Ana içeriğe atla

Mam Celal ve Nawşirwan Mustafa’dan karşılıklı suçlamalar(3)

    Ben   her zaman   siyasi sorunları çözmek için,  kanlı  çatışmaları  ertelemek için askeri  mücadelenin  yanında    cesur  siyasi     görüşmelerden  de yanaydım ve inanınıyordum.   Ne  o dönemler,  ne  ondan  önce, ne  ondan  sonra  ve  hiç bir  zaman   ben ne  Saddam  Hüseyin’e   ve   ne de  hiç   Baas  rejiminin  her hangi bir yöneticisine  mektup yazmadım. Sayın  Talabani   Saddam  Hüseyin’e,  kardeşi  Barzan’a, kardeşi  Sebhawi’ye, İzzet Duri’ye ve  rejimin  diğer   yöneticilerine  kendi eliyle ve imzasıyla   onlarca  mektup  yazmıştır.  Baas  rejiminin  yıkılmasından sonra  Irak’ın  belgeleri talan edildi.   Bu belgeler    farklı   ülkelerin  ve    istihbarat   teşkilatlarının  eline düştü. Bir  gün  gelecek  bunlar  hepsi  ortaya çıkacak.    Enfaldan  sonra  ben  20 aydan fazla   sınır boylarında,  Qesmareş,  Nokan ve Şênê de  kaldım.  Bende   sayın  Talabani gibi    Avrupa’nın  her hangi  güzel bir başkentine  gidip,   yatarak     gümrüksüz   boş  laflar  edebilirdim, yoldaşlarıma  kahramanlıkları  satabilirdim.  Fakat  ben  bunu yapmadım.  Ben  yoldaşlarımla, siper arkadaşlarımla   ve  baskılara  maruz kalan    halkımla  birlikte kaldım.  Bana  bunu yaptıran  tek  şeyde   milletime ve  ve  ülkeme  olan  sevgimdi.   Ayrıca    gelişmeleri bilen herkes, biliyor ki  orada  kalmak için  o dönemler    ve  o olanda  dünyanın  hiç hoş  bir şeyi   ve  hiç bir   maddi çıkar  yoktu.  Fakat  orada    yoldaşlarımın   yardım ve  dayanışmalarıyla,  sayın Tlalabani’nin dediği gibi „Genel Sekreterin giyabında „  yeni stratejik  döneme“  ilişkin   biz   4  alanda   yoğunlaştık:   1)Siyasi  örgütlenme,   2)Basın ve yayın faaliyeti,  3)Peşmerge faaliyeti,  4)Diplomasi  faaliyeti     „Genel  Sekreterin giyabından“   „Kürdistan  Cephesi“ni  oluşturduk.   Kürd devriminin  tarihinde   ilk defa  KDP ve  diğer  Kürdistani  güçlerle  güçlü    dostluk  ilişkilerinin temelini attık.   Daha  sonra     ayaklanma,   büyük  göç,  Bağdat  ile görüşmeler ve  Kürd  iktidarı  tecrubesi        yaşandı.  Onun    hiç   bir  mali  imkan yaratmamasına  rağmen,  „Genel Sekreterin  giyabından“  Peşmergelerin    yaşamları  için  gerekli  imkanları      yaratabildik.  Biz  YNK   kadro ve peşmergeleri    arasında   sınıf farkının  oluşmasını     engelledik.  „Genel  Sekreterin  giyabından“    basın ve yayın    kurulunun     durmasını engelledik.  Kürdistan  Halkının Sesi  radyosu    gerçekleri  ve  haberleri  yayma ve    halk   kitlelerini  örgütleme    kaynağı oldu.    Aylık  olarak   Kürdçe  „Rebazi Nwe“  ve   Arapça  yayına  devam ettik.  „Genel Sekreterin  giyabından“   Peşmerge  güçlerini  örgütledik.  Sınır  boylarında  12   yarı  nizami   batalyon,   Kürdistan  genelinde  520  partizan,  şehirler  ve ordugahlar içinde   120 illegal  kadro  ve      Şalaw ve Brusk     askeri birimleri  içinde   7000    silahlı  güç  oluşturabildik. İran’da     Aware  duruma  düşenlerin saflarından  bir kaç bin   dayanışmacı  güç  oluşturduk. „Yeni  Dönemin  Stratejik  İşleri“  dediğimiz  4  alanda   başarılı  işler  gerçekleştirdi.  