“ Tabloya Keça Kafiroş, Mona Lîsaya Kurdistan”
Geçenlerde Avesta yayınları tarafından Kuzey Kürdistan’da ilk baskısı gerçekleştirilen büyük Kürd yazarlarından Hecîyê Cindî ve Emînê Evdal tarafından 1936 yılında ilk basımı Rewan’da yapılan “Folklora Kurmanca” adlı eserin tanımı ile ilgili bir yazı tüm Kürd sitelerinde yayınladı.Kitabın tanıtımını yapanlar Demokrat Kürdistan Cumhuriyetinin Başkanı, Pêşewa Qazî Muhammed’in bu kitap için “Ev e Qur’ana Kurdan” sözünü bu kitabın reklamı için ön plana çıkarmışlar..Pêşewa Qazî Muhammed bu kitabın “Kürdlerin Kuranı olduğunu” söyleyip söylemediğini bilmiyorum..Ama, Pêşewa Qazî Muhammed’in genel yaklaşımına bakıldığı zaman bu iddianın doğru olabileceği kanısındayım. Çünkü, bu iddiayi doğrulayacak veriler var elimizde...Büyük Kürd şairi Mamoste Dildar “Ey Reqib”i yazdığı zaman “dinimiz ve imanımız vatandır” diyor.. Mamoste Dildar’ın bu şiirini “Kürdistan Ulusal Marşı” olarak resmi bir şekilde kabul eden Pêşewa Qazî Muhammed’in başında olduğu “Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti”dir.Aslında bugün bu yazıda üzerine durmak istediğim husus Qazî Muhammed’in bu söylemi değil... Tüm okuyucularında dikkatini çeken “Folklora Kurmanca” adlı eserin tanıtım yazısının reklamında kullanılan güzel bir kadının resmi var.. O resmin hikayesi benim aklıma takıldı.. Hecîyê Cindî ve Emînê Evdal’ın söz konusu eserlerine hâlâ ulaşmış değilim.. Kitabın yazarları ve kitabı yayına hazırlayan sayın Tosinê Reşîd ve Avesta yayınları bu resmin tarihçesi hakkında ne düşünüyorlar bilmiyorum.. Kitapta bu resme dair bir şeylerin yazılıp yazılmadığını da bilmiyorum..(Kürdistan Forumun yazar ve okuyucuları bu konuda yardımcı olurlarsa sevinirim)Bildiğim tek şey bu resmin yeni olmadığı ve tarihçesinin çok eskilere dayandığıdır. Ben geçen mart ayında bu resme ilişkin “Hewlêr Post Gazetesi’nde çıkan ve sayın Dr. Ferhad Pîrbal’ın kaleme aldığı “ Tabloya Keça Kafiroş, Mona Lîsaya Kurdistan” adlı makalesini olumuştum..Aslında biz Kürdler için acı olan durum üzerinde yaşadığımız Kürdistan toprakları resim sanatına yapancı olmamasına rağmen bu güne kadar bu konuda hiç bir akademik çalışma yapılmamıştır.. “Milatan Önce Günümüze Kürdistan’da Resim Sanatları” diye onlarca ciltlik eserler verilebilirdi.. Kürdistan mağaraları , eski yapı duvarlarına ve yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinden ortaya çıkan resimlerin zenginliğini gördüğümüz zaman bu alandaki boşluğun ne kadar derin olduğu açık bir şekildi görülüyor..Zaten böyle bir çalışma olsaydı sayın Ferhad Pîrbal’ın “Kürdistan’ın Mono Lisa’sı: Samancı Kızı Tablosu” hakkında insan fazla kafa yormazdı.. Ez azında bu tablonun kimin tarafından yapıldığını ve kime ait olduğuna dair elimizde kısmi bilgiler olurdu..Sayın Ferhad Pîrbal “Kêça Kafiroş” efsanesinin Ortadoğu’da