Bundan önceki yazımda: Haydi, birlikte süpürelim Jitemvari Türk, Baasçı Arap ve gerici Fars işgalcilerini, geldikleri yere geri dönsünler. Demiş, Bunun yolunun; “demokratik cumhuriyet”, federal yada özerklik gibi işgalin ömrünü uzatacak hikayelerin olmadığını, İşgale son vermenin ancak bağımsızlıkçı bir mücadeleden geçtiğini ve tabiî ki bunu için de canla başla çalışılması gerektiğini ifade etmiştim.
Bir sonraki yazıda da buna değineceğimi belirtmiştim.
Bu yazımda da kısaca buna değineceğim:
Öncelikle Kürdistan toprağının kutsallığına inanıp, Onu katıksız, karşılıksız seveceğiz, kuru lafla değil, öyle bir seveceğiz ki, gerektiğinde onun için canımızı, kanımızı vereceğiz…
O zaman yapmamız gereken, Bağımsızlık istemini kafamızdan, yüreğimize taşıp eyleme geçmek, Onun için: Kürdistan da işgalcilerin Ekonomik, siyasal, adli, askeri ve benzeri hiçbir gücüne hayat hakkı vermeyecek, tanımayacağız!
Kürdistan’ı işgal eden, Kürdistanlıları sömüren herhangi bir milleti ya da gücü de, vazgeçinceye kadar amansız düşman bilecek, bunu için ne gerekiyorsa yapacağız, yapacaksınız!
Son nefesimizi verene kadar, ülkemizi, insanı ile birlikte her bakımdan kuvvetli olması için çalışacak, bunu lütuf değil, görev sayacağız, sayacaksınız!
Geçmiş ve günümüzdeki işgal rejimlerinin bağımsızlığımızı ortadan kaldıran hiçbir karar ve antlaşmasını kabul etmeyecek, meşru görmeyecek, görmeyeceksiniz!
Bağımsız bir Kürdistan için çalışacak, Halkımızın özgürlük ve bağımsızlık bilincini, yüksek değerini, bu anlamda kırmızıçizgilerini kavraması için bütün imkânlarını seferber edecek, bedeli her ne olursa olsun, bundan asla pişmanlık buymayacak, duymayacaksınız!
En önemlisi de, sizin için siyaset yaptığını,savaştığını iddia eden, bu nedenle ona maddi manevi, her koşulda güç verdiğimiz bir hareketi,partiyi gerektiğinde eleştirecek, denetleyecek ve hesap soracak, sorabilmelisiniz!
Özcesi biz Kürtler özgürlük ve bağımsızlık istiyorsak, ülkemizi işgal edenlerin gözünü yıldıracak derecede güçlü olmalıyız.
Çünkü: Sefil olan, cahil olan, zayıf olan, ağlayan, sızlayan çözülmesi gereken sorununu başkaların inisiyatifine bırakan, bağımsız olamaz. Bunu bilip, yaptığımız oranda bağımsızlığımız kaçınılmazdır.
Hazır yeri gelmişken, PKK’ye bir kaç soru soralım:
1.)Tek taraflı aldığınız ateşkesleri saymazsak, kırk yıldır Kürtlerin önünde tek seçeneğin savaş olduğunu söylüyorsunuz, o halde bu çare neyin tek çaresidir?
2.) Biz Kürtler savaşacaksak bu savaşla hangi sorunlarımızı çözeceğiz?
3.)Yaptığımız savaş neye hizmet edecek? Neyi yaratacak? Neyi yıkacak, neyi kuracak?
Her Kürt her aydın bu soruları, yanıt alana kadar sorarsa PKK’ye, PKK’de yanıt verirse o zaman nerede olduğumuzu,
ne istediğimizi, daha iyi anlamış, bilmiş oluruz.
Medeni Duran
bu meseleyi dindar bir IMAN meselesi yapmis!