[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=Newroz_Niviskar&cmd=read&id=370]… Zagrosi'nin "Canpolatlar: Kilis'ten Lübnan'a" adlı
makelesini anasayfadan okuyabilirsiniz!![/url]
Kürt Tarihi ile ilgili belgelerin büyük bir kesimi ya yokedildi
Kürt Tarihi ile ilgili belgelerin büyük bir kesimi ya yokedildi yada gizleniliyor
Geçenlerde Kürdistan Forum'da bir yazıda “şu Kürd“ yok “bu Kürd“ meselelesine tepki göstererek insanları aktüel sorunlara kanalize etmeye çalışan bir yazı okumuştum.
Söz konusu yazı Forumcular arasında alabildiğine tartışılmıştı ve hâlâ da tartışanlar var.
Ben burada “Nefertiti“(uzaktan gelen Güzel) veya Muhammed Ali Paşa'yi tartışmayacağım.
Onlar Kürdler tarafından yarın da tartışacaklar.
Çünkü, Kürdler kaybedilen, çarpıtılan ve tarih vandalistlerinin gazabına uğrayan tarihlerini arıyorlar.
Çünkü “geçmiş geçmiyor“ ve Tocqueville'nin dediği : “ Eğer geçmiş geleceği aydınlatmıyorsa, akıllar karanlıkta dolaşır“.
Biz Kuzey Kürdlerin kendi tarihimizi yazımı çok yeni.. Bundan dolayı İsmail Beşikçi kısa bir süre önce “artık Kürdler, kendi tarihlerini yazıyorlar“ diye bir durum tespiti yapıyor.
Ne acı binlerce yıl boyunca kıyımlara, savaşlara ve tüm dönemlerin büyük imparatorlukların işgaline uğrayan Kürdistan'ın tarihini Kürdler daha şimdi yazıyorlar.
Acaba Kürd tarihçileri bu bin yıllara sarkılan ağır yükün altında kalkabilirlermi?
Kürdistan'ın diğer parçalarını bir kenara bırakırsak..
Tarih araştırmaları için Kürdlerin elinde kaç uzman kadro var?
Daha da somutlaştırırsak kaç arkolog, kaç etnolog, kaç eski dilleri bilen dil bilimcimiz vs. vs.. var? Kuzey Kürdistan'da kaç edebiyat tarihçimiz var?
Soruları daha da çoğaltabiliriz.
Kaldiki Avrupa'da aynı şahsiyet, aynı tarihsel döneme ve aynı olaya ilişkin tarihçiler tarafından “bilimsel yöntemlerle“ yüzlerce eser yazılmalarına rağmen her gün yeni veriler ışığında yeni eserler yazılıyor.
Ama, Kürd ve Kürdistan tarihi Kürd düşmanları tarafından yok edilmek istendiğinden dolayı belgelerin büyük bir kesimi ya yokedildi yada gizleniliyor. Ayrıca Kürd düşmalarının çarpıtarak yazdıkları bir “Kürd Tarihi“ de var. Kısacası, Kürd tarihçileri toplu ine ile Kürd tarihini kazımaları gerekir.
Bugün Kuzey Kürdistan'da Kürd tarihi ilgili araştırma yapanların ezici çoğunluğu siyasi yapılardan gelen kadrolardır. Hatta dil çalışmalarının yapanlar da siyasi geleneklerden gelen kadrolardır. Yani anlayacağın aynı kadro tüm cephelerde bir şeyler yapmaya çalışmış. Bir örnek ile somutlaştırmak istiyorum: Sayın Kemal Burkay'i alalım. Sayın Burkay “Kürdçe Grameri“, “ Kürdistan sosyal ekonomik durumu“, “Kürd Edebiyat Tarihi“ , “Kürd Ulusal hareketleri“ vs.vs yazdı. Ayrıca şiir kitapları yayınladı ve aynı zamanda da bir Kürd partisinin Genel Başkanıydı. Artı sayın Burkay aynı zamanda partisinin çıkardığı gazete ve dergilerde sürekli olarak bir kaç isim altında düzenli olarak yazılar yazdı ve hâla da devam ediyor.
Bir kişi hem dil uzmanı, hem edebiyat tarihçisi, hem sosyolog, hem şair, hem gazeteci, hem tarihçi, hem ekonomist ve hemde Kürd halkının kurtuluşunu önüne koyan bir partinin genel başkanı olabiliyor?
