Canbek Hocam,
Filistin meselesi üzerine ilk yazıyı Halim Kar kardeşimiz foruma astı. Ona cevaben aşağıya aktardığım 30 Aralık 2008 tarihli yazımı foruma astım. İlk ve tek tepki Saygıdeğer Hanife'den geldi. Senin yazılarında tonunu daha da ağırlaştırdığın tarzda İsrail yanlılığı öneriyordu. Benim yazımın özünü kavarmadığını düşündüm. Benim özel olarak filistinlilere değil bütün dünya milletlerine bakışımda, yeryüzünün bütün sivillerine, savunmasızlarına, kadınlarına, çocuklarına bakışımda ısrarla muhafaza ettiğim samimi bir duruşum hatta bir inancım vardır. Sivil ve savunmasız insanların katledilmesini hangi sebeple olursa olsun, katledilenler hangi dini yada etnik gruba mensup olursa olsun katiyetle kabul etmem. Olayı bir vahşet olarak gördüğümden faillerini en sert biçimde kınamaya ve mahkum etmeye çalışırım. Böyle biçimlenmemde kürt oluşumun dolayısıyla milletimin sivil-savunmasız insan ayrımı yapılmaksızın katledilmesinin rolü yada etkisi olduğunu düşünenler bulunabilir. Oysa ben kürt olmaktan önce insan olmanın gereklerine ağırlık verdiğim için tutumum budur.
Hanife farklı düşündüğü halde ne kınadım ne yerdim. Aramızdaki farklılık ciddi bir farklılıktı. İsraille müttefik olmak adına sivil insanların katledilmesine, çocukların katledilmesine rıza göstermenin insanlığımı siyasi düşüncelerimin dümen suyuna endeksleme riski taşımakta olduğunun bilinciyle bu anlamda bir İsrail yandaşı olmamın imkanı yoktur. Kaldıki İsrail'in, özel olarakta Türkiye yahudilerinin kürt karşıtı tutumlarını da yıllardan beridir mercek altına almak durumundayım. İsrail'in Güney'e ilişkin tavrı bile ikriciklidir. Kürtlerin Kerkük sorununda Türkiye'nin tazyikiyle yalnız bırakıldığını düşünenler çıkabilir. İşin gerçeğinde Türkiye, İsrail'in ve yahudi lobisinin desteğiyle Kerkük konusunda baskı sağlayabilmiştir. Kuzey'e dair politikaları ise al takke ver külah düzeyinde kirli bir işbirliği olarak sürmektedir. Mayından temizlenmesi planlanan Suriye sınırındaki milyonlarca hektarlık tarım arazisi hiçbir karşılık alınmadan İsrail'e bırakılmıştır. Bunun dışında israillilerin 2001 yılına kadar Urfa ve Harran ovasında yaptıkları toprak alımı 25 milyar dolarlık bir hacme sahiptir. Bunun karşılığında İsrail Türkiye'ye ne vermektedir sorusunun karşılığı benden çok ateşli İsrail yandaşlarınca sorgulanması gereken bir konudur.
Bütün bunları niçin açmadım ve tartışmadım, tüm bunlar niçin Hanife'yi (lütfen teşbihimi bağışlasınlar) "[i]it sürüsüne[/i]" dahil etmedim yada "[i]ilkel milliyetçilikle, dangalaklıkla[/i]" suçlamadım?
Önce bu tarz benim haddim değildir. İkincisi Hanife kardeşimiz düşünmektedir, düşünce üretmektedir. Her şeyden önce düşündüğü için saygıya derğerdir, dahası, düşüncelerini açıklamasına katılmadığıdım düşünceler olsa bile düşünce bağlamında saygı duyarım. Paylaşmasına, aydınlatmak istemesine şükranla karşılık veririm. Bu borçmudur? Evet borçtur, hem düşünce adamlığının hem centilmenliğin gereği olan bir borçtur. Uygarca davranış saygıyı ve tahammülü gerektirirken hakaretin saldırının gereği nedir?
İnsanların hatalarını hakaretlemi düzeltiriz?
İnsan eksikliği hakaretlemi giderilir?
Bunu yapan üniversite düzeyinde dersler veren bir zıpır olduğu için suçu ikiye katlanıyor. Yaptıklarını bilmezikten değil bilinçli olarak ve sitematik şekilde yapıyor. Zirzopun kendisi adama sayılsa, düşünceleri düşünceye sayılsa ne gam. Sirac Bilgin'in despotluğunu, düşünceye tahammülsüzlüğünü, profaşistliğini diline dolamaktan dili mayasıl oldu. Sirac Bilgin farklı düşünenlere bunun ölçeğinde galiz ve düşkünce küfretmemiştir ve etmez.
