MUHATAPLARINA!
IŞID dedikleri çok sahipli taşeron terör örgütünün önce Musul, sonra Kürdistan’ın diğer yerleşim birimlerine saldırmasıyla özel de Kürdistan’ın Güneyi ve Irak’ta, genelde de Ortadoğu’da var olan kargaşa ortamını daha da derinleştirdi. Öyle bir kargaşa yaratıldı ki kimin eli kimin cebinde olduğu anlaşılmazlığı sürece damgasını vurdu. At izi ile it izi birbirine karışmışlığı kafalarda soru işareti yaratmaya devam ediyor. Her ne kadar IŞID denilen taşeron örgütün arkasında şu veya bu devlet var denildiyse de bugüne kadar kimin esas efendi olduğu bir türlü ortaya henüz çıkmış değildir. Durum bu olunca da, olup bitenlerin açıklaması sübjektif niyetten öteye geçmemektedir.
Bu olan bitenler tesadüf değildir. Birileri bir oyun kurdu. Ama kim? Bu durum belirsizliğini kuruyor. Kuşkusuz IŞID ile ilişkisi ortaya çıkan birçok devlet var. Fakat sorun bunlarla sınırlı olmadığı inancındayım. Ortadoğu’da büyük oyunu sahneye koyan bu devletlerin olmayacağı kesin. Oyunun esas sahibi veya sahipleri gizemliliğini korurken ortaya sürdükleri piyonlara sahne aldırırken ve bizlere yansıyan bu boyutuyla olan biteni yorumlama gerçeği ifade etmeyeceği kanaatindeyim. Bu olan bitenin daha ötesi var olduğu inancını taşıyorum. Şu an bazı ipuçlarını yakalasak da planın esasını ve sahiplerinin bunlar olduğunu söylemeye yetmiyor.
Bu işin bir yanı. Ve süreç bunu açığa çıkaracaktır. Üzerinde durulması gereken ki Kürd milletini ilgilendiren esas mesele, bunun ötesi olmalıdır. Nedir bu? Kürd politik güçlerin öngörüsüzlüğüdür.
Musul işgali ve arkasından gelişen olaylar, oyun kuruculardan tutun piyon güçlere kadar herkesin bir hesabının olduğunun ipuçları ortaya çıkartırken Kürd önderliğin gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalandığını da tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardı. Güney Kürd önderliği kurdukları kişisel, ailesel, partisel vs. iktidar erkleriyle ele geçirdikleri Kürdistan zenginliklerini kendi aralarından olduğu gibi, Kürdistan’ı sömürgeleştiren devletlerle paylaşıp rehavette kapılmaları, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın düşünceleri onları fena halde yakaladı. Şu gerçeği ortaya çıkardı. Düşman şahsında kardeşlik keşfinin bir işe yaramadığını kendilerine gösterdi. Bundan ders alırlar mı, almazlar mı bilemem ama bu alışkanlıklarını kolay kolay bırakmayacaklarına benziyor.
Defalarca dedim/dedik. Güney Kürd önderliğin ajandasında bağımsızlık ilan etme yoktur. Diğer parçalara yönelik kurtarma diye bir plan/projeleri yoktur. Ve hatta IŞID’ın Musul işgali ile bir tek mermi sıkmadan Arap işgali altındaki toprakları kurtarma hesapları da yoktu. Birileri kucaklarına bıraktı. Bu bile onları rahatsız ettiği kanısındayım. Nerede çıktı bu bela dercesine kendilerini rahatlarını bozan bir savaşın içinde buldular. Bu değil idiyse IŞID’ın Musul’u işgaliyle ortam hazırken işgal altındaki tüm toprakları kurtarma şansları varken oturup beklemeleri Şengal trajedisine yol açtı. Ki bu tehlike geliyorum diye barbar bağırmasına karşın rahatlarını bozmak istemediler. Şu an bunun vebalini birkaç komutanın sırtına yıkmaları Güney Kürd önderliğini bu vahametten kurtarmaya yetmez. Bunun sorumlusu ne birkaç komutandır, ne de Peşmergedir. Asıl sorumlu Güney Kürd partileri ve hükümetidir.
Musul işgali ve sonrası bir gerçeği daha ortaya çıkardı. Kürdistan’ın Güney’inde savaş bundan böyle Peşmerge savaşı olamaz. Peşmerge vur-kaç savaşçısıdır. Vur-kaç savaşçılarıyla cephe savaşı yürütülemez. Çünkü kurtarılmış bir alan da iktidar olunmuş. Bunun korunması düzenli ordu ve çağın silahlarıyla ancak mümkündür. Güney Kürd partileri bunu es geçti. Oralı olmadı. Zannettiler ki üstünde oturdukları Kürdistan zenginliklerini sömürgecilerle paylaşırlarsa onlara dokunmayacaklardır. Çok kötü yanıldılar. Umalım bundan ders çıkarırlar.
