[color=#0066FF]
Saddam  Hüseyin   rejiminin  yıkılışından beri   yaklaşık  olarak    6  yıl geçti.  Güney Kürdistan   siyasi     önderliği    bu süreci   gerektiği  gibi  değerlendiremedi.
Bu    6  yıl  boyunca   Irak  Arapları    iktidar  kavgasından   dolayı  bir  iç savaş  yaşadılar.   Şiiler arası savaş  ve   Şii-Sünni  çatışmaları    bu süreç  içinde  meydana  geldi.
2008  yılından  itibaren   Araplar arası   çatışmalar  büyük   oranda    son bulurken,  Kürd-Arap   çatışmasının   ayak sesleri    duyulmaya  başladı.
Irak   merkezi  hükümeti  ile   Kürdistan Bölge  hükümeti  arasında   var olan   tüm   temel  sorunlar  hâlâ    çözülmüş değil.    Sözkonusu  olan  sorunlar,    Kürdlerin   ulusal  haklarından    kaynaklanıyor.   Irak devletinin  kuruluşundan  beri  var   olan  sorunlardır.  Kürdlerle Araplar arasında  yaşanan    tüm savaşların    esas  nedeni  olan  sorunlar.
Kerkük ve diğer  işgal altındaki  Kürdistan topraklarının  geleceği, Peşmergelerin  konumu,  Kürdistan bütçesi,  dışilişkiler,   Petrol  çıkarma ve    gelirleri  vs vs...   hâlâ  çözülmüş değil.
Yani   aslında   sorun     Kürdlerle  Araplar  arasında  eşit haklar  meselesidir.
Fakat  Araplar     bunu kabul etmiyor. Onlar   kendilerini  efendi  ve Kürdleri  köleleri olarak  görüyorlar.
Araplar   bu altı yıl  içinde   Kürdlere karşı zayıf  olduklarından ve Kürdlere  ihtiyaçları    olduğundan  dolayı, Kürdlere  karşı  sesleri  fazla yüksek  çıkmıyordu.
Irak  merkezi  hükümetinin   güçlenmesine  bağlı  olarak   Arapların  anti-Kürd  tavır ve hareketleri   daha   bariz    olarak  dışa vurmaya  başladı.
Artık   Güney Kürdistan  siyasi çevreleride    Kürd-Arap  savaşının    ayak seslerinden  sözediyorlar.
Aslında    Güney  Kürdistan  yönetimi   Arapların  zayıf   ve Kürdlerin  güçlü  olduğu    bir  dönemde    bu savaşı  tetikleyebilirlerdi..  ABD  yönetimi de  o dönemler     tüm  gücüyle  Irak'a  yüklenmiş  bulunmaktaydı..  Kürdlerle  Araplar    “Amerika'nın  şemsiyesi“  altında    son    ve tarihi savşalarını   yürütebilirlerdi..
Fakat,  Güney Kürdleri  böyle  bir  riski    göze alamadılar, Araplar   arası savaşın   arabulucusu    oldular.
Şimdi ise  gelinen aşamada    kısmen kendi aralarındaki sorunları  çözen   Araplar,   silahlarını    Kürdlere  çevirmiş  durumdalar.
Geçmişe oranla Güney Kürdleri için bir dizi dezavantaj ortaya çıkmaya başladı.. Bunları maddeler halinde sıralamak gerekirse:
1)Kerkük  seçimlerinin  ertelenmesi  ve Araplarla    23. madde  üzerine  antlaşmaya  varılması  yanlış  oldu.  Araplar ve Türkmenler   seçimleri  kaybedeceklerini bildiklerinden   dolayı  Kerkük  seçimlerine karşı çıktılar.   23. madde ise   her ne kadar    Kerkük  seçimleri  için    ön görülüyorsada   esas  amaç    Kürdlerin  Kerkük  üzerine  olan  hakimiyetine   son vermeyi amaçlıyordu.  Kerkük'teki   tüm   yönetici   pozisyonlar   Araplar, Kürdler, Türkmenler arasında   %32  oranında  paylaşılacak ve  geriye kalan %4 ise  Asurilere verilecektir..  Şimdiden   Kerkük  Vilayet Meclisi  Başkanlığı  Türkmen Cephesine verildi. Kerkük  Vali yardımcısıda  Araplara..  Kerkük'teki  alt kademelerdeki  Kürd   memurların  oranı     Arap ve Türkmenlerin  oranlarının  çok çok altındadır.  Alt  kademelere  ilişkin    hiç  bir girişim  yok.  Ama,   üst kademelerdeki   Kürdleri  görevlerinden  alıyorlar.  Kerkük  seçimleri  hazırlamak  için  seçilen   komisyonda da  aynı  eşitsizlik yaşanıyor.   Komisyon  2 Kürd, 2 Arap,  2  Türkmen ve  1 Asuri'den   oluşuyor.  Kararları  uzlaşı  yoluyla  alacaklar!!!
Kürdler    sürekli olarak  Kerkük'te  çoğunluğu teşkil ettiklerini   söylüyorlar. Ama,  bu  yapılan   antlaşmalarla    Kerkük Kürdlerinin   iradesini  ayaklar altına  alıyorlar..
Bu antlaşmaların     neden olacağı tahribatları  yakında   göreceğiz..
Ayrıca    Irak  merkezi  hükümeti  askeri  güçlerini de  bölgeye     yığmaya  başlıyor.