İkinci  Körfez  savaşının günlerini ve „Enfal  yenilgisini“   „Raperin’in  Zaferi“ ile  yer değiştirdik.  Biz  „Genel Sekreterin  giyabından“  bunları  yaptık.     Ya   o ne  yaptı?  Mam  Celal   konuşmasında:   „ Irak’a  karşı savaşta,    Irak   rejimi  faşist   ve   jenosid   suçu  işlemesi  açık  olmasına  rağmen,  Komela  Sekreteri  oyle  kararlar  veriyordu ki,  savaşı  Kürdlüğün   diktatörlüğe  karşı  savaşı değil,  Kürd-Arap  savaşına    çeviriyordu.  Buda    şövenistlere  daha fazla   suç  işleme  bahanesi olduyordu.   Arap-Kürd  kardeşlik  şiarına  ve    Arap-Kürd güçlerinin   ortak  mücedelesi şiarıyla   alay ediyordu.  Burada  da  bizim  aramızda    başka bir ayrılık  ortaya  çıktı. Çünkü biz,  kardeşliğe ve  sürekli   ortak  mücadeleye inaniyorduk ve  diktatörlüğe karşı     Irak Cephesini      oluşturmaya çalışıyorduk“   Nawşirwan Mustafa   Mam Celal’ın  bu söylemine   uzun bir cevap veriyor.   Bu  cevabı    tümden vermek  zor. Fakat  kısaltarak vermeye çalışacağım:  Talabani    Arap  güçlerini  teşvik etmek  için    Goran Hareketini ve beni Araplara  karşı  olduğumu,  Arap ve  Kürd kardeşliği ile  alay ettiğimi  söylüyor. Belli bir dönemden beride    Goran  hareketine  karşı  utanılacak  iki yüzlü  bir  siyaseti   uyguluyorlar.  Irak Arap güçlerinin yanında   Goran  hareketini  aşırı Kürdçüler,  birlikte yaşamaya inanmayanlar ve  bağımsızlık  mücadelesini  veriyorlar  diyorlar.   Kürd  halkının  yanında ise  Goran hareketini   Kürdistan’a , Kürdistan’ın  özgürlüğüne  karşı ve  Kürdistanı   parçalamak istiyen   bir güç olarak  gösteriyorlar.  Bazen   Amerika  karşıtı ve bazende   İran  karşıtı  olarak gösteriyorlar.  Bazen  KDP’ye   karşı ve  iç  savaş taraftarı ve  bazende   Kürd  olmayan    her şeye düşman   faşist bir  hareket  olarak   lanse  ediyorlar.  Nerede  ve  ne  ellerinden  geliyorsa    bize  karşı yapılıyor.  Plenum’de  bana ve Goran Hareketine  karşı   yapılan  konuşmada    bu amaç içindir.  Kürd ve Arap  kardeşliği   meselesine  gelince  şunu  söylemek  istiyorum.   Hiç kimse  bizim  kadar farklı  halkların ve etnik yapılanmaların  dostluğuna  ve  birlikte çalışmalarına inanmıyor.  Benim ve Goran Hareketinin  Kürd  partilerinin siyasetine   en  önemli  eleştirilerimizden biri ,   demokratik bir şekilde ,  parti ve  aşiret   çıkarlarından  uzak    Kürdistan ve  Irak  halklarına  bir siyaset  götürmeyişlerineydi.  Fakat,   eşit  bir temelde    dayanışma ve dostluk  bir şeydir,  kendisini  küçük görme  başka bir şeydir.  Bizim o zamanlar ve   şimdi  karşı  olduğumuz,  başkasına karşı  kendisini küçük görme ve  küçük düşürme  olayıdır.  