29  Ocak 2011  tarihinde    Gorran Hareketi'nin     Güney  Kürdistan'ın aktüel  durumuna  ilişkin   yayınladığı    beyanname  ile  birlikte   taraflar arasında   çok sert   tartışmalar  başladı..  Kürdistan Başkanı,   Kürdistan  Parlamentosu,   Kürdistan Hükümeti,  Kürdistan Din Alimleri,  KDP ve YNK  Politbüroları,  Kürdistan Başkanı'nın  başkanlığında  toplanan   19   partinin  karşı   açıklamalarıyla    Güney   Kürdistan  yeni  bir   sürece  girdi.
„Yeni  bir  süreç“  derken   abartmıyorum.
Zaten  tartışmaların  çok sert    bir şekil almasının   esas  nedeni    Güney Kürdistan'da    biriken ve   çözülmeyen    sorunlardan  kaynaklanıyor.
29  Ocak  ile  birlikte  Güney Kürdistan'ın   temel  sorunları  en uc  noktada    tartışmaya  açıldı..
Bu tartışmalarla   birlikte  açılan  basın  savaşıyla  birlikte   Güney  Kürdistan'ın   aktüel  durumuna  ve   siyasal aktörlerine   ilişkin  binlerce  makale  ve yazı  çıktı.
Fakat  ne   yazık ki    bu tartışmalar  ülkemizin  Kuzey parçasına   yansımadı..
17  Şubat  günü   Suleymaniye'de   başlayan   gösterilerle     Güney  Kürdistan'ın     tüm  temel sorunları     sokaklarda     tartışmaya  başlandı. 17  Şubat   günü başlayan    yürüyüş ve  gösteriler   hala  sürüyor.
Ülkemizin   Kuzey  parçası     Suleymaniye'de  başlayan    gösteri ve  yürüyüşler  konusunda    fazla  bilgiye sahip  değil.
Suleymaniye'deki  gelişmelerle  ilgili    Kuzey'e  aktarılan     bilgiler  resmi  ve  iktidar  çevrelerinin  aktardığı  bilgilerdir.  Bu  bilgilere  dayanarak    Suleymaniye'deki    olaylar   değerlendirildiğinde    „Kürd  düşmanlarının  Kürd  kazanımlarını  yoketmek için    bir  komplo kurdukları“   sonucu  çıkar.     
Komplonun   başı  ise   Nawşirwan  Mustafa.
Zaten  Kuzey Kürdistan'da   bir  çok  basın ve yayın çevresi    hiç bir  veriye dayanmadan   KDP'nin   resmi sitesi  Peyamnere dayanak   Nawşirwan Mustafa'nın  „Qasimlo'nun  katili    Qudus  Kuvvetleri  Komutanı“ ile  görüştüğünü    çarşaf  çarşaf  verdiler..  Bazılarıda       Irak devletine  bağlıyorlar.
Irak, İran, Suriye ve Türkiye    gibi  devletler    Kürd   dostu mu?
Hayir..
Bu  devletler    Güney Kürdistan'daki  kazanımlarını  yoketmek  için  çeşitli  çabalar  içindeler mi?
Evet..
Suleymaniye göstericilerinin hangi istemleri bu devletlerin Kürd stratejileriyle çakışıyor?
Suleymaniye göstericileri ne istiyor?
Bu  konudada   Kuzey Kürdistan'a  objektif      tek  bilgi aktarılmadı.
Nedeni açıktır.
Kuzey Kürdlerin   bir  kesimi   Güney Kürdistan'daki    ekonomik  imkanlarda   yararlanıyor.
Memur  konumundalar.
Bazılarıda gelişmlerden büyük oranda habersiz „ulusal kaygılarla“ gelişmelere yaklaşım gösteriyor.
