KÜRT SORUNU BİR BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK
SORUNUDUR
Sevgili arkadaşlarım,
Yol arkadaşlarım,
ve değerli konuklar...
Kürt Şenliği'ne Hoşgeldiniz...
Yeni kurulan Paris Kürt Eenstitüsü'nün düzenlediği bu gün, Kürt Kültür Şenliği, Kürt halkının
mücadele tarihinde ve geleceği açısından çok büyük önemi olan bir gündür. İyi bilinmelidir
ki, bu gün, şu ya da bu grubun günü ve şenliği değildir. Bu gün, şu ya da bu siyasetin de
günü ve şenliği değildir. Bu gün, bir bütün olarak, siyasi görüş farklılıkları ne olursa olsun,
ezilen Kürt ulusunun, bağımsızlık ve özgürlük özlemini dile getiren önemli bir günüdür. Aynı
biçimde, Paris Kürt Enstitüsü de, bir bütün olarak ezilen Kürt ulusunun enstitüsüdür. Ve
onun birliğini amaçlamaktadır.
Arkadaşlar,
Bugüne bir çırpıda gelinmediğini herkes biliyor. Bugüne, çok uzun yıllardan beri sürdürülen,
siyasal, sosyal, kültürel, sanatsal, bilimsel çabalar ve çalışmalar sonucu varılmıştır. Bu
noktaya varışta, yüreğinde bağımsızlık ve özgürlük kıvılcımı taşıyan her Kürdün emeği,
alınteri ve kanı katılmıştır. Bu noktaya varışta, dünyanın çeşitli ülkelerinden devrimci
demokrat aydınların, ilerici aydınların katkısı vardır. Onlara en içten duygularımızı ve
saygılarımızı sunuyoruz. Sağolsunlar...
Tarih devrimcidir; devrimci gelişmeye yararlı her katkıyı devrimin hazinesine katar. Tarihin
Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/makaleler/280614-yilmaz-guney-kurt-sorunu-bir-bagimsizlik-ve-ozgurluk.html#post2065312
devrimci hazinesine katılan katkı, hiç kimsenin malı değildir artık. O devrimin malıdır. Sahip
çıkacağımız tek şey budur.
Arkadaşlar,
Bildiğiniz gibi, Paris Kürt Enstitüsü bir kültür kurumudur. Bu nedenle ona bir siyasi partiye
yaklaşır gibi yaklaşılamayacağını söylemek gereksizdir. İzin verirseniz burada, devrimci
sanat ve kültürün, devrimci siyasetle ilişkileri üzerinde kısaca durmak istiyorum. Bu
konularda yapacağım açıklamalar, enstitünün görevlerinin önemine de ışık tutacaktır.
Arkadaşlar,
Acıdır ama gerçektir ki, bugüne kadar devrimci kültür ve sanatın, devrimci mücadele
açısından hayati derecedeki önemi ve yeri henüz karvanmış değildir. Birçok siyasi hareketin,
sanat ve kültürle uğraşan arkadaşlara kucak açması ya da sanatsal çalışmalara olanak
tanıması, bu kanıyı değiştirmez. Grup adına sanat ile devrim adına sanat ayrı iki şeydir
çünkü. Sanat ve kültür çalışmaları, “devrimci kısırlığın“ yolunu açmada, birlik ruhunu
geliştirmede, devrimin önündeki gizli ve açık engellerin berraklaşmasında büyük öneme
sahiptir. Ve bu mutlaka kavranmalıdır. Düşmanı sadece ateşli silahlarla yenemeyiz. Onların
silahları, örgütlü gücü, uluslararası ilişkileri bizden çok fazladır. Kültürel ve sanatsal
çalışmalar, doğru bir siyaset ve ideoloji temelinde yürütülürse, egemen gericiliğin bugüne
kadar yarattığı sosyal-siyasal-kültürel yıkıntılar arasında kendimize ilerleyecek yol bulabiliriz.
Emperyalizmi, işbirlikçilerini, sömürgeciliği ve her türden gericiliği yenmenin yolu, onlarla
hayatın her alanında savaşmayı emrediyor. Emperyalist kültürün içeriği kavratılmadan,
burjuva kültürünün içeriği kavratılmadan, feodal kültürün içeriği kavratılmadan ve karşısına
ilerici, devrimci demokratik kültürün somut örnekleri konmadan, halkı nasıl kazanabiliriz?
