Sevgili Bavê Rabûn(9),
Ben geçenlerde Türk Başbakanı R.T.Erdoğan’ın Dersim’de yaptığı açıklamaları okuduğum zaman, Kürdistan’da bazı çevrelerin bu güdümlü ‘Kasım Paşa kabadayısına’ ilişkin yaydıkları ham hayalleri yeniden düşünmeye başladım... Sadece onun Amed’te “Kürd sorunu var” demesini değil, Suleyman Demirel’in “Kürd realitesini”; Tansu Çiler’ın “ İspanya Modelini” seslendirip sonrada “Çark” etmelerini birer birer düşünmeye başladım...Erdoğan Dersim konuşmasında yine Kürdistan halkını aptal yerine koyarak daha önce söylediklerini de kurnazca tümden bulanıklaştırıp anlamsızlaştırdı..Erdoğan ne diyor?“Türkiye’de Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Abhaz ve Arnavut var” ve kendisine “Kürd sorununun var” olduğu söylemi hatırlatıldığında “Ben Türkiye’de her etnik unsurun sorunu olduğu gibi Kürd kökenli vatandaşlarımızında sorunu var dedim” diyor.. Ondan sonra Erdoğan hava durum raporu verircesine “bölgelere” ilişkin sorunları genelleştiriyor..Daha sonra Erdoğan bildiğimiz 82 yıllık ve milyonlarca Kürd’ün kıyımına neden olan sloganı atmaya başlıyor: “Tek bayrak Türk Bayrağı, tek millet Türk milleti”...Türkler “hiç bir şeyi değiştirmemek için değişiklik yaparlar” ve değişik söylemlerini her zaman tekrarlarlar...Burada tek bir amaçları var: Kürdlerin saflarında ayrılıklar, yeni taraftarlar ve kaos ortamını yaratmaktır...Onlar bu “kirli amaçlarına” her zaman vardılar ve Kürdler her zaman onların oyunlarına alet oldular... Bu tarihsel süreç Kürdlerde trajediden komediye hep tekrarlandı, durdu...Sevgili Bavê Rabûn,Aslında biz tarihimizden biraz ders almış olsaydık, tüm bu başımıza gelenler bu kadar tekrarlanmazdı ve biz hâlâ Türklerin, Arapların ve Farsların sömürgesi olmazdık..Ben Abdulreqib Yusuf’un “ Osmanlı Belgelerinde Bedirxan Devrimi” adlı çalışmasını okuduğum zaman, Osmanlıların Kürdlere oynadıkları oyunlar hiç te bugün yapılanlardan farklı değildi...Büyük Mir Bedirxan Kürd beylerinin büyük çoğunluğunu, hatta Ardelan Beyleri de dahil, Osmanlı barbarlarına karşı bazılarına göre “Peymana Pîroz”, diğerlerine göre “Ulusal Sozleşme” adı altında bir araya getirirken, Osmanlılar hemen harekete geçip, ayrılıkları körüklemeye, iç çelişkiler yaratmaya, umut satmaya ve çeşitli boş sözler vermeye başladılar... Osmanlılar,Asurileri Mir Bedirxan’a karşı “kışkırtmaya ve vergileri vermemeye”(1843) teşvik ederken Batı dünyasından Mir Bedirxan’a karşı destek kazanmaya çalışmaları bir yandan sürerken; diğer yandan Kürdlerin gözlerini boyamak, Bedixan’ın “Bağımsız Kürdıstan Devletini kurma girişimini boşa çıkarmak amacıyla, “Kürdistan Eyaletini” kurmaya başladılar( 23.12.1846).Osmanlılar tüm güçleriyle Büyük Mir Bedirxan’ın önderliğindeki Kürdistan devrimine saldırırken, Kürdler Dersim’de Ali Şaxi Hüseyin