بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Doz Yayınevi'nden cesaretli bir adım, Apo'nun ayetlerini yayınlad?..

ÖNSÖZ

Bazı kitaplar vardır, uzun menzillidirler; yalnızca ait olduklari döneme değil, geçmişe ve geleceğe de ışık tutarlar. “Apo’nun Ayetleri”nin böyle bir misyonu var. Yıllar önce gerilla savaşının yaratmış oldugu çekim gücüyle PKK dışındaki Kürt örgütleri ve aydınlar da dahil olmak üzere, genel olarak hemen herkes gözlerini sıkılan mermi saysına odaklamışken, Selim Çürükkaya bu toz bulutundan çıkarak onun ardındaki gerçekleri cesur bir dille anlatıyordu. Bununla kalmıyor, olan biten bu “apaçıklığı” farklı yönleriyle analiz etmeye çalışıyordu. Dolayısıyla, “Apo’nun Ayetleri” yalnızca bir anı kitabı değildir. Yalnızca tarihsel bir belge de sayılamaz; çünkü o, çok zor koşullar altında da olsa, psikolojiden sosyolojiye dek pekçok disiplinin izlerini taşıyor. Öyle ki, yaşanan trajik olaylara paralel olarak diktatörlüğün ve dalkavukluğun yer yer mizahi olan sağlam bir analiziyle karşı karşıyayız burada.

Kitabin temel konusu, Kuzey Kürdistan’daki Kürt ulusal mücadelesinin Suriye ve Türkiye arasındaki taktik bir çatışmaya endekslenmesiyle ilişkili olarak PKK içinde yaratılan anti-demokratik ilişkilerdir. Abdullah Öcalan bu taktiğin memuru olduğundan, “düşük yoğunluklu savaş”ın istenilen boyutları aşmaması, Onun mutlak otoritesine bağlıydı. Böylece, sömürgeci güçlerin dolaylı ve dolaysız yardımları, aktif ve pasif etkileri sonucu zaman içinde bir zulüm krallığı kurulmuş, kişilik olarak buna zaten eğilimli olan şahıs da elde ettiği bu ‘sınırsız’ güçle anti-sömürgeci mücadelenin kurumsallaşmasını engelleyip, gelişmekte olan ulusal mücadele inancını ve azmini ise parçalayıp işlevsizleştirmiştir. Bunu yaparken kendisine muhalif olmayanların bile kişilik özsaygılarıyla oynamış, eleştirel düşünüp parti ve halk içinde demokratik ilişkilerin gelişmesinden yana olanları ise, ya binbir türlü komplolarla mahkûm ettirerek birer Apoist dalkavuk olmaya zorlamış, ya işkenceyle katletmiş yada “kaçkın”, “düşkün” diye damgalayarak siyaseten pasifize etmiştir. Diktatörün yaptıkları aslında bütün ezen öznelerin (sömürgeci devlet, kapitalist patron, ağa, tarikat şeyhi vb) bileşkesinde gizlidir. Dolayısıyla Abdullah Öcalan, Çürükkaya’nın betimlediği gibi “Ankara, Şam kültü, Stalin sosyalizmi ve Urfa toprak ağalığı kültünün bileşiminden oluşmuş bir tiptir”.

“Apo’nun Ayetleri”nde Öcalan’in bütün yüzleriyle karşılaşmak olası: Sahte bir simge, boş bir efsane ve de gerçegi olmak üzere üç Öcalan’la... Yaratılan sahte simgenin ve boş efsanenin aksine, diktatörün burada da betimlenen gerçekliği şudur: Hiçbir siyasi sorumluluk almayıp özeleştiri vermemek; karar alma mekanizmalarını işlemez kılarak tek karar mercii olmak; başarısızlıkları ve yanlışları herhalûkarda mücadelenin emekçilerine yüklemek; düşünce özgürlüğünü yoksayıp yalnızca kendi kliğelerini tekrarlayan müritler yetiştirmek; Suriye istihbaratıyla amir-memur ilişkisine girmek; sürekli kendisini övüp halki ve gerillayi aşağılamak, onlara küfretmek, kişiliklerini rencide etmek; cezaevi direnişçilerinin saygınlıklarını sindiremeyip onları suçlamak ve yargılamak; kendi yoldaşlarına işkence yaptırmak, katletmek, tecavüz etmek; sömürgeci ideolojileri aklamak vs…

Selim Çürükkaya diktatörün bütün bu özellikleriyle ilgili gördüğü, duyduğu, yaşadığı olayları yalnızca tarihe not düşmek için değil, insani sorumluluğunun yanı sıra yakın tarihimizin karanlık sayfalarının anlaşılması için kaleme alıyor. Kitap aslında bu yanıyla Kürtlerle ilgili anlam dünyasını da aşan bir değere sahiptir. Türkiye’deki bu ilk baskısında yeni bir bölüm de var. Bu bölüm kitapta adı geçenlerin yıllar sonra Abdullah Öcalan ve PKK’nin iç işleyişi hakkındaki düşünceleri ve yaşadıklarına dair anlatımlarından oluşuyor ki, burada söylenenler geçmişte Çürükkaya’yı suçlayanların, bugün Onu doğruladıklarını göstermektedir. O halde, ‘ayetler kitabı’nın başta Öcalan’ı ‘anlayamayanlar’ olmak üzere imkanı olan bütün Kürtlerce okunması vicdani bir sorumluluk gereğidir. Hatta mümkünse, “Apo’nun Ayetleri”nin hazmını kolaylaştıracağı için yanında Paulo Freire’nin Ezilenlerin Pedagojisi eksik edilmemelidir.

Bugün Kuzey Kurdistan’da ulusal mücadelenin geldiği noktayla ilgili Apo kültünün dışında analiz edilmesi gereken daha pekçok olgu var; Kurt elitinin karakteristiği ve mücadeleye yansıyan etkileri, Kürtlerin kültürel karakteristikleriyle ilişkili düşünme alışkanlıklarının faktorel payı, Kürdistan meselesinin uluslararası konjunktürdeki yeri gibi irdelenmesi, tartışılması yaşamsal olan konular… Selim Çürükkaya “Apo’nun Ayetleri”nde aynı zamanda elit ya da entellektüel kesimin büyük ölçüde dalkavuklaştırılığı, halkın ise sloganlara emanet edilişi gibi konularla ilgili izlenimlere sahip olarak önemli tespitler yapmıştır. Ancak, bütün bu teorik yaklaşımların ötesinde, “ ‘ateş olmayan yerden duman cikmaz’, ben size yalnızca dumanı değil, ateşi de gösteriyorum,” diyen Çürükkaya’yı, yoldaşlarının acılarını çok erken bir tarihte günışığına çıkarıp bu zulüm krallığını cesaretle eleştirdiği ve yanısıra siyasal alanda örneğine pek az rastladığımız açık özeleştiri yapma dürüstlüğü gösterdiği için kutlamak gerekir. Tek cümleyle özetlersem, bu kitabın bir yüreği, bir kalbi var: Kalbi olanlar okusun, ama “kalbi olanlar” lütfen okumasın!

Son olarak; Önsöz, gecikmişliğim nedeniyle hayatları, düşleri, umutları parçalanmşı bu inançlı kuşağın bireylerinden özür, kitabın yazarına ise şükran borcumdur.

Gürdal AKSOY

21 /Mart /2005

http://www.serbesti.org

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.