Güney Kurdistan’da Kisa Bir Gezinti ! Mehmet Müfit
Geçen ay, Güney Kurdistan’daydim. Bir müddettir oraya gitme imkanini bulamamiştim. 20 sene önce ilk gittigimde duydugum müthiş heyecani yaşadim. Ahmet Arif’in dedigi gibi, « Ugruna ölümlere gidip geldigim» / geldigimiz kendi vatanimiza özgürce, heyacan yaşayarak gitmemiz kadar güzel ne olabilir ki ?
Eskiden Şam’dan yada Tahran’dan güney’e gidilirdi. Bu yol güzergahini bir çoklarimiz gibi bende az kullanmadim. Her bir yolculuk tam manasiyla bir maceraydi. Traji komik bir çok olay yaşadik yada olaylara şahit olduk. Bu yolculuklarda kaybolanlar, geri dönemeyenler, sakat kalanlar, sihhatini kaybedenler çok oldu. Tövbe edip oralara bir daha asla ayak basmayanlarda oldu. Tabi, bunlar artik geride kaldi. Şimdi, dünyanin her hangi bir ülkesinden Kurdistan’a uçabilirsiniz. Suleymaniye ve Hewler’e dogru istediginiz gün yolculuga çikip gidip gelebilirsiniz. Son derece kolay ve rahat bir yolculuktur bu.
Baas iktidarinin Kurdistan’i ateşe verdigi, kana bogdugu o karanlik günlerden bu güne kadar, oldukça muazzam degisiklikler oldu ve biz bunlari yakinen izleme ve gözlemleme imkanina (şansina) sahip olduk. Güney’in evveliyatini görmemiş olanlar yada bilmeyenler Kurdistan’in yükselişine fazla anlam yükleyemiyorlar. Bu yükseliş banal, siradan bir gelişme olarak görülmektedir. Oysa ki ; tipki eski Misir mitolojisindeki Phenix kuşu gibi, Kurdistan da kendi küllerinden yeniden doguyor.
Güney’li liderlerin bir takim « şerifane olmayan» söylevlerine ragmen bagimsiz Kurdistan’in alt yapisi oluşmaktadir. Bir-iki sene Kurdistan’a gitmeyin ve oraya yeniden döndügünüzde büyük degişikligi hemen farkedersiniz. Kurdistan biraktigim yerde degildi ve devasa adimlarla kuruluşuna ve inşasina devam ediyordu. Üstelik bu, bütün baltalama hareketine, olumsuzluklara ve yolsuzluklara, ulusal birligin ve kaynaşmanin tamamiyla başarilamamiş olmasina, iki başliligin hala sürdürülmesine ragmen gerçekleşmektedir. Olumlu olanla olumsuz olan elele yürüyor ama Kurdistan’da yükselişine devam ediyor. Hiç kimse zaten problemsiz, sorunu olmayan bir kuruluş ve inşa beklemiyordu. Uluslararasi koşullar ve şartlar, dunyanin mikrokozmu olan Ortadogunun agir problemli atmosferi Kurdistan’i koşullandirmaktadir. Buna ragmen Kurdistan’in yükselişi devam ediyor.
Ilk dikatinizi çekecek olan hiç şüphesiz Hewler’in yeni kurulmuş ve faaliye geçmiş olan havaalani olacaktir. Son derece modern, sakin, kendinden emin ve temiz bir havaalani. Kurdistan karşiti olanlari kiskandiracak bir yapi. Hewler’in yollari ve caddeleri son derece geniş, çift gidiş gelişli ve iki yol birbirinden çimenler ve degişik rengareng çiçeklerle ayrilmiş. Gözü dinlendiren bir manzara. Nede olsa O, güney Kurdistan’in „pay-i taht“idir. Gökdelenler ve büyük binalar ayri bir metropol havasi veriyor Hewler’e. Şehir oldukça büyümüş ve çarsi-pazar eskiden oldugu gibi gürül-gürül akan, günlük ihtiyacini karşilamak için oradan geçen yada ticaret yapan insan kütleleriyle dolu. Kirsallik kokan eski şehir yerini düzenli ve modern bir şehire birakmiş. Insanlar daha temiz ve bakimli giysilere kavuşmuş. Belli bir zenginligin ve düzenin varligini hemen hissedersiniz.