Suleymaniye   göstericileri    Partilerden ve örgütlerden   uzak  „Ulusal    Ordu,  Ulusal  Asayiş,  Ulusal Polis,  Ulusal  İstihbarat Teşkilatı,  Ulusal Maliye vs vs.“  istiyor.
Yolsuzluklar   hat safhada  seyrediyor ve  göstericilerin     en  önemli  taleplerinden  biri   buna  çözüm  bulunmasıdır.
Kürdistan'ın düşmanları olan devletlerin hangisi bu ulusal kurumların kurulmasını istiyor?
Hiç biri...
Yukarı sözünü ettiğim   devletlerin  hepsi    bu  parçalanmışlık   ve   ikili idarenin     sürmesinden  yanadırlar.
Suleymaniye olaylarından sonra Güney Kürdistan aydınlarının, akademisyenlerinin, sivil toplum kurumlarının, mesleki örgütlerinin ve üniversite öğrencilerinin, hocalarının yüzlerce açıklamasını okudum, bu açıklamalardan hiç birinden Güney Kürdistan kazanımların tehlikeye sokacak tek bir ibareye rastlanmadım.
Baxtiyar  Ali,  Aras  Fettah ve Meriwan Urya  Qaneh'in     Suleymaniye  göstericilerine    gönderdikleri mesajlarda     „taşkınlıklara  karşı çıkmaları  şiddeti  reddetmeleri  gerektiğine“  vurgu  yapıyorlar.     Sözünü ettiğim   bu   3  Kürd  aydını   göstericilerin  taleplerini   açık  açık  destekliyorlar.   Bir çok  makalelerinde     göstericileri  ve  taleplerini anlamaya çalışıyorlar.
Şerko Bekes   ile   birlikte   bir başka     Kürd aydın  grubu  bir  açıklama  yaparak    göstericilerin  istemlerine  destek   ve   var olan  sorunların   çözümünü istediler.
Daha  bir  çok aydın gruplarının  ve   kurumların   yaptıkları açıklamalar   eğiticiydi..
Herkesin ortak kaygısı ülkemizin Güney parçasında ciddi iç sorunlar var. Bu sorunların çözümünü ertelemeye başladınmı yarın yada o bir gün patlak verecek.. İktidar partilerine yakın çok küçük bir kesim milyonlarca dolara varan servete sahip oldular.. Milyonlarca insan var olan zenginliklerden yararlanmıyor. Temiz su sorunu var, elektrik sorunu var..
İktidar  partilerinin  çevresinde   çeşitli çıkar  grupları    oluşmuş  ve   ikili  idarenin  sürmesinde  çıkarları var..
Ama,  milyonlarca   insanın  böyle  bir   yapılanmada     çıkarları  yok.
Güney Kürdistan'da onlarca yıl boyunca çözülmeyen sorunların önünü açmak için sokak baskısı gerekiyordu..
Suleymaniye'de de yaşanan durum budur.
Bu olayların Suleymaniye'de baş göstermesi tesadufi değildir.
Suleymaniye her ne kadar Güney Kürdistan'daki şehirlerin içinde en geç inşa edilen şehir ise de, şehir kültürü var.
Bunun  tarihçesi     Baban  Mirliğine   dayanır..
Sorani  dediğimiz    edebiyatın    önderleri  Nali, Salim ve Kurdi   bu şehirde    bu  edebiyatın    temelini atılar.
Mevlana  Xalid   bu  şehirden  itibaren   Nakşiciliği  yaydı..
Nodi Şeyhi   Suleymaniye'den  itibaren   Kadiriciliği     yaydı.
Şeyh Mahmud   bu  şehirde  Kürdistan  Kralı  oldu..
İngilizlerin    Faysal'ı  kral  olarak  empoze  ettikleri  referandumu   Suleymaniye   boykot etti.  
İlk defa bu şehirde   bayanlar için okul açıldı.
Güney'de  ilk   „Kürdistan Cemiyeti“  bu şehirde   açıldı.
