Ana içeriğe atla

Değerli Nemirdani, DTP'nin ve AKP'nin düzen partileri olduğu hiç değilse DTP içine İmralı tarafından yerleştirilmiş hiçbir geçmişi olmayan Demirtaş, Tuğluk gibi sözde siyasetçilerin değme atatürkçülere parmak ısırttıracak kemalistleri bağlamında doğru. DTP'nin kürt tabanı düzene entegre edilmekle kalınmıyor bundan daha tehlikeli olarak kitlelerin kürtlük bilinci ve bu bilincin kaynağı olan kürt vatanını sahiplenme isteği törpülenerek dumura uğratılmak isteniyor. Tabanın düzene entegrasyonunun bu ideolojik tahribat aracılığıyla sağlananacağı hesaplanıyor. Yerleştirilmesi hedeflenen sakat düşünce sistemi özel olarak belirlenmiş siyasetçiler eliyle siyasi girişimler basamak yapılarak ve dağdaki Tuğluk yada Demirtaşlar konumundaki komutanlar aracılığıyla kotarılmak isteniyor. Devlet eline geçirdiği İmralı ve onun aracılığyla kontrol ettiği askeri kanat, partinin illegal birimleri ve DTP'yi kullanarak kürtleri askeri, siyasi ve ideolojik tazyik altında tutarak dejenere edebilmeyi, rayından çıkararak sömürgeci düzenle uyumlu hale getirebilmeyi sınıyor. Bunu bir ölçüde başardığını görüyoruz. Tabanın içerisinde uyumayan ve bu gidişatın aksi tutumda olan, tutumunda kararlı olan kesimler ağırlıkta. Ancak bu eğilim organizasyonun legal ve illegal birimlerinin yönetici mevkilerinden elimine edilmiş durumda. Partinin gidişatını, mücadele tarzını etkilemek imkanından şimdilik mahrum bırakılmış durumda. Ahmet Türk'ün zaman zaman kulağa hoş gelen çıkışlarının altında bu olgu yatıyor. Tabanı dikkate alan Türk layıkıyla olmasa bile türkleri tedirgin eden bir öylem yükselttiği zaman partinin yetkili birimleri genelkurmaydan daha çok türkçü söyleminin gereği olan beyanlarla ortaya çıkarak Ahmet Türk'ü ve yatıştırmak istediği talepleri boşa çıkarıyorlar. Bu konudaki tesbitin son derece doğru. Kerkük'e müdahale olasılığına karşı DTP Diyarbakır il başkanı Hilmi Aydoğdu'nun "Kerkük'e yapılmış müdahaleyi Diyarbakır'a yapılmış sayarız" şeklindeki çıkışı hatırlardadır. Aslında bu sözü önce Ahmet Türk sarfetmişti. Hilmi Aydoğdu sadece o dönem genel başkan konumundaki Ahmet Türk'ü desteklemişti. Hilmi Aydoğdu'yu iyi tanırım. Ahmet Aytemur'la birlikte ayrılmaz üçlüydük. Komşuluk ilişkisi ve çocukluk arkadaşı olmamız mücadele yıllarında da birlikte çalışmamız sonucunu doğurmuştu. Hilmi Aydoğdu 1978 yılında eski partisini bırakıp PKK'ye katılıncaya kadar bu böyle sürdü. Kekük çıkışından sonra Ahmet Türk'le birlikte elimine edilerek etkisizleştirileceğinden emindim. Kendisiyle ilişki kurarak Öcalan'ın örüngesinden çıkmasını, Öcalan'a merbutiyetinin bu saatten sonra fayda getirmeyeceğini ve bir yerlere dayanması gerektiğini, bunun da içinden yetiştiği kürt yurtseverliği olduğunu anlattım. Sadece olacakları söylemekle kalmadım, destek vadettim. Ahmet Türk gibi Hilmi Aydoğdu da bağlı pozisyondalar ve bu kapıkulu pozisyonu aşmak, daha net deyimle İmralı'ya karşı tavırlı olmak cüretini ve yeteneğini göstermekten uzaklar. Sonuçta Ahmet Türk'ün DTP içindeki ağırlığı budandı. Aysel Tuğluk, Emine Ayna gibi zır kemalizm payandalarına eşlik etmek mecburiyetinde bırakılarak boşa çıkarıldı. Hilmi Aydoğdu Diyarbakır il başkanlığından uzaklaştırıldı. Aynı operasyon aslında çok yaygın ve kapsamlı olarak partini bütün birimlerinde, hatta askeri kanatta son dönemin önemli tasfiye ve etkisizleştirme haretketi olarak sürdürülmüştür. Ahmet Türk ve Hilmi Aydoğdu İmralı'ya karşı tavırda en ürkek ve en ılımlı siluetlerdir. ilişki sağlayarak dikkatle incelediğiniz zaman onların tavrını aşarak yurtsever Tutumunda kararlı ve doğru binlerce politikacının DTP bünyesinde olduğu gerçeğine ulaşırsınız. Belirleyici konumlarından, yönetim kademelerinde aforoz edilmeleri DTP tabanının yurtseverlikten arındırıldığı ve bu partide yurtsever aksiyonun yükseltilemeyeceği