Ana içeriğe atla

Kürd Milletini Ebedi Olarak Teslim Alma Çabaları!

Herkes nefesini turmuş pür dikkat Türk hükümeti ve Türk Genelkurmay uç beyi İmralı'nın “Kürt açılımı”nı beklemektedir. İyimser bir hava estirilmektedir. “Sıcak bir süreç, tarihi fırsat, Kürt açılımı. İyi şeyler olacak” gibi içi boş ezber başını almış gidiyor. Yaşananlar ve yaşanacaklar gerçekten iddia edildiği gibi, aslında hiçbir anlam ifade etmiyen ileri sürülen bu argümanlarla sınırlı mıdır? Ben o kanıda değilim. Çünkü haklı sayısız nedenim vardır.Herkes bir “yol harıtası'ndan bahsediyor. Fakat şimdiye kadar ortaya konulmuş bir plan yok. Varolanlarda karar kılıcıların çantalarında. Bir bilinen varsa, herkesin ağzında hükümeten elini çabuk tut uyarılarıdır. İmralı'dan önce -siz Genelkurmaydan önce olarak anlayın- hükümeten kendi planının açıklaması isteniliyor. Bununla ne amaçlanılıyor ortada. Aslında amaç Kürd milletini manüpüle etmektir. Beklentiye sokmaktır. Yanıltmaktır.Dahası, 'Kürt açılımları', 'yol haritaları', Kürd milletini ebedi olarak teslim alma çabalarıdır.Şu an saha da olan hükümet ve devletin olmuş İmralı uç beyinin ortaya koydukları “çözüm” önerileri Kürdleri teslim alma planın sonuçlarıdır. Bakınız!“Üniter yapıya zarar vermeden” ile başliyan düşünce sinsilesinde Kürdistan sorununun zeresi yoktur. Bu sözde tarafların birbirlerinden bırakın özde sözde bile bir farkları yoktur. İfade edilen ve herkesime ortaklaşa kabul ettirilmeye çalışılan anlayış Kürd-Kürdistan realitesinden kaynaklanan hakların yok sayılmasıdır. Türk devletine 'devletim', Türkiye'ye 'vatanım' diyen Kürd çevreleri, derin bir ihaneti yaşıyorlar. Türklerle Kürdlerin ortaklaşa bir devlete 'devletim', coğrafyaya 'vatanım' diyebilmesi için Kürdlerin her alanda millet olarak Türklerin sahip olduğu tüm haklara sahip olmasından geçer. Bunun içinde çok şeyin değişmesi gerekir.TC ve Türkiye'yi ortak devlet ve vatan olarak dayatan düşüncede Kürd-Kürdistan sorununu bekliyemesiniz. Kimi çevrelerin buna rağmen yarattığı iyimserlik havasını görmek mümkün değildir. Hani derler ya. Sütten ağzı yanan ayranı üpliyerek içer diye. Şimdiye kadar Türk egemenlik sahiplerinden Kürd milletini iyimserliğe sevkedecek iyi bir söz işitilmiş değildir. Ağzımız yanmış bir toplumuz. Bırak ayranı üplemekle içmeyi, öyle bir hale getirilmişiz ki, buzdolabındaki suyu bile üfler hale gelmişiz. Devletin şu katındaki sorumlu 'şunu bunu söyledi' deyip halaya durmak gerekmiyor. İcraat gerek. Kürd milleti içi boş sözlerden öte icraat istiyor. Yaşanan bunca tecrübelerden sonra bu gayet doğaldır.Haksız değiler.Bakınız'Türk devletinin resmi rakamlarına göre 17 bin insan -ki kanımca gerçek sayı daha fazladır- devletin kurumlarında kalorifer kazanlarında yakılması ve yine askeri alanlarda yapılan kazılarda katledilenlerin elbise, kıl ve kemiklerinin ortaya çıktığı bir ortamda devletle bütünleşen bir unsurun hala gerdan kırıp, “Devlet vatandaşını öldürmez" nakaratını yapabiliyorsa ve bu kanıksanıyorsa daha çok