بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Türkiye’ye Geri Dönen Xoybûn Üyeleri Üzerine Notlar(3)

Kürd Ulusal Lıgası-Xoybûn ile Taşnak Partisi ilişkileri daha sonrada Türkiye dönen Xoybûn üyeleri tarafından tartışma konusu yapıldı. Bunlardan biri Dr. Mesud Fanidir. Ailesi 19.yüzyıldan Güney Kürdistan’dan Adana’ya gelip yada getirtilip yerleştiriliyor. Süreç içinde Adana’nın en zengin ve eğitimli ailelerinden biri haline geliyor. Fransızlar, Adana ve çevresini işgal ettikleri zaman Mesud Fanî’yi Cebel-i Bereket yani Osmaniye’ye Mutasarıf yapıyorlar.. Kemalistlere karşı tavır alıyor. Mesud Fani’nin iki kardeşi, yani Ali İlmi ile Zeynelabidin Fanizadelerde Kemalistlere karşı tavır alıyorlar. Zeynelabidin Hürriyet ve İtilaf Fırkasının genel sekreterliğine kadar yükselen biri.... Kemalistler iktidarı aldıktan sonra Yüzelilikler diye bilinen kendilerine karşı olan kesimleri sürgüne gönderiyorlar. Bu 150’lilerin arasında Mesud Fani ve 2 kardeşide var.(Daha geniş bilgi için M. Bayrak’ın Anti Toroslar’dan Bir 150’lik: Fanizade Alî îlmî(Bilgili) www. Navkurd.eu bakınız)
Mesud Fani Fransa’nın alandan geri çekilmesinden sonra Suriye ve oradan Paris’e geçti. Xoybûn’un kuruluşundan sonra Mesud Fanî Xoybûn ile ilişkiye geçiyor.

Mesud Fani 1933 yılında Sorbon üniversitesinde hazırladığı “la Nation Kurde et son evolution sociale” adlı doktora teziyle Kürdleri Türklere bağlayarak kendisini Kemalistlere afettirmeye çalıştı.
Daha sonra Mesud Fani kitabını şöyle değerlendiriyor: “Şimdi bütün Türk dünyasını sevinç içinde çoşturan bu muhteşem eserinin(Atatürk’e hitaben Cumhuriyet kastediliyor) onuncu yıl dönümünde Paris’te yazdığım Fransızca bir kitapta kutlamıştım. Uzun tetebbülerden(araştırma, tetkik) sonra bastırdığım bu üç yüz sayfalık tez, Kürt ihtilal teşkilatlarının yabancı dillerle yaptıkları yalan yanlış neşriyat karşısında hakkın bağıran sesi oldu. Şahsına yüksek eserine , isnat ve iftiralarda bulunan alçakları ilmin açık dilile susturdum, hayatlarile oynamak istedikleri zavalı Kürdlerin Orta Asya’dan gelen Türk kollarından başka bir şey olmadıklarını en ciddi vesikalara fikir alemine ilan ettim”( History Studies,ikinci Cilt, Murat Yümlü, Yüzellilikler Meselesi, Mesud Fani ve Risalesi Üzerine bir İnceleme,345)

Birlikte hukuk fakültesinde okuduğu okul arkadaşı Burhan Felek, onu “24 ayar ateşin zekalı” bir insan olduğunu söyledikten sonra “bugün ak dediğine kara diyen ve bununla övünen bir karektere sahipti” diyor..
Mesud Fani Türk ırkçılarına bir dizi yağ çekmesine “Kürdü Türk yapmasına” rağmen Kemalistlerin Cumhuriyetin 10 yıldönümünde (1933) çıkardıkları aftan yararlanmıyor.. Ancak Mustafa Kemal’in ölümünden sonra 1939 yılında Türkiye dönebiliyor.
Dr. Mesud Fani bunlarlada hızını almıyor 1935-1938 yılları arasında “Atatürk’ün Hayat Felsefesi” adlı bir kitap kaleme alıyor. Mesud Fani 1932 yılında Türkiye’nin Paris Büyükelçiliğine başvuruyor...... Büyükelçi ile Türk Dahiliye Vekaleti arasında Mesud Fani’ye ilişkin mektuplaşmalarda Dahiliye Vekaleti “ Şayet istiyorsa kendi teşebbüsleriyle memleket hainlerine karşılık verebileceği” şeklinde cevap alıyor..(Murat Yümlü, age, sayfa 340)

