle,kültürüyle,insaniyla vs.yok edilmeye calisildi.Bu karsi-devrim saldirisi karsisinda yurtseverlerin,devrimcilerin tavri sessiz kalmak olmamaliydi.Dahasi susmaktan öte varolus nedenlerine uygun olarak hem sömürgeci sisteme,hemde sistemin „solcu“ ve „Kürtcü“süne karsi cepheden savas acmak zorundaydi.Bu görev yerine getirilmedigi icin su an sonuclari agir yenilgiye bilerek veya bilmeyerek zemin hazirlamislardir.Ki bu,agir bir suctur. Bunlar yasanmak zorunda miydi? Elbette hayir! Eger bugün yasanilandan sikayetci olunuyorsa herkes yasananlardan kendi payina düseni net olarak desifre etmek zorundadir. Gelecek politik yasamini bunun üzerine insa etmek zorundadir.Hic kimse hic bir sey yasanmamis gibi davranamaz.Dahasi sömürgeci sistem,halkimiza karsi inkar ve imha poilitikasini bugünde sürdürmektedir.Sistemin „solcu“ ve „Kürtcü“sü bugünde sahadadir. Halkimizin daha agir bedeller ödemesini engelemenin yolu Kürdistanli politik güclerin kendi varolus nedenleri geregi sahaya cikmali,sömürgeci sisteme,onun „solcu“ ve „Kürtcü“süne karsi mücadelenin her alaninda savasmalidir.Bu,bugünün görevidir.Yarin cok gec kalinmis olunur. 1960-1970 yillari Asya,Afrika ve Latin Amerikan halklarinin sosyal ve ulusal kurtulus mücadelelerinin doruk noktasi.Dünya´da devrim firtinalari esiyor.Emperyalizme, sömürgecilige,gerici ve fasist yönetimlere karsi devrimci mücadele her gecen gün güc kazaniyordu.Her gün bir ülke ya bagimsizligini ilan ediyordu,yada demokratik iktidarini koruyordu.Dünya´da esen devrim firtinasi cografyamizada vurdu.Türkiye´de üniversiteli gencligin akademik-demokratik haklari ugruna mücadelesi anti-emperyalist mücadele ile birleserek gelisiyordu.Isci sinifi ekonomik talepler yüklü olsada 15-16 Haziran ayaklanmasina ulasiyordu.Kürdistan halk kitleleri yüzyillarin sömürgeci baski kaynakli biriktirdigi kin ve nefretini „Dogu Mitingleri“nde aciga vuruyordu.Acikca ulusal kimligine sahipleniyordu.Dev uyanmisti.KUKM´nin derinden uguldayan sessi duyuluyordu.Güclü ve diri bir ulusal potansiyel kendini örgütlenmeye ve mücadeleye sunuyordu.Bu,sömürgeci sistem icin en büyük tehlike arzediyordu.Sistem bu potansiyeli tasviye etmek icin her yolla basvuruyordu. Devreye sokulan komando baskinlarida yetersiz kaliyordu.Sistemin yüzyillardir devrede tutugu inkar ve imha politikasi yetmiyordu.Sistem mevcut politik yaptirimlariyla yükselen KUKM´ni engeleyemiyordu.Yeni politikalar devreye koyma ihtiyacini duyuyordu.Bu,“Türk ve Türkiye“ ile baslayan ve bitten örgütlenmeler,politikalar ve yaptirimlarla tek basina olmuyordu.Gecmis tecrübelerinide gündemlestirerek kendi „Kürtcü“sünü devreye koymayi politikasinin merkezine koydu. Kürdistan´da gelisen ulusal ve sosyal mücadele mevcut inkar ve imha politikalariyla tasviye edilemeyince sistem kendi „Kürtcü“sünü buldu.Bu,yegen A.Öcalan´dan baskasi degildi Kontra merkezine alindi ve egitildi.Kendisine bir cete örgütlenmesinin yollu acildi.Devlet kesenin agzini acti.Yanina can güvenligini korumak icin kontra elemanlari verildi.Evler tutuldu ve düsendi.Entekletüel birikiminden yararlandirildi.Her alanda maddi ve manevi olarak desteklendi.Palazlandirilarak halka dayatildi.Strateji ve taktik belirlenerek sokaga salindi.Amac KUKM´nin yükselisini engelemekti.Ulusal potansiyeli kontra cete vasitasiyla denetim altina almak ve planli-programli olarak sürece yayarak tasviye etmekti.TC bu politikasiyla KUKM´ne büyük zararlar vermistir. TC tarafindan sokaga salinan kontra A.Öcalan,ise KUKM´nin gecmisine küfür ederek basladi.Kürt ulusal degerlere saldirma,karalama,onlari gözden düsürme hedeflendi.Kürt tarihi kontranin sokaga salinmasina indirgendi.Ortada „düsürülmüs“ bir ulus ve halk vardi ve A.Öcalan,bu „düsürülmüs“ ulus ve halki „kurtarmaya soyunmustu“.“Onun öncesi yoktu.Onsuz gelecekte olmazdi“.Günün mevcut Kürdistanli yutrsever ve devrimci hareketleride „özel savas örgütleri iddi“.Kurgu böyle kurulmustu.Bununla hem Kürdistan´in sanli gecmis direnis tarihine,hemde günün yurtsever ve devrimci hareketlerine saldirma amaclandi.Böylelikle Kürdistan halki ve öncü politik güclerine saldiri zemini olusturuldu .Kuskusuz Türkiye devrimci hareketleride bu karsi-devrim saldirisinda nasibini alacakti.Kontra A.Öcalan ve cetesine yüklenilen görev böylelikle belirlenmisti. Sömürgeci sistemin A.Öcalan ve cetesine üstlendirdigi görev bir cok devrimci kesim tarafindan daha isin basinda görüldü.Fakat bu cetenin yaratacagi tahrifat tahmin edilemedi. Tehlike önemsenmedi.Kendilerine „hirsizlar,serseriler,provakatörler“ ve hatta „karsi-devrimci“ denilmesine karsin,bunlara karsi mücadele devlete karsi verilen mücadele ile birlestirilmedi.Kontra cete kücümsendi.Kuskusuz tek basina ele alindiginda düstügü yeri yakar yaklasimi kendi icinde bir tutarlilik arzetsede sorunun kendisi bu cete ile sinirli degildi. Cünkü arkasinda sistemin kendisi vardi.Bu görülmedi ve tedbiri alinmadi.Dahasi Ortadoguya cikmasiyla diger üc sömürgeci devletinde destegini arkalayinca tehlikenin büyüklügü kendiliginde ortaya cikiyordu.Ondan sonrada yükselisi engelenemedi. A.Öcalan ve cetesine „sol“dan da destek vardi.Daha isin basinda kontraya „M-L´den en cok etkilenen Kürt özgürlük hareketi“ ile terfileyenlerde vardi.Bunlarda devlet icazetli düzen solculariydi.Ilerleyen sürecle birlikte yükselisi önlenemeyen kontra PKK´nin dümen suyuna giren,onun birer propaganda servisine dönüsen sayisiz örgüt ortaya cikiyordu.Karaasi yavas yavas tamamlaniyordu.Sömürgeci sistem,onun Kürdistan´daki resmi „Kürtcü“ partisi „Apocu“ cete,Suriye,Iran ve Irak devletleri,sistemin „solcu“su, teorik ve pratik olarak rüstünü ispatlamamis sayisiz örgüt ve parti,bunlari tamamlayan nerde kemik orda ayrilmayan aydin müsvedeleri kontra PKK zemininde yerlerini aliyordu.Bu kosullarda 12 Eylül 1980 fasist askeri darbesiyle fiziki olarak tasviye edilen Kürdistanli yurtsever ve devrimci hareketlerin yapabilecegi pek fazla bir sey yoktu.Herseye ragmen eldeki veriler baz alinarak PKK´nin gercek kimligi tanimlanabilirdi.Bundan kacinildi.Bazi birey ve cevrelerin söyledigi gercekler ise dönemin kirli savasin tozu-dumani icinde kaybuluyordu.Bazi kesimlerin devrimci bir alternatif yaratma cabalarida sistem ve kontra tarafindan tasviye edilmekten kurtulamiyordu. Geriye bir ulus,halk ve devrim tasviye edilirken disaridan gazel okuyan iradisizlesmis bir seyirci kaliyordu. Bir ülke,bir ulus,bir halk cografyasi,ekonomisi,kültürü,insani ve tüm deger yargilariyla yok ediliyordu.Bu görülüyordu.Fakat yapilanlar öyle keskin ulusal ve devrimci argümanlarla savunuluyordiki,genis bir cevre buna inaniyordu.Bir kesim buna inanmasada kendi bireysel ve örgütsel cikarlari geregi inaniyor görünüyor,kontra PKK destekleniyor ve buradan cikar umuluyordu.Sistemin „solcu“su zaten oynanan oyunun bir aktörü olarak isin icindeydi.Bu karanlik dumanli ortamda kimin elli kimin cebinde oldugu belli degildi.Bu puslu hava bilincli olarak yaratilmisti.Sistem,onun „solcu“ ve „Kürtcü“sü bundan iyi yararlaniyordu. Adina „ulusal kurtulus“ denilmisti.Ugruna silahlar patliyordu.Dogaldir ki,bu mücadele desteklenmeliydi.Fakat isin gercegi bu degildi.Ortalikta ulusal kurtulus diye bir sey yoktu.Sistemin ve „Kürtcü“sünün halkimiza dayatigi bir kirli savas sözkonusuydu.TC tarafindan ortaliga salinan bir kontra örgüt vardi.“Adresi belli olmayan kursunlar“ sikiyordu. Birilerine göre öylede olsa „kursun sikiliyor ya,desteklenmeli“ydi.Gerisi onlar icin önemli degildi.Bir halk katlediliyor,gecmis,gün ve gelecek karartiliyor bu pek önemli degildi. Iki taraf görünümü verilmisti.Aslinda tek taraf vardi.Bu büyük bir cevre tarafindan görülmüyordu.Ama görünürde bir tarafta sömürgeci sistem ve ona karsi „KUKM´ni verdigi“ni söyleyen PKK vardi.Dogaldir ki,devrimci olmanin geregi bu savasta tarafsizlik olmazdi.Desteklenmesi gereken PKK olmaliydi.Genis bir cevre bunu yapti.Kimi bilincli,kimi bilincsizliginde.Buna karsi duranlarda vardi.Bunlar özelikle Kürdistanli yurtsever ve devrimci politik güclerdi.Bunlarinda öyle bir etkisi olmuyordu.Hersey planlanan gibi gelisiyordu. Kürdistan halki bölünmüs, karsilikli siperlestirilmis ve birbirleriyle vurusturuluyordu. Tüketilen Kürdistan devrim dinamikleriydi.Imha edilen Kürt ve Kürdistandi.Sistem memnundu.Keyfine diyecek yoktu.Kontra „Apocu“ cete memnundu.Keyfine diyecek yoktu. Dahasi sistemin „solcu“su ve nerde kemik ordan ayrilmayan kisiliksiz,düsürülmüs ayak takimi memnundu ve keyiflerine diyecek yoktu. Kirilan Kürdistan tarhiydi.bir ülke,bir ulus ve bir halkti.Onun gecmisi,günü ve gelecegiydi. Bu,sistem tarafindan planli-programli uygulaniyordu.Fakat buna „ulusallik“, “kurtulus“, “özgürlük“ vs. gibi degerler yüklenmisti.Hersey yerli yerine oturtulmustu .Sistem.kendi planini uygulama firsatini,“Kürtcü“sünün eliyle hemde „devrimci degerler“ adi altinda yakalamisti.Bu az bir sey degildi.Sistem,“solcu“ ve „Kürtcü“sünün eliyle kendi planini uygularken kimileri ise bunu görse bile seyirciydi.Uzaktan gazel okuyucuydu.Artci ve kuyrukcuydu.Iradisizlesmis korkaklari oynuyordu.Bana dokunmayan yilan binyil yasasinlari oynuyordu.Bir suc isleniyordu ve siradan bir suc degildi.Ülke,ulus,halk ve devrim hainligi yüklü bir suctu.Bunun aktörleri,figüranlari ve seyircisi vardi.Seyircinin bunu görmesi,sessizce olsada ihaneti desifre etmesi onu kurtarmaya yetmiyordu.Cünkü bir rol üstlenmisti;tarihsel bir misyona soyunmustu.KUKM´ni verme ve zafere ulastirma görevi varolus nedeniydi.Bunu verme ve basarma bir yana tasviye edilen KUKM karsisinda caresizligi.sessizligi ve iradesizligiyle islenen suca ortak olmaktan kendini kurtaramiyordu. Evet silahlar patliyordu,ama Kürdistan halki üstüne kusuyordu.Birilerine göre bundan ne cikar dercesine,“silahlar patliyor ve silahli mücadele desteklenmeli“ydi.Bununla ne kadar „devrimci“ olduklarini ispatlamaya calisiyorlardi.Eskiya destekleniyordu.Dahasi yedeklendikleri sömürgeci sistemin kendisiydi.Bu rezalet „devrimcilik“,“M-L“ adina yapiliyordu.Sistem ve „Kürtcü“süde bu arada planlarini keyfince uyguluyordu.Kürdistan devrim dinamikleri katlediliyor ve yok ediliyordu.Kontra A.Öcalan ve cetesi,Kürdistanli yurtseverleri,devrimcileri biciyordu.Kasetleyip kontra Yalcin Kücük „hocasi“nin cantasina koyup kontra merkeze ulastiriyordu.“Bizim öldürdügümüz Kürt gencleri TC´nin öldürttüklerinden fazladir“ mesajini iletiyordu.Evet A.Öcalan ve cetesinin öldürdügü Kürt gencleri TC´nin öldürttüklerinden katbe kat fazladir.Kürdistan daglarinda ve Beka´nin her karis topraginin altinda „bin kevir“(tas alti) edilen bir Kürt genci vardir.Binleri bulan sayilarla ifade edilebilecek bir katliam yapildi.Katledilenler Kürdistan yurtseveri ve devrimcisiydi.Yurtsever ve devrimci genc kiz ve erkekleriydi.Katledenler ise sömürgeci sistemin „Kürtcü“sü A.Öcalan ve cetesiydi. Yillarca bir „kirli savas“ edebiyati basini aldi yürüdü.Bununla ne anlatilmak isteniyordu? Bununla izah edilmek istenen TC´nin kullandigi savas yöntemleri degildi.Ki kontra cete disinda herkes bu „derin anlami“ yüklemisti.Oysa kontra cetesinin yükledigi anlam farkliydi.Ve bu, kontra A.Öcalan´nin „siz bizi hic bir zaman anlayamasiniz“ cümlesinde gizliydi.Neydi bu giz? Bir ulusun,bir halkin mücadelesinin tasviyesi yüklü bir savas vardi.Ve bu savasin her iki tarafida bu kirli isin yürütücüsüydü.Bunu en iyi bilende A.Öcalan´nin kendisiydi.Ortalikta KUKM diye bir sey yoktu.Bir tarafta TC devleti,öbür tarafta A.Öcalan ve cetesi vardi.Bu iki cetenin karsilikli danisikli-dögüslü bir savasi vardi.Ve bu savasta kirilan Kürt ve Kürdistandi.Eger bir kirlilikten bahsedilecekse,sözkonusu kirlilik buydu.Bu kirli savasta halka gösterilen iki adresti.“Ya TC´yi,yada PKK´yi destekliyeceksin“.Bu,hem TC´nin,hemde PKK´nin anlayisi iddi.Bunun sorgulanmasi lazim. Oysa baska bir adres daha vardi.Bu adres, Kürdistan halkinin gercek kurtulusunu isteyen ve bu konuda samimi olan yurtsever ve devrimci güclerin gösterdigi KUKM adresiydi. Kürdistanli politik gücler hic bir zaman ne TC´yi,nede PKK´yi ne olumladilar,ne de desteklediler.Karsi-devrim cephesinin planini gördüler,bosa cikarmaya calistilar,ama basaramadilar.Karsi-devrim cephesi karsisinda devrimci bir cekim merkezi olusturamadilar. Bunu niye baramadiklarina bir cok neden gösterilebilir,ama ne sebeb gösterilirse gösterilsin bu gücler varolus nedenlerine uygun bir teori ve pratik sergiliyemedikleri icin Kürdistan halkina karsi sucludurlar.Misyonlarinin gereklerini yerine getirmedikleri icin sucludurlar.Ki bu gücler suclanirken ve yargilanirken temel alinmasi gereken zemin bu olmalidir.Gerci bir cok politik güc oynanan karsi-devrim oyununu bozmak,varolus nedenlerine uygun olarak büyük bir cabada verdiler.Fakat mevcut gücler dengesinde bir cikis yolunu bulamadilar.Bu ve benzeri nedenler bu güclerin suclarini hafifletir mi bilinmez,ama bu devrimci cabanin icinde olanlar her zaman Kürdistan´da varoldular.Bugünde vardirlar. Fakat ayni sey PKK gölgesinde siyaset yapmayi grupsal cikarlari nedeniyle öngören Türk sol hareketleri icin söylenemez.Cünkü onlar kirli savasin PKK cephesinin destekleyicileri oldular.A.Öcalan ve cetesine yedeklendiler.PKK´nin bir propaganda aracina dönüstüler. Bu,KUKM´ne karsi duyduklari ilgiden ileri gelmiyordu.Dahasi bu rolu oynayanlarin büyük bir kesimi sözde „enternasyonalist“ Kürttü.Oysa Kürt´ün KUKM´ni desteklemesi bir sacmaliktir.Cünkü Kürd´ün KUKM´ni verme görevi vardir.Bu asli görevinden kacanlarin elbete KUKM´ni destekleme diye bir dertleride olamazdi.Onlarin dertleri baskaydi.Kontra A.Öcalan gölgesinde kendilerine kanal acmakti.Onun gölgesine siginarak Kürdistanli yurtsever ve devrimci örgütlerine saldirmakti.Bu devrimci bir yaklasim olamazdi.Bunu yapanlarin örgüt isimlerinin önünde „sosyalist“,“komunist“ vs.olmasi bu gercegi degistirmiyor.Dahasi PKK kimseye ev yaptirmaz.Cünkü varolus nedenine terstir.PKK´nin gölgesinde palazlanirim hesabina yatanlar sürecte eldekinide yitirdiler.Dahasi siyasi olarak kirlendiler,hiclestiler ve kisisizliklestiler.Halka ve devrime karsi suclu duruma düstüler. Oysa daha isin basinda,yani A.