Hewler Suleymaniye arasi ayri bir tabiat güzelligine sahip. Ister Masif (Salahaddin)’den Şaklawa ve Hiran yolu üzerinden, yada isterseniz Koysancak güzergahindan Suleymaniye’ye gidin, herhalukarda Kurdistan’in kendisine mahsus, gökkuşagini andiran, ilk görenleri büyüleyecek güzellikteki tabiatina hayranlikla bakacaksiniz. Şaklawa’nin ve Sefin daglarinin güzelligi unutulacak gibi degil. Şaklawa’yi ilk kez gördügümde adeta büyülenmiştim; bu kadar yeşilligi, sesizligi ve temizligi bir arada görmemistim dogrusu. 1992 ilk parlamento seçimlerinin büyük heyecanini yoldaşim Xosro’yla birlikte burada yaşamiştik. Mam Celal bizi agirladiginda Şaklawa’yi nasil buldugumuzu sormuştu bize. O, ruh ferahlatan Şaklawa’yi bosuna güney’deki seçimlerin siyasi merkezi haline getirmemişti. Oylamanin bittigi saatlerde ilk konuşmasini, son derece kalabalik kitlelere, Mam Celal burada yapmişti. Degerli dostumuz rahmetli Cabbar Ferman bana, Mam Celal artik buradan çikmaz demişti. Ama tabi „tarihin ironisi“ başka türlü olmasini istedi. Sonradan, gelişmelere yön veren Türk generalleri ve Saddam’in Baas rejimi Mam Celal’in Şaklawa’da kalmasina tahammul edemediler. Ama olsun, Şaklawa’da günes hiç bir zaman eksik olmaz. Şaklawa her mevsimde ve her halukarda güzeldir ve kaçinilmaz olarak görülmeye deger bir şehir olarak kalacaktir.
Güney Kurdistan’a gidipte Suleymaniye’yi görmemek, onun entellektuel havasini adeta derin nefes alir gibi solumadan güney görülmüs sayilmaz dersek acaba biraz abartili mi olur? Suleymaniye tam manasiyla bir entellektuel konsantrasyonudur. Güney’in baska şehirlerinde ve dogu Kurdistan’da yaşama olanagi bulamayan yazarlar, sanaatçilar, şairler, gazeteciler, düşünürler kendilerini bu sehrin toleransina, özgür atmosferine atarlar. Entellektüel tolerans ve özgürlük bu şehri yaşatan ve ayakta tutan en büyük nedendir. Kurdistan’in hiç bir parçasinda, hiç bir köşesinde bu kadar entellektueli bir araya getiren ve o duzeyde entellektuel ürün veren başka bir şehir yoktur. Kurdistan edebiyatinin en fazla geliştigi yer Suleymaniye’dir. Üzerine o kadar şiir yazilmiş, o kadar şarki söylenmiş bir başka şehrimiz yoktur. 2004 senesinde, Kermanşah’tan bir muzik grubu Suleymaniye’de konser vermişti. Beni, hem muazzam bir coşku ve sevince, ve hemde büyük bir hüzüne bogarak aglatan, tüylerimi diken-diken eden “Sılêmani” diye bir şarki söylemişlerdi. Hayatimda ilk defa şarki söylenirken aglamiştim.
O neydi öyle, ne korkunç bir duyguydu o an yaşadigim? Anlatilmasi oldukça zor bir duygu olsa gerek.
Ama ayni vakit Diyarbakir’i büyük bir aciyla düşünmüştüm, “agzi var dili yok” Diyarbekir’i. Ayni duygularin bir benzerini bu son gidişimde davet edildigimiz, Suleymaniye’nin şehir olarak Babanli Suleyman Paşa tarafindan kuruluşunun 226. yildönümünün kutlanişinda yaşadim. Yine Diyarbakir’i düşünmeden edemedim; bu kadim sehrimiz, Amed’imizi.
Suleymaniye de Hewler gibi geniş, çift gelişli-gidişli otorutlara kavuşmuştu. Yollar rahat, araba kazalari oldukça azalmişti. O yollarda kaç kere ölüm tehlikesi atlatmiştik. Bir keresinde Dereza Mehmet’in sürdügü Jipimizle, asfalt yolun son derece kötü oluşundan dolayi yokuş aşagi şarampole yuvarlanma tehlikesi geçirdik. Mutlak ölümden dönmüştük. Nurexan’a ölüm tehlikesini yaşadigimiz yeri gösterdim. Şimdi ama yollar son dece emniyetli, geniş ve daha güvenlikli.