Eğer işin normalını düşünürsek, zaten parti başkanlığı insanın tüm zamanını alır.
Bu eserlerin bir çoğu bilimsel kriterlere vurulduğunda pek iyi bir tablo ortaya çıkmaz.
Örneğin sayın Burkay'ın Kürd edebiyat ilgili yazdıkları doğruları ve yanlışlıklarıyla bir aktarmadır. Yani, Mela Muhmudê Beyazidi'nin 1800'lerin ortalarında Kürd şairlerinin yaşam ve eserlerine ilişkin kaleme aldığı, Rusya'nın Erzurum Konsolosu Alexander Jaba'nin teslim ettiği verilerdir. Daha sonra Rudenko üzerine çalışıyor ve Qanadê Kurdo “Kürd Edebiyat Tarihi“ adlı eserinde Beyazidi'nin verdiği bilgileri kullanıyor.. Sayın Burkay'da Qanadê Kurdo'dan söz konusu bilgileri alıp eserinde yeniden veriyor.
İlginç olan Beyazidi'nin verdiği yanlış bazı bilgiler tüm bu süreç boyunca düzeltilmiyor.
Ama, daha önce Güney ve Doğu Kürdistan'da Mela Mahmudê Beyazidi'nin yapmış olduğu hatalar bilimsel belgelerle düzeltilmişti.
İnanıyorum, eğer sayın Kemal Burkay bu kadar çok alanda değilde edebiyat tarihi ile ilgilenseydi, konuya ilişkin çıkan kaynakları tarardı. Kaldiki bir konuda yeni bir şey söylenmeyecekse neden aynı şey yeniden yazılsın?
Bunun sorumlusu sayın Burkay yada başka bir Kuzeyli politikacı değil.
Bunun nedeni Kuzey Kürdistan'daki entellektüel ve akademik boşluktan aramak lazım. Eğer yukarıda isimlerini andığım bilim dallarında Kürd akademisyenleri olsaydı, uzmanlık alanlarında eserler verseydiler, sayın Burkay isteseydi dahi cesaret edip bazı alanlara giremezdi, sadece kendi esas alanında yoğunlaşırdı.
Bugün Kürd tarihinin derinliklerine girecek yeterince Kürd kadrosu yok. Bunun için Kürd tarihine hâlâ çok küçük oranda el atılmış durum.
Biraz daha açarsak:
1) Bir düşün “Roma İmparatorluğu ve Kürdistandaki yapılanmalar arasındaki İlişkiler“ konusunda tek bir eser dahi yazılmamış! Bir makale dahi yok. Ama ortada, onlarca o dönem ve daha sonra yaşamış onlarca Romalı tarihçinin bizim bölge ile ilgili değerlendirmeleri var.
2) “Bizanslar ve Kürd“ ilişkileri keza çöl.. Ama, bir dizi Bizans tarihçisi Kürdlerden söz ediyor. Mervani Kürd devleti, Şeddadi Kürd devletinin Bizanslarla çok geniş ilişkileri vardı. Bizans Kralları Kürdistan'da Kürd Mîrleri ile görüşüyor, aralarında antlaşmalar var, diplomatik ilişkiler var. Bu alanda ellimizde tek bir eser yok. Ayrıca bugün Türklerin “Büyük Germiyanoğulları devleti“ diye sahip çıktıkları devletin kurucuları Kürd asılıydı ve Bizanslarla uzun yıllara dayanılan ilişkileri vardı.
3) Eski Yunanistan ve Kürdler arasındaki ilişkiler kousunda hiç bir çalışma yok. Bir Kürd tarihçisi pekala Ksenefon'un “ Anabasis Tarihini“ bugün mevcut olan diğer kaynaklarla kiyaslayarak yeniden değerlendirebilir. Heradot'un Medlerle ilgili kaleme aldığı yazıyı diğer veriler ışığında yeniden değerlendirebilir. Çünkü, eski Yunan tarihçilerinin “ gerçek ve mitoloji“ karmasıyla kaleme aldıkları eserlerinin ne kadarı doğru ne kadarı hayal ürünü olduğunu Yunanlarda dahil tüm halklar kendi bölümlerini çoktan gözden geçirdiler. Kürdler niye yapmasın? Ayrıca sürekli “atalarımız Medler“ diyoruz, ama bir Kürd'ün bu konuda derli toplu bir çalışması yok. Kürdler ikide bir “Med İmparatorluğu M.Ö 612'de kuruldu“ diyor. Bunun gerçeklerle bir alakası yok. Söz konusu tarih, Asuri imparatorluğunun yıkılması ve Ninova'nın ele geçirilmesidir. Medlerin kuruluşu yüzyıllar öncesine dayanıyor. Bu konuda Diyako ve başkenti Hamadan hakkında ciddi bir araştırma olsaydı, bilince çıkarılırdı.