Burası türk tarzı medrese değil. Olsa bile kimsenin bu zıpıra hocalık payesi veresi yok. Olgulaşmamış, asosyal zıpırın teki hepsi bu kadar.
Neyse geçelim zıpırı devam edelim.
Benim yazım çok dikkatli ve net şekilde insan yaşamına önem atfeden bir yansızlık tahtında İsrail'in varolma hakkını öne çıkaran ve içtenlikte savunan, bu anlamda İsrail yanlılığı içeren bir yazı olmasına rağmen Hanife'nin bu yazıyı eleştirirken tek dayanağı İsrail'in kürtleri dostu olduğu iddiasıydı. İsrail'in çocuk katliamları da dahil olmak üzere birçok hukuk ve insanlıkdışı eylemini "dostluk" argümentiyle es geçen görüşün kürtlerde modern ve uygar olma tarzını eşzamanlı olarak üstleniyor gözükmesine "Solaxi" dikkatinden atfedilecek çok nazar vardı.. Karşı düşünce serdetmedim. Başkası da sesini çıkarmadı.
Arkasından senin yazın geldi. Senin yazına da sessiz kaldım. Hem senin hem Hanife'nin düşüncelerinde eleştirilecek ciddi hatalar olduğu gibi oldukça haklı ve doğru belirlemeler de vardı. Sonuçta bir forumda düşüncelerimizi açıklıyoruz, kısmen de sınıyoruz. Farklılıklar olması son derece doğal. Farklılığa gocunulmasını bile anlayamazken saldırlmasını asla kabul etmem.
Benim yazımın filistinlileri hiçbir şekilde savunmayan ama sivil ölümlerine net tavır alan içeriğine İsrail yandaşlığıyla karşı çıkan Hanife ne olduysa oldu aniden 180 derecelik dönüş yaparak senin karşında filistinli çocukların hamisi kesildi. Bilirsin bu zaafları ele aldımmı alırım ve uzattıkça uzatırım. Ancak benim hiç bir kardeşimle şah-mat mantığı izleyerek onu altetme yada zayıflığını gözetme, hata yaptığı anda refüze etme gibi bir niyetim yoktur ve olmadı. Burada yekdiğerimizi tamamlamanın yararlarına inanır bir hattı izleyerek bilgilenmeye ve o ölçekte naçizane düşüncelerimi ifade etmeye çalışıyorum. Benim için bu forumların kullanılış amacı budur.
Zatın biri senin yazın yazılıncaya forumda egemen olan açık filistin karşıtlığına çıtını çıkarmadı. Bu nedenle kınamıyorum. Sesini yükseltmesini de kınamam. Haddim değildir.
Ancaak.. İnsan yaşamını yükseltmek isteyenlerin insan onurunu gözetmeleri mecburidir. Onurundan arındırılmak istenen yaşamın hiç bir millet ve hiçbir birey için değeri yoktur. İnsani yaşam derken sadece biyolojik yaşam kastedilmez, insan için öngörülen onurlu bir yaşam tarzı talep olunur. İnsan onuru, onun şahsında önemi olan değerler manzumesiyle belirlenir. İnsan onuruna saygı insanın değerlerini dikkate almaktır. İnsan onuruna ve hele kendi milletinden insanların onuruna saldıranların bunu insan yaşamını savunuyor görüntüsü altında yapmalarından daha aşağılık bir davranış yoktur. Bu tür bir savunu aslında insan yaşamının savunusu yerine de geçmez. İnsan yaşamını savunmak insan onurunu savunmaktır. Yaşatın ama onurunu gözetmeyin tavrıyla insana ne tür bir yaşamın reva gördüğünü buradaki her katılımcı anlamak durumundadır. Sizden farklı düşünen insanların onurunu çiğneyerek hangi insanlığın, hangi yaşamın, hangi düşüncenin, hangi özgürlüğün kavgasını verdiğinizi iddia edebilirsiniz?
