Degerli okuycular, Degerli Dostlar,
Ekte, bundan 10 gün önce Paris'te düzenlenen uluslar arasi bir sepozyuma SKD (Soykirim Karsitlari Dernegi) adina sunulan konusma netnini ve davetiyenin Fransizca orjinalini bilginiz icin iletiyorum. Gerek Tükiye Ermenistan iliskilerine iliskin tartismalara, gerekse 1915 soykiriminin ikarina karsi yürütülen gündemdeki tartismalara katkida bulunacagi umudu ile Sizlerle paylasmak istedim. Diger konusmacilarin sunulari yabanci dilde de olsa, elimde olmadigi icin sizlere iletemiyorum.
Saygi ve selamlarla,
Ali Ertem
OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDAKİ SOYKIRIMIN 95. YILI
OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDAKİ SOYKIRIMIN 95. YILI
Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1915 soykırımını inkâr politikasına karşı aşağıda isimleri yazılı kuruluşların ortak açıklamasıdır
Hamburg, 24 Nisan 2010
24 Nisan 1915'de Türk Hükümeti İstanbul'da yüzlerce önde gelen Ermeni'yi tutukladı ve ülkenin iç kısımlarına sürdü. Bunların büyük çoğunluğu orada öldürüldü. 24 Nisan, “Ermeni sorununun çözümünün“ başlangıcını oluşturdu. Soykırım kavramının yaratıcısı ve 1948 Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin girişimcisi Raphael Lemkin şunları yazıyordu: “Fırat nehrine atılan veya Der-Zor yolunda katledilen Ermeni erkek, kadın ve çocuklarının çektikleri acılar, BM Soykırım Sözleşmesinin kabul edilmesinin yolunu hazırladı.“ Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel, Osmanlı İmparatorluğundaki soykırımla bağlantılı olarak “Holokost'tan önceki bir Holokost“tan söz eder. Yaklaşık 1,5 milyon Ermeni ve yüzbinlerce Asuri-Süryani ve Pontuslu Rum işlenen suçun kurbanı oldu.
Daha 1915 soykırımından önce Osmanlı İmparatorluğundaki Ermeni halkı 19. Yüzyılın sonuna doğru giderek artan bir baskıya tabi tutuldu. Sultan Abdülhamit'in yönetimi altında 1895/96 yıllarında yaklaşık 300.000 Ermeni'nin kurban edildiği katliamlar gerçekleşti. Jön Türkler 1908'de bir “devrimle“ Abdülhamid'i iktidardan indirdiklerinde, İmparatorluğun Türk ve Müslüman olmayan halklarına eşitlik sözü verdiler. Ancak çok kısa sürede yeni hükümetin Osmanlı İmparatorluğunu etnik ve dinsel olarak homojen bir Türk ulusal devletine dönüştürmeyi amaçlayan aşırı Türk milliyetçisi bir politika izlediği belli oldu. Adana ve çevresinde 1909 yılında, birkaç yıl sonra olacak olanların bir habercisi olan katliamlar gerçekleşti.
Osmanlı İmparatorluğu Almanya'nın safında I. Dünya Savaşına girdi. Jön Türk Hükümeti, imha politikasını rahatça uygulayabilmek için savaşı kullandı. Her ne kadar Berlin'deki Kayzerlik Hükümeti kendi asker ve diplomatlarının verdiği raporlardan Osmanlı İmparatorluğunun yaptıkları hakkında bilgisi olmakla birlikte, cinayetleri durdurmak için hiçbir girişimde bulunmadı. Zamanın Kayzerlik Şansölyesi Bethmann Hollweg şu açıklamayı yapıyordu: “Tek hedefimiz Türkiye'yi savaşın sonuna kadar yanımızda tutmaktır; Ermenilerin bu nedenle mahvolup olmamaları, önemsizdir.“
Ermeni, Asuri/Süryani ve Anadolu Rumlarının hemen hemen tamamen imha edilmesi ve sürülmesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturdu. Bu durum Türk Hükümeti üyelerince bugün açıkça kabul edilmektedir. Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 10.11.2008'de şöyle diyor: “Bugün eğer Ege'de Rumlar, Türkiye'nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, acaba bugün aynı milli devlet olabilir miydi?“ Suçlara katılmış ve böylece zenginleşenler Türkiye Cumhuriyetinde sadece cezalandırılmamış olmakla kalmadı, aksine hükümet ve devlet aygıtında makamlar elde ettiler.
Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar soykırımı tanımayı reddetmektedir. Bu inkâr politikasına karşı büyüyen eleştiriyi, ceza soruşturmalarıyla bastırmaya çalışmaktadır. Fakat Ermeni gazeteci Hrant Dink cinayetinden beri Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin açık ve kısıtlamasız incelenmesi talebi gittikçe daha güçlü bir şekilde seslendirilmektedir.
Biz aşağıda imzası bulunan örgütler ve dernekler Türkiye'deki bu gelişmeyi destekliyoruz.
Bizler,
1915 soykırımının inkâr edilmesini ve zararsız bir şey gibi gösterilmesini mahkûm ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri uygulanan inkâr politikasını başka devlet suçlarının da sorumlusu olarak görüyoruz.
Geçmişle hesaplaşmanın demokratik bir sivil toplum gelişiminde önemli bir rolü olduğu kanısındayız.
Milliyetçi veya ırkçı şiddetin tekrarlanmasını önlemek için, geçmişin suçlarının ele alınıp incelenmesinin gerekli olduğu görüşündeyiz.
Bizler
Türkiye Cumhuriyeti'nin 1915 soykırımını tanımasını,
Düşünce özgürlüğü önündeki tüm kısıtlama ve engellerin kaldırılmasını ve böylece suçların ele alınıp incelenebilmesini,
Türkiye Cumhuriyetinin 24 Nisan'ı soykırım kurbanlarını anma günü olarak resmen ilan etmesini,
Soykırımdan kurtulanların çocuk ve torunlarının, Türkiye'de suçun işlendiği yerlerde kurbanlarını anabilmeleri için olanak yaratılmasını,
Türk okul kitaplarında ırkçı ve Ermenileri karalayan içeriklerin çıkarılmasını,
talep ediyoruz.
ATIK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu)
AvEG-Kon (Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu)
Yezidi dernekleri federasyonu (Federasyona Komelên Êzîdiyan-FKÊ)
FEDA (Demokratik Alevi Dernekleri Federasyonu)
ICAD (Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Komite)
IMA (Uluslar arası Göçmenler Birliği)
TÜDAY
Menschenrechtsverein Türkei / Deutschland e.V (Türkiye /Almanya Insan Haklari Dernegi)
Adres: Melchiorstr. 3, D-50670 KÖLN, Tel. :0049-221-724077, E-Mail: [email protected]
Verein der Völkermordgegner e.V. Frankfurt / Main
Soykırım Karşıtları Derneği (SKD); Kontakt : Ali Ertem Tel.: 0049/69/5970813; E-Mail: [email protected]
YEK-KOM (ALMANYA KÜRT DERNEKLERI FEDERASYONU)
Re: Soykirim sadece OSMANLI'da yapilmadi. TC kilic artigi dedigi
TC iste bu yuzeden ermeni iddialarina karsi inatla duruyor. TC asil katliamdan kurtulan Ermenilerin hesabini vermek zorunda. Ataturk doneminde bunlarin bir kismi Kurt isyanlari esnasinda Kurtlerle beraber katl edildiler..
SOYKIRIM KURBANLARI VE ONLARIN HAYATTA KALAN ÇOCUKLARI İÇİN HAK