Kürdistan Bağımsızlık Komitesi(Azadi) mi Beytüşşebap Ayaklanmasının emrini verdi?
 
General İhsan Nuri Paşa,     Tüm  dünya  Kürdleri tarafından  bilinen    ve  sevilen  bir Kürd  önderidir.  Fakat,  bugüne  kadar    Kuzey  Kürdlerince  yapılan  İhsan  Nuri'nin  yaşamını, mücadelesini ve  düşüncelerini  konu alan    bağımsız tek bir çalışma yok.. Elbette  Ararat Cumhuriyeti,  Beytüşşebap Direnişi,   Kürdistan Bağımsızlık Komitesi ve Xoybun'u    konu alan  çalışmalarda   İhsan  Nuri'den   sözedildiğini  reddetmiyorum..
Fakat, İhsan  Nuri  bunu haketmemiştir. 
Aslında  burada   İhsan Nuri'nin   yaşamı  üzerine  durmayacağım.  Bu konuyu  merak eden arkadaşlar    daha önce Newroz.Com'da  yayınladığım   „İhsan Nuri Paşa'nın Anısına“  adlı  makaleme  bakabilirler.
Bugün üzerine durmak istediğim husus, 3-4 Eylül 1924'te başlayan „Beytüşşebap İsyanı“ na ilişkin bir belgedir.
Bilindiği gibi Türk Ordusunun saflarında bulunan ve aynı zaman „Kürdistan Bağımsızlık Komitesinin“ üyeleri olan Kürd subayları 3 yada 4 Eylül 1924 tarihinde Türk ordusunun saflarını terkederek „Beytüşşebap İsyanı“ nı başlatılar.
Kürd subaylarının bu girişimi, çağdaş Kürdistan tarihinde düşmanın ordusunu örgütlü bir şekilde terkederek Kürdistan davasına angaje olmanın bir ilki oluşturuyordu..
Bilindiği gibi bu harekete Ali Zeki, İsmail Hakkı Şawes, İhsan Nuri Paşa, Ali Rıza, Mardinli Tevfik ve Çanlı Ahmed Rasim gibi Kürd subayları katılıyorlar.
„Beytüşşebap İsyanı“ nın  yenilgisinden sonra  bu Kürd  subayları  o dönem  Irak'ta   hüküm  süren  İngilizlere  sığınıyorlar.
Bu  Kürd  subaylarının   o  dönem   harekete  ilişkin  İngilizlere  verdikleri bilgiler var.
Bugün bu bilgiler   İngiliz arşivlerinde  mevcuttur.
Robert Olson gibi araştırmacılar şu veya bu oranda bu belgeleri çalışmalarında kullanıyorlar..
Bu belgelerin tümü ve olduğu gibi çevrilip yayınlanması Kürd araştırmacılarının önünde vatani bir görev olarak duruyor.
Bu  harekete  katılan  Kürd  subaylarından  İsmail Hakkı Şawes ve   İhsan  Nuri Paşa   yazılı olarak   bize  çok önemli   tarihsel bıraktılar.
Fakat,  ne yazık ki her  ikiside   çalışmalarında  „Beytüşşebap İsyanı“   üzerine  durmadılar. 
Kuzey  Kürdleri    Azadi  örgütünün   önderliğinde  sessiz,gizli ve kararlı bir şekilde    büyük bir  savaşa  hazırlandığı  bir  ortamda  „Beytüşşebap İsyanı“   patlak veriyor.
Direnişin  hemen ardından    Türk devleti   Kürdistan İstiklal Komitesinin   beyin   takımına  yönelik  tutuklamalara  girişiyor.
Beytüşşebap ve  1925 Ayaklanmalarına   ilişkin  araştırma  yapan    yerli ve yabancı   tarihçiler  bu zamansız  girişime  ilişkin     hep  Yusuf Ziya Bey  ile kardeşi  Riza arasındaki   „şifreli telgrafı“    gündeme  getiriyorlar.
Bugün Kuzey Kürdistan'da  en yaygın  olan  bu teze  göre   Yusuf Ziya Bey    bu  telgrafla  Kürd  subaylarını   ayaklanma   hazırlıkları hakkında    bilgilendirmek  istemiş, fakat  Kürd  subayları     şifreyi  çözerken  yanlışlık  yaparak   telgrafı  ayaklanma  işareti  olarak  anlıyorlar.
Ve  Kürd  subayları ayaklanmayi  başlatıyorlar.
Bilindiği gibi İhsan Nuri Paşa ömrünün sonuna kadar İran'da sürgünde yaşadı.
1945  yılında  Molla Mustafa Barzani   önderliğindeki  Kürd  hareketi  İngiltere'nin denetimi altındaki  Irak rejimine  karşı    giriştiği     savaşta   yenilgi   alınca    Molla Mustafa ve beraberindeki  Kürd  savaşçıları   Doğu Kürdistan'ın  Mahabad    mıntıkasına  geçtiler.
 O dönemler  Mahabad  ve çevresi   İran kanlı  rejiminin   denetiminden çıkmış    Kürdlerin   kontrolu altına  girmişti.
İran basını sistemli ve sürekli olarak Molla Mustafa Barzani'ye ve beraberindeki Kürd güçlerine karşı karalama faaliyetleri içindedir.
