Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 27 November 2008

Kürtler yüz yıldan fazladır savaşıyor ve yaralı bir toplumdur.Bu savaşlar esnasında kendi arasında çatışma ve düşmanlıklarda hat safhaya çıkmıştır.Görüşler ve partiler arsında,bügünde süren soğuk savaş halkımıza yansımaktadır.Kürtler kendi arasında barışmadan birleşme ve ulusal çatı kurulamaz gerçeğinden yola çıkarak,güney afrika modeli kürdistana uyarlanamazmı?Kürt mellelerinden,yazarlardan,enteltüel birikime sahip,bilim adamlarımız,her mezhep ve dine mensup temsilcilerle bir partiler üstü komisyon kurularak,bugüne kadar partilerimiz arasında süren çatışmalı ortamı açığa çıkararak,kürt olan tüm taraftarları barıştırma yoluna gidemezmi?Buna korucular,küskünler ve taraftar,aşiretler arasındaki çatışmalar,aileler arasındaki politik çatışmalarda dahil edilmeli.Aslında bu sitede bile böyle bir komisyonda yer alabilecek onlarca aydın var.Siz ne dersiniz.İşte afrika örneğinin kısa tarihçesi,biz neden başarmayalım.

Nelson Mandela,1944'te Afrika ulusal kongresine katıldı ve 1949'da liderlerden birisi oldu.Hareketi canlandırmaya ve apartheid'a karşı daha militan bir mücadele verilmesini sağlamaya çalıştı.1960'da silahsız afrikalılar'ın katledilmesi ve peşinden anc nin yasaklanması üzerine,şidet içermeyen mucadele tarzını terk etti ve rejime karşı sabotajlar düzenlemesini savundu.1963'te Mandela ve diğer liderler vatana ihanet,sabotaj ve komplo suçlamalarıyla ömür boyu hapse mahkum edildiler.Beyaz hükümetin özgür bırakmak zorunda kaldığı 1990 yılına kadar 28 yıl hapis yatı.1991'de Mandela,Beyaz rejimin başkanı f.w.de Klerk ile apertheid'ı sona erdirmeyi ve demokrasiye barışçıl bir geçişi öngören bir süreç üzerinde anlaşmaya vardı.İlk demokratik seçimlerde Güney Afrika cumhuriyeti Başkanı seçildi.
İç çatışma döneminde ise,Beyazların desteklediği bir sağ kanat parti ,inkata özgürlük partisi,zulu halkının şefi olan mangosutha gatsha buthelezi tarafından 1975'te kuruldu.İnkata,apartheid'a karşı daha pasif bir mucadele tarzı benimsedi ve bazı özel iktidar paylaşım düzenlemelerini kabul etti.Tabanı esas olarak zululara dayanıyordu.Anc tarafından işbirlikçi olmakla ve halkı etnik temelde bölmekle süçlandı.1980'lerin sonu ve 90'lı yılarda iki hareket arasında şidetli çatışmalar oldu.1991'de Güney Afrika hükümeti,Anc'ye hasım bir hareket haline gelme surecinde İnkata özgürlük partisi'ni desteklediğini kabul etti.

Kısaca özetlediğim ve güney afrikada yüzyılık bir mucadele ve savaş varılan anlaşma ile demokratik seçimler sonucunda,savaşanlar ve direnenler iktidara geldi.

Ancak iktidara gelmekle,sorun bitmiş değildi.Çünkü uzun savaş,yıkım,katliam dönemi yaşamış,bir birine hasım,yaralı bir toplum gerçeği,önlerinde duruyordu.Savaş döneminde acı çekmiş halkın barıştırılması gerekiyordu.
Bunun yapılabilmesi için hükümet tarafından desteklenen ve ülkedeki aydın entelektüel birikime görev düşüyordu.Çok zor ve çatışmalı,bir surec ve yoğun muhalifliği içinde barındıran,Aryeh neıer,desmond tutu,Richard goldstone,antije krog ve pek çok,Bilim,din,hukuk,adamı tarafından kurulan"Hakikat ve uzlaşma komisyonunun işlevi,hasımlı aileleri barıştırmak,zararlarını tanzim etmek,yargılamak ve ceza vermekti.
Bunu uzun çalışmalardan sonra başardılar.