İlk Newroz    açık   bir şekilde   sokaklarda   bu şehirde  kutlandı..    Newroz marşını   Suleymaniye'li  Piremerd  yazdı..
Dünyada en çok Kürdçe gazete ve derginin çıktığı şehir Suleymaniyedir.
Şimdi de  Suleymaniye   diğer  Kürd şehirlerinden  farklıdır.
Güney Kürdistan'da   tüm  muhalif  kesimlerin    kümelendiği    bir  şehirdir  Suleymaniye....
Suleymaniye'de   yasaklamalar  pek sökmüyor..
Suleymaniye  kadınları diğer  Kürd  şehirlerindeki  kadınlardan    daha  fazla  aktif ve   gelişmelere  açıklar.
Suleymaniye   yeni düşüncelere  açık  bir   şehirdir.
Son  gelişmelerin altında  bir de  Suleymaniye'nin   bu  özgüllüğü   yatıyor.
Son  Suleymaniye'deki   gösterileri ve  yürüyüşleri  negatif   bir şekilde  değerlendirerek,   düşmana   mal ederek   için içinde    çıkmak  ne mantıklı, ne  reel ve  ne de  gerçeklere  denk  düşüyor.
İnsanların  kendilerini  sokaklarda  açık bir  şekilde  ifade  etmeleri,    yürüyüş ve  gösteri yapmaları     temel  insan haklarından  biridir.
Göstericilerden  bir  kesiminin   KDP'nin   binasını   taş  yağmuruna  tutmaları yanlıştı.
Fakat,  iktidar  olan  parti  ve  güçlerin  bu tip   girişimlere  hazır  olmaları  gerekir.   Çeşitli devlet  kurumları    dünyanın   her  tarafında      göstericilerin    saldırılarına   hedef  olabiliyorlar.
Demokratik  geleneklerin  yerleştiği   ülkelerde    devletin  güvenlik  güçleri    bu  tip  yürüyüşlere karşı   bir  dizi  tedbir     yöntemlerini   geliştirmişler.
Ne  yazık ki  bizim  ülkemizde    hala   böyle  bir  gelenek  yok.
Ülkemizde    devletin  bir dizi  temel kurumu    farklı  idareler  temelinde   partilerle  eşleşmiş  durumdadır.  Bundan  dolayı   İnsanlar    Suleymaniye'de   yaşanan  olumsuz bir durumda    hemen   YNK'yi,  Hewler ve Duhok'ta  yaşanan   bir  olay  için   KDP'yi   suçluyorlar.
Zaten  KDP ve YNK'de   aynı  şeyi  yapıyorlar.
Son    KDP  Suleymaniye'deki merkezine  yönelik  saldırıda  KDP,  YNK'yi   gereken  tedbirleri almadığından  dolayı  suçladı.
KDP'nin   parti  binasını   korumakla  görevliler     kitleye   silahlarla   ateş  ettiler.  Netice de    bir  kişi  öldü ve   57    gösterici  yaralandı.
Partilerin    silahlı   olmaları  ve  kendilerine  yönelik  saldırıları  silahla  cevaplamalarının  kabul  edilecek  bir tarafı  yok.
KDP  Sekreteri Fazil Mirani    olaydan  sonra   yaptığı  açıklamada  „Partimize   uzanan eller  kırılacaktır“   diyerek    yaşanan   olayı savunuyor.
Gorran Hareketininde    Hewler,  Soran,   Şaklawa ve Duhok'taki     büroları    yakıldı ve  tahrip edildiler.
Eğer  Gorran hareketi de  silahlı  olsaydı ve  gelen  saldırılara  silahla  cevap  vermiş  olsaydı   şimdi  „Kurdkuji“   savaşı    Kürdistan'ın  bir çok bölgesini  sarmış  olacaktı.
İyi ki  Gorran  silahlı  değildir.
Devam edecek
        
    
      
1972,11,Eylulde, Silideki