Son dönemlerde Türk Devletinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla Güney Kürdistan Federal yapılanmasına karşı giriştiÄi askeri tehditler, Kerkük'ün Kürdistan Bölgesine dönmemesi için içine girdiÄi karanlık ilişkiler ve çözümler üzerine bir çok arkadaşla görüş alış verişinde bulunuyorum..
Geçenlerde son yıllarda Iran ve Iranî dil ve lehçelerine merak salan ve farsça da öÄrenmeye çalışan C.T adlı bir arkadaşımla yukarıda sözünü ettiÄim husus üzerine görüş alış verişinde bulunmuştum..
C.T, Iranî dillerine, dinlerine ve tarihlerine ilgi duyduÄundan bu çevrelerin siyasal anlamda Sasanilerin yıkılışına kadar belirli bir ortaklık temelinde hareket ettiklerini söylüyerek, var eski sürecin yeniden canlandırılmasını bir alternatif olarak sundu.. C.T, Kürdistan'dan Iran'a Belucistan'dan Afganistan'a kadar var olan Iranî halkların konfederal birliÄi diye bu siyasal oluşumu tez olarak ileri sürdü..
O, bu büyük projenin Iranlı Ayetullah rejimiyle deÄil, demokratik bir yönetim ile mümkün olabileceÄini söylüyordu.
C.T'nin ileri sürdüÄü bu tezin realist olup olmaması, bölge halklarının böyle bir şeyi hazır olup olmamaları bir yana, böyle tezin siyasal anlamda bir proje olarak daha önce var olup olmadıÄını merak etmeye basladım.. Bizim aramızdaki söhbetten sonra okuduÄum kitap ve dergilere birazda bu gözle bakmaya çalıştım..
Aslında Iran'da Şahlar, devlet adamları, yazarlar Kürdlerle Farsların tarihsel kökenlerini hep ön plana çıkarmış ve bunun propagandasını yapmışlardır.. Onlar, Farsların Kürdler üzerindeki hakimiyetini korumak için, Kürdleri kazanmak için her zaman Kürd ve Farsların „aynı kökenden geldiklerini", „Irani olduklarını" ve „kardeş olduklarını" propaganda etmişlerdir.
Kürd ve Farsların bu tarihsel ilişkileri üzerine Kürd yazarlardan Reşid Yasemi'nin yazdıkları bilinmektedir..
Ama, ben geçenlerde bazı kitapları karıştırırken bu siyasal projenin daha önce biraz farklı bir biçimde gündeme geldiÄini ve tartışıldıÄını gördüm..
Biraz faklı bir biçimde diyorum, çünkü bu proje „Ermeniler, Kürdler ve Farsların tek bir Aryan imparatorluÄu" adı altında birleşmesi gerektiÄi şeklinde gündeme geliyor ve bu uÄurda ciddi faaliyet içine de giriliyor.
Her ne kadar bugün bazı Ermeni çevreleri açık bir şekilde Kürd ve Kürdistan düşmanlıÄını yapıyor, Kürdleri bölmeyi ve parçalamayi kendilerinin „Ulusal Güvenlik Stratejilerinin" bir parçası olarak görüyorlarsada geçmişte çok daha dostane ve ciddi ilişkiler vardı..
2006 yılının sonlarına doÄru „Golos Armeni" adlı bir gazete Ermeni akademisyenlerin katıldıÄı „Sosyal Bilimler ve Ulusal Güvenlik" adlı bir yuvarlak masa toplantısını örgütledi..
Sayin Pir Dima'nın aktardıÄına göre, bu toplantıda gündeme gelen sorun Ermeni Akademisyenleri Kürdleri kendi „Ulusal Güvenliklerine tehlike" olarak
görüyorlar.
Erivan Üniversite'sinden Viktoriya Arakelova: „Ermeni DoÄubilimcileri sayesinde Ezîdiler baÄımsız etnik ve dinsel bir grup kabul gördü.. Daha sonra bu uluslararası arenada kabul edildi. Bu azınlık milliyetlerin hakları için verilen mücadelenin kuvveti sayesinden olmadı. Evet, Ermeni DoÄubilimcilerinin sayesinde oldu. Bu durum Ulusal GüveliÄimiz için önemli bir faktördü, ‚Kürd faktörü" olan bir devlet olmamızdan bizi uzaklaştı" diye yazıyor.. Yani, Ermenistan'da Êzidi Kürdleri, Kürd olarak saymak Ermenistanı „Kürd faktörü" olan bir devlet haline getirirdi. Bu tehlikeden uzaklaşmak için Êzidileri ayrı bir etnik yapılama olarak kabul etmek Ermenistan için bir ulusal güvenlik sorunudur..
