Türk egemenlik sistemi Kürd milletini tarihte silmek icin 82 yildir her yol ve yönteme bas vurmus ve vuruyor. Devreye koymadigi plan ve program, kullanmadigi kirli arac ve gerec birakmadi ve birakmiyor. Kullandigi bu kirli araclarin biri de A. Öcalan ve örgütüdür.
Kürd yurtsever hareketi, bu konuyu bir bütün olarak bir türlü aciga cikarabilmis degildir. Bu sorun cözülmeyince dogal olarak gündeme damgasini vuran olaylar dogru kavranilmamakta ve dogru sonuclara ulasilamamaktadir.
A. Öcalan ve örgüt gercekligi kavranilmaksizin Semdinli´de oynanan olay kavranilamaz. Hikmet Fidan olayi aciklanamaz. Yüzbinlik köy korucu sistemi, onbinlerle ifade edilen itirafci ordusu, bosalan binlerce köy, yerinden yurdundan edilen milyonlar vs. saymama bile gerek yok.
Tüm bu olaylari yorumlamak icin biraz geriye gitmek gerekiyor. 1970´lerde dünya´da ve ülkemizde gelisen devrimci dalgaya bakmak gerekiyor. Derinden uguldayan Kürd milli uyanisinin yükselisine bakmak gerekiyor. Bu yükselisi durdurmak icin Türk egemenlik sistemin Kürd milletine karsi „Kürtcü“sünü nasil palazlandirip yol verdigine ve Kürd yurtsever dinamiklere nasil saldirtigina bakmak gerekiyor. Kuskusuz bu uzun bir inceleme konusu.
Ben yaziyi kisa tutmak icin isi biraz ileriye tasimak istiyorum. 22 Kasim 1978 gününe gitmek istiyorum. Ne olmustu 22 Kasim 1978 tarihinde? Eger ne oldugunu bilmiyor ve buna bir anlam verememissek bugünüde anlamli kilamiyacagimiz düsüncesindeyim. Bu baglamda 22 Kasim 1978 tarihinde olup bitteni iyi okumak ve oradan bugünü yorumlamak daha isabetli olacagini düsünüyorum.
Bugün 22 Kasim 2005. Bundan tam 27 sene evel, yani 22 Kasim 1978 tarihinde Siverek´te siyasal bir cinayet islendi. Islenen cinayet siradan bir olay degildi. Kürd millet „kökünü kazima“ misyonunu üslenen, dahasi kendilerine bu misyon üslendirilen „Apocu“ ihanet cetesi tarafindan bilincli secilmis hedeflerden sadece bir tanesiydi. Ama isabetli bir hedefti. Kürd milletini terörize etmek, yüzyillardan beri süzüle gelen Kürd millet dinamiklerini ortaya cikarmak, su veya bu sekilde tasviye etme misyonun sadece bir duragiydi.
Ben burada yoldasim Ferit uzun´u anlatacak degilim. Onu ne methedip, ne de yererek utandiracak degilim. Ferit´in sagliginda en cok sevmedigi bir seyin kendisini methedilmesi oldugunu bilenlerdenim. Dahasi Ferit´in methedilmesine ihtiyacida yok. Sadece sunu demekle yetinmek istiyorum. O, bir neferdi. O, bir önderdi.
Ferit Uzun´un katledilmesi siradan bir cinayet degildir. Bir konseptin uygulanisinin önemli bir halkasidir. Ferit Uzun´un katledilmesi, Türk egemenlik sistemin olusturdugu, destekledigi, sokaga salarak Kürd millet dinamiklerine karsi savastirdigi kontra “Apocu” ceteye üslendirilen misyonu bir kez daha mercek altina almanin mihenk tasidir.