anlamına gelmiyor. Doğru politikalarla örnek verdiğim Türk ve Aydoğdu'nun aşılarak daha tutarlı politikaların izlenmesini imkanlarını hazırlamak da mümkündür. DTP dışında kalan kürt siyasının DTP'nin yönetimi şiddetle hedefleyen poltikası doğru ve haklı bir politikadır. Bunun dışında DTP'yi topyekun hedefleyen taktik yetmezlikleri temel alışkanlık haline getirmekten kaçınmak gerekir. DTP topyekun hedeflenmesi bu yapı içerisinde kümelenmiş yurtseverliği satılmış yönetime yaklaştırıyor ve ihanet şebekelrini güçlenmesi sonucunu doğuruyor. Politikalar güç hesapları üzerine temellendirilir. Dilde güzel politik söylemler pratikte kime dayanılacağını, kiminle güç olunacağını ciddi bir şekilde ele almadığı sürece zaten yönetim olarak belli bir gücü elinde bulunduran şüreka devletle uyumunu pekiştirmeye devam edecektir. Oyunu bozacak olan güç faktörüdür. Kürtlerde bu güç ve bu talep var ve söndürülmeye, işlevsizleştirilemeye çalışılıyor. Unutulmasın kürtlein ikinci bir halkı yok. Ne varsa DTP'nin bünyesinde. Şekil itibarıyla yuvarlanan cübbenin içinde hepimizin yer almakta olduğumuzu hatırdan çıkarmamamız gerekir. Sonuçta DTP tıpkı AKP gibi devletin uzantısı haline getirlmeye ramak kalmıştır. Mevcut yönetim kadroları itibarıyla AKP'den daha kemalist ve devletle daha uyumlu olduğunu söylemek abartı olmayıp gerçeğin ifadesidir. Geçen Canbek'in DTP'ye oy verilmemesine dair yazısında önemli belirlemeler vardı. DTP'ye oy verilmemesi konusundaki gerekçelerini doğru ve tartışmaya değer buluyorum. Ancak henüz hiç kimse DTP oy verilmediğinde alternatif olarak hangi yolun izleneceğini ve seçimlerde kürt tercihinin hangi yönde kullanılması gerektiğini doğru ve akılcı bir şekilde izah edemedi yada etmek istemedi. Benim DTP'ye oy vereceğimi açıklamam sizlerin DTP'ye ilişkin değerlendirmelerinize karşıt değerlendirmelere sahip olmamdan ileri gelmiyor. DTP'ye dair düşüncelerinizi doğru buluyor ve paylaşıyorum. Rubar'ın, Delil'in, son olarak Canbek'in değerlendirmelerini harfiyen paylaşıyorum. Doğruluklarından kuşkum yok çünki ben de aynı görüşteyim ve bu düşünce bende yeni oluşmuş bir düşünce değil. DTP tabanı ile bir şekilde ilişki kurabilmenin, kürt yurtseverlerine kapatılarak belli çetelerle adeta kuşatma altına alınmış, yurtsever hiçbir serzenişin içerden filizlenmesine imkan verilmediği gibi dışardan sızmasına da hassas davranılan Kürdistan'ın halk kitleleriyle, taban dediğimiz yurtsever çoğunlukla nasıl ilişki kurulabileceğini doğru hesaplayan, pratik işlerliğe sahip doğru perspektifler sunan bir değerlendirme yada yöntem önermesi de henüz yok. Benim hassasiyetim tabanla ilişkini kaybedilmesi kaygısından kaynaklanıyor. Yoksa DTP'ye verilecek oyların kemalist yönetimi güçlendireceğini biliyorum. Kemalist yönetimi güçlendirecek oylar yanı zamanda gövdesi yurtsever olan, tabanı kaçınılmaz olarak fedakar ve vatanperver olan kitlelerin bugün birarada davranarak sağladıkları bloku da aynı zamanda güçlendircektir. Aksi tavır kitlelerin mücadele azminin kırılmasın ve dağılmaya yol açar. Yeniden toparlayabilecek olanların dağıtmasında mahzur yoktur. Ancak hepimiz biliyoruzki bu yapı dağılırsa hepimiz dağılırız. yapı çökerse üzerimize çöker hepimiz altında kalırız. Sömürgeci syasetin hedefi de budur. kürtler önlerine konan kırk katırmı yoksa kırk satırmı tekerlmesini çağrıştıran ikili kapandan ustaca sıyrılmanın yolllarını bulmak zorundadırlar. Forumlara ve sitelere yansıdı kadarıyla bir arayış var ama şimdilik tatminkar ve dört başı mamur bir yöntemde uzlaşılabilinmiş değil. Önermeler ferdi ve çoğu kez zihin dağınıklığının ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Alternatif olabilmenin koşullarını yaratmaktan uzağız. Çok çabalamamız gerekiyor. Selam ve sevgilerimle.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.