Yine aynı yazar konuşmasında „ Ermeni Irani Bilimadamları sayesinden Türkiye'de ‚Zaza Milleti" diye siyasal etnik bir yapılama ortaya çıktı. Bu millet Irani bir millettir, sayıları 5 milyon cıvarındadır. Onlar Ermenilere ve Ermenistan dost gözüyle bakıyorlar" diye vurgu yapıyor.
Ermenistan Tarihi Koleji direktörü Aşot Melkonyan ise konuşmasında „ Acaba biz Batı Ermenistanı kaybedilmiş olarak görebilirmiyiz. EÄer Türkiye'de ikamet edenlerin %37'si Türkleri sevmiyorsa, %42'si kendisini Türk olarak görmüyorsa? Bugün Batı Ermenistan'ın %90 lık kesimi Kürdtür. Yani bu topraklar fiilen Kürdistandır" diyor.. Ayrıca yeni jeopolitik deÄişmelere hazır olmalıyız..
Iraniloji bölümü başkanı Dr. Garnik Asatriyan ise: „ Ister Irak toprakların ve isterse Türkiye topraklarında bir Kürd devletinin kurulması ulusal çıkarlarımız açısından büyük bir tehlikedir." diye ekliyor..
Bugün küçük dünyalarına kapanmış, Ermenistan'da Musluman Kürdleri „etnik arındırmayla yok eden" ve Êzidileri „farklı bir millet olarak resmi bir şekilde kabul eden" Ermenistan yönetiminin tutumunu burada noktalıyorum..
„Aryan Halkların BirliÄi ve konfederasyonu Projesi" Ermeniler ve Kürdler arasında geçen yüzyılın ilk başlarında gündeme geldi.
Kürd ve Ermeni ilişkilerinin tarihi çok daha eskilere dayandıÄı biliniyor.. Konumuzla doÄrudan ilişkisi olmadıÄından dolayi geçiyorum.. BilindiÄi gibi Kürd ve Ermeni delegasyonları Paris Antlaşması ve AÄustos 1920'de imzalanan Sevres Antlaşması esnasında ortak hareket ettiler.. Şerif Paşa baÄımsızlıkçı olmasına raÄmen, Sevres Antlaşmasında Van, Erzurum ve Bitlis gibi şehirleri Ermenilere bırakılması, Kürdistan'da yaşıyan Kürd aydınlarının saflarında büyük tepkilere ve protestolara neden olmuştu.. O, dönemler Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı olan Seyid Abdulkadir Kürd sorununu Osmanlı sınırları içinde otonomi ile çözülmesinin taraftarıydı.. Sevres Antlaşmasından sonra Seyid Abdulqadir protesto amacıyla aldıÄı tutum esnasında tüm bu bölgelerinde içinde olduÄu büyük Kürdistan haritasını çıkarıyor... Daha sonra Sevres Antlaşmasının yerine Lozan Antlasması imzalandı ve böylelikle Kürdler ve Ermenilerin baÄımsız devletleri ortaya çıkmadı..
Daha sonraları Kemalistler Kürdlerin „Kürdistanın Ermenileştirilmesi" yönündeki korkusunu kullanarak Kürdlerin bir kesiminin ciddi desteÄini saÄladılar.. Kemalistler iktidarlarını saÄlamlaştırdıkça Kürdlere karşı devlet terörünü ve etnik arındırmayi en üst boyutta uyguladılar.. Şeyh Said Hareketi döneminde Kürdistan'da tam bir jenosid yaşandı.. Şeyh Said hareketinin yenilgisinden sonra yoÄun bir şekilde Kürd ileri gelenleri bugünkü Güney Batı Kürdistana akın ettiler.. O dönem Kürdistan'ın bu parçası, Suriye ve Lübnan Fransa'nın denetimindeydi.