„PKK’nin her zaman övgüyle bahsettiği Siverek olaylarının çok ilginç bir başlangıcı ve gelişmesi vardır. 1970′li yıllarında gelişen Kürt siyasi hareketliliği halkın içinde büyük bir sempatiyle izleniyordu.Değişik bölgelerde farklı siyasi yapılar halkla bağlarını geliştirdikçe devletin kaygısı da artıyordu.Böyle bir dönemde Apo:”önce örgütlenmemizin önündeki siyasi gurupları ve kişileri ortadan kaldırmak gerekir” lafını tüm kadrolarına empoze etmeye başlar.Çok geçmeden Apo aldığı bir kararla infaz ekibini Siverek’e gönderir.Bölgede çok sevilen, etkin olan KAWA siyasi hareketinin lideri FERIT UZUN 22 Kasım 1978 günü saat 16.00 ya doğru kucağında 1.5 yaşında kızı Yekbun olduğu halde vurulur.Arkasından Ferit’i Bölgenin en etkin feodallerden Bucak ailesinin vurduğu propagandası yapılarak kitleyi Bucaklara karşı gelişecek kavgaya hazırlamanın senaryosu uygulanır.PKK itirafçısı Hasan Hüseyin Karakuş mahkemedeki açıklamasında Ferit Uzun dışında başka siyasi liderlerinin de öldürülme kararının olduğunu ama Siverek’te bunu başaramadıklarını belirtmiştir.Ferit Uzun’un hesabının sorulamamış olması sonraki katliamlara davetiye çıkarmıştır. Siverek’te başlayan çatışmanın daha uzun devam etmesi ve yıkımın daha kalıcı olması için bilinmeyen (aslında bilinen) bir gücün sürekli taraf değiştirdiği,çatışan güçleri dengelediği, olayları izleyenler ve Bucak ailesinin o dönemde reisi olan Hakkı Bucak tarafından ve ayrıca orada görev yapan subaylar tarafından birkaç yerde itiraf edilmiştir. Siverek çatışması senaryo gereği PKK’yi geliştirmiş ama Siverek ve çevresini her bakımdan on yıllarca geriye çekmiştir. PKK dışındaki diğer siyasi yapılar birbirlerine rakip olmalarına rağmen günlük anlaşmazlıkların dışında birbirlerini fiziki imha planları olmamıştır.Ancak PKK’nin diğer tüm siyasi yapıları ortadan kaldırmak için planları olmuştur.Bu da PKK’nin tüm diğer siyasi yapılardan farklı olduğunun göstergesidir.“ (Ibrahim Küreken)
Yurtsever Kürd hareketi, bir bütün olarak bu „farkli“ gizi bugün bile cözmüs degildir. Bu „fark“ cözülemeyince, tedbiri alinmayinca, dahasi „Ferit Uzun’un hesabının sorulamamış olması sonraki katliamlara davetiye çıkarmıştır“.
Ferit Uzun´un katledilmesinden bu yana „Apocu“ kontra cetesi, planli-programli olarak Kürd siyasal önderlerine karsi fiziki yoketme politikasini izlemistir. PWD olusumuyla süren cinayetlerde bu politikanin devamidir.
PWD olusumuna öncülük eden Osman Öcalan, abisi tarafindan „mayinli sahaya sürülen esek“ olarak tanimladi. Cogu cevre bunu A. Öcalan´in kücük kardesini kücümsedigine yorumladi. Oysa mesele hicte öyle degildi. A. Öcalan, o sözü bosuna etmemisti. Ne söyledigini biliyordu. Sonuctada ne demek istedigi aciga cikti.
„Özellikle Cuma ve Abbas’a söyleyin benim gündemime Ferhat’ı getirip koydular. 93’te de Ferhat’ı o yola soktular. Sahip çıkmasan, ya davulcuya ya zurnacıya kaçar. Zavallının teki üstüne fazla gitmek istemiyorum. Mayınlı sahaya sürülen eşekler gibi, bazıları da yol açmak için onu öne sürdüler. Bunu bilinçli yaptılar demiyorum ama objektif olarak böyledir. Aslında arkadaşlar bazı yanlarıyla benden çok daha güçlüler. Yıllardır o dağlarda savaşıyorlar. Ama bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Sözde evli, senin avradına on tane koca çıkar yarın.“(Avukat Görüsmelerinde)
Söylenen gayet acik ve net. „Mayinli saha“ya birileri sürülmeli, ama „bizim esek degil“ demek istiyordu. „Mayinli sahaya sürülen esek“in numarasi ergec aciga cikacagini biliyordu. Bu da Öcalan kardesleri zora düsürürdü. A. Öcalan´in kizginligi bunun icindi. Sonucta da korktugu basina geldi. Cinayetleri isleyen edres Öcalan kardesleri gösterdi. Özelikle Hikmet Fidan olayinda Öcalan kardeslerin ipligi pazara tasindi.