Öcalan ve cetesinin sokaga salinmasiyla bütün Türkiyeli ve Kürdistanli devrimci hareketleri „objektif ve subjektif ajan“ ilan edecek ve catismadigi hic bir devrimci hareket birakmayacakti.Kendilerini „yurtsever“,kendi disindaki herkesi „özel savas örgütleri“ ilan edecek ve TC devletinin kendilerine yükledikleri misyona uagun olarak Türkiye ve Kürdistan devrimcilerine ve halklarina karsi bir savas baslatacaklardi.Bu karsi-devrimci yaklasimlarini „Kürdistan Devrimin Yolu“ adli brosürlerinde söyle izah edeceklerdi. „Yurtseverlik bayragi altinda toplananlar demokratik güclerden sayilir.Bu gücler arasinda da demokratik kurallar uygulanir.Bu bayrak disinda baska bayrak altinda toplananlar icin eger aldanmamislarsa yasam hakki bille yoktur.“ Artik „Apocu“ olmayan herkes kontra cetenin hedefidir.TC´nin öngördügü plan ve program cercevesinde „Apocu“ cete Kürdistan´da yurtsever ve devrimci avina cikti.Yüzlerce yurtsever, devrimci ve halktan insan öldürüldü.Nihayetinde buna gerekcelerde bulmuslardi .Onlar disinda herkes „ilkel milliyetci“,“genel kurmay uzantilari“,“objektif ve subjektif ajan örgütler“,“sosyal-sovenler“,“hic bir seye gücü yetmeyen avere takimi“,“igdis edilmis sol“,“rejimin kusurlarini kapatmaktan öte bir islevi olmayanlar“ vs.süren degerlendirmeler. Türk sol hareketleri,PKK´ye yaltaklanma ve dalkavuklasmalarina ragmen onlar PKK icin „objektif ve subjektif ajan örgütleri“ iddi.Bunlar aleni söylenen seylerdi.Dahasi kongrelerde karar altina aliniyordu.Peki buna karsin Türk sol hareketleri ne yapiyordu. Bu da cok ilginctir.PKK kendilerine küfredikce onlar agziniza saglik demislerdir.PKK karsisinda kisisizliklesmis ve sinmislerdir.PKK´nin birer propaganda ajansi olup cikmislardir.Dönemin yayinlari incelendiginde bunlar acikca görülür. PKK,Türk sol hareketleri icin „objektif ve subjektif ajan örgütleri“ dedikce onlar PKK´yi „ M-L´den en cok etkilenmis Kürt özgürlük hareketi“,“Kürt yurtsever hareketi“,dahasi bir kontra bozuntusu olan A.Öcalan sahsinda „Kürt ulusal önderi“ kesfini yapmislardir.TC devletin Kürdistan´a hergün bir vali atar gibi,Türk sol hareketleride biz Kürtlere bir „ulusal önder“ atiyorlardi.Bu,bir yerde Türk sol hareketlerin kimliginide belirliyordu.TC tarihinin „en büyük isbirlikcisi“ A.Öcalan sahsinda „Kürt ulusal önderi“ kesfetmeleri sözkonusu solun devlet icazetli düzen solculugu kimliginide aciga vuruyordu. Kontra PKK´nin mangalda kül birakmayan „ultra-devrimci“ söylemi ve bunu tamamlayan „kursuna adres sorulmaz“ silahli eylemleri henüz ne teorik,ne pratik olarak rüstünü ispatlamamis siyasal hareketlerin canigönülden destegini aliyordu.Öyle bir görültü kopariliyordu ki,bu hareketler kontra örgüt sefinde bir aferin alabilmek icin akla karayi seciyorlardi.Fakat tüm sarlatanliklarina ragmen kontra sefin onlara bictigi bir rol vardi.Bu da „özel savas örgütü“ roluydu.Türk solu öyle bir körlügü yasiyordu ki,bunu bile anlayamacak kadar kisisizliklesmislerdi.Buna bile „derin anlam“ yüklüyorlardi.“Bir bildigi vardir“,“taktik yapiyor“,“hele bir bekleyelim“ vs.gibi yaklasimlarla hicliklerini deklere ediyorlardi. Fakat Türk solu bir acayiptir.PKK karsisinda hiclesenler,Kürdistanli yurtsever ve devrimci hareketlere karsi aslan kesiliyorlardi.Kabadayilik yapiyorlardi.Kontra örgüt agziyla Kürdistanli yurtsever ve devrimci hareketlere uluorta küfredip duruyorlardi.Bununla kendi sapik yaklasimlarina haklilik kazandirmaya calisiyorlardi.Ayiplarini,hicliklerini örtmeye calisiyorlardi.Ama nafile! Herkes herkesi cok iyi taniyordu.Günes balcikla sivanmiyordu. Kimsenin devekusu kabarasi oynamasinada gerek yoktu.Cünkü bunu oynayan coktu,fakat ne alicisi,nede seyircisi vardi.Kendileri caliyor,kendileri oynuyordu.Gülünc ve bir o kadar da haddini bilmez yaklasimlariyla bu cok ettiketli Türk sol hareketleri,sözün kisasi hicleserek kontra örgüt yedegine düstüler.PKK yaklasimlarinin yön verdigi bir ortamda PKK gündemine „derin anlamlar“ yüklemek devrimcilikten öte bir seydi.Bu belki dün görülmedi,ama bugün bunun tüm verileri ortaya cikmis bulunmaktadir.Sahte zaferlerin bol bol vaat edildigi bir atmosfere kapilip gidenlerin varacagi yer kuskusuz orasiydi.Bunun sonucu tedavisi olmayan kronik bir hayal kirikligi olacakti.Bunu herkes doyasiya yasadi. Hafizalar zorlansin.Hafizasina güc getiremeyenler arsivleri karistirsin.Bir sürecin anatonomisi ortaya cikarilsin.Ise herkes kendine yönelmekle baslasin.Yasanan ihanet karsisinda kendi payina düseni desifre etsin.Kimse bunu günah cikarmaya yorumlamasin.Dahasi bu,hic kimse yaptiklarini dile getirmekten korkmasin,utanmasin.Bilinmelidir ki,tarihe karsi,halka karsi, dahasi kendilerine karsi samimi olmanin geregidir.Onurlu bir istir.Sözümüz daha hala halka ve devrime karsi bir ilgisi olan devrimcileredir.Gelecege yönelik hesabi olanlar,bunu mutlaka yapmalidir.Hepsi icin diyemeyiz,fakat bu sucu isleyen bir cok devrimci cevre var.Diri ve devrimci damarlardir.Bu cevreler kendilerini gözden gecirme zorunluluklari vardir.Bir de bunlarin yanisira iflah olmayacak düzen solculugu vardir.Cok etiketlidirler.Fakat sosyal-sömürgeci mantik sahibidirler.Sömürgeci gücler gibi biz Kürtlere „ulusal önder“ atamalari, bunu halkimiza kabullendirmek icin tüm entekletüel birikimlerini üst perdeden seselendirdikleri,hatta kontra örgüt gücü arkalanarak KUKM veren yurtsever,devrimci hareketlere hakaretler,tehditler yagdirdiklari,yasanan son sürecle birlikte „biz demistik“ ile baslayan ve „Kürt milliyetciliginin cikmazi“ ile devam eden kepazelik daha ne zamana kadar sürdürülecek? Verilecek bir hesap olmasi gerekir.Yasanan bunca gelismelere ragmen,bu konuda ne bir aciklama,ne bir özelestiri oldu.Kimbilir,belkide söyleyecek sözleri kalmamistir.Yoksa hem suclu,hem güclü ruh hali mi? Ne olursa olsun Kürdistan halkinin bu sosyal-sömürgecilerden soracak hesaplari vardir. Sözde „iki milliyetten proletaryanin örgütleyicileri“,“enternasyonalistler“,“M-L“ ve „Maoist“lere bir cift sözümüz var.Kürt ulusuna karsi sürdürülen kirli savasin propaganda acentalari olmak zorundalar miydilar? Sömürgeci egemen siniflarin biz Kürtlere bölge valisi atar gibi,sosyal-sömürgeci bir mantikla bir kontra buzuntusundan biz Kürtlre „Kürt ulusal önderi“ atamak zorundalar miydi? Kontra örgütün kanatlari altina siginip Kürt politik güclerine saldirmak zorundalar miydi? Kürt politik güclerin celiskilerine oynamak zorundalar miydi? Gündemlerini kontra örgütün propagandasini yapma temelinde tespit etmek zorundalar miydi? Dahasi kendilerine burada kimlik bulma cabasi vermek zorundalar miydi? Gercekten bu cokca etiketli Türk sol hareketlerin baska isleri ve görevleri yok muydu? Cokca sözü gecen isci sinifi ve emekci Türk halkinin sorunlari yok muydu? Niye kendilerini bundan soyutladilar? Düzen tarafindan düsürülmesine,kazanilmasina göz yumdular? Kara kargaya, boz it´e yem yaptilar? Bunun bir muhasebesi olmayacak mi? Buna cesaret edecekler mi? Edemeyeceklerin gelecegi yoktur.Edecek olanlarin gecmis kirli teori ve pratigin hesabini samimi ve dürüst olarak vermeleri gelecegi kazanmanin cikis zemini olacagi bilinmelidir. Buna inanilmali ve kanaat getirilmelidir.Bunu yapacaklar kazanan olacaklar.Buna emin olunmalidir. Söz ucup gider.Ama yazilanlar tarih olur.Arsivlenmistir.Hic kimsenin gücü bunlari yok saymaya yetmez.Dün dündü,bugün bugündür siyasetide devrimcilik adina savunulamaz. Cünkü bu devrimcilerin tarzi olamaz.Bir dönem yasandi.Bir ülke,bir ulus ve bir halk tüm degerleriyle yok edilmek istendi.Büyük tahrifatlat yaratildi.Herkesin bunda su veya bu sekilde bir payi oldu.Soru su:Kürdistan halkina karsi islenen bir suc vardir.Bu sucta kimin ne kadar payi oldu? Buna herkesin kendi cephesinde cevap verme sorumlulugu vardir. Bir mazlum halka ihanet edildi.Bunun sonuclarini hep birlikte gördük ve görüyoruz.Sanki hic bir sey olmamis gibi davraniliyor.Bu daha da vahim.Bu isin bir hesabi,bir kitabi olmali.Bir kurali ve herseyden evel bu isin bir ahlaki olmalidir.Düne kadar bir kontra buzuntusunun gölgesinde „devrimcilik“ yapanlar,bugün hic bir sey olmamis gibi davranamazlar.Bu isi yapanlarin bir seyler söylemesi lazim.Bunun cevabi „biz daha evel söylemistik“le olmaz. Sormak lazim.Peki ne demistiniz? „Kürt milliyetciliginin sonu buraya varacak“ demisler.Ama ortada bir Kürt milliyetciligi yok ki.Basindan beri kontralasmis bir A.Öcalan ve PKK gercekligi vardir. „Hani diyorlar ya,“dis güclerin oyununa gelmis“ kesinlikle bunlar yalan.“(A.Öcalan.2000´e Dogru.Sayi.42.Sf.14.15.Ekim 1989). Bilinir! A.Öcalan, ilgili-ilgisiz iki de bir tekrarladigi „siz PKK gercekligini öyle kolay anlayamasiniz“ derken bir seye dikkat cekmek istiyordu.Kendi kontra kimligini su veya bu sekilde aciga vurmak istiyordu.Buna gerek duyuyordu.“Hani diyorlar ya,“dis güclerin oyununa gelmis“ kesinlikle bunlar yalan“ derken bir gercegi ifade ediyordu.Bu gercekte A.Öcalan´i yaratan „dis gücler degil“,“ic güclerdir.“ Yani Ankara´nin gübegindeki kontra merkezidir.Dogu Perincek „sahsinda sundugu rapor“da da izah etmek istedigide budur .Verilen bir mesaj var.“Kimse beni yanlis anlamasin“ diyor.Ve ekliyor,“Beni adim adim yetistiren kisi ve kurumlar iste bunlar.Bu insanlar hepsi asker kökenli veya devlet politikasini belirleyen kisi ve kurumlar.“ „Namazdayim.Türk-Islam sentezinin konferanslarindayim...Necip Fazil Kisakürek´in bazi konferanslarina gittim.Komunizmle Mücadele Derneginin düzenledigi Refik Korkut´un konferanslarina gittim...Bir Faruk Caglayan´dir.Harb okulunda edebiyat ögretmeniydi.Cok degerli bir ögretmen oldugu kanisindayim.Sanirim kökenimide,egilimimide bilir.Benden ne umuyordu? ...Benim kompozisyon yazilarimi cebine koydugunu belirtiyordu.“Ben gittim bunu profesörlerin yaninda okudum.Müthis bir yazi“ diyordu.“Bu cocuk müthis,ben size acayim“ diyordu...Saygideger bir konum yasaniyor.Sanirim bir ögretmenin genelde gösterdigi ilgiyi özel olarak göstermek durumunda olan birisi.Baska art niyetleri olabilir mi? ...Daha sonraki ögretmenlerlede aram kötü olmadi.Örnegin siyasalda Aydin Yalcin vardi...Dikkat ederseniz,bunlari nicin belirtiyorum:Bunlarin hepsi Türk ögretmenleriydi. Icinde subayida,sagcisi da,solcusu da vardi.Herhangi bir anlasmazliga yol acmamasi icin isimde belirtiyorum.Ve ispatlidir.Ilerde „kendini begendirmek istiyor,taktik yapmak istiyor“ denmesin.Gitsinler,sursunlar,sunu demek istiyorum.Baslangicta TC gercegine yaklasmada düsmanca bir tutum yok.Hatta bu konuda benim öyle bir imaj yaratma durumumda yoktu.Cok mütevazi,cok saygideger bir konumda olan,emegiyle okulunu gecmek isteyen birisi durumundayim.Hani diyorlar ya,“dis güclerin oyununa gelmis“ kesinlikle bunlar yalan.Hele zorba egilimler mi hic yok.“(A.Öcalan.Ayni yerde). A.Öcalan,nasil kontralastirildigini bir güzel anlatiyor.Buna ihtiyac duyuyor.Emegiyle okulunu bittirmek istemis,ama birileri onu bos birakmamis.Bundan bir slkayeti yok.Yalniz bir sikintisi var.Yanlis anlasilmasi.Cünkü onu bu duruma getirenler,“dis gücler degil,ic güclermis.“ Eger daha hala birileri buna inanmiyorsa,gitsin sözkonusu sahsiyetlere ve kurumlara sorsunlar.Olur ya,bir gün A.Öcalan elinde cantasi ila „ciktigi Ankara´ya tekrar dönüs yaptiginda“ sözkonusu sahsiyetler ölmüs olabilir.O zaman da A.Öcalan,kendisini kimseye anlatamayabilir.Iyisimi bugünden tezi yok.Yarin bir yanlis anlasilmayi önlemek icini lgili herkes bu gercegi bugünden ögrensin.“Ve ispatlidir.Ilerde „kendini begendirmek istiyor,taktik yapmak istiyor“ denmesin.“ A.Öcalan,ilgili herkese mesajini vermistir.Birileri zaten biliyordu.Bilmeyen varsada bir bilenden ögrenebilirdi.A.Öcalan,bu yaklasimiyla Türk kamuoyu nezdinde yerini saglama almaya calisiyordu.Ve yillar sonra elinde cantasiyla degil,ama onun sahsinda Kürtleri rencide etmek icin gözleri bantli olarak gelip „devlete hizmete hazirim“ dediginde kendisiyle celismiyordu.Ve ogünden bugüne bu konuda „büyük ve muazam“ calistigida bilinmektedir. Karanlik iliskilerin komplo teorisyeni D.Perincek,A.Öcalan´a giderken onun gercek kimligini biliyordu.Ve onu yavas yavas Türkiye kamuoyuna kabullendirmenin cabasini baslatan oluyordu.Perincek,Suriye´ye Öcalan´la raportaj yapmaya gittiginde TC Genelkurmayindan izin aldigi biliniyor.Suriye dönüsünde de A.Öcalan´in söylediklerini arastirdigi ve sonuclara vardigida bir gercektir.Ve bunu kamuoyuyla paylasmadigi ve kendine sakladigida bilinmektedir. A.Öcalan´in beni düsürdügü dedigi sahsiyetler ve kurumlar kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Sözkonusu sahsiyetler ve kurumlar,kontra unsur ve merkezleri olduguda bir sir degildir.Bu kurumlara girisin oldugu,ama cikisin olmadigini herkes bilir.A.Öcalan´in bunlari kendi gelecegini garantiye almaya yönelik seslendirdigi ortadadir. Bunlar Ekim 1989 yilinda söyleniyor.A.Öcalan,kendi kontra kimligini kendi anlatimiyla desifre ediyor.Ama ne hikmetse düsürülmüs,kisisizliklestirilmis unsurlarin kontra A.Öcalan sahsinda „serok“,“Kürt ulusal önderi“ kesfetmeleri önlenemiyordu.A.Öcalan´in bunlara cevabi gecikmiyordu.“Siz,bizi öyle kolay anlayamasiniz“.Yillardir bu tezat yasandi.Ilk bakista bu tezatan ne cikar denebilir.Ama sorun Kürdistan devrimini birinci derecede etkileyen bir etkense olayin sonuclarini herkes kolaylikla kestirebilir.Ki bunu tahmin etmekte gerekmedi.Olaylar öyle hizli gelistiki,bunu hep birlikte yasadik ve yasiyoruz. A.Öcalan,TC tarafindan sokaga salinmasindan bu yana su veya bu sekilde kendi kontra kimligini aciga vurma ihtiyaci duymustur.Dahasi kirli teori ve pratigide ortadadir.Fakat buna karsin yurtsever ve devrimci politik gücler buna karsi devrimci bir durus takinamamislardir. Baskalari bir yana Kürdistan bagimsizlikci-devrimci hareketi üstüne düseni yapmamistir .Kuskusuz yasanan ihanetin sebebi degildir,ama varolus nedenine uygun olarak kendini örgütlemedigi ve mücadele etmedigi icin yasanan ihaneten pay sahibidir.Bunu böyle okumak lazim.Bu konuda samimi ve dürüst olmak lazim.Mücadele uzun bir maratondur.Ilk raund kaybedilmistir.Finali oynamak ve tur atmak icin kaybedilen ilk raudun nedeni tüm boyutlariyla aciga cikarmaya baglidir.Bagimsizlikci-devrimci hareketin kalkis zemini bu olmalidir.Bu yaklasim kazandirir.