Hiçbir kültür, ona küfür ederek, onu karalayarak yıkılmaz. Her kültür, ona dayanak olan
sınıfların sosyal ve siyasal egemenliğine, onların maddi dayanaklarına son verilerek ve ancak
uzun vadede yıkılabilir. Bir sınıfın siyasal egemenliğinin yıkılması, onun kültürel ve sosyal
alışkanlıklarının da anında yıkılması demek değildir. Bu nedenledir ki, siyasi iktidara
yürürken, geleceği inşa edecek anlayışı derin temelleriyle kavga içinde oluşturmak
zorundayız. Devrimciler, demokratlar ve yurtseverler olarak, çok geniş bir kültür hazinesine
sahip olmalıyız. Dünya kültürünün ilerici, demokrat, devrimci yönlerine sahip çıkmamız ve
bunu yeni kültür dünyamıza kılavuz etmemiz gerekir. Sorunumuz yalnız başına ulusal kültür
sorunu değildir. İçinde yaşadığımız çağda, ulusal kültür sloganı, doğru bir slogan değildir.
Kürt halkı da, önüne, görev olarak ulusal kültür sorununu koyamaz. Kürt halkı, kendi
kültürünün ilerici ve demokratik karakterine sahip çıkarken, Kürt feodallerinin ve
gericilerinin gerici feodal kültürüne de karşı çıkmak zorundadır. Ancak, enstitünün görevi
bununla sınırlı olamaz. O, Kürt tarihini, kültürünü, sanatını, bütün yönleriyle tarihi gelişimi
içinde, zıtlarıyla birlikte incelemek ve belgelemek görevleriyle yükümlüdür. Yüzlerce yıllık
baskılarla çarpışan, toprağı, kültürü, sosyal yaşamı parçalanmış bir halka yapılacak en
büyük hizmetlerden biri budur. Bağımsız, Demokratik, Birleşik Kürdistan hedefinin buna
ihtiyacı vardır.
Arkadaşlar,
Kürt sorunu, bildiğiniz gibi, bir kültürel baskı sorunu değildir. Kürt sorunu, bir Kürt-Türk,
Kürt-Arap, Kürt-Acem sorunu da değildir. Kürt sorunu, bir bütün olarak, bağımsızlık ve
özgürlük sorunudur. Kürdistan, sosyal-siyasal-coğrafi konumu açısından, taşıdığı devrimci
potanisyel açısından, Ortadoğu'nun bel kemiğidir. Bu anlamda da sorun, dar ulusal biçimiyle
değil, Türkiye-İran-Suriye-Irak halklarının ortak kurtuluşu açısından ele alınıp
değerlendirilmelidir. Soruna böyle yaklaşım kültürel ve sanatsal çalışmaların, özel olarak
Ortadoğu halkları açısından ne büyük bir öneme sahip olduğunu ortaya koyar. Bu nedenle
yeni bir Kürt kültürü ve sanatı, bir yanıyla bağımsızlık, özgürlük kavgasının kültürü ve sanatı
olurken, bir yanıyla da halkların dostluk ve kardeşliğinin kültürü olmalıdır.
Hiçbir şey, bağımsızlık ve özgürlük kadar değerli değildir.
Yaşasın, Türkiye-Kürdistan-İran-Irak-Suriye halklarının kardeşliği.
Yaşasın, Birleşik Bağımsız Demokratik Kürdistan.
Yaşasın Paris Kürt Enstitüsü!
Paris Kürt Enstitüsü tarafından 27 Şubat 1983'de düzenlenen “Kürt Kültür Şenliği“nde
yapılan konuşma.
NEVROZ:
ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK İÇİN MÜCADELENİN
SEMBOLÜ
Değerli arkadaşlarım,
Değerli konuklar,
Hoşgeldiniz,
Selam sizlere, bin selam!
Bildiğiniz gibi Nevroz, Kürt halkı için, zalimlere ve zulme karşı direnmenin,
Yılgınlık ve teslimiyete karşı durmanın,
Özgürlük ve bağımsızlık için mücadelenin sembolüdür.
Biliyorum ki, burada toplanan bütün insanların yüreği bu anlamda çarpıyor:
Çocuklarımızın yüreği de aynı şeyler için çarpacak.
Zulme ve köleleştirmeye karşı direnmek için,
Özgürlük ve bağımsızlık için,
Dağınıklığı birliğe çevirmek için,
Bugüne kadar, bu amaçlar uğruna çok kurban verildi. Daha da verilecek. Biliyoruz ki,
kurbansız zafer mümkün değildir. Kan ve ateşi göze almak zorundayız.
Soruyoruz:
Böylesi bir azim ve inatla, böylesi bir inançla dolu bir yüreği susturmak, mümkün mü?
Böylesi kararlı ve fedakar bir halkı yıldırmak ve başeğdirmek mümkün mü?
Asla!..
Acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir.
Biz bu kaderi tanımıyoruz.
Biz, dört bir yandan işgal altında tutulan bir sömürge ülkenin çocukları değil bağımsız,
demokratik ve birleşik Kürt ülkesinin, Kürdistan'ın çocukları olmak istiyoruz.
