Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 26 July 2009

[center][center]Cuma, 24 Temmuz 2009 19:23

altDursun Ali Küçük

/DERSİM(3)

Kırmançki –Zazaki konuşan halk grubunun bu gün yaşadığımız coğrafyada dini ve kültürel evrimler geçirdiğini ve aynı şekilde kimlik evrimi yaşadıklarını görmekteyiz.

Bu evrim içinde Dersim'in özel bir yer aldığının altını çizmeliyiz.
Dersim özgünlüğü böyle özel bir yeri ve farklılığı nasıl kazanıyor? Bura da kimlik ve kültürel, dini olarak uzun bir direniş süreci yaşamasından kaynaklanıyor.

Hem dil ve kültürel kimlik, hem de halkımıza özgü Alevi- HAK inanışıyla uzun süre boyun eğmeden bir nevi “bağımsız“ yaşamıştır.
[/center]

Bir yanım Lolan Bin Yaram Saime
Saime'nin yarası bir açıdan Dersim'in yarasıdır.
Suriye'de Türkçe okuldayız.

Ders Kemalizm, Kürt hareketleri ve soykırımlar üzerineydi. Yanılmıyorsam Kürdistan tarihi anlatılıyordu.

Ders verenler içinde topal Cuma, Vartolu Fıratlardan biri vardı. Öcalan yakalanınca barış grubu içinde Türkiye ’ye gidip ceza yatıp çıkanlardandır.
Cuma, dersin bir yerinde “Dersim'de yeni bir soykırım olsa Dersimliler bu kez Çin'den geldiğini söyleyecekler. 37-38 soykırımında Horasan'dan gelen Türkleriz dediler.“

Evet, aynen bunu söyledi ve biraz ironik ve esprili bir tarzda. Kışla kültürü ve kemalizmin Dersim'de ne kadar etkili olduğunu vurgulamak için söylüyordu.
Ama Dersimliler ve genelde Zazaların nereden ve nasıl geldiği konusunda tarihten haberi yoktu.

Kendisi Vartoludur. Vart Ermenice gül demektir. Xormekliler de Dersimliler gibi Kırmançki(Zazaki) konuşur ve Alevidirler. Bir iddiaya göre Xormekler eskiden Ermeniymiş, oradan Kırmançki konuşmaya ve Alevi olmaya başlamışlar.

Cuma'nın sözleri zoruma gitmişti. Tarih bilmemekten kaynaklanıyor. PKK ilk ortaya çıkarken genelde Minorski'nin tarih görüşlerine yakın görüşler söyledi.
Oysa Minorski Kürtleri ve Kırmaçkileri(Zazaları) farklı tanımlıyordu.

Bunu okuyanlar görmek istemez veya okusalar da geçiyorlar.
Cuma'nın bile geçmişinden doğru haberi yoktu. Ama Öcalan'ın o zaman söyledikleri ve çoğumuzun katıldıkları yetersiz bir tarih anlayışına dayanıyordu.
Hala bu konuda tarihi çok öğrenmiş değiller.

Tarih Öcalan'ın söyledikleri ile sınırlıdır.
Öcalan'ın söylemi resmi görüş veya resmi tarih ilan ediliyor.
Eski tarih tezleri yanlış olduğu veya oldukça yetersiz olduğu gibi, İmralı da geliştirdiği tarih tezleri de bence oldukça yetersizdir.
Öcalan resmi ideoloji ve tek çizgi ile Kürdistan tarihi ve bu coğrafyada yaşayanların geçmişten bu güne uzanan kimlikleri ve secerelerinin doğru anlaşılmasını engelliyor.

Bu konuda bilimsel çalışma yapan tarihçiler bile dinlenmiyor.
İşin bu yanına bir nokta koyup yeniden Dersim'e dönelim.
Cuma, Dersimlilerin Horasan'dan geldik görüşüne itiraz ediyordu. Bu aynı zamanda genel bir itirazdı.

Türk tarih tezleri veya bazı kitaplarda Dersimlilerin ve Alevilerin Horasandan gelen Türkler olduğu işlenir.
TC'nin “Türkler“ ve Türkleştirme çabalarını bir yana bırakırsak, Dersimlilerin ve Alevilerin Horasan ve ona yakın coğrafyadan geldiği kesindir. Kırmançki-Zazaki konuşan ve Alevi olanların Kuzey İran tarafında yaşadıkları ve İrani bir halk oldukları kesindir.