Bu nisbeten genç ve her bakimdan dinamik şehirde, birtakim büyük yapilarin inşaati bitmiş ama yenileri boy göstermeye başlamiş. Yeni haliyle tanimak mümkün degil; daha derlenip toparlanmiş, daha temiz ve bakimli hale gelmiş. Alt yapi kuruluşunda Hewler’den geriye kalmak istemiyor Suleymaniye. Hewler’i sanki bir adim gerisinde takip ediyormuş gibi bir izlenim oldu, ancak eski bir sorumlu bunun normal oldugunu çünkü Hewler’de “daha çok para var” espirisini yapti. Fakat en çok yabanci turistin konakladigi şehir hiç şüphesiz Suleymaniye’dir. O kadar çok, nisbeten “lüks” hotel kurulmuş ki, hayret etmemek elden degil. Otellerde yer bulmak oldukça zorlaşmiş. Iran’dan ve Irak’in orta ve güney bölgelerinden gelen turislerden geçilmiyor. Hele yazin, otellerde yer bulamayan Iranlilarin parklarda açik havada yatmaktan bile kaçinmadiklari söylendi bize.
Çarsi-pazari her zaman kalabaliktir Sulemaniye’nin; Sabunkeran’dan Sahul’a kadar upuzun caddelerde kalabalik kitler asla eksik olamaz. Ilk dikkatinizi çekecek olanlarin başinda kitab ve gazete saticilarinin önlerinin sürekli kalabalik oldugu gelir. Yazili basina oldukça büyük bir ilginin oldugunu hemen farkedersiniz. Ögrenci bollugu Universitelerin kapasitesini çoktan aşmiş bulunuyor. Kurulmakta olan yeni Universitelerin inşaati başlamiş. Bunlar devreye girerse rahatlama olacak elbette. Saglik gibi egitimde bedava Kurdistanda.
Genç nufusun çogunlukta olmasi inanilmaz bir dinamiz kazandiriyor Kurdistan pazarlarina. Pazarda, Kurdistan üretimi meyve ve sebzeleri satan saticilarin seslerini duymak oldukça hoşumuza gitti. Gögüslerini kabartarak, „Xiyarê Kurdistan“, „Hinarê Kurdistan“ diye bagiran saticilarin sesleri kesinlikle daha gür çikiyordu. Belli ki yerli mali satma, tüketme istegi ve bilinci oluşmuş. Bu durum çok hoşumuza gitti. Ne var ki; konuştugumuz dost akademisyenler ve üniversite profesörleri, Kurdistan hükümetini tarima gerekli önemi vermemekle ve köylülere teşvik subvansiyonlarini, lazim olan tarim araç-gereçleri vermemekle eleştiriyorlar. Güven ve imkan bulan köylüler köylerini inşa etmeye devam ediyorlar. Bunu yol güzergahi üzerinde görmekte pekâla mümküm. Fakat bu, Kurdistan tarimini ayaga kaldirmaya yetmez. Kurdistan hükümetinin bu konuda da işi oldukça zor görünüyor; dişaridan gelen ve daha ucuz satilan tarimsal ürünlerle nasil rekabet edilecek, üretimi nasil ve hangi imkanlarla daha kompetitiv hale getirebilir? Topragi son derece zengin, su kaynaklari bol olan bir ülkedir Kurdistan. Ancak, bundan nasil yararlandigimiz ayri bir tartişma konusu olmalidir.
Bize tahsis edilen arabayla zamanimiz ölçüsünde Suleymaniye’nin çevresini yeniden gezme olanagimiz da oldu. Goyje ve Azmar’a bir kaç kere çiktik; sabah erken saatlerde uzaktaki Zagros daglarini seyretmek, güneylilerin asla, hiç bir şatr ve koşul altinda vazgeçmedikleri „seyrange“ yerlerini gezmek güzeldi. Piremegrûm’a yüzünü her defasinda ayni hayranlikla çevirerek tekrar-tekrar bakmak önüne geçilemez bir duygu olarak kalir Goyje’ye çikanlarda. 12.12.2010
Mehmet Mufit
Not: 12 Aralik şehitlerinin anisi önünde büyük bir saygiyla egiliyorum. Davamizda ve mücadelemizde onlar ilelet yaşayacaklardir.