Ana içeriğe atla

Türk Ordusu Birilerinin Ezberini Buzdu!

Türk egemenlik sistemi, Kürd milletine karşı yine seferberlik halindedir. Bu durum başkaları bir yana bağımsızlıkçı güçleri yanıltmadı. Ama her renkte Kürd reformist hareketin ezberini bozdu.Türk denilen toplum parayonak manyak bir toplum. Iktidar-muhalefet, resmi-gayri resmi, ezen-ezilen, yöneten-yönetilen “ayni kader ayni tasa”da birlesmis ve “öteki” karsisinda teklesmistir. Varligi “öteki”nin yoklugu üzerine kurulmustur. “Öteki” dediklerini büyük oranda haletmistir. Haledemedikleri Kürdlere  karsi büyük bir kin duymakta ve bunu her firsatta ifade etmekte ve geregi yapilmaktadir.Sosyalisti, “sinirlar degistirilmek isteniyor, aman ha sabirlar tasiriliyor”. Gazetecisi, Nazistlerin Yahudileri diri diri yaktigi gazodalarini hatirlatiyor. Isadamlari, dagdakinin bagdakini kovar misali tehdit savuruyor. Basbakanlari kadin ve cocuk demeden katletmekten cekinmeyeceklerini ilan ediyor. Silahli it sürüleri bunun geregini yapiyor. Türk denilen devsirme ucube toplum, Kürd milletine karsi topyekün savas ilan etmis bulunuyor. Ve bu ucube toplumun tek bir bireyi ortaya cikip ne oluyoruz diyemiyor.Onlarin bu insanlikdisi yaklasim ve icraatlarini Kürd cephesinde de onay gördügü gercegi gözlenmektedir. Kürd reformist hareketi, bu görevi üslenmis bulunmaktadir. Bu insanlikdisi barbarlarla ortak yasam kavgasi vermeyi marifet biliyor. Bu barbarlarin islah olacaklarini saniyor. Ama aldaniyor. Bu ucube toplumun islah olacagi yok. Böyle bir dertleride yok.Kürd reformist cevreleri, Türkten daha Türkçü bir yaklaşımla “Türkiye çıkarı”nı politika edinmiştir. Türkiye’de demokrasiyi geliştirme ve yerleştirmesi mücadele görevini Kürd milletinin sırtına yüklemiştir. Daha da ötesi sömürgeci kurumların görev ve icraatlarına bakmaksızın bunlarin kendi aralarındaki iktidar mücadelesinin aracı olmuşlardır. Sonuç olarak Kürd milletine karşı inkar ve imha politıka ve icraatlarının suç ortakları haline gelmişlerdir. Niyetleri ne olursa olsun izledikleri politıkalarıyla derin bir ihaneti yaşadıkları ortadadır.Örneğin : İktidar demiyelim, çünkü Türk egemenlik sisteminde iktidar her zaman ordunun olmuştur. Bu nedenle iktidar yerine hükümet diyelim. Türkiye’de hiç bir zaman ne hükümet, ne muhalefet orduya karşı en ufak bir eleştiride bulunmamıştır. Ordudan aferin almak için orduyu övmekte birbirleriyle yarışmıştır.Kürd reformist hareketide bir adım geride iktidar ve muhalefeti destekleme ve övmeyi kendine siyaset edinmiştir. Ama sömürgeci orduya tek bir laf edememişlerdir. Kürdistandan defol diyememiştir. Diyemezlerde!Deyim yerindeyse akıl fukaraları akıl hocalığına soyunmuştur. Bu politikalariyle Kürd milletini dilenci durumuna sokmuşlardır. Kürd milletini asli görevini vermekten alıkoymuş, işi olmayan bir işe koşturmuş, “Türkiye`de demokrasi gelişecek,  Kürt sorunu” çözülecek beklentisine sokmuş ve böylelikle sömürgeci sisteme hizmet etmiş ve etmeyi siyaset haline getirmiştir.Bu politıkalarıyla Kürdistan’ın bağımsızlığı gereksiz ve imkansız olduğu sömürgeci siyasetin birer aracına dönüşmüşlerdir. Bu politıka onları Türk egemenlik sisteminde birer muhalefet gücü rolüne soyundurmuştur.Kürdistan