Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 4 February 2012
AK Parti’nin demokrasi kandırmacası. PDF Yazdır e-Posta
Ahmet Yaman
Cumartesi, 04 Şubat 2012 17:12

ahmet-yamanAhmet Yaman - TBMM insan hakları alt komisyonunun bazı çevrelerle yaptığı görüşmeler ile moral tazeleyen AK Parti taraftarları; Türkiye’de demokrasi ve eşitliğin sağlanacağını, Kürtlerin kulaklarına fısıldamaya başladılar. Ne varki demokrasi ve eşitlik sözü veren AK Parti’nin sicili o kadar kabarıktır ki onlara inanarak demokrasi, adalet ve eşitliği beklemek anlamsızdır.

AK Parti, Kürt meselesini; ileri demokratik hamlelerle çözebileceğini vaad ediyor ama doğrusunu sorarsanız AK Parti kendisinden önce gelen hükümetlerden çok farklı bir düşünce sistemine sahip değildir. Yani Kürdistan’da sömürgeci sistemin devamını sağlamaktan başka bir projesi yoktur.

AK Parti tarafından ortaya atılan ve demokratik hakların geliştirilmesiyle Kürt sorunun çözüleceği iddiaları kandırmacadan başka bir şey değildir. Çünkü; demokrasi söz konusu olduğu zaman; formel demokrasi ile reel demokrasi kavramları arasındaki farkları iyice incelemek ve birbirlerinden ayırmak gerekiyor.

ak-partinin-demokrasi-kandirmacasi

Reel demokrasilerde tüm vatandaşlar arasında ideal bir eşitlik sağlanması için çaba sarfedilir. Reel demokrasi genel anlamda halkın yönetimidir.

Formel (biçimsel) demokrasi; kuralları ve çerçevesi egemenler tarafından belirlenen demokrasilerdir. Bu türden olan demokrasilere kontra demokrasi yada halka karşı olan demokrasiler denilir.

Çok uluslu ülkelerde; halk denildiği zaman ‘hangi halk için demokrasi?’ sorusu mutlak sorulmalıdır. Çünkü Türkiye gibi çok uluslu ülkelerde Türk halkına verilen haklar, Kürt halkından pekâla esirgenebilir ve esirgenmişte.

Türkiye’de çok partili sisteme geçildikten günümüze kadar ve AK Parti’nin 9 yılı da dahil olmak üzere yürürlükte olan formel (biçimsel) demokrasidir. Bu kurallara göre Türkiye’de normal seçimler yapılır, çok partili bir sistem vardır, siyasal partilere hazine yardımı verilir, seçimler gizli oy, açık sayım v.s gibi kurallara göre yapılır ama vatandaşların ne kadar eşit olabilecekleri insan haklarından ne ölçüde yararlanabilecekleri; egemenlerin insafına bırakılır.

Örneğin; TBMM gurup kurabilen her siyasi partiye bir miktar hazine yardımı yapılır. BDP iki dönemdir gurup oluşturmasına rağmen diğer partilere verilen hazine yardımı; BDP’ye verilmez. TBMM yol ve yordamına uydurarak, BDP’nin bu haktan yararlanmasını engeliyor.

Başka bir çok devlette olduğu gibi Türk devleti de demokrasiyi istediği biçimde kullanabilmek için evrensel hukuk sisteminin yerine; milli bir hukuk sistemi oluşturmuştur. Türk devletinin oluşturduğu bu milli hukuk sistemi; hak, adalet, özgürlük, eşitlik ve demokrasi gibi hakların kullanılmasındaki kuralları ve çerçeveyi belirlediği gibi bu hakların sadece egemenlerin istediği gibi yorumlanmasını da sağlamıştır.

Mesela bu milli hukuk sistemine göre; ‘’sayın Öcalan’’ diyen bir vatandaşa ceza veriliyor ve seçme-seçilme hakkı rahatlıkla engellene biliyor. Yada Van milletvekili Kemal Aktaş olayında gördüğümüz gibi; evrensel hukuk ilkelerine göre hiç bir suç teşkil etmeyen Kürdistan kelimesini kullandığı için Kemal Aktaş cezalandırılmış ve bu cezası da Yargıtay tarafından onaylanmış, vekillik hakkı tehlikeye girmiştir.

