Şeyh  Hasan Zirkî’nin    yaşadığı  dönemi   Emir  Artuk’un  yaşadığı   döneme  yerleştirmenin  zor  olduğunu    yukarıda   ifade  etmiştim.  Acaba   Şeyh Hasan Zirkî,Akkoyun ve Karakoyun  beylikleri  arasındaki yapılan   savaşlar  esnasında  ve  özellikle  Karakoyunlu İskender Mirza(ö.1438)  ve Akkoyunlu Karayülük Osman Bey(ölüm tarihi 1435)  döneminde  hâlâ   yaşıyor muydu?
Uzun yıllar boyunca hem Karakoyun ve hemde Akkoyunlu beylerine hizmet etmiş Ebu Bekir Tihrani “Kitabi Diyarbakiriyya” adlı eserinde sık sık Şeyh Hasan Kurdî adlı bir Kürd şahsiyetinden söz ediyor.
Ebu Bekir  Tihrani    Karayülük Osman Bey’in   Diyarbekir  üzerine  yaptığı  bir  saldırısından   söz ediyor.
Bu  saldırı da  Osman bey  “Silêmanî(Silîvani) ve Zerqî Kürdlerine karşı  başarılı oluyor ‘Miyafarqîn’ , ‘Tercil’ ve  onlara  bağlı kaleye  el koyuyor ve  3  bin  aileyi  denetim altına  alıyor.  Osman Bey  burayı   oğlu Bayiz Bey’in  hükümdarlığına  bırakıyor”   diyor.( Ebu Bekir  Tihrani, age, sayfa  118)
Ebu Bekir  Tihrani     iktidarını ve kalelerini  yitiren  Şeyh Hasan’ın    o dönemler   ‘Sokmanabad’ta  oturan   Karakoyunlu  İskender Mirza ile  ilişkiye geçtiğini,   Bitlis, Axlat, Wan ve Westan  Mirleri ve büyüklerinin  Akkoyunlu   Osman  Bey’e   düşmanlık  yaptıkları.............  Şeyh Hasan Kurdî’nin  yeniden  Diyarbekir’deki  iktidarına  kavuşması  için   Osman Bey’in  elinden  çıkarılması  için   harekete  geçtiklerini  yazıyor.(age,  sayfa  119)
Ebu Bekir Tihrani’in “Kitabi Diyarbakiriyya” nin 146, 185, 188, 190, 194, 196, 197, 199, 215, 217, 231, 238, 249, 251, 262, 265, 272, 276, 373 ve daha başka sayfalarında Şeyh Hasan Kurdî’nin ismi geçiyor. Şeyh Hasan Kurdî’nin ismi bazen o dönemler Kürdistan’ı işgal eden güçlerle ortak eden ve bazen de başkaldıran biri olarak geçiyor.
Ebu Bekir Tihrani’in kitabının bir çok yerinde Şeyh Hasan Kurdî’nin oğullarından sözediyor. Bir yerde “Sultan Şeyh Hasan Kurdî’nin oğlu Hüseyin’i Karahisar Kalesine gönderdi” diyor.(Ebu Bekir Tihrani, age sayfa 215)
Yukarıda Şeyh Hasan Zirkî’nin oğulların sayarken Hüseyin adlı bir oğlunun olduğunu Şerefxan’a dayanarak yazmıştım.
Şerefxan  Tercil   hükümdarlarından  Ömer Beyden   sözederken    “Seyyid  Hüseyin’in  yerine geçti”  diyor.(Şerefxan, age, sayfa 279) Şerefxan   Ömer’in  “Uzun  Hasan’ın çağdaşı  olduğunu” yazıyor.   Uzun Hasan’ın   1453-1478  yılları arasında  hüküm  sürdüğünü biliyoruz.  Şerefxan’ın  verdiği bilgilere göre  Ömer Bey  öldükten sonra oğlu Budak’a    Uzun Hasan tarafından  kendisine   Bedlis Beyliği verildi ve daha sonra  1884  tarihinde   Tercil ve   Atak   geleneklere göre  kendisine verildi.(Şerefxan, age,  sayfa 280)  
Şeyh  Hasan Zirkî’yi   Hz. Ali’ye  bağlama  girişimleri    o dönemler   için  anlaşılır  bir durumdu.   Kürdistan tarihine baktığımız  zaman  kendi aile  seceresi   Ehli Beyt’e    yada  Hz. Muhammed’in  yakın  çevresine  vardırmayan    bir  Kürd  Mirliği  varmı? Botan,  Baban,   Ardelan vs. Vs...   Hatta  Kürdistan’da    kendi  aile  seceresini    Ehli Beyt’e  vardırmayan   Şeyh,  Dede ve  Seyyid  yok. 