29 Eylül ve 27 Ekim 1927 yılında Beyrut'un „Findiq El Arabi" adlı otelde Kürdistan'ın baÄımsızlıÄını hedefleyen ulusal Kürd Partisi ‚Xoybûn'un kuruluş kongresi oldu.. Celadet Bedirxan, Mustafa ve Bozan Şahin, Haco AÄa, Emin AÄa, Memduh Selim Bey, Dr. Şükrü Sekman(BaÄdat'ta kalıyordu), Harputlu Kerim Rustem, Suleymaniyeli Kemal Bey ve Fehmi Ledji gibi önemli Kürd şahsiyetleri toplantıda hazır bulundular.. Xoybûn'un bu ilk kongresinde Mir Celadet Bedirxan, Memduh Selim, Mustafa Şahin, Haco AÄa ve Emin AÄa merkezi yönetime seçildiler.
Türk devleti Kuzey Kürdistan hayatın her alanında Kürdlere yönelik soykırıma gerişmişti.. AÄrı DaÄı çıvarında Ibrahim Heski Telo önderliginde Türk devletine karşı isyan etmişti.. Xoybûn üyesi olan General Ihsan Nuri Paşa AÄrı bölgesine geçerek hareketin yönetimini eline almıştı..
Tam o tarihlerde 29 Ekim 1927 yılında Xoybûn ve Ermenilerin Taşnak Partisi arasında „askeri ve politik bir antlaşma" imzalandı. Bu antlaşmayı Kürd tarafı olarak Şeyh Ali Riza, Dr. Şükrü Sekban, Mustafa Şahin Bey, Haco AÄa, Emin AÄa, Kerim Rustem Bey, Memduh Selim Bey, Celadet Bedirxan; Ermeni tarafı ise Dr. Vahan Papazyandı..
Taşnak Partisini bu antlaşmaya angaje eden ve mimarı Roupen Der Minassiandı.. Roupen o dönem yapılan antlaşmayi gerekçelendirmek amacıyla Taşnakların yayın organı olan Trochag'ta „Iran ve Turan" adlı bir makale yazıyor. Bu makelede Roupen: „Iranlılar, Ermeniler ve Kürdler Pantürkizm tehlikesine karşı koymak için birleşmek zorundadırlar" diye yazıyor.. „Aryan halklarının birliÄini" savunan Roupen „niçin inanmayalım ki yarın Turanizme karşı bir güç olarak Aryen halkların birleşme utopyasına" diye kendi kendisine soruyor.
Aynı Rouben Mart 1928 yılında Paris'te Iranlı Bakan olan M. Ala ile görüşüyor ve bu düşüncelerine ona açıyor..
„Aryanlıların düşmanları olan Türk ve Türanlılara karşı" ibaresi Xoybûn ve Taşnak Partisi arasında imzalanan protokolada konuluyor..
Mir Celadet Bedixan'da Roupen ile aynı görüşleri paylaşıyordu.. Xoybûn en etkili lideri olan Mir Bedirxan 1928 yazında Iran'a gidiyor ve Ermenilerle yaptıÄı antlaşmaya destek arıyor. Fransa'nın Tahran'daki askeri ateşesine göre Mir Bedirxan „ Iranlı yöneticilerle görüşüyor ve ‚Aryan imparatorluÄu" için Iran'ın desteÄini" arıyor.
Vahe Tachjian'nın Fransız belgelerine dayanarak verdiÄi bilgilere göre, 2 Ocak 1929 yılında Mir Celadet Bedirxan Haleb'teki Taşnakçıların Club'unda yaptıÄı konuşmada: „Kürdler ve Ermeniler aynı ırktan geliyorlar, yalnızca dinsel olarak farklılar. Uzun zamandan beri biz acı çekiyoruz ve Türk sultasına karşı mücadele ediyoruz. Biz bimeden ve bilinçsizce bir birimizi katlettik.. Fakat biz bundan sonra ayrılmamak için birleştik. Türklerden rövanş almak için ve onlara karşı koymak için dostluÄu ve barışı yerleştirmek için tüm çabalarımızı kanalize edelim.." diyor
Taşnak Partisi ve Xoybûn arasında imzalanan antlaşmada çok enterasan bir başka nokta daha var.. Iki partinin ortak protokolunun B kısmının 2.maddesi „Sevres Antlasmasında Ermenilere Van, Bitlis ve Erzurum'u veren 89.maddesi geçersizdir" diye yazıyor. Yine bu protokolun 13.maddesi „Kürd ve Ermeni konfederal devletinden „ söz ediyor..
