Siyaset ve Ahlak Sorunu!
Siyaset ve Ahlak Sorunu!
Mehmet Müfit
Fransiz «Le Monde» gazetesi mart ayi başinda, 20. yüz yilin başlarinda Avrupa düşünce ve siyaset dünyasina damgasini vuran şahsiyetlerden biri olan Jean Jaurès’e ilişkin bir dizi yazi yayinlayarak, «Hors-Série Le Monde»un Mart sayisini «Jean Jaurès, un prophète sosyaliste» (sosyalist bir peygamber) başliğiyla ona adadi.
Onun, düşünce ve siyasi yaşamini konu alan söz konusu yazilarda dikkatimi çeken en önemli mevzuat, Jean Jaurès’in siyasi icraati hiç bir zaman intellektüel ve ahlaki boyuttan ayirmamasidir. Bu konuda oldukça zengin düşünceler ortaya koyan ve savunan Jean Jaurès, siyasetle intellektül faaliyet ve ahlak arasinda diyalektik bir baş kurarak sol düsüncelerin zenginleşmesine büyük hizmetler sunmuştur.
«İdeal» ve «reel» arasinda sürekli var olan diyalektik baği düşünen Jean Jaurès, siyaset ve ahlak arasinda da diyalektik baği düşünerek bir sentez ortaya ortaya koyar. Bu oldukça öğretici olan yaklaşimdan hareketle Kürdistan’daki genel siyasi durum göz önüne alindiğinda ne kadar ciddi kopukluklarin olduğu rahatlikla görülebilir. Bütün mesele, sadece siyasetimiz ile intellektel faaliyet ve ahlak arasindaki diyalektik bağin yokluğunu ve yoksulluğunu tespit etmek değildir, ayni zamanda bu yönlü yeni bir takim pratik çalişmalar ortaya koyarak son derece elzem olan «kollektif» çikişi ortaya çikarmak gerekiyor.
Yeniden siyasi tartişmalarin her gün boyutlandiği bu günlerde, intellektüel faaliyet ve ahlak üzerinde durmanin önemi kendisini dayatmaktadir. Jean Jaurès okunduğunda Kürdistan’da aydin faaliyetinin bir yoksulluk içinde olduğunu daha çarpici bir şekilde görebiliriz. Yeniden toparlanmak maksadiyla ortaya çikan girişimler, intellektüel ve ahlaki boyutundan soyutlanmiş bir siyasi faaliyet olarak düşünülemez. Fikir olmadan siyaset olmayacağina göre, siyasette «ahlak» yani moral degerler olmadan düşünülemez.
Tekrar başa dönersek; intellektüel faaliyet olmaksizin, siyaset ve ahlak arasinda var olan diyalektik baği kurma yeteneğini göstermeksizin, ortaya çikacak her girişim, «ruhsuz» olacağindan kisa dönemde tipki bakimsiz kalan ve sürekli sulanmayan bir ağaç fidaninin kurumasina benzeyecektir. O bakima, sorunu temellerinden itibaren düşünmek zorunluluğu vardir. Bu metodu takip etmeyen girişimler, iç dinamiği ve devinimiyle kendisini var edecek ve büyütecek temellere kavuşmadan boşa zaman harcama ve emek sarfiyatina neden olacaktir.
Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin handikaplarina parmak basmak, yeni bir aşamaya ulaşabilmeye yol açmayan eleştiriler ve «tespitler» yapmak yeni dinamikleri «yaratmaya» ve organize etmeye maalesef yetmemektedir. «Yürümeyenin» ne olduğu formüle edilmesi gerekiyor. Akabinden pratik müdahaleyle çözümlerin ortaya konmasi gerekiyor. Değişim isteyen devrimci aydinlar için yeni bir «siyasi proje» anlamina gelecektir bu. Bu, «postulat» olarak kabul edildiği taktirde, güvenilir ortamlarda amaca uygun imkanlarin tartişilmasina ihtiyaç vardir. Ne var ki, öncelikle, Noam Chomsky’nin dedigi gibi «herkesin bildiği ve bikmadan sürekli tekrarladiği gerçekleri tekrarlamadan», «birinden diğerine geçişi olanakli kilan basit bilinçlenmeyle aktif militantizm arasindaki fark sorgulanmalidir»(Responsabilités des intellectuels). Çünkü görülebileceği gibi, ulusal kurtuluş hareketinin bir çikmaz içinde olduğuna ilişkin belli düzeylerde bir bilinçlenme oluşmuştur fakat alternatif siyasi bir proje etrafinda bir araya gelmeye ilişkin aktif militan bir düzey hala yakalanamamiştir. Asil hadise de burada yatmaktadir.
Bu bakima, sorunun başina dönerek bir daha tekrarlarsak, Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin ahlaki ve siyasi bunalimini aşabilmek pekala mümkündür; ama bunu için kollektif aydin faaliyetiyle etik değerlere dayanan yeni siyasi projeler ortaya konulmalidir. Ilk adimin kalici olabilmesi için, iki önemli boyutta fikirsel temelde mücadele yürütmek zorunlu olmaktadir; birincisi, Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi içindeki «Truva Atlarina» karsi millet ve ülke olma esaslari temelinde mücadele yürütmek -ki bu ayni zamanda «Türkiyecilik yapanlar» diye tabir ettiğimiz kesimlere karşi bir mücadeleyi ifade eder-, ikincisi, düşmanin amaçlarina hizmet eden saflardaki «apolitik» bilinçsiz görüşlere karşi farkli düzeylerde mücadele etmek. 30.3.2014
Mehmet Müfit