Eskiden beri halk ısrarla bize Horasan'dan geldiğini söylüyordu. Tam izah etmeseler de geldikleri yönü doğru tanımlıyorlardı.
Bu tanımlama Türk tarih tezleri ile benzeştiği için kolayca reddetme eğilimindeydik.

Oysa halkın söylediği aşağı yukarı doğruydu.
Aleviliğin tarihi merkezide genelde İran'ın kuzeyidir. Horasanlı Eba Müslim İslam saltanatını yıkmak için buradan hareket eder.
Hz Ali'nin kardeşi ve başka İslam saltanatına muhalif olanlar buralara, Horasan vb. coğrafyaya gelirler. Dolayısıyla Alevilik bir miktar İslamiyetten etkilenir ve aldıkları olur.

Dersimlilerin ve Zazaki konuşan halkın Horasan vb yakın coğrafyadan geldikleri, yani İran'ın kuzeyinden, Deylam vb denilen alanlardan bu gün bulundukları coğrafyaya geldikleri tarihçiler tarafından kesinleştirilmiş bulunuyor. Murat, Fırat arası ve Karasu çevrelerine yerleşirler.
Tanrıya Hak diyenler Dersim Alevileri ve ehli-Hak'ı savunan Yarasaniler olarak bilinen Goran'lardır. Ehli-hak'ı savunanlarda Sultan Sehak diye bir kahramanı tanrılaştırmada bulunur. Halacı Mansur'da görülen Enel-Hak düşüncelerine benzerdir. Sanırım buda bizim eski dini kültürümüz ve düşünce biçimlerimizde geliyor.

Söylenceye göre Dehak her ne kadar kötü bir sembol olarak Asur kralı yapılsa da bu doğru değildir.
Hak kavramı İran'i halklarda görülüyor. Bir söylenceye göre de Dehak Medlerin son kralıdır. Persler onu tahttan düşürüp kötü bir sembol haline getirirler. Son Zerdüştle bunun ideolojik biçimi gerçekleştirilir.

Hak inanışı çeşitli evrelerden geçmiştir. Hak kavram olarak en çok bu gün Dersim ve kısmen başka yerlerde ve birde Goranlarda önemli ölçüde kullanılmaktadır.
Medler İranın kuzeyine dayanarak devlet kurdukları ve etkili oldukları için burada kullanılan dilin Gorani, Kırmançki-Zazakiye yakın olduğu tanımlamaları bulunmaktadır.

Hak ve hakikat kavramlaştırılması ve gelişmesi itibariyle otantik olarak bizim inanışımıza daha yakın olduğunu sanıyorum. Bunun kültürel gelişmede önemli bir yer tuttuğunu sanıyorum.
Kırmançki –Zazaki konuşan halk grubunun bu gün yaşadığımız coğrafyada dini ve kültürel evrimler geçirdiğini ve aynı şekilde kimlik evrimi yaşadıklarını görmekteyiz.

Bu evrim içinde Dersim'in özel bir yer aldığının altını çizmeliyiz.
Dersim özgünlüğü böyle özel bir yeri ve farklılığı nasıl kazanıyor? Bura da kimlik ve kültürel, dini olarak uzun bir direniş süreci yaşamasından kaynaklanıyor.

Hem dil ve kültürel kimlik, hem de halkımıza özgü Alevi- HAK inanışıyla uzun süre boyun eğmeden bir nevi “bağımsız“ yaşamıştır.
“ Dersime sefer olur zafer olmaz“ denmiştir. Osmanlı egemenliği boyunca bu kural işlemiştir.
TC kurulduğundan 1938 kadar Dersim yine kendi özgünlüğü ve kültürel-dini kimliğini korumuştur.
Hem geçmişte geldiği özellikler itibariyle hem de Dersim coğrafyasına yerleşildikten sonra mücadele ve direnişle ve yaşanılan bir kültürle özgünlük kazanılmıştır.

Dersim'in farklılığı nedir denilirse, bu ve buna benzer haklı gerekçelerle açıklanabilir.
Bu haklı duruşu ve bunun sahiplenilmesi bölgecilik ve yerelcilik olarak tanımlanamaz. Bu farklılık Kürdistan tarihinde ve coğrafyasında önemli bir yer tuttuğu için tersine savunulmalı ve bir zenginliğimiz olarak öne çıkartılmalıdır.