Kürd  siyasilerinin büyük bir çoğunluğu  Kürdlerin  devleti  olmadığından,   Kürdlerin  yalnızca  silahlı   bir  hareketi vardı. Bu  hareket,  düşman  güçlerinin gücü yanında  sayı, güç ve yapılama olarak   zayıf kaldığından, güçlü yapılanma ve   güce  sahip  olan  halkların siyasi   önderleri karşısında    kendisini  küçük görme  ve  düşürme duygusu temelinde   onlarla  muamele  ediliyor.  Bu  durum  şimdiye kadar da devam etmektedir.  Kürd  liderlerinin  tavırlarını   gözlemleyen  herkes,   ister  Irak  Arap liderleri ile, ister   Arap  dünyası liderleriyle,  İran ve Türkiye  yöneticileriyle,  Amerika ve İngilizlerle girilen ilişkilerde bu durumu açık bir şekilde  görüyor ve  bu kültürü okuyor.    Kürdistan’ın  geçtiği  bu aşamada, kendisini  küçük görme  duygusuna   doğallık  kazandırmak için  sahte  kardeşlik  şiarını  ön plana  çıkarıyorlar.   Kürd  siyasileri   bir  milletin  temsilcileri olarak ve  bu temsilcilikten  güç ve cesaret  alarak,  aynı  seviyede ve eşitler duygusuyla  başka halkların temsilcileriyle  görüşmelere  gidecekleri yerde,  kendilerini  küçük görme  duygusuyla hareket ettiler ve bu ise  bir çok defa  Kürdlerin   utanmasına  neden oldu.  Dünya  lider ve önderleri,  bazı  Kürd liderlerinin yaptıkları gibi  güç ve kuvvetlerini, askeri güç, iktidarın  küçük  siyasi  yapılanmasından değil,  halklarından alıyorlar.      Hiç bir halk   kendisini başka  halklardan  eksik ve  küçük  görmez.  Hiç bir  halk  eğer  sayı olarak   başka  halklardan  çok azda  olsa  kendisini  küçük  görmez.  Fakat  bir  çok  Kürd  siyasetcisi,   askeri  güçlerinin büyüküğü   komşularının  seviyesinde  olmadığından dolayı, ruhen   kendilerini  küçük gördüklerinden,    başka  halklarının  küçük  kardeşi olarak  kendilerini gördüler.  Bizim  kesin inancımız    o gün de   ve bugünde   o dur,  ki  Kürdler  hiç bir milletin  Küçük  kardeşi değil ve Kürdlerin  hiç bir şeyi başka  halklardan eksik değil.  Yapılan    her dayanışma ve kardeşlikte   küçük  yada   büyük  kardeş  sözü edildiğinde  bu  kardeşlik değildir, köleliktir ve aşağılamadır.  Dünya  halkları arasında    büyüklük ve küçüklük yoktur, eşitlik,  karşısındakine  saygı ve ortak çıkarlar vardır.  İnsan  hayvan  değil,    orman  mantığı ile yaşamıyor, ki  güçlü  olanın   daha fazla  ve  büyük hakları  olsun…………………  Bizim  eskide  ve şimdi de  karşı çıktığımız   Kürd  siyasi önderlerinin  kendilerini  küçük görme  kördüğümü  ile  hareket etmeleridir.  Temsilciliğini  yaptığınız  milletin onuruna  saygı ve hürmet  gösteriniz.  Kendinizi yabancılara sevdirmek için   milletinizi  küçük düşürmeyiniz ve  küçük  kardeş   ilan etmeyiniz.  Halkımızı   başkalarının  küçük kardeşi diye  eğitmeyiniz ve  hiç kimsenin  kendisinden büyük  olduğu  düşüncesine kapılmasın.   Dünde  ve bugünde   inancımız buydu.  Halkımızı   başkalarıyla    dayanışma ve  barışçı bir şekilde  yaşamaya teşvik edelim, köleliğe ve   kendisini  küçük görmeye değil.   Devam edecek  Çev:Aso  Zagrosi  

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.