Kurdistan-postan Aktaran Zinar
Bu dünyada son “terörist“, yani son Kürt diye bir şey olmayacak. Bunu hayal edenler asla başarıya ulaşamayacaklar, ancak son Kemalist bir gün mutlaka tarih olacaktır.
Son “terörist“ ile son Kemalist ruhen bölünmüştür. Artık son “terörist“i son Kemalist'e yamama ve kardeş kılma imkânı kalmamıştır. Zira bu imkânların tümü ilk Kemalist tarafından bizzat ortadan kaldırılmıştır. Artık geri dönüşü olunmayan yolun son turundayız.
Parantez içinde şunu da unutmadan hatırlatalım: Kürt - Türk kardeşliği tarihin hiçbir döneminde yaşanmadı.
Köprülerin altından çok sular aktı. O sular Kemalistler tarafından kirletildi, zehirlendi, kana bulandı. Artık durulması pek mümkün görünmüyor. Hala salyalar akıtarak “son terörist öldürülünceye kadar savaşacağız“ diyorlar.
Bunu şöyle okuyoruz: TC'nin kuruluşundan beri sürdürdüğü Kürtleri imha politikası değişmemiştir. İmhayı daha rahat gerçekleştirebilmek için, uluslar arası güçlerin de desteğini alarak sağa sola “iyi şeyler“ olacak diye haber salmaları ondandır.
Gelinen noktadan geriye dönüş yok. Ya imha ya da tam özgürlük. İmhayı beceremeyeceklerine göre, geriye özgür Kürdistan kalıyor. Kırıntılarla Kürt halkı bir daha kandırılamaz. Tabii ki, politikacılarımız, aydınlarımız bireysel yasalar ve aflarla göbek atarak Ankara'ya koşmazlarsa.
A. Öcalan, Yaşar Kemal, ve Kürtler tarafından saygı gören diğerleri M. Kemal'e ne kadar övgü de bulunurlarsa bulunsunlar, Kürt halkının imhasını M. Kemal'in ta kendisinin başlattığı gerçeğini değiştiremezler. Ve bu gerçek her geçen gün Kürt halkı tarafından daha çok bilince çıkartılıyor.
Kürt halkının bugün içinde bulunduğu durumdan, Türk devleti adına M. Kemal'den başka, daha büyük sorumluluk sahibi olan başka kimse yoktur.
Herkesin daha kolay anlaması için tek bir cümlede özetlersek. M. Kemal Kürt halkının katilidir. Bunca ölümün, acının en büyük sorumlusu M. Kemaldir.
O günün koşulları falan demeye başlarsak, bu şu anlama gelir: “herkesin her zaman öldürmek için mutlaka bir sebebi vardır ve haklıdır“ sonucuna ulaşırız ki, bu da bizi bir yere götürmez.
Bunda ısrar edersek, şu savunmayı yapanlara ne diyeceğiz? “Hitler'in de öldürmek için sebepleri vardı.“ Bunu diyenlere verecek cevabımız kalmaz ve katilleri yüceltmekten başka bir işe yaramaz.
Ama biz Neonazi ve Neokemalistlerin öldürmek için hep sebeplerinin olacağın biliyoruz ve onun içindir ki, Kürt-Türk kardeşliğinden bahsetmemiz için kemalizle hesaplaşmamız gerekecek. Sadece bizim değil öncelikle Türk halkının hesaplaşması gerekecek, hem de Almanların Nazizmle hesaplaşmaları gibi, belki de daha fazla.
Kürtlerin o devlete benim devletim demeleri için, bütün Kemalist ideolojinin çöpe atılması gerekir.
Yıllardır Kürdistan'daki sömürünün sembolü olan Türk bayrağı, içinde Kürtlerin de renklerini taşıyan yeni bir bayrakla değiştirilmediği sürece.
Kürdistan'da yıllardır sömürge ve katliam ordusu olarak görev yapan Türk ordusu tamamen Kürdistan'dan çekilerek yerini Kürdistan'ın öz savunma güçlerine bırakmadığı sürece.
Kürtçe ikinci resmi dil olmadığı sürece.
Yıllardır yakılan Kürdistan coğrafyası ve köyleri için Kürtlere tazminat ödenmediği sürece.
Kürdistan'da yıllardır işlenen cinayetlerin failleri bulunup cezalandırılmadığı sürece.
Kürtler istediğinde ayrılma hakkı garanti altına alınmadığı sürece.
Yeni bir anayasa yapılmadığı sürece.
Koruculuk sistemi tamamen kaldırılmadığı sürece.
Bu maddeler daha da çoğaltılabilinir.
Bütün bunları Neokemalistler ve Müslüman kardeşleri Neoturancılar kabul etmeyeceklerine göre, Kürtlerle- Türklerin kardeşliği de Erbakan'ın deyimiyle “fasa fiso“dan öteye geçmeyecektir.
Fasa fiso bir kardeşlik için yelkenleri şimdiden suya indirmeye değer mi?
Değmeyeceğini yakında yaşayarak göreceğiz. Peki, Allah rızası için bir kere bile olsa bunları yaşamadan görmeye çalışsak, ona göre tedbir alsak olmaz mı sevgili Kürt büyükleri?
Hele şu şeyler olsun, biraz zaman geçsin o zaman karar verelim, bunlar “iyi şeyler“ mi değil mi diye.
Tekrar son “terörist“e dönersek.
Hanginiz son “terörist“ olmaya adaysınız? Belki de son terörist daha dağa çıkmadı.
Ya da son “terörist“ daha doğmadı.
