ASO ZAGROSİ: 10 Haziran 2014 tarihinde İŞİD olarak bildiğimiz „Ad-Davla Al-Islāmiyya fi al-'Irāq wa-sh-Shām” adlı oluşum tarihi Kürdistan şehri Musul’u elegeçirerek tümden dünyanın gündemine oturdu. Ardından örgüt Irak Sünnilerin yerleşik olduğu bir dizi şehri denetim altına aldı. İŞİD’in bu ani çıkışı ile ilgili bir hayli komplo teorileri ortaya atıldı… Sizin bu konuya ilişkin düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.
MÜSLİM KORKMAZ: İŞİD'in Musul'a girmesini çeşitli komplo teorilerine bağlayan ve bu doğrultuda teori üretenler olacaktır. Çünkü, Ortadoğu, çok bilinmiyenli bir denklem gibidir. Elbette ki, İŞİD'in arkasındaki güçler,İŞİD'i sahaya sürerlerken, eylemlerini belli bir plan ve projeye dayandırmaktadırlar. Bana göre bu proje üreticileri, sahadaki oyunu ve bölgedeki eylemlerini, BOP projesi çerçevesine dayandırarak hareket etmektedirler. Bu pojeyle, Kürdlere devletleşme yolu açılmış görünüyor. Tabii, eğer Kürdler bu yoldan sapıp yanlış yola girmezlerse! Güney Kürd Yönetimi'ndekiler, gereken rollerini iyi oynamayı becerirlerse, gelişmeleri iyi değerlendirebilirlerse, devletleşmeleri önünde öyle sanıldığı gibi büyük engeller yoktur. Dünyada ilk defa, arzu edilen bir hava Kürdlerden yana esmektedir. Örneğin son zamanlarda İsrail'in, ''Kürdler için devlet kurma bir haktır'' şeklindeki açıklamarı ve '' Kürd Devleti kurulursa bunu ilk tanıyan biz olacağız' 'demeçleri, İsrail'in Kürdlerle ilgili bir devlet politikasının olduğunu anlamak zor değildir. Buna benzer açıklamar, inanıyorum ki, diğer bazı devletlerden de gelir. Bu tür fırsatlar, ulusların kaderini değiştirmek için belki yüz-iki yüz yılda bir ulusların karşısına çıkar. Güney Kürdleri de bunu iyi değerlendirmelidirler. Suudi Arabistan, Katar ve Türküye'nin İŞİD'i destekledikleri bir gerçek ve herkesçe bilinmektedir. Ama bir gerçek daha vardır ki, o da, bu devletler büyük güçlerin onayını alamadan, bu güçlere rağmen bu desteği sürdüremeyecekleridir. Ama bazı fevri çıkışları ve projenin ruhuna ters düşen hareketleri de oluyor. Ortadoğu'da, şu an bir kurtlar sofrası kurulmaktadır. Bazen kimin elinin kimin cebinde olduğu dikkatlerden kaçıyor.Tüm büyük güçler ve onların yedeğindeki devletler, bu sofrada, kendileri .için tatmin edici pay koparma mücadelesi veriyorlar. Bu mücadelede, bazen sofra adabına uymayanlar da oluyor. Türkiyenin gizli yollardan tırlar dolusu silah sefkiyatı gibi...
Kafalarda cevap arayan bir soru da şudur: Bu projenin uygulayıcıları, İŞİD gibi radikal bir İslam hareketini neden oyuna sokuverdiler? Bence, bu soruya emsal teşkil eden cevap, Saddam'ın Kuveyt'e saldırmasına sessiz kalınıp, ardından Körfez savaşının gündeme sokulması cevabında aramak doğru olur sanırım.
ASO ZAGROSİ: Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani ve diğer bazı yetkililer İŞİD’in Musul’a yönelik çalışmaları konusunda Irak Merkezi iktidarını uyardıklarını, fakat kendilerini dinlemediklerini söylüyorlar. Ayrıca ABD yakın dost gördükleri devlet başkanların ve başbakanların(Almanya Başbakanı Merkel gibi) telefonlarını dahi dinliyor. Nasıl oluyor da İŞİD’in girişimlerinden habersiz oluyor?
MÜSLİM KORKMAZ: İŞİD'in Musul'a gireceği konusunda her kesimin de haberi olduğunu söyleyebiliriz. Burada kimin haberi olup olmadığından çok daha önemli bir durum var, o da, Sayın Mesut Barzani'nin Maliki'yi uyarmayı kendine neden dert edindiğidir. Maliki'yi uyarmak Kürdlerin üzerine vazife olmamalıdır.Ellerinden gelse, Maliki Yönetimi, Kürdleri bir kaşık suda boğmaya çalışacaktır. Hem Şii Araplar hem de Suni Araplar Kürdlere karşı hiç bir zaman iyi niyet beslemedıkleri gibi, Kürdlere ait olan topraklarına saldırmak için fırsat arayacaklardır. Bu bir savaştır. Bu bizim savaşımız değildir demek çok tehlikeli bir durumdur. Kürdler, bu savaş bizim de savaşımızdır diyorlarsa, ki öyledir, o zaman karşılarındaki güçlerin gaflete düşüp,Kürdlere cephe avantajı sağlamaları , Kürdler için çok önemlidir .
ASO ZAGROSİ: İngiltere ve Fransa’nın Kürdistan’ı ve bölgeyi kendi aralarında Sykes picot-Antlaşması ile bölüşmelerinin 2016 yılında 100. Yılına giriyoruz. Bu antlaşmadan en çok zarar gören, ülkeleri yeniden parçalanan ve jenosidlere uğrayan Kürdlerdir. İŞİD 10 Haziran’da sınırları hiçe saydı ve Sykes-Picot Antlaşmasını yırtıp attı. Bu antlaşmanın 100.yılına doğru gittiğimiz bu süreçte ondan en çok zarar gören Kürdler ne yapıyor?
MÜSLİM KORKMAZ: İngiltere ve Fransa, Birinci Dünya Savaşı'nın aktörleri ve aynı zamanda da savaşın uygulayıcılarıydı. O zamanki projeleri, Ortadoğu'yu cetvelle çizip,etkisiz ve küçük devletler oluşturmak suretiyle bölmek, kendi politikalarının çıkarınaydı. O zamanki projede Kürdlere yer verilmedi. Bu durum, Kürdler için yüz yıllık yıkımlar ve acılar getirdi. Kürdler, bu haksızlığa karşı son yüz yıl boyunca direndiler. Büyük kıyım ve soykırımlara uğradılar. Buna rağmen pes etmeyip, umutlarla Kürdistan'a, yani yaşam çınarına sarıldılar. Elleri tırnakları kanasa da bu çınara tutunmayı günümüze kadar sürdürdüler. Bu gün, Kürdlersiz hiç bir projenin artık dikiş tutmayacağı anlaşılmıştır. Ayrıca cetvelle sınırları çizilip kurulmuş olan sömürgeci devletlerin de ömürleri bittiği için yıkılmaları gerekiyordu. Dünyadaki değişim rüzgarları, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Uzakdoğu'da yeni bir düzen ve yeni bir haritanın çizilmesini gerektiriyordu. Bu yeni harita gerekliliği, İngiliz destekli ABD politikalarında sık sık dile getirildi. Bu yeni haritanın çiziminin ön hazırlıkları İSİD eliyle Irakta başlatılmış görünüyor.
Kürdler ne yapmalı sorusuna gelince, bana göre savaşlar, ne sadece savaş alanlarında kazanılabilir, ne de tek başına politıkalarla masada kazanılır. Kürdlerin işgal altındaki kendi topraklarının tümünü, güçleri yettiği oranda kurtarmalıdırlar. Bu Kürdlerin doğal haklarıdır. Böylece masaya, elleri güçlü bir şekilde oturabilirler. Yamalı bohçalı diğer güçlerintoprak işgalleri meşru oluyorsa, Kürdlerin kendi topraklarını kurtarma hakları çok daha meşru ve doğaldır.
ASO ZAGROSİ; Geçenlerde Irak savaşına katılan Amerikalı bir subay George Bush’un Irak’ı Güney Kore olarak gördüğü ve 60 yıl alanda kalacaklarını söylediğini, fakat Başkan Obama’nın Irak’ı Vietnam olarak gördüğü ve askeri güçleri çektiğini yazıyordu. ABD’nin alandan ayrılmasından sonra(2011) Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin ilk işi Sünnileri devletin üst kademelerinden uzaklaştırmak oldu. Cumhurbaşkanı yardımcısı kaçtı, Maliye Bakanı zindana atıldı ve bir çok Sünni ordu ve devlet kurumlarından uzaklaştırıldı. Nuri Maliki Kürdlere karşı Dicle Askeri güçlerini gönderdi, Kürdistan bütçesini kesti ve Pêşmergelerin maaşlarını dahi göndermedi. Irak Anayasa’sında Kürdlere ilişkin esas maddelerden, ( Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerin geleceğine dair madde de dahil) hiç birini uygulamaya sokmadı. Nuri El Maliki Bağdat merkezli tam bir Şii diktatörlüğü kurdu. Aktüel durumda yaşanan çatışmalar konusunda Kürdler nasıl bir tavır almalılar?
MÜSLİM KORKMAZ: ABD, kendi askerlerini 2011 yılında bölgeden çekti, çünkü planın birinci aşaması tamamlanmış olduğu içindi. Ama ABD hiç bir zaman bölge üzerinden elini çekmedi ve öyle bir niyeti de yok. Burada esas olan, Kürdlerin hesaplarını çok iyi yapmalarıdır. ABD ve proje sahiplerinin etkin rölleri kadar, Kürdlerin de bu savaşta oynayacakları rol çok önemlidir.Hesaplarını çok iyi yapma konusunda bir örnek verecek olursam, Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından çok kısa bir süre öncesine kadar Amanya-Macaristan cephesinde yer alan İtalya'nın, savaşın başlamasıyla İngiltere- Fransa cephesine katılması, İtalyanın kaderini birden bire olumlu bir şekilde değiştirmiştir.
Maliki'nin, Bağdat merkezli bir Sii diktatörlüğü kurması, Kürdlerin elini güçlendirmiştir. Bu duruma karşı Kürdlerin öne sürecekleri talepler, maaş meselesi gibi küçük taleplere kadar indirgenmemeli, aksine Kürdler, devlet olma haklılığının ortaya çıkığını savunmalı ve ona göre pozisyan almalıdırlar.Çünkü Küdlerin tüm iyi niyetli çabalarına rağmen Maliki yönetimi, Kürdlerin ellerindeki hakları bile geri alabilmek için saldırgan politikalar ve planlar yapmış ve yapmaktadır. Dicle Ordusu da bu sinsi emeller dahilinde planlananları uygulamak için kurulmuştur.
ASO ZAGROSİ: Geçenlerde General David Petraeus yaptığı bir açıklama da eğer Amerika hava saldırılarıyla İŞİD’ı vurursa “Şii milislerine hizmet eder” diyordu. Diğer yandan İŞİD, Sünni mezhebi ideoloji olarak kullanan Arap ırkçısı bir yapılanmadır. Eski Baasçıların yoğun bir şekilde bu hareketin içinde yer alması bu gerçekliğin açık bir ifadesidir. Bazı Kürd çevreleri “bu savaş bizim savaşımız değildir” diyorlar. Eğer İŞİD vb yapılar bölgede dikiş tuttururlarsa Kürdistan ile doğrudan komşu olacaklar. Ayrıca Sünni Araplar, Musul, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürd bölgelerini kendi toprakları olarak görüyorlar. Yarın çıkacak olacak çatışmalarda Türkiye dahil bir dizi Arap ülkesi onların yanında olacaktır. Kürdistan yönetimi yarınları da düşünerek şimdi nasıl bir tavır takınabilir?
MÜSLİM KORKMAZ: Kürdistan Yönetimi, yukarda da belirttiğim gibi bu savaşın Kürdlerin de savaşı olduğunu, hatta bir yaşam savaşı olduğunu görmek zorundadır. Kürdler, atacakları adımlar ve yapacakları politikalarla bu durumunu gündeme oturtmalıdırlar.ABD'nin istediği doğrultudaki Kürdlerin tüm çabalarına rağmen, Kürdler, Sii ve Suni Arapların birlik içinde yaşamalarının artık mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Irak Devleti'nin artık yıkılıp, Kürdler, Şiiler ve Suni Arapların sahneye çıkacakları bellidir. Suni eksen tarafından desteklenen İŞİD ve Sii eksenli Araplar, Kürdistana ait olan toprakları 'tartışmalı bölgeler' olarak gösterip hak ıddia edebilir ve saldırabilirler. Ama eğer Kürdistan Devleti diye bir oluşumdan bahsedecek olunuyorsa, Kürdlerden de, komşularının gönüllerine göre hareket etmeleri beklenemez. Kürdler, hedefleri olan Bağımsız Kürdistan taleplerinde sonuna kadar direnmelidirler. Şunu gözlerden kaçırmamak lazım. BOP Projesi'nin mimarları, kendi çıkarlarını bu üç gruptan birine dayandırmamaktadırlar. Bir laf vardır, ''bir taşla iki kuşu birden vurmak'' Ortadoğu için bu sözü şöyle formüle debiliriz, ''Bir kurşunla üç hedefi birden vurmak'' BOP mimarları bu üç grubu aynı anda kontrol altında tutuyorlar.
ASO ZAGROSİ: Beyaz Saray son günlerde doğrudan Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani, Irak Sünni ve Şii yöneticileriyle ilişkiye geçerek „teröre karşı ortak mücadele“ ve „Bağdat yönetimini Şii, Sünni ve Kürd ekseninde“ yeniden yapılanmasını istiyor. Eğer Kürdler Amerika’nın bu istemini kabul etseler hangi taleplerle Bağdat’ta gitmeliler?
MÜSLİM KORKMAZ: Bence ABD de anlamıştır ki, ortak mücadele ve birlikte yaşama şartları artık kalmamıştır. Onun içindir ki, yukarda da belirttiğim gibi, Kürdler bağımsızlık taleplerini daha yüksek sesle dile getirmelidirler. Ama aynı zamanda da eyleme geçmelidirler. Tutuk politiklar çoğu zaman kaybetirir. Durum öyle gösteriyorki, Kürdler şu anda en avantajlı kesimdir. Hem askeri olarak iyi durumdadırlar, hem de düyanın önemli siyasi desteğine sahiptirler. Ayrıca bölgenin de en demokratik devletini temsil edecekleri bellidir.
Diyelim ki, ABD, Bağdat Yönetimini Sİİ, Suni ve kürd eksenli olarak yapılandırmayı istedi, Kürdler bu durumda ya bağımsızlık talebinde direnmeli, ya da eşit şartlar çerçevesinde masaya oturmaldırlar. Bu masada kendi toprak bütünlüğünü sağlam şartlara bağlamalıdırlar. Ama yine de diyorum ki, bu, ölü bedeni diriltme gibi bir boş çaba demektir. Çünkü bir süre sonra yeniden boğazlaşma süreci başlayacaktır.
ASO ZAGROSİ: Güney Kürdistan yöneticileri sık sık Kürdistan’ın bağımsızlığından söz ediyorlar. Son dönemlerde Irak Ordusunun İŞİD güçlerinin karşısında aldığı yenilgilerden sonra boşaltığı Kerkük vb yerlere Pêşmerge güçleri yerleşti. Niçin Pêşmerge güçleri Hemrin’den başlayarak tüm Kürdistani bölgeleri denetim altına almıyor? Yoksa Güney Kürdleri yeniden Irak Anayasasının tatbikini mi bekleyecekler?
MÜSLİM KORKMAZ: Bağımsızlığı dile getiren Kürdistan Yönetimi, söyledikleri sözlerinin arkasında durmalıdır. Eğer bu sözlerinin arkasında durmazsa, kimse tarafından da ciddiye alınmaz. Ayrıca bazı Kürd yöneticilerinin, ''Biz Irakın parçalanmasını istemiyoruz'' şeklindeki acıklamları, bağımsızlık ruhuna ve Kürdlerin çıkarlarına ters düşen söylemlerdir. Umarım bu çelişkili açıklamarı yapanlar aklı selim hareket edecekleri bir noktaya gelirler, Iraktan medet ummanın boş bir hayal olduğunu anlayacaklardır.
ASO ZAGROSI: Türkiye ile bir dizi ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler içinde olan Güney Kürdistan yönetimi Bağımsız Kürdistan’ı ilan edebilir mi? Böyle bir durumda Kuzey Kürdlerine hiç bir hak tanımayan Türkiye Güney Kürdlerin bağımsızlığına karşı tavrı ne olur? Geçenlerde Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’nin başında bulunduğu bir KDP ve YNK delagasyonu İran yetkilileriyle görüştü. İran yetkilileri tüm görüşme boyunca “Kürd-Şii İttifakını” işlediler. Acaba günümüzde İkinci Çaldıran mümkün mü? Eğer mümkün ise somut olarak Kürd güçleri nasıl hareket edecekler?
MÜSLİM KORKMAZ: Soruya son kısımdan başlayarak cevap vereyim. Bu günkü şartlar, Çaldıran'da iki düşman güçlerden, Safevi ve Osmanlı Devletlerinden birine sığınmak zorunda kalan Kürdlerin durumundan çok farklıdır. Türkiye ve İran, ortadoğu'nun hakimi durumunda değildirler. Ayrıca ortadoğu'yu kendi kontrölünde tutan ABD' ye rağmen bir adım atacak durumda değildirler. Türkiye, elbetteki elinden gelse Kürd Devleti'inin Kurulmasını engellemek istiyecektir. Ama Kürdlerin devletleşme durumu dünya tarafından da artık meşru karşılanmaktadır. Bu ortadayken Türkiye'nin bunu göze alması biraz zor.Türkiye, hem kendi iç sorunları nedeniyle, hem de gelecek tepkiler karşısında direnecek durumda değildir.
ASO ZAGROSİ : İŞİD de facto sınırları ortadan kaldırırken Kürdler hala kendi aralarında duvar/sınır/hendekler örüyorlar. Güney Kürdistan kazanımları tüm dünya Kürdleri için Sykes-picot-Antlaşmasını çöpe atmak için tarihsel bir imkan sağladı. PKK, Güney Kürdistan Hükümeti ve parlamentosu oluştuğu zaman hemen karşısına „Botan ve Behdinan Savaş Hükümetini“ çıkardı. Bugün ise Batı Kürdistan’da „Kanton „ile Kürdlerin karşısına çıkıyor. Bu girişimleri nasıl yorumluyorsunuz?
MÜSLİM KORKMAZ: ASO Kardeşım, Kürdlerin tarihini sen daha çok iyi biliyorsun. Kürdlerin tarihini, senin değerli ve belgelere dayandırdığın araştırmallarında okuduğumuz kadarıyla, Kürdler arası çatışma veya savaşlar olduğu kesindir. Kimileri bu çatışmaları, 'Kardeş Kürdler' arası çatışmalar olarak adlandırıyorlar. Bazı çatışmalar için bu doğru olsa da, kimi çatışmalar ve yapılanmalar için aynı adlandırmayı yapmak doğru değildir. PKK/PYD ve bunların uzantıları için Kardeşler arası anlaşmazlıklar deyip geçemeyiz. Bu yapılanmalara, Kürd Halkı'na karşı, düşmanlarımızla işbirliği içinde olan ihanet odakları demek en doğrusudur.Bu konu ile ilgili çok yazılıp çizildiği için fazla üzerinde durmuyorum.
ASO ZAGROSI: Güney Kürdistan yönetimi Arap güçleriyle çatışmalar içine girerse yada Bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse Kürdistan’ın diğer parçalardaki ve diasporadaki Kürdler somut olarak ne yapabilirler?
MÜSLİM KORKMAZ: Kürdler, bulundukları her alanda ve diasporada, Güney Kürdistanlıların mücadelesini desteklemek için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Fakat Güney Kürdistan Yönetimi de, Güney dışındaki Kürdlere bir proje ve hedef sunmalıdır.
ASO ZAGROSİ: Sorularıma cevap verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
MÜSLİM KORKAZ: Ben teşekkür ederim. çalışmalarında başarılar dilerim.
27. 06.2014