Salih Aras
„Tokat'da yedi asker öldürülmüş, PKK olayı üstleniyor (HPG adına). Ama burada bir kahpelik yapılıyor, deniliyor ki; 'Dersim Eyaleti'mizden bir birim kendi insiyatifiyle yapmış' burada Dersim Türk Ordu'suna hedef olarak gösteriliyor. Peki hangi ahlak anlayışında, kendi alt birimini açıktan ihbar etme vardır?
Bu eğer bir ihbar değilse nedir? Sadece Dersim'de bir birimde ihbar edilmiyor, bir bütün Dersim Halkı ihbar ediliyor ve hedef gösteriliyor. Sen Tokat'da eylem yaptırmışsın ve eylemi üstleniyorsun, peki devamla birim ve bölgeyi (Dersim'i) neden
hedef gösteriyorsun? „
„TOKAT PRAVAKASYONU“
YİNE AÇIK ADRES... YİNE HEDEF DERSİM...!!!
NE YAPILMAK İSTENİYOR???
Kahpeliğin böyleside hiç görülmedi, Tokat'da yedi asker öldürülüyor, hedef Dersim gösteriliyor! Bunu itiraf edende KCK yani PKK Kandil yönetimi. Dünya'nın neresinde görülmüş, savaş içinde olan bir gücün kendi alt birimlerini açık bir şekilde ihbar etmesi, 'ben ya da biz yapmadıkda onlar yaptı' ne demek oluyor? Sorun burada savaşın biçimi tekniği taktiği değil, zaten ayarları kontrol altında olan bir 'savaş'tır.
Kürt cephesine illede Dersim'den vurulmak isteniyor. Mecliste Dersim hedef gösteriliyor. Hükümet barajlar yapıyor PKK sürekli Dersim'e yönelik, Provakasyon provaları deniyor...
Geçmişten günümüze Dünya'nın en güçlü savaş, istihbarat ve değişik kurumları deşifre olmuş olaylarda bile alt birimlerini ve elemanlarını deşifre etmez, korur. Bu bir kuraldır.
HPG, yani PKK, yada KCK bir şey fark etmiyor. Bunlarda DTP gibi hayali kurumlardır. Etki yetki ve iradeleri yoktur. Tek görevleri; Genel Kurmayın, İmralı'ya, İmralı'nında kendilerine verdiği talimatları uygulamaktır.
Bazılarına göre PKK, Tokat provakasyonunda yok. Bu samimi değil. Eğer PKK yöneticileri kamuyuna açık bir şekilde olayı üstlenip açıklama yapıyorlarsa, demek bu pravakasyonun içindeler. Böyle kabul edilmek zorunda. Bende böyle kabul ediyorum. Çünkü açıklama Kandil'den geliyor. Burada dikkatimi çeken, PKK kurmaylarının Dersim'i hedef göstermeleridir. Açıklamada bu, net görülüyor.
Yedi askerin öldürülme olayı üstleniliyor. Buraya kadar bir şey yok. Bu olayın doğruluğu ve ya yanlılşlığını şu an tartışmak istemiyorum, konum bu değil. Bir çok güç eylem yapar ve yaptığı eylemi üstlenir. İlgili çevrelerde görüşlerini belirtip, eleştiri ve yorumlarını yaparlar. 1993, 33 askerin öldürülmesi ve buna benzer olaylar yaşandı. Bu tür olayların hangi dönemlerde, neden ve niçin yapıldıklarıda tartışıldı. Ancak belirtmek istediğim özel bir durum var; neden Dersim hedef gösteriliyor? Tokat'da yedi asker öldürülmüş, PKK olayı üstleniyor (HPG adına). Ama burada bir kahpelik yapılıyor, deniliyor ki; 'Dersim Eyaleti'mizden bir birim kendi insiyatifiyle yapmış' burada Dersim Türk Ordu'suna hedef olarak gösteriliyor.
Peki hangi ahlak anlayışında, kendi alt birimini açıktan ihbar etme vardır?
Bu eğer bir ihbar değilse nedir?
Sadece Dersim'de bir birimde ihbar edilmiyor, bir bütün Dersim Halkı ihbar ediliyor ve hedef gösteriliyor.
Sen Tokat'da eylem yaptırmışsın ve eylemi üstleniyorsun, peki devamla birim ve bölgeyi (Dersim'i) neden hedef gösteriyorsun?
Kısa bir açıklama yapılmış ve herşey ayan-beyan, lütfen rica ediyorum, ilgili ve duyarlı
insanlar bu açıklamayı defalarca okusunlar.
