بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

"KEK DERGO O KADINI ÖLDÜRDÜLER"!

Müsadenizle bugün Güney Kürdistan’da şahit olduğum Dr. Qadir vakasına benzer bir olay  anlatayım. Anıma geçmeden evel, bu vesileyle Dr. Qadir vakası hakkında düşüncelerimide anlatayım.Dr. Qadir vakasıyla Kürd siyaset ve aydınları Kürd milleti için nasıl bir sistemin tercih edilmesi gerektiğini tartıştılar. İyi de yaptılar. Tercihler açık ve net. Demokrasi mi, yoksa diktatörlük mü tercih edilmesi gerekir noktasında kimse diktatörlüğü savunmasada Dr. Qadir vakasında bu çağrışımlara kapı aralanmadı değil. Demokrasi diyenlerde demokrasinin sınırının nerde başlayıp nerede bitmesi gerektiği konusunda kanımca ipin ucunu biraz kaçırdılar.Sözkonusu şahsın niyetinden şüphe etmemek saflık olur. Adam planlı programlı kuşanmış, kılıçını çekerek meydana çıkmış. KUKM tarihiyle özdeşleşmiş, bu uğurda büyük bedeller ödemiş ve şu an Güney Kürdistan’da iktidarda olan Barzanilere karşı savaş açmış. Kimden bu gücü alıyor bilemem, ama birilerinin bu adamı kullandığı açık.Kullandığı dilin fikir özgürlüğü ile bir alakası yok. Serseri ve lümpence. Dahası düşmanca. Düşünmek lazım. Şimdi bu adama ne yapılması gerekir? Haddini bilmeyene haddi bildirilir. Fakat olan bu değildir. Orta da bir hukuksuzluk var. Karşı çıkılması gereken bu olmalıdır.Kuşkusuz bu terbiyesiz herifin yaptığı yanına kalmamalı. Kimse Güney Kürd hükümetinden şunu isteme hakkı yoktur. Bu adam niye tutuklandı ve niye cezalandırıldı deme hakkına sahip değildir. Yoksa şu mu yapılmalıydı? Bunca terbiyesizliğe göz mü yumulmalıydı? Yok bir de adam devlet töreni ile karşılanmalıydı, ayaklarının altına kırmızı halı serilmeliydi. Bu da yetmemeliydi. Adam bir de Kürdistan parlementosunda ölümsüz Barzani’nin nişanı ile ödüllendirilmeliydi. Adam Dr. ya. Hemde öğretim üyesi. Hele birde kahramanlık yapması yok mu tam da ödüllük(!)Bu zatla ilgili tatışmaları okuyunca 1992-1993 yıllarında Ömer Sindi ile ilgili sürdürülen kampanyayı hatırladım. Ömer Sindi’de bu adam gibi haddini bilmeyen bir zattı. Saddam’ın muhabaratından Türk Mit’ine kadar herkesle heşir neşir olan biriydi. Adamın işi gücü Barzanilere küfür ve hakaret etmekti. Tabii o, cezasını yaşamıyla ödedi. O, gereken cezayı buldu bulmasınada bu sefer PKK adamı diline dolayıp Kürdistan’da gelmiş geçmiş en büyük yurtsever olarak tanıttı. Bunu yıllarca sürdürdü. Hatta şu sahibinin gölgesi olmuş Türk solu bunu fırsat bilerek Barzanilere karşı yıllarca küfür ede ede işledi. Aynı senaryo şu Dr. Qadir denilen mahluk şahsında oynanmak istenmektedir. Kürd yurtseverleri bunu görmek zorundadırlar.Yok adam hukuk dokturuymuş, yok öğretim üyesiymiş vs. sıfatlı bu zat ne hakla başkalarına küfür, hakaret ve iftira edebiliyor? Dr. olmak, öğretim üyesi olmak insanlara küfür etme, hakaret etme, iftira atmak hakkını mı veriyor? El insaf yani! Dahası var. Bu adamın yanlız olduğu sanılmamalı. Birileri bu