Kürd ve Kürdistan tarihine ilişkin yapılan araştırmalar esnasında çok ilgi çekici ve bir o kadar da hüzünlü bazı gerçeklikler ortaya çıkıyor.
Kürdlerin tarihine dair yapılan araştırmalar esnasında açık bir şekilde görülüyor ki Kürdler bugün Kürdistan dediğimiz bölgenin çok ötesinde büyük bir alan üzerinde hüküm sürmüşlerdir.. Mısırdan Kafkasya ya Kuzistan'dan Fırat boylarına kadar çok geniş bir çoğrafyada varlık sürdürmüşlerdir.
1800'lerin başında dahi Kürdlerin bazı bölgelerde çok ciddi ağırlıkları vardı.(örnğin Kafkasya'da) Haçlı seferleri ve Eyubiler üzerine yapılan araştırmalarda Kürdler asırlar boyu Ortadoğu'da hem siyasal ve hemde sayısal olarak çok ciddi bir etkinliğe sahipti.. Şam, Kahire, Kudüs, Lübnan, Halep vb. alanlarda Kürdlerin ciddi ve hatta bir çok dönem belirleyici bir pozisyonları oldu.
Tarihsel süreç içinde bu Kürdler büyük oranda yok oldu.. Bu Kürdlerden bazılarının Kürdistan'a geri döndüğü bilinmektedir.. Ama o bölgelerde bulanan Kürdlerin esası süreç içinde Araplaştılar.. Newroz.Com'da arasıra bu Kürdlere dair çeşitli araştırma yazıları çıkmaktadır.. Örneğin “Arap Şairlerin Prensi: Ahmed Şewqî“, “ Selahadin Eyubi“, “ Amedli Muhamed Ali Paşa“ , “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Kürdlüğü“ vs vs..
Ortadoğu'da yayılmış 100 binlerce Kürd'ün akibetini araştırmak, ortaya çıkarmak bugünkü Kürdlerin mücadelesinin üzerinde nasıl bir etkide bulunacağını şimdiden tespit etmek çok zor.
Yahudiler, Babil Kralı tarafından sürgün edilen ve kayıp olan aşiretlerini hâlâ arıyorlar.. Bu hikayenin 3000 yıldan fazla bir geçmişi var.. Yahudilerle kıyaslanınca Kürdlerin ki çok daha yakın geçmişe dayanıyor.. Bir çok şey kayıt altına alınmış bir sürece tekabul ediyor.. Aslında Kürd tarih araştırmacıları için eşi ve benzeri olmayan bir araştırma ve inceleme zeminidir..
Kürdler böyle şeylere fazla kafa yormazlar yada böyle şeyleri küçümserler..!! Yabancı bir dizi tarih araştırmacıları “Eyubiler dönemi Halep“, “Eyubiler Dönemi Şam“, “Eyubiler Dönemi Kahire“ vb adlar altında sürece dair çok akademik ve kapsamlı çalışmalar yapıyorlar.. Bu eserler okunduğu zaman Kürd varlığı ciddi bir şekilde görülüyor..
Kaldı ki bu tip araştırmaların Kürd davasına hiç bir zararı olmaz. Tam tersine Kürd davasının ilerlemesinde katkıda da bulunabilir.. Örneğin “Benazir Buto“ ve “ Maurice Bişar“ gibi dünyaca tanınan şahsiyetlerin Kürdlüklerini itiraf etmeleri Kürd dünyasında olumlu yankılara neden olmuştu.. Ayrıca, Kuzey Kürdistan'da “ninelerinin“ yada “büyük büyük, büyük ninelerinin Ermeniliği sonradan keşfeden“ bir çok Kürd'ün Ermeni davasına angaje olmaları bu bazda göz önüne alınması gereken bir husustur..
Esas konumuza gelirsek, Kürdlerin Lübnan yerleşme süreci Eyubiler dönemine kadar dayanıyor.. Muhamed Ali El Siwerikî'nin Lübnanlı Kürdlere ilişkin yaptığı araştırmasında bugün araplaşmış bir dizi Kürd ailesini ortaya çıkarıyor.. Bu ailelerden Meheni, Îmadî, Canpolat, Merehbi, Ebud, Sifa, Eqar, Eyubi, Şehal, Xidir Ağa,Fazil, Sihubyun,Merhib vs.. sayabiliriz. Bu Kürd asılı aileler Lübnan'da Durzi, Şii, Sünni, Maruni gibi bir çok dinsel ve mezhepsel yapılar içinde bölünmüş durumdalar.. Sayın El Siwereki, bir dizi Arap kaynaklarına dayanarak bu ailelerin Kürd asılı olduğunu akademik bir şekilde ortaya koymaktadır.(Geniş bilgi için Muhamed Ali El Siwerikî, Kurdên Lubnanê, Kovara Metin, rupel: 156-169)
Bu ailelerin bir çoğu sayın Welid Canpolat'ın kendi ailesinden hareketle söylediği “ Kürd asılı, kültürel olarak Araplaşan“ bir konumdalar..