Devamı... Kimse devekusu rolunu oynamasin.Gerceklerden kacis yoktur.Hersey desifre edilmelidir. Dahasi herkes yasanan ihaneten kendi sorumluluk payini aciga cikarmalidir.Birileri bunu yapmasa,bunu bir baskalari yapar.Bu da bir cok seyin yerli yerine oturmasini engeler.Iyisimi biraz cesaret.Biraz samimiyet.Bu,halka ve devrime karsi duyulan sorumluluktan ötürü yapilmalidir.Daha ötesi ahlaki bir sorundur.Bugüne dek bu konuda kimse kalem oynatmadi .Kalem oynatmalari gerekenler gerceklerden kacadursun,bunu „bir ihanetci,bir hain,bir itirafci“ ilan edilen Semdin Sakik yapti.“A.Öcalan´a hizmet ettigim icin pismanim“ dedi.Bunu Semdin´den öte bir kontra buzuntusu A.Öcalan sahsinda „Kürt ulusal önderi“ kesfeden zevat yapmaliydi.Yapmazlarsa ne olur? A.Öcalan´in isledigi suclarin suc ortagi olurlar.Kontranin gölgesine siginarak KUKM´ne karsi saldiran olarak tarihe gecerler.Ki bu fazlasiyla yapildi. Kürdistanli yurtsever ve devrimci hareketleri „karsi-devrimci“ kontra A.Öcalan ve cetesini ise „Kürt ulusal özgürlük hareketi“,“Kürt ulusal önderi“ vs.yaklasimlarla halka ve devrime karsi suc islenmistir.Bu suc öyle hafife alinacak bir suc degildir.Bu yaklasim sahiplerinin kimligiyle ilgilidir.Bu kimlik sorgulanmalidir. Düsünün! Sömürgeci TC devleti,kontra A.Öcalan´i sokaga salmasiyla kendini „yurtsever,devrimci ve M-L“ olarak tanimliyor.Sokaga cikar cikmaz sömürgeci sistem hakkinda hic bir olumsuz kelime söylemeden,ona yünelik hic bir eylemde bulunmadan tüm Kürdistan ve Türkiyeli devrimci hareketleri „objektif ve subjektif ajan örgütler“ olarak ilan etmesi ve saldirmasi ,kendi otoritesini kabul etmeyen herkesi düsman ilan etmesi,sözlü ve yazili olarak herkes hakkinda yalan,karalama,tehdit,yildirma ve saldirida bulunmasi,sayisiz yurtsever,devrimci ve halktan insanin katledilmesi devletin bu ceteye yükledigi görev geregiydi.Kürdistanli politik gücler bunu görmelerine ragmen varolus nedenlerine uygun olarak gerekenleri yapmiyordu.Sürece müdahale etmeleri gerekenler kendi rolerini oynamiyordu.Kontranin halka dayatigi kirli savas karsinda pasif bir seyirci rolüne bürünüyodu.Kendi tarihsel rolünü yapmaktan öte cesaretli bir elestirmen bile olamiyordu “Zamani degil“,“nazik dönem“ vs.masum gerekcelerle cogu zaman bunu bile yapmaktan aciz duruma düsüyordu.Meydan sömürgeci sistemin Kürdistan´daki resmi „Kürtcü“ partisi „Apocu“ ceteye birakildi.“Apocu“ cetede KUKM´nin tüm maddi ve manevi degerleri üzerine oturdu.Sömürgeci sistemle danisikli-dögüslü bir plan cercevesinde KUKM´nin tüm degerleri tasviye edilmeye calisildi. Düsünün! Sömürgeci sistem bilinen inkar ve imha politikasi ile KUKM´nin potansiyelini denetim altina alip tasviye edemiyor.“Halk adina“ bir örgüt olusturuyor,destekliyor, palazlandiriyor ve halka dayatiyor.“Alin sizin kurtariciniz“ diyor.Kontra örgütte devletin imkanlarini arkalayarak denetim altina aldiklarini aliyor,alamadiklarina yönelerek yok etmeye calisiyor.Bundan basarilida oluyor.“Dünyanin en acimasiz görev adamiyim“(A.Öcalan) mantigiyla yapiyor. „Benim izleyicilik yetenegimin oldugunu hemen belirteyim.Ögretmenlerim cok iyi izleyici oldugumu bildikleri icin,ögretmenliklerini layikiyla yerine getirdiler.Bir ögrenciye gösterilebilecek azami ilgiyi gösterdiler.Sadakatle,dikkat cekici bir bicimde izlerim.“ (A.Öcalan.2000´e Dogru.sayi.42.sf.15.15.Ekim.1989) A.Öcalan´in TC sömürgeciliginin Kürdistan halkina dayatigi politikalarin iyi bir izlayicisi ve uygulayicisi olduguna süphe yoktur.Kürdistan halkina karsi besledigi kin ve nefreti,katliamci, tasviyeci,kurnaz ve hileci siyaseti ve uygulamalari ayuka cikti.Bu,ancak agir bir bedel ödendikten sonra anlasilabilindi.Kontranin Kürdistan halkina karsi izledigi düsmanca yaklasim ve uygulamalari uzun bir zaman yurtsever ve devrimci argümanlarla gizlendi.Sonra bunada gerek duyulmadi.Örtü cekip alindi.Kendi kontra kimligi ile aciga cikti. „Türkiyelesme“ ile bu sürec baslatildi.Atatürk milliyetciligi,TC devletinin vatandasi olmada duyulan onur,sömürgeci TC fasist devleten demokratik cumhuriyet kesfi,PKK´nin devlete karsi degil,onu tamamlayan bir güc ve birlikte TC´yi bölgesel öncü güc yapma cagrilari, Kafkasya´ya,Balkanlara ve Ortadoguya yayilma ile devam eden yaklasimlarla sürdürüldü. PKK´nin silahlari ile teslim olmalari,rehabilatasyondan gecirilmeleri,fakat TC´nin hele biraz daha bekleyin,daha hala mevcut olan örgütlülükle oynanmasi gereken misyonun bitmedigi yaklasimi tüm ciplakligi ile aciga cikmis bulunmaktadir.Kuskusuz bu birden bire olmadi. Bunun bir önceli vardir.Gelismeler bu öncel icinde gizlidir.Bu da A.Öcalan ve PKK gercekligidir.Yasanan sürec tüm boyutlariyla kavranilmak isteniyorsa,A.Öcalan ve cetesinin gercekliginin aciga cikarilmasi gerekiyor.Bu,dün yapilmaliydi,fakat yapilmadi.Kuskusuz yasananlardan sonra oturup sizlanmanin,eyvah demenin bir anlami yoktur.Söylenmesi ve yapilmasi gereken zamaninda söylenmedi ve yapilmadi.Bu olmayinca ortaya cikan boslugu TC devletinin Kürdistan´daki resmi „Kürtcü“ partisi „ „Apocu“ cete doldurdu.Bu da ancak sömürgeci sistem ve „Kürtcü“süne karsi cepheden bir savasla bosa cikarilabilinirdi.Sömürgeci sistemin gizli plani ancak böylelikle aciga cikarilabilinirdi.Susularak bu basarilamazdi. Yapilmadigi icindir ki,kontra örgütün alaya alinmasina,kücümsenmesine ve hicligine hedef olundu.Dahasi kontraya kendi karsi-devrimci rollünü daha rahatlikla yapmalarina zemin sundu.Onlarda bunu tepe tepe kullandi.Sonuc ödenen agir bir bedeldir.Maddi ve manevi degerlerin agir bir kaybidir. „Para ile tutulmus bir ajan degilseniz eger,surasi kesin ki para ile tutulmus bir ajan sizden daha fazla kötülük yapmayi basaramazdi.“ Zürich Tagwacht Gazetesinin Bakunin icin bu söylediklerini Kürdistanli yurtseverler ve devrimci örgütler kontra A.Öcalan icin deme cesaretini gösteremedi.Söylenmedigi icinde kaybeden oldular.Kazanan sömürgeci sistem ve „Kürtcü“sü oldu. PKK,daha isin basinda teori ve pratigini Kürdistan halkina ve öncü güclerine karsi olusturdu. Birde sömürgeci sistemin gözden cikardigi güclere karsi yer aldi.Sömürgeci sistemin asli sahipleri ile baris,Kürdistan halkina ve öncü güclerine karsi savas temel yaklasimlari oldu. TC´nin generallerine,polis seflerine,üst düzey bürokratlarina ve sermaye sahiplerine karsi bir yönelimlerinin olmayacagini „Beka`daki A.Öcalan“,defalarca kamuoyuna deklere etti. Sömürgeci sistemin yönetici ve asli sahiplerine karsi takindigi bu koruyucu tavra karsin Kürdistanli yurtseverlere,devrimcilere,dahasi topyekün olarak Kürt ulusuna karsi teori ve pratigi ile kustugu kinini kavramak ancak agir bir bedel ödendikten sonra mi anlasilacakti? Bu ne demek oluyor? Devrimcilerin sezgileri,öngörüleri,sasmaz yaklasimlarina ne olmustu? „Biz demistik“ ile baslayan ukalaliklar,kendini bilmezlikler ne ise yarar? Kürt yurdu,insani yakilip yikilirken,bu herkesin gözü önünde olurken,dahasi kimileri tarafindan desteklenirken,kimileri bana dokunmayam yilan binyil yasasini yaklasim kilmisken,simdi kalkip „biz demistik“ diyenlerimiz halkla alay etmektedir. Konra A.Öcalan´a „kanla canla seninleyiz ey serok“ diyen kontra artiklari,gazetelere tam sayfa ilan verip „basimizsin“ diyen ayak takimi ve kemik yalayicilari,bir kontra sahsinda „Kürt ulusal önderi“ kesfeden sömürgeci sistemin sol aciklari,Kürdistan´in tüm degerleriyle yok edilmesi karsisinda „henüz zamani degil“.“hassas dönem“ vs.deyip iradesizliklerine, korkakliklarina masumiyet yükleyem Kürdistanli politik gücler,dahasi bunca yasanan ihanete ragmen „siyasi mücadele tarihimiz bizi halkli cikardi“ deyip yasanan sürecte sorumluluk payini teslim etmekten kacanlar,artik kina yakabilirler.Örgüt baslarina veya sonlarina „devrimci“,“sosyalist“,“M-L“ vs. geciren tüm siyasal gücler bir bütün olarak yaptiklari ve yapmadiklariyla yasanan sürecin tüm olumsuzluklarinin suc ortaklaridirlar.Tarihin ve halkin mahkumlaridirlar.Hic kimse kendini Kürdistan halkina dayatilan ve yasatilan bu ihanetin suc ortakligindan kurtaramaz.Önce bunun bir güzel hesabini verme sorumluluklari vardir.Sonraki görev acik ve nettir.Bu da halkin ve devrimin ciplak bir askeri olarak sahaya inmesidir.Bunu yapanlar tarihin yapicilari ve yazicilari olurlar;yapmayanlar tarihin yenikleri ve mahkumlari olacaklar.Tercih politik güclerindir. A.Öcalan ve cetesine TC tarafindan yüklenilen KUKM´ni tasviye görevi kavranilamadi.Bunu gören ve kavrayanlar buna karsi devrimci bir durus sergileyemedi.Kürdistanli yurtsrver ve devrimci politik gücler varolus nedenine uygun kendilerini örgütleyip savasmayinca dogan boslugu TC´nin Kürdistan´daki resmi „Kürtcü“ partisi devreye sokuldu.KUKM potansiyelini sistem adina tasviye etmeye calisti.Bunu inkarda etmiyorlardi.Sömürgeci sistemin bekci köpekleri olduklarini her zaman dile getiriyorlardi.Bu isi kendilerinden daha iyi yapanlarin olmadigini,“TC tarihinin en büyük isbirlikcisi olduklarini“, „TC´den daha fazla Kürt gencini öldürdükleri“yle övünmeleri,ne yaptiklarini,ne yapmak istediklerini deklere ediyorlardi. Sahsinda „serok“,“Kürt ulusal önderi“ kesfi yapilan kontra A.Öcalan,D.Perincek „sahsinda“ sömürgeci sisteme sundugu „rapor“da kendisinin „Kürt ulus kökünü daha iyi kaziyacagini“ söylüyordu. 1960-1970´de dünya´da ulusal ve sosyal kurtulus mücadeleleri durugunu yasayordu.Bu devrimci galga Kürdistan´ada vurdu.Kürdistan´da yüzyillardan beri birike gelen güncel,diri, dinamik bir ulusal-devrimci potansiyel vardi.Kürdistanli yurtsever,devrimci politik gücler sahadaydi.Bu,TC acisinda büyük bir tehlike arzediyordu.Bunu mevcut inkar ve imha politikasiyla tasviye edemiyordu.Yeni bir politika devreye konuldu.“Kürtlük“ adina A.Öcalan ve cetesi devreye sokuldu.A.Öcalan ve cetesi vasitasiyla KUKM potansiyeli tasviye öngörüldü. Tehlike büyüktü.Bu görülüyordu,ama önü alinamiyordu.TC´nin A.Öcalan ve cetesine yükledigi,“Kürt ulus kökünü kazima misyonu“ tüm hiziyla sürüyordu.Ve yillar sonra A.Öcalan,bu konuda ne kadar basarili oldugunu sisteme sundugu raporda söyle aciklayacakti. „Gercekten eger demokrat olsalar bize karsi savasmazlar.Fakat bu baylar kök kazimaktan baska bir sey bilmiyorlar.O kökü de iyi kaziyamiyorlar.Biz kökü daha iyi kaziyacagiz.“ (A.Öcalan.2000´e Dogru.sayi.42.sf.14.15Ekim.1989) Bunlar ve buna benzer seyler elbete ilk defa 1989 yilinda söylenmiyordu.Bunlar kontranin sokaga salinmasindan bu yana seslendirdigi ve uyguladigi yaklasimlardir.A.Öcalan ve cetesi „Kürt ulus kökünü kazima misyonu“nun geregini yapadursun Kürdistanli politik gücler, iradesiz seyircileri oynuyordu.Gelinen bugün herkes bu seyirci tavrini gözden gecirmek zorundadir.Buna bir isim koymak zorundadir.Devrime ve halka karsi sorumluluk duyanlar, bundan korkmamalidir.Yasanan ihaneteki suc payini ortaya cikarmadan,bunun hesabini vermeden kimse Kürdistan´da siyaset yapamaz.Yaparim diyenler yanilirlar.Kürdistan halki bilincini yitirmemistir.Bu halk aptal degildir.Halki aptal yerine koyanlar,aptaliklarinin ceremesini cekerler.Bu halk ugradigi ihanetin hesabini soracaktir.Herkese „ben bu ihanete ugraraken,agir bir bedel öderken sen nerdeydin“ hesabini soracaktir.KUKM verecegini iddia edenlerin buna cevaplari olmak zorundadir.Eger varsa bir cevaplari.Cevaplari olmayanlar icin bir dönem kapanmis demektir. A.Öcalan ve cetesi, ortaya cikisindan bugüne hicbir zaman kendini gizlemedi.Kürt ulus düsmanligi her zaman dile gettirildi.Bunun kirli pratiginin ciplak askeri oldu.Birileri buna „derin anlam“lar yükledi.Hatta PKK´nin basindan beri „devletin bir örgütlülügü“ diyenler bile bu aptaligi yapmaktan kendini alikoyamadi. TC´nin kuryesi gazeteci kilikli „derin devlet“in adami Güneri Civalioglu,A.Öcalanla yaptigi söyleyiste,“Baristan,ateskesten bahsediyorsun.Peki su dagdakileri dagitacak misin?“ sorusuna A.Öcalan,“hayir“ deyince,G.Civalioglu,“Peki ne yapacaksiniz.Ne rol oynayacak su dagdakiler?“ deyince,A.Öcalan,“Koruyucudan daha iyi koruyacaktir“ diyecek koruyucu basliginida ilan edecekti.Konra artiklari „kanla canla seninleyiz ey serok“,cok etketli Türkiye sol hareketleri buna „derin anlam“lar yükleyecek ve soldan destek verecekti.Kürdistanli politik güclerde „A.Öcalandir,der“ gibisinden sorumsuzluk yüklü bir tavir sergiliyeceklerdi. A.Öcalan´da bunda bir keramet var dercesine kendisine üstlendirilen „Kürt ulus kökü kazima misyonu“nun geregini yapacakti.Sonraki gelismeler ise herkesin bilgisi dahilindedir. Burada TC ve resmi „Kürtcü“ partisi „Apocu“ cete düsmandir,der gecebiliruz.Bu,bir yerde normaldir.Cünkü varolus nedenlerine uygundur.Peki kendilerini her türlü devrimci sifatlarla niteleyen Türkiye ve Kürdistanli örgüt ve partilere ne demeli? Asil sorgulanmasi ve ders cikarilmasi gereken boyut budur.Bundan bugüne dek kacinildi.Kimi cevreler „siyasal mücadele tarihimiz bizi hakli cikardi“ deyip isin isinden kendilerini siyirmaya calisti.Kimi cevrelerde „biz söylemistik.Kürt milliyetciliginin varacagi yer burasidir“ diyecek ve onlarda ayri bir telden calacaklardi.Oysa bu yaklasimlarla bu cevreler kendi gercekliklerinden kacmaktadirlar.Kendi gercekligiyla karsilasmak zor bir istir.Kendi hatalarina karsi acimasiz olmak zor bir istir.Bunu ancak halka,devrime,dahasi kendilerine karsi samimi ve dürüst olanlar yapabilir.Zaman henüz gesmis degil,bekleyip görecegiz. Sosyal-sömürgeci Türkiye sol hareketleri kontra A.Öcalan sahsinda „Kürt ulusal hareketi“,“Kürt milliyetci hareketi“ vs.kesfi yapadursun A.Öcalan,“Benim öyle Kürtlük askim falanda yoktur.“ diyecekti.D.Perincek „sahsinda“ sömürgeci sisteme sundugu raporda,bunu söyle detaylandiracakti. Perincek: „Ne aski var?