herifi sokağa saldı. Yakında bununda kokusu çıkar. Bu nedenle bu zata sahip çıkılmalı gibi kampanyalar açmak bu mihrakların oyununa gelmek olur. Kürd yurtseverleri bu tuzağa düşmemelidirler.Bu bir yana, ama şu çok önemli. Bu zattın vakasıyla şu mesele göndeme geldi. Kürdistan’da hukuk var mı? Varsa kimin hukuku? Ve Kürd milletinin geleceği için nasıl bir hukuk meselesinin tartışılması ve bu konuda bir hak hukuk yaratılması hayati bir meseledir. Kürd aydın ve siyasetçisi bu meseleyi es geçemez.Bu kuracak sistemimizin ne olması gerektiği sorunuyla ilğilidir. Kürd milleti, diktatörlerden çok çekti. Kürd’e olsa diktatörlere ihtiyacımız yok. Diktatörün Türk’ü, Arap’ı, Farsı ve Kürd’ü arasında tercihi olmaz. Diktatör diktatördür. Kürdlerde diktatör çıkmaz dememek gerekir. Şekilde görüldüğü gibi birisi zaman zaman İmralı’da görüldüğü söylenilir.Kürdler, işkence yapmaz dememek gerekir. Hepimiz biliriz ki, Türk, Arap ve Fars işkencehanelerinde sopacıların ezici çoğunluğu Kürd’ür. Hani denilebilir ya bunlar, Türk, Arap ve Fars adına işkence ediyorlar. Hoşta, Kürdler adına yaparlarsa daha mı hoş? Kabullenilecek bir olay değildir.Bunun tedbiri şu andan itibaren alınmalıdır. Eğer denilenler doğruysa Kürdistan İnsan Hakları Bakanının söylediği şeyler kabullenilir gibi değidir. Hele uygulanılan ceza yasası ve mahkemenin işleyiş biçimi hiçte kabullenilemez. Bu mantığın ve sistemin değişmesi gerekir. Değiştirmek zor olsada bunun mücadelesi şimdiden ciddiye alınmalıdır. Bir kere her şeyden önce Kürdlerin kendi Anayasasını, ceza ve medeni yasalarını çıkarmak zaruriyeti vardır. Saddam döneminde kalma yasalarla Kürdleri yönetmek doğru değildir. Ne yapalım elimizde bu yasalar var demek kimseyi haklamiyor. Kürdler, Saddam’dan kalma tüm kamburlarında kurtulmalıdır. Kürd milletinin hakkı olan insanca bir sistemin kurulması için bu kaçınılmazdır. Bu yapılmasa ne olur? Dr. Qadir vakasında olduğu gibi Kürdler, uluslararası arenada gülünç duruma düşerler. Bu da hoş bir resim olmasa gerek. Adamın esas niyetini bilmememle beraber Hewler Hükümeti, adamın provakasyonuna geldiği ve uluslararası arenada yıprandığı ortada.Şimdi de size bu vakaya benzer Güney Kürdistan’da şahit olduğum yaşanmış bir olayı anlatayım.1992-1993 yıllarında Güney Kürdistan’da iddim. Dohuk’ta bir makarımız vardı. Adliyeye yakındı. Birgün bir ziyareten makara dönmüştüm. Hava çok sıcak ve bunalmıştım. Biraz kestireyim dedim ve bir odaya yöneldim. Bir de ne göreyim. Tanımadığım bir adam horul horul yatmasın mı. Horultusunda yatamadım, ama uzandım. Bir ara uyandı ve beni görünce doğruldu. Merhaba dedi ve merhaba dedim. Adam Dohuk savcısıymış. Tanıştık tabi. Dünya güzeli Ezidi bir Kürd. İsmi Hayri Şengali. Dost olduk ve dostluğumuz bugünde devam etmektedir.Evi adliyeden uzaktı. Daire öğlen tatiline girince bizim savcı soluğu bizim makarda alıyordu. Biraz kestiriyor, yemeğini yiyor ve arkadaşlarla sohbet ediyordu.Birgün