Bugün Lübnan'da kendilerini Kürd olarak gören 150 bin cıvarında insan var.. Bunlar esas olarak Sünni Kürdlerden oluşuyorlar. Bu Kürdler Kuzey Kürdistan'da Türk devletletinin giriştiği kıyımlar neticesinden 1925 yılından itibaren alana giden Kürdlerden ve Güney Batı Kürdistan'dan araplaştırma politikalarının kurbanlarından oluşuyor. Bu Kürdler bir çok siyasal ve kültürel kurum arasında dağılmış durumdalar. Lübnan'da azınlık olarak tanınmıyorlar.. Lübnan parlamentosunda temsil hakları yok ve Sünni kesim üzerine hesap ediliyorlar..
Geçenlerde ilginç bir açıklama ile karşılaştım. Güney Kürdistan'da çıkan “Rudaw Gazetesi“ Lübnan Kürdlerinden ve “Komela Xêrxwazên Kurd li Lubnanê“nin başkanı sayın Bahadin Hasan bir söyleşi yapmıştı..
Bu söyleşide sayın Bahadin Hasan “Lübnan'ın 50 ünlü ailesi Kürd asılıdır. Canpolat, Eyubi, Sino ve Heriri gibi..... Fakat Lübnan toplumu içinde erimişler“ diyor.
Sayın Bahadin Hasan söyleşisinin devamında “Refiq Heriri'nin kendisi aslen Kürd olduklarını ve Kürdlere karşı gerektiği gibi görevini yapmadığını itiraf etmişti“ diyor..
Bilindiği Refiq Heriri Lübnan Başbakanı'ydı ve Suriye devletinin örgütlediği bir terör eylemine kurban olmuştu. BM'nin oluşturduğu bir soruşturma komisyonu hâlâ sayın Refiq Heriri'nin ölüm nedenini araştırmaktadır..
Bilindiği gibi Lübnan Kürdlerinin büyük bir kesimi Güney-Batı Kürdistan Kürdleri gibi vatandaşlık haklarından yoksundurlar..
Refiq Heriri “Hıristiyanların muhalefetine rağmen 21 Haziran 1994 tarihinde 10 ile 18 bin Kürdü Lübnan vatandaşlığına geçişlerini“ yasalaştırabildi.( La Communauté Kurde au Liban: Avenir et Present, L.J Miho et F. Kawtharami, Etudes Kurde Nr.7)
Aslında Kürd asılı Lübnanlıların sorunu sadece sadece Herirililerin yada Canpolatların aileleriylede sınırlı değildir. Yukarıda bir çok aileden sözetmeye çalıştım..
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman sürgüne gönderilen “150'likler“ diye bilenen bir grup var. Bu grubun için bir çok Kürd aydını yada Kürd asılı şahsiyetler var..Bunlardan
Halil Rami Bedirxan, Mustafa Paşa Yamulki, Yarbay Fedah Bey, Mevlanazade Rifat, Kürd Hamdi Paşa, Fanizadelerden Mesud, Zeynelabidin ve Ali, Halide Edip Adivar(annesi Bedirxanilerden) vs.. (M. Bayrak, Anti-Toroslardan bir 150'lik: Fanizade Ali İlmi adlı makalesine bakınız)
İlginç olan bu şahsiyetlerden Cebelibereket(Osmaniye)in eski Mutasarrıfı Mesud Fani 1933 yılında Paris'te doktorasını Kürdler üzerine yapıyor.. Bu çalışma Paris'te “ La Nation Kurde et son Evolution Sociale“ adı altında yayınlandı.. Kitabın yazarı daha sonra Türkiye'ye dönerek Atatürk üzerine kitap ve yazılar yazdı..(konumuz olmadığından dolayı geçiyorum) Bu kitabın büyük bir kesiminin kötü bir tercumesi Prof.Dr. Azmi Süslü tarafından “Kürdler ve Sosyal Gelişmeleri“ adı altında Türkçeye çevrildi..
Mesud Fani sözkonusu olan eserinde “Suriye'nin sahil dağlarında oturan alevilerin Kürdlerle aynı boydan geldiğini“ Ernest Chantre'nin Aperçu sur les caracteres et ethniques de Anshariehs et Kurdes, B. de S. D' Anthropologie de Lyon sayfa 1881-1882 adlı esere dayandırıyor.. Ayrıca Mesud Fani “ Batı Lübnan Marunileri, Nesturiler, Hermen ve Cebeli Horan Dürzileri, Kürd unsurlarının çevre halklarlarıyla karışmasından başka bir şey değildirler“ diyerek bu tezini P.Denker'in “Les Races et Les Peuples de la Terre “ adlı çalışmasına dayandırıyor(age, sayfa 9)
Oraya çıkan bulanıkta olsa bir tablo var.. Bölgede yüzbinlerce Kürd asimilasyona uğrayarak süreç içinde Araplaştılar.. Bazı önemli Kürd ailelerinin secereleri tutulduğundan dolayı(Canpolatlar gibi) Kürd asılı olduklarını biliyoruz.. Lübnan'da Dürzilerin başını çeken Canpolatlar, Sünnilerin başını çeken Heririler ve Marunilerin Kürd asılı olması çok ilginç bir etnik kompozisyonu ortaya çıkarıyor..
Sonuç olarak bu makale ile bazı bilgileri gelecek kuşak araştırmacıları için Kürd arşivine bırakıyorum.. Onlara işlerinde kolaylık olsun diye.. Nasıl sonuçlar çıkaracaklarına kendileri karar verirler..
Silav û Rêz
Rojgar Merdoxi
Kurd asilli taninmis bolge ve dunya politikacilari