Kobane Dersleri
Kobane Dersleri
134. günlük direnişten sonra İD Kobane’den yenilerek çekildi. Zafer tüm Kürdistan’da ve ülkelerinin dışındaki Kürdler arasında coşkuyla kutlandı. Bu sonuca sevinenler olduğu gibi üzülenler de vardı. Yenilginin acısıyla kıvranan TC’nin Rojava Kürdistanı’nı ortadan kaldırma planı şimdilik boşa düştü.
Gelişmeleri kısaca başından ele alırsak, büyük bir güçle Kobane’ye saldıran İD’ye karşı YPG’nin askeri donanımı yetersizdi. 380 köyü terketti ve Şengal benzeri bir katliam yaşanmasın diye bölgeyi boşalttı. Tabii ki Şengal’de PKK basınının yaptığı “Peşmerge kaçtı” tarzı bir propagandayı ise kimse aklına bile getirmedi. YPG ve Kobanililer, Kobane’de direnişe geçtiler. Ancak cesur ve kararlıca direnmek tek başına yetmedi. Uzun vadede kentin % 80’i İD’nin eline geçti.
Sık sık “ üst akıldan” bahseden R. Tayyip Erdoğan, İD’nin “üst aklı” olarak Ekim başında Kobane “düştü düşecek” “müjde”sini veriyordu. Kürdlerse göz göre göre gelen yeni bir soykırıma daha fazla seyirci kalamadı ve 6-7 Eylül spontane ayaklanmasıyla tepkisini gösterip ayağa kalktı.
Güney Kürdistan başkanı Mesud Barzani’nin çabalarıyla ABD devreye girdi. Uçaklar havadan askeri ve insani yardım yaptılar. Yine Güney Kürdistan’ın ve ABD’nin zorlamasıyla ağır silahlarla peşmerge TC üzeri Kobane’ye sevkedildi. ABD’nin başını çektiği koalisyon, Kobaniye 600’den fazla hava saldırısı yaptı. Tayyip Erdoğan’ın düştü düşecek dediği Kobani düşemedi bir türlü. İD yenilerek çekildi.
Tayyip bu sonucu hazmedemedi. Politik amacını açığa vurdu: “Biz yeni bir Irak olsun istemiyoruz. Nedir bu? Kuzey Irak... Şimdi de Kuzey Suriye doğsun! Bunu kabullenmemiz mümkün değil. Burada Türkiye olarak üzerimizdeki yükün ağır olduğunun bilincindeyim, biz buradaki duruşumuzu korumak zorundayız. Aksi takdirde Kuzey Irak’tan sonra burada da bir Kuzey Suriye...Bu oluşumlar gelecekte büyük sıkıntılara yol açacaktır.” Aslında bütün sitemi güç yetiremediği ABD’ye yönelikti. Kobane’de İD yenilince konuşması Kobane ile sınırlı kalmıyor, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye dediği Güney ve Güney Batı Kürdistanla ilgili planını açığa vuruyordu. ID adlı müttefikiyle birlikte yürüttüğü Kürdistan’daki oluşumu ortadan kaldırma planı, büyük bir darbe yedi. Sürpriz bir sekilde Kürd güçleri uluslararası koalisyonla beraber insanlık adına büyük bir zafer kazandı.
Ancak bu bir “zafer sarhoşluğu” getirmemeli. Temkinli olmakta yarar var. Bir küçük zaferle başı dönen, küçük bir yenilgiyle karamsarlığa kapılan ruh hali bizden uzak dursun. Olay bütün boyutlarıyla değerlendirilmeli. Ufuk açıcı gereken dersler çıkarılmalıdır.
Henüz Rojava Kürdistan’ı işgalden arındırılmış değil. Olayın yeniden tekrarlanmayacağının bir garantisi yok. Değişik güçler zafer açıklamaları yaparken, dikkat çekici açıklama ABD’den geldi. ABD, “cesur savaşçıları “ kutladıktan sonra henüz tehlikenin bertaraf edilmediğini belirtti.
Olayın ardından başta Güney Kürdistan Başkanı Mesud Barzani olmak üzere Kürd siyasi çevrelerinden bir çok değerli açıklama yapıldı ve ileriye yönelik mesajlar verildi. Bence iz bırakan Kobaniye askeri destek amacıyla giden peşmergenin Kürd ulusal marşıyla, Kürdistan bayrağıyla Kobane sokaklarını dolaşması ve Miştenur tepesinde “Ey Raqip” i okuyarak kutlamasıdır. Peşmerge komutanı Hamid Dihemgeri: “Artık herkes bunu çok iyi bilsin ki bizler Kürdistan’ın doğusu, kuzeyi, batısı fark etmez her yerinde savaşmaya hazırız. Kürdistan tek parçadır ve Kürdistan’ın halkı ile mücadele eden gücü, tek bir güç haline gelmiştir... Bugün Kobane’deyiz ama yarın Diyarbakır’da oluruz.” Bu Peşmerge’nin ya da Kürd savaşçı güçlerinin ne için savaştığının açık bir ifadesidir. Kim ne derse desin Kürd ulusunun ortak ruhunun yeniden tarih sahnesine çıkışı ve Mezopotamya semalarında büyük Kürdistan ruhunun dirilmesidir.