Konunun önemli ve canalıcı bir diğer boyutu kürt olmamızda yatıyor. Kürtler veba salgınıyla yada kuş gribiyle patır patır düşüp ölmüyorlar. Kürtler aşağılanıyor, hırpalanıyor ve inkar ediliyorlar. Kürtlerden esirgenen onurlu bir yaşamdır. Kürtler, onurlarını korumanın kavgasını veriyorlar. Kürtler insanlık ailesinin onurlu bir üyesi olabilmenin kavgasını veriyorlar.
Bu gerçeğe rağmen kürtlerin onurunu sistematik aşağılamalarla yaralamak isteyen mahlukları ben şaibeli olarak defterimin kuşku hanesinde gözetim altına alırken senin cömertliğinle insanlık ve hele hele değer bahşetmeyeceğim.
Tartışırsa insan gibi tartışsın bir şey dediğim ve diyeceğim yok. Senin güzel hatırına ve sağduyulu önerine uyuyorum. Gösterdiğin senin adına bir insanlıktır. Teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunuyorum.
xxxxxxxx
[b]Solcularımız Marx'ı oynamakla tutturamadı İsa oldular yetmedi Muhammed'i oynuyorlar[/b]
Filistin mazlum bir millet. Kürtler gibi ülkelerini işgalden kurtarmaya çalışıyorlar. Filistin'in aslında arap denizi içerisinde yalnızlığa terkedilmiş bir arap ülkesi. Bunun ötesinde araplar tarafından da kırıma uğratılmış. Ürdün'ün 1948'de, Suriye'nin Cisr el Paşa ve Tall el Zaatar'da 1975 yılında giriştiği katliamlar İsrail'in katliamları karşısında birer soykırım örneği olarak tarihteki yerlerini almış vaziyette. Filistinlilerin bu konumunun aslında onları kürtlere yaklaştırması, kendileri gibi bağımsızlık mücadelesi veren kürtlere müttefik yapması beklenir. Ancak durum tam zıddı.
Filistin kürtler yerine Kürdistan'ın önemli bir parçasını elinde bulunduran tartışmasız İsrail yandaşı ve müttefiği olan Türkiye ile yakın durmakta, kürtlerle siyasal yakınlığı yok. Türkiye ise Filistin halkının can düşmanı İsrail ile birlikteliğe sahip. Filistinlilerinki fiili durum önünde hayali bir beklenti, subjektif bir yargı, sadece ideolojik bir tercih. Türkiye'yi olduğu gibi değerlendiremiyor oluşları siyasi riziko olmasının ötesinde, karşıt kamptaki ülkelere bağlanmak tahtında kendi çıkmazını kendi eliyle hazırlayan bir öngörüsüzlük, hatta aptallık örneği.
Irak ve Suriye her zaman batıyla anlaşmaya yatkın ülkeler olarak anılacaklar. Irak Saddam döneminde de batıyla anlaşmıştı. Bugün Irak'ta BAAS yok, batıya teslim olmuş bir Irak var. Suriye ise her an anlaşabilir. Suriye'nin batı ile anlaşmasının filistinlilere getirisi yada götürüsü hesaplanırken 1975 yılının tecrübelerine bakılmalı. 1975 yılı batı ile ilişkilerini bir nebze pekiştiren Irak ve Suriye yönetimlerinin kürtlere ve filistinlilere felaket getirdikleri yıldır. Her iki mazlum halk 1975 yılı itibarıyla karşılanamaz büyüklükte kayıplar vermişlerdir. Lübnan da batı ile ilişkilerini geliştirdiği her dönemde pozisyonunu filistinlileri geriletmek yolunda kullanmıştır. Aynı durumun yarın İran'da olası bir değişilik sonucu husule geleceğini, İran'daki gelişmelerin de Irak, Suriye ve Lübnan'a örneklerinde olduğu gibi filistinlilerin aleyhine boyutlanacağını kestirmek fazla zor değil. Hamas'ın ittifaklar perspektifi bizim PKK'nin uluslararası müttefiklerini belirlerken izlediği ütopik çizgiyi anımsatır özellikte. Her iki mücadele grubunun da gerçek dostları yok. Dost yerine ikame ettikleri hayali güçler var. Bu derin yanılgı ideolojik tercihle kaçınılmaz bir şekilde ilintili.
