Kuşku ve Uyarı
Mesud Barzani, Türkiye’yi ziyaret etti. Üst düzey görüşmelerde bulundu. Buraya kadar normal. Sizi bilmem ama bana göre bu görüşmelerde bir anormalik var.
Mesud Barzani’nin Türk tarafa güvenceler verdiği söyleniyor. Türk tarafın yorumlarına bakılırsa Türkleri rahatlatan bir görüşme olduğu anlaşılıyor.
Kürdistan meselesi konusunda Türkleri rahatlatan șey Kürd milleti için ferlaket demektir.
Mesut Barzani Türk tarafına ne güvenceler verdi de Türk tarafınırahatlattı?` Bu açıklanmıyor, Kürd milletinden gizleniyor.
Türk tarafı görüşmelerde ne aldıklarını açıkladılar. Kürd milletinin felaketi üzeri kurulu bir yaptırım paketini Güney Kürd önderliğin önüne koydu. Ev ödevi olarak.
Bildiğiniz gibi Türk yöneticileri geçmiște Güney Kürdistan yöneticileri hakkında hiç de olumlu konușmuyorlardı. Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Mesud Barzani için “bir aşiret reyisiyle görüșmem” demiști. Bunu diyen Erdoğan yoluna kırmızı halılar döșeyerek karșıladı onu. Soruyorum, ne değiști de Türk Bașbakanı,“Görüșmem!” dediği Barzani’yle görüștü?
Bu sorunun cevabı,“Barzani Türk tarafınırahatlattı” sözünde gizli.
*
Yukarda sormuștum, tekrar soruyorum: Mesut Barzani Türk tarafına ne güvenceler verdi de Türk tarafı bu kadar rahatladı?
Bu sorunun cevabınıBarzani’nin vermesi gerekiyor.
Kürd kamuoyu kendisinden doyurucu bir açıklama bekliyor.
Çünkü Türk tarafın iddiaları yabana atılır cinsten değil.
Barzani’nin ne güvenceler verdiğini bilmesek de bu konuda elimizde fikir yürütecek bazıbulgular var.
İddiya göre; “Türk hükümeti kendi Kürt sorunun “çözümünü” Barzani’ye ihale etmeye çalışıyor.”
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi EDAM’ın başkanı eski diplomat Sinan Ülgen, “Esad sonrası dönemde Suriyeli Kürtler, Irak Kürt Yönetimi’nin desteğiyle bağımsızlık olmasa bile belirli ölçüde özerklik elde ederse, bu bölgedeki diğer Kürtlerin ayrılıkçı eğilimlerini körükleyebilir. Bu önemli bir risktir. Ama Barzani Türkiye’ye gelmeden önce bu korkuları yatıştıran bir dizi açıklamada bulundu.” diyor.
Suriye Ulusal Konseyi (SUK) Başkanı Burhan Galyun’un; “ Suriye Kürdistanı diye bir şey yoktur ve federal çözüm bir hayaldir” dediği bir zeminde Mesud Barzani’nin Güney-Batı Kürdistan sorununu köleliğin bir bașka türü olan “vatandaşlık” düzeyinde ele alması Türk egemenlik sisteminin zeminidir.
Kuzey ve Doğu Kürdleri TC ve İran devlet vatandaşıdır ve problem ortadadır. Daha önce Güney Kürdleri de Irak devlet vatandaşlarıydı. Ama buna rağmen yıllarca silahlı mücadele verildi, enfaller, Halepçeler yaşandı. Vatandaşlık sorunu çözmek için yeterli değilmiș demek!
PKK sorununu bir tarafa bırakıyorum.
Saçından tırnağına kadar çağın en modern silahlarına sahib sömürgecilerimizin inkar ve imha politikalarının tüm hızıyla sürdüğü günümüz koşullarında; “Silah çağının geride kaldığı” genellemesi, sömürgecilerimizin empozesi olarak algılanmalıdır.
Bunu Kürdistan’ın diğer parçalarına dayatan Mesud Barzani’ye biri; “Be kardeşim, madem öyle, o halde niye Irak merkezi hükümetine ile sorun yaratıyorsunuz? Peşmerge kuvvetlerini niye dağıtmıyorsunuz?” diye sorarsa, ne cevap vereceğini merak ediyorum.
“Biz bașkayız, silah bize helal, size haram!” diye micevap verecek?
Bunlar hayati sorular ve mutlaka cevap verilmesi gerekiyor.
*
Bunlar dıșarıyansıyanlar. Birde kapalı kapılar ardında konuşulanlar var, tabii olarak. Kapalıkapılar ardında konușulanların daha vahim șeyler olduğundan kuşkum yoktur.
Bir ara Güneyli siyasal güçlerden bayağı umutlanmıştım. Fakat huylu huyundan vazgeçmiyor. Güneyli siyasal güçlerin Kürdistan’ın diğer parçalarına ilişkin bir gönül bağı bile olmadığı aslında çoktan açığa çıkmış bir gerçeklikti. Fakat bunu kabullenemiyorduk, ama işin aslı bu.
Güneyliler için önemli olan “Kürdistanî xuman”(Bizim Kürdistan) dedikleri Kürdistan bölgesidir.
Büyük sorunları olsada önemli mevziler elde ettiler. Petrol denizi üzerine oturmuşlar. Türklerden öğrenmiş olacaklar ki, “devlet malı deniz yemeyen domuz!” hesabı köşeyi dönmeyen parti yöneticisi yok gibi.
Yönetici elitin ele geçirdiği imkanları Kürdistan’ın diğer parçalarıyla paylaşmaya hiç niyeti yok. Bunun da ötesinde, öteki parçalar için risk almayacakları gibi, çıkarlarıgereği sömürgeci devletlerin “kırmızı çizgileri” konusunda da kendilerinden istenen hassasiyeti göstereceklerdir.
Bir bașka ifadeyle Güney Kürdistan’ın siyasal önderliği Lozan sisteminin içine çekilmiştir.
Doğru olan “güneyliler bizide kurtaracak” vehmine kapılmadan diğer parçalardaki siyasal güçlerin, bir an önce derlenip toparlanmaları, kendi bașlarının çaresine bakmalarıdır.
*
Ne demişti Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan?
“Düşünmeseniz Kürd sorunu diye bir sorun olmaz!”
Düne kadar Kürdistan sorununu çözecek tek kiși diye alkıșlanan Türk bașbakanı’nın Kürdlere bakıșıbu. Varın geriye kalan Türk devlet adamlarının durumunu siz düșünün.
Bu açık gerçeği göz ardıederek Türklere, sömürgeci sistemi meșrulaștıracak güvenceler vermenin vebali büyük olacaktır!
Kuşkum budur!
Uyarım da budur!
21 Nisan 2012