Otuz yıldır 'gerilla savaşı' yönettiğinizi iddia ediyorsunuz, gizlilik nedir bilmezmisiniz?
Olaya ilişkin PKK'nin açıklaması, bir itirafçının açıklamaları gibidir. Sorun uyuşturucu ticareti olunca ya da, Devletin karanlık güçleriyle mektup alışverişi olduğu zaman gizliliği çok iyi biliyorsunuz!!! Ama Türk askeri öldürülünce' biz yapmadık, Dersim'den bir birimimiz yaptı' diyerek alçaklığınızı ve korkaklığınızıda gizliyemiyorsunuz.
Eylem alanı Tokat, neden Dersim'e bağlıyorsunuz ?
Kimsede size bu gün ayın kaçı diye bir şey sormadı. İşkence sonucu yaptığınız, bir açıklama olsa, insan der ki, işte işkenceye dayanamadı, itiraflarda bulundu, nede olsa Önderinize bir fiske bile vurulmadan bülbül gibi ötmeye başladı.
Siz daha Kandil'den ötmeye başladıysanız, yarın diyeceksinizki, 'sadece anamız, değil babamızda Türktür' deyip Önderinize rahmet okutacaksınız!!! 'Bende Kürt aşkı yok' demek bir yana, Kürtlere açık küfürler edeceksiniz.
Eğer Dersim'den bir birim bu olayı yaptıysa neden kendileri üstlenmedi? Olayı siz onlar adına üstleniyorsunuz.
Burada oyun var. Büyük bir ihtimal Ordu'nun kendisi bu eylemi yaptı ve İmralı aracılığı ilede size, eylemi üstlenin ve Dersim biriminin üzerine atın, talimatı verildi. Çünkü bu tür itirafçılık, yönetim düzeyinde ve kamuoyuna açık ilk kez yapılıyor. Görünen o ki, Kandil ihanette İmralı'yı sollamaya başladı.
Neden Dersim hedef alınıyor???
PKK'nin uzatmalarla yaşatıldığı bu dönemde, özellikle Dersim üzerine yoğunlaşma oldu; Meclis'te konuşuluyor, çözüm için, M. Kemal'in çizgisinin esas alınmasında ısrar ediliyor. PKK'de CHP'lileşiyor ve Kemalcılığı kimseye kaptırmak istemiyor. Kemalcılıkta ısrar, Kürdistan'da katliamlar demektir.
Açılımların, Yol haritalarının bir oyundan ibaret olduğu ve DTP'nin ayaklar altına alındığı bu dönemde Kürdistan'da farklı tepkiler olmak zorunda.
T.C ve PKK, Kürt ve Kürdistanı' bizden daha iyi tanıyorlar.
Tepkilerin nerelerden başlayacağını çok iyi biliyorlar ve daha tepkiler güçlenmeden
ezmek istiyorlar. Bunun için ilk hedefi Dersim olarak belirliyorlar. PKK daha baştan beri, bir Parti olarak bu günkü durumuna gelmesi içinde, Dersim'li kadroları tasfiye ederek başladı. Sonra diğer bölgelere sıra geldi. Şimdi ise Dersim'den başlayarak, gerektiğinde katliamlar yaparak, diğer bölgeleride sıraya koyarak kendi açılarından sonuca gitmek istemektedirler.
Dersim'de bir Kürdistan diyarıdır, ama farklılıkları var. Bu farklılıklarından dolayı Devlet'le çelişkileri daha derin olmuştur. Toplumsal olaylarda patlaklar çelişkilerin en derin olduğu bölgelerde olur ve başlar. Hakkari'ninde farklı özellikleri var. Ya da Bitlis, Batman, Bingöl ve Diyarbakır'ında farklılıkları var. Düşmanı düşündüren dinamikler var. Onlar hepsine birden yönelmektense 'tehlike' derecesine göre sıraya koyuyorlar. Ve Dersim birinci derece 'tehlike' bölgesi oluyor.
Bu farklılık Kürt Aleviliğinin (Kızılbaş) merkezinin Dersim olmasıdır. Kürt Aleviliği genel anlamda
Aleviliğinde merkezi durumundadır. Her ne kadar içinde İslami değerlerde olsa öz olarak Kürdistan'da ortaya çıkmış, bir düşünce ,inanç ve yaşam biçimidir. Aleviliğin içinde açık ve gizli ulusal değerlerimiz var. Naslıki, Şii'lik Fars ulusal kültürüyle ve Sünnilik Türk ve Arapların ulusal çıkarlarına göre düzenlenmişse, Alevilikte bir düşünce ve inanç olarak, Kürtlerin kendilerini, korumak için geliştirdikleri bir yaşam biçimidir. Ama sürekli gelişmesi engellenmiştir. Bu günde yapılan budur.