4) Selçuklar ve Kürdler konusunda tek bir çalışmamız yok. Bu konuda çok ciddi kaynaklar olmasına rağmen bir çalışma yok.
5) Haçlı seferleri ve Kürdler meselesi tam bir sahra.. Kürdler Selahadin'in ordusunun esas gücünü oluştururken, Kürdler, Mısır, İsrail, Suriye, Yemen vb..vb.. ülkeleri asırlar boyunca yönetirken, Kürd tarafı kendi tarihini ihmal etmiştir. Haçlı seferleri sırasında her ülkedeki, hatta her şehirdeki Kürd aileleri hakkında araştırma imkanı var. “Kahire ve Kürdler“, “Halep ve Kürdler“, “Şam ve Kürdler“ vs.vs.. Haçlı seferleri döneminde Kürdleri yazan batılı gözlemciler var. “Haçlı Seferleri sırasında batılı gözlemcilerin gözüyle: Kürdler“ diye ciddi eserler ortaya çıkarılabilinir. Çünkü bir dizi kaynak var.
6) “Kürdler nasıl İslam dinini kabul etti: Zorlamı yoksa gönülümü?“ Bu konuda iki tarafta yazabilir. İşin derinliklerine gidebilirler. O döneme ait her Kürd şehrinin bir serüveni ortaya çıkar.
7) Hıristiyan Kürdlerine, Yahudi Kürdlerine ne oldu?
8) Ortadoğu'daki Kürdlere ne oldu?
9) Ehli Hakların “Serencam“ adlı kutsal kitaplarını çevirmeden ve okumadan Alevi Kürdler üzerine nutuklar atmaya başladık. Yüzlerce Ehli Hak şairi ve Pîri hakkında hiç bir şey bilmeden Alevileri bir yerlere bağlamak..
10) Osmanlıların Kürdlere ilişkin arşiv belgelerini dahi derli toplu çıkarmadık.. Güneyli bir arkolog olan Abdulreqib Yusuf bir kısmını Güneye götürdü ve 3 cilt halinde yayınladı.
11) İngiliz arşivlerinde Kürdlerle ilgili çok belge var diyoruz. Ama bugüne kadar bu belgeler üzerine ciddi bir çalışma yapılmadı. Kemal Mazhar hasta haliyla arşive girdi, 4 yada 5 cild halinde yayınlayacak. İlk cildi çıktı. Rus, Fransız, Almanya, Ermenistan, Polonya, Çek, Avusturya vb.. vb arşivleri..
12) Arap ve İslam tarihçilerin gözüyle Kürdler, ciddi bir araştırma alanı olabilir.
13) Dürzi, Ehli Haq, Alevi, Hakka, Kakayi ve Şebeklerin dinsel ilişkilerini belgelere dayalı kiyaslamalı bir çok çalışmaya girilebilinir.
14) Wefa El Kurdi ve Sohrewerdi gibi büyük Kürd feylosofların eserleri Kürd gözüyle bir çok yanıyla ele alınabilinir. Çünkü Kürdlerin dinsel durumlarıyla doğrudan ilişkileri vardı.
Kürd kıyımlarının dosyaları yapılabilinir.
Kürd başkaldırılarına da değinmek istemiyorum.
Tarih içinde diyaspora Kürdlerine dair ciddi araştırmalar yapılabilinir. Diyaspora Kürdleri nasıl yok oldu? Nasıl asimilasyonlara uğradı? Onların çocukları varmı?