“ Öcalan: „Gelecegim.Bastan beri Kürtlügüde beni zayiflatan bir öge olarak bakiyorum.Kürt ulusunun cok zayif olma durumunun, beni kisi olarak zorladiginin bilincindeyim.Bu yönden Kürtlük olayi ilerlemenin önünde büyük bir engeldir.Cünkü bununla yargilanacagim.Ilk yaslardan beri bu duygu bende var.Yani yükselme tutkusu var ama,arkadaki Kürtlük olayi bunu engeleyecek.Askeri okullara gitmede bile kesin bir engel.Ben bunu duydum ve karsilastim.“ Perincek: „Subay olma istegi var miydi?“ Öcalan: “Tabii vardi.Hemde birinci tercihimdi:“ Perincek: “Acaba nicin subay olmak istiyordunuz,bunu hic kendinize sordunuz mu? Öcalan: “Subay olmak bir güc olma istegidir.Ulusal baskiya karsi carpik olsada kuvvet sahibi olacagiz,idare amiri olacagiz,etkili söz sahibi olacagiz ve böylece celiskimizi cözecegiz.“ Perincek: “Kürt oldugunuz icin mi subay olamadiniz?“ Öcalan: “Yas ve Kürtlük kökeni buna engeldi.Sonuc olarak bunu gördüm.Daha ilkokuldan beri bunun sonuclarini görüyorum ve duyuyorum.Yani Kürtlük olayi gelismemi engeleyecek. Bu gittikce bende etkisini siddetlendiren bir durumdur.Nasil asacagim bu engeli,yükselmek istiyorum,ama bu engeli nasil asacagim? Burada adeta Kürtlük geriye ceken bir ayak bagi gibidir.Bu sorular var,neden Ömerli köyünden dogduk.Cünkü komsu Türk köylerinden olsaydik.cok hizli yükselirdik.Bu cocukca bir sey,ama bir gercegi ifade ediyor.Yani gelismenin önünde Kürt olmak engel! Bu ulusal proplemi daha cocuk yasta yasamama neden oldu.Bu kisiligimin gelismesinden en az din kadar etkili bir olaydir.Dolayisiyla Kürtlük adina yola cikmadik.Aksine bunu gelismemizin önünde ciddi bir engel olarak gördük.Yani Kürtlük beni costurmuyordu.Halbuki simdi bazilari öyle saniyor.“ (2000´e Dogru.sayi.42.15.Ekim.1989). Bazilari A.Öcalan´dan “Kürt milliyetciligi“,“Kürt ulusalciligi“,dahasi “Kürt ulusal önderi“ kesfede dursun,A.Öcalan´da “Kürtlük aski yok“.“Kürtlük onu costurmuyor“.“Yükselmek istiyor,ama Kürtlük bunun engeli“.Peki yükselmek icin ne yapmali? Subay olamadigina göre,“TC tarihinin en büyük isbirlikcisi“ olmakta var.A.Öcalan bundan karar kiliyor.“Paris Kürt Konferansi“na katilan D.Perincek,“PKK,Kürt örgütleri icinde en yerli olanidirAnadolu topraklarina ve Türk halkina en sadik olanidir.“ derken A.Öcalan´in yaptigi bu tercihe vurgu yapiyordu.Tanirlar birbirlerini.Ayni okul mezunlari.Ayni ekol kocbaslari.Neye hizmet ettiklerini iyi bilirler.Buradaki “halk“ kavrami sadece bir örttü.Hizmet ettikleri TC egemenlik sistemidir. A.Öcalan,D.Perincek “sahsinda“ sisteme sundugu “rapor“da,“ayrilikci olmadigini,birlikci oldugu“ vurgusunu her cümlesinde yapmaya özen gösterir.Birlesmek istenen Türk egemenlik sistemidir.Bunu böyle kavramayanlar,A.Öcalan gercekligini kavrayamadilar.Kürdistan´da yasanan tarih kirilmasini anlayamazlar.Bu kavranmadigi müddetcede kontra A.Öcalan sahsinda “devrimci“,“ulusalci“ kesfi yapilir.Buda ister istemez A.Öcalan´in yedegine düsmeye yol acar.Bunun böylesi bir tehlikesi vardir.Dahasi halkimiza karsi sürdürülen karsi-devrimci oyunun bir parcasi olmasina yol acar.Bunu herkes mücadele tarihinde yasadi. A.Öcalan,D.Perincek “sahsinda“ sisteme sundugu “rapor“da Türk egemenlik sistemine bagliligini her vesileyle söyle ifade eder. “Hatta size göre biz ayrilikci miyiz? Bazilari öyle ifade ediyor,hayir.Biz gercekten baglari düseyecegiz.Söyleyin,onlar,“hayir siz ayrilacaksiniz“ deseler,“hayir ben tutacagim, birlestirecegim“ diyecegim“. “Neden biz,Türkleri,Türk halkini birakmayacagiz? Bu cok önemli.Herseyden önce bin yildir oldukca ic ice gecmis bir tarih var.Görüyorsunuz ben,bütünüyle Türkce sistemiyle düsünüyorum.Bu,Kürtten daha cok Türk halkini yakindan ilgilendirir.Bu temelde,bu düsünce ve tarzda bir calismayla ayaga kalkan bir Kürt halki,Türk halkini kaldirir.Kaldirmak zorundadir.“(A.Öcalan.2000´e Dogru.sayi.42.15.Ekim.1989) A.Öcalan´daki “düsünce ve tarz“ aciktir.O,“bölücü,ayrilikci degil,birlikcidir“. Bu,A.Öcalan´in sokaga salinmasindan bu yana böyledir.“Birlestirmek“ istedigi,“bin yildir süren iliski“nin kopan yanidir.Türk egemenlik sisteminden kopan Kürdistan halkidir.TC´nin A.Öcalan´a bictigi misyon,Türk egemenlik sisteminden kopan Kürdistan halkini yeniden birlestirmektir. Asolunan Türk egemenlik sisteminin devamidir.Kimi cevreler bunu “Anadolu halklarinin birligi“ne yorumladi.Ve sistemin “solu“ bunun üzerine baliklama atladi.Düzenin “solcu“su kendini,sistemin “Kürtcü“sünün Imrali yaklasiminda kesfetti.Daha da ileri giderek “30 senelik mücadele tarihimiz dogrulandi“ gibi bir sonuc bile cikardi.Hatta kimi cevreler bunu, “Ortadogu Federasyonu“na yükselti.A.Öcalan´da buda var.Fakat A.Öcalan´in kastetigi, “Ortadogu Federasyonu“ halklarin federasyonu degildir.Buna karsin Türk egemenlik sisteminin Ortadogu´da egemen kilinmasidir.Bu,Imrali´da dahada detaylandirildi.TC´nin “bölgesel lider güc“ olmasi icin bu egemenligin Balkanlara ve Kafkasyaya kadar genisletti. Bu,kuskusuz TC devletinin resmi politikasinin A.Öcalan agzinda dile getirilmesiydi.Zaten A.Öcalan,bunun icin vardir ve var edildi.Isin gercegi budur.Bu vesileyle cok etiketli Türk sol hareketlerin,A.Öcalan endeksli tüm yaklasimlari sonuc itibariyle TC devletine hizmet etmistir.Sol bu yaklasklariyla bilerek veya bilmeyerek sömürgeci sistemin yedegine düsmüstür. Cok etiketli Türkiye sol hareketleri bu konuda hep opsayitlari oynadi. Kavrayissizligini, yetmezsizligini bugün bile bunca verili gelismeye ragmen anlamak istememektedir.Kendi gercekligiyle karsilasmaktan korkuyor.Yasananlari A.Öcalan´in “düsünce degistirdigi“ne yorumluyor.Kimileri bunu 1991 sonrasina,kimileri Imraliya bagladi.Bunlar cikmaz yaklasimlardir.A.Öcalan gercekligini kavramamaktir.A.Öcalan ve cetesinin gercekligi kavranilmayinca A.Öcalan´in ilgili-ilgisiz söyledigi her söz bu cevrelerce “derin anlam“ yüklenerek yorumlandi.Dahasi A.Öcalan ve cetesine yanlis misyonlar bicildi.Bu da bir tezattir.Türk egrmenlik sistemi gibi Türkiye sol hareketleride kontra A.Öcalan´a misyon biciyordu.Ve de kendilerinide burada üretiyordu.Burada kendini üretenler bilerek veye bilmeyerek A.Öcalan´a TC tarafindan bicilen misyonun eklentileri oldular.Bununla halklarimiza sonsuz zararalar verdiler.Bugün bile bu ugursuz rol bir cok cevre tarafindan anlasilmis degildir.Anlasilamayinca yanlisin,olumsuzlugun kaynagini baska yerde aradilar.Herkesin günah kecisi ayniydi.Bu da,“Kürt milliyetciligi“ iddi.Oysa yanlisin, olumsuzlugun kaynagi baska yerdeydi.A.Öcalan gercekligindeydi.Yillarca bu gerceklik gölgesinde kendini üretenler,politika yaptigini sananlar bunca verili gelismelere ragmen bile eger dogruyu ifade edemiyorlarsa birazda kendi gerceklikleriyle karsilasma korkusundan ileri gelmektedir.Eger devrimci mücadelenin geregi yapilacaksa yanlisin,olumsuzlugun,sucun kaynagina inmek gerekir.Bundan korkulmamalidir.Yoksa bu korku basa bela olur.Kuskusuz bir cok cevrenin degisecegi yoktur.Temenimiz bu degildir.Bu gücler icinde daha hala halka ve devrime karsi sorumluluk duyanlar vardir.Bu güclerin dogru yaklasima ulasmalari bir yerde eski hata ve olumsuzluklarina yönelmelerine baglidir.Bu da gecmislerine samimi,dürüst ve cesaretle yüklenmeleriyle olur.Dün dündü,bugün bugündür politikasi kimseyi kurtarmaz.Bir kontra buzuntusundan “Kürt ulusal önderi“ cikaranlar,Kontra buzuntusunun ilgili-ilgisiz söyledigi herseye “derin anlam“ yükleyenler kendilerini yeniden degerlendirmek zorundadirlar. O halde mesele nedir? Mesele A.Öcalan gercekliginde gizlidir.Bu gizi cözenler sorunu dogru kavrar.Kim sorunu nasil kavradi herkesin gecmis yaklasimlarindan mevcuttur.Ve bunlar arsivlenmis ve yeniden degerlendirilmeye sunulmustur.Cünkü A.Öcalan gercekligi anlasilmadan, bir cografyanin tüm degerleriyle tahrip edilmesi izah edilemez.Ceyrek asir süren kirli savasa bir anlam verilemez.Hani herkesin bir sorusu var.“Bu savas sadece dil-dis icin miydi?“ Hayir! Bu savas bunuda yadsiyan,KUKM´nin tasviyesini öngören,Kürt ulus “kökünü kazima“ savasiydi.Sorun budur.Ki bir kontra buzuntusu olan A.Öcalan´da bunu inkar etmemektedir. A.Öcalan, kendi kontra kimligini her halükarda desifre etme ihtiyacini duymustur.Kuskusuz bunu devrimci argümanlarla süslemistir.Bunu görmek icin ermis olmak gerekmiyordu.Cünkü söylenenler anlasilmayacak seyler degildi.Özelikle TC devletinin gönderdigi gazeteci kilikli kontra unsurlar vasitasiyla seslendirdikleri gayet aciktir.TC´ye “ben görevimi yapiyorum, sizde görevinizi yapin.Ve bu kökü iyi kaziyalim“ mesaji daima verildi.Bunun yanisira Türkiye sol hareketlerinede daima bir mesaj vardi.A.Öcalan,Sol´un önüne “birlik,mücadele, Ortadogu federasyonu“ vs.gibi kavramlar koydu.Solu bunlarla oyalamak ve yedeklemeyi politika edindi.Türkiye sol kareketleri bu tuzaga düstü.Zaten Türk sol hareketlerin isi gücüde yoktu.Onlarda sanki cok büyük isler yapiyor havasinda A.Öcalan´in söyledigi herseye “derin anlam“lar vermekle meskuldular.Kazara A.Öcalan´in söyledigi bir seye akillari ermese buna uygun kavramlarida vardir.“Bir bildigi vardir“,“taktik yapiyor“,“nihayetinde Kürt milliyetcisi“ vs.gibi yaklasimlarla herseyi kilifina uyduruyorlardi.Sol kendini burada ürete ve tükete dursun,A.Öcalan,efendilerine “isler iyi gidiyor.Kökü iyi kaziyoruz.“ mesajini veriyordu. 9-10 Mart 1992 tarihlerinde Beka´da 2000´e Dogru dergisi genel yayin yönetmeni Ferit Ilsever araciligi ile ilgili herkese mesaj iletiyordu. “Amacimiz Türkiyeyi bölmek degil,kardesce paylasmaktir.Bu ülkeyi bos yere yasanmaz hale getirmeyelim.Bunun icin isbirlikcilerle,eyamcilara dikkat edelim.Ülkeden bicakla kesilir gibi kopmayi ne makul,ne de gerekli görüyorum.Tercihte etmeyiz.Biz ülkeyi Türkle birlikte tanzim etmek istiyoruz.Ama Kürt kendi kaderini tayin edecek.Türkiye´nin bölünmesi, vücudun ortadan ikiye bölünmesi gibi bir seydir.Bu durumda her iki tarafinda kani korur.Bundan sadece halklar zarar görür.Eyyamcilar bir aractir.Fakat her zaman üstte kalirlar.Firsat buldularmida kacarlar.Olan halklara olur.“(A.Öcalan.2000´e Dogru.sayi.12.sf.29.22.Mart.1992). Burada herkesi oyalayacak mesaj var.Sistemede var,sol´da var.Sistem verilen mesaji dogru algilar.Fakat sol bu beceride degildir.Söylenenlerin anlami nedir diye düsünmez:Sarj basmaz. Dahasi sol A.Öcalan´i düzeltmeye calisir.Söylediklerine “derin anlam“lar yüklemeyi kendilerine görev kilar.Oysa A.Öcalan´i düzetme sol´un isi olmamaliydi.Karsilarinda “TC tarihinin en büyük isbirlikcisi“ kontra A.Öcalan var.Söyledikleri daima iki yönlüdür.Öz sisteme baglilik,bicimse devrimci argümanlarla süslemedir.Bu anlasilmadikca A.Öcalan gercekligi anlasilamaz.Bugün bile bunca verili gelismelere ragmen bir cok cevre tarafindan bu gerceklik kavranilmis degildir. “Beka´daki Öcalan“,“Roma´daki Öcalan“,“Imrali´daki Öcalan“ vs.seklinde “önce“ ve “sonra“ ile yapilan ayirimlarla A.Öcalan´a yaklasimlarla bir sey anlasilamaz.Cünkü bundan önce hergün Anitkabiri ziyaret eden ve eline kontra “cözümlenmeleri“ tutusturulan A.Öcalan var.Komunizmle Mücadele Dernegi müdaimi A.Öcalan var.Sagina-soluna kontra elemanlari verilerek koruma altina alinan A.Öcalan var.Kontra refekatinda gidilen iliskilerde PKK´yi örgütleyen A.Öcalan var.Cebine bolca para konulan,emrine döseli ev tahsis edilen A.Öcalan var.Sistemin entekletüel birikiminden yararlandirilan A.Öcalan var.A.Öcalan gercekligi burada aranmalidir. Bunlar atlatilarak A.Öcalan,burda bunu söyledi,surda sunu söyledi denilerek teoriler üretmek sistemin A.Öcalan eliyle devreye koydugu gündemi tartismakla,söylenenlere “derin anlam“ yüklemekten zaman bulupta “yav biz ne yapiyoruz“ diyemeyecek kadar meskuldurlar. Kendilerini bu zeminde üreten ve yol almaya calisanlar, A.Öcalan ve cetesinin bir eklentisi ve sistemin yedekligine düsmekten kendilerini kurtaramadilar. Bu cephede bunlar olurken,peki Kürdistanli politik gücler cephesinde neler oluyordu? Onlar mi varolus nedenlerinden uzak bir teori ve pratik sergiliyorlardi.Sadece olup bittenlerin bir yorumcusu olarak iradesizliklerini teslim ediyorlardi.Birileri “tarih bizi hakli cikardi“ desede harap edilen bir ülke,perisan edilen bir halk,KUKM potansiyelinin tasviyesi gercekligi herkesin önündedir.Peki bundan hic mi sorumlulugunuz yok demezler mi? Bir bütün olarak Kürdistanli politik gücler yasanan sürecte Kürdistan halkina dayatilan ihaneten hic mi suclari yoktu? Bir ülke tüm degerleriyle yok edilmeye calisilirken,peki Kürdistanli politik güclerin varolus nedeni neydi? Bunu sormazlar mi insana? Umariz herkesin buna bir cevaplari vardir.Fakat bu cevap “biz demistik“,“tarih bizi hakli cikardi“ yaklasimindan öte olmalidir. Peki eksik olan neydi? Kürdistan´da devrimci durum mu yoktu? Devrimci potansiyel mi yoktu? Halk devrime karsi ilgisiz miydi? Olanaklar mi yoktu? Bunlarin hepsi fazlasiyla vardi.Olmayan sey,devrimci irade,kendine güven,devrimde israr,devrime inancti.Devrimin öngördügü görevlere sarilmamaydi.“Bekle gör“,“zamani degil“,“hasas dönem“ vs.masumiyet yüklü gerekcelerle sorumluluklarindan kacma ve disaridan gazel okumayi siyasi yasam felsefesi edinmeydi.Devrimin asli unsurlari gündemi doldurmayinca dogan boslugu TC´nin resmi “Kürtcü“ partisi “Apocu“ cete doldurdu.Ve yüzyillarin biriken KUKM potansiyelini keyfince tasviyeye giristi.Sonuc ortadadir.Herkes bu sonucun suc ortagidir.Gercekligin ifadesi budur.Bu gercekligi yok sayanlarin gerekceleri ne olursa olsun onlari hakli cikarmaz.Dahasi tüm bunlara karsin “tarih bizi hakli cikardi“ diyenler,kendi kendilerini kandirmaktan baska bir sey yapmiyorlar.Bunlar,hem halka,dahasi kendilerine karsi samimi ve dürüst degildirler.Bu mantik sahiplerinin halka verecekleri bir seyleri olamaz.Cünkü oynadiklari oyun ugursuz bir roldur.Dünden bugüne Kürt reformist hareketin oynadigi roldur. Kürt ve Kürdistan´a ait tüm degerlerin planli-programli yok edilmeye calisildigi,kullanilan argümanlar farkli olmakla birlikte amac ve hedefin ayni olmasi,“savas“ ve “baris“in ayni mekanizmanin etiketi tasidigi,etketin isim babasinin TC devletinin olmasi,tetikci olarak kontra A.