Biz, kendi toprağımızda, kendi dilimizde aşk ve özgürlük türküleri söylemek istiyoruz.
Biz, kendi dünyamızı, kendi toprağımızı kendi ellerimizle yoğurmak ve yeniden kurmak
istiyoruz.
Biz, kendi ülkemizde, kendi bayrağımız altında, özgür ve bağımsız yaşamak istiyoruz.
Yine unutmuyoruz ki, Kürt, Türk, Arap ve Acem işçilerinin ve emekçilerinin çıkarları güçlü
devletlerin oluşmasında yatmaktadır.
Yine biliyoruz ki, gönüllü birliğin koşulları yaratılmadan bu bir hayaldir.
Bugün Kürdistan'ın çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda
sömürgecilerin baskı ve zulmüne karşı dişe diş döğüşenlerin, döğüşerek ölenlerin amacı da
bu. Onları, bütün yüreğimizle selamlıyoruz. Bu uğurda şehit düşen bütün arkadaşlar
kalbimizde ve mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacaktır.
Ne mutlu onlara ki, direnerek öldüler ve bağımsızlık meşalesinin ateşleri oldular. Ne mutlu!..
Arkadaşlar, hatırlarsınız, Kürt Enstitüsü'nün geçen yıl kuruluş nedeniyle düzenlediği şenlikte,
Enstitü'nün şu ya da bu grubun hizmetinde değil, bir bütün olarak Kürt ulusunun hizmetinde
bir bilim kurumu olduğunu söylemiştim. Bir yıllık çalışma ve pratik sözlerimi doğruluyor.
Herkes iyi bilmeli ki, Kürt Enstitüsü, bağımsız ve özerk karakterini, demokratik yapısını hep
koruyacaktır. Hiçbir zaman kısır siyasal çekişmelerin ve polemiklerin tuzağına
düşmeyecektir. Sizler de, Enstitü'yü gözünüz gibi korumalı, onun çalışmalarını yakinen
izlemeli ve destekçisi olmalısınız.
Enstitü, bağımsızlık tohumunun bir filizidir ve Kürt ulusunun bugüne kadar sürdürdüğü
mücadelenin bir ürünüdür. Daha da gelişip güçlenmesi sizlerin çabalarına bağlıdır.
Enstitü etrafında toplanacağız, onun önüne koyduğu görevlerin yerine getirilmesine,
gücümüz oranında katkıda bulunacağız.
Bileceğiz ki, bağımsızlık mücadelesi bir bütündür.
Kimi zaman doğruyu ifade eden iki satırlık bir yazı, bir fikir,
Yürekleri ayağa kaldıran bir türkünün çığlığı,
Saza vuran bir mızrap,
Atom bombasından bile güçlüdür.
İşte bu nedenle biz, hayatın her alanında iyi savaşçılar, başarılı savaşçılar olmak ve
yetiştirmek zorundayız.
Biz, sazımızı iyi, çok iyi çalmalıyız...
Biz, iyi, çok iyi türküler söylemeliyiz...
Biz iyi, çok iyi resimler yapmalıyız...
Biz iyi hikayeler, iyi şiirler, güçlü romanlar yazmalıyız...
Biz güçlü bilim adamları, diplomatlar ve teknisyenler yetiştirmeliyiz.
Bizim elimiz hem kalemi, hem makinayı hem de silahı iyi tutmalıdır.
Kimi zaman sazımız silah, kimi zaman da silahımız saz olmalıdır.
Biz iyi biliriz ki, en iyi türküleri, en doğru sözleri, yerinde kullanırsak bir kurşun gibi söyler.
Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/showthread.php?p=2065312
Dağlarımız, ovalarımız, ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip
gurbet türküleri söylemek istemiyoruz.
Biz, yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek
azme ve güce sahibiz.
Türk, Acem ve Arap devrimci demokratları, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının en
candan savunucuları olarak, bu kavganın bir parçasıdırlar ve ortak düşmana karşı
savaşmaktadırlar. Ezilen sınıfların sınıf kardeşliği en güçlü silahlarımızdan biridir.
Dost ve düşman herkes bilsin ki,
Kazanacağız...
Mutlaka kazanacağız...
Bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir.
Yaşasın bağımsız, birleşik demokratik Kürdistan...
Yaşasın Kürt, Türk, Acem ve Arap halklarının kardeşliği ve dayanışması...
Yaşasın Kürt Enstitüsü...
18 Mart 1984'de Paris Kürt Eenstitüsü tarafından düzenlenen “Nevroz Bayramı“nda yapılan
konuşma.
KÜRT SORUNU BİR BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK