بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

SUÇLULAR ORDUSUNUN PAŞASI BAŞBUĞ, KÜRDLERl TEHDlT EDlYOR...

Kamuran Melikendi

Bir kaç günden beri tüm Türk kiralık basını ve derin devletin uzantıları olan köşe yazarları, devşirme paşa Başbuğ'un Kerkük'e ilişkin basın toplantısına geniş yer verdiler ve onlarda kendi köşelerinde Kürdleri tehdit etmeye başladılar.

Türkiye'deki tüm çikar çevreleri ve kiralık kalemler merkezi bir koordinasyon ve düşmeye başlamış bir tarzda: "Kerkük giderse Kürdistan gelir","Kerkük'te tehlike", "Kerkük'teki tablo endişe verici" vb...vb.. diyerek ortalığı toz dumana boğmaya başladılar. Türk Başbakanı, Dışişler Bakanı, Genel Kurmayi, siyasal partileri "Kerkük'teki soydaşlarını korumak" bir yandan Kürdlere yönelik tehditler savururken; diğer yandan, ilişkiye geçebilecekleri herkese ulaşmaya çalisiyor ve Kürdleri yeniden Saddam dönemi statükoya hapsetmeyi talep etmektedirler.

Tüm kurum ve kuruluşlarıyla Türk Devletini ve çevrelerini dehşette düşüren, alarm durumuna sokan olay ne olabilir

Türk devşirme Paşası Başbuğ'un temsil ettiği Türk ordusunu bu kadar paniğe sokan olay ne?

"Korku ve terör Cumhuriyetini" "koruyan ve kolayan cinayet ordusunun katil sürüleri, Anatoli, Kürdistan ve Mezopotamya'da işledikleri jenosidler ve cinayetlerin hesabını vermekten korkuyorlar...

Türk Ordusu, (Osmanlı dönemini bir kenara bırakırsak) 80 yıldan beri hiç bir kural tanımadan, tüm gücüyle yok etmeye çaliştıgı bir halk tüm renkleriyle beraber Güney Kürdistan'da yeniden doğdu. Türk devleti oluşumundan beri yoketmeye çaliştıgı Kürdlüğe, Kürdistanlığa ait olan ne varsa hepsi yeniden filizlenmeye başladı.

Suçlular Ordusu, Güney Kürdistan'da ortaya çıkan Kürd siyasal,kültürel, ekonomik ve toplumsal iradesini gördükleri andan itibaren, Kürdlerin dilline, tarihine, coğrafyasına ve Kürdlerin fiziki varlığına karşı gerçekleştirdiği jenosidlerin hesabını verecekleri günün geldiği dehşet ve paniğine kapılıyor..

Nasıl korkmasınları

Aşrı direnişinden sonra "Mustakil Kürdistan ideallini" tarihe gömdüklerini sananlar, "Arjantin'de Kürd devleti kurulsa dahi karşı oluruz" diyenler, Kahir'de 1960 lardaki Kürd radyosunu ve 1980 sonrası yurtdışında oluşan en basit Kürd kurumunu diplomatik sorun haline getiren Türkiye'nin tam yanı başında de facto bir Kürd doğdu.

Türk ordusu ve devlet yapılanması, kendi kimliğiyle yaşamayı seçen her Kürdü kendi mezar kazıcısı ve kendisinden hesap soracak potansiyel bir tehlike olarak görüyor.

Çünkü, Türk Ordusu geçen yüzyıl boyunca kıyımdan geçirilen, yüzbinlerce Kürdün sorumluğunu taşıyor.

Onlar, Kürdlere karşı işledikleri suçlardan dolayı, Güney Kürdistan'daki gelişmeler karşisında dehşette kapılıyorlar.....

Türk Ordusu, ömrünü Kürdlerin halk olarak imha etmesi, Kürdlere karşı çesitli planlar yapmakla ve Kürdlerin Ordu'nun üst kademelerinde yer almaması için herkesin soyu ve sopunu incelediğinden dolayi, var olan suçun boyutlarını biliyor.

Bundan dolayıdır ki, suçlular ordusu, delilleri ve tanıkları yok etme telaşina düşmüştür....Bundan dolayı Türk ordusu kudurmuş köpekler gibi Kürdlere karşı kin ve nefrettini kusuyor.. Bundan dolayı, Türk ordusu kendi kimliğiyle, özgür ve kendi toprakları üzerine ulusal demokratik haklarını elde edmiş bir varlığını casus beli olarak görüyor. Kürd ve Kürdistanlı olmak bu cinayet şebekesi için pandora kutusudur. Bundan dolayıdır ki, Türkler tüm dünya alemi açılan kutuda çıkan kötülükleri yeniden geri koymaya ve kapatmaya çagırıyorlar...

Bu ordu ve generalleri, hepsi tarihe ve insanlığa karşı işledikleri cinayetlerden dolayı, suçludurlar...

Dersimde,Türk askerlerini ölümden daha kötü gören Kürd kadınları ikisi arasında ölümü tercih ederek kendilerini uçurumlardan aşağı bıraktıkları biliniyor.