Öcalan ve cetesinin secilmesi ve kullanilmasi,orta yerde oynanan oyunda tüm ilgili cevrelere bir rol verildigi,bunun koordinatlarinin daha isin basindan belirlendigi,tüm bu güclerin ortak teori ve pratiklerinin sonucu olarak bir tarih kirilmasinin yasandigi bir dönemde birileri ortaya cikip,“Bizim söylediklerimize geldiler.20 seneden beri savunduklarimizi savunmaya basladilar.Tarih bizi hakli cikardi“ diyorsa bu yaklasim sahiplerinin siyasi mücadele tarihleri boyunca nerelerde seyretigininde itirafidir.Bazen Allah söyletir. Dün “savas“ dedikleri,bugün “baris“ dedikleri,amac ve hedefi ayni olan bir planin farkli iki evresidir.Planin amac ve hedefi iki evrede de ayni olmakla beraber kullanilan argümanlarin farkli olmasi gayet dogaldir.“Savas“ döneminde dilendirilen “bagimsizlik“,“Özgür vatan“, “serhildan“,“silahli mücadele“,“sehit“ vs.argümanlar,“baris“ dönemine evrilmesiyle yerini “TC´nin vatandasi olmak onurdur“,“sonuna kadar vatan-ulus birligi“,“Türkiye hepimizindir“, “Kemalizm düsmanligi Kürtlerin lehine degildir“,“Biz Türkiye´yi koruyucudan daha iyi koruruz“ ve dahada sayilabilecek sömürgeci sisteme iltihak etmenin teslimiyet ve ihanet argümanlarina birakti. Bizim ki,meraktan öte KUKM´ne karsi sorumlulugumuzdan ötürü sunu ögrenmek istiyoruz. Kürt reformist hareketin birinci evre argümanlari kullanmadigi bilinir.Su an PKK´nin geldigi yer itibariyla “Bizim söylediklerimize geldiler.20 seneden beri savunduklarimizi savunmaya basladilar.Tarih bizi hakli cikardi“ derlerken kontra PKK´nin “baris politikasi“ dediklerini 20 seneden beri savunmuslar midir? Söylemek istedikleri bu mudur? Eger buysa,buyrun Kürt reformist hareketin sömürgeci sistemle basindan beri uzlasma cenaze merasimine! Kürt reformist hareketin düzenici bir “cözüm“den yana olduklari herkesin bilgisi dahilindedir. Fakat kontra PKK cetesinin son dönemde savunduklari ihaneti öngören yaklasimlarla ne kadr iliskisi oldugunu detaylandirmalidir.Bu konunun aciga kavusma ihtiyaci vardir.Aciga kavusturup kavusturmamalari kuskusuz onlarin sorunudur.Fakat kontra A.Öcalan ve cetesinin seslendirdigi teslimiyet ve ihanet yaklasimlarini “biz 20 seneden beri savunuyoruz“ diyorlarsa bunda bir is vardir demek lazim.Bu isi biraz kurcalamak gerekir.Kendilerine haksizlik etmek istemeyiz.Kürt reformist hareketin teori ve pratigi düzenici cözüm yüklü olmakla birlikte, bugün PKK ihanet cetesinin söyledikleriyle örtüsmedigide bir gercektir.Bu farki görüp haklarini teslim etmek gerekir.Fakat kendilerinden de bu farki kalin cizgilerle belirtmeleri beklenir.Cünkü dönem at izi ile it izinin birbirine girdigi karanlik bir dönemdir.Bu nedenle herkesin kendini yeniden tanimlama ihtiyaci vardir.Cünkü yanlisin dogru;dogrunun yanlis algilanmaya müsait oldugu bir dönemden gecilmektedir. A.Öcalan gercekligi bunca verili ortama ragmen bir cok cevre tarafindan henüz tüm ciplakligiyla kavranilmis degildir.Dahasi kavranilmak istenmemektedir.Bu,devrim zemininde uzaklasmanin,güclü bir savrulmanin sonucudur.Oysa hersey ayan beyandir.“Apoculuk“ düsürülmüs Kürdün serüvenidir.Kürt ulus degerlerine saldiridir.KUKM potansiyelinin tasviyesinin teorisidir.Kürt ulusunu tarihte yok etmek icin TC tarafindan olusturulan kontra yaklasimidir.TC devletinin Kürdistan´daki resmi “Kürtcü“ partisinin ideolojisidir.“Babam pezevenk,anam oruspu,A.Öcalan´i tanimayana kadar kisiligimde fasizmi yasiyordum“ diyen düsürülmüs,kisisizliklestirilmis zevatin sefil yasam felsefesidir. “Apoculuk“,A.Öcalan ve cetesinin gercekligidir.Bu gerceklik tüm boyutlariyla aciga kavusturulmalidir.Üstündeki giz perdesi kaldirilmalidir.Pandora kutusu acilmalidir.Ancak bu yapilirsa yasanan ihanet tüm boyutlariyla aciga kavusturulabilinir.Ve gelecek kazanilabilinir. Ki bu yapilirken her cevre yasanan bu ihaneten kendi suc boyutunuda aciga kavusturmak zorundadir.Bunu yapmayacak olanlarin inandiriciligi olmayacaktir. Bunca gelismelerden sonra kontra A.Öcalan ve cetesinden daha hala bir seyler umanlarin varoldugu,burada kimlik arayislarini sürdürdükleri,siyasi fahiseler olarak kendilerini sattigi,karsiliginda rant alindigi,bu alanda bir o kadar da daleverenin,ayak kaydirmanin,entrika esliginde süren paylasim savasinin sürdügü,buna onursuzca,yüzsüzce “özgürlük“, “demokrasi“, “kardeslik“,“kurtulus“ vs.gibi yüce degerler yükledigi bir yalan dünyasinda basegmez kahramanlarda cikti.Bedeli kendi canlari olsada irinlesmis,kokusmus yaraya nester oldular.Bunu yapanlar sesleri bir yerlere ulasmasada her zaman var oldular.Bir coklari bunu yasamlariyla ödediler.Iskencelere maruz kaldilar.Ilegal yasamaya mahkum edildiler.Sürgün yasatildilar.Bu pesinen kabullenilen,vermeleri gereken bir bedeldi.Bu bedeli ödeyenlerin cogu ismi bile pek telefuz edilmesede,bu isimsiz kahramanlar halkimizin onurudurlar. Kontra PKK´nin son yaklasimlarina bir tepki olarak PKK icinde “Apocu“ ceteye karsi tavir alan bir cok cevre oldu.Bu bir olumluluk olmakla birlikte gözlenen odur ki,bu cevrelerin bir bütün olarak kendilerini,“Apoculuk“tan tamamiyla soyutlayamadiklaridir.Su anki konumu nedeniyle savunulacak bir yani olmasada Semdin Sakik kadar samimi ve dürüst davranmadiklaridir.Kontra A.Öcalan ve cetesine yaptiklari hizmetleri desifre etmek istemeyisleridir.Kontra cetesiyle yürüdükleri sürece sahit olduklari tüm karsi-devrimci yaklasim,yönelim ve yaptirimlari neden ve sonuclariyla aciklamaktan kacindiklaridir.Bu yaklasim kimseye kazandirmaz.Sadece A.Öcalan ve cetesinin suclarini gizlemeye hizmet eder.Zaten dün yaptiklari buydu.Eger bugün tavir aldiklarini iddia edenler varsa dünü desifre etmek zorundadirlar.Bu sadece “direnis“ yanini önplana alip burada cikis yapmaya calismakla olmaz.Cünkü dün dayatilan ihanetin birinci dereceden sorumluluklari vardir.Bundan kacinmak okabazlik olur.Cünkü ortaya cikislarindan bu yana ihanetin lejyon askerligi yapilmistir.Bu ihaneti dönemlere bölmek,bir dönemi olumsuzlastirmak,bir dönemi olumlamak ve burada kendilerine yol acmaya kalkmak samimiyetsizlik ve sorumsuzluktur.Dahasi kendi gecmis gercekliginden kacistir.Bunu siyaset edecek olanlarin inandiriciligi olmaz. Bu konuda olumlu bir gelenekte vardir.Semir´in,Sener´in,Cürükkaya´nin ve dahada sayilacak bir cok cevre ve insanin durusu bu konuda saygiya degerdir. TC´nin halkimiza dayatigi kontra A.Öcalan´i siyasi mücadele tarihleri boyunca maddi ve manevi olarak destekleyenler,dahasi “bir kimse arkamdan gelmek isterse,kendini inkar etsin“ (Kitabi Mukkades) emrine uyanlar,kendilerini hiclestirenler,sifirlandiranlar,kontra A.Öcalan´i dokunulmaz,erisilmez,peygamber ötesi tanrilastiranlar,dahasi kontra buzuntusunu “Kürt ulusal önderi“ ilan edenler,kendi eleriyle bir put yaratip secde edenler,bir canavar yaratarak kendilerini kurbanlik koyun olarak adayanlar ve bunu tüm Kürt ulus bireylerine kabul ettirmek icin tüm entekletüel birikim ve enerjilerini harekete gecirenler,bir gün daldiklari derin uykularinda uyanip yasamin gercekligi ile karsi karsiya geldiklerinde bile bu sürecin üstünde atlayanlar,bunu yasanmamis sayanlar,dahasi kendilerini burada üretmek isteyenler, yine o eskimis bas belasi tarihi kendileriyle baslatanlar,sanki hic bir sey olmamis gibi zeytinyagi misali üste cikmayi yaklasim yapmaya calisaklarin inandiriciligi olmaz. Henüz bir bütün olarak tüm olumsuz sonuclarinin ortaya cikarilmadigi,dayatilan ihanet karsisinda ödenen agir bedel bir yana Kürdistan´in cografyasiyla,insaniyla ve tüm degerleriyle daha uzun bir süre acilan yaralarin sarma ile karsi karsiya kaldigi korkunc bir yikimin, tahribatin mimarlari kendi suc paylarini ortaya koymak zorundadirlar.Kuskusuz dayatilan ihaneti görmeleri ve tavir almalari bir olumluluk ifadesidir.Zararin neresinden dönülürse kardir.Fakat herkesin yasatilan ihaneten payina düstügü sorumlulugu ifade etmesi herseyden evel ahlaki bir sorundur.Bu da kendine yönelmekle mümkündür.Kendine yönelmek,kendi sorumluluk payini desifre etmek bir erdemliktir.Dürüstlük,cesaret ve samimiyet meselesidir.Herseyden öte bir kisilik sorunudur. Bu gerceklik görülmelidir.“Apoculuk“ gökten zembile inmedi.Birilerinin maddi ve manevi destegiyle,entekletüel bikimiyle,iradi girisimiyle olusturuldu.Bir put yaratildi,önünde secde edildi.Bir canavar yaratildi,topluma dayatildi.Olumluya,güzele,gelismeye,gecmis,gün ve gelecege saldirildi.Kontranin sokaga salinmasi milat ilan edildi.Tarih onunla baslatildi.Onun öncesi yoktu.Onsuz gelecekte olmazdi.Kontraya böylesi büyük payeler bicildi. Tartisilmaz,erisilmez,ermis,peygamber ötesi tanrilasma atfedildi.Dahasi kontra buzuntusu “Kürt ulusal önderi“ ilan edildi. “Nihayet insanoglu kendisine hizmet edilmeye degil,ancak hizmet etmeye ve bir coklari icin canini fidye vermeye geldi“ (Kitabi Mukkades). “Apocu“ cete kendi eleriyle yaratiklari put karsisinda durup dururken hiclesmediler.Bunun felsefesi olusturuldu.Semavi dinlerin mistizmi felsefelestirildi .Mistizmin,kölelesmenin, kisisizliklesmenin teorisi olusturuldu.Kontra karsisinda hiclestikce itibarlasacaklarini sananlar yanildilar.Semdin´in dedigi gibi “sifirlandilar“.Bu bir yerde dogaldi.Efendinin oldugu yerde kölenin varolmasi kacinilmazdir.Tarih sahitir.Güclünün zayifi yönetigi tüm diktatörler dünyasinda ilk önce yönetilenlerin iredesinin kirildigi,onlara gücsüzlügü ve iradesizlikleri kabullendirildigi,bunu onlarin ruhunda hisetmeleri saglandigi bilinen bir gercektir.Bu düsürülmüslügü,onursuzlugu kabullenen birey ve cevreler dogaldir ki,birilerine siginmayi, onun kanatlari altina girmeyi yasam felsefesi edindigi ve bunu kabullendigi bir ortamda kendilerine bicilen rol,karsisinda hiclestikleri diktatörün cikari icin her oyunda kullanilmadir. Diktatörlerin ve egemenlerin kendi saltanatlarini sürdürmek icin yönetilenlere empoze ettikleri ve kabullendirdikleri felsefe budur.Bu felsefenin özü yönetenlerin yönetilenleri hiclestirmek,iradesizlestirmek,onlari “merhametine“ almak,bir emir eri olarak kendi saltanatini devam ettirmek icin bir tetikci olarak her türlü oyunda oynatmaktir.Kontra A.Öcalan´in cetesine kabullendirdigi ve birilerininde bunu teorilestirdigi felsefe budur. Bu bir yönetim bicimidir.Alcaltma,kisisizliklestirme,kölelestirme kullanma ve yönetmek icindir.Isa bosuna “kim kendisini yükseltirse alcaltir ve kim kendisini alcaltirsa yükselir“ dememistir.“Apocu“ cete bununda ötesinde kendilerini alcaltikca alcaldilar ve bu alcalma cukurlasmaya vardirildi.Insanlar kendilerine yabancilastirildi.Korkunc mahluklar olarak sokaga salindi.Kürdistan halkinin üzerine saldirtildilar.Halka karsi suc isleyen birer makinaya dönüstürüldüler.Herbiri her hücresine kadar kirletildiler.Bunca gelismelerden sonra daha hala insanlar “biji serok Apo“ diyorsa oturup düsünmek gerekir. Kürt-Kürdistan savas alani secildi.Bir sofra kuruldu.Rant pazari olusturuldu. Kargalar,keneler, tüfeyliler basina üsüstü.TC cesmenin basini tuttu.“Tarihlerinin en büyük isbirlikcisi“ A.Öcalan ve cetesi tetikci olarak secildi ve kullanildi.Yalan,entrika ve alicengiz oyunlarin hakim kilndigi bir dünya olusturuldu.Halk sahte zaferlere endekslendi.Bu isin gönülü propaganda acentalari devreye girdi.Roller yerli yerinde ve kuralina uygun oynandi.Kürdistan tüm degerleriyle harap edilmeye calisildi.Kürdistan halkina agir bir bedel ödetildi.Bunun aktör ve piyonlari bugünde ayni ugursuz rollun ya uygulayicilari,ya da savunucularidirlar. Para,mevki,cazibeli kultuklar,gazete köse yazarligi vs.araclarin kullanildigi,düsük yogunluklu kisiliklerin bulunmada zorlanmadigi,kurulu rant pazarinda “les nerede ise,kartallar orada toplanacak“(Kitabi Mukkades) misali olusturulan bir mekanizmanin müsterisi cikar iliskisi üzeri kurulu düzende her zaman boldur.Kisiligin,onurun,insani deger yargilarin cok ucuz bir fiat´a alinip satildigi kurulu rant pazarinda özel yasamlarinda bile gelin güveyligi yasam tarzi edinenler icin kacinilmaz olarak siginilacak bir liman oldugu tanik olunan bir gercektir. Yasamlarinda deger üretmeyen,kendilerine ait bir degeri olmayanlarin baskalarinin yaratigi degerleri kapmak icin gözü dönmüs ruh halleriyle üstüne atlatiklari,bu ugurda kisiliklerinde, onurlarinda –eger varsa- vermedikleri bir seyleri kalmamaktadir.Fahiselik,insanlarin para karsiligi duygularini,hislerini ve ettini satmayla sinirli degildir.Bundan daha onursuzu rant karsiligi kendi siyasi düsüncelerinde vazgecen,ismarlama yazi yazan,nutuk atan siyasi fahiselerin günümüzde gecim kapisi edinmeleridir. Kürt-Kürdistan´a dayatilan kirli savas ile yaratlan rant pazarinda siyasi fahiselik bir gecim kapisi olarak kurumsallasmistir.Müsterisi bol bir kuruma dönüsmüstür.Eline kalem alan,agzi dolu laf eden demegoglarin bulusma yeri olmustur.Kendilerini bir cok etiketle nitelendiren, fakat düsürülmüs kisilikleriyle paspas olarak kullanilan,halkimizin ipini ceken bu zevatin oynadigi rol ugursuz bir roldur.Bu düsük yogunluklu kisiliklerin oynadigi rol,dünün Gökalplerin,Haci Bedir Agalarin,Diyap Agalarin,Rayberlerin,...oynadiklari roldur.Bu rollu oynayanlarin akibeti pek parlak olmadigi dünün ihanetcilerinin basina gelenlere bakarak ögrenebilirler.Darisi yenilerin basina.Ihanet cezasiz kalmaz.Söz ucup gider,ama yazilanlarin yalani olmaz.Tertemiz