M. Fani bazında Türk yetkilileri arasındaki mektuplaşmalarda “Türkiye Cumhuriyeti hakimiyeti altında bulunan topraklarda bir Kürtçülük sorunu ve Kürdçülük davası olmadığını, Türk ulusal sınırı dışında Türk vatandaşı ile ilgisi olmayan bazı serserilerin düşmanlardan sağladıkları para karşılığında onlara hizmet ettiğini ve bu amaçla Kürtçülük cereyanı uyandırmak istediklerini, Bedirxanilerin Ermeni Taşnaksutyun Komitelerinin düzenlemesiyle ortaya çıkardıkları Hoybun Cemiyeti’nin de bu kabilden olduğunu” söyleniyor.(Murat Yümlü, age, sayfa 341)
Burada da Kürdlüğü ve Bedirxanileri Taşnakların bir manipülasyonu olarak gösteriyorlar.
Bazı kaynaklar Mesud Fani’nin 1928 yılından itibaren Türk İstihbarat birimleriyle ilişkiye geçtiğini ve Xoybûn’a dair bilgiler verdiğini yazıyor.(age, sayfa 341)
Ağrı Direnişi kırıldıktan sonra da Türk devleti yurtdışında bulunan Kürd kadrolarının yakasını bırakmadı.. 20. Yüzyılın başlarında İstanbul’da ortaya çıkan hemen hemen tüm Kürd kuruluşlarında, “Kürd teavün ve Terakki Cemiyeti”(1908), “Kürd Hêvî Talebe Cemiyeti”(1912), “Kürd Teali Cemiyeti”(1918) yer alan ve 1927 yılından itibarende Xoybûn’un Bağdat temsilciliğini yürüten Dr. Mehmet Şükrü Sekban’da bunlardan biridir.. Dr. Şükrü Sekban Kemalistlerin istemi doğrultusunda “La Question Kurde” adı altında kendi eski düşünceleri yadsiyan “Kürdleri Turan”a bağlayan bir eser yazarak Türkiye döndü.

Bilindiği gibi Güney Kürdistan aydınlarından Refik Hilmi, Dr. Sekban’ın kitabının çıkışından sonra sert bir dile yazdığı bir kitapcıkla cevap verdi.
Türk devletinin Kürd kökenli ve Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesine katılan, entelektüel birikimleri olan kadrolar vasıtasıyla Kürd ulusalcılığının temellerini dinamitlemeye ve Kürdleri Türk yada Turani olarak gösterme yönünde ciddi bir çabası vardı.
Her ne kadar bugüne kadar elimizde resmi belgeler olmamasına rağmen, Türk devletinin o dönemler “kazandığı” kadrolarla ikili görüşmeler yaptığına dair ciddi veriler var.
Örneğin Dr. Kamuran Ali Bedirxan ve Celadet Ali Bedirxan ile Türk Konsolosları arasında yapılan görüşmelerin önerileri Türk tarafından geliyor.

Dr.Mesud Fani’nin ve Dr. Mehmet Şükrü Sekban’ın kitapları 1933 yılında Paris’te basılıyorlar.
Bu 1933 yılı bir tesadüf mü?
Acaba Kemalistler Kürdlerin eliyle Kürd Ulusalcılığını yadsıyan ve Kürd milletinin varlığını inkar eden planlı ve programlı bir saldırıyı mı örgütlemişlerdi?
Şimdilik bir şeyler söylemek istemiyorum.. O süreç ciddi bir şekilde irdelemeye muhtaçtır.
Bu kitapların yayınlamasından bir yıl önce başka görüşmeler var.
Mesela 4 Aralık 1932 yılında Beyrut Türk Konsolosu ile Dr. Kamuran Ali Bedirxan arasında bir evde yapılan görüşme var.
3 saat süren bu görüşme isteği Türk Konsolosundan geliyor.