çekeceğimiz var demektir. Sorunun çözülmesini bir yana bırakın, katliamlar, soykırımlar bu topraklarda eksilmez. Kimse kimseyi kandırmasın. Laf ebeliği ile sorun boğuntuya getirilmesin. Kürdlerin sorunu dil-diş sorunu değildir. Kürdistan sorunu, bir ülke sorunudur, toprak sorunudur, bir millet sorunudur, bir devlet kurma sorunudur. Sömürge-sömürgeci ilişkisi sorunudur. Gasp edilmiş egemenlik hakın alınması sorunudur.Köy korucu sistemin, Jitem'in, Kontr-gerillanın vs. ıvır-zıvırın lağv edilmesi sorunu değildir. Başta işgalci Türk ordusu olmak üzere tüm sömürgeci kurumların Kürdistan'dan ya kendi rızalarıyla, ya da zorla sökülüp atılması sorunudur.Peki herkesin dört gözle beklediği bu “yol haritaları” Kürd milletinin bu saydığım ve saymadığım hangi sorununu çözecektir? Kimsenin kuşkusu olmasın ki, hiç birini. Peki bu kadar beklenti niye? Yaratılan bu “olumlu” hava niye?Bunun tek bir nedeni var:Kürdleri boş bir beklentiye sokup “Türkiye uluslaşması” içinde eritmektir. Türk egemenlik sahiplerin katılaşmış resmi düşüncesi budur. Bu düşünce aynı zamanda Türk Genelkurmayın bir emir eri olan İmralı hainininde düşüncesidir. Bu düşünceyi Kürdlere empoze etmek için humalı bir hareketlilik var. İmralı'nın emriyle alelacele 25-26 Temmuz 2009 tarihlerinde Demokratik Toplum Partisinin (DTP) öncülüğünde, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplanmasının nedenide budur. Amacı, “İmralı'nın Ağustosta açıklaması beklenen 'yol haritası'na katkı sunmak şeklinde açıklandı. Aslında bu tür girişimler, kendi dışındaki Kürd siyasal çevre ve aydınları suç ortaklığı haline dönüştürme düşüncesi sonucudur. Bu tür toplantıların çözüme milim katkısı olmıyacağını görmemek bunca olandan sonra anlamamak, bilinçli bir tercih değilse; zır cahiliğin sonucudur.Toplantıya kimi çevreler çagrıldılar. Onlarda neye hizmet edeceğini bilerek kuzu kuzu gittiler. Bu güçlerin bu toplantıya katılmakla Kürd milletini “Türkiye uluslaşması” içinde eritme plan-programın sahibi Türk Genelkurmay ve onun İmralı'daki uç beyinin işlerini kolaylaştırmaları için değirmenlerine su taşıdılar. Bunun bir kez daha ifade edilmesinde fayda vardır. Çünkü Kürd milletini ebedi olarak teslim alma gibi bir suç işlenmektedir. İşlenen suçun vebali büyüktür. Bunu bilmeleri gerekir. Herkes şunu biliyor ki, İmralı'da çıkacak “yol haritası” Türk Genelkurmayın yol haritası olacaktır. Hükümetin sunacağı yol haritası ile pek bir farkı olmıyacaktır. Fakat sorunu çözümsüzlüğe sevketmek için hükümet ile Genelkurmay arasında veleyki ayrılıklar olabilir. Türk Genelkurmayıının demek istedikleri İmralı vasıtasıyla sunulabilir ve sorun ta baştan kilitlenme düşünülebilir.