sorununun çözümünü Kürd milletinin tüm araçlara başvurarak başaracağını değil, Türkiye’nin AB üyesi olmasıyla çözüleceğini politika haline getirmiş ve Kürd milletini olmaz bir beklentiye sevketmekle sömürgeci sisteme sonsuz hizmet sunmuş ve sunmaktadır.Realiteye göre değil, olmayan ve olmayacak bir siyasal zemine göre kendini kurguladığı gibi, kendileriyle birlikte Kürd milletinide buna inandırmanın çabasını vermektedir.Türk egemenlik sistemini kavramamış ve kavramayada pek niyetli olmayan Kürd reformist hareketi, boşuna bir beklenti içindedir. “Kürt sorunu” dedikleri Kürdistan sorununun çözümünü yetkisiz kurum ve şahsiyetlerden beklemekle bir ömür tüketmis ve tüketmektedirler. Şunu göremediler. Türkiye’de olup bittenler demokratik ülkelerde olup bittenin tersidir. Kurumlar yer değiştirmiştir. TC devletinde sivil idare ordunun öngördüklerini yerine getiren bir icra organıdır.  TC devletini kuran ordudur. Bu, ona devleti koruma ve kollama görevide vermiştir. Bu yasal olarak belirlenmiştir. TC devleti için neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu kuruluşundan bugüne ordu belirlemiştir. Belirlediğini hükümetlere uygulatmıştır. Zaman zaman sivil erkan denileni yapmayınca veya yapamayınca beş dangalak General bu kez direk olarak idareye el koymuşlardır. Yeteri derecede “balans ayarı” yapıldıktan sonra işleri yine sivil idareye devretmişlerdir. Bu işleyiş tarzının demokrasiyle bir alakası olmadığı söylensede işitenin pek olmadığı bilinir. Çünkü Türkiye’de orduya karşı söz söyleyecek bir kurum, odak ve birey bugüne kadar çıkmamıstir.Türk ordusunun konum ve rolüne karsi itiraz eden tek güc Kürd milleti olmustur. Kürd milleti, hiç bir zaman yabancı egemenliği kabullenmedi. Kürdistan tarihi bir yönüyle istila, işgal, talan ve sömürgeleştirme tarihi ise, diğer yüzü buna karşı direnme, mücadele ve savaş tarihidir. Bağımsiz bir Kürdistan, parçalı millet ve ülkeyi birleştirme ve demokratik bir iktidar için savaş tarihidir. Fakat Kürd politik gücleri ortak bir milli politika oluşturamamalari, milli birliklerini gerçekleştirememeleri, Kürd reformist hareketin düzeniçi çıkmaz politikalari, bağımsizlıkçı haraketin iradesizliği, herşeyin öncesi uluslararası koşulların elverişsizliği vs.nedenlerden dolayı tüm çaba, direnme ve savaşımına ve ağır bedel ödemelerine karşın kurtulusunu gerçekleştiremedi.                       Türk egemenlik sistemin Kürdistan sorununa karşı politikaları daima inkar ve imha oldu. Yaklaşım, yönelim ve uygulamaları bu temel politik eksen etrafında üretildi ve uygulandı. Bu, ideolojik, kültürel, siyasi, ekonomik, psikolojik, askeri vs. gizli-açık olarak uygulandi. Türk sömürgeci sistemi, bunu resmi, gayri- resmi kurum ve kuruluşlariyla  yaşama geçirdi. Fakat Türk egemenlik sistemin tüm yaklaşım ve girişimleri Kürd milli uyanışını durdurmaya ve yok etmeye yetmedi. Buna ek olarak ihanetin ve gölgesi olmus reformist hareketin yarattığı tahrifatta buna yetmedi. Kürd milletinin milli ve sosyal mücadelesi dinmiyor. Çünkü sorun, Kürd milletinin bagimsızlık sorunudur. Kontra „Apocu“ hareket ve her renkteki reformist çevrenin tüm yaklaşım ve icraatlarina karşın Kürdistan halkı, her alanda her düzeyde kendi