Bu görüşmede Türk Konsolosu Türkiye devletiyle anlaşmaları Kürdlerin çıkarına olduğunu, Batılı güçler sizleri terkettiler ve terkedecekler. Aktüel olarak İngiltere sizinle ilgilenmiyor. Şimdilik sizin Fransa ile ilişkileriniz iyi, onlarda sizleri terkedecekler, diyor “ Hangi koşullara bağlı olarak Kürdler bu düşmanlıklarına son verir?diye Dr. Kamuran’a bir soru soruyor.

Kamuran Bedirxan burada devreye giriyor “ bizim Fransa ile ilişkilerimiz olduğunu sanmayınız.. Fransa benim Matossian Şirketindeki işimin kaybedilmesine neden oldu...... Sınıra gitmemizi engelliyor... Kardeşimi sınırdışı ettiler.(Sureya Bedirxan’ı Mısır’a gönderiyorlar-Aso? Türk hükümetinin Kürdlere karşı alınmasını istediği tüm tedbirleri alıyorlar.......
Konsolos yeniden Kürd- Türk ilişkilerine dair sorusunu tekrarlıyor.
Dr. Kamuran verdiği cevapta “ben bir millet adına ve hatta yenilmiş bir halkın temsilcisi olarak konuşamam, ancak kendi adıma konuşabilirim” diyor.
Konsolos bu arada Kamuran’ın “yenilmiş halk” tespitini “ zafer kazanmış” olarak kendince düzeltmeye çalışıyor.
Kamuran Bedirxan, “ Kürdçe için garantiler, Kürd halkı için Kürdçe eğitim ve öğretim” meselesini gündeme getiriyor.
Bu arada Türk Konsolosu devreye giriyor: “ Gördüğüm kadarıyla siz Kürd meselesini bir dil ve ulus meselesi olarak alıyorsunuz. Bana göre ise Ağalar ve dinsel fanatikler sorunudur” diyerek alışagelen Türk argümentlerini tekrarlıyor.

Hemen burada Dr. Kamuran Bedirxan devreye giriyor: “Eğer düşünceniz buysa bu konuşmayi sürdürmenin gereği yoktur. Kendi vatantaşlarımı laikleştirmek için size yardım edemem. Eğer siz Kürd meselesini Ulusal bir Mesele olarak görmüyorsanız, Kürd ağalarını bazı hediyelerle yanınıza çekmekten zorlanamazsınız.” Diyor.
Ve Dr. Kamuran kapıya yöneliyor. Bu arada Türk Konsolosu Dr. Kamuranı durduruyor.
Bu arada Kamuran Kürdlerin Osmanlılara yaptıkları hizmetlere vurgu yapıyor, Bedirxanilerden 23 kişinin Büyük Savaşta öldürüğü ve kendisininde 1913 yılında Balkan savaşında yer aldığını ev Kürdlerin çok acı çektiklerini anlatıyor................................ Kamuran konuşmasında devamla “Dil ve okul” gibi taleplerini yeniden gündemleştiriyor..... Konsolos bu konuda yetkili olmadığını ve Meclis’in işi olduğunu söylüyor....
Bu arada Türk Konsolosu Dr. Kamuran’a “eğer Ankara bu istemlerinizi yerine getirirse, Türkiye dönerek bu yüksek entelektüel birikiminizi ve kültürünüzü ülkenin hizmetine sunarmısınız?” diye sorar. Kamuran Bedirxan “bir kaç yıl Türkiye’nin atacağı adaımlardan samimi olup olmadığına bakacağız” diyor.

Bu arada Türkiye dönen ve öldürülen yeğenin meselesini gündeme gitiriyor.(Belge bir hayli uzun kısa bölümlerini vermeye çalıştım, daha geniş bilgi için Jordi Tejel, Gorgas, age, sayfa 65-68)

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.