Cevabım Belli
Günün konusu; “Türklerle Kürtler birlikte yaşamak zorunda mıdır?”
Bunu özelikle azılı Kürd düşmanı Ertuğrul Özgök gibi cibiliyetsiz bir kişinin ifade etmesi hayra alamet değildir.
Soruya bir diyeceğim yok. Sıradan bir Kürd'e sorulursa cevabıda bellidir. Nedir diye merak eden olursa önümüzde kapı gibi tapu vardır. 2005 yılında Irak Genel seçimleri sırasında Kürd halkının önüne konulan referandum sandığına yansıyan halkın %98 kesiminin iradesidir.
Orası Güney diyen olabilir. Ama Kuzey, Güneyden farklı değildir. Bunun yolu var.
O yol çok ülkede denendi. En sağlam yol olduğuda kabul görmüş.
Aklın yolu bir.
Kanın durması, insanların mutlu olunması isteniliyorsa, yapılması gereken budur.
Türk egemenlik sistemi, tüm envanterleriyle Kürdistan'dan çekilir. Kürd halkı yapılacak bir seçim ile temsilini oluşturur. Uluslararası gözlemciler gözetiminden halkın önüne sandık konulur. Tek bir soru sorulur. Nasıl yaşamak istersiniz denir. Ve herkes çıkacak karara saygı duyar.
Bunun ötesi sorunu çözümsüz bırakmaktır. Kürdlere köleliği dayatmaktır.
Bunu yapanlar çok.
Türk egemenlik sistemin kendisi. Sistemin olmuş solu, aydını, demokratı, liberali ve bunların kapısına şeltesini sermiş 'birlikçi' Kürd.
Sistemin yaklaşımı açık ve net: İnkar ve imha.
İzdüşümcülerin yaklaşımı özde değişme göstermesede biçimsel farklılıklar gösteren yaklaşımlar var.
Ne dediklerine bakalım.
'Türkiye'yi demokratikleştirerek “Kürt sorunu”nu çözmek.'
Kürd milettini Türk egemenlik sistemin kapısına bağlamanın en tehlikeli tuzaklarından biri.
Bu tuzağı kuranların Türk “aydın”, “demokrat”, “liberal” veya başka etiketli olması daha da tehlikeli.
Bu tehlikenin yabancısı değiliz. 'Türkiye'de devrim olursa Kürtlerinde hakları verilir' diyen Türk sol hareketin izdüşümüdür.
Türkiye'de devrim olmadığı gibi, sözde devrimi yapacak olan Türk sol'u Ergenekonlaştı, adına devrime soyunduğu toplum ırkçılaştı.
Şimdi Türk “aydını”, “demokratı”, “liberali” deverede. Onlar da, devletlerinin ve solunun bıraktığı boşluğu doldurmanın görevini icra ediyorlar.
Arlanmaz, utanmaz ve yüzsüzdürler.
Gözümüzün içine baka baka uslu uslu durun sorununuzu 'çözeceğiz' diyorlar. Tamam çözün diyeceğiz, ama biz bu adamları tanıyoruz. Hani; 'sınırları tartışmayın, sabrımızı taşırmayın' diyenler değil midir?
Irkçı, şoven, inkarcı, tekçi kimlikleri boyunlarında asılıdır.
Çözüm diye bize yuturdukları Türk devletinin üniter yapısını, sınırlarını, bayağını, milli marşını, tüm kurumlarını, değer yargılarını, dahası ezberleri olmuş tüm “hassasiyetleri”ne saygı duymamızı dayatıyorlar.
Olur mu böyle bir şey? Dünyanın neresinden görülmüş? Ama karşınızdaki Türk ise olan-bitene şaşmamak gerekir. Bu bir yana. Biz bunların yalanlarından bıktık, ama onlar; çözümsüzlükten kaynaklı biz Kürdlere yaptıkları insanlıkdışı suçlarından utanmıyorlar.
Türk egemenlik sistemi, biz Kürdleri inkar ve imha ederek sorunu çözemedi.
Türk solu, devrimi yapmayı ve biz Kürdlerin hakkını vermekten çok uzak.
“Aydını”, “demokratı”, “liberali” Türkiye'yi demokratikleştirip sorunu çözemediler. Çözmeleri mümkün de değil.
Düşman cephesinde yeni bir değişiklik yok. Olacağı da yok. Bu taraf kapkara bir sayfa. Aydınlanacağı da yok. Beklentisi olanlar yanılır. Kendilerini kandırırlar. Kandırsınlar diyeceğiz, ama bu tayfa Kürdleride kandırmaya çalışıyorlar. Tehlike burada.
Aslında bu alanda büyük bir yanılsama yaşanıyor. Sorun, Türklerin değil, Kürdlerin. Çözecek olanlarda Kürdler. Türklerden sorunu çözmeyi beklemenin bir anlamı yok. Dünyanın her tarafından da bu böyle olmuş. Sorun, ezilen tarafın mücadelesi sonucu çözülmüş. Düşman mücadele karşısında pes ederek teslim olmuş. Mesele budur.
Türk egemenlik sistemi esnemez, eğilmez bükülmez. Ancak kırılır. Onu kıracak olan da, Kürdlerdir.
Denilecek ki, sorunun sahibi Kürdler de, bir türlü çözemedi.
Şimdiye kadar sorunun çözülmediğinin sayısız nedeni var. Bunları herkes kendince defalarca dile getirdi. Ben bunlara girmeyeceğim.
Fakat bu gün mevcut durumun sür-gitmesinden çıkarı olan Türk ve onun olmuş Kürd kesimin nasıl benzeştiklerine dikkat çekmek istiyorum.
'Kürtleri paketlemek', 'Kürt devleti, öncelikle Kürtler için bir felâket', 'Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye.'
Türk cephesinin amentüleri.
Türk cephesinin Kürd ayağının amentüleride bundan farksız değil. Bu cephenin önde geleni A. Öcalan;
'Çekilirsem Kuzey Kıbrıs statüsü istenebilir', 'Müzakere olmaz ise devrim süreci gelişir... Kaldı ki çatışmaların şehirlere yayılması tehlikesi var. O zaman işin içinden çıkılamaz. Etnik-toplumsal çatışmalar gündeme gelir. Süreç kontrolden çıkar, kaos olur. Kimse kazanmaz, herkes kaybeder ama devlet daha büyük kaybeder.'
Daha geridekiler var. Hani kendilerine mikrofon uzatıldığında gerdan kırarark 'uniter devlete, tek bayrağa, tek dile itirazımız yok. Sınırlara saygılıyız' diyen yalaka Kürdler.
Bu kesimler bir bütün olarak aşılmadan Kürdistan sorunu çözülmez.
Bunun yolu Kürdleri silahsızlandırmak değildir. İkidebir demokratik yol ve yöntem deyip Kürdleri kandırmak değildir.
Kürdlere silah zoruyla boyun eğdirildi, ancak silah zoruylada egemenliğine kavuşurlar. Bunun başka bir yolu yok. Kurtuluş için silah ta tek başına yetmez. İç ve dış koşulların oluşması gerekir. Her şeyden önce Kürdler, millet olmadan doğan haklarını programlaştırması, istemesi, uğrunda mücadele etmesi ve düşmana dayatması gerekir. Uluslararası destek güçlerini bulması gerekir. Bu koşul çok önemlidir. Sağlanmadan Kürdlerin devlet olarak sahneye çıkması zor. Zaten bu güne kadar devletleşememelerinin esas nedeni bu değil midir?
Kürdler silahlı gücünü ortaya çıkarmalı deyince Apocu silahlı ihanet çetesini kastetmiyorum. Onların varlığı Kürdlerin kurtuluşu önünde engel. Onlar, Türk Genelkurmay'ın taşaronları. Bunlar komplo teorileri değil. Bir gerçeğin ifadelendirilmesi. Görmek isteyen herkesin görebileceği çıplak gerçekler. Bunları görmek o kadar zor değildir.
Yukarıya aldığım A. Öcalan'a ait birkaç alıntı bunun belgesi.
TC devletinin kaybetmesini dert eden bir kişinin, çevrenin Kürd kaygısı olamaz. TC devleti kaybetmeden Kürdler nasıl kazanacak? Aklıselim her insan çu çıplak gerçeği bilir. Türk devleti kaybetmeden Kürdler kazanamaz. Fakat Apocu çete devletin kaybetmesini ve Kürdlerin kazanmasını istememektedirler. Değilse eğer; 'Çekilirsem Kuzey Kıbrıs statüsü istenebilir' ne demek?
Bu sorunun cevabı; Apocu çetenin varediliş, varoluş nedenidir.
Eğer değilse, Kürdlerin 'Kuzey Kıbrıs statüsü istemesi'nden kim rahatsız olur? Rahatsız olan ihanetçi değilde nedir? İhanetçibaşına 'iradem' diyenler düşürülmüş değilde nedir?
Öyle olsa da, ne yazık ki; sahada olan onlardır. Yüzyıllarca birike gelen Kürd milli potansiyelini devletle elele vererek tasviye etmenin büyük çabasını veriyorlar. Bunu önleyecek Kürd dinamik gücü ortada yok. Kısa sürede ortaya çıkacağıda yok.
Umudum o ki, İran 'dediğim dedik'te direnir de, Irak'ın akibetine uğrar. Kürdistan'a vurulan bir pranga daha kırılır. Kürdistan sorunu bu vesileyle bir kez daha güçlü olarak dünyanın gündemine oturur.
Ve sıra Kuzey parçasına gelir.
Gel-gitler, bir adım ileri, bir gerilerle süren sancılı bir süreç yaşanacaktır. Ama her atılan adımla sömürgecilerimizden biraz daha uzaklaşacağız. Kim ne derse desin öyle bir süreç yaşanacak ki, Kürdlerin kiminle yaşayacağı sorusu yaşamlarında çıkacaktır. Kimse de, o günden sonra Kürdlerin kendileriyle yaşamak zorunda kalacağı bulunmaz bir nimet olduğu ukalalığı yapamayacaktır.
Çünkü bizim rüyamız, düşmanlarımızın kabusu olan Kürd devleti kurulmuş olacaktır!
11 Temmuz 2010