Anlaşıldı, yazdıklarım bazılarını çıldırttı. Çıldırsınlar, demek ki; birilerinin kuyruğuna basılmıştır. Planları bozulmuştur. O halde yazmaya devam.
Yazdıklarımı kim nasıl algılıyor, bir bütün olarak bilemem. Bir iki tepkiciye bakıp yazmamazlık etmiyeceğim.
Aslında bir yerde kesmeyi düşünüyordum. Ama bu tepkilerden sonra yazmayı sürdüreceğim. Forum çalışanlarından ricam, yazdıklarıma ahlaki değer yargıları rencide eden yaklaşımlar dışındaki cevapların silinmemesidir.
Ezbere konuşmuyorum. Hikaye de, masal da anlatmıyorum. Yazdıklarım Öcalan'dan alıntı ve kendi yorumum.
Aldığım alıntıları tahrif etmişsem, herkesin diyeceği olmalı. Yok değilse, yalandır, Öcalan bunları söylememiştir desinler.
Ben kanıtlı yazıyorum. Kitapların ismini ve sayfasını veriyorum.
Ha yorumum mu yanlış, birileri ortaya çıkar, yok o öyle değilde böyle yorumlanır diyebilmeli. Bu değilde işkembeden atmakla bu işler olmuyor.
Kimi de Forumların bekçi Murtaza'sı kesilmiş. Racun kesiyor. Bunları yazamasın trafik memurluğu yapıyor. Sanki ona soran sormuş. Bu zat-ı şahane kendini ne sanıyor? Ya sabır!
Herkes torbasındakini satar. Benim torbamda bunlar var. Alan alınır, alınmıyan üzerimde kalır. Kimseye zorla al diye bir zorlamam yok. Hiç kimsenin sergilediklerime bakma zorunluluklarıda yoktur. Bakın bu kadar tolerans sahibiyim.
Bana gelince keyfim istediğini okur, istemediğimi okumam. Cevap vermem gerekene cevap verir veya vermem benim tasarufumda. Herkese de bunu öneririm.
Ha denilebilir. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var. O da kabulum. O halde hodri meydan!
Kaldığımız yerden devam.
Başlarken Öcalan'ın “Devrimin Dili ve Eylemi“ kitabını okumayan arkadaşların mutlaka okumasını öneriyorum. Benim şu an yapacağım sadece bana ilginç gelen kısımlarını sizlere sunmaktır. Velevki bana ilginç gelmeyipte sizler için ilginç olan kısımlarda olabilir. Karaasını tamamlanız için kitabı mutlaka okuyun.
Öcalan sokağa salınmasıyla, Kürd milletini kötülüyerek, küçümsiyerek, hakaret ederek işe başladı.
Adı geçen kitapta gruplaşma aşamasını anlatırken;
“O günleri kavramaya biraz yaklaşmak gerekir. Kürdistan tarihi, özgürlük tarihi deyip duracaklar, ama o zaman tarih diye bir şey var miydıki? Bırakın tarih, halkın kendisi var mıydı? Düşman olmuş bir halktı. Kendinden daha fazla düşmanın olmuş bir halktı. Benim çabalarım biraz da, lanetli bir kavmi, bulunduğu uğursuz durumdan çıkmaya çağırmaktı.“ (age. sf. 72)
Bu yaklaşım herkesi düşündürmelidir. Bu aşağılık unsur ne demek istiyor diye soru sormalıdır. Dünya da hiç görülmüş müdürki, bir lider kurtarmaya soyunduğu halkı için böylesi aşağılayıcı bir söylem sahibi olsun? Bu unsurun bu millete bunca düşmanlığının sebebi neydi dersiniz?
Kürd milleti, gerçekten bu aşağılık unsurun dediği gibi “düşmanın olmuş“ bir millet miydi? Eğer değilse, bu unsur niye bunu demek istiyordu?
Düşünün!
Kürd milleti, tarihin hiçbir döneminde ne teslim olmuş, ne de düşmanın olmuş bir millettir. Bağımsızlığı ve özgürlüğü için daima savaşan bir millet olmuştur. Savaşmıştır, yenilmiştir, ama siyasi olarak teslim olmamıştır. Derlenip toparlanmış ve bulduğu ilk fırsatta savaşmayı sürdürmüştür. Kürd tarihinin bir yanı direnme ve savaş tarihidir.
Bu eli öpülesi milleti, “düşmanın olmuş bir halk“, “benim çabalarım biraz da, lanetli bir kavmi, bulunduğu uğursuz durumdan çıkarmaya çağırmak“ gibi bir hafifliği sergilemek olsa olsa Kürd milletine peşinen düşman olmuş bir unsurun yaklaşımı olabilir ki, bundan da; zere kadar kuşku duymuyorum.
Kuşkusu olan varsa beriye gelsin!