sayfalara iz düsmüstür.Arsivlenmis ve tekrar tekrar okunmaya ve yorumlanmaya sunulmustur.Herkesin yazdigi-cizdigi ayan beyandir.Bundan kurtulus yoktur.Dün dündür,bugün bugündür demeklede hic kimse kendini kurtaramaz.Hic kimsenin sucu yanina kar kalmaz.Adalet terazisi orta yerdedir.Herkes günah ve sevaplarinin hesabini vermekle mükeleftir.Bundan kacis yoktur. Sürec agir sorunlarin kendini dayatigi bir sürectir.Sömürgeci sistem ve ihanet sebekesinin ulusal varligimiza yönelen yaklasim ve girisimlerine karsi Kürt ulus dinamiklerinin tavri bekle-gör olmamalidir.Sizlanma ve hak dileme hic olmamalidir.Böylesi onursuz bir yaklasimin sonucu cürüme ve tasviye olacaktir.KUKM´ne yönelen tasviye planina karsi Kürt ulus dinamiklerinin ortaya koyacagi yegane kurtulus yöntemi Kürt ulusunun silahli ulusal kurtulus savasi olmalidir.Bu yöntem disinda bas vurulacak her yöntem yarardan cok zarar verecektir.Bu nedenle Kürdistanli bagimsizlikci-devrimci gücler,Kürdistan halkinin gercek kurtulusu temelinde bir program ortaya koymali,halki bu temel amac ve ilkelerle politiklestirmeli,örgütlemeli ve her türlü karsi-devrimci güce karsi savasmalidir.Kürdistan halkinin kurtulus yolu budur.Bunun baska alternatifi yoktur. Kürt-Kürdistan degerlerinin paramparca edildigi,satisa cikarildigi ve bu cabayi verenlerin verili güclülüklerine,elerindeki güc ve olanaklarina ragmen gelecege olan umudumuzu muhafaza ediyoruz.KUKM´ni tasviye etmek eksenli siyasi yaklasimlarin gittikce halkimiz nezdinde desifre oldugu,sömürgeci sistemin birer versiyonlari oldugunun kavranildigi tarihsel gelisme yönüne uygunluk arzediyor.Dahasi Kürdistan halki kendi mücadele deneyimlerinde ögrenerek kendi kurtulus yolunu bulacagi ve öncüsünü aradigida bir baska gercekligimizdir. Kürdistan halkinin bagimsizlikci-devrimci hareketle kucaklasacagi günler pek uzak degildir. Dahasi Kürdistanli bagimsizlikci gücler kendine yönelmelidir.Kendini örgütlemeli ve düsmana karsi savasmalidir.Bagimsizlikci güclerin cizdigi strateji ve hedef dogrudur.Eksik olan sey kendini örgütlememesidir.Güncel önceliklerini tespit etmemesidir.Gündemini net ve acik olarak belirlememesidir.Vede kendini sömürgeci sisteme ve yerli ihanete karsi iradilestirmemesidir.Kürdistanli bagimsizlikci gücler bu sorunlari cözer ve kurallina uygun oynarsa kazanmamasi icin hic bir neden yoktur.Her cevrenin beklentisinin ötesinde varolus nedenide budur.Ve de yapilmasi gerekenler... Kürdistanli bagimsizlikci gücler,kendini zafere endekslemelidir.Kendini zafere endeksleyenlerin yaklasiminda umutsuzluk ve yilginliga yer yoktur.“Yeni dönen politikasi“ adi altinda dayatilan tasviye,teslimiyet ve ihanete karsi kurtulusun bagimsizlik yüklü ulusal durustan yattigi gerceginden hareketle sömürgeci sisteme ve yerli ihanete karsi kendini politiklestirip örgütlemeli ve iradilestirmelidir. KUKM bir tarih kirilmasina ugradi.Sömürgeci sistem ihanetide yedekleyerek ilk raundu kazandi.Fakat mücadele cok rauntlu uzun bir maratondur.Kürdistan bagimsizlikci-devrimci gücler gecmisten ders cikararak,kendilerini kendi devrim zemininde örgütleyerek,KUKM savasini vermelidirler.Kimse ihanetin yaratigi kargasada önlerinin acildigina sevinmesin. Kürdistal halki caresiz ve alternatifsiz degildir.Kurtulus hedefi acik ve nettir.Bunun cercevesi cizilmistir.Bu bagimsizliktir.Parcali ülke ve ulus birligidir.Demokratik halk iktidaridir.Bu cercevenin icinde sömürgeci sisteme ait hic bir kirintiya yer olmadigi gibi,düzenici “cözüm“lerede yer yoktur. Bagimsizlik,sömürgeci sistemden bir bütün olarak kopustur.Kendi zemininde örgütlülügünü yaratmak ve savasmaktir.Sistemin yasal cercevesinin disina cikmayi siyaset edinmektir. Sömürgeci sisteme binbir bagla baglanmanin kosullarini saglayan legaliteden kendilerini kurtarmaktir.Sömürgeci sistem yasal cercevesi icinde siyaset yapmanin bir diger adi KUKM´nin tasviyesidir.Kürt ulusal kimliginden vazgecmeden tutun,Türk ulusal and´i üzerine “namus ve serefleri üstüne yemin etmeye“ kadar isi vardirmaktir.Bu zeminde kendini üreten Kürdün kitabinda Kürdistan bagimsizligi,kurtulusu yoktur.Bu yaklasim sahiplerinin niyetleri pek önemli degildir.Asolunan söz ve eylemleridir.Burada Kürdistan halkinin gercek kurtulusu saglanmadigi siyasal mücadelenin ortaya cikardigi derstir.Sömürgeci sistemin yasaligini gecersiz kilmanin yegane sarti,Kürdün bulundugu her alanda kendi kimligi ile kendini ifadelendirmesi,örgütlemesi,sömürgeci sistem ve yerli ihanete karsi her alanda savasmasidir. Bu yaklasimi “dogmatizm“ olarak degerlendirenler olabilir,ki varlarda.Fakat Kürdistan kalkini zafere tasiyacak yegane yaklasimimda bu “ dogmatizm“ olduguda bilinmelidir. Temmuz´2002

Anonymous (not verified)

Tue, 2008-05-27 03:26

A.ÖCALAN´IN ANKARADAN CIKISI VE DÖNÜSÜ Hasan H . YILDIRIM A.Öcalan´in Ankara´dan cikisi üzerindeki sis perdesi kalkmis bulunmaktadir. Bir cok cevre bunu acikca ifade etmektedir. Fakat buna karsin dönüsü üzerindeki giz bir bütün olarak aciga kavusmus degildir. A.Öcalan gercekliginin tam anlamiyla aciga cikmasi icin „kacirildi“ mi, yoksa kendisi mi teslim oldu sorununu aciga cikarmak önemlidir. Bu konuda Kürdistanli siyasal cevreler ve aydinlarinda bir yanilsama yasanmaktadir. Bilerek veya bilmeyerek TC ve „Apocu“ hareketin bilincli olarak yaratigi yanilsama zeminine düsülmektedir. TC devleti, „büyüklügünü“ kanitlamak icin A.Öcalan´i kacirdigi iddiasindadir. „Apocu“ hareket ise bilinen „komplo“ teorisini seslendirmektedir. Ama her halükarda TC devletinin iddiasini dogrulamaktadir. Bu her iki kesimin bu yaklasimi mevcut politikalarina uygundur. Onlar ne yaptiklarini biliyorlar. Peki TC devletin ve „Apocu“ hareketin „Apo´yu kacirdik“, „Apo kacirildi“ yalanini seslendiren Kürdistanli siyasal cevreler ve aydinlarina ne demeli ? „Apocu“ hareket icin, „Basindan beri bir devlet örgürlülügüydü“ diyenlerin „Apo kacirildi“ yaklasimi neye ve kime hizmet eder ? Bunu yeniden düsünmek gerekir. Bu konuyu irdelemek, aciga kavusturmak, ortak bir anlayisa varmak KUKM´in cikari acisinda kacinilmazdir. A.Öcalan´in Ankara´dan cikisi ve dönüsüne kadar gecen zaman sürecinde hersey koordinatlari belirlenmis bir bütünün parcalaridir. Sorun bu parcalari A.Öcalan gercekligi icinde yerli yerine oturtabilmektir. Parcalar tek basina ele alinirsa A.Öcalan gercekligi anlasilamaz. Kuskusuz parcalar tek basina ele alindiginda PKK´de bir cok olumluluk bulmak mümkündür. Hatta A.Öcalan´in zaman zaman söylediklerinde cok olumlu seyler bulmakta mümkündür. Fakat bunlar tek basina A.Öcalan gercekligini ifade etmeye yetmez. A.Öcalan gercekligi „ayrilik özümüze aykiridir“, „biz bu kökü daha iyi kazariz“, „bizim öldürdügümüz Kürt gencleri TC´nin öldürdüklerinde fazladir“ vs. sözlerinde gizlidir. Sorgulanmasi gereken A.Öcalan´in bu „özü“dür. Bu „öz“ün anlasilabilinmesi icin bir yerde A.Öcalan´in Türkiye´ye dönüsü üzerindeki sis perdesinin kalkmasi lazim. A.Öcalan´in Türkiye´ye dönüsü üzerindeki giz perdesi cözülmüs degildir.TC´in istemine uyarak Türkiye´ye döndügü aciga kavusturulmus degildir. Oysa bu konuda yeterli veri vardir. A.Öcalan, TC devletinin emri üzeri kendi istemiyle Türkiye´ye dönmüstür. Fakat bu kilifina uydurulmustur. A.Öcalan´in söyleyeceklerin dinlenir kilinmasi icin bir mizansen öngörülmüstür. A.Öcalan´in „Yunanlilar beni öldürecekti“ degisinin bu nedenle bir haklilik payi vardir. Yunanlilar, A.Öcalan´in kimin adami oldugunu ve Türkiye´ye dönecegini biliyorlardi. Bunu kendi cikarlarina uygun görmüyorlardi. Uzun yillara dayali isbirlikleri vardi. A.Öcalan´in bunlari desifre edecegi endiseleri vardi. Endiselerinde de haksiz degillerdi. A.Öcalan´in sorgu ve mahkeme ifadelerinde ifade ettigi iliskiler Yunanistan´i uluslararasi alanda zora soktugu bilinmektedir. Yunanistan, bunlari tahmin ediyordu. Bunu engelemenin yolunun A.Öcalan´dan kurtulmasi olduguna inaniliyordu. Bunu iki nedenden dolayi yapamiyorlardi. Birincisi, ABD engelini asamiyorlardi. ABD, A.Öcalan´in sag selim Türkiye´ye teslimini istiyordu. Ikincisi, Kürtlerin tepkisinden cekiniyordu. Bir ittifak gücü olarak gördügü Kürtleri karsilarina almak istemiyordu. Bir yerde de “sizin serokunuz budur, alin basiniza calin“ dercesine bir tavir sergilediler. Yunanistan devlet cekirdek kadrosu ne yaptigini biliyordu. A.Öcalan´in basina verilen Yunan Istihbarat elemani yüzbasi Sabo, gercekten Kürtlere karsi duydugu samimi duygularindan dolayi ne yapacagini bilmez durumdaydi. A.Öcalan gercekligini teslim oluncaya kadar bilmiyordu. Bu nedenle “Kürt önderi“ olarak bildigi A.Öcalan´a dogru tavrin ne olmasi gerektigini empoze etmeye calisiyordu. Sabo, A.Öcalan´a “Isin sonuna geldik. Kaderlerimiz birlesti. Seni Türkiye´ye gönderiyorlar. Bu kosullarda teslim olmak bize yakismaz. En dogru tavir catismak ve son kursunu beynimize sikmaktir. Ben buna varim“ diyordu. A.Öcalan bunu red ediyordu. Kendi istegiyle kendisini bekleyen Türk kontr-gerilla elemanlarinin kollarina kosuyordu. Isin gercegi budur. Gerisi mizansen. Kitabina uydurulmus ayrintilar. Olay polisiye bir mecrada gelisti. Bir “komplo“ teorisi esliginde sunuldu. PKK, dahasi A.Öcalan gercekligini kavramayanlar, dogal olarak olaylarin gelisimini bu polisiye mecrada izah ediyordu. Bu da dogal olarak TC tarafindan uygulanan senaryoya hizmet oluyordu. A.Öcalan, ikidebir ne diyordu. “Bizi anlayamasiniz.“ Bu ne anlama geliyor diye hic kimse kendine bir soru sormuyordu. Hatta cogu siyasi kesimler buna “derin anlamlar“ bile veriyordu. Dahasi, bir kontra örgütlülügü olan PKK´ye “M-L´den en cok etkilenmis ulusal hareket“, bir kontra bozuntusu olan A.Öcalan sahsinda “Kürt ulusal önderi“ kesfediyordu. Soruna böyle bakilinca dogal olarak gelisen olaylarada bir anlam vermekten zorlanilir. Burada A.Öcalan´in “bizi anlayamasiniz“ sözü bir anlam kazanir. Bu da A.Öcalan gercekligidir. Nedir bu gerceklik diye soruldugunda bunun cevabi “Apocu“ hareketin teori ve pratigidir. Bu teori ve pratiginde KUKM´ni tasviye yüklü oldugu aciktir. Bu isin patronunun kontr-gerilla merkezi olduguda ayrica bilinen bir baska gercektir. Bu kavranilmadan daha evelki sürec anlasilamayacagi gibi, Suriye´den cikis ve Türkiye´ye dönüs sürecide anlasilamaz. Dikkat edilirse A.Öcalan, gerek sorgu asamasinda, gerek mahkeme sürecinde Türkiye ve ABD hakkinda en ufak bir suclamada bulunmamasindan öte hep “hizmet etmekt“en söz ederken, diger yanda Rusya, Yunanistan ve Avrupa´yi suclamasi basli basina bir muama degil midir ? Buna bir anlam veremeyenler, nicin, neyin karsiligi gibi sorular ortaya attilar. A.Öcalan gercegini kavrayanlarin buna vevaplari olurken, kavramayanlarin cevabi yoktur. Niye ABD elestirilmedi meseleside aciktir. TC-Öcalan iliskisini en iyi bilenlerin basinda ABD geliyordu. A.Öcalan´in kasasiz belasiz Türkiye´ye bilinen mizansen icinde dönüsünü organize etmek Türkiye´nin tek basina yapabilecegi birsey degildi. Bunu ancak ABD saglayabilirdi. Geregide yapilmistir. Bu nedenle A.Öcalan´in kasasiz belasiz Türkiye´ye dönüsünü saglayan ABD´ye bir can borcu vardir. A.Öcalan´in niye ABD´yi elestirmedigi meselesi burada gizlidir. Bu durum o günün politik ortaminda öyle algilansada daha sonraki gelismeler TC devleti ve A.Öcalan´in ABD ve Israil´in oyununa geldigide ortaya cikmis bulunmaktadir. TC´nin A.Öcalan´i aslinda henüz alma hesabi yoktu. Bir yerde ABD ve Israil´in zorlamasiyla almak zorunda birakilmistir. ABD, Ortadogu politikasinin Türkiye´nin politikasiyla celistigini biliyordu. Türkiye´nin bu konuda zorluk cikaracagini ve “Apocu“ hareketi kullanacagini hesapliyordu. Bunun önünü almanin yolunu A.Öcalan´dan kurtulmak oldugunu görüyordu. Bu nedenle Türkiye´ye baskida bulunarak A.Öcalan´i almasini sagladi. Herkesin bildigi bir gercek vardir. A.Öcalan´siz PKK bir hictir. ABD´de bunu biliyordu. A.Öcalan´i Türkiye´ye teslim etmekle bir yerde PKK´yi etkisiz hale getirdi. TC ve Türkiye´ye dönüs yapan A.Öcalan´in tüm cabalarina ragmen PKK´nin Güney Kürdistan´da istenen anti-Kürt politikasinin hayat bulmamasi bir yerde buna baglidir. Bu durum A.Öcalan´in 21.07.2004 ve 28.07.2004 tarihli avukat görüsmelerinde dile getirilmistir. „Kürt ilkel milliyetçiliği çok tehlikeli bir akım olarak ortaya çıkacak. Kürt ilkel milliyetçiliğinin önünü ben tuttum...ABD beni niye bölmek, bitirmek istiyor? Ortadoğu'yu yeniden yapılandırma planları var. Kürtleri koçbaşı görüyorlar. Beni de buna engel olarak görüyorlar„. „ABD Kürt milliyetçiliğini 50-100 yıl kullanmak istiyor... Kürt milliyetçiliğinin elli yılı belirleniyor“. “Milliyetçilik orayla sınırlı kalır mı? Bunların savaş çıkarmayacakları, Şeyh Sait gibi yapmayacakları ne malum? Barzani ve Talabani kırk yıl sessiz kaldılar, sonra da Irak'ı bu hale getirdiler. Arkalarında uluslararası lobiler var. 19. yüzyıldan bu yana Amerika'ya yerleşen çok güçlü lobiler var. Bu lobilerle Kürt milliyetçiliği birleşecek. Türkiye'nin önüne derinleştirilmiş Sevr'i koyacaklar. Belki bugün olmaz, ama iki yıl sonra beş yıl sonra olur.“ „ABD ve Talabani Türkiye'yi sevmez, ben onları tanıyorum. Ama ben öyle değilim. Ben milliyetçiliği önemli oranda aştım... Biz feodal bir devleti ne yapacağız? Devletin bu tip gerici şeylerine karşıyım. Türkiye ondan daha iyi. Kendi demokrasimizi geliştirelim.