yine dışarıdan gelmiştim. Bizim savcı bir kadına ilişkin hararetli hareretli  konuşuyordu. İşin içinde kadın olunca dinlemek istemedim ve başka odaya geçtim. Bu tartışmalar bir hafta sürdü. Ama ben ne dinledim, ne de merak ettim. Hayri gençlerle kadın meselesi konuşuyor deyip es geçtim. Ama mesele hiçte benim düşündüğüm gibi değilmiş.Birgün bizim savcı kek Dergo biliyor musun, o kadını öldürdüler demesin mi. Bu sefer beni merak sardı. İşin aslını öğrenmeye karar verdim. Dedim ki, kek Hayri ne kadını, ne öldürmesi, kadın kim, kim öldürdü vs. tüm sorularımı sordum. Hayri kardeşim olayı baştan alıp bir güzel anlattı.Hadise şu. O dönem Güney Kürdistan’daki yaşam koşullarını her Kürd bilir. Ya kendisi şahit olmuş, ya da bir tanıdığından dinlemiştir. Dahası bu konuya ilişkin çokta yazıldı çizildi.Korkunç bir yokluk yaşanılıyordu. İnsanlar BM veya patilerin ayda verdikleri bir kaç kilo prinç, şeker vs. ile geçinmek zorundaydılar. İnsanlar evlerinde ne var, ne yok çarşı pazara döküyor, satıyor ve günlük yaşıyorlardı. Adı geçen kadın evli ve çocuk sahibi. Dohuk-Musul arasında “sınır ticareti” dedikleri ticaretle geçimini sağlamaya çalışıyormuş. Bunu aylarca sürdürmüş. Kadın genç ve güzelmüş. Birgün sınırdan geçerken Saddam’ın askerlerinin dikkatini çekmiş. Casus diye ongün alıkoymuşlar. Kadının ırzına geçme dahil, her türlü pisliği yapmışlar. Ve nihayetinde kadını serbest bırakmışlar.Bu sefer Dohuk enmüyeti, kadını sorguya almış. O dönem Dohuk dahil, Kürdistan’ın her alanında sabotajlar yapılıyordu. Dohuk emniyetide kadını Saddam hükümeti ile sabotajcılar arasında kuryelik yapabilir hesabıyla sorgulamışlar. Sonuç kadının bu işle alakası olmadığı anlaşılınca kocası çağrılarak kadın serbest bırakılmış. Koca da kadın oruspo olmuş hesabıyla kurşuna dizmiş. Olay bu.Ben hemen sordum. Peki kocayı tutukladınız mı? Savcı yok dedi. Nasıl yani? Adam cinayet işliyor. Nasıl olur da adamı tutuklamasınız? Savcı kek Dergo yasa böyle demez mi. Ne demek? Burda insanlar eşlerini öldürme hakkına mı sahip? Evet dedi. Yasa hükmünü tam olarak bilmiyorum, ama Dohuk’ta bir adam eşini öldürdü ve bu normal karşılandı. Hem de ne gerekçeyle? Adam eşini öldürmeseydi nasıl bu toplumda yaşayabilirdi? Benim aklım almadı, ama mesele bu.Ogünden sonra olayın peşini bırakmadık. Alixan arkadaşımız kadın dernekleri sorumları dahil bu konuya ilişkin bir dizi roportaj yaptı. Roportajları Avrupa’ya çıktığımda beraberimde getirdim. Kadın arkadaşların çıkardığı adını hatırlayamadığım bir dergide yayınlandı.Roportajların ortaya çıkardığı sonuç korkunçtu. Güney Kürdistan’da kadının yaşamı eşinin, babasının, kardeşlerinin veya erkek bir akrabasının keyfiyetine bağlı gerçekliğine ulaşmıştık. Daha sonra bu konu da iyi gelişmelerin olduğu söylensede Ortadoğu mentalitesinin girdabında daha çok kadın ve kız katledilir ve Dr. Qadir vakası yaşanır.26 Aralık 2005

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.