Tane tane yağıyordu kar.Kelebek kelebek bembeyaz uçuşuyordu tanecikler.Son karların ardından gelen beyaz kelebeklerdi .Cemre yemişti toprak ,ısınıyordu beyaz dünya.Karlar eriyordu ,fışkıracaktı yer altından yeni bir yaşam.Kar eriyordu usul usul.Kamereman ıslak gözlerini sıkarak çekime devam ediyordu.Usuldan, nazikce eğilp kalkıyordu,ağlamaların içinde iksine iksine dizleri üstünde dönerek kan sızan ve bir gül yaprağyımış gibi düşen atkıyı yakın çekime aldı.Buz eriyordu,kan eriyordu damla damla düşüyordu gül yaprağının ucundan.Kamera atkı’yı izliyerek boğaza sarılan atıkya basan kan sızmasını engellemeye çalışan incecik ele görüntüledi .Damarlar gözüküyordu incecik el’de,incecik bir yüzük. Kamera yarı gülümseme yarı acılı yüz hatlara doğru tırmanırken arkadan gelen ağıtlı ses arasında telsizle “em gihiştin heval Sertif” Sertif arkadaşa ulaştık sözleri kekemeliydi, ağırdı acılıydı,göz sıkmalaırın sıklaşmasını artıran kameraman uyuyan gencecik yüzün üzerinde durdu.İkinci bir el Sertif’in başını kucağına almış.Parmaklar biraz aralı,uykuya geçen biri donarak can verirken son sıçrayışı gibi bükük.Bir büküm saç yüzün sol kısmını kapatırken gömlek katınanadır.”Heval bayan arkadaşın kimliğini bilmiyoruz,o da olabilir.Yok yok yirmisinde ya var ya yok.Heval nasıl mı yirmisinde olduğunu biliyorum.Sanki canlıdırlar karşımızda, ya da on dakika önce gelseydik onlarla konuşacaktık gibi taze,canlı duruyorlar karşımızda.Bayan arkadaş kendi elbiseleri ile Sertifi korumuş”.Kamereman geri çekildi.Titreyen dudaklarına engel olamadı ,ağladı ağladı ,ağlaması telsiz konuşmalarına karıştı.Genel görüntüye geçti.Genç bayanın kucağında uyuyan Sertifin kanlı gösü,kan kırmızısı boynu ile incecik gömleği, uzun saçı Sertif’in üzerine uzanan acı karışımlı gülümsemeli yüzü görüntüyü dolduruyordu.”heval,heval seni sonra ararım,şimdi iki cenazeye ulaştık” dedi .Telsizi kapattı.Kameremana döndü,”telsizle nasıl anlatayım ,beş ay önce yaralı kayıp olan iki arkadaş buzlar içinde canlı gibi kalmışlar,insanın içinden onları kurtarmak istercesine koşturması geliyor,konuşması geliyor.A ha karşımızdalar qurban” o da gözyaşlarını koyu verdi,ağlıya ağlıya “Çiya bılınde te nabinım,l ete nabinim “Ağıtlar eşliğinde çekime devam ediyordu kamereman.Hem ağlıyor hem çekim yapıyordu gül yaprağını.Kar kelebekler gibi uçuşuyordu ,ağıtlar acılı acılı.” por soré gül sor bune naçırpınm”…
Merhaba ,
Aslında yeterince teknik bilmiyorum,yani sahfe ayarları reklendirme vs.
Ayrıca birazda sabır ve dinlendirme gerekir, bu konuda haklısın.
Elimden geleni yapmaya çalışacağım.
Hürmetler
simdi millet uzerime gelecek
umarim EJ araya girer
tamam hikaye aci bir hikaye ama
baslik titreyen dudaklar pek acele secilmis gir baslik olmus.
buyuk izdiraplari bu kadar direk tabirlerle anlatmak gerekir mi?
bir arkadas EJ ye yazim acisindan ZAMAN ayirmasini onermisti.
yazim dedigim imla nokta virgul meselesi.
bence orya ayracak zamandan cok
basligi secmek icin iyice zman ayirmak gerekir
yazinin kapisidir
davetiyesidir
yuzudur
onemlidir
hurmetler
Selamlar hek,
Başlığın çekim alanı önemli.Hiç yaşadın mı bilmem,ben yaşadım.Ağlamamak için insan kendini zor tutar.
Vucudu taşar kendini tutma,ağlamama.Gözlerden fışkırır göz yaşları(kameramanın çekimi aksatmamak için
ikide bir gözlerini sıkması).Dudak titremeleride aynı. Ağlamak ve kendini tutmanın sonucu oluşan,gözlenen bir
durumdur.Bir kaç duygunun birleşerek acıyla birleşmesi diyelim biz buna.Elbette başlığın ilk vurgusu yaşamış
olduğumuz ortamlara göre değişir.Ben acıların kişide yaptığı içsel bir deprem olarak görüyorum.Vurgulamak istediğim
başlık öylesine seçilmemiş,tam tersine acıların özünün dışa vurumudur.
Hürmetler
bıraz zaman