guney afrika da adam yerine konulmayan siyahlarin yillarca cektikleri siyahlar ikdidara gelince ceza olarak beyazlara donmesin diye bu uzlasma zaruri idi. nicin zaruru idi? cunku siyahlarin elinde guney afrka gibi gelismislik duzeyi avrupa ulkeri sevyesindeki bir devleti-ulkeyi yonetecek kadro madro filan yoktu (bunu soyle oku; beyazlara muhtactilar). senin verdigin ornek ise kurdler arasi bir uzlasma ki kurdler birbirilerine guney afrika da beyazlarin siyahlara yaptigi kotuluklerin binde birini yamis degilken- bir uzlasmanin daha kolay olmasi gerekir. uzlasma vs turu seyler --haydi uzlasalim boyle daha iyi olacak bu herkesin cikarina vs turu iradi kararlarla alinmaz (bu zihinsel olaak bu tur uygar davranis bicimlerinin cikarlara en uygun oldugunu kavramis toplumlarda alinir bizimki gibi toplumlarda ALINAMAZ) YA NASIL UZLASMA OLUR? ancak yukarida GA orneginde acik oldugu gibi MECBUR KALININCA uzlasma olur. kurdler aslinda henuz bir uzlasmaya mecbur olduklarinin bile farkinda olmayacak kadar battal haldeler. bu battal haldeki kim? gene yukaridaki uzlasma orneginde gorundugu gibi ikdidari yitrmisler degil ikdidari elinde tutan ilerleyebilmek icin bir mecburiyet onunde oldugunu farketmeli. kurd dunyasinda guney de uzlasma ne yazik ki amerikanin durtuklemeleri ile oldu. (bunun tarihi anlami biz hala kendi cikarlarimizi kollamayi beceremeyn bir ulusuz demektir-amerika ve dunya bu bicimde okudu bu durumu. neyse gecmis zaman uzerine debelenmeye gerek yok.) guney simdi dogru br yolda. kuzey de en etkin guc pkk-dtp dir ve onunun tikali oldugu asikar. nicin asikar? son 10 yildir gercek hayat alanlarinda en ufak bir ilerleme saglanmadi kurdler acisindan. oysa Turklerin kurd meselesini idare edemedikleri de bu knudaki beceriksizlikleri de asikar. bu aslinda dupeduz kurdler icin buyuk bir firsat ken abdullah ocaln in sacma tezleri ile b firsat bir rezalete donusmus durumda ve pkk-dt yerinde say yapmakta. hem pk hem dtp nin dupeduz kendi disindaki kurd enerjisine ihtiyaci bariz. buna guney kurdlerine olan ihtiyac da eklenirse burda kurdler rasi uzlasmaya en fazla mecbur olanin pkk-dtp oldugu aciga cikmakta. tipki guney afrika daki siyahlar gibi hakli olduklari halde beyazlara hesap sormaktan vazgecen yeni guc sahibi olmus pkk-dtp gguc sahibi olmayan diger kuzeyli kurdlere uzalasarak yaklasamk zorunda. ustelik pkk-dtp bu karsitlikta hakli olan taraf da degil-sadece guclu olan taraf. iki ulus arasindaki cekismede uzlasma talebi zayif dusenden gelir. ulus icindeki uzlasma talebi ise guclu olandan gelmek zorunda.

Güney Afrika ile Kürdistan aynı koşullara ve aynı statü'ye sahip değil. Uluslarrası hukukta bile Küdistanın nasıl bir statü'ye sahip olduğu belirlenmemiştir. Yani Kürdistan statüsü belli olmayan bir sömürgedir. Doğal olarak Kürdistan'ın her parçası işgalcilerin,yani sömürgecilerin toprak parçası ve bir iç sorunu olarak uluslar arası hukuta görülmektedir, dolaysıyla mücadeleler bölgecilikten öteye gitmiyor. Kürdistanın bağımsızlığı Kürt ulusunun özgürlüğü ülke bütünlüklü merkezi bir örgütlenmenin yaratılmasından geçmektedir. Her şeyden önce Kürt siyasi kadroları ülke bütünlüklü örgütlenmeyi esas alan programlara çıkmak zorunda; çıkmadığı sürece Kürdistanın bağımsızlığından öte bölgelerin güdükleştirilmiş otonomilerinden öteye gitmez. Güneyin konumu biraz farklı bir durumdur Kuzeye göre, fakat sonuçta bölgecilikten arınamıyor, arınamadığı için kuşatmalar daha da derinleşmektedir. Cesur davranıp ülke bütünlüklü bir programa yönelerek bölge düzeyinden arınıp ülke düzeyinde hareket ettiğ an var olan bu keşmekeşlik radikal bir biçime bürünerek mücadelenin tüm mevzilerinde gereken adımları atmış olacaktır. Sorunun asıl özü ve temeli ulusal bilinçle ülke bütünlüklü hareket edilmemesidir, yoksa a örgütü b örgüt arasında birlik sorunu değil.Güneyli güçler birlik içinde ve parlemontoları da var peki ne oluyor? Olan Kürt ve kürdistan sorununu güneyle sınırlı tutarak diğer bölgelerin sorununu başta TC olmak üzere diğer sömürgeci devletlerin bir iç sorunu olarak görmeleridir. Sorun tartışılacaksa asıl olayın nedeni üzerinde yürütülmelidir. selam ve saygıyla G.G