Kürd yurtsever hareketi, „mayınlı sahaya sürülen eşek“ meselesini dogru okuyamadi. Gercektende, „esek“ „mayinli saha“ya sürüldü. Sahpur Bahtiyar, Kemal Sahin, Hikmet Fidan, Hüseyin Morsünbül, Hasan Özen vede bilmedigimiz sayisiz yurtsever, A. Öcalan icin potansiyel tehlike arzeden insanlardi. Patlatilmasi gereken mayinlardi. Ve birer birer patlatildilar. Bu insanlarin katledilmesinde PWD yönetiminin özel bir rolü oldugu da süpheye yer birakmaksizin asikardir.
Tekrarliyorum! PKK, basindan beri Türk egemenlik sistemi tarafindan olusturulan, Kürd milletine karsi savastirilan bir kontra örgütür. Bu gercek inkara gelmez. Ellerindeki ölcü aletinin Made In´ini bilmedigim „bilimsel“ takilan „yetkili“ ve „yetkisiz“ PKK avukatlarinin kontra artigi A. Öcalan ve örgütünü temize cikarma gayretleride bunu yok saymaya yetmez. Bu zevatin niyetleri sonucta aciga ciksada, dün ve bugün yaptiklariyla Kürd milletine büyük zararlar verdikleri bilinmelidir.
Karsi karsiya oldugunuz gerceklik „bilimselikle uyusmuyor“ demekle isin icinde siyrilacak bir mesele degildir. Bu cevreler, eger samimi iseler A. Öcalan´nin ortaliga salinmasiyla Kürd millet dinamiklerini planli programli yoketme teori ve pratigini sorgulamak zorundadirlar. Ama birileri bunu yapamazlar. Bu ugursuz teori ve pratigin bir dislisi olanlar veya yasamlari boyunca bunun propagandasini yapanlar bunu yapamazlar. Onlar, „bilimsel“ takilip orta da yemlenip, ama isin kenarinda dolasip kendilerini yasatmaya calisacaklar. Kimdir bunlar demek bile acayip. Kimdir diyeyim? Sürüce!
„Yetkili“ ve „yetkisiz“ avukatlara sunu söylüyoruz. „Ajanlasmis yapi“ dedikleri Kürd birey ve politik güclerine karsi ortaya cikisindan bu yana PKK tarafindan sürdürülen kirli savas ne ifade ediyor? Apocular-Besparcacilar, Apocular-KUK´cular, Apocular-Tekosinciler ve Apocular-Diger Kürd örgütleri, dahasi Apocular-Kürd milleti arasindaki savasa bir isim koymalari gerekir. Fakat bu isi yaparlarken A. Öcalan´in „diktatörlügü“ ile aciklamaktan kendilerini alikoymalidirlar. Niye öyle derlerse, kendi deyimleriyle „bilimsel“ olmazda ondan.
Kimse saga sola kivirmasin. Taslar yerli yerine oturmustur. PKK´nin varedilis nedeni tüm boyutlariyla inkara yer birakmayacak sekilde aciga cikmistir. Mesele bunu sindirebilmektir. Bunun icinde tas gibi bir mideye sahip olmayi gerektirir. Birilerinde olmayanda budur.