Şunu herkes bilmeli ki, anladığımız anlamda hiç kimsenin Kürdistan sorununu konusunda bir plan-programları yoktur. Varolan tarafların eskiden beri savuna geldikleri düşünce ve uygulamalarıdır. Açıklanacak olanlarda bunun ötesinde bir şey olmıyacaktır. Anlaşılması gereken dağın yine fare doğuracağıdır. Sonuç olarak af çıktı. Köy korucu sistemi kalktı. Jitem lağv edildi. Kürdçe serbest oldu. Yerleşim birimlerin isimleri iade edildi. Vs. Şimdi sorun çözülmüş mü oldu?Sorunu bununla çözülmez, ama sürece yayılır. Kürdleri “Türk veye Türkiye uluslaşması” içinde eritme plan ve programı devam eder. Türk egemenlik sistem sahiplerinin düşünceside budur.Fakat bu plan bir yüzyıldır uygulamada. Tutmadı. Kürdler, sert çıktı. Türk egemenlik sistemi Kürdleri kendi içinde eritemedi. Yeniden bunu teste tutmanın kimseye faydası olmaz, ama coğrafyamızda yaşıyan halklara sınırsız zararları olur.O zaman samimi olmak lazım. Dürüst olmak lazım.Sağduyulu bakıldığında sorunun Kürd-Kürdistan sorunu olduğu görülecektir.Sorun belli. Çözümüde belli. Sorunu çözme samimiyetin var mı? Var diyorsan Kürdlerin sessine kulak ver. Kürdlerin millet olmadan doğan hakları vardır. Kürdlerin istediğide bu haklardır. Madem sorunu çözmeliyiz duyursunuz sağa-sola kıvırmadan ver Kürd'ün haklarını kurtul.Peki bu dürüstlükle soruna yaklaşılıyor mu?Ne gezer!Deniliyor ki, “plan çok alternatifli”, "biri olmazsa diğeri devreye sokulacak." Şimdi bunu alın yorumlayin. Burada samimiyet, dürüstlük, iyi niyet var mı?Yok!Anlaşılan “Osmanlıda oyun çok” hesabı.Hesap, Kürdleri nasıl kandırabiliriz. Bu süreci rizokosuz nasıl atlatabiliriz. Mantık budur. Bu maktıkla Kürdistan sorunu çözülemez. Çözülür diyen yanılır. Bu mantığın Kürdlere gösterdiği adres yine ilegalite, yine dağlar olmaktadır.Sorunun çözümsüzlüğü Türk egemenlik sahiplerinin korkularından kaynaklanıyor. Algıları 'son Türk devletinin dağılacağı' korkusudur. Bu nedenle ulus-devlet paradigmasından vazgeçemiyorlar. Haksızda sayılmazlar. “Türk milleti” denilen ucube toplum binbir yamalıdır. Halkın değimiyle yetmişikibuçuk milletten oluşmuştur. Maazallah bu yamalardan biri sökülürse “Türk” denilen toplum bir bütün olarak dağılır anlayışı egemendir. Şu an sökülmeye en müsait yamada Kürdler görülüyor. Kürdistan sorununun çözümü beraberinde bu yetmişikibuçuk milet ve milliyetlerin kendi aidetlerine sahiplenmesine yol açacaktır. Bu da doğal olarak “Türk” denilen toplumun dağılmasını peşisıra getirecektir. Demokrasi kültürünün olduğu ülkelerde farklılıkları demokrasi kültürü çerçevesinde bir arada tutmak mümkündür. Gerçi bunu yadsıyan sayısız örnekte vardır. Hele “tek milet, tek devlet, tek bayrak, tek dil” vs. tek teklerle kafayı bozmuş bir düşünce ve yönetme zemininde bu yetmişikibuçuk farklı unsuru bir arada tutmak mümkün değildir. Türk egemenlik sistem sahiplerinin cevap veremediği sorun budur.Bu nedenle ulus-devlet paradikmasından direneceklerdir. O zaman da, Kürdistan sorunu bir başka bahara kalacaktır.Türk egemenlik sistem sahiplerinin algısı bellidir. Korkularıda bilinir. Resmi destur, "Etnik siyasete izin verilemez."!Niye verilemez?Cevaplarıda bellidir.“Ülke bölünür.”