milli taleplerini ifade etmeye devam ediyor ve bunun mücadelesini sürdürüyor. Türk sömürgeci sistemin sıkıntısıda buradan geliyor. Bu nedenle Kürdistan`i kaybetmemek için başvurmadık hiçbir yol ve yöntem bırakmadı ve bırakmıyor. Kürd milletine karsi belkide tarihinin en kapsamli topyekün saldirisina basvurmasinin nedenide budur. Peki bu cözüm mü? Cözüm olmadigi gecmisteki yaklasim ve pratigi göstermistir. Realite bu olsa da Türk egemenlik sistemin literatöründe baska cözüm bicimi yoktur.Kürd ve Kürdistan`i tarihe gömmek olarak kendini programlayan TC`nin uyguladığı hiçbir politika KUKM`ni bittirmeye yetmediği gibi, Kürdistan sorununa endeksli sorunlarına her geçen gün bir yenisi eklenerek siyasi, ekonomik vs.olarak her alanda derin bir bunalıma sürükleniyor. Eflasyon, iç ve dış borçlanma, banka ve işyerlerinin iflazi, yeni yatırımların yapılamaması, üretimde yaşanan hızlı düşüş, işsizlik ve satın alma gücünün gederek dibe vurması vs. sorunlar TC`nin başedemediği sorunlar olarak daha da ağırlaşıyor. Kürdistan sorununa endeksli bu ve benzer sorunlar daha da agırlaşacağı ve sürecegi kaçınılmazdır. Bu sorunları daha da derinleştirmek ve TC`yi Kürdistan`da tasviye etmek için bir çok şeyin yanısıra Kürdistanli politik güçlerin izleyeceği politika ve mücadeleye bağlıdır. Savaş eksenli bir politik yaklaşım, TC`yi yenmek ve Kürdistan`da söküp atmaya yeterlidir. Kürdler, gerçek kurtuluşlarınıi gerçeklestirmek istiyorlarsa TC`nin içine sürüklendigi yapısal krizi daha da derinleştirmek için kendilerini savaşa göre örgütlemek zorundadır.                       Şu bilinmelidir. TC devletinin Kürdistan sorunu endeksli yapisal siyasi-ekonomik krizi derinleşerek devam edecektir. Kürdistan sorunu çözülmediği sürece varolan kriz atlatılamayacaktır.Kürdistan sorunu, TC devletini askeri bir organisasyona dönüştürmüştür. Askeri harcamalara ve savaşa TC`nin kaldıramayacağı kadar kaynak aktarılmaktadır. Dahasi uluslararasi emperyalist sistemin TC`ye yüklediği yük ve sorumluluk süren krizi aşmada elini-kolunu baglamıştır. Oysa Kürdistan sorunundan kurtulmuş bir Türkiye´nin önü açıktır. Bu yolu TC`nin kuruluşundan bugüne devleti ele geçiren ordu kaynaklı savaş kurmayı tıkamıştır. Mevcut verilere bakıldığında bu politika da ısrar edecekleri ve sürdürecekleridir. Realite budur. Buna karşın TC`nin değiseceği, yumuşayacağı, demokrasiye evrileceği beklenti ve hayalleride bir beyhude olmaktan öteye geçmeyecektir. Bunu tersine çevirecek olan yegane güç KUKM güçleridir.Bu bağlamda Kürd politik güclerin legal mücadele alaninda kendilerini tükettigi ve bu alanin sistemin denetiminde oldugu ve asilamayacagi artik anlasilmalidir. Bu alandaki mevcut girisimlerin sistemin denetiminde olmasi bir yana sistemin buna yol actigi ve hatta kendi muhalefetinin muhalefetini kendisinin kurdugu boyutu gözden gecirilmelidir. Bu yapilirsa ortaya cikan gercek su olur. Kürd politik gücleri, kendilerine Türk diyen barbarlarla birlikte yasamak icin kurgulalamayi degil, önlerine bagimsizligi koymalidir.   Bunun basarinin yoluda sistemin denetimin disinda örgütlenmekten ve sisteme karsi savasmaktan gecer…04 Mayis 2006

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.