[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6224]
Yine bu arada Şeyh Sadrazam Ali Paşa ile tanışıyor ve yakın dostluk kuruyor. Daha sonra Sadrazam olacak Mahud Nedim Paşa ile ilişkileri oluyor. Bu arada Şeyh Riza İstanbul'da bulunduğu sırada Sultan Abdulaziz'i öven bir şiir kaleme alıyor. Soz konusu olan şiirinde Mahmud Nedim Paşa'danda sözediyor. M. Xaznedar , Mahmud Nedim Paşa'nın ismi geçmesi olayını Şeyh Riza'nın şiiri Sultan Abdulaziz'e „götürme umuduna“ bağlıyor.(age, sayfa 5)
Yine o yıllarda İran Şahı Nasredin İstanbul'a bir ziyaret yapıyor. Şeyh Riza bir şekilde Şah'a yakınlaşıyor ve ona hitapla bir methiye kaleme alıyor.. İran Şah'ı da Şeyh Riza'ya bu övgü dolu şiirden dolayı hediyeler veriyor.
Şeyh Riza Talabanî, babasının sağlığı döneminde de var olan aşiret, Tekkiye ve tarikatların dar sınırları içinde düşünmeden , dünyayı gezip görmek istiyordu.
İstanbulda olduğu sırada „ Sadrazam vesilesiyle Hacca gidiyor. „(M.Xaznedar, age, sayfa 6) Şeyh Riza Mısır üzeri geri dönüyor. Bu arada Yemen'e de uğruyor.. Ahmed Paşa Baban o sıralarda Yemen valisiydi. Her halde Şeyh Riza onu ziyaret etmeye gidiyor. Yine Şeyh Riza Suriye'ye gidiyor ve Halep şehrini görüyor.
Prof. Dr. M. Xaznedar Şeyh Riza Talabanî'nin 1874 yılında İstanbul'u terkederek Kerkük'e geri döndüğünü yazıyor.
M. Xaznedar'ın hesabını göre Şeyh Riza ikinci İstanbul ’a gidişinde 8 yıl kalıyor. Daha once de iki kaldığı bilinmektedir. Bu arada sayın Selim Temo'nun düştüğü bir hatayı düzeltmek istiyorum. Sayın Temo “Şeyh Riza İstanbul'da iki yıl kaldıktan sonra geri dönüyor“ diyor ve ikinci İstanbul seferinden sözetmiyor.(age, sayfa......)
Ayrıca   sayın   Temo   “Şeyh  Riza'nın  Kerkük'te   hamallık  yaptığını“  söylüyor. Fakat  bu     tespiti  doğrulayacak   hiç  bir kaynağa  ulaşmadım..  Böyle   bir  şey olsa  çok  ilginç olur.  Fakat,  Şeyh  Riza   Kerkük'e  geri   döndükten  sonra      tarımla  uğraştığı  biliniyor.   Şeyh  Riza'nın    maddi  imkanları  kardeşi  Şeyh  Ali ile  kiyaslandığı zaman      iyi  olmadığı  ortadır.   Şeyh Riza  üzerine  inceleme  yapan ve   divanını   yayına  hazırlayan   hiç  bir  edebiyatçı  bu  „hamallık“   olayını   gündeme  getirmiyor.   Ayrıca   Şeyh  Riza'nın    abisinden   çeşitli  dönemler    maddi yardımlar  aldığı  ve   hatta    görevler aldığı  bilinmektedir.     Şeyh  Riza'nın     Kerkük'te   „hamallık  yapması“     Talabani  ve  hatta   Kadiri   Tarikatının    şeyhlerinin   ittibarı  içinde    pek  iyi  olmazdı.
Selahadin  Üniversitesinin    Dil ve Edebiyat  bölümünde   öğretim  görevlisi olarak çalışan   Dr.   Mehemed  Ahmed Said,      „Şêx  Rezay  Talabani ,  le    Nêwan   Stayîş û   Daşorî da „  adlı  makalesinde    Şeyh  Riza     1874  yılında    İstanbul'dan   Kerkük'e   geri  döndükten  sonra   „tarımla uğraştığını“   yazıyor.(Rodar,   sayı  53, sayfa  40)   Dr.  M.  Xaznedar  da   Şeyh  Riza  üzerine  yaptığı  çalışmada    onun  „Kerkük'te  tarım  ile  uğraştığını“  söylüyor.
Şeyh  Riza’nın    Kerkük'teki   Talabani   Tekkesinde     bir  odası    vardı.    Dr.  Mukarem  Talabani'nin   anlatımlarına  göre  „ Şeyh  Riza'nın    odasının   duvarlarının  her tarafına    kalemle  Şeyh Riza  ve  dostları  tarafından   şiirleri  yazılmıştı.  Daha  sonraki  süreçte   odayı   yeniden boyadıktan  sonra    tüm  şiirleri  kaybolup  gitti“  diyor. (Dr.  Mukarem  Talabani, age )
Ayrıca    Şeyh  Riza      Talabani'nin   Osmanlı  devletinden   maaş  aldığını da   kendisinin  söyleminden  biliyoruz.  Çünkü,   Şeyh  Riza'nın  maaşı   geçiktiğinde   yada     kesildiği   dönemlerde   onun     Osmanlı devletine ve  memurlarına   karşı     yazdığı    hicivleri  var.   Şeyh  Riza  Talabani   Kerkük'te  kaldığı  zaman    bölgedeki    bir  çok      Kürd  ileri  gelenleriyle  yakın   arkadaşlık ve  dostluk  ilişkileri vardı.   Bunlardan      Osman  Paşa  Caf  ve  Mahmud Paşa Caf'ı    sayabiliriz.    Ayrıca   Şeyh  Riza      Kerkük  valisi     Yusuf   Mazhar  Paşa'ya  bir  methiye   yazdığı  bilinmektedir.      Şeyh  Riza'nın bazı dostlarının  yanında    yoğun    bir düşman  kitlesi de vardı.
Dr.  M. Xaznedar    Şeyh  Riza'nın     diğer      şeyhlere  benzemediğini,  yaşamının   esası  şeyhlik    olayının   dışında  geçtiğini,    Osmanlı  devletinin       diğer   şeylere   yaptırdığı  tekke,  arazi vb..  imkanlardan     yararlanmadığını       söylüyor.
  Zaten     Şeyh  Riza'nın  babasından  kalan  miras  esas olarak    Şeyh    Ali'ye  kaldığını   daha     önce yazmıştım.     Şeyh  Riza'nın    Kerkük'teki  Talabani  Tekkesindeki  rolü  bir   Mela  yada    Murşid'ten   ileri gidemiyordu.
Şeyh  Riza  bazı  şiirlerinde  kendisinin  „yoksul ve  iktidarsız“  olduğunu  da  yazıyor.
Belli bir dönem sonra Şeyh Riza Kerkük şehrini tümden terkederek Bağdat'ta gidip, yerleşiyor. Şeyh Riza'nın Bağdat'ta gidiş tarihi hakkında farklı görüşler var. Dr. M. Xaznedar 1900 yılını, Dr. Mehemed 1898 yılını ve başka edebiyat tarihçileri de bu iki tarihe yakın tarihler veriyorlar. Şeyh Riza 20 Ocak 1910 yılında yaşama veda ettiğine göre yaklaşık olarak 10 yıl Bağdat'ta yaşıyor.
Devam edecek
Aso   Zagrosi
[/url]