"Bir yanım Lolan Bin Yaram Saime'yi" anlatmaya çalıştığımda Dersimli kadrolar en çok kışla kültürü, Kemalist entrikacılık, dersimcilik, bölgecilik vb ile tanımlandılar.
Oysa bu haksız bir yakıştırmaydı.

Öcalan'ın bu gün İmralı'da savundukları göz önüne alındığında Dersimlilere yaptığı bu haksızlığın özeleştirisini vermesi gerekiyor.

Bir yandan moderniteyi ve bütün gelişmiş düşünceleri aşıyorum diyor. Öte yandan modernitenin geri bir biçimi, hatta 200 yıl önceki bir biçimi olan Kemalizmi güncelleştirelim diyor. Herkesi her nedense aşıyor, ama Kemalizmi aşmıyor, onu güncelleştiriyor. Lozan ve 1921 anayasasını aşmıyor, onları güncelleştirelim ve toplumsallaştıralım diyor.

Herkesi aşan Öcalan Kemalizmi aşmayarak gülünç duruma düşüyor.

Kemalizm'e kurduğu sistem itibariyle en yakın duran Öcalan'dır.

Gelinen nokta itibariyle Kürt-Kemali olarak tanımlamak mümkündür.

Öcalan geçen görüşme açıklamalarında Dersim'in özgünlüğü olduğuna işaret etti.

Nasıl ve ne amaçla söylerse söylesin, özgünlüğünü kabul etmesi, farklılığını kabul etmesidir. Gereklerini yapar mı yapmaz mı kendi sorunlarıdır.

Öcalan'a taraf olan Dersimliler sanırım bunun üzerinde yoğunca düşünürler.

Semir, Saime vb kadrolar hedeflenince Dersimli ve Dersimle ilgili söylemler PKK' de azalmaya başladı. İçinde olan insanlar neredeyse bu özgünlüğe doğal yaptıkları vurgulamalardan vazgeçtiler.

Örneğin Erzincan Türkleşiyor ve mücadele içinde bundan dolayı ciddi yerde alamadı. Başka yerlerde örnek verilebilir.

Kışla kültürü ve Kemalist entrikacılık, Dersimcilik vb sıfatların yakıştırılması PKK içindeki farklı seslerin susturulmak istenmesinden dolayıdır.
Muhalifleri veya kurulan otokratik ve tek kişilik sisteme denilebilir ki en çok Dersimli kadrolar karşıydı ve benimsenmiyordu.

Bundan dolayı haksız yakıştırmalar yapıldı. Epey bir süre bu işledi.
Şimdi Dersim festivalini ayrı yapmayı hatırladılar.

Kimseye bir şey vermek istemezler.
Oysa Dersim festivali Dersim farklılığı, kültürel ve inançsal değerleri vb amaç edinir. Kimliğine ve tarihsel direniş kültürüne sahip çıkar. Buna Dersimliyim diyen herkes katılır.

1938 soykırımından sonra da bir süre sessizlik olsa bile ilk hareketlenmelere ve muhalefet olmaya Dersim hemen katılmıştır.

Kürdistan'da koruculuğun tutmadığı tek yerdir.
Kuzeyde diğer yerlerdeki gerilla çok zorlanırken Dersim gerillayı ayakta tutan en birinci yerlerden biridir.

Halla Amed-Dersim- Erzurum(Bingöl) Eyaleti üçgeni ağırlıktadır. Her ne kadar Erzurum Eyaleti deniyorsa da ağırlıklı Bingöl, Kiği ve Dersimin bir kesimine dayanır. Şey Said Efendi ile Seyit Rıza Pirimizin direndiği coğrafyayı genelde oluşturur.

Dersime gereken yer verilmeli, ama dilin Dersimceye indirgenmesi ve oldukça daraltma yaklaşımlarını benimsemiyorum.

Özgünlük bir farklılığı tanımak ve ona saygılı olmaktır. Özgürlük ise çağımızın ileri değerleri ile onu yaşamaktır. Demokrasi ise bir çok kriterleri ile birlikte beraber yaşamayı öğrenmektir.

Kürdistan kavramından hareketle Dersim ve özgünlüğüne farklı kavramlar yükleyen insanlara demokrasi ve özgürlükler gereği saygılı olunmalıdır.
Dersim siyaset tekeli kurulmasına izin vermez. Tek ideoloji ve tek siyaset deyip eritmek isteyenlerin karşısında durur.

Dar yaklaşanlar ise ortak yaşama imkanlarını yakalamakta zorluk çeker.
Kürdistan coğrafya olarak alınırsa, ortak coğrafya vatandaşlığı geliştirme temelinde federasyonlaşmalar yaşanabilir.