“ “Bizim cumhuriyete karşı olmamız mümkün olamaz. „(28.07.2004) “ Ama büyük bir oyun var ortada. Ben daha önce derinleştirilmiş, Sevr demiştim... Talabani, Türkiye'yi çok mu seviyor, Türkiye'yi sevmiyor... İşte görüyorsunuz, benim kardeşim ABD'ye diyor ki, ’Öcalan olmadan biz sorunu çözelim.' Bu bir oyundur, yarın onu eğitecekler Irak'ta örgütlendirecekler, ordu olarak beş sene sonra Botan'dan, Hakkari'den, Şırnak'tan içeri girip Türkiye'den taviz isteyecekler. Türk burjuvazisiyle Kürt meselesini milliyetçi çizgide çözmeye çalışacaklar, biz buna izin vermeyeceğiz... Kürt feodalleri l925'in intikamını almaya çalışıyorlar. Biz milliyetçiliğin esiri, kurbanı olmayacağız. Kürt feodalizmi, Türk burjuvazisinden pay istiyor, yarın ’federasyon' diyecekler. Irak'ta, Musul'da Kürtleri birleştirecek, bunu Kürt halkına, PKK'ye Türkiye'ye karşı saldırtacaklar. İşte ben bu tehlikeyi gördüm ve bu yüzden PKK'nin yeniden inşası dedim. Biz, bu Kürt hainlerine karşı kendimizi korumaya çalışıyoruz.“(21.07.2004) A.Öcalan tarafindan dile getirilen bu yaklasimlar, TC devletinin resmi politikalari. Bunlar biliniyor. Bu yaklasimlar, A.Öcalan tarafindan seslendirilsede artik pek bir önemi yoktur. Cünkü A.Öcalan´in bu yaklasimlarin geregini yapacak yaptirimci gücü kalmamistir. “Sifir adamlarida denilenleri yerine getirek ne kapasite, ne de bunun ortami vardir. ABD, bunun önünü kesmistir. TC devletinin son dönemlerde A.Öcalan´a ABD karsiti cigirtkanlik yaptirmasinin nedeni budur. TC, A.Öcalan´a bir rol vermistir. Kendisine verilen rolü iyi oynamistir. KUKM´ni büyük ölcüde tasviye etmistir. Ciktigi Ankara´ya dönüs yapma zamani henüz gelmis olmasada ABD ve Israil´in zorlamasiyla Türkiye, A.Öcalan´i geri cagirmak zorunda kalmistir. A.Öcalan´a Türkiye´ye dönme yolu gösterilmistir. Kuskusuz bu öyle siradan bir insanin dönüsü olmayacakti. Kendisine oynatilacak rol henüz bitmis degildir. Oynanilacak oyunun kuralina uygun rizokusuz yürümesi icin bazi güclerin devredisi birakilmasi gerekmektedir. Bunlarin basinda Avrupa gelmektedir.Bu nedenle Avrupanin devredisi birakilmasi lazim. Peki bu nasil olacakti ? A.Öcalan´a Avrupa yolu gösterildi. Bilinen Avrupa süreci yasandi. Göstermelik siyasi iltica müracaati yapildi. Fakat ABD´nin onayi olmadan hicbir Avrupa ülkesi A.Öcalan´a siyasi iltica statüsü veremezdi. A.Öcalan, Avrupa´da istenmeyen adam durumuna düsürüldü. Artik Türkiye´ye dönmesi halinde Avrupanin Türkiye´ye söyleyecek bir sözü kalmiyordu. Öyle ya, kendi ülkeleerinde istenmeyen adam ilan edilen A.Öcalan´in Türkiye´ye döndükten sonra gelisen olaylar karsisinda Avrupanin Türkiye´ye söyleyecegi ne olabilirdi ? Avrupa süreciyle sorun A.Öcalan ve Türkiye arasindaki soruna dönüstürülmesi saglanmisti. Onlarda sorunu kendi aralarinda bilinen mizansen icinde cözeceklerdi. Öylede oldu. A.Öcalan´in Avrupa´ya cikarilmasinin esas amaci buydu. Bu sürec yasandiktan sonra onu kolay alabilmek icin Kenya yolu göründü. Kenya son durakti. Kenya´da “Türkiye hasreti“yle yanip tutusan A.Öcalan, kendini bekleyen kontr-gerilla elemanlarinin kollarina kosacakti. Bu sürectede hem TC devletine, hem A.Öcalan´a söylemeleri gerekenlerin önü kapatilmamisti. Taraflara kendi konumlarina uygun bir söylem ortami yaratildi. “Apocu“ hareket, bir “komplo“ teorisini üretti. TC devletide bilinen yaklasimlari seslendirdi. Gerisi herkesi buna yavas yavas, alistira alistira uyum saglatmakti. Öyle de oldu. Avrupa´nin oynayacagi bir rol yoktu. Avrupa süreci ile Avrupa devredisi birakilmisti. Bu, Avrupa´nin Kürtleri “kullanabilir“ hesabinin önünün alinmasi geregiydi. Bu plan tuttu. A.Öcalan´in Türkiye´ye dönmesiyle Avrupayi Kürtlere ihanetle suclamasi karsisinda da Avrupa´nin bir sözlerinin kalmadigi zaten ortadadir. A.Öcalan´in Avrupada oynadigi, dahasi oynatilan rol Imrali´da oynatilan rolden ayri degildir. Onun bir ön hazirligidir. Avrupa sürecinde A.Öcalan´in söyledigi bazi seylere bakarak Avrupa ve Imrali süreci ayirimi yapanlar, süreci kavramayanlardir. A.Öcalan, her saniyede birsey söylemistir. Söylenenler birbirleriyle celissede öz degismemistir. Her söylenene “derin anlam“ yükleme yaklasimi A.Öcalan´in dedigi “özü“ gözden kacirma amaclidir. Bu yaklasim ister bilincli, ister bilincsiz yapilsin hep bu “öz“ün gizlenmesine hizmet etmistir. Bunca gelismelerden sonra deniliyor ki, “A.Öcalan, Türkiye´ye niye kendisi gitmedi ?“ Iste bilinc kirilmasi burada saklidir. Cünkü A.Öcalan, TC´nin istemi üzerine kendisi Türkiye´ye dönüs yapmistir. Hem de isteye isteye. Tüm veriler bunu gösteriyor. Imralida söylenenler biliniyor. TC´nin resmi görüsü. Imrali´da söylenenler yenide degildir. Söylenenler acik ve seciktir. A.Öcalan, her zaman sunlari söylüyordu. “Bende Kürtlük aski yoktur.“ “Ayrilik özümüze aykiridir.“ “Bir Kürt ulus kökünü daha iyi kazariz.“ “Bizim öldürdügümüz Kürt gencleri TC´nin öldürdüklerinden fazladir.“ “Ankara´dan ciktik, Ankara´ya dönecegiz.“ “Ankara´dan basladik, Ankara´da bu isi bittirecegiz.“ Sorunun cözüm adresinide daima TC devletini gösterdi. Sorunu cözen birgün MGK, birgün ordu, birgün mevcut hükümet, birgün muhalefet olurdu. Gercektende bunlar sorunu cözüyordu. Sorun inkar ve imha ile cözülüyordu. A.Öcalan´in cözüm dedigi buydu. Bir an önce bittirin diyordu. Hatta yaklasim ve uygulamalarda eksiklikler, tikanikliklar oldugunda devleti uyariyordu. Bunlar orta yerdeyken, biliniyorken Imrali öncesi ve sonrasi ayirimlar ve burada farkli yaklasim tespit edenler, art niyetli degilerse bir yanilgi icinde olduklari ortadadir. Imrali´da yeni birsey yoktur. Degisen A.Öcalan degildir. Soke olanlar, A.Öcalan´a hicte hak etmedigi ulusal ve devrimci misyon bicenlerdi. Sok yasayanlarin oldugu kadar, söylenenlere “derin anlamlar“ yükleyenler, “taktiktir“, “bir bildigi vardir“ diyenlerde az degildi. A.Öcalan´in “özü“nü gizlemeye yönelik bu yaklasimlar yeni degildir. A.Öcalan´in sokaga salinmasindan bu yana daima devrede tutuldu. Bu öylesine ileri götürüldü ki, A.Öcalan´a “Kürt ulusal önderi“, PKK´yede “M-L´den en cok etkilenen Kürt ulusal hareketi“ denildi. Oysa A.Öcalan, bunlari daima tekzip etti. A.Öcalan, “PKK´yi MIT´in parasiyla kurduk.“ „PKK iliskilerine devletin ucagi ve bilgisi dahilinde gittik.“ „Devlete dayanmayan hicbir Kürt ve sol hareket kitlelesemez.“ „Ben bunu yapmasaydim ömrüm iki ay sürmezdi.“ „Ben devlet iliskisine mecburdum.“ „TC, tarihinin en büyük isbirlikcisini yaratti.“ vs. seyler söylerdi. Kimi bu söylenenlere „derin anlamlar“ yüklerken, kimi söylenenlere karsi üc maymunu oynardi. Burada A.Öcalan, „siz bizi anliyamasiniz“ derdi. Bu, bir anlam ifade ederdi. Peki A.Öcalan gercekligini gören olmadi mi ? Kuskusuz görenler oldu. Hem PKK icinde, hemde disinda bunu görenler oldu. PKK icindekiler bunu ifade eder etmez ya katledildiler, ya da ilegal yasamaya mecbur edildiler. Bu yurtsever ve devrimci insanlara sahip cikilmadigi gibi, bir kesim cevrelerce A.Öcalan agziyla ihanetci ilan edildiler. Disindakilerin bir kismi bir ara söylediklerini tükürüp yalarcasina A.Öcalan´a biat ederken, geri kalanlarin bir kismi sesizligi tercih etti, bir kisminin söyledigi bazi gerceklerde o günün savas ortaminin tozu dumani icinde anlasilamadi. Yasananlar bunlardi. Bu gercege karsin A.Öcalan ve cetesine “M-L“, „devrimci“, „ulusalci“, “yurtsever“ vs. atfedenler, simdi kalkiyor, diyorlar ki, “biz demistik, Kürt milliytciligi sonu budur“ diye. Hem suclu, hem güclü rolündeler. Sen kalk bir kontra bozuntusundan “Kürt ulusal önderi“ yarat, sonrada adamin ipi pazara cikinca, ortaya cik “biz demistik“ de. Peki ne demistiniz? Atfettiginiz devrimci ve ulusal sifatlarin yanisira birde “Kürt milliyetcisi“ demistiniz. Iste yanildiginiz temel yanilginizda buydu. Cünkü “Apocu“ hareket hic bir zaman Kürt milliyetcisi olmadi. “Apocu“ harekete “Kürt milliytciligi“ atfetmek, onlarin suclarini Kürt milliytciligine fature etmektir. Bu da ister bilincli, ister bilincsiz yapilsin A.Öaclan ve onun sahsinda TC devletine sunulan bir hizmettir. Devrimcilik bunun neresinde ? Kuskusuz herkes birseyler söylemistir. Sorun, söylenenlerin kime ve neye hizmet ettigidir. Söylenenlerin PKK´yi ne kadar olumlayip veya yerdigidir. A.Öcalan´in “özü“nü aciga cikarip cikarmamasidir. “Biz demistik“ ile isin icinde cikilamaz. Cünkü herkes birseyler söylemistir. Sorun kimin gercegi ifade edip etmedigidir. Ortaya cikan gercek sudur ki, A.Öcalan´in “özü“nü dogru kavrayanlar hakli, ona “devrimci“, “ulusalci“ misyonlar bicenler haksiz bir zeminde olduklaridir. Bu, bir zamanlar A.Öcalan´a “devrimci“ ve “ulusalci“ misyonlar bicenlerin islenen sucun pay sahipliginin ortaya cikmasi anlaminada gelir. A.Öcalan sahsinda “Kürt ulusal önderi“, cetesine “M-L´den en cok etlilenen Kürt ulusal hareketi“ diyenler, burada oynadiklari rollerinide bulabilirler. O halde sorun nedir ? Bu sucu isleyenler burada kendini siyiramazlar. Söylediklerini söylememis gibi davranamazlar. Cünkü siz demistiniz. Dahasi hersey yazili ve arsivlidir. Imrali´da söylenenler degisik vesilelerle zaman zaman söylenmistir. Buna gözlerini kapayanlar, görmemezlikten gelenler, „A.Öcalan Imrali´da olmasaydi, savunmada ifade edilenler ortaya cikacak miydi ? Eger evet denilirse, o halde Öcalan bilerek gitmeliydi. Nasil olsa cözüm bu sekilde saglaniyor. Öyle olmadigi aciktir“ diyenler yanilmaktan öte sistem adina birseyler koparma pesindedirler. A.Öcalan, daha Roma´da iken Holandali avukati, „A.Öcalan her an Türkiye´ye gidebilir.“ dedi. Peki bu ne anlama geliyordu ? Holandali avukata bunu söyleten kimdi ? Kendi basina bunu söyleyebilir miydi ? Diyelim avukat bir put kirdi. Peki bunun tekzibi olmaz mi ? Olmadigini herkes bilir. Dahasi var. PKK Baskanlik Konseyinden Özgür politikaya kadar su seslendirdiklerine ne demeli ? “ Öcalan hamlesini yapti, sira, biz özgürlükten yana olanlarda. Hz. Isa, Roma canavarlarina karsi Kudüs´e yürümüstü. Öcalan ise Ankara´ya yürüdü.“ Bu da anlasilamadi. Bu da yanlis yorumlandi. Kafa baska yerde. O hala kontra bozuntusu A.Öcalan sahsinda “Kürt ulusal önderi“ kesfetmekte. Kontra örgüte “devrimci“, “ulusalci“ ifadeler atfetmektedir. Ayni gücler, “Peki bu nasil bir yürüyüski, ancak kontrgerillarin kar maskeli elemanlari Öcalan´i teslim alinca basliyor ?“ diyerek kendi kendilerini bosa cikaracaklardi. Bu cevreler, kar bereli kontr-gerilla elemanlarinin A.Öcalan´in efendileri olduklarini unutuyorlar. Ya da gizlemeye calisiyorlar. Bugün ortaya cikan verilere göre A.Öcalan´in bulundugu Yunanistan´in Kenya Büyükelciliginde cikip kosarak kendisini bekleyen Türk kontr-gerilla timlerinin kollarina attigi artik sir degildir. Zikredilen “Ankara yürüyüsü“ budur. A.Öcalan Ankara´ya yürüdü. O, yürürde “sifir adamlari“ durur mu ? Durmazlar. Gruplar özel bir egitime alinir. „Türkiye´ye bagliligin cözümlenmeleri“ kendilerine ezberletilir. Bavullar hazirlanir. Kravatlar takilir. Elerinde ciceklerle Türkiye yolu tutulur. Türkiye´ye dönüs yapan TKP´liler gibi Temel Demirer´in degisiyle „kendilerini tokatlatir, tutuklatirlar.“ A.Öcalan, TC devletinin kendisine üslendirdigi görevi basariyla yerine getirdikten sonra „sorun önemli ölcüde cözülmüstür“ deyip „ciktigi Ankara´ya tekrar dönüs“ yapti. Kendi adanlarina teslim olun cagrisi yapti. Biri dagdan, biri Avrupa´dan iki grup gitti. Ellerine tutusturulan MGK, „cözüm paketi“ini basina sizdirdilar. Sahibinin sessi Özgür Bakis, kendileriyle bir raportaj yapti. „Peki neden 29 Ekim?“ sorusunu sordu „ Tarihi önderligimiz belirlemisti. Ogünün derin tarihi degerleri vardir. Binyillardir birlikte yasayan her iki halkin ortak tarihi degerleri vardir. Ortak kültür, vatan kavramlari vardir. Bu anlamda 29 Ekim, Türkiye Cumhuriyetinin kurulus tarihi oldugu kadar, Kürtlerinde bu Cumhuriyetin kurulusunda büyük emek ve asli kurucu halk olarak hizmetleri vardir. „ (Özgür Bakis. 16 – 18 Kasim). „Türkiye´ye bagliligin ifadesi olarak“ grup grup siraya girdiler. Ne zaman ki, TC devleti gelisleri durdurun emri verdi, hazir gruplar bekletildi. Cünkü PKK´nin varliginin sürmesi TC´nin cikari geregidir. Kullanilacak daha. Yoksa A.Öcalan ve PKK Baskanlik Konseyinin „yollari acin tüm PKK´liler silahlari ile gelsin teslim olsun“ yalvarmalarina TC´nin cevabi „henüz zamani degil, bekleyin“ olmustur. Bu konu cok yazildi cizildi. Söylenenler ve yazilanlar gayet acik ve nettir. Bugünden sonra A.Öcalan „kacirildi“ senaryolari birsey ifade ederse, bu da A.Öcalan´a oynatilan oyunu görmek istemeyenlerin sömürgeci sistem adina bir sey kotarma amacli degilse, siyasi bir körlüge denk düstügüne süphe yoktur. Kimse kimseyi düzeltmeye kalkmasin. Hersey gercek anlamiyla ifade edilsin. O halde : „Ankara´dan ciktik. Ankara´ya döndük.“ „Ankara´da bu isi baslattik. Ankara´da bu isi bittirecegiz.“ “Haydi bre gazan mübarek ola.“ Akibetin Dehhak gibi ola ! 01.08.2004

deyim yerindeyse soyle kenarindan takip etmeye calisiyorum paltforumdaki yazilari.yazanlar hepisi birer deger.guzel bir ortam hazirlanmis kendini ifade etmek isteyen ama bunun zemini bulamayan degerler icin .boylesi bir ortamin yaratilmasi deger.deyim yerindeyse herkes etegindekileri dokuyor.ama dikkat etmek gerekir burasi bir turbe,yati,yada siir bahcesi degil.yada adini siz koyun oylesi bir yer degil.tartismalardan uzaklasip,degerlere saldiri olmasin.herkesi ilgilendiren yazilari newroz com`un ana sayfasina alin.degerli yoldasin yazisi platformda tartisilacak bir yazi degil.tartisma degil hepisi birer analiz,degerlendirme.saygilar

Kek Berwarto, Bazı işlerimden dolayı uzun süredir yazmıyorum ama yazdıklarınızı zaman buldukça okuyorum ha yukarıdaki yazılanlar mı ne zaman yazdığımı bile bilmiyorum Diyar kardeşim zahmet etmiş, asmış iyi mi etmiş, kötü mü etmiş bir yana bir çok arkadaşa angarya iş çıkardığı kesin aslında senin gibi zekası berak olan bir arkadaşın okumasa da olurdu yıllardır yazdıklarının bir tekrarına sayıp geçebilirdin bu kadar zahmete de girmazdin kendine bak görüşmek dileğimle...