Devlet Sünni Kürtlerle de barışık değil, ama Sünnilik devletin resmi dinidir. En önemliside, Bizdeki Sünni kesim Politik İslamdan uzak duruyor. İslam dünyasındaki bütün halklar Ulusal çıkarlarını İslam'a ya da İslamı ulusal çıkarlarına uydururlar. İslam'ı sadece belli biçimsel kurallarla, yani; hacca gitmek,zekat vermek, oruç tutmak, imanın şarları, islamın şarları ve sünnetlerle tarif etme, gereklerini yerine getirme, inanç bazında yeterli görülebilinir ama birde politik yanı var. Ümmetçilik var; (İslam enternasyonalizmi) o platformlarda herkes kendi çıkarının hesabını yapar. Bizdeki sunni kesim bu rolu oynayamıyor.
Hiç bir şey yoktur demek istemiyorum, ancak etkin olunamadı. Örneğin, Saidi Nursinin İslamı yorumlamasında Kürtlere yer veriyor. Bü gün baktığımızda ise, Nurculuk Kürtlerden çok Türklerin eline geçmiş ve onların çıkarlarına uydurulmak isteniyor. Barzani Şehleri,
Kadiriler ve Şafilikte bu yönlü gelişmeler olduysada istenilen seviyeye gelemedi. Ulasal çıkarlarımız İslam Dünya'sında bir türlü yerini bulamadı.
Halepçe'de zehirli gazlarla katliam yapıldı. Saddam, İslam'a ve Kuran'dan ayetlere dayanarak bu katliamı yaptığını açıkladı. Aynı tarihde yapılan bir İslam Ülkeleri Konferansı'nda, hiç bir İslam
ülkesi tepki göstermedi. Halepçe Kürtleri radikal düzeyde İslama bağlı olmalarına rağmen, islam dünyasından bir destek bulamadılar. Herkes Saddam'ı destekledi. Ama Filistin ve Lübnan'da en ufak bir olay olduğunda, bütün İslam ülkeleri hareketlenir. Yani bütün Müslüman halklar, duruma göre İslamdan faydalanırken ve destek alırken, bizde olmuyor. İşte bizdeki sünni kesimde inançla ulusal çıkarlarını diğerleri gibi birleştirmesi gerekiyor.
Diyarbakır Ulu Cami önündeki eylem bu anlamda çok önemlidir. Bir başlangıçtır, Camilerde Kürt sorununun tartışılması, Şey Said'in anılması Ulasal gelişmemize büyük katkılar yapar. İslam
Dünyasında da etkinlik artar. Biz Kürtler İslamın savaşçılığını çok yaptık, artık Ulusal çıkarlarımızıda diğer halklar gibi korumak zorundayız. Bunun için bizdeki sünni kesim, ulusal çıkarları gereği, İslamada dayanarak devletle çelişkiye girmeyi kendine hak olarak görmeli. Burada dini istismar eden devletin ve hükümetin kendisidir. Dini öyle bir yorumluyorlarki; Kürd'e zarar, Türke, araba farsa ve diğerlerinede yarar olsun.
Kürt Aleviliğinde bu yapılamıyor. Onun için Dersim hedef oluyor. Çünkü tehlikeli görülüyor. Devletin Dersim'e yönelik politikasının asıl nedeni budur. Alevi kültürü, Kürt Ulusal hareketine büyük ivme kazandırıyor. Osmanlıdan beri Alevi düşmanlığının nedeini asıl olarak budur.
Aleviliği savunmak için, Alevi olmak şart değil, neden Alevilik devletin hedefidir onu anlamak daha önemli. Geleceğimizi korumak için, Aleviliğimizi özümseyip savunmak zorundayız. Politikleşmiş bir Kürt Sünniliğide devletin hedefi olur. Zaten kürtler bir bütün olarak devletin hedefidir. Sıralama 'tehlike' derecesine göre yapılıyor. Kürt alevisinden başlar, sıra şafisine ve sünnisine gelir.
Devletin ve PKK'sinin Dersim'e saldırılarıın arka planıda Kürdistan'dır.
12.12.09
[email protected] Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
DTP nin kapatilmasi.siyasi karar degil hukiki karardir.