Sayın GG merhaba Evet doğrudur.kürdistandaki koşullara uymayan bir durum var.Ancak bizler henüz uluslararası bir statü elde etmeden bile,bunun başka bir versiyonunu uygulayarak,kürtler arasında birliği yaratarak,ulusal bir çatının zeminini hazırlayabiliriz. Kürt milleti kendi arasında mutlaka barışmalıdır.Bu yolda pratikte örgütlenmek gerekir. saygılar.

Değerli kardeşim D.Kawa, Size bazı örnekler vererek soruna nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda biraz olsun tartışabilme alanını yaratbiliriz kanımca! Öeneğin: TC devleti şöyle irkçı bölye vahşi diyor bu bağırıp çağırmalardan öte giderek TC devletinin Kürt karşıtı politikasını, Kuzey Kürdistanda ki askeri işgalın nedenini, boyutunu, uluslar arası konumunu ve Kürdistan üzerindeki tasallutunu tartışamıyoruz? Kürdistan nasıl statüsüz bir sömürge konumuna itilimiş ve bu statüsüz konumundan nasıl ve hangi politik çabayla çıkarabiliriz? Bilimsel verilerle, ulusal ve ülke bütünlüklü politkanın, siyasi örgütlenmenin araçlarını nasıl yaratabiliriz? Yıllarca insanlara işkenceyi anlatarak ne kadar kötü olduğunu insanların bilincine yerleştirdik ve böylece içeri düşen militanların, sıradan insanların bilinç altına yerleşmiş o kötü işkence bilinciyle korkuya kapılarak işkenceyi yaşamadan direnip direnmediğini göremiyor dolaysıyla çözülme başlıyor. Oysa işkencenin amacı ne hedefi ne niçin işkence uygulanıyor? Sömürgeci devletlerin işkence politikası nedir? bu konuda eğitim verilmediği gibi sağlıklı bilinç te verilmiyor. Tecavüz olayını tartışırken tek tek bayanların gördüğü tecavüz olayını ya yakınma ya da göstermelik bir tepkiden öteye gitmiyor. Oysa,Sömürgeci devletin tecavüz politikası nedir, neyi amaçlamaktadır, bu konuda sağlıklı bir politika yürütülemiyor. Faranzt Fanon yeryüzünün lanetlileri kitabında çok güzel tartışıyor bu ve benzer konuları. Abdülah Öcalan bu kadar hayin bu kadar korkak bu kadar bilmem ne denip bağırıp çağırıyoruz. Peki AÖ'nı o konuma getiren hangi politikalardır ve Sömürgeci Türk devletinin bir yüz yıla yaydığı program neyi içermektedir ve bu yüz yıla yaydığı poltikanın içinde onlarca AÖ'lar yetiştirilmektir. Biz hangi bakış açısıyla ve hangi programlarla bunun önüne geçebiliriz? Yani sorunlar biçimler sorunu ve iyi niyet sorunu değil, gerçekten değil. Hele duygularımızla politika yapamayız, Hayatın maddi olduğunu ve bizimde maddi gerçekliklerle hareket etmek gibi bir zorunluluğumuz ve sorumluluğumuz var. Yukarıda da belirtiğim gibi örnekler olarak vermeye çalıştım şeylerle bizim konumumuzun hangi düzeyde olduğu anlaşılması içindir. Selam ve saygıyla G.G

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.