Iddiam sudur. Her kim ki, Apocu ceteye bulasmis, niyeti ne olursa olsun yaptigi isler A. Öclan hanesine ve oradanda TC devleti hanesine yazilmistir. Bu nedenle hic kimse ben bu kurumun basindaydim, su veya bu isleri yaptim vs. kendine pay cikarmasin. Cünkü cok komik oluyorlar. Sebebine gelince basinda olduklari kurumlarin patronu kimdi, oraya nasil geldiler ve nasil gönderildiler, herkesten öte bu kurum calisanlari daha iyi bilirler. Bu kurumlarin patronu A. Öcalan oldugu, kurumlarda calisanlar, onun tarafindan atandigi ve tekme ile sutlandigi bilinmeyenler degildir. Ve o kurumlarin basinda kaldiklari müddetce A. Öcalan´in birer hizmet memurlari olduklari bir baska gercekleri. Bu nedenle birileri, bize A. Öcalan´a hizmet memurlugunu Kürd halkina hizmet olarak satmasin. Hem ayip, hem de komik oluyorlar.
A. Öcalan´nin TC devleti tarafindan sokaga salindigindan bugüne kadar olan bittenler bu meyanda seyr etmistir. Bu konu da istisna yoktur. Bugün birilerinin DTH icinde calismasinin gerekcesi neyse dünde HEP, DEP, HADEP, Özgür Gündem vs. kurumlarda calisanlarin gerekceside oydu. Kimileri bugün neye ve kime hizmet ediyorsa, dünde o dönemin kurumlarinda calisanlarda ayni kisi ve mekanizmaya hizmet ettiler. Bu kisi ve mekanizmada bilinmeyen degildir. A. Öcalan ve TC devletidir. Bu ister bilincli, ister bilincsiz, ister isteyerek, ister intenmeyerek yapilsin, sonucta hizmet edilen adres Türk egemenlik sistemidir.
Türk egemenlik sistemin Kürd potansiyelini bittirme misyonu ile görevlendirdigi A. Öcalan ve ekibinin olusturdugu kurum ve yapilanmalarin ismini bile unuttuk. Hergün biri olusturulur, tasviye edilir. Ama hepsinin misyonu aynidir. Bu da Kürd millet dinamiklerini yoketmektir.
Güncel olmasi hesabiyla PWD´yide bu baglamda degerlendirmek gerekir. PWD, A. Öcalan ve ekibine üslendirilen misyonu yerine getirmenin disinda degildir. Bu isin tam da ortasindadir. Biz daha isin basinda A. Öcalan´in PWD´ye üslendirdigi role dikkat cekmis, Kürd yurtseverlerini uyarmistik. PWD´nin bir hülle odak oldugunun altini kalin cizgilerle cizmistik. Ama ne yazik ki, bugün dogrulanan bu yaklasimimiz o dönem kimi cevrelerce „komplo teorileri“ ile degerlendirilmisti. Heyhat yasam acimasizdir. Gercekler kendini herkese kabul edecek kadar inatcidir.
Fakat bu realiteye ragmen kimi cevreler, yasanan, dahasi Kürd milletine dayatilan bu kirli teori ve paratigin ortaya koydugu ihaneti görmemezlikten gelmeyi inatla sürdürmektedir. Dahasi „Apocu“ kontra cetesini temize cikarmak icin „ehliyetli“ ve „ehliyetsiz“ avukatligina soyunmuslardir.
Kürd millet katilleri, „özür delemek“le kendi suclarindan arinmayi gecer yol sectiler. Kimi de buna paye bictiler. Fakat „özürcüler“ cok gec kalmadan hani alismis kudurmustan beterdir hesabiyla mesleklerini icra etmeyi ihmal etmede kusur birakmadilar. Sahpur Bahtiyar, Kemal Sahin ve Hikmet Fidan gibi insanlari katletmekle bagli olduklari merkeze karsi görevlerini yerine getirdiler.
Bilindigi gibi bir dönem özür dileme seanslari sürece damgasini vurdu. Fakat özürcülerin ellerinde sopalarida eksik olmadi. Bir taraftan niye özür diliyorlar aciklanmazken, diger yanda da Kürt yurtseverlerine karsi eski de oldugu gibi karalama ve tehditlerinden de geri kalmadilar.
