Bir konuyu bu kadar sundururseniz
soylediklerinize kendinizi bile inadiramadiginiz ortaya cikar.
bu durumda bu tur sacma yaziyi kose yazisi yapmak ne demektir?
dupeduz sorumsuzluk demektir.
israili savunmak dus dse kurdlere mi dustu?
vahsi araogant bir rejim ve kurdlere de tirnak kiri adar kiymet vermedikleri de ortada.
asagida bir katilmci atlar dogusu arada essekler olur-demis
hejar da bu savasa kurd essegi suruyor sanki.
bir de arkadaslarina sormus.
kurmaylar da buyurmuslar...
bu milletin sakin sakin dusunen akilini kullanan aydina ihtiyaci var.
buyrun kotu ornek de ogreticidir okuyun.
burdaki Xeyri de umarim ayni xeyri dir HS ye vites kutusunu tamir etmesini onersin.
isarili savunmak!
biri sidetle kinar
oteki savunur....
turkten insan hakki savunucusu olmaz-olursa once evinin onunu temzilemesini buyurmak lazim onlara
israilden de uc vakte kadar kurde dost olmaz.
ancak bu geomotriden kurdlere epey fayda cikartilabilir.
atli deyimin dsinda
baska br ingiliz atasozu de var
iki hirisiz dogusunce bu isten mutaka br fayda cikar!
der
bize epey fayda cikar ama faydayi ki yakalayacak?
hejar gibi aydinlara benzer yoneticiler varsa yandik demektir.
Hejarê Şamil
Tarih: 4 Haziran 2010 Cuma
Yazımın son cümlesini “5. İsrail, Özgür ve Bağımsız Kürdistan demektir“ kelimeleri ile sonuçlandırdıktan sonra görüşlerine değer verdiğim dört arkadaşımı aramak ve yazının ruhu ile ilgili görüşlerini sormak kararına vardım.
Önce Kemal arkadaşla (İstanbul), sonra Aydemir Kurt arkadaşla (Moskova), Kamiz Şeddadi arkadaşla (Moskova) görüştüm. Fransa'daki Xeyri arkadaşımı bulamadım. Yarına kadar ararsa, onun görüşlerini de yansıtacağım.
Yazı şöyleydi:
PKK, PDK, YNK, AKP, CHP'li ve hiçbir örgütle ilişkisi olmayan milyonlarca Kürd, İsrail'in haksız bir iş yaptığına inanıyorlar.
Türk TV'lerinin propaganda bombardımanı karşısında tereddüt yaşadığım anlar oldu. Fakat silkinip Türk beyin yıkama tozlarını beynimin ve yüreğimin hücrelerinden atabildim.
Kürdler İsrail'i haklı göremez mi?
“Düşmanımın düşmanı dostumdur“; bin yıllar boyunca ülkeler arasındaki ilişkiler bu formülle yürüdü, yürütüldü. Şuan da uluslar arası ilişkilerde bu formül pekâlâ geçerlidir. Düşmanımın düşmanının yanlışına doğru demek, devlet olmak isteyen Kürd halkı için büyük bir kabahat mi olur? Öte yandan, Akdeniz'de baş gösteren olayda kimin hatalı, kimin doğru olduğu neye vurularak tanımlanmalıdır? Bu olayda yanlışın, doğrunun ölçüsü nedir?
İnsanlık mı? Vicdan mı? Gazze halkına yapılan zulüm mü? İsrail'in egemenliğini ve caydırıcılığını korumak için çırpınışları mı? Türkiye yönetiminin Osmanlı sevdası mı? Gemilere doldurulup siyasi araç olarak “Gazze fethine“ gönderilen Müslüman taassupkeşlerin yaşadıkları ıstıraplar mı? Belki bunların hiçbiri ölçü değildir ve en azından Kürdler açısından ölçü olmamalıdır?
Bu olayın derin bir planlaması, çıkış nedenlerinin çıplak gözle görünmeyen boyutları olabilir. Spekülasyonlara fazla girmeyeceğim.