AK Parti’liler ‘’mahkemeler bağımsızdır’’ diye hedef şaşıtmaya çalışsa bile mesele mahkeme ve hakimlerle açıklanacak bir sorun değildir. Sorun; Türk devletinin oluşturduğu milli hukuk (resmi hukuk) sistemindedir. AK Parti’de; TBMM çoğunluk olduğu için bu sistemi işine geldiği ölçüde kullanıyor ve kullanmaya devam edecektir.

Yeni Anayasa tartışmalarının sürdüğü bu günlerde; AK Parti yüz yıldır süregiden bu siyasal kalpazanlığın ömrünü uzatabilmek için Kürtlerin millet olmadığı tezini ileri sürerek; millet olmaktan doğan haklarını kısıtlamaya çalışıyor. Bülent Arınç’ın son Diyarbakır ziyaretinde açıkladığı ve ‘’anadilde eğitim hakkında herhangi bir çalışmamız yok’’sözleri; Kürtçenin sadece seçmeli ders biçiminde uygulanacağının göstergesidir.

Çağımızda demokrasi ve eşitlik kavramları artık iç içe geçmiştir. Eşitliğin olmadığı bir yerde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Son dönemlerde yapılan anadil tartışmalarında; ‘’Kürtlerin; kimya , fizik ve matematik gibi dersleri anadillerinde öğrenmelerinin ne yararı var ?‘’diye çıkan söylemler ( bunlar daha çok AK Parti; Fetullahçı ve Zaman gazetesi çevreleridir.) demokrat olduklarını beyan eden çevrelerin eşitlikçi olmadıklarını da ortaya çıkarıyor.

Oysa insan hakları evrensel beyannamesinde; insanların özgür doğduklarını ve kanunlar önününde eşit haklara sahip oldukları belirtilir. Türklerin kendi anadillerinde kimya, matematik, fizik gibi dersleri almalarını önünde hiç bir maddi ve manevi bir engel olmadığı halde Kürtlerin anadillerinde eğtim hakların önüne maddi ve kanuni engeller çıkarmak çağdaş ve demokratik bir davranış olmadığı gibi asimilayonun sürekli kılınması için atılan bir adımdır.

Kürtler söz konusu olduğunda neden demkrasi bir kandırmacadan öteye gidemiyor?

Bunun en önemli sebebi Kürdistan’ın sömürge ve Kürtlerinde köle statüsünde tutulmasıdır.

Ünlü İngiliz filosufu F. Bacon sömürgeleri; ağaçlandırılarak yaratılan bir ormana benzetir. ‘’Nasılki bu ormanın vereceği ürünleri beklemek için 30-40 yıllık bir süreye ihtiyaç varsa sömürgelere yapılan yatırımlardan elde edilen meyvelerin devşirilmesi için de zaman ihtiyaç vardır’’ diye belirtir.

Türk devleti 100 yıldan beridir kuzey Kürdistan’da mali, idari, kültürel ve siyasal yatırımlar yapmıştır. Yapılan mali, idari, kültürel yatırımlardan, nisbi başarılar elde ettiğide ortadadır. Kürt milletinin yarısına yakın bir bölümünü asimile edilmiş; Kürdistan’da; Türk idari ve mali sistemi pekiştirilmiştir ve kültürel hegemeonya sağlanmış yada sağlanmak üzeredir.

İşte başta AK Partililer olamak üzere bütün Türk şövenistlerinin beklediği; adına Kürdistan denilen sömürgede olgunlaşan meyvelerin devşirilmesi günüdür.

Durum böyle iken Türkiye’de iktidara gelen güç ve partilerin sömürgecilik idealinden vazgeçmesini beklemek biraz saflık olur. Onun içinde; AK Parti’nin ileri demokratik adımlarların derin devlet tarafından engelliyor diye uydurduğu bahaneler, Kürtleri oyalama ve kandırmacadan başka bir şey değildir.

Yüz yıldır oynanan bu oyunu bozmanın tek yolu, Kürtlerin birliğinden geçer.

Kürtler ellerindeki yumurtaları AK Parti’nin sepetine koymak yerine, kendi aralarında birliği sağlayarak; milli, idari, hukuki ve kültürel sistemlerini yaratmayı başarabildikleri oranda Türk sömürgeciliği geriletebilir ve kendi topraklarında demokrasi ve eşitliği sağlayabilirler.

4 Şubat 2012

Ahmet Yaman

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.