Bu ordu 80 yıl boyunca Kürdlere karşı tüm kıyımları sistemli ve planlı bir şekilde yaptı. Son 20 yılda 40 ve 50 arasında Kürdü imha etti. Kürdistan coğrafyasını harabeye çevirdi. Milyonlarca Kürdü yerinden ve yurdundan etti.....

Türkiye'de en son yaptığı "post modern" askeri darbesiyle birlikte 4 darbeye imzasını koydu... Devletin tepesindeki kadroları idam etti. Yüz binlerce insanı işkenceden geçirdi. Binlerce insanı imha etti.

Her darbe sonrası bu suçlu ordu yine demokrasi oynunu oynamaya başladı. Yine "demokratik, laik" cumhuriyetin garantörü olarak kendini lanse etti...

Bu Ordu bir kurum olarak işlediği suçlardan dolayı yargılanmadığı sürece ne demokrasi gelir ve ne de özgürlükler bu topluma yerleşir...

Suçluların demokles'in kılıcı gibi başı üstünde salandığı bir toplum özgür olamaz, demokratik olamaz..

Dünya'nın bir çok yerinde darbeler oldu... Darbeciler yargılandılar.... Ordular, suçlarını kabul ettiler...

Pinochet 1973 yılında şili'de bir askeri darbe yaptı. O da kendisini işlediği suçlardan dolayı yargılanmaması için yasal güvenceler oluşturmuştu...

Ama şili Yüksek Mahkemesi, 2 Aralık 2004 tarihinde var olan kararı iptal ederek, yargılama yollunu açtı... Valech Komisyonu askeri darbe döneminde katledilen, işkenceye uğrayan ve kayıp olan şililere ilişkin bir rapor hazırladı. şili Kara Kuvvetler Komutanı, Juan Emilio Cheyre yaptığı açıklamada komisyon raporunu kabul ediyoruz,dedi. Yine general işlenen suçlar, "bireysel" ve "kontrol dışı" değildi, diyerek gerçekleri kabul etti.. Çünkü, hazırlanan raporda 35 bin işkence olayından söz ediliyor ve işkencelerin sistemli olduğu söyleniyor.

Halklar, kendi tarihlerinde yapılan hataları ortaya koyarak ve onları bilince çikararak geleceklerini yeniden inşa etmeye çalışıyorlar.

Türkiye'de tam tersi, suçlu çeteleri, tümden korunma altında ve iktidarı sürekli bir şekilde kendi hakimiyetleri altında bulundurmaktadırlar.. Suçlu Türk ordusu ve ona bağlı katil sürüleri işledikleri suçlara her gün, her saat ve her dakika bir yenisini eklemektedirler...

Anatoli ve Kürdistan'ı halklara ve kültürlere mezar eden Türk Ordusunun ve Türk devletinin tam yanı başında islam dünyasının en demokratik, en özgürlükçü, ulusal ve dinsel azınlıkları entegre edebilen bir Kürdistan var...

"Laikliğin şampiyonluğuna" soyunan Türk ordusunun uyduruk laikliğinden binlerce defa daha demokratik ve özgürlükçü kürd laikliği sorunsuz işlemektedir.

Başları kapalı ve açık Kürd kızları Duhok, Suleymaniye ve Selahadin Üniversitelerinde birlikte okuyorlar.

Kürdlerin geliştirdikleri özgürlükler ve yerleştirdikleri sistemde, Türk işgalcilerin hazmını çekiyor.

Çünkü, Türk Ordusu özgürlüklerden ve özgür bir toplumdan korkuyor. O özgürlükler geliştikçe cinayet şebekelerinin durumu sorgulanır diye korkudan tir tir titriyorlar...

Saddam ve Irak'ın diğer Kürd katilleri mahkemeler karşisında Kürdlere yaptıkları kıyımlardan dolayı hesap verecekler..... Dr. Berhem Saleh "Halebçe katili Kimyasal Ali'nin Halebçe"de yargılanacağını söyledi. Tarih boyunca biz Kürdlere karşı suç işliyenler ilk defa mahkeme önünde bu suçların hesabını verirler... Türk devlet yetkilileri Baasçıların sonunu gördüklerinde herhalde kendi sonlarınıda görmeye başlıyorlar..

Kürdler esas olarak kendi davalarına şimdi başlıyorlar.. iyi eğitimli Kürd genç kuşağı geliyor.... Onlar sizlerin suç dosyalarını tutacaklar... Kürdistan'da yaptığınız tüm vahşetlerin dökümünü yapacaklar..

Bizim dedelerimiz, babalarımız ve bizler sizlerin tüm jenosidlerinizi tanıdık.. Yazmak için arzuhalci bulamadık.. Yazılanları beğenmedik. Kendimiz yazdığımızı ve söylediklerimizi beğenmedik.. Çünkü, Türklerin Kürdlere yaptığı vahşet ve zorbalığı ifade etmek için kelimeler yetmiyor.

Çocuklarımız ellerinde Kürd soykırımın dosyalarıyla daha şimdiden yoldalar....Kürdistan görkemli ve ulu dağları, Kürdistan topraklarının her karış toprağı Türk Ordusununun giriştiği kıyımlara sahne oldu.....

30.01.2005

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.