Görünen şu ki, İsrail kendi devlet egemenliğine TC başta olmakla kimi devletler tarafından yapılan tecavüzü usta bir biçimde önlemiştir. Kendi su sınırlarının 70 küsur mil uzaklığında, uluslar arası sularda “propaganda ve kışkırtma yüklü“ biçiminde tabir ettiği gemilere müdahale ederek “avlu kapıma dahi yaklaşamazsan“ mesajını vermiştir. Kendi sularında müdahale yapması bu kadar etki yaratmazdı; bunu hesaplamıştır İsrail. Ve ustaca davranmıştır. Caydırıcılığını onarma eylemine girişmiş, neyin pahasına olursa olsun egemenliğini koruyacağının mesajını vermeye çalışmıştır.
Egemenlik algısı, devlet hassasiyetinin ana sütununu oluşturur.
Türk yönetimlerinin ve onların Kürd halkına karşı yürüttüğü insanlık dışı uygulamaları destekleyen halk kitlelerinin, PKK “terörizmi“ ile mücadelesi, egemenliği koruma algısı ile ilintilidir. PKK “terörizmi“ ile mücadele adı altında Kürdlere bok yedirilmiş, hamile kadınların karnı süngülenmiş, tek kurşunla çocuklarımızın kafaları parçalanmış, annelerimiz yerlerde sürüklenmiş, babalarımıza cop sokulmuş, kız kardeşlerimize tecavüz edilmiş, gençlerimiz öldürüldükten sonra cesetleri panzerlerin arkasına bağlanmıştır. Ve bunlar “egemenliği korumak için“ yapılmıştır.
Devlet egemenliğini korumak için Kürdistan halkına yapılan Türk soykırımı, uluslar arası camiada meşru görülmüş ve görülmektedir. Uluslar arası kamuoyu, belli başlı devletlerin devlet adamları ve siyasetçileri, yüzlerce Kürd siyasetçisinin kelepçelenmesine, Kürdlere karşı yapılmış fiziki kıyıma, şimdi yapılan siyasi soykırıma gözlerini yummakta, riyakârca bir tavır takınmaktadırlar.
Hal böyleyken, İsrail'in kendi egemenliğini korumak algısıyla gemilere el koyup beş on günahsız insanı öldürmesi nedeniyle uluslar arası kamuoyunu “ayağa kaldırma“ girişimleri sonuç verebilir mi? Asla. Öte yandan, Türkiye böyle bir girişimde bulunacak manevi haktan yoksundur. Türkiye'yi kimse takmaz.
Kürdistan devleti olmadığı için Kürdler zulmün pençesindedir. Devlet zor aygıtıdır ama halkını yabancı zulmünden koruyan bir araçtır da.
Zor, zulümden iyidir!
Kürdistan devlet olmadığı için Kürd halkına yapılan insanlık dışılıktan öte Tanrı dışı uygulamalar, Tanrı karşısında ikiyüzlü biçimde boyun eğen milyonlar tarafından meşru görülmektedir.
Filistin de bir devlet değildir. Ancak dünyanın terakkiperver camiası, Filistin devletinin kurulması için sözde bütün imkânlarını seferber etmiştir. Fakat gerçek şu ki, Tanrı karşısında ikiyüzlü biçimde boyun eğen 20 küsur Arap devleti, bir gecede Filistin devletini kurma gücüne sahiptir. İstemiyorlar. Onlara bunu istetmeyenler var. Beleşten zengin olmak, Arapları piyonluğa sürüklemiştir. Gazze'ye yardım taşıyanlar da piyon olarak kullanılmıştır. Yardımseverleri vuran ve vurduranlar, oyunu kuranlardır.
Gazze'nin ablukaya alınması ve Şırnak'a erzak ambargosu; mahiyet itibarıyla aynıdır. Şırnak'a ambargo uygulanırken, Dersim açlıktan dört büklüm olurken Gazze hayırhahları neredeydi? Gemilerle Gazze'ye yardım götürenler arasında yıllar boyunca açlıktan inleyen Kürdistan çocuklarının Filistinliler kadar insan olduklarını ve hatta Müslüman olduklarını düşünen ve Kürd kıyımına karşı sesini çıkaran tek bir kişi var mıdır?
Bıktık sizin sahtekarlığınızdan, Müslüman kardeşler. Vallahi de, billahi de bıktık. İslam'ı alet etmenizden bıktık. Allah cezanızı verecek sizin.
