Kürdlerin işi zor.
Bir kaç gün önce bir Kürd bilgesine misafirdim.
Dedi ki “Birisi bana sordu: Mamosta, Kürdler nasıl kurtulur? Ben dedim ki ’Bana dünyanın en zor sorusunu sordun, ben bunun cevabını bilmem. Ama bana ’Kürdler nasıl kurtulmaz ’ diye sorsaydınız çok kolay bir cevabı olurdu. Diyecektim ki ’Kürdler Kürdlerin sayesinde kurtulamıyor.“
O bunu anlatırken çok gerilere gittim.
1980 in mayısına.
Çok sıcak bir gündü.
Annem çağırdı. “Ziqqûûm.“
Gittim.
Yanlış anlamayın. Annem Türkçe bilirdi ama benimle tek kelime konuşmazdı. Zaten benim de şimdiye kadar tek lekesiz yanım buydu: Annemle ve babamla asla Türkçe konuşmadım.
-“Gel buzağıyı tut!..“
Annem inekleri sağacaktı. Mayıs ayında inek sağarken birinin buzağıyı tutması gerekiyordu. Benden başka kimsesi yoktu. Dolayısıyle ben üniversite bitirmiş biri olarak annemin buzağısını tutmak zorundaydım.
Ben Türk üniversitesi bitirdim ama hiç bir zaman “köylü olmaktan, Kürdçe konuşmaktan ve yoksul olmaktan“ asla utanmadım.
Ben şimdi de bir Kürd'üm, şimdi de köylüyüm ve şimdi de üniversite diplomalı bir yoksulum.
Bunu şimdiden newroz.com okuyucularına ilan ediyorum.
Ben buzağıyı tutmakta ve annem ineği sağmakta iken köyden biri göründü:
-“Apê Ziqqûm, bize misafir gelmiş. Sizin sazı istiyorlar.“
Doğrusu şaşırmıştım. “Allah allah“ diye söylendim, “saz isteyen kim ola ki?“
Buzağıyı bıraktım. Gittim sazımı verdim. Çocuk sözünü tamamladı.
-“Apê Ziqqûm, seni de istiyorlar.“
-“Tamam“ dedim, “işim bitsin, gelirim.“
İşim buzağıyı tutmaktı. Az sonra bitti.
Çıkıp gittim bana “gel“ diyen gencin evine.
Çok güzel bir mayıs ayıydı. Tam da çiçeklerin açtığı zamandı. Ama bir yandan da ara sıra Kanireş'e inip TC nin polis ve askerini teslim alma zamanıydı.
Hiç beklemediğimiz zamanda Türk basınından bize Apo ve PKK bildirilmişti. Çok tuhaf bir durumdu. Bize PKK ve Apo bilgisini o dönemlerin Aydınlık ve diğer Ergenekon basını tanıtmıştı.
Benim gibi üniversite bitirmiş 24 yaşında bir gencin anlayabileceği bir durumdu ama Kürdlere bunu anlatmak çok zordu.
Kısa keseyim.
Sazımı isteyenlere gittim.
Üç kişiydiler.
Selam verip oturdum.
Saz çalan, Allah var yani, çok güzel çalıyordu.
O zamanlar Kürdlerin duymak istediği en güzel “Qoçgîr ve Gelîyê Zîlan“ ağıtlarını söylüyordu.
Ben de dinledim.
Söz döndü dolaştı. “Devrimcilik“ oldu.
Ev sahibi sitem etti: “Neden PKK ve diğer “devrimciler“ bir olmuyor diye sordu.
Saz çalan adam tersini sordu:
-“Hangi devrimciler?“
Ev sahibi bildiklerini sıraladı:
-“Şu şu, şu ve şu.“
Saz çalan adam saz çalmayı bir an bıraktı.
-“Onlar mı“ dedi, “onlar PKK ye karşı kurulmuş ajan örgütlerdir.“
Hiç bir şey demedim.
PKK denen şeyden hiç konuşmadım. Çünkü, o adamın dediğne gelsem o sırada belimd olan Lama silahımı kullanmam gerekiyordu.
Ama ben o silahı Kürd değil Kürd düşmanı düşürmek için almıştım.
Daha 24 yaşındaydım. Kürdistan'ı kurtarıp Kürdlere vermek istiyordum.
Devamı var...
Bu ayfayı okuyan bütün güzel Kürdlere ve Kenan Fani Doğan'a bu gece bütün Zaza ve dost selamımı gönderiyorum.
Adımı bütün Türk inkârcılar ve Kürd işbirlikçileri için Ziqqûm koydum.
Solaxi kızmasın diye.
Devamı yarın Sayın Solaxî
´ZIQQUM´ ucuz bir TUJOLUK yapiyor.