Ana içeriğe atla
Submitted by hasanyildirim on 25 October 2009

[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6200]

Kürd milleti, yine zorlu bir süreçten geçiyor. Sömürgeci sistem ve ihanet elele vererek danışıklı bir savaş ve barış sarmalında öğütülmeye tabi tutuluyor. Kürd milletinin geleceği karartılma projelerinden birisi uygulanırken işin tuhaf tarafı Kürd halaya duruyor. Aman Allahım ne tezat. Kuşkusuz bu bir günde olmadı. Bir önceseliği var.
Türk egemenlik sistem sahipleri oturdu. Kürd milli potansiyelini nasıl ortadan kaldırabilirim hesap kitabını yaptı. Bunu eskisi gibi soykırımlarla mevcut uluslararası koşullarda yapamıyacağını bildiğinden kuracağı bir kontra örgüt ile danışıklı döğüşlü orta ölçekli bir savaş ile yapmada karar kıldı.
PKK'yi kurdu ve sokağa saldı.
Kendisine Kürd insanının duygularını okşayacak bir söylem tuturulması ve adresi beli olmayan hedeflere kurşun sıkması dayatıldı. Sonuç ortadadır.
İhanetin zaferi dediğim işte budur.
PKK, Türk egemenlik sistenin Kürd milli hareketini bittirme projesidir. Hani her süreçte dile getirilen projelerden bahsedilir. Aslında bunlar döneme denk düşen alt projelerdir. Projenin kendisi anlaşılmasa ardarda ortaya atılan projeler anlaşılamaz. Sadece proje sahiplerini tartıştırarak gündemde tutar. Ama asolunan bununla atbaşı olarak Kürd milli hareketinin tasviyesidir.
Süreçlere denk düşen projeler hakkında farklı çevrelerin yaklaşımı değişmez. PKK ihanet örgütü, sorun çözüldü ha düşündü propagandasını pompalar. Türk devleti tarafından servis edilen terörü bittirdik ha bittirdik olur. Kürd yurtseverleri PKK-TC arasında süren savaşa danışıklık atfedilerek Kürd milli hareketinin tasviye edilmeye çalışıldığını söyler.
Bunlara yakın daha farklı yaklaşımlarda olur.
Kimi Kürd yurtsever çevre ve kişilerin iddia ettiği gibi PKK tarafından ortaya konulan projeleri “teslimiyet projesi“ olarak adlandırması doğru değildir. Bu, bir anlamıyla PKK'nin anlaşılmadığınında ifadesidir. Burada soru şudur. PKK kime teslim oluyor? Bu sorunun muhatapkarı PKK'yi başından beri devletin bir örgütlülüğü olarak görenleredir. Eğer öyle görüyorlarsa soruya cevapları olmaz.
Olup-bittenlere teslimiyet denilmez. Teslimiyet dersek yanılmış olmaktan öte bu güne kadar dediklerimizi boşa çıkarmış oluruz. Ama biliyoruz ki, bu güne dek söylediklerimiz doğrudur. Yaşananlarda kanıtlıyor.
O zaman olup-bittenlni nasıl mı yorumlayacağız?
Türk egemenlik sistemi, iç ve dış koşulların gereği olarak kendilerine dayatılan dönemsel alt projesini hayata geçirmektedir. Olan-bitten budur.
Ben de, kimi Kürd şahsiyetleride daha önceleri defalarca yazdı. PKK, Kürd hareketini tasviyesini gerçekleştirmek için Türk egemenlik sistemi tarafından kurulan “Kürd Kemalist Hareketi“dir.
Bunu projenin mimarlarından biri olan Yalçık Küçük de, itiraf etti.
Şunu kavramak gerekir. Tasviye edilmek istenen PKK değil, Kürd milli hareketidir. Kimse yanılmasın PKK tasviye edilmeyecektir. PKK'nin tasviyesi Kürd milli hareketinin önünün açılmadı demek olduğunu Türk egemenlik sahipleri herkesten çok biliyor. Sanıyormusunuz ki, şurdan burdan birkaç grubun Türkiye'ye gidişiyle PKK tasviye edilecek. Veya tasviye sürecine girdiğini sanmak. Öyle bir şey yok. Bu gelişler PKK'yi güçlendirme ve İmralı haininin meşruiyetini herkese kabul ettirmeye çalışıldığı eylemlerdir. Ve devleti yeniden yapılandırılmasında kendilerine verdikleri rol sonucudur.
A. Öcalan içerde, Ahmet Türk dışarda Türk egemenlik sistemin uyguladığı projenin başarısı içinde ellerinden yapıyorlar. Kimi çevrelerce yurtsever olarak lanse edilen Ahmet Türk, devlet tarafından çok kötü bir rolde oynatılıyor. İhanetin başını çekiyor. Kürd milli değerlerini ayaklar altına almak için eline verilen cümleleri sayıp döküyor.
“Kaybeden taraf olmayacak, kazanan tarafta olmayacak“
Peki ne anladık bu işte?
Döndük mü başa
Kürtler niye silaha sarıldı?
Kaybetikleri bağımsızlık ve özgürlüklerini kazanmak için değil miydi?
Bundan vazgeçilecek idiyse bunca bedel niye verildi?