Eğer Kobane üzerine genel bir değerlendirme yapacak olursak, her şeyden önce Kobane’nin Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi içindeki yerini ve rolünü tespit etmekle işe başlamalıyız. Genel anlamda Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin bir parçası, özelde Batı Kürdistan’da ulusal kurtuluş savaşı içinde önemli bir muharebe. Cesur Kürd savaşçılarının can bedeli kazandığı zaferi “Suriyenin demokratikleşmesi” gibi saçma amaçlara peşkeş çekilmemeli.
Olayı askeri açıdan değerlendirmek, savaşta bizzat yer alan askeri uzmanların işidir. Şimdiye kadar dağlarda gerilla savaşı veren Kürdler artık bir kent ev ev sokak sokak nasıl savunulur konusunda bir ilke imza attı.
Biz burada bazı siyasi sonuçlarına değineceğiz. Her şeyden önce şunu tespit edebiliriz. Uluslaşma sürecinde bir milleti ortak bir ruhi şekillenmede, duyguda veya kimlikte birleştiren değerler, bazen bir destan, bir savaş vb. faktörler olabilir. Kürdistan’ın trajik tarihi Kürd uluslaşmasında, bilinç ve bilinçaltı ögeleri olarak önemli bir rol oynamıştır. Katliamlarla süren sömürgeci baskı, direnişleri doğurmuştur. Kürd varlığının inkarı ve direniş diyalektiği uluslaşmada önemli faktördür. Kobane dört parçadaki Kürdleri harekete geçirmiş ulusal uyanışa önemli bir katkı sunmuştur.
İD Sunni Arap devletleri Katar, Suudi Arabistan ve TC projesidir. Eski Baas subayları ve ordusu ID’nin içinde yerini almıştır, TC özel timleriyle beraber eğitici ve yönetici kadrodur. İslamiyet ideolojik motivasyon ve celladın giydiği bir gömlektir.
Strateji bellidir. Güney ve Batı Kürdistan’daki Kürd oluşumlarını ortadan kaldırmak, TC’ye sınır olmaktır. İD’yi tüm Kürdistan’a saldırtan sömürgeci TC ‘dir. Kürdistan varolmayacak, Kürdistan halkı hiç bir statüye sahip olmayacak, bu ‘kanton’ da olsa ortadan kaldırılacak. Bu insanlık ve uygarlık düşmanı Islami faşist barbarlar, etnik arındırma ve soykırım için yaratıldı. Bölgedeki diğer sömürgeci devletler İran, Irak, Suriye seyrederek Kobane’nin düşmesini beklediler.
Dost düşman bir kez daha açığa çıktı. ABD’nin hava bombardımanı ve peşmergenin ağır silahlarla müdahalesi olmasaydı bu zafer elde edilemezdi. Yenilgisinin ardından zaten ID de yaptığı açıklamada çekilmesinin gerekçesini hava saldırılarına bağladı.
Demek ki artık günümüzde savaşlar sadece yerel güçlerle sınırlı değil, dünya çapında güç dengelerini hesaplamak gerekir. Ayrıca siyasi ve ekonomik çıkarlar üzerine kurulu sistemde hata yapmamak için dost ve düşman ayrımı net yapılmalı. Stratejik hedef doğrultusunda günlük taktikler belirlenmelidir.
Birbirinden kopuk Arap denizinin içinde küçük küçük adacıklardan oluşan kantonların yaşam güvencesi yoktur. Henüz uluslararasında fiili ve hukuki olarak tanınmayan Kürdistan’daki herhangi bir statünün yaşama şansı zordur.
PYD ve PKK’nin zikzaklar çizerek başvurduğu bölgedeki sömürgeci devletleri “taktiksel olarak yanımıza alırız, yapımızı koruruz” anlayışı iflas etmiştir. “Düşmana ve haksıza taviz vererek yatıştırırız” tavrı doğru değildir.
Benmerkezci, sekter, parti çıkarlarını ulusal çıkarların önüne çıkaran çizgi yanlıştır. Ulusal güçleri birbirinden tecrit ederek, yalıtarak zayıf düşürür. Bir zafer getirmez. Dost güçlerle ittifaklar anlayışı keyfi değildir. İstersem yaparım istemezsem yapmam anlayışı yenilgiye götürür. Düşmanı yalıtmak, zayıf düşürmek ve güç toplamak için ittifaklar, tarihi ve dönemsel zorunluluklardan kaynaklanmaktadır. Tek çare olarak Kürdistan’ın ulusal birliği esas alınmalıdır. Dünya güçleri ve kamuoyu kazanılmadan zafer elde edilemez.
Bawer Zîrek