Genel seçim çalışmaları sırasında Şerafettin Elçi hakkında yazdıklarım üzerine bazı okuyucular bana yazarak, Elçi’ye bazı konularda haksızlık yaptığımı ileri sürüyorlar. Bazıları Şerafettin Elçi’nin Ak Parti’ye destek olduğunu ya bilmediklerini ya da doğru olmadığını da yazarak, benim subjektif davrandığımı ifade ediyorlar.
Şerafettin Elçi’nin milletvekili aşkına da itiraz eden az sayıda okuyucu var. Çünkü Elçi’nin milletvekili aşkıyla ilgili somut olaylar, girişimler var. Kürt kamuoyu Elçi’nin Adalet Partisi’nde milletvekili olduğunu, daha sonra CHP’ye geçtiğini ve Ecevit döneminde CHP’den bakan olduğunu; sonraki tarihlerde de üstelik bir Kürt Partisi kurması çalışmalarının içinde iken, CHP’den Şırnak milletvekili adayı olduğunu ve kaybettiğini, CHP’den kaybetmesine rağmen Baykal’ın adamı olmaya devam ettiğini; daha sonra da Refah ya da Fazilet Partisi’nden milletvekili olmak için kıran-kırana bir mücadele verdiğini, bu konuda hemşerisi Haşim Haşimi ile kapışmaları, birbirlerinin ayaklarını kaydırmak için neler yaptıklarını, siyaset sınıfı çok iyi biliyor.
Şerafettin Elçi, 2002 yılında Ak Parti hükümet olduktan sonra da, ona yakın durmaya başladı. Ak Parti’nin ilk hükümet döneminin ortalarından itibaren televizyon programlarında Ak Parti’nin propagandisti haline geldi. Bunu yaptığı zaman partisizdi. 2007 yılında Ak Parti’ye oy verdi. Televizyon programlarında Ak Parti’nin ateşli taraftarlığını yaptı. Erdoğan’ın mücahidi haline geldi ve Erdoğan’a olağanüstü özellikler fehmetti.
Elçi’nin AK Parti’nin ateşli taraftarlığı ve Erdoğan mücahitliği, Erdoğan’a yazdığı mektupla somutlaşıyor.
Mektup incelendiği zaman, mektubun dini motiflerle bezenmiş bir mektup olduğu, Ak Parti’nin ağdalı eski Osmanlı jargonuyla yazıldığı hemen görülür. Bunun da oldukça anlamlı, mesaj iletici, “her sakala uygun tarak” esprisine uygun düştüğü gözden kaçmaz bir ahval.
Elçi’nin mektubunda, Erdoğan’ın milli iradeyi ve Kürtleri de temsil ettiğini, üstelik Erdoğan zaferinin, “milli iradeye dayalı demokrasinin zaferi” olduğunu, Erdoğan’ın Kürdistan Federe Devleti’nin düşmanı olmadığı; en önemlisi de PKK’nın terörist olduğunu ve Erdoğan’ın terörizme karşı mücadelesinin meşru olduğunu; terörizmle mücadele ile Kürt halkının meşru hakları konusundaki taleplerinin birbirinden ayrı düşünülmesi gerektiği gibi, daha büyük vasıfların Erdoğan’a yüklendiği görülüyor.
Bütün bu söylenenlerin, Ak Parti ve Erdoğan mücahitliğinden başka bir şey olmadığı hemen tespit edilebilir.
Elçi’nin Erdoğan’a yazdığı mektup, 26 Temmuz Tarihli. Mektupta şöyle deniliyor:
“SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞANBAŞBAKAN
VE AKP GENEL BAŞKANI
“22 Temmuz 2007 Genel Milletvekili Seçimi’nde kazandığınız başarıdan dolayı, başta zatıâliniz olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarınızı yürekten tebrik ederim. Doğru yolda başarılarınızın devamını Cenabı Haktan dilerim.
“Elde edilen başarı sadece siz ve partinizin değil, aynı zamanda milli iradeye dayalı demokrasinin zaferidir. Bu zafer, milli iradeyi hiçe sayan ve demokratik işleyişi dışlayan müdahaleci bürokratik oligarşiye verilen mükemmel bir cevaptır. Her halde bu cevaptan herkes payına düşen dersi alacaktır.
“Beyefendi Zatıâlinizin seçim gecesi yaptığı halka teşekkür konuşmanızda belirttiğiniz gibi “ omzunuza daha ağır bir sorumluluk ve yük binmiştir ”. Bu yükün altından kalkmak, ancak milli iradeyi tam anlamıyla ülke yönetimine egemen kılmakla sağlanabilir.
“Bunun için de;
1- Parlamentonun içinden halkın arzu ve iradesini temsil eden bir Cumhurbaşkanı seçmek
2- Zaman geçirmeden sivil bir anayasa yapılmalıdır. Bu anayasa, çağın modern anlayışına uygun; Türkiye’nin toplumsal çoğulcu yapısını göz önünde tutan, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı, özgürlükçü, çoğulcu, katılımcı demokratik bir karakter taşımalıdır.
3- Aynı konuşmada değindiğiniz gibi, çetelerin üzerine cesaretle ve kararlılıkla gidilmelidir. Devlet kurumları ve toplum bu habis urlardan temizlenmedikçe, ne bireylerin can ve mal güvenliği, ne de milli iradeyi temsil eden kurumlar ve ne de demokratik rejim güvencede olamaz.
4- Aynı konuşmanızda belirttiğiniz gibi, terörizmle mücadele şarttır. Ancak terörizmle mücadele, Kürt Halkı üzerinde şiddet ve baskıya vesile olmamalıdır. Terörizm salt bir güvenlik sorunu değil, Terörizmi besleyen toplumsal nedenlere inilip, gereği yapılmalıdır.