Fakat aldığımız bilgilere bakıldığında ders çıkaracakları yoktur. Çok başlılığa son verme diye bir plan ve projeleri yoktur. Çok başlılık, bağımsızlık önünde en büyük engeldir ve bu bariyeri bilerek büyütüyorlar. İşlerine öyle geliyor. Birey, aile, aşiret, parti çıkarları bunu gerektiriyor. Kürd millet çıkarları bu çevrelerin çıkarlarına kurban ediliyor.
Bu nedenle şu veya bu devlet, çevre, güç Kürdistan’ın bağımsızlığına karşıdır deyip topu başkasına atmanın bir âlemi yok. Sorun başkası değil, biziz. Hele biz Bağımsız Kürdistan’ı isteyelim, bunun alt yapısını oluşturalım, dayatalım, işte o zaman birileri karşı çıktığında onlara da bir şey dediğimizde haklı olabilelim. Kendimizin istemediğini, niye başkaları bizim için istemiyor demenin bir anlamı yok.
Kısacası sorun bizim. Darmadağın olmuş Irak Arap devletini inşa etmek Kürdlerin görevi olmamalı. Fakat anlaşılıyor ki Kürdler bu işe gönüllüdürler.
Irak Cumhurbaşkanlığı kotuğu etkisiz ve yetkisizdir. Bu koltuğu Kürdlere verilmesi sebebsiz değildir. Kürd tarafından tayin edilecek Arap Başbakan'ın Kürdleri nasıl tokatlaması için var edilmiş bir makamdan öte bir icraatı yoktur. Celal Talabani'den sonra bu koltuğa oturan Kürd Dr. Fuat Mehsum ilk iş olarak hükümeti kurmak için Arap Haydar Ebadi'yi görevlendirdi.
Haydar Ebadi kimdir? Şimdiden Nuri El Maliki'nin gölgesi olduğu ve Maliki hükümetinin Kürdistan'a karşı hayatta geçirdiği uygulamaların mimarı olduğu yazılıp çiziliyor. Mesud Barzani'nin “kendilerine son bir şans veriyoruz” demesi bir şey ifade etmiyor. Bu mantıkla gidilirse Arapların güçlenmesi ve Kürdleri tokatlaması için kim bilir daha ne şanslar verilir.
Saddam Hüseyin iktidarının yıkılmasından sonra sayısını unuttuğumuz Irak Hükümetleri kuruldu. Bil istisna hepsi de Kürdlere karşı ırkçı bir politika izledi. Hatta Kürdistan’ı işgal provaları yapıldı. ABD stop deyince bunu uygulamaktan vazgeçildi.
Bunca tecrübelerden sonra Kürd önderliğin Irak Arap devletini yeniden inşa etmeye soyunmalarının haklı hiçbir gerekçeleri olamaz. İnsan aynı konu da iki kez hata yapmamalı. Aynı konu da aynı konumu yaşaması hata olmaktan çıkar, bu suç olur. Fakat Kürd önderliği bilerek lades dercesine suç işlemeye soyunuyor.
Kürdler oturup aklıselim olarak düşünmelidirler. Asli görevlerinin başına dönmelidirler. Kolları sıvayıp kendi evlerini inşa etmenin dışında kurtuluş yoktur. Bu yapılmadığı müddetçe yeni Şengal trajedileri yoldadır. Bunun vebali de şu an Kürdistan’ın Güney’inde güç sahibi olan partilerin boynunda olacaktır. Bu vebalin altına girmek istemiyorlarsa bir an evvel kişi, aile, aşiret, partiye bağlı silahlı güçler dağıtılmalı ve Kürd milli ordusu kurulmalıdır. Devlet olmanın olmasa olmaz şartları, yani başta İstihbarat olmak üzere diğer tüm kurumlar tekleştirilmelidir. Maliye üstünde bir an önce denetim sağlanmalıdır. Yoksa devlet olunamaz.
Kürdler devlet olmayınca de her gün Şengal benzeri bir trajediyle karşı karşıya kalırlar. Bu kez başta ABD ve batılı güçler yardıma geldi, başka zaman bu şansta olmayabilir. Bu, böyle bilinmelidir.
Muhataplarına!
21 Ağustos 2014