Kürdistan'daki, “Ne mutlu Türküm diyene“ türünden yazılar sökülmedikçe ve M. Kemal'in betondan heykelleri yıkılmadıkça son terörist'in ruhu da Kürdistan dağlarında gezinmeye devam edecektir.
Belki de şu an bu yazıyı okuyan sensin son “terörist“.
Nasıl ki TC. devletinin gözünde her Kürdün “terörist“ olma ihtimali varsa. Aynı şekilde her Kürdün son “terörist“ olma ihtimali de vardır.
“Her Türk asker doğar“ ihtimaline karşı, “Her Kürt ’terörist' doğar“ ihtimaline ne dersiniz?
Son “terörist“ baktığınız her yerde, gittiğiniz her yönde olabilir. Aman dikkat!
***
Cengiz Çandar 22 Eylül 2009 Tarihli Referans gazetesindeki köşesinde Kürt açılımından “milli birlik projesine“ dönen “iyi şeyler“den bahsederken, Ermenilerin toplu imhasına giden yolu şu paragrafla özetlemişti:
“Ya 1914 Ermeni Açılımını bilir misiniz? Alabildiğine mütevazi ve mantıklı bir reform paketini, 1878'de söz verildiği halde tam 36 yıl süründürmeyi başardılar. Sonunda dünya konjonktürünün değiştiğini sezip alelacele peki dediler. Yirmi yıl önce olsa herkesi memnun edecek güzel bir paketti. Ama artık yirmi yıl öncesi değildi. Ermenilerin de kolay kolay bir şeyden memnun olacak hali kalmamıştı. Sonuçta ne oldu biliyorsunuz. Barış imkanı heba edildiği için, imhadan başka çözüm kalmadı.“
Evet. Ermeni kardeşlerimizi tam 36 yıl kandırdıktan sonra imha ettiler.
Biz Kürtleri bütün cumhuriyet tarihi boyunca kandırdılar. Ondan öncesini saymazsak yaklaşık yüz yıldır kandırıyorlar.
Bütün cumhuriyet tarihine yayılmış Kürt meselesinde devlet hep imhayı hedeflediği için bir türlü ileriye, barışa yönelik bir adım atmamıştır. Kendi iktidarları ve üniter dedikleri devletleri tehlikeye girdiği zaman “çözüm“ lafları ortalıkta dolaşmaya başlamıştır.
Bütün Kürtlere duyurulur. Maalesef Kürtleri imha opsiyonu halen gündemdedir. Şu “iyi şeyler“ her an bir imhaya dönüşebilir.
***
TC devletini yönetenler ve resmi devlet aydınları yıllardır Kürtler her ağızlarını açıp haktan hukuktan bahsettiklerinde argümanları hep “Kurtuluş Savaşı'nda Türk, Laz, Çerkes, Kürt beraber savaştık, bu ülkeyi beraber kurduk“ şeklindeydi.
Şimdi bir adım daha geriye giderek general Pamukoğlu gibi düşünenler şöyle diyor:“Kurtuluş Savaşı'nda Kürtler bizimle savaşmadı. Bu ülkeyi beraber kurduğumuz yalandır.“
Onun daha da geriden takip eden Maltepe Üniversitesi'nde Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Orhan Çekiç adlı “resmi tarihçi“de şunları söylüyor: “Ne beraber savaşması. Biz Kurtuluş Savaşı'nda Rumların yanında, Ermenilerle ve Kürtlerle de savaştık“
İyi, mademki bu ülkeyi beraber kurmadık, hatta siz Kemalistler bize karşı da savaştınız ve bize rağmen kurdunuz. O halde bize bu ülkeyi yıkmamak için tek geçerli bir sebep gösterin bakalım?
Şu karikatür kılıklı genelkurmay başkanı Başbuğ'da geçenlerde Kürdistan'ın tam kalbindeki bir karakoldan şöyle sesleniyordu: “Her fırsattan istifade ederek darbe vuracaksınız. Mutlaka Irak'ın kuzeyindeki varlığının çözülmesi lazım...“
Kürtçe eğitim diye bir sorunun olmadığını ve sorunun daha çok yaşlılarda olduğunu belirttikten sonra şu çarpıcı rakamları veriyordu: “Gençlerde Türkçe okuma-yazma bilme oranı yüzde 90'ların üzerinde. Gelecek daha iyi oldu. Bölgede 683 adet jandarma karakolumuz var. Bu karakolların asli vazifesi bölgedeki insanların güvenliğini sağlamaktır...“
Bölgedeki insanların güvenliğini savunmak için 683 adet jandarma karakolu var. Sadece jandarma karakolları bunlar. Polis karakolları, askeri karargâhlar, ikinci ordu, zırhlı birlikler, uçak filoları, korucular v.s. bütün bunlar bölge insanı olan Kürtlerin can güvenliği için oradalar. Öyle mi? Terbiyem elvermiyor ki bir siktir çekmeye.
Yukarıdaki rakamlar bir halkı imha etmek üzere organize edilmiş bir orduyu işaret ediyor. TC ordusunun Kürdistan'daki varlığı imha amaçlıdır. Ve bu niyetlerinden bir adım bile geri atmak istemiyorlar.
Bu şartlar altında kardeşlik olmaz. Buna inananlar iyi niyetli olmaktan öte aptaldırlar. Aptalların doğruyu söylemeleri de pek mümkün değildir.
Bu kadar askeri varlığa karşılık 5 bin PKK'linin dağlardaki varlığını barış ve kardeşlik önünde engel olarak görmek ancak körlere nasip olur.
Hedefi daraltmak baştan kaybetmeyi kabullenmek demektir. Hedef bağımsız ve özgür Kürdistan olmalı. Gerisi fasa fisodur.
Hüseyin İnan