Ana içeriğe atla

“Tam Kardeş Olacaktık Ki...”

 Diyarbakır’da devlet yine yaptığını yaptı. İlgili-ilgisiz herkese bir kez daha mesajını tercümeye mahal vermeksizin açık ve net olarak iletti. Fakat her ne hikmetse malum Kürd çevreleri yine anlamamazlıktan gelip “kardeşlik” türkülerini seslendirdi. Türk, sömürgeci sistemini Kürd düşmanlığı üzerine kurmuş. İnkar ve imhayı politıka edinmiş. Bunun gereğini yapmış ve yapmaya çalışmaktadır. Fakat bizim aklıevelerimiz olup bittenleri bir yana itmiş, sistemin her Kürd karledişinden sonra “Tam kardeş olacaktık ki, bizi çekemeyen bazı karanlık güçler bomba patlattı.” bildik nakaratı tekrarlayıp dururlar. Kimdir bu karanlık güçler, bir türlü resmiyet kazanmaz. İsmi konulmaz. Devlettir denilmez. Doğru ya “ortak olmak istiyoruz” dedikleri devlete toz kundurmazlar.Onlar, ezberi olmuş “kardeşlik türküleri”ni söylerler. Kürd’e katlini sev fetvasını çıkarırlar. Kürd-Türk kardeşliği koca bir yalandır. Hilekarca keşfedilmiş bir aldatmacadır. Kürd’ün Türk’e duyduğu kin ve nefreti nötr hale getirmek için baş vurulan bir tuzaktır. Kürdler, bu uğursuz tuzağa düşmemelidir. Doğan her Kürd bebesinin kulağına nasıl üç kez ismi tekrarlanırsa, aynı şekilde barbar Türk’ün düşman olduğuda tekranlanmalıdır. Kürd bebesi amansız bir Türk düşmanı olarak yetiştirilmelidir. Çünkü Kürd’ün Türk’ten nefret etmesinin sayısız nedeni vardır. Kardeşlik kavramı yanıltıcı ve aldatıcıdır. Kürd’ün Türk’e karşı direnç refleksini dumura uğratmak için oluorta sarfedildiği gerçeği bilinmektedir. Bu gerçeğe rağmen kimi Kürd aydın ve siyasi çevrelerin canhıraş bu kavrama sarılmaları nesin nesi? Sebebsiz değildir. Türk’ün karşısında duydukları aşağılık kompleksidir. Türk karşısında aşağılık kompleksine kapılan kişi zaten aşağılık bir unsurdur. Onun iflahı yoktur. O, tutacağı yolu çoktan tutmuştur. Kendini düşmanın kapısına bağlamayı içine sindirmiştir. O, artık iflah olmaz bir uşak olmayı yol seşmiştir. Bununla kalsa amena. Ama o, boş durmaz. Kendine suç ortağı bulmak için habire çaba sarfeder.Türk egemenlik sistemi, Türk ırkçılığına dayanan Kürd millet düşmanı bir sistemdir. Sistem bunun üzerine kurulmuştur. Bekasını bu politıkada görmektedieler. Değişme diye bir niyetleride yoktur. Malum Kürd çevrelerin bu sistem içinde Kürdlerin kaderini değiştirme iddiaları beyhude bir iddia olmaktan öte Kürd milli ruhunu öldürücü bir rol üslendiğini görmek gerekir. Bu peşinen reddedilmelidir. Türk ile varolan tüm ilişkiler dinamitlenmelidir. Kürd milletini bağımsızlaştırmanın yol ve yöntemlerinden direnilmelidir. Kürd milletinin kurtuluşu buna bağlıdır.Peki Malum Kürd siyasi çevreleri neyin mücadelesini veriyorlar? İstemlerini alt alta yazarak düşmana bunları yerine getir demekle görevini yaptığını sanıyorlar. Düşmanın bunları yerine getireceği beklentisi içindeler. Halk kitlelerini beyhude bir ümitlemeye sevketmektedirler. Herkes şunu bilsin ki, bunlar hiç bir zaman kendiliğinden gerçekleşmeyecektir. Düşman bundan cesaret alıp daha da sertleşecektir.