Kürdistan'ın sefil Müslümanlarını açlıkla imtihana çekenleri, Kürd halkına kendi topraklarında zulüm edenleri, “ulusal egemenlik“ namına savunanların, Kürd halkının kendi kaderini tayin hakkını tanımayanların ezilen Filistin halkına yardım götürmesi, insani değil, siyasi bir girişimdi. Ve bu siyaset ters tepmiştir; sorun bundan ibarettir.
İsrail, Türkiye'ye iyi bir ders vermiştir. Basın gevezeliği, yaşanan yenilgiyi geçiştirmeye güç getiremez.
Gazze'ye “yardım“ fiyaskosunun patladığı gün PKK gerillaları İskenderun'da işgal ordusundan 6 kişiyi öldürdü. Bazıları bu çakışmayı İsrail-PKK işbirliğinin sonucu olarak değerlendiriyor. Bu değerlendirme şimdilik spekülasyondur. Yakın zamanlarda kimse böyle bir işbirliğinin olup olmadığını öğrenemeyecektir.
Keşke böyle bir işbirliği olsaydı.
Keşke!
Böyle bir işbirliğinin olduğuna sıfır ihtimal verenlerdenim. Fakat eğer böyle bir işbirliği varsa, “yakın on yılda her dört parçayı kapsayan özgür ve bağımsız Kürdistan'ı kurabileceğiz“, deyecek kadar ileri gideceğim, müsaadenizle.
Güney Kürdistan Federe Devletinin “2. İsrail“ adlandırılmasına, bu belirlemeyi yapanların Güney oluşumunu küçümseyen bakış açısıyla değil de, İsrail'in küstahlıkları nedeniyle ve Kürdistan'ın İsrail'le birlikte anılmasından dolayı duygusal tepki göstermiş ve kızmıştım. Fakat bugün Kuzey Kürdistan'da oluşacak “3. İsrail“e hayır demem.
Çünkü “5. İsrail“, Özgür ve Bağımsız Kürdistan demektir. Özgürlük ve Bağımsızlık için İsrail küstahlığı dahi sineye çekilir.
 
Ve noktayı koyduktan sonra düşüncelerine değer verdiğim arkadaşlarımı arıyorum.
İstanbul'dan Yetkin arkadaş (Apocudur):
“İsrail'in insan öldürmesine hak vermezsin! Şırnak'a erzak kısıtlaması getirilmesi, Gazze'nin ablukaya alınması kadar insanlık dışı bir olay. Evrensel hukuk diye bir şey var. Türkiye'nin Şırnak'taki haksızlığı, İsrail'in Gazze'ye karşı yaptığı haksızlığı haklı çıkarmak için bir kanıt olarak kullanılamaz“.
Yetkin arkadaşa sordum: “Zaten dokuz köyden kovulan Hürmüz gibiyiz. Kürd'den İsrail'i savunan bir ses çıkması doğru olmaz mı? Kahkaha atarak şunu dedi: “Öyleyse, kafana göre takıl“.
Moskova'yı çeviriyorum. Eski PKK'li, şimdi PKK siyasetini kökten yanlış bulan Aydemir Kurt (“Kurt“ yaraşmıyor ve yakışmıyor sana, “Kurt’u bir “Kürd“ yapsan):
“Türkiye ile İsrail arasında bir çelişki yoktur. Danışıklı bir dövüştür yaşanan.
Bu olay, Büyük Ortadoğu projesinin bir parçasıdır. Türkiye bir piyon olarak kullanılmaktadır. Söz konusu plan çerçevesinde Hamas ve Hizbullah'ın Türkiye üzerinden yönetilmesi planlanmaktadır. Konya'da İsrail uçaklarının eğitim görmesini onaylayan, Heron insansız uçakları “terörle mücadelenin“ can simidi gören bir hükümetinin, İsrail'e karşı erkekçe bir siyaset yürütmesi mümkün mü?