Hem Kürd çevresinin ve hemde Ermenilerin bir dizi bölgesel ve uluslararası destek görüşmeleri sonuçsuz kaldı.. Sureya Bedirxan Paris'te Fransız Dışişler yetkilileriyle yaptıÄı görüşmeler, Celadet Bedirxan ve Roupen'in Tahran görüşmelerinden hiç bir sonuç çıkmadı.. Fransızlar, açık bir şekilde Xoybûn yöneticilerini tehdit etmeye „Türkiye yönelik saldırılarını" durdurmaları konusunda ikaz ediyordu... Ingilizler Xoybûn'un Güney Kürdistan'daki faaliyetlerini engelemeye çalıştıkları gibi o esnada BaÄdat'ta bulunan Dr. Şükrü Sekbanı'da tehdit ediyorlar.. Celadet Bedirxan Lübnan'da aldıÄı bir vize ile Irak'a geçtiÄinden dolayı, BaÄdat'taki Ingiliz yetkilileri açık bir şekilde yazılı olarak „Xoybûnculara vize vermemeleri" için Suriye ve Lübnan'daki temsilciliklerini uyarıyordu..
Sonuç olarak AÄrı hareketi, Iran'nın sınırlarını Türk ordularına açarak AÄrıyı arkadan kuşatmasını saÄlayan suç ortaklıÄı ve Rusyanın doÄrudan AÄrı direnişlerine karşı askeri saldırısı neticesinden yenilgiye uÄradı..
AÄrı direnişi karşısında tüm bölgesel ve uluslararası güçleri buldu.. Sovyetler BirliÄi, Ingiltere, Fransa, Iran ve Türkiye bu hareketin yok edilmesi için el birliÄi yaptılar.. Tüm bu devletlerin o dönem Türkiye ile antlaşmaları vardı ve Kürdlere karşı açık tutumlarını onların yazılı arşivlerinde okuyoruz.
Mesele Türklerin istemi üzerine ve Türklerin Fransızlara verdiÄi sınırdan uzaklaştırlması gereken „istenmeyen adamlar" ın listesine bakıldıÄı zaman Kuzey Kürd milletinin belli başlı şahısları vardı.. Amedli Cemil Paşanın oÄulları, Ibrahim Paşanın oÄulları, Şahin Beyin OÄulları, Muhtedi Emin AÄa( Kör Hüseyin Paşa'nın oÄlu), Şeyh Ahmed, Kör Reşid ve kardeşi Haci Hannan, Çerkes Mahmud, Haco AÄa, Hasan Çunaidan(Azaz), Paşa bey, Yezidi Şemdin, Şeyh Basrawi ve oÄulları, Wahap Papazyan, Bedirxaniler vs... gibi Kürd önemli şahsiyetleri Fransızlar tarafından sınırdan uzaklaştırıldılar..
Xoybûn'un önderliÄindeki AÄrı hareketinin yenilgisinin nedeni önderlik deÄil, bölgesel ve uluslararası destekten yoksun oluşuydu.. Daha önce ve daha sonra gelişen tüm Kürd hareketlerin ortak kaderiydi..
Sonuç olarak „Aryan halkların BirliÄini" hedefleyen bir proje AÄrı yenilgisinden sonra rafa kaldırdı.. Ama, böyle bir projenin bir utopya olarak var olması, Pantürkistleri ve panarabistlerin korkulu rüyası olarak kötü bir şey olmaz.. Belki de Saidi Kurdi(Nursî) nin „Ey Kürd kavmi Van'da Üniversite istediÄim dolayi tımarhaneye atıldım ve senin için deliliÄi kabul ettim" yönündeki üniversite özlemi Van Gölünün kenarında tüm OrtadoÄu'ya hitap eden Irani dilleri konu alan bir bilim yüvasıyla gerçekleşir. Kimbilir belki de tarihsel olarak birbirlerine yakın olan halklar arasında var olan çitler yıkılır, daha büyük siyasal çatılar altında birleşme imkânı doÄar..
Kürtler,Ermeniler ve İranlılar-(Newroz.Com arşivinden)