Ülkemiz ve milletimizin yüzyıllardır karşı karşıya olduğu felaket bilinmiyor değildir. Bu felaketi bize reva görenlerde bilinmiyor değildir. Düşman cephesi alabildiğine zorba, kadar katil ve güçlü. Peki teslim mi olalım? Kürd milletinin buna cevabı tarih içinde verilmiştir. Teslim olmayı onursuzluk olarak tanımlamış ve ölümüne savaşmayı yaşam tarzı edinmiştir. Kürd milleti, hiç bir gücün karşısında eğilmemiştir. Yenilmiştir, ama kendisine boyun eğdirilememiştir. Köleliği kabullenmemiş, elde silah savaşmayı kurtuluş bilmiştir. Eğer bugün Kürd milleti varlığını sürdürüyorsa sebebi budur. Güney Kürdistan kazanımlarıda bunun sonucudur.Türk barbarlarının Kürd milletine karşı işlediği suçlardan çıkarılacak çok ders varken, kendisiyle birlikte Kürd milletini Türk’ün eşiğine bağlamayı siyaset edinmiş ve Türk karşısında iki büklüm olmayı akıllı siyaset bilmiş bu zevatın ruh halinde de çıkarılması gereken çok ders vardır. İki de bir tekrarladıkları “demokratik yol ve yöntemler”in hiç bir kıymeti harbiyesinin olmadığını görmeyecek kadar körleşmişlerdir.Siyasal bir hareketsiniz. Milletinize inkar ve imhayı dayatmış ve bundan vazgeçmeyi asla düşünmeyen bir düşmanla karşı karşıyasınız. Bu koşullarda kuvvet kullanmayı reddedemesiniz. Kuşkusuz kuvvet tahripkardır, acılıdır. Fakat buna bakılarak kuvvete bedua okunamaz. Kuvvet tek taraflı reddedilemez. Karşı taraf kuvvet kullandığı müdetçe kuvvet kullanma meşru hakkınınız vardır. Kürd milletinin bu meşru hakkı daha doğmadığını hangi aklıevel iddia edebilir? Bunu diyen sayısız aklıevel Kürd siyasal çevrelerinin olduğunu unutmamak gerekir. Bu malum çevreler, Kürd milletini silahsız bırakmışlardır. Türk egemenlik sistemin milyonluk ordusu, polisi, iti, çakalı ile Kürd milletini tarihte yok etmek için bir seferberlik içinde olduğu koşullarda Kürd milletine silahtan uzak durun çağrısı yapan Kürd siyasal çevrelerin derin bir ihaneti yaşadığını söylemek yanlış değildir. Çünkü Türk egemenlik sisteminin elindeki sopayı meşru görmek ve bu sopa ile Kürd milletini islah etmeye çalıştığı bir ortamda Kürd milletine sopadan uzak durun demek Kürd milletini güdülmesi gereken bir sürü olarak görmek demektir.Herkesin bildiği bir tekerleme var. “Hak verilmez alınır.” Bu tarih içinde kanıtlanmıştır. Buna karşın bazı malum Kürd çevreleri, Kürd milletini Türk egemenlik sisteminin vereceği sadaka beklentisine sokmuştur. Bu tavırlarıyla Türk egemenlik sistemin lütfuna mazhar olmak için alçaldıkça alçalırken, aynı zamanda Kürd milletinide alçaltmaktadırlar. Bundan daha aşağılık bir tutum olabilir mi? Bu gürühun Kürd milletine bu kötülüğü yapma hakkı yoktur. Kürd millet bireyi bu onursuzluğu kabullenemez. O, milletinin asi bir milliyetcisi, ülkesinin asi bir yurtseveri olmayı yaşam seçmiştir. Türkiyeliliğin bataklık olduğunu bilmektedir. Kürd milletinin bu batakta boğulmak istendiğini ve bunu reddetttiğini yaşam mücadelesiyle kanıtlamıştır. Malum Kürd çevreleri, boşuna uğraşmasın. Bu çileli milleti bu batağa çekip boğmanın aleti olmasın.Başarıyı sağlamak için uygun yol ve yöntemleri seçmek ve kullanmak gerekir. Kullanılacak yol ve yöntemleri elbete koşullar belirler. Uğruna mücadele ettiğiniz hedefe varmada kullanılan demokratik yol ve yöntemler tıkanmışsa sorunu kuvvet haledecektir. Türk egemenlik sistemine karşı kullanılan demokratik yol ve yöntemlerin kapanmadığını hangi aklıevel inkar edebilir? Peki daha sonrası? Sonrası sözün bittiği yerde kuvvet devreye girer. Bunu reddetmek köleliği kabullenmek demektir.Perspektifiniz doğru olabilir. Kurtuluşa soyunduğunuz millete doğru bir yol sunabilirsiniz. Bu çok iyi. Fakat bu tek başına yetmez. Bunu tamamlayan bir iradi müdahalenizin olması şart. Bu kendiliğinde olmaz. Düşman buna tepside sunmaz. İsteneni elde etmek için en aşağı düşman kadar tavizsiz, sert ve uzlaşmaz olmak gerekir. Düşmandan daha sert vurmak gerekir.19 Eylül 2006

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.