Bir bakarsın Benazir Butto gibi “benim annemde Kürd“ diye, dünyanın en meşhur fransız dansörü Bêjar gibi “benim ninem Kürd“ veya Çek Cumhuriyeti Dışişler Bakanı gibi “benim annem de Kürd“ diyen insan ortaya çıkar.. Benazir Buto, Sosyalist Enternasyonal'ın toplantısında “Ergenekon Avukatı“ Deniz Baykal kürsüye çıktığı zaman Mam Celal ve Kek Mesud ile birlikte oturumu terkedebiliyordu.. Benazır Buto Kürdlüğü meselesinden “Türklerden çekindiğini“ söylemişti! Benazir öldürüldü. Acaba Türklerin bu işte parmağı yokmu? Bilmiyorum.. Bir gün tarih gerçekleri bu konudada yazacaktır.
Kürdlerin tarihine dair olumlu yada olumsuz her şeyi ortaya çıkarmak ve yazmak gerek. Amatör yada profesyonelce.. Soykırıma uğrayan bir milletinin “artıklarını“ bulmak kötü olmaz. Kürd isyanları sırasında Türklerin götürdükleri Kürd kadınlarının izleri sürmek bir vefa borcu ve tarihe karşı sorumluluk olmalı. Sürgüne gönderilen ve sürgünde iken evlenen çocukları olan Kürd kadın ve erkeklerin, daha sonra eş çocuklarını bırakıp Kürdistan'a geri dönüşlerinin dramını yazmak lazım. Ben en azından bir kadını ve 2 erkeği biliyorum. Hiç bir zaman çocuklarını görmek istemediler, aileleri içindede konuşulmazdı ve tabuydu.
Biraz uzun oldu.. Kürdler hâlâ tarihlerini yazmış değiller. Soykırımlardan kurtulan bir milletin parçaları enkazlar altında kalkarak tarihi ile birlikte yeniden doğuyor. Bu “yeniden diriliş“ süreci ve savaç içinde elbette bazı hayali konstruksiyan olacaktır. Çeşitli mitolojik semboller olacaktır. İnsanların kendileriyle gurur duyması ve kendisini o topluluğun bir parçası olarak ifade etmesi “negatifler“ üzerine bina edilmiyor. Olumsuzluklar olsa dahi esas olarak olumluluklar çimento görevini görür. Bir Kürde “Babil'in Asma Bahçeleri Babil Kralıyla evli olan Med Prensesinin kendi ülkesinin dağlarına olan hasretini gidermek için yapıldığını“ söylemek yeniden motife imkanı verir. Bu olayı da anlatan Kürdler değil, yabancı tarihçilerdir.
Yıllar önce Lübnanlı Canpolatlardan Velid Canpolat “Kürd asılı olduğunu“ Sosyalist Enternasyonal'ın bir tolantısında söylemişti. Daha sonra defalarca aynı şeyi tekrarladı. Canpolatların Bugün Kilis diye bildiğimiz şehirde “Canpolat beyliğini“ kurulduğunu, Osmanlı imparatorluğunun yayılmasında önemli bir rol oynadıkları, Belgrad'ı işgal eden Osmanlı ordusunun başında ve Kıbrısı işgal eden ordunun başında birer Canpolat'ın olduğunu, Osmanlılara başkaldırdıkları zaman darmadağan edildiklerine dair geniş bilgiler var.. Canpolatların bir kısmı Rusya'ya, bir kısmı bugünkü Türkiye'nin farklı yerlerine, bir kısmı Lübnan'a kaçtı. Canpolatlardan bir bayan Rus Çarı Korkunç İvan ile evlendi. Canpolatların farklı dönemlerde farklı Papa'larla mektuplaştıklarını biliyoruz. (Mektuplardan bir kaç tanesinin kopileri bende var)
Kürdlerin önünde tüm eksi ve artılarıyla Tarihlerini Yazmak duruyor. Abartmalar da olur. Tüm halklarda bu durum mevcut. Kürdlerde de olur. Ama, “Türklerin durumuna düşmemek“ gerekir.
Zaten bu konuda kimsenin de Türkler kadar becerikli olduğunu düşümüyorum. Herkesi, her dili, her ırkı Türklere bağlama A la Turca bir olaydır.
Kürdlerin tarihi konusunda herkes ne biliyor ve ne duyuyor yazmalı. Yarın bunun sentez çalışması yapanlar, doğru ve yanlışları ayırırlar.
R. Rodaro
tracer (iz) - proxy (ipucu?) ve Isis in pecesi!