Oxir be Apê Suleyman, Oxir be Apê Min!!!
Bu sabah(Pazar) erken saatlerde bizim ev telefonu ısrarla uzun uzun çalmaya başladı. Pazar günü erken saatlerde kim bu kadar ısrarla telefona sarılabilir diye tedirgin oldum. Kısa bir süre sonra kalktım ve telefonun nereden ve kimden geldiğini kontrol ettim. Telefon Celal Hoca’dandı. Hemen telefona sarıldım ve Hoca’ya telefon açtım. Ahizenin karşı tarafından hocanın sesini aldığım zaman, hayırlı bir şey için aramadığını hemen anladım. Çünkü, hoca’ya telefon açtığım zaman o her zaman neşe ile cevap verir, hal ve hatır sorar, gelişmeler anlatır yada adamı soru yağmuruna tutardı. Ama, bu sabah hocanın sesi bambaşkaydı, hüzünlü ve bir şeyleri söylemek için kelimeler arıyordu. Tam bu esnada hoca’nın ağzından „haberin var mı Mirza’nın babası bu sabah vefat etti!!!“ cümlesi düştü. Hoca’nın bu kara haberi içeren cümlesinden sonra bir daha konuşmadık ve telefonu karşılıklı olarak kapatık. Bu haberi alır almaz „Apê Suleyman „ ile görüşmelerim, söhbet ve tartışmalarımız bir film şeriti gibi gözlerimin önünde geçmeye başladı. Apê Suleyman’ı en son 2008 yılının ağustos ayında İsviçre’nin Cenevre kentinde görüşmüştüm. Apê Suleyman Cenevre’ye yaptığı bu ziyaretin biri kötü ve diğeri güzel olan iki amacı vardı.Kötü olan Apê Suleyman yakalandığı kanser belasına karşı mücadele ediyor ve Cenevre hastanelerinde çareler arıyordu. Güzel olanı ise Cenevre‘ ye yerleşmiş olan torunu Rêzan’ın düğününe katılacaktı. İşte ben Apê Suleyman ile Rêzan’ın düğününde görüştüm ve uzun söhbetler ettik. Birlikte bir kaç defa yemeğe çıktık ve bir de bu arada sınır boylarında bulunan Fransız şehirlerine gezmeye gittik. Bu ortak gezilerimiz esnasında onunla hiç hastalığı üzerine konuşmadık. Ne kendisi yakalandığı kanser olayını açtı ve ne de ben cesaret edip böyle bir şeyi gündeme getirdim. Ben Apê Suleyman ile Kürdler, Kürd aşiretleri ve Kürdistan tarihi üzerine söhbet ederken karşımdakinin „Ayaklı Bir Kürd Kütüphanesi“ olduğunu hemen fark etmiştim. Apê Suleyman Zirkan/Zirki aşiretinin ileri gelenlerinden biri olarak tam bir Kürd aristokratı portresini bana sunmuştu. Konuşmaları, tavır ve hareketleri, karşısındaki insanı dinleme biçimi bendeki bu kanıyı daha da güçlendirdi. Ne de olsa Apê Suleyman’ının aile kökeni Amed’in Hazro Beylerine dayanıyor. Onunla Zirkiler ve Hazro Beyleri üzerine uzun uzun söhbetlerimiz oldu. Ben bu arada kendisine bin sekizyüzlerin ortalarında Soran Miri Paşayê Kore’nin Osmanlı İmparatorluğuna karşı direnişi sırasında Zirki Beylerinden Timur beyinde Osmanlıya karşı direnişe geçtiğini anlatmıştım. Osmanlıların Kürd aristokrat tabakasını tasfiye ettiği, katliamların had safhada yürütüldüğü o ortamda Zirkan Beylerininde tasfiye edildiğini ve sürgüne gönderildiğini anlatmıştım. Benim bu anlatımlarım Apê Suleyman’ın çok dikkatini çekmişti ve benden bu konudaki belgeleri istemişti. Yine Apê Suleyman ile