Kürtlerin filistinlilere hiç düşmanlığı olmadı. Saddam döneminde ve Saddam sonrası dönemde Hamas'ta dahil filistinli dincilerin kürtlere BAAS, Türkiye ve İran rejimlerinin yönlendirmesinde açık saldırıları ve tecavüzleri var. Saddam döneminin birçok katliamında filistinliler yaygın bir şekilde kullanıldı. FKÖ ve o dönemlerin büyük grubu olan El Fatah'ın da bu dönemde kürtlerle ilgili sabıkası var. Kürtlerse tam aksine, bugün filistinlilerin yaptığı gibi bir dönemler ülkelerini işgal edenlerin değirmenine su taşımak anlamında, filistinlilerin safında çarpışmalara katıldılar. PKK, 1982 Lübnan savaşında yüzlerce militanını FKÖ safında İsrail'e karşı kaybetti. Bunun dışında yolu Suriye'den geçen kürt partilerinin istisnasız tümü ceplerinde filistin örgütlerinin kimlikleri, midelerinde filistin inayetinin aşı, omuzlarında filistin silahları, varlıklarına el-muhaberat onayı ve mührü ile arzı endam ettiler. Kürt örgütlerinin birbiri ardı sıra çökmesinin ve kürt mücadelesinin uluslararası alanda itibar kaybederek yalnızlaşmasının nedenlerinden biri de budur. Kürtler filistinlilerden maaş ve silah almakla kalmadılar, ideoloji ithal ettiler, filistin örgütlerinin yöntemlerini ithal ettiler ve o ölçekte kirlendiler. Sonuçta Türkiye'nin payandalığına düşen kürt hareketinin buraya kadar izlediği güzergahta yer alan BAAS rejimleriyle flört, kürtlerin filistinliler eliyle Suriye ve Irak için evcilleştirilmesinden start aldı. Filistinli gruplar, duldasına aldıkları kürt örgütlerini adeta kemirdiler.
Halim Kar dostumuzun yazısı bu gerçeklerin ışığında pek anlamlı bir yazı olmamış. Yazısına egemen olan filistin yandaşlığını sivil ve savunmasız insanların yaşamlarının korunmasından ayırıyor, İsrail'in sivil yerleşim birimlerine gerçekleştirdiği saldırıları ve halktan insanların bu saldırılarda yaşamlarını kaybetmelerini kabul edilemez buluyorum. El Qaida gölgesi filistin dinci örgütlerinin kafa kesici, talancı niteliklerine bizzat kürt katliamlarından tanıklığımız nedeniyle, bu unsurlara karşı refleks geliştirilmesini, eylemlilik içerisinde bulunulmasını ise İsrail adına bir hak olarak görmekteyim. Unutulmasın ırkçı-gerici arap denizinde ulusal varlığı daimi bir tehdit altında olan ve gerçekte bu tehditten kurtuluş mücadelesi veren İsrail'dir. Filistin ve İsrail'in birbirlerinin varlığını tanıyarak bölgede kalıcı bir barış sağlamaları her iki halk adına insani ızdırapları sona erdireceği gibi bağımsızlık mücadelesi başlatmış olan kürt halkının daha çok ilgi görmesinin ve dünya gündemine oturmasının yolunu açacaktır.
Nasılki fanatik filistin yandaşlığı kelaynak nesline sayılan solculuğun bir saplantısıysa aynı şekilde İsrail'in bokunda boncuk aramakta kürtlerin harcı değildir ve olmamalıdır. Kürtler bağımsızlık kadar hak ve hukuk mücadelesi veriyorlar, bir yandan yahudilerin yaşama hakkını yükseltmek diğer yandan mazlum filistin halkının haklı taleplerini gözardı etmemek zorundadırlar. Aksine bir tutum kürtlerin kendilerini ve haklılıklarını anlatabilmelerinin önünde mania oluşturur. Bizlerin ne filistin halkının arap ırkçılığı ve radikal islamdan esinlenen vahşi eylemlerini ne de İsrail'in vahşet derecesinde sivil halka ayrım gözetmeksizin yönelttiği saldırıları tasvib edebilme yada arkalayabilme lüksümüz olmadığı anlaşılmalıdır. Vahşetin mağduru olanların vahşete arka çıkar konuma düşmeleri traji-komik nitelemesinin tanımlamakta hafif kalacağı kavramları çağrıştırır. Bizler özgür ve uygar bir toplum hatta dünya kurulmasının yanlısı olmak zorundayız.