yaygın bir hikaye olduğunu, bölge halklarının bir çoğunun bu efsaneyi kendilerine mal etmeye çalıştığnı yazıyor. Bu halklardan biride Kürdlerdir, diyor.. “Kêça Kafiroş” un Ortadoğu’da ve Kürdistan’da farklı dönemlerde bir çok tablosunun yapıldığını, hatta geçen yüzyılın ortalarına doğru bir çok Avrupalı resamında bu efsaneye dair tablo çalışması yaptığını söylüyor.Sayın Pîrbal makalesinde Güney Kürdistan’da ayna ve marangozluk meslekleri ile uğraşan bir çok Kürd’ün bu resmi işlemelerinde süs olarak kullandığını yazıyor... Yine yazar Güney Kürdistan’da halk içinde “Kêça Kafiroş” a dair anlatılan “efsane”lerden birini anlatıyor.. Kısa özeti: 1918 yılında İngilizler Irak’ı ve Güney Kürdistanı işgal ettikleri zaman “Kafiroş” diye tanınan dünya güzeli bir Kürd kızını kaçırıp uçakla İngiltere’ye gönderiyorlar.. Kürd kızı İngilizlerin elinde esir hayatı yaşamamak için uçaktan kendisini atıyor!!!!!!İster istemez bu “Kafiroş” adlı Kürd kızının trajêdisi bir çok Kürd resamına ilham kaynağı oluyor ve çeşitli resim eserlerinin ortaya çıkmasına kaynaklık ediyor..Sayın Ferhad Pîrbal büyük Kürd resamı Azad Şewqî’nin “ bu resmin bir Gürcü kızına ait olduğunu söy söylediğini” yazıyor..Ferhad Pîrbal makalesinin devamında Güney Kürdistan’ın Koyî yada Koysancaq kazasına bağlı ve bugün harebe haline gelen “Kafiroş” diye bilinen bir köyün olduğunu söylüyor.. Ayrıca yine Koyî ve Bitwîn arasındaki bölgede yaşıyan “Kafiroş” diye bilinen Kürd aşiretinin olduğunu yazıyor.. Pîrbal’a göre “Kêça Kafiroş” kendsiyle aynı ismi taşıyan köy ve aşiretten geliyor. Güney Kürdistan’da Koyî’nın kızları güzellikleri ile ünlüler.. Koyî halkı başka bölgelerle kiyaslandığında kadın meselesinde daha liberal bir pozisyondadır.. Koyî, Kürd şairlerinin ve büyük Kürd şahsiyetlerinin diyarıdır.. İster Heybet Sultan’dan ve İstenirse Teqteq’ten insan Koyî’ye girdiği zaman başka bir duygu kaplar insanın içini... Koyî asılı büyük Kürd dengbêjî Taha Tofiq bir dönemler Koyî’nin belediye başkanıydı.. Onun Teqteq’ten Koyî’ye giden yolun iki tarafına diktiği fidanların insanın ruhunda yarattıkları huzuru ve esinliği Ağustos sıcağında oradan geçerken çok rahat hissedilir. Koyî’ye giderken Koyî kazasının ortasında Kürd ulusalcılığının babalarından, Mîr Bedirxan’ın çocuklarının hocası ve aynı zamanda büyük bir Kürd şairi Haci Qadrî Koyî’nin bir büstü ve Irak Komunist Partisi saflarından şehid düşen bir Kürd kadının heykelini görürsünüz.( Onlarca yıl IKP’ye sekreterlik yapan Aziz Muhamed Koyîlidir)Sonuç olarak bu tabloyu hangi resam yaptı ve orjinale nerededir, hâlâ bilinmiyorBizim “Folklora Kurmanca”nın reklamında ve kapağında gördüğümüz kadın neden “Kêça Kafiroş a Kurd û Koyî” yi olmasın ki?Belki de Dr . Ferhad Pîrbal “ Tabloya Keça Kafiroş, Mona Lîsaya Kurdistan” derken haklıdır..Silav Aso Zagrosi