komutasında, Diyarbekir’de, Wan’da, Hakari’de, Botan’da ve Doğu Kürdistan’da direnişteydi...Ama, Türkler Büyük Mir Bedirxan’ın yeğeni Yezdan Şêri satın almıştı.. Yezdan Şêr savaş esnasında Kürdistan’ın başkenti olan Cizire’yi ele geçiryor, ama şehir alındıktan sonra var olan demoralisasiyon ortadan kaldırılamadı... Kürdistan devrimi büyük bir yenilgi aldı.. Tabii ki bugün elimizdeki belgelerde görülüyorki, Yezdan Şêr savaşın başlamasından önce Türklerle ilişkiye geçmiş ve Yezdan Şêr’in anası “Hatem’ın Kızı Hatun”un Kürd katili Osman Paşa’ya gönderdiği bir mektupta bu belgeler içindedir.. Yezdan Şêr’de Cemilê Çeto gibi ‘Kerê de keto’ olduktan sonra ikinci bir direnişi başlattı, ama o ad yenilgiden kurtulmadı...Sevgili Bavê Rabûn,Aslında Türklerin ne söyledikleri pek bir anlamı yok.... Sorun bizde... Sorun Kürdler de... Sorun Kürdlerin siyasal önderliğinde, aydınında, aşiretinde, kısacası sorun hepimizde...Çünkü biz kendi ulusal davamız çerçevesinde birleşemiyoruz...Çünkü, biz kendi devletimizi kurmak için bir “Ulusal Sözleşme” yapamıyoruz...Çünkü biz birbirimizi yemeği, kırmayı ve yok etmeyi gelenek haline getirmişiz..Hacî Qadrî Koyî daha önce bu yaramıza parmak basmış ve Kürdlerin birbirleriyle olan ilişkilerini “ ateş ve barut” bazında ele almıştı... Sevgili Bavê Rabûn,Ben Dr. Kemal Mazhar’ın “Çend rûpel di Dîroka Gelê Kurd de” adlı eserin “Derdê Kurd Ji Xatu Bell ve heta Mahmud Zamdar” adlı bölümü okuduğum zaman, Zamdar’ın Kürdlerin birbirlerini yemesi olayını “Derdê Kurd” olarak tanımlaması tam yerindedir..Biz Kürdler “Kürdün derdi” olan bu tarihsel hastalıktan kurtulmamız lazım..Yazarlarımız birbirini sevmiyor.... Tarihçilerimiz birbirlerine düşman... Edebiyat uzmanlarımız birbirlerinin kanını içseler doymazlar..Politikacılarımız birbirlerine o kadar düşman derecesine gelmişlerki, ancak Kürd düşmanları onları yanyana getirebilirler..Eskide Ortadoğuda uzun süre kalmış ve 1800 yıların sonlarında ve 1900’lerin başlarında bölgeye ilişkin bir çok kitap yazmış ve Kürdleride yakından tanıyan Gertrude Bell mektuplarından Kürdlerden de söz ediyor ve şöyle diyor: “Din adamları yarı okumuşlar................ Her biri ne kadar şeytandan (Êzidi Kürdlerden özür diliyorum) nefret ediyorsa, onun kadar birbirlerinden nefret ederler... Nasıl Kürd devletini kurararlar” diye soruyor..Tamda doğru olmasa dahi, dikkate alınması gereken bir değerlendirme.Böyle bir ortamda Amed halkı hep başsız kalacak, boyle bir ortamda Serhildanlar hep yenilgiye mahkum olacaklar...Kürdler, “Derdê Kurd” olayından kurtulmalı, eğer bu derde çare bulamiyorlarsa, “Loqman Hekîme” oda olmasa son dönemlerde belgelerle Kürdlüğü ispat edilmiş İbni Sina’ya başvursunlar..Bu “derdê Kurdü” öldürüp ve bir daha dirilmemek için gömmek gerek...Kendine iyi bak Bavê Rabûn,Kendine iyi bak,ŞevbaşK.Melikendi