Filistinlilerden tokat yemiş bir milletin mensupları olarak diğer yanağımızı çevirmemizi isteyenler de olabilir, hatta onların safında yer almak suretiyle kürtleri Hamas'ın ütopyasına piyon olarak dahil etmek isteyenler de çıkabilir. Eğer PKK'nin geçmişten bugüne geliştirdiği ittifaklara bakılırsa aramızda böyleleri zaten var ve kürtlere faturasının ne olduğu hepimizin malumudur. Bu tavrı reddederken aksine tutum geliştirmek için daha kötü yerlere savrulmaktan kaçınmamız gerekeceği açıktır. Solcularımız Marx'ı oynamakla tutturamadı İsa oldular yetmedi Muhammed'i oynuyorlar. Bu karikatür tavrın karşısında yer tutmak için liberallerimizin Musa ve Davut rolüne soyunmaları gerekmez.
[b]30-12-2008
Kenan Fani[/b]
xxxxxxx
[b]Gönderen: Hanife (IP Kaydedildi)
Tarih: 30 December, 2008 07:44[/b]
Sn. Kenan Fani,
Aslinda Filistin 1947 yilinda BM planini Arap ulkelerinin "Israil'e Orta Dogu'da yer yok" soylemine kanarak ret etmesiyle hatalar zincirine basladi. O gunku planin haritalarina baktigimizda Israil icinde daginik vaziyette 4 kantondan olussada birinden digerine gecisler vardi. Yani Israil'e mahkum degillerdi. Bugun ise devlet olsalar dahi alacaklari 4 ayri kanton ve birinden digerine gecmek icin Israil kontrolunden gecmek zorundalar. Yani devlet ama topraklari icinde ozgurce seyahat edemeyecekleri sozde devletleri olacak. O plani begenmemesine ragmen kabul eden Israil devlet olmanin verdigi avantajla begenmedigi plana da istedigi sekli verdi. Filistin icin ise begenmedigi plan bugun icin ulasilmasi imkansiz bir hayale donusmus vaziyette.
Dediginiz cok dogru Filistin ve Kurdler birbirine yakin olmasi gerekirken Filistin ayni sekilde yaklasmadi hic Kurdlere. Kurdlerin devlet olmamalarinin bunda etkisi buyuk. Sonucta ben de olsam 'kelin ilaci olsa kendi basina surer' diye dusunurdum acikcasi. O yuzden onlari bu konuda pek suclamiyorum. Diger bir etken ise, Filistin'in hala yedigi kaziklara ragmen bu ulkelerden medet ummasi. Kimbilir belki de baske careleri olmadigi icindir, yani 'denize dusen yilana sarilirmis' diyecegim. Diyecegim ama coktan bazi dersleri cikarmis ve ona gore politika degistirmis olmalari gerekirdi. Bunu yapmadiklari icin dogru analiz yapip cikarilmasi gereken dersleri cikaramadiklarini da dusunuyorum. Galiba hala Arap milliyetciligi hakim.. sasilacak ve aciklanamayacak bir durum bence bu.
Benim cok yakin arkadaslarimdan biri Filistinli, Filistin mucadalesinin nasil surekli kaybeden ve surekli geriye giden mucadele oldugunu soyleyinceye kadar boyle bir degerlendirmeyi hic yapmadigini hayretle gormustum. Aklim almamisti nasil olur da verilen mucadelenin getirdikleri goturdukleri diye bir tartisini yapmaz diye. Ya cok duygusal bakiyorlar olaylara ya da hala bos hayalcilik hakim goruslerine.
El-Fetih artik en azindan hatasini kabul etmis gorunuyor gunumuzde ve eski "Israil'e olum' sloganini birakmis vaziyette. Hamas ise hala Israil yok olacak yerine Filistin devleti kurulacak soylemine sariliyor. Hic bir gercekciligi olmayan bu soylem ne yazik ki hala Iran gibi ulkelerce kendi cikarlari icin destekleniyor. Olan da zavalli Filistin halkina oluyor. Akilli olamayan halk ne yazik ki bedelini cok yuksek oduyor.
Icimizdeki 'bizim hersey gucumuz yeter' diyen hayalcilerin de cok dikkatle izlemesi gerekiyor Filistin'in dustugu durumu. Mutlaka ve mutlaka birilerine dayanmak zorundayiz, su anda o birileri de ABD ve Israil. Filistin halkina elbette uzuluyoruz ama bizler kendi cikarimiza gore davranacak kadar akilli olmak zorundayiz. Bizim cikarlarimiz da Israil'i isaret ediyor.
[b]Sevgiyle kalin,
Hanife[/b]
Artik Konu Kapandi Anlasilan