Eğer bu söylentileri doğru olarak kabul edersek Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin yakın çevrelerinin ezici çoğunluğu Kürdistan dağlarına sığındığını söylemek lazım. Böyle bir şeyin doğru olamayacağını en azından Hz. Muhammed sonrası İslam ve Arap tarihçileri tarafından Ehli Beyt çevresi ciddi bir şekilde mercek altına alınmıştır ve konuda tamamı olmasa dahi bir çok şey belgelenmiştir. Zaten Araplar kendi aralarında yaptıkları savaşlarda Ehli Beyt çevresinde buldukları herkesi kendilerine bayrak ediyorlardı. Sadece kendilerini Eyli Beyt’e bağlayan Kürdler değildir. Diğer islamı din olarak kabul eden halklar için de bu geçerlidir. Uzun Hasan, Şah İsmail ve daha başka binlerce liderde secerelerini Eyli Beyt’e vardırıyorlardı. Hemde sözlü değil, yazılı kitaplarla...
Zirkî aşireti de diğer bir çok Kürd aşireti gibi ciddi bir araştırmayı haketmiş.. Kürd tarihini doğru bir şekilde kavramak ve oturmak için Kürd aşiretlerinin tarihini incelemek şarttır. Orta Çağ Kürdistan tarihi bir anlamda Kürd aşiretlerinin tarihidir.Ebu Bekir Tihrani kitabının 65, 79, 86, 118 ve 268 sayfalarında “Zerqî” lerden söz ediyor , “Silîvanî ve Zerqî Kürdlerine “ karşı yapılan saldırıları ve kalelerinin işgalını gündeme getiriyor.
Demek ki Zirkîler yada Zerqîler Ortaçağ Kürdistan tarihinde önemli rol oynayan bir Kürd aşiretidir.
Sadece o dönem değil, daha sonraki süreçte de Zirkîler ciddi bir yapı olarak varlıklarını sürdürdüler ve Osmanlı devletine karşı direnişler yapmışlar.
Yıllar önce Hafız Paşa tarafından Soran Mîr’i Paşayê Kore tarafından Osmanlı devletine karşı geliştirilen direniş esnasında hareketin önderlerinden biri Türkler tarafından işkence ile öldürülmesini yazmıştır. O dönem(1800’lerin ortalarına doğru) Osmanlı Ordularının Kürdistan’a karşı giriştikleri genel saldırıları esnasında Babtistin Poujoulat adlı bir fransız gezginci de refakat ediyor.Babtistin Poujoulat gezi notlarını 1840-4 yıllarında Paris’te “ Voyage dans L’Asie mineure en Mesopotamie, a Palmire, en Syrie en Palestine et en Egypte” adı altında yayınlamış. Bu gezi notlarında Babtistin Poujoulat Hafız Paşa’nın “Adsız” bir Kürd liderini nasıl öldürdüğünü detaylarına kadar anlatıyor.(Merak eden okuyucular o makaleme bakabilir. Ekte yayınlıyorum)
İlk defa Babtistin Poujoulat’tan Diyarbekir ve çevresinde Zirkî Beylerinden “Timur Bey’in Osmanlı Ordusuna karşı direnişe geçtiğini ve Soran Miri ile işbirliği içinde olduğunu “okumuştum.
Bugün  Türk kaynaklarıda     Zirki’lerin   1835  tarihinde  gerçekleştirdiği    direnişi  gündeme  getiriyorlar.
Fatih  Gencer,  “Merkeziyetçi  İdare Düzenlemeler Bağlamında   Bedirxan Bey  Olayı”  adlı  doktora  tezinde   Zirkîler  üzerine de duruyor.