Türkiye kullanılarak İsrail'in İran karşısında yükünün azaltılması politikası yürütülüyor. İran'ın Hizbullah üzerinden Doğu Akdeniz'de sahip olduğu güç kırılmak isteniyor. Bu plan çerçevesinde İsrail muhalifleri kontrol edilecek bir noktaya getirilmek istenmektedir. İsrail'in egemenliğinin korunması politikasının Kürdistan'ın özgürlüğü ile örtüştüğü tartışmalı bir konudur. Yahudilerin Kürdlere destek vermesinin koşulları oluşmuş mu? Bilmem. Şunu biliyorum; İsrail ufak bir çıkar kırıntısı için Kürdlerin en temel haklarını hiçe sayabilir.
Gemilere saldırılarla, PKK'nin Amanoslardaki eylemi arasında ilişki kurmaya çalışıyorlar. PKK, kendisi için direk tehlike olmayan bir askeri güce saldırdı, İsrail de kendi sınırları içerisinde olmayan kafileye. Bak bu ilginç bir çakışmadır.
PKK, hep “ortak vatan“ diyor. Ortak vatanın kışlaları basılır mı?
Kuzey için “Üçüncü İsrail“ kelimesini kesinlikle kullanma! Doğru değil, kabul etmiyorum, katılmıyorum“.
Gazeteci dostum Kamiz Şeddadi’den yazımı dinledikten sona şu sözleri dinliyorum:
“İsrail'in yaptıklarına düpedüz hak kazandırmaya çalışırsan, yanlışa düşersin. Kendi çıkarları açısından doğru yapmıştır; o kadar. Bir gerçekle karşı karşıya kaldı ve kendi açısından gerekeni yaptı.
Aydemir dostumuz komplo teorisi yapıyor.
Sorun şudur; Türkiye ve İsrail arasındaki çelişki, nasıl Kürdlerin yararına dönüştürülebilir? Kürdlerin bugün kimin haklı, kimin haksız olduğu sorunu üzerinde değil, bu çelişkiden nasıl fayda sağlayabiliriz sorunu üzerinde yoğunlaşması gerekir.
Türkiye ve İsrail arasındaki kirli ilişkiler bozulmak üzere. Her anlamda. İstihbarat, lobi çalışması ve benzeri. Falan filan. Türk ve Yahudi evliliği bozulursa, Kürdler bundan nasıl bir çıkar sağlayabilir? Soru şöyle konulmalı. Yoksa İsrail doğru mu, yanlış mı yaptı sorusu üzerinde yoğunlaşmak insanı yanlışa götürür“.
Nihayet “Fransız“ dostum Xeyri arıyor:
“Bu bir Amerikan oyunu değil. Kesinlikle. Herkes kendi oyununu oynuyor. Herkes politika yaparken kendi çıkarlarını göz önünde bulunduruyor. Gücüne inanan, “rağmen“ politika yapar. İsrail, “rağmen“ politika yapmıştır“.
“İsrail, neden saldırdı?“ diye soruyorum.
Xeyri kaçamak yanıt veriyor:
“İyi ki, saldırdı. Bu saldırı, ABD, Türkiye, İsrail arasında yaşanacak çelişkilere işaret eder. Bunlar arasında çelişki yaşanırsa bu, Kürdlerin çıkarınadır. Kürdler bu çelişkiden yararlanmasını bilecek mi? Kuşkulu olsam da umut etmek isterim.
Kürdlerle Yahudilerin işbirliğinin mümkün olup olmadığını sormuştun. Neden olmasın? Konjonktüre göre herkesle ilişki yapılabilir. Araplarla, Farslarla da.
Dün bir Arap arkadaş, “Türklerin Kürdlere yaptıkları, İsrail'in Araplara yaptığını ona katlar“ dedi. Bunu dikkat edersin, bir Arap söylüyor“.
Telefon görüşmelerimizin özetini aktardım.
Aydemir arkadaş, ısrarla Kürdistan ve İsrail kelimelerini yan yana kullanma, demişti!
Kusuruma bakma, inancıma karşı durma şansına sahip değilim, Aydemir.
“5. İsrail“, Özgür ve Bağımsız Kürdistan demektir.
Ve İsrail'i “şeytan“ olarak görmekten kurtulmamız gerektiğine inanıyorum.
Hejarê Şamil
[email protected]
Re: Hejare Samil den israil uzerine SACMALIGA ornek bir yazi