Farklılıklar kendisini fedarasyon olarak tanımlayabilir ve örgütleyebilir.
Bu tür gelişmeler zenginlik yaratır.

Parçalanıyoruz paranoyalarına Türk egemenlik sistemi gibi düşmek gerekmez.
Coğrafyamız kültürel ve kimlik olarak zengindir.

Zenginliğimizi teke indirenler Kemalist sistemden farklı değildir.
Zenginliğimizden sadece birini yaşarım, diğerleri bana ne veya canı cehenneme demek yakışmaz ve doğru değildir.

Evrensellik adı altında teki dayatmak ne kadar yanlışsa, buna karşı mücadele ediyorum deyip tersten küçülmek veya küçültmeye çalışmak marjinalleşmektir.
Dersim bir gerçekliktir.

Farklılığı ve özgünlüklerini yaşasın. Sadece bunlara sarılmasın buna dayanarak yenilenme, yükselme ve yeniye ulaşmayı kendisine dert yapabilir.

Demokrasi ve özgürlük ölçüleri içinde birlik kapılarını her zaman zorlayabilir.
Dersim de Kurmanca konuşan birinin kültürü, Kırmançki-Zazaki konuşan bir Dersim alevisine daha yakındır. Diğer yerlerdeki Kurmançlara yakınlığı Kırmançki konuşan Dersim Alevilerinden fazla değildir.

Bir Kırmançki konuşan Dersim Alevisi Bingöl'deki Zazalardan yani kendileriyle aynı dili konuşanlardan çok, Dersimdeki Kurmanç Aleviye kendisini daha yakın hisseder.
Bu da zamanla şekillenen başka bir gerçekliktir.
Dersim Kırmançkisini Zazakiye, yani Zazaca konuşanlara karşı çıkarmak doğru değildir.
Aynı şekilde Dersimlileri ve zazaları Kurmanclara karşı çıkarmakta doğru olmaz.

İtirafçıyı anlatırım. İlk yıllarını sevdiğimi belirtirim. Bir şeye karşı çıkmak her şeyini yıkmakla olmaz. Aynı itirafçının PKK 6. Kongresinde söylediği doğru bir sözünü unutmam:

6. kongrede bazı delegeler “arkadaşlar Kürtçe konuşsun“ diyordu. Bu tür söylemler artınca itirafçı söz alarak, “biz Kırmaçki-Zazaki konuşuyoruz, bizim ki Kürtçe değimli? Ne demek arkadaşlar Kürtçe konuşsun!“

Kurmanci öğrenmeye davet ederken bilinçaltına yerleşen Kırmaçki-Zazakiyi bir nevi yok sayma eğilimini yansıtıyordu bu.

KADEK kongresinde Osman Öcalan “ Kürtçe konuşmayan devrimci değildir“ derken pek itiraz edilmedi.

Burada Kırmançki-Zazaki bilen ama Kurmancayı siyasi tartışma için yeterli bilmeyen arkadaşlar kastediliyor.

Kırmançki –Zazaki konuşanlar Kurmanca öğrenebilir. Ama bu yukarıda söylediğim yaklaşım tarzları ile değil.

Fakat Kurmanca konuşanlar Kırmançki-Zazaki konuşmayı ve öğrenmeyi pek düşünmezler.

Burada çoğunluk haklı veya doğrudur eğilimi var.
Ama kendilerine sorarsan hiç biri “bir ayrım yapmadıklarını, iki lehçeye aynı değeri verdiklerini ve eşit gördüklerini“ söylerler.

Kemalizme karşı çıkıp farklı biçimde tek ve bir olmayı savunanlar farklı olanı dışlarlar. Buna karşı farklı olanlar bazen gereğinden fazla içe büzülmeye kalkarlar.

Kendilerine daha fazla sarılmaya başlarlar.
Bu konuda bu tür tavır ve düşüncelere karşı dikkatli olunmasını salık veririm.
Bu tür şeylerle karşılaşıldığında kabuğa çekilmeye kalkmak ve oradan savunmaya geçmek doğru olmaz.

Kemalistçe düşünenlere fırsat verilmiş olur.

“Merdena koyi persana, mare saltaneta.“*
Bımıne woşiye de.

Dursun Ali Küçük, 24.7.2009
[email protected]
*Silo Kız, 38[/center] Demanan savaşçıları üzerine. [b][/b]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.