İşte tam bu ortamda İhsan Nuri Paşa o dönem Tahran'da haftalık olarak çıkan „Kuhistan“ adlı dergi de Molla Mustafa ve arkadaşlarını savunan „Padaş Kurd Iraq“(Irak Kürdlerinin Mükafatı) başlığı altında bir makale yayınlıyor.(Kuhistan Dergisinin 43.sayısı, Tahran, 1945)
İhsan Nuri bu makalesinde tarihi bir gezinti yapıyor ve Barzanilerin İran'a gelişlerinin arka planını ortaya koymaya çalışıyor.
İhsan Nuri Paşa bu önemli makalesinde sadece Güney Kürdistan, Musul, Milliyetler Cemiyeti ve İngilizlere değinmekle kalmıyor. Beytüşşebap İsyanı üzerinede bazı şeyleri söylüyor.
İhsan Nuri Paşa göre Beytüşşebap Ayaklanması Kürdistan Bağımsızlık Komitesinin emri üzerine gerçekleşti.
O sürecin daha iyi anlaşılması için var olan belgelere bir başka belge daha katmak amacıyla şimdilik sadece makalenin „Beytüşşebap İsyanı“na ilişkin bölümünü yayınlıyorum.( yakında makalenin tümünü çevireceğim)
Aso Zagrosi
„Son dönemlerde merkez gazeteleri sık sık Molla Mustafa'nın ismini anıyorlar ve farklı şekillerde düşünce ve görüşlerini dille getiriyorlar. Molla Mustafa kendisi ile birlikte 1000 kişilik ailesiyle Irak topraklarından İran Kürdistan'a geçti ve Kuzey Kürdistan aşiretleri arasına yerleşti. Bu aşiretler 1000 kişiye yiyecek ve barınma imkanlarını sağlamayi görev olarak biliyorlar. Söz konusu aşiretler bununla, sadece misafirperverliklerini ortaya koymakla yetinmediler, aynı zamanda aynı kaderi paylaşan kendi ulus kardeşlerine karşı büyük dostluğu ve vefadarlığı gösterdiler.
Burada gazeteler aracılığıyla Molla Mustafa'nın İran topraklarına geçtiği haberini okuyan okuyuculara olayların gerçekliğini aktarmak ve verilere dayalı olarak konuyu irdelemelerini sağlamak için bu bin kişinin geliş sebeplerini netleştirmek gerekiyor.
Geçen dünya savaşının ardından(1914-1918) Arabistan bölgesi zafer elde eden müttefik güçler tarafından kontrol altına alındı. Musul ise Britanya'nın askeri güçlerinin denetimine girdi. Türkiye Cumhuriyeti Musul'u kendi topraklarının bir parçası olarak görüyordu. Türkiye 1924 yılında petrol bakımından zengin olan bu bölgeyi elde etmek amacıyla askeri güçlerini İran ve Irak'ın(Türkiye ve Irak olması gerekir-Aso) sınır hattı olan Habur nehrinin kuzey tarafına yığmaya başladı. İki taraf arasında bazı küçük çatışmalarda oldu.
Bu güçlerin sözkonusu alana yerleşmesinden kısa bir süre önce Kürdistan Bağımsızlık Komitesi Türk Hükümeti tarafından Siirt valisine cevaben gönderdiği gizli bir belgeyi ele geçirmişti. Ayrıca Türk hükümeti verdiği bu gizli direktifin kopyalarınıda ordunun tüm askeri komutanlıklarına göndermişti. Bu gizli belgede : „Musul'un geri alınması amacıyla Büyük Ordumuz Cizire ve Botan bölgesine yığınak yapmıştır. Bu görevi yerine getirdikten sonra ordumuz Kürdistan'da reformlara başlayacaktır“deniliyordu.
Kürdler, reformun ne anlama geldiği çok iyi biliyorlardı!!! Kürdler, devletin istemlerini kulak ardı ederek özgürlüklerini elde etmek amacıyla silahlı mücadele kararını almışlardı. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra Kürdlerin Türk hükümetinin siyasetine ve yanlış yasalarına dair umutları kalmamıştı. Bundan dolayı Kuzey Kürdleri özgürlüğe ilişkin büyük umutları olan Musul'daki soydaşlarının yeniden Türk hakimiyeti altına girmelerini ve eziyete uğramalarını istemiyorlardı. Ayrıca Kürdler, Türk ordusunun beklenen askeri operasyonlarının başarılı olmasını istemiyorlardı. Yine bu arada Kürdler, savaşın başlamasından önce, bu yönde hiç bir çıkışın olmasınıda istemiyorlardı.
Bu arada Bağımsızlık Komitesi, Türk ordusunun saflarında bulunan bazı Kürd subaylarına, devletin Kürdistan'da askeri faaliyetlere girişme inancını kırmak amacıyla ordunun saflarını terketmelerini ve hükümete karşı bazı eylemleri gerçekleştirme talimatını verdi. Gerçektende bu adım etkisini gösterdi, Türk hükümetini Musul Meselesini çözmek için askeri yolla değil, Milliyetler Cemiyetine havale etmeye mecbur etti.“
Not: Bu makaleyi Dr. Yasin Serdeşti Farsça'dan Soranca'ya(Kurmanciya Navin) çevirmiş ve Doğu Kürdistan Ulusal Hareketini konu alan kitabında yayınlamıştır.. Soranca'dan Türkçe'ye çevirdim.