İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu Orhan Yılmazkaya, ezilen esmer tenli çocukların kurtuluşu için devrim ve direniş için yola çıktığı serüveni dünkü direnişinde bu ezilen halklardan bir Kürd çocuğunun kafasına kurşun sıkma ile sonlandı.
Gerçi orası daha muamma, Kürd çocuğun kimin öldürdüğü, gerçekten de 'devrim' için pencereden rasgele ateş eden mi? yoksa polisin kör mermisiyle mi öldü? daha belli değil.
Olay, klasik olmayan bir 'direniş' ve ölüm ile sonuçlanıyor.
Direnen Orhan Yılmazkaya, devrimin gerektirdiği tarzda, prosedüre uyuyarak 'şehid' oluyor.
Ama Orahan'ın devrimci duyguları ve dünyasından ayrı olarak nesnel gelişen ise pek prosedüre uymayan karanlık bir şekilde gerçekleşiyor.
Orhanın kendisinin nasıl bir gemide seyahet ettiğini bildiğini pek sanmıyorum!.
Sokakta ekmek almaya giderken yakalanması daha kolay olan Orhan'ın yakalanması tam bir macera filmi şekline sokularak gerçekleştiriliyor. Sabahın erken saatlerinde bombalar patlıyor, polisler ölüyor, yaralanıyor, sokakta geçen bir Kürd ölüyor, bir gazeteci yaralanıyor ve 6 saat sürüyor.
Tüm bunlar olurken Orhanın 'Devrim Tüzüğü' polis anonslarından geçiyor ve gazeteler, Tv'ler canlı yayın da veriyor.
Yani, postmodern bir sol direniş filmi
Nerde görülmüş devrimcilerin sesini hem de direniş anında TV'lere ve gazetelerce canlı canlı sansüre uğratmadan vermek!?.
Hem de Hürriyet gibi bir faşişt gazete bunu daha eylem sürerken, polisler ölürken internet sayfasında 38 yıl önce Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir in eylemlerine benzeterek romantik bir havaya sürükluyordu.
TC, bu yayinlara neden ve niçin izin verdi?.
“Müdür duyuyor musun sesimi,
Teslim olmayan bir özel devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım.
Devrimci karargah savaşçısıyım.Yaşasın devrim ve sosyalizm. Yaşasın hakların kardeşliği. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği.
Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek. Nasıl binlerce yıldan beri sürdüğü gibi. Thomas Mürchel'den, Şeyh Bedrettin'den, Mahir Çayanlardan, İbrahim Kaypakkaya'lardan ve Deniz Gezmiş'lerden beri sürdüğü gibi.''
[i]'Al Orhan bu telsizi, konuş'[/i] misali ve ardından bu konusmalari 70 milyona vermek neyin nesidir?, bu olayda bence en önemli ayrıntı budur.
Birileri [i]Orhan[/i] vesilesi ile ne mesajı gönderdi?.
[b]Ergenokon düşerken[/b], Hürriyetin kullandığı alegoriler, ve Orhanın [i]"Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek[/i]" söylemi kimlere hitap ediyordu?.
Orhan'ın [i]Osmanlı Hamamı[/i] yazarlığından Kürd ve Türk kardeşliğine giden mücadelesine söylenecek cümle yok, ama kendisinin [b]kullanılma[/b] biçimine ise daha çok sey söylenecek.
Re: Orhan ve online telsiz mesajları