degerli yoldaslarim gozden irak olan gonulde asla irak degildir.biz neyin kaygisindayiz.$iraimiz belli BAGIMSIZ BIRLESIK KURDISTAN.BU $IARDAN ASLA VAZ GECMEDIK.bizim reytink kaygimiz yokki,olmadiki.gunes balciklan sivanmazki.okudugum kadariylan bu baglamda fromda yazilar goremedim.ana sayfada deger gormediginiz yazilari buraya tasimayin.biri kendine su yada bu diyor.biri metiyeler diziyor.biri kendince dorltlukler yaziyor.biri tarihci,biri flizofcu.birilerdide kendince oyle sessizce.sessiz kalmak altin degerinden degil.sessiz kalinca kisi kendince o bir erdem.sukut ikrarda hic degil.biz oyle sessiz kalinca kendimizce.ama bugun oyle olmadi nedense.demek dikkat etmek gerekir kendince.bende saiir kesildim-benimde artik bas harflarim ne olaki:)onuda siz koyun artik kendinizce:)

degerli yoldas huseyin ,agabeyim,yazini okuyunca bir butun olarak,ne tarihci kesildim nede flizof oldum.saiir hic olamam.yoldasim yazini okuyunca elime almak istedim su zalim dahakin kafasina inan baylozu.yoldasim hic elimden inmediki su zalim dahakin basina inen balyoz.yoldas senin yazini okuynunca bugun su ortamda,aldim elime yilardir haram getirmedigimiz baylozu.hani rast gele demiyorum.insin hayinlarin kafasina.yoldâs artik hayin her persembe gunu aramizda.adersini sorma bana.hayinin aderisimi olur.o imralida.

Anonymous (not verified)

Tue, 2008-05-27 03:11

A.ÖCALAN IMRALIDA MI ? Hasan H . YILDIRIM A.Öcalanla avukatlarinin rutin görüsmeleri bazen sekteye ugrar. „Hava muhalefeti“, „arac bozuldu“, „personel yok“ vs. gerekceler ileri sürülür. „Apocu“ zevat hemem bunun „derin anlamli“ teorisini yapar. „Sagligindan endiseliyiz.“, „Yasam kosullari kabullenilecek gibi degil“, „siyasi tecrit altindadir“, gibi duygusal niniler seslendirirler. Bir kac gün sonra avukatlarla rutin görüsme saglanir. „Seyahata oldugunu, bu arada devleten yeni “cözümlenme“ ve “talimat“ getirdigini“, „bunu öldürün, sunu görevden alin, onu oradan oraya sürün, o alcak, bu hain, falan-filan bana bagli mi ?“ vs. bilidik incilerini siralar. Sira avukatlara gelir. „ Sizi alcaklar sizi. Görevinizi yapmiyorsunuz. Aklinizi basiniza toplayin. Ben devletim, devlet ne yapar bilirsiniz ? Haydi defolun, gözüm görmesin pezefenkler sizi.“ diyerek avukatlari kovalar. Bir baskasi “Dehhak ölmemis. Daha evel Bekadaydi, simdi imralida. Kafasinda kocaman iki yilan var.“ “Her avukat görüsmesinde kele istemekte.“ “TC devletinin Kürt ulus kökünü kazima operasyonu basariyla sürdürmekte.“ Basina yansiyan önemli-önemsiz birkac dipnot. Bizde neye inanacagimiza sasirdik. Sorduk sorusturduk. Bu nedenle Sükrü Gülmüs hoca´ya basvurduk. Titiye baglamis alici – vericileri, Imraliya sürmüs. Aldigi sinyallere göre zaman zaman Imralida, zamam zaman görev geregi baska alanlarda görüldügü anlasilmis. Ilgililere duyurulur. Sorun A.Öcalan, Imralida mi, Ankara´da Genelkurmayda mi bu pek önemlide degildir. Bilinen birsey varki, o da Kürt ulus kökünü kazimakla görevli kilindigidir. TC devletinin A.Öcalan ve “sifir adamlari“ eliyle Kürt ulusuna dayatigi ihanet sürüyor. A.Öcalan´a ilgi sicak tutulmaya calisiliyor. Halkin insani duygularina hitap ediliyor. Bunun esliginde bazi ulusal ve devrimci argümanlari kullanmaya itina gösteriliyor. Geri bilinc seviyeli halk kitlelerini kandirmayi bu yöntemde buluyorlar. Sömürgeci sistem cikari icin „büyük ve muazzam“ calisiliyor. Kürdistanli yurtsever ve devrimci politik güclere karsi karalama, iftira, entrika, tehdit vs. yüklü bir kampanya yürütüyor. Kendi icinde ve disindaki yurtsever ve devrimcileri katletmeye devam ediyorlar.KUKM`ni tasviye etmek, Kürt ulusunu tarihte silmek, Türklestirmek icin tüm karsi devrimci yol ve yöntemlere basvuruyorlar. TC`nin A.Öcalan`a bictigi rol henüz bitmis degildir. Devletin „Kürt Kriz Merkezi“nin bir elemani olarak is basindadir. PKK / Kongra-Gel´e bicilen misyon bu merkez de üretilir ve kendisine savundurulur. PKK / Kongra-Gel´de bir “emir eri“ olarak is görür. Sorun Kürt ulusunu teslim almak ve Türklestirmektir. Bu konuda TC devleti, A.Öcalan ve cetesine ihtiyac duymaktadir. Devlet isteseydi, A.Öcalan ve „sifir adamlar“i PKK`i coktan tasviye ederdi. Bu,defalarca A.Öcalan tarafindan ifade edildi. Fakat TC devleti bunu henüz erken bulmaktadir.Cünkü tüm karsi-devrimci yaptirimlarina ragmen KUKM`nin dinamiklerini tasviye edemediler. Bunu PKK ile denetim altinda tutmaya calisiyorlar. PKK`nin tasviye edilmesi halinde Kürdistan`da var olan potansiyelin devlete yönelecegi korkusudur. Devlet, bu tehlikeyi bir taraftan kendi yaklasim ve uygulamalariyla bertaraf etmeye calisirken, diger yanda PKK ile barajlamaya calismaktadir. Bu konuda daha hala A.Öcalan ve cetesine ihtiyac duymaktadir. Devlet, bu konuda A.Öcalan ve cetesine her türlü kolayligi sunmaktadir. Onlarda üstüne düseni „büyük ve muazzam“ yapmaktadirlar. A.Öcalan, sadece Imrali`da bulunmuyor. Imrali hedef sasirtma adresidir. A.Öcalan`in „sifir adamlar“inin ikidebir bir kampanyaya dönüstürdükleri „Bu hafta da asrin hukuk davasi avukatlari müvekilleri A.Öcalanla görüsemedi“ginin bir nedeni olmali. Peki bu neden ne olabilir? Bu neden, A.Öcalan`in her zaman Imrali´da bulunmadigidir. O, “Kürt Kriz Merkezi“ elemanlarinin oldugu her yerdedir. Herbiri birer kontra olan avukatlari vasitasiyla kamuoyuna iletilen „ A.Öcalan, bu haftada avukatlariyla görüstürülmedi“gine gösterilen „hava muhalefeti“, „arac bozuldu“, „eleman yok“ gibi gerekcelere ancak kusbeyinler inanir. Piyasa da A.Öcalan tarafindan düsürülen bolca kusbeyinli varken bu cabalari bosa gitmemektedir. TC devletinin birer istihbarat elemani gibi calisan „Asrin Hukuk Davasi Avukatlari“ bu konuda kendilerine bicilen misyonun gereklerini cok iyi yapiyorlar.TC devlet patentli, A.Öcalan imzali KUKM`ni tasviye edilme yaklasimlarin tasiyiciligini ve savunuculugunun hakkini veriyorlar. TC cezaevlerinde siradan bir tutuklunun ailesine gönderdigi bir mektubun bile bir cok merkez tarafindan incelendigi, siradan sebebten yirtilarak cöp tenekesine atildigi bir Türkiye`de kendileri tarafindan „bölücü örgüt sefi“ dedikleri A.Öcalan`in „talimatlari“nin kamuoyuna iletilmesine saglanan ortamin bir nedeni olmalidir. TC, A.Öcalan`nin Türkiye`ye dönmesini „zafer bayrami“ olarak kutladi. “Terörist basini getirdik, sira digerlerinde. Terörün belini kirdik, sira bittirmekte“ ile baslayan zafer naralarinin tozu-dumani arasinda „terörist basi“ dedigi A.Öcalan`a „terörist örgüt PKK“yi icerde yönetmesinin tüm yollarini acti. Bu konuda kendisine sinirsiz kolayliklar sagladi. Durup dururken ne olmustu? TC`yi buna itten sebeb ne olabilir? Kuskusuz bu olup bittenlerin bir amaci ve aciklamasi vardir. Bu,kontralastirilan ve sokaga salinan ve KUKM`nin tüm dinamiklerini tasviyesi misyonu bicilen A.Öcalan`a daha hala duyulan ihtiyactandir. “Apocu“ hareket, Kürt ulusuna kirli bir savas dayatti. Kürdistan halkinin tüm degerlerini carcur etti. Simdide bir tarafta teslimiyet ve ihanet yaklasimlariyla Kürt ulusu Türklestirilmek istenirken, diger yanda Kürtler birer birer katledilmektedir. Bu konuda A.Öcalan`nin „sifir adamlari“ da üstlerine düsenleri harfiyen yerine getirmeye calismaktadirlar. PKK Baskanlik Konseyinden tutun, “Asrin Hukuk Davasi Avukatlari“na kadar herkes TC üretimi, A.Öcalan imzali tasviye ve ihanet yaklasimlarini Kürdistan halkina kabul ettirmek icin her yol ve yönteme basvuruyorlar. Kürdistan halki, A.Öcalan ve cetesinin bu karsi-devrimci planina karsi caresiz degildir. Bu plani bozmak Kürtlerin elindedir. Her yurtsever Kürdün bu konuda yapabilecegi bir sey vardir. Dahasi bu isin sorumlulugu bagimsizlikci-devrimci güclerin umuzlarindadir. Kürdistan halkina karsi dayatilan bu karsi-devrimci plani bozmak sömürgeci sistem ve ihanet cetesine karsi verilecek topyekün bir savasla mümkündür. Sömürgeci sisteme karsi savasmak isteyen bir güc PKK ile savasmayi programlamak zorundadir. Cünkü sömürgeci sisteme yönelecek her Kürdistanli hareket karsilarinda “Apocu“lari bulacaktir. “Apocu“ hareketin varlik nedeni budur. Bu, dün böyleydi, bugün de böyledir. “Apocu“ hareket, hic bir zaman ulusal bir güc olmadi. Dahasi KUKM`ne karsi TC devleti tarafindan kurulan bir kontra örgütlenmesidir. Bu nedenle “Apocu“ hareket, KUKM önünde en büyük engeldir. Bu engel asilmadan KUKM`nin önü acilamaz. Bunu böyle anlamak gerekir. Kürdistan halkinin cikari “Apocu“ hareketin tasviyesini gerektirir. Her yurtsever Kürdistanli bu konuda üstüne düsen görevi yapmak zorundadir. Bu konuda bagimsizlikci-devrimci güclere ayrica büyük sorumluluklar düsmektedir. Sorumluluklarinin geregini yerine getirdikce, varolus nedenine uygun örgütlendikce ve düsmana karsi savastikca, sömürgeci sisteme darbe vurdugu oranda ihanetede gereken cevabi vermis olacaktir. Sömürgeci sisteme darbe vuruldukca ihanet o oranda ezilecektir. Bunun disinda ihaneti yok etmenin imkani yoktur. Kürtler, ihanet belasindan kurtulmak istiyorlarsa kendilerini sömürgeci sisteme karsi örgütleyip savasmak zorundadirlar. Bunun baska bir alternatifi yoktur. Var diyenler Kürdistan halkini oldugu gibi kendilerinide kandirmis olurlar. Sürec, agir sorunlarin kendini dayatigi bir sürectir. Sömürgeci sistem ve ihanet cetesinin ulusal varligimiza yönelen yaklasim ve girisimlerine karsi Kürdistan devrim dinamiklerinin tavri bekle-gör olmaz, olmamalidir. Sizlanma ve hak dileme hic olmamalidir. Böylesi onursuz bir yaklasimin sonucu cürüme ve tasviye olacaktir. KUKM`ne yönelen tasviye planina karsi Kürt ulus dinamiklerinin ortaya koyacagi en etkili yöntem, Kürt ulusunun silahli ulusal kurtulus savasi olacaktir. Bu nedenle Kürdistanli politik gücler, Kürdistan halkinin gercek kurtulusu temelinde bir program ortaya koymali, halki bu temel amac ve ilkelerde politiklestirmeli, örgütlemeli ve her türlü karsi-devrimci güce karsi savastirmalidir. Kurtulus yolu budur. Kürt ulusu, bugün tarihinin en büyük ihanetiyle karsi karsiyadir. Kürt ulusu sadece sömürgeci sistemin barbarlik düzeyine varan yaklasim ve girisimleriyle karsi karsiya degildir. Dahasi onun kurtulusu adina ortaya ciktigini iddia eden kontra „Apocu“ cetenin KUKM`ni tasviye etme, tarihte yok etme ve Türklestirme politikasiylada karsi karsiyadir. Sorun sadece sömürgeci sistemin uyguladigi inkar ve imha politikasiyla sinirli degildir. Bundan öte kendine „Kürt özgürlük hareketi“ diyen tarihin en büyük ihanetiyle karsi karsiya olmasidir. Kürt ulusu, yurtseveri, devrimcisi, ilericisi ve tüm ulusalci gücleri ile bir bütün olarak kendisine yasatilmak istenen ihanete karsi caresiz olamaz. Herkesin yapmasi gereken cok seyi vardir ve olmalidir. Kürdistan halki, gecmis ihanetlere karsi nasil ulusal bir durus aldiysa, bugünde „Apocu“ ihanet cetesine karsida ulusal bir durus alacaktir. Buna süphe edilemez. Dahasi ihaneti besleyen sömürgeci sistemin temeline yönelerek kendi gercek kurtulus mücadelesini sürdürecektir. Bu konuda Kürdistanli politik güclere büyük sorumluluk düsmektedir. Sömürgeci sistemi tasviye etmek ve ihaneti tepelemek bekle-gör tavriyla olmaz. Bu, yazip-cizmeklede olmaz. Ancak sömürgeci sistem ve yerli ihanete karsi verilecek bir savasla mümkündür. Kosullar ne kadar zor olursa olsun, eldeki olanak ve imkanlarla mutlaka sürece müdahale edilmesi sarttir. Barbarlik düzeyine varan sömürgeci sistemin uygulama ve girisimlerinin etkisizlestirilmesi, ihanetin önünün kesilmesi, dahasi tasviye edilmesi yürütülecek silahli ulusal kurtulus mücadelesiyle mümkündür. Sürec, ulusal varligimiza yönelen sömürgeci sistem ve ihanete karsi topyekün savas sürecidir. Kürdistan halkini zafere tasiyacak en etkili yol budur. Bunun disinda tutulacak her yol Kürtlere kaybetirecektir. 18.07.2004

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.