Bu adamlar kendilerini ne saniyorlar. Bir dönemler PKK disinda baska bir kurtulus adresi yok derlerdi. Hele yavas olun baska adresler var diyenleri bildik sifatlarla nitelerlerdi. Bu yetmezdi „ajanlasmis yapi“ adi altinda kendilerine fiziki olarak yönelinirdi. „Ajanlasmis Yapi“ mantigi hem PKK ici, hem de dis infazlarin iddianamesi oldu. Bu mantik sonucu binlerle ifade edilecek bir kiyim yasandi.
A.Öcalan, yasanan sürecte birinci elden sorumlu olsada tek basina sorumlu degildir. Suc ortaklari vardir. Kimdir bunlar? PKK yönetiminde yer alan unsurlardir. „Apocu“ kirli teori ve pratigin uygulayicilaridir. Ve bir kontra artigi olan A. Öcalan´i halkimiza „önder“ olarak dayatan ve bu meslegi icra ederken A. Öcalan kapisinda kemik kovalayan sözde aydinlardi.
Bu kirli teori ve pratik sonucu Kürdistan ve halki bir yangin yerine dönüstürüldü. Bunlari burada tek tek sayip dökmenin geregi yok. Simdi bu unsurlar bu olup bittenden sonra kalkip “Kürdistan halkindan özür diliyoruz” deyip sil bastan eski oynanmis Kürt ulus kökünü kazima oyununu yeniden oynamak istiyorlar. Kurtulus adresini A.Öcalan´in hülle partisi PWD´yi gösteriyorlar. Kendilerini Kürdistan halkinin kurtaricilari ilan ediyorlar.
Kürdistan yurtseverleri, hakli olarak buna itiraz ediyorlar. PKK´nin kirli teori ve pratigi kendilerine hatirlatiliyor. Yasanan sürecte olup bittenlerin sorumlusu sizsiniz deniliyor. Bunun bir hesabi kitabi olmali deniliyor.
“Apocu” unsurlarin buna tepkisi sert oldu. Eski mantik yeniden seslendirildi.
Osman Öcalan, “ehliyetli yargic isterim” deyip Kürdistan halkina restini cekti.
Osman ERDAL(Sadun) , „Kötülük tellalları bilmelidir ki, büyük kazanımlar yaratan geçmişimize dil uzatanların karşısında sessiz kalamayız.“ dedi.
Yabancisi olmadigimiz eskinin bu bildik tehditlerin sözde „degisimciler“in agzinda yeniden dökülmesi neyin nesidir? En makul bir elestiri karsisinda “TC´ye karsi silah kullanmamak üzere gömen”ler, Kürd yurtseverlerine karsi silahlarini yeniden bilemesi iyiye alamet oldugunu kim iddia edebilir? Bu insanlarin degistigini kim iddia edebilir?
Halk arasinda bir deyim vardir. “Dinime küfreden bari dinimden olsa”. Yukaridaki söyleyenlere bakin. Yüzlerce insanin katledilmesinin mimarlari. Kirli bir teori ve pratigin icraatcilari. TC devletinin “Kürtcü” maskeli lejyoner askerleri birdenbire yurtsever, demokrat olabilirler mi? Hangi aklievel bunu iddia edebilir?
Bu adamlar hangi “büyük kazanim”dan bahsediyorlar. Elle tutulur bir kazanim mi var? Kürdistan yurtseverligini suc sayan, yurtseverleri katledenlerin kazanimlari ne olabilir? Kuskusuz ortalikta bir kazanim var. Fakat bu kazanim sömürgeci TC devletinin hanesine yazilmistir. Kürdistan halki bu savasin kaybedeni olmustur. Daha dogrusu PKK eliyle bu savas bilincli olarak kaybetirilmiştir.
FERİT UZUN'DAN HİKMET FİDANA UZANAN CİNAYETLER ZİNCİRİ