Fatih Gencer Reşid Paşa’nın Kürdistan’ı işgal etme ve Kürd hükümetlerini tasfiye girişimlerini anlatırken : “ Reşid Paşa’yı zor bir görev bekliyordu. Zira bölge yüzyıllardır kendi haline bırakılmış gibiydi. Dersim’den Musul’a kadar bölgenin her tarafı başına buyruk yaşıyan derebeyleri ve aşiret reisleriyle doluydu. Bunlar arasında en güçlü olan Revanduz Beyi Mehmet Paşa’ydı. Diyarbekir’deki Zirkî Beyleri ile birlikte Cizre ve Mardin ve Musul bölgesi tümüyle onun hükmü altındaydı” diyor.(age, sayfa 20)
Reşid Paşa 1935 yılında Diyarbekir’in Eğil çevresinde asker toplamaya çalışıyor. Fatih Gencer’in verdiği bilgilere göre Zirkî Beylerinden olan Timur, Eğil Hakimi Bey’in yanına gelip kurulması düşünülen yeni düzene karşı olduklarını açıkca ifade ediyor. Daha sonra Zirkî beylerinden Recep, Silvan Zabıtı Mirza Bey ve Mardin bölgesinde bulunan Ömerkanlı gibi bir kaç aşiret ittifak ederek Osmanlı kuvvetlerine direnmeye karar vermişlerdi.( Takvimi Vekayi’den aktaran Fatih Gencer, age, sayfa 23)
Bu esnada Diyarbekir’in Siirt kazasına kadar gelen Revanduz Beyi Mehmet Paşa ile bu konuda anlaşmışlardı. Reşid Paşa’ya göre bunların bir kaçının canını yakmadıkca itaat etmeleri mümkün olmayacaktı.(Reşid Paşa’nın Revanduz Beyi ve Zirki Beyleri hakkındaki yazısından aktaran F. Gencer, age, sayfa 23)
Yazar Osman belgelerine dayanarak Zirkî Beylerinin halktan devlete asker vermeme yönündeki çabaları ürünlerini vermiş “ Hani’den Yezidhan’a kadar olan bölgedeki Kürd aşiretlerinin hepsi Osmanlı kuvvetlerine karşı birleşmişlerdi” diyor.
Hatta   hareketin  Muş’a  yayılmaması için  Osmanlı  devleti tedbirler almaya başlıyor.
Yazara göre   bu   başkaldırış  Zirkî Beylerinin   ilk başkaldırışı değildi.  1833  yılında   azledilen   Muş  Mutasarrıfı    Emin Paşa ile birlikte      Muş’u  ele geçirmeye  çalışmışlar.
Osmanlı devlet yetkilileriyle Timur, Recep ve Hüseyin Beyler arasında çeşitli görüşmeler olmuş, fakat bir sonuç alınmamıştır.
1835 baharında Diyarbekir Zirkî beylerinin üzerine yürüyor. İlk önce Diyarbekir’a sekiz saat mesafede bulunan Seyyid Hasan köyüne yerleşen Recep beyin üzerine yürüyor. Recep Bey’e yardıma gelen Timur ve Behram Beyler yenilgi alıyorlar. Bu esnada Osmanlılar 1000 kadar Kürdü öldürüyorlar. Recep Bey ve kardeşi Behram Bey yakalanıyor ve Diyarbekir’e gönderiliyor. Daha sonra Timur bey yakalanıyor. Bu ayaklanma sonucunda Kürd ileri gelenlerinden Tellibeyzade Recep, Timur, Behram, Bedirxan, Şerif, Faris, Behram ve Mirza adında sekiz aşiret beyi ve aileleriyle birlikte toplam doksan sekiz kişi İstanbul’a gönderilmişti. Zirkî Beyleri daha sonra aileleriyle birlikte Edirne’de iskan edilmişleri.(daha geniş bilgi için F. Gencer, age sayfa 25)
Aynı dönemde Zirkî Beyleriyle ittifak yapan Silvan bölgesindeki aşiretlerde isyan etmişlerdi. Bölgede bulunan Sinani, Berazi aşiretleri Haci Telli ve Fersooğullarıyla birleşerek Hazro’ya saldırıyorlar.... Fakat, bu harekette başarıya ulaşmıyor.
Daha önce  ismini  verdiğim   fransız kaynağı   Zirkî beylerinden   Timur ile    Soran Miri  Mir  Mehemed arasında oluşan  bir  ittifaktan  söz ediyordu.   Bu bilgi    Türk kaynakları tarafından   da  doğrulanıyor.
Aslında    1800 yılların   ilk yarısı    boyunca    Kürdistan’ın  her tarafından     Osmanlı  devleti  tarafından   büyük   Kürd  kıyımları yapıldı.  Bu süreçte,    Kürd  Mirlikleri ve yerel hükümetleri    kanlı bir şekilde    dağıtıldı.  Zirkîlerde   bundan  paylarını  aldılar.
Devam edecek