2) Son yerel seçimlerde Kürdlere karşı düşmanlığı ön plana çıkaran Arap Güçleri başarılı oldular. Federasyona karşı olan, merkezi hükümeti güçlendirmek istiyen, Peşmergelerin Saddam dönemindeki sınıra geri çekilmesini istiyen Maliki'nin listesi 14 vilayetin 10'unda birinci parti olarak çıktı. Kürdlerle iyi ilişkileri olan, Irak'ın Güney'inde federal yapı oluşturmak istiyen El Hekim'e bağlı güçler büyük bir yenilgi aldılar. Irak İslam Partisi de öyle..
3) İşgal altındaki Kürdistan topraklarından biri olan Duzxurmatu kazasında Kürdler ağırlıkların yitirdiler.. Son seçimlerde Kürd listesinden 2, Türkmen Cephesinden 2 kişi seçildi. Bu reel durum Duzxurmatu'nun kaderini belirsizliğe doğru sürüklemeye başladı.
4)Musul'da “Kürdler Dışarı!“ sloganlarıyla oyların %48'ini alan Arap şövenisleri, yapacakları ilk işleri Peşmerge'nin Musul'u terketmesi olduğunu açık bir şekilde deklere ediyorlar. Kürdler de bölgeyi terketmeyeceklerine göre adım adım savaşa doğru gidileceği bilinmektedir.
5)Musul'da Şebek ve Êzidi Kürdlerin kotalarını Kürdistan listesi değil, Kürd düşmanı listelerin kazanması büyük bir talihsizlikti.. Bu konuda Güney Kürdistan yönetiminin büyük bir sorumluluğu var.
Tam da böyle bir ortamda Amerika'nın askerlerini geri çekme meselesini gündemleştirmesi Kürd kazanımları için ve Kürd-Arap çatışmasının önüne geçilmesi açısından iyi bir durum değil.
Kürdistan  Başbakanı   Neçirvan  Barzanin   Amerikalıları    geri  çekilmeleri durumundan   “Kürd-Arap çatışmasının çıkacağı“ yönündeki    uyarısı     pek  hedefini  bulmuş  değil.
Amerika'nın   Kerkük  askeri  sorumlularından  biri   “eğer  Kürdler ve Araplar arasında  bir savaş  çıkarsa,  Amerikan askerleri  karışmayacak ve  Amerikan askerlerinin  canına  mal olacak  arabuluculuk dahi yapmayacakları“  yönündeki   mesajı    pek de  Kürdlerin   beklediği cevap değil..
Daha sonra ABD Dışişler Bakanlığının basın sözcüsünün açıklaması geldi: Araplar ve Kürdler kendi sorunlarını çözmek için bize değil, demokratik sistemlerine bel bağlansınlar, diye..
Tam da bu ortamda Şii ileri gelen din adamlarından biri Kürdlere çağrı yaparak sorunlarını çözmek için “Amerika'yi değil, Şii Merciyesini“ yani El Sistani'yi çözüm yeri olarak seçsinler diye tutum takındı.
Her ne kadar Kürdistan Başkanlığının Diwan Başkanı Dr. Fuad Hüseyin bu adresin yanlış olduğunu ve Kürdlerin adresi Kürd halkının iradesi olduğunu söyledi ise de verilen çözüm adresi ortada duruyor.
Güney Kürdistan'a   karşı    bu  kuşatma  için  en çok    çaba  sarfeden   Türkiye  devleti    son dönemlerde    doğrudan  yada   dolaylı  olarak   Güney Kürdlerine   elini uzatıyor..   Türkiye'nin  Irak  Özel Temsilcisinin  Kürd yetkilileriyle ve özellikle   Kürdistan Başkanı ile  görüşmesi  ve  Abantlı   “100 Türkiyeli Aydının“   Hewlêr  çıkarması     “dara  düşen  Kürdün  imdatına   yetişen  Türk“  resmini   andırıyor.  Biz    Kürdlerle Türklerin  kanlı  ortak tarihlerinde  bu resmi   iyi biliyoruz.
Kuzey Kürdlerinden  bazıları(zaten iki yada  üç  kişi değerlendirdi)   Hewlêr  toplantısını   değerlendirirken     Türk devletinin  yeni bir  konsept  oluşturmaya çalıştığını ve   bu  girişimi  “Yeni Osmancılık“  olarak  değerlendirdiler..  Güney  Kürdlerinden bazılarıda toplantıya katılanları “Kuzey Irak ile  geldiler, Kürdistan ile  gittiler“   diye   çok  optimist   bir şekilde  sundular.
Ortada bir gerçek var. Güney Kürdleri dışarıya açılmak için bir kapı peşindeler. Dostları da onlara Türkiye kapısını gösteriyor.. Bu kapının bir bedeli olduğu açık..
Amerika'lıların açıklamaları,  Türklerin  girişimleri   ve İran'ın alandaki     konumlayışı   gibi    meseleler     hep  dışardan  bakıldığı  gibi    olmayabilir.  Bir de  bu çevrelerin  Güney Kürdleriyle  kapalı  kapılar  arkasında     görüştükleri  hususlar vardır.
Güney Kürdlerini  çok zor  günler  bekliyor. Tüm  Kürd  dünyasının   yıllardan beri   göz bebekleri  gibi korumaya çalıştıkları “Özgür Kürdistan“  kazanımları  zor günler bekliyor.
Ferzende Serhedi
[/color]