Terörizmi besleyen toplumun haklı ve meşru talepleri varsa, demokratik yöntemlerle karşılanmalıdır.
5- Seçimlerde Kürt Halkının sizlere teveccühü, Türkiye ortalamasının çok üstünde olmuştur. Bunun iyi okunması gerekir. Türkiye’nin genelini etkileyen etkenlerin ötesinde en önemli etken, seçim süresince Sayın; Baykal ve Sayın; Bahçeli’nin sürdürdüğü Kürt karşıtı söylem ve sınır ötesi operasyon kışkırtıcılığına tevessül etmemenizdir. Kürt halkı, sizin bu tutumunuzu takdirle karşılamış ve değerlendirmiştir. Zatıâlinizin de Kürt halkının bu kadirşinaslığını değerlendireceğinizi umarım.
Seçim zaferiniz büyük ve anlamlıdır. Türkiye’nin çok çetin sorunları sizleri beklemektedir. Doğru yolda atacağınız adımlar ve gayretlerinizde Cenabı hak yardımcınız olsun.
Bu vesile ile şahsım ve partim adına saygılar sunarım
Şerafettin ELÇİ, Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP) Genel Başkanı “
*****
Erdoğan bu mektuptan sonra Elçi’ye büyük değer biçmeli ve zamanında da milletvekilliği için teklif götürmeliydi. Ne yazık ki, Erdoğan bunu yapmadı.
Eğer Erdoğan Elçi’ye milletvekilliği için teklif götürseydi, o zaman bugünkü konumda ve yerde olmazdı.
Elçi, 12 Eylül Anayasa Referandumu sırasında Ak Parti için bir militan ve mücahit gibi çalıştığı halde, o dönemde: Kemal Burkay, Şivan Perwer, Orhan Miroğlu,, Ümit Fırat, Muhsin Kızılkaya gibi Kürt şahsiyetlerine, HAK-PAR ve Kürdistan’daki sivil demokratik kuruluşlara değer vermesine rağmen, ona değer atfetmedi.
Bu Elçi’yi şoka etti ve Elçi makas değiştirmeye karar verdi.
Bu aşamada, PKK/BDP’nin milletvekili adaylığı önerisi Elçi için bulunmaz bir fırsat doğurdu. Elçi, Ak Parti’nin konumunda bir değişiklik olmamasına rağmen, PKK/BDP ve Öcalan’ın milletvekili adayı olduktan sonra, PKK’nın teröristliğini ve Öcalan’ın caniliğini, unuttu, Ak Parti düşmanı ve Öcalan mücahidi olmaya başladı.
Seçim boyunca bu konuda Elçi’nin söylediklerinin mürekkebi dahi kurumuş değil.
Ama PKK’da Öcalan mücahidi olmak öyle prosedürsüz olmaz. Öcalan mücahitliği belli bir prosedüre, PKK literatüründe “PKK uygulaması” denilen bir pratikle gerçekleşiyor.
Bu “PKK uygulaması”, genel ve mahalli seçimler döneminde aday adaylarının kameraların karşısına geçip nedamet getirmesi, Öcalan’a ve PKK ayetlerine biat edeceğini açıklamasıyla gerçekleşiyor.
PKK’nın bu uygulaması yıllardır yoğun olarak eleştirilmektedir. Bu yeni seçim döneminde, bu uygulamanın yapılmadığı kanaati vardı.
Oysa bu uygulamanın kalkmadığı, şekil değiştirdiği tespit edildi. Her adaya bir yeni biçim ve metod bulunarak Öcalan’a biat etmesi ve Övalan’ın mücahidi olması sağlanmış.
Elçi’ye de özel bir uygulama yapıldığını içerdeki yakın kaynaklardan saptamak zor olmadı.
“Bu uygulama nasıl olmuş?” Ona bakalım.
PKK’lılar günlerden bir gün, bir köyde bir kutlama ve seçim toplantısı hazırlıyorlar. Bu toplantıya Elçi’yi çağırıyorlar. Elçi oraya gittiği zaman, yoğun Öcalan’ın resimleri, “Biji Serok Apo” sloganları ile karşılaşıyor. Önce yüz olan kişinin sayısı giderek artıyor.
Bu sayı artışının kendisi Elçi’yi heyecanlandırıyor. Çünkü Elçi parti kurmasına rağmen, hayatında bir komite kuramamış, kitleyi örgütleyememiş, bir miting bile organize edememiş bir siyasetçi. Bu nedenle, Rizgarî/Ala Rizgarî, Şivancı Hareket/DDKD, Özgürlük Yolu, KAWA, KUK hikâyelerini ve bu Kürdistan örgütlerinin yaptıklarını ağzı açık dinleyen biri.
PKK’lılar, kadınlar erkekler, gençler ve yaşlılar olarak elleri zafer işaretiyle havada, sloganlar atmaya ve marşlar okumaya, konuşmalar yapmaya devam ediyorlar. Elçi’yi ellerinin üstünde havaya kaldırıyorlar.
O zaman, Elçi heyecandan ağlıyor. Bir konuşma yapıyor. Konuşmasında, “Serok Apo, Başkanımız, aranıza, aramıza dönene kadar mücadele edeceğime namusum üzerine yemin ediyorum” diyor.
Böylece, Öcalan, hem yıllarca kendisine terörist, cani, Kürt halkının düşmanı diyen Elçi’yi teslim alıyor, ona nedamet getirtiyor; hem de çok yaşlı, kır saçlı bir mücahit kazanıyor.
Elçi de seçim öncesi ve sonrası bu yeminine bağlı kalarak, mücahitliğe devam etti/ediyor.
Amed, 29. 06. 2011
İbrahim GÜÇLÜ
([email protected])