Ateş rüzgarın esintisiyle iyice harlanmıştı.
Ben kor kızıla dönen odunun yanışını izlerken O hikayesine iyice dalmıştı;
-Mezarı şerefsize kazdırdım sonra ’haydi içine gir' dedim.
Bunu ne kadar da bir şevk ve ilahi söylemle anlatmıştı.
O'na bakmıyordum, O anlatıyor ben ise yanan odunun kor halinden yavaş yavaş kül oluşunu izliyordum.
Kuru bir odun az önce grimsi bir renk iken şimdi nasılda kırmızı olmuştu !.
Ateşten yayılan o ısı, duman, ışık, mavi ve kırmızı renkler nasıl oldu da şu kuru ve gri maddeden çıkmıştı?.
Bilmiyorum.
Gerçi Britannica da açıklamasını okumuştum ama yinede hala anlam veremiyorum, tıpkı şu hikayesini anlatanın varoluşunu anlamadığım gibi.
-Ama onu çukura koymadan önce, bana aval aval bakarak sordu ’heval beni ne yapacaksınız?'diye "bende ismailin yanına (öbür dünya) gönderecem seni dedim“.
Arkasından bir gülüş ve zorunluluk gereği diğerlerinin de gülüşü.
Ben gülmedim !.
-Bunları anlatmak zorundamısın? dedim.
Ama demez olaydım, herkes bir öfkeli bakışla beni bastırdı.
O ise devam etti;
-Velhasıl alçak bana ’heval İsmail kim?' dedi bende silahı çekip karnına boşaltım, kazdığı çukura koyup defterini kapattım.“
Anlattığı kişide, yıllarca beraber dost olduğu bir insandı.
Ateşin sırrına varmadım o gece, ama bir insanın nasıl güçsüz, vahşi olabileceğini iyice sırrına vardım.
İnsan olan kendi katilini bile tekrar mezardan çıkıp bu şekilde öldürmezdi.
Ama inanç yaptırıyordu işte.
Tıpkı milyonlarca insanın kendi dili ile okuyup anlamadığı bir kitabın tanrısı için her şeyi yapması gibi.
O anlatıyordu, diğerleri de heyecanla onu dinliyordu.
Başımı yukarıya kaldırarak yıldızlara baktım.
Zagros gecelerinde yıldızlar bir adım ötededir.
Sonra.
Orion yıldızı gözüme çarptı.
Gökyüzünde, orada kaç milyon yıldır dünyadan gelip geçenleri takip etti ve izledi.
Kış gecelerinde diğer yıldızlara oranla heybetli görünürdü Orion.
Orion'a bakarken, O'nun o hikayesinin basitliği, saçmalığı daha doğrusu hayatın ve yaşananların saçmalığı aklıma geldi.
Neden böyleydi, böyle olmak zorunda mıydı yeryüzü ?.
Gökyüzünün ve Orion'un heybeti, diğer taraftan ise tarihin sürekli tekkerür dişlisi olan biz yeryüzü yaratıkları.
Hikayelerini yarıda bırakıp gittim.
-Şevbaş.