Şerefxan Bitlisî’nin Şerefname’sinde gündeme getirdiği Zirkan Beylerinden Şêx Hasan Ezrakî ve daha bir çok tarihsel şahsiyetler üzerine konuştuk. Apê Suleyman birinci dünya savaşı sırasında Serhad Bölgesinde Rus Ordularına karşı savaşan, savaştan sonra Xalid Cibrî önderliğinde kurulan „Kürdistan Bağımsızlık Komitesi“ kurucularından olan „40 Kahraman“(İsmail hakki Şawes)lardan biri olan Kolağası Kerem Bey’in yakın akrabasıydı. Bilindiği gibi Kolağası Kerem Bey Zirkanların lideri olarak Cibranli Xalid Bey ve Yusuf Ziya Beylerini Kemalistlerin elinden kurtarmak için girişimlerden bulunan, 1925 devrimine aktif katılan ve devrimin yenilgisinden sonra İran’a geçerken Fars sömürgecileri tarafından şehit edilen Kürd yurtsever önderlerinden biriydi. Biz Apê Suleyman ile Şehit Kolağası Kerem Bey üzerine söhbet ederken bizim tüm konuşmalarımıza katılan ve bu konuda bildiklerini anlatanlardan biride Apê Suleyman’ın eşi ve Mîrza’nın annesi „Dayê“ ydi. Ne de olsa Kolağası Kerem Bey’in torunuydu. Dayê de Kolağası Kerem Bey’in mezarının olup olmadığını çok merak ediyor ve bu konuda peş peşe sorular soruyordu. Kolağası Kerem Bey’de bir çok Kürd lideri gibi nereye gömüldüğü bilinmiyor. Apê Suleyman Kolağası Kerem Bey’in yakın akrabalarından biri olarak 1925 Kürdistan Devrimi ve daha sonra gündeme gelen „Agirî Cumhuriyeti“ ne katılan kadrolar hakkında çok ciddi bilgilere sahipti. Apê Suleyman ile o bir kaç günlük görüşmemiz esnasında tek konumuz Kürdistan tarihiydi. Broyê Heskê Telo, Alican ve Ferzende gibi Kürd komutanları hakkında Apo Suleyman’dan çok şeyler öğrendim. Ben bu Kürd şahsiyetlerin isimlerinden sözederken, Apê Suleyman onların aile secerelerini ve kahramanlıklarını destansı bir şekilde anlatıyordu. Apê Suleyman’ın Kürd tarihine ilişkin bilgileri sadece sözünü ettiğimiz dönemle sınırlı değildi. O, aynı zamanda Batman’da, Ankara ve İstanbul’da avukat olarak çalışan biri olarak, Kuzey Kürdistan’da son yarım yüzyıl boyunca Kürdistan ve Kürd davası için uğraşan kadrolar hakkında çok ciddi bilgilere sahipti. Bu kadroların bir çoğu ile yakın arkadaş ve sıkca görüşen biriydi. Ne yazık ki Apê Suleyman ile olan son bir kaç günlük görüşmemizi değerlendirmedim ve kendisi ile soru cevap temelinde de olsa bildiklerini kayıt altına alamadım. Onun ile röportajlar yapmak istiyordum. Fakat, Kanser belası benim böyle bir girişimime engel oldu. Ölümle mücadele eden bir insanı soru yağmuruna tabi tutmak konusunda cesaretim yoktu. Sonuç olarak Kürd halkı „Ayaklı Bir Kürd Kütüphanesi“ni, bir aydınını ve Kürd davasının avukatlarından Apê Suleyman’ı yitirdi. Burada Dayê’ye, Mirza’ya, Çeto‘ya Nurexan’a, Rêzo’ye ve tüm Bayram ailesine başsağlığı diliyor ve acılarını paylaşıyorum. Not: Apê Suleyman’a Korağası Kerem Bey ve Zirkiler hakkında belgeleri çevirip gönderme sözünü vermiştim, tembelliken dolayı yapamadım.. Bundan dolayı özür diliyorum! Aso Zagrosi