بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Aso Zagrosi on 9 December 2011


Diyarbekir ile ilgili verdiğim örnek Kürdistan’ın bir çok şehri içinde geçirlidir.
Kerkük’ten Sivas’a kadar tüm Kürdistan çapında Şah İsmail yönetimine karşı Kürdlerin direnişe geçmesi, Mevlana İdrisî Bitlisî’nin girişimleriyle açıklanacak bir durum değildir. Zaten iktidarlarını kaybeden Kürd Mirleri direniş içindeler, o esnada İdrisi Bitlisi devreye giriyor ve toparlayıcı bir rol oynuyor.

İdrisi Bitlisi Osmanlı devletiyle Kürd Mirleri arasında aracılık yapıyor ve Yavuz Sultan Selim tarafından büyük yetkilerle donatılmış bir şekilde Kürdistan’da faaliyet içindedir.
Şah İsmail tarafından Kürd katliamları yapılmamış olsaydı, Kürd Mirleri mülksüzleştirilmemiş , sürgüne gönderilmemiş ve hapse atılmamış olsaydı Osmanlı devletinin Kürdistan’a ayak basması oyle kolay olmayacaktı.

Bir örnekte Doğu Kürdistan’da vermek istiyorum.

Şah İsmail 1506 yılında “Kürdistan’a karşı genel bir saldırıya geçiyor. Sarmi Kurê Seyfedin Mukrî direnişe geçiyor”( Dr. Firset Merhi, Sefewi û Kurd, kovara Metin, sayfa 156)
Mukri Kürdleriyle Safevi orduları arasındaki savaşlara ilişkin olarak 1541 ve 1578 yılları arasında Safevi sarayında gelişmeleri yakından takip eden ve Şah Tahmasb’ın savaşlarına katılan tarihçi Hasan Rumlu’ya sözü bırakmak en doğrusudur.

Şu noktanın altını çizmek lazım. O dönem ne İdrisi Bitlisi alanda var ve ne de Mukri Kürdlerinin Osmanlı devletiyle bir ilişkileri var.

Hasan Rumlu şöyle yazıyor: “ Hakan İskender Şan(Hasan Rumlu Şah İsmail’e böyle hitap ediyor-Aso) bu yılı Xoy’da kışladı(1506-Aso). Büyük emirlerini, Kürd Sarim’ın üzerine yolladı. Zafere sığınmış ordu, o yolunu yitirmiş grubun ülkesine varınca, Kürdler gök gibi yüksek dağlara sığındılar. Gaziler onların memleketlerini yağmaladılar ve imansızların çoğunu öldürdüler.
Bu arada Sarım’ın çatışmaya hazırlandığını ve bu amaçla dağın eteğinde bulunduğunu öğrendiler. Zaferi ilke edinmiş askerler o işe yaramazı defetmeye yöneldiler. Kürdlerde savaş amaçlı adımlarını ileriye atınca aralarında cetin bir savaş ceriyan etti. Her taraftan da çok sayıda insane öldürüldü. Ünlü Emirlerden Abdi bey ve Tekeli Mühürdar Sarı Ali de öldürülenler arasındaydılar. Bayram Bey Karamanlu ve Hulefa Bey Padişah ordusuna döndüler.(Hasan Rumlu, age sayfa 111)

Hasan Rumlu taraflı olan bir tarihçi olarak Safevilerin aldığı bu yenilgiyi açık bir şekilde ifade edemiyor. Ama bu savaş üzerine yazan Baba Merdoxi, Dr. Kemal Mazhar ve daha başka tarihçiler Safevilerin Sarim Mukri karşısında ciddi bir yenilgi aldığını yazıyor. Daha sonraki savaşlarda Mukriyan Kürdleri Safeviler tarafından yenigiye uğratılıyorlar ve “imansız Kürdler” kılıçtan geçiriliyor.…………

Çaldıran Savaşı öncesi ve sonrası döneminde Safewi ve Osmanlı devletleri arasında Kürdistan topraklarında yapılan tüm savaşlarda Kürd kıyımı yapıldı. Kürd şehirleri bir çok defa el değiştirdi ve her seferinde büyük katliamlar yaşandı.

Bir çok insanımız Çaldıran savaşından sonra yani 1514 yılından itibaren Osmanlı devleti ile Safevi devleti arasında bir sınırın çizildiğini düşünüyor. Sanki bu savaştan sonra Safevilerin Kuzey Kürdistan’a yönelik girişimleri son bulmuş gibi… Hayır savaş sonrası da Kuzey Kürdistan’ın bir çok şehri defalarca el değiştiriyor.

Hatta 1554’de Şah Tahmasb “Kürdistan seferine çıkıyor, yol boyunca tüm yerleşim birimlerini yerle bir ediyor. 1555’de Bitlis, Erciş, Muş, Ahlat gibi şehirleri harebeye çeviriyor ve halkını katlediyor.”(Huseyin El Caf’ın Tarixi İran’dan aktaran Dr. Firset Merhi, Sefewi û Kurd, kovara Metin, sayfa 158)
İran tarihi ile ilgili bir çok doktora çalışmasını da yöneten Prof. Dr. Kemal Mazhar Ahmed “ Safevilerin Kürdlere karşı yapmış olduğu katliamlar Holako ve Timurleng’ın yapmış oldukları katliamları unuturdu” diyor.

Yine Dr. Kemal Mazhar’ın anlatımlarına göre Şah İsmail’in oğlu ve ondan sonra İran Şah’ı olan Şah Tahmasb’ın korumaları “bir günde Şah’ın sarayında Dunbuli Kürd aşiretinden 400 kişiyi öldürüyorlar. Geriye kalan Dunbuliler mecburiyet karşısında Osmanlı topraklarına geçtiler”(Dr. Firset Merhi, age, sayfa 158)

Şah Tahmasb 1524-1576 yılları arasında iktidarda bulunuyor. O dönem Dunbuli Kürdleri Şii olmasa dahi onlara yakın bir dinsel yapıya sahip olduklarından dolayı sarayda çalışabiliyorlardı. Yada bugün bildiğimiz Raya haq dinsel gruba bağlıydılar.

Yine Safeviler döneminde Ehli Hak Kürdlere karşı yapılan katliamlar var..

Safeviler döneminde Kürdlere karşı yapılan katliamlar ve direnişler bir çok stran ve destanlar sayesinden kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar günümüze kadar ulaşabildiler.
Erebê Şemo’nun romanlaştırdığı “Dimdim Kalesi” bunlardan biridir.

Iran Şahları Doĝu Kürdistanda bir çok Kürdü Horasan’a Hindistandan, Özbeklerden ve diĝer Türk kavimlerinden gelecek saldırılara karşı Kürdleri sınırlara sürdüler.. Bazı kaynaklara göre ilk önce Şah Abas döneminde „45 bin aile yaklaşık olarak 220 000 kişi Horasan’a ‚Çemişgezek Eli‘ adlı“ bir göçle alana yerleştirildi.. Daha sonra Şah Nadır döneminde ‚Gilan‘ mıntıkasına 2000 Kürd aile Ruslara karşı yerleştirildi... Yine Şah Nadır, 4500 Kürd ailesini Urmiye ve Afşardan Abiwerd’de yerleştirdi.. Daha sonra Erzurum elerine geçtiĝi zaman 3000 Kürd ailesini daha Horasan’a sürdüler..(Kürdlerin Horasan Göçü adlı eserden)Kürdler Horasan’a yönelik yapılan tüm dış saldırılara karşı direndiler.. O bölgede bulunan bir dizi şehir ve köyü Kürdler kurdu.. Kürdler her seferinde saldırılara uĝradılar ve büyük kayipler verdiler. Bugün Horasan’da bir milyon Kürdün var olduĝu söyleniyor... Ama, bir çok araştırmacıya göre Kürdlerin Horasan serüveni daha eskiye Arapların islamlaştırma faaliyetleri dönemine kadar uzanıyor... Ebu Muslimi Horasani dönemindede Kürdler Horasan’da vardı...

Şah Abas’tan 2 yüzyıl önce Timurlenk alana geldıĝi zaman Kürdlerle karşılaştıĝını yazıyor.. „Ben Dünya Fatihi, Timur“ adlı eserden Timurlenk’ten Abdullah Karadaxi aşaĝıdaki alıntıyı yapıyor: „Ben Quçan’a (Horasan’dadır) vardıĝım zaman yüksek boylu ve fiziki olarak güçlü bazı insanları gördüm.. Her birinin elinde uzun bir aĝaç vardı ve bizim üzerimize saldırmak istiyorlardı. Biz de gördük ki onlar hiç bizden korkmuyorlar.. Onlardan bazıları açık tenli ve sarı saçlıydılar.. Onlar ne farsça ve ne de arapça olan bir dil konuşuyordu.. Benim için çok açıktı ki, bunlar Kürdler ve Kürdistan’dan buraya getirilmişler.. Kürd insanları cesurdur.. Bazılarından kendileriyle oturup konuşmak istediĝimi söyledim ve kendilerinden eĝer isterlerse ordumda asker olarak görev alabilirler. Onlar bana kim olduĝumu sordular... Bende kendilerine ‚Sultan Timur‘ olduĝumu söyledim.. Onlarda bana biz ailemiden ve yakınlarımızdan uzaklaşmak istemiyoruz, asker olmaya ihtiyacımız yok.. hayvanlarımız var ve biz yaşamımızı iyi kurmuşuz dediler“Bu alıntı da gösteriyor ki, Kürdler daha eskilerden Horasan’da vardılar..Osmanlı, Fars ve Rus devletlerinin sınırlarının kesiştiĝi Kürdistan toprakları yüzyıllara varan kıyım alanı oldu...

Kuzey Kürdistan’da Alevi Kürdlerinin Osmanlı devletinden çektiklerini aynısını İran Kürdleri Safevi ve daha sonra gelen İran şahlarından çekmişlerdir. Aslında Kuzey Kürdistan’daki Alevi Kürdleri ile İran’daki Şafi Kürdlerinin mazlumiyetlik edebiyatları o kadar birbirlerine benziyorki, Şafi ve Alevi terimleri çıkarıldığı andan itibaren geriye katliam, sürgün, zorla mezhep değiştirme gibi ortak paydalar kalıyor.

Devam edecek

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.