!Hangi ülke, kimin ülkesi?Buna cevap, “Türkiye” olursa bu mantıkla Kürdistan sorunu çözülmez. Kürd milletinin artık içi boş tumturaklı sözler dinlemeye lüksü yoktur. “Hassas dönem, tarihi fırsat, iyi şeyler olacak, Kürt açılımı” gibi neyi amaçladığı belli olmıyan cümlelerle Kürdler kandırılacağı ve sorun çözülüyormuş gibi bir havanın yaratılmaya çalışılması sorunu çözmekten öte daha da ağırlaştırır. Kimse kimseyi kandırmasın. Hele Türk egemenlik sistemin önlerine attıkları kemiklerle orası burası şişinen kimi yazar-çizerlerin, bürokratların, iş adamların vs. kesimlerin “bin yıldan bu yana Kürtler ile Türkler kardeş kardeş yaşadı” yalakalığı yapılmakla sorun haydi haydi çözülmez.Bin yıldan beri Ortasyadan kopup gelen göçebe sürülerinin Kürdistan coğrafyasını işgalini, Kürd toplumunu soykırımdan geçirmesini ve bunu inkar-imha ile resmi politıka edinmesine “kardeşçe” yaşamışlığa böründürülmesi alçaklığın danıskasıdır. Göçebe Türk sürülerinin coğrafyamıza gelişinden bu yana hiçbir dönem kardeşçe yaşanmamıştır. Daima bir savaş içinde olmuşlardır. Kimi dönem sakin geçmesi taraflardan birinin veya iki tarafın güçsüz düşmesinden kaynaklanmıştır. Kendini toparlayan taraf saldırıya geçmiştir. Tarih bunu böyle göstermektedir. Şimdi kimi dalkavuk dinazorların katil sürülerini Kürdlere kardeş sunması ahlaksızlığın daniskasıdır.Kürdler ile Türkler arasında kan girmiştir. Kimsenin tarif edemiyeceği kadar kin ve nefret derinleşmiştir. Her iki tarafında birbirine karşı güvenleri sıfırın çok altına inmiştir. Realite bu. Bu aşılamaz mı? Samimi ve dürüst olunursa, taraflar kendi geçmişleriyle yüzleşme cesaretini gösterebilirse ve hatanın neresinde dönülürse kardır düşüncesine ulaşılırsa sorun çözülebilir.Sorunun çözümünün binbir yolu vardır. “Türkiye” dedikleri coğrafyanın bölünmesi mi istenilmiyor? Bunun yoluda vardır. İşe sorunun ismi telefuz etmekle başlanılır. Kürd ve Kürdistan realitesi kabullenilir. İki ve daha fazla federe devlet örgütlülüğüne gidilir. Federasyon veya konfederasyonda karar kılınır. Federe ve merkezi devlet kurum ve kademelerinde nüfus oranına göre yetki paylaşımına gidilir. Ve tüm bunlar Anayasa güvencesi altına alınır. Herşeyden öte bunu demokratik bir ortamda tarafların kamuoyuna sunarak bir referandum ile ete-kemiğe böründürmekle mümkündür.Bu koşullarda taraf olan toplumlar birlikte niye yaşamasın.Ama bu değilde, yok af çıkarılacakmış, yok dil serbest olacakmış, yok korucu sistemi, jitem dağıltılacakmış vs. yaklaşımlarla sorun çözülmez.Atılması düşünülen bu kimi adımlar, kuşkusuz Kürd-Kürdistan sorununun çözümü olmıyacak, ama önemsemek, çözüme giden yolda iyi niyet adımı olarak görmek mümkündür, ama o kadar. Fakat burada durmanın hiç kimseye bir fayda sağlamıyacağınıda bilmek gerekir.Atılacak adımlar belki kısa süreliliğine tarafları birazda olsa rahatlatır, fakat sorunun köktenci olarak çözümüne el atılmasa sorun tüm yakıcılığıyla altan alta kaynamaya devam edecektir. Çözümünü bekliyecektir. Müdahale edilmez, çözülmese Kürdlerin tutacağı yol yine dağlar olacaktır. Bunu şimdiden görmek ve söylemek kahin olmayı gerektirmiyor. 26 Temmuz 2009

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.