Peki sormazlar mı bunca kan, bunca gözyaşına gerek var mıydı?
Devletin öldürdüklerine düşmandır dedik geçtik
Peki iç infazlarla katledilen 17 bin kürd gençinin günahı neydi?
Kemalist ve ajan yaftasına boyunlarına asıp kurşuna dizdiniz
Şimdi ise bu öldükdüklerinizin anasına, babasına, kardeşlerine, cümle akrabalarına Kemalizmin ne kadar iyi olduğunu kavratmaya çalışıyorsunuz
Sahi siz de ar, namus, utanma ve insanlığın zeresi kalmış mıdır?
Ya devletin öldürdükleri?
'Unutalım' ne demek?
Siz unutabilirsiniz. Biz de unutuk diyelim. Ama bu gencecik çocukların anne, babaları, kardeşleri cümle akrabaları bu vahşeti unutmaları mümkün mü?
Değil!
Şimdi tüm bu insanlıkdışı vahşete neden olanlar halkın çocuklarını devlete teslim ediyorlar.
Halkı da sokaklara döküp teslim oluşlarını kutlatıyorlar.
Arkasında da aman ha aman fazla ileri gitmeyin, “Türk halkı ile empati yapmamız gerekir“ diyecek kadar alçalıyorlar.
İnsanlar bu kadar alçalabilinir mi? Şekilde görüldüğü gibi Ahmet Türk gibi aklını İmralı'ya rehin bırakanlar çıkabiliyor.
Sahi Kürdler mi, Türklerin yurdunu işgal etti? Hesabı bilmediğimiz öldürülen Kürd kadar Türk mü öldürdü? Soykırımdan mı geçirdi? İnkar edip arkasında imha mı etti? İnsan pisliği mi yedirdi? Neyse! Fazla uzatmayalım.
Fakat bunların hepsini ve daha fazlasını Türkler, Kürdlere yapmıştır.
Peki Kürdler, Türkler ile niye empati yapsın?
Bunu ancak ihanet batağına saplanmışlar söyleyebilir.
Ve onlar, özgür bir vatan için dağa çıkan halkın çocuklarını şimdi karşı savaştıkları devlete davulu-zurnalı halaylarla teslim ediyorlar.
Ne adına?
“Onurlu“ barış adına!?
Teslimiyeti “barış“ olarak dayatıyorlar.
Kimse neyin barışıdır diye sormuyor.
Ne oldu da barış yapılıyor?
Kürdler millet olarak kaybettiklerini mi geri aldılar?
Bağımsızlıklarını mı ilan etti?
Eşit temele dayalı bir federasyon mu kuruldu?
Türk'e hak olan Kürd'e de mi verildi?
Liste uzun.
Bunların zeresi ortalıkta yok.
Düşmanın “tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek dil“ desturu devam ediyor.
Türk'ün Kürdlere yaklaşımı değişmedi.
İnkar ve imha atbaşı gidiyor.
Ahmet Altan, Hasan Cemal ve onlar gibi devletin “demokrat“ kalemşörleri kına yakabilir.
Caddelere çıkıp bir mumdur, iki mumdur diye çifte teli de, oynayabilirler.
Silopi Emniyet Amirliğinde kafasına vurula vurula öldürülen Resul İlçin ile İpsalada Kürd gençleri linç edilmeye çalışılmasını görmemezlikten gelip “barışan Türkiye“ diye de, bağırabilirler. Derin devletin kontrabaşını Mandele olarakta ilan edebilirler.
Nedensiz değildir!
Kuzey Kürd milli hareketini tasviye projesinde sistemin onlara verdikleri rol gereğidir.
Türk ordusunun oluru alınarak mevcut proje AKP hükümeti eliyle hayata geçirilmeye çalışılıyor. Uygulanmaya konulan proje, Türk egemenlik sistemini yeniden yapılandırma projesidir. Zaten proje sahiplerinin en son olarak “milli birlik projesi“ olarak adlandırmada karar kılmanın ifadeside budur.
Projenin sahibi devletin kendisidir. Bu gün üçlü ayak, yani ordu, hükümet ve ihanet karşımıza çıkmaktadır. Bu üç unsur oturdu, konuştu ve uygulanacak proje üstünde anlaştı. Her unsurun projede rolü belirlendi. Karşılıklı zaman zaman anlaşarak, zaman zaman hırlaşarak uygulama devam edecektir.
Birinci hedef Kuzey Kürd hareketini bittirmektir. Sonuçları Kürd milleti açısından çok ağır olacaktır.
İkincisi, PKK'nin silahlı güçleri “ülke sınırları dışına çekme“ uygulanması devreye konulacaktır. Türk devleti için Kürd Federe Devletine karşı savaş nedeni sağlanacaktır. Giney Kürd önderliği aslında Türk devletinin derinlerinden ölçüp biçilen bu projeden sonuçta payına düşeni fazlasıyla alacağından şüphe etmemek gerekir. Bilerek veya bilmeyerek destekledikleri her ne demekse sahiplerinin bile içini dolduramadıkları “Kürt açılımı“nı destek mesajları geri dönüp kendilerini ve doğal olarak sonuçta Kürd milletini vuracaktır.
Şu an bunu boşa çıkaracak olan bir Kürd milli gücü yoktur.
Peki ne yapalım?
İşte cevabı verilmiyen soru budur.

25 Ekim 2009[/url]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.