Şah Abbas’ın Mukrî Kürdlere Karşı Katliamı(2)
Aso Zagrosi
İrani kaynaklar Celalilerin Osmanlı topraklarına geri dönüşlerini o dönem Diyarbakır Valisi olan Nasuh Paşa’nın gönderdiği ajanların ikna faaliyetlerine bağlıyorlar. Kuyucu Murat Paşa’nın 1611 yılında ölmesi ardından Nasuh Paşa Sadrazam oluyor. Nasuh Paşa 1611-1614 yılları arasında Sadrazamlık yapıyor. Nasuh Paşa’nın akibeti çok kötü oluyor. Tarihçi Hammer, Sultan Ahmed, Sadrazam Nasuh Paşa’nın Sinop şehrinin tahrip edilmesini kendisinden gizlediğinden dolayı sarayda boğdurarak öldürdüğünü söylüyor. Ayrıca başka iddialara da yer veriyor. Bu öldürme olayı 17 Ekim 1614 tarihinde gerçekleşiyor. Bilindiği gibi Sadrazam Nasuh Paşa Mîr Şeref’in eniştesiydi. İran kaynakları Sultan Ahmed Mîr Şeref’den dolayı ciddi bir şekilde zenginleşen Nasuh Paşa’yı boğdurarak servetine el koyduğunu yazıyorlar. (konumuzla doğrudan ilişkili olmadığından geçiyorum...
Şah Abbbas’ın Mukrî Katliamı
Şah Abbas Dimdim Kalesi Direnişinin sonlarına doğru, hem Dimdim Kalesi’nin alınmasından hazır bulunmak ve hemde Marağ Mukri Kürdlerini cezalandırmak amacıyla Karabağ’dan yola çıkıyor.
Kendim hiç bir şeyi katmaksızın yapılan Mukri Kürdlerinin katliamıyla ilgili sözü yazara bırakıyorum:
“Şah Abbas’ın  memnun  olmadığı    Marağ  Mukrilerinin başında  farklı suçları olan   Qubadxan vardı.  İlk önce  Qubadxan    Başvezir Hatem Bey’in   Dimdim Kalesi  kuşatması  için   işbirliği  yapmak amacıyla gönderdiği  davetiyeyi savsakladı ve  dikkate almadı.  Qubadxan   bu  itaatsızlığını  tamir etmek amacıyla   Karabağ’a  giderek Şah Abbas’a  bağlığını bildirmişti.  Fakat  Qubadxan  Karabağ’dan    Marağ’a   geri döndüğü zaman  adamlarını     Şah’ın   Karaçibuq’daki   harasını   talan etmeye serbest bıraktı.    Qubadxan Mukrî,  Marağ’daki  kızılbaş   vali ile  sürekli bir uyuşmazlık içindeydi ve çeteleriyle  bölgedeki  Şiileri terorize  ediyordu. Açıktır ki,  Kürd  şefi   sınır ötesindeki   Sünni  dindaşlarıyla ve Osmanlılarla    sürekli ilişki içindeydi. Karabağ’dan  itibaren  Şah Abbas’ı   düşündüren   Mukri  Kürdlerine   herkesin ders   alabileceği   ve  unutamayacağı bir ders vermekti. Şah Abbas    örnek  olabilecek bu  cezalandırmanın   sorumluluğunu   bizzat aldı.  
İyi ki  Qubadxan Mukrî’nin  içine  kapandığı  Kabdol adlı  kalesinin  önüne varıldığı zaman,  Qubadxan Şah’a   bağlı olduğunu ve  Şah tarafından  sadık bir  hizmetçi  olarak  Kabul edilmesini  istedi. Qubadxan Mukrî,  davetiyeye 150  adamıyla  katlılacağını  söylüyor.   Qubadxan  resmi olarak   Saray tarafından davet ediliyor.
Her şey detaylarına kadar hazırlanmış ve düşünülmüştü. Kabul töreninin bölge Kürdlerinin hafızalarına unutulmadan yerleşmesi gerekiyordu. İlk önce Qubadxan Mukrî içeri alındı. Şah’ın çadırına Qubadxan girdiği zaman hemen Hulamlara teslim edildi ve orada boğazlayarak öldürdüler. Daha sonra yine Şah’ın huzurunda Qubadxan’ın adamları birer birer içeri davet edildi ve aynı şekilde o bir dünyaya gönderildiler. Mukriler öldürüldükten sonra cesetleri hemen başka alanlara aktarılıyordu. 30 Mukri’nin öldürülmesinden sonra 120 Mukri arkadaşlarının kaybolması hakkında kendi kendilerine soru sormaya başladılar. 120 Mukri durumu anlayınca kaçmaya çalıştılar, fakat çok geç kalmışlardı. Çünkü her taraftan Şah Kampının koruyucuları tarafından kuşatılmışlardı. Şah’ın korumaları 120 Mukri’yi son neferine kadar öldürdüler.
Şah Abbas, askeri birliklere buldukları tüm Mukri Kürdlerini getirmeleri için talimat verdi. Kabdol Kalesinde bulunan Kürdler yapılan her şeyden habersiz olduklarından dolayı, direnmeden askerleri karşıladılar ve tutuklandılar. Askerler kırsal kesimdeki Mukri kadınlarını, çocuklarını ve erkeklerini sürü gibi topladılar. Binlerce Mukri Kürdü Şah’ın Kampına götürüldükleri gibi sırasıyla katledildiler. Bu katliam günlerce devam etti. Çünkü tüm işleri yapacak fazla silahlı adam yoktu. Bundan dolayı bahçecileri ve uşak takımını da Kürdleri öldürmek için görevlendirdiler. Bunlar tutsaklara sopalarla vurup bayıltıyorlardı. Şah Abbas’ın hoşuna gitmek için onun emirlerini dahi aştılar. Zira son dönemlerde Mukri’lere katılan Uryad ve Bayi aşiretleri Mukrilerle birlikte katliamdan geçirdiler. Sonuç olarak katliam’ın 20. Gününde Şah Abbas’ın yüzünde bir gülümseme belirdi ve kasaplığa son verme talimatını verdi. Geriye kalan Mukri’lerin başına onlardan biri olan, Şah’ın Saray’ında İşik Ağası olan Maqsud Bey’in kardeşi Şir Bey şef olarak tayin edildi.
Öldürülen Mukrilerin eşleri ve çocukları köleleştirildiler.”(L.L. Balen, 1932, s. 189-190)
Devam